13 Ekim 1950 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 6

13 Ekim 1950 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sayfa € 13 Ekim 1950 PKAYE ENİ bir memuriyete tâyin olu- narak gittiğim Yayla kasaba- Sını Ve oranın insanlarını çok be: Renmiştim. Saf, temiz ve dürüst İnsanlar Kasabanın bir ucunda sarp ka yalar. Üstünde —azametle oturan Büyük bir köşk vardı. Köşkln va- rissiz olarak Slen sahibi, emlâkini kasaba halkına hediye ettiği için, Küleli Köşk” adındaki bu şaha: 'ne bina da, kasabaya kısa veya vzun zaman için gelen yabancı: lara mahsus ” misafirhane gibi kullamılıyordu. Küleli Köşkün bir odasında hiyordum. Bu odada bir masal şeh- Zatlesi kadar rahattım. Sabahın, gece ayazda kalmış, Sağlam havasını derin derin içl: me çekerken, bu güzel köşkün Sahibi kimbilir ne Kadar mesuttu diye düştünürdüm. Üst kattaki © Galardan birinde gördüğüm tabil İnsan büyüklüğündeki / portrenin, Köşkün merhum — sahibi Sönmez: oklunun karısına ait — olduğunu Usta ressam eli Söylemişlerdi. den çıktığı “ belli olan bu ese Mühteşem bir. kadın güzelliğinin Adeta dile gelmiş ifadesi İdi. Ben, 'Sadece böyle bir kadına sahip ol- mak bile mesut olmaya- kâfidir, 'ne masal gibi, ne rüya gibi yaşa- Mışlardır" diyordum. Güzel bir mayıs gecesiydi. A: göğün en yüksek noktasında sap- Sarı sallanıyordu. * Bahçeye inen Mermer basamakları henüz inmi; #im ki on, onbeş adım ilerde geniş omuzları, iri başı, mehtab Jak işığında. beliren — karı tik burnu ile Hüsmen de men tanıdım. Demek bu saate ka- dar uyumamıştı. 'Hüsmen dede, Küleli” Köşkün en eski hizmetkârlarındandı. Şim- di, geçmişteki hâtıralara dalarak kendini bir teessür dalgasına kap- fırmıştı. Benim meraklı ve müş: fik bakışlarımla karşılaşınca: — Otur, dedi, anlatacağım. Bu, #enin de Öğrenmek — istediğin ve soramadığın bir gey: Küleli Köy- kün hikâyesi. Hey gidi hey! Mezoğulları dendi mi, uçan - küş Bile selâma dururdu. O variyet, o Behavet, o insaniyet.. Bugün tek ferdi katmadı. Hüsmen Dede devam etti Z Bu'aile, kasabamızın en zen. Bin, en asil ailesi ldi. Bi yaptıran Tiyas bey, ailenin en son çocuğu idi. Tahsilini tamamlamak için İstanbula gitti. Ana ve baba- #ının ölümünden sonra bir daha buraya gelmedi. Buraları o zaman farlaydı. Emektar kâhyaları bu tarlaları ektirip, biçtiriyor, satı- yor, parasını İlyas beye yolluyor. du. Böylece seneler, seneler geç- ti. Duyuyorduk ki İlyas tahsilini bitirmiş, mühendis olmuş. Şıklığı, zenginliği Ve cömertliği sayesinde muhitinde fanınmış, sevilmiş. Za- ten güzel, yakışıklı çocuktu. An- 'nesinin ince çerkes güzelliği ile, babasının heybetli vakur. yapı: 'onda çok güzel bir şekilde imtizaç etmişti. Herkes, o artık buralara dönmez diyordu. — Fakat ihtiyar kâhya bir gün “Gelecekmiş” dedi. Gözlerimiz bir istifham işareti gi- bi kâhyanın yüzüne çevrildi. E- mektar adam titreyen sesiyle de- vam etti: — Çok fect bir yüzü yanmış. Nihayet Sönmezoğlu kasabaya döndü. “Amma haftalarca onun Yüzünü görmedik. Tenezsül etmi: Yor, diye düşünüyorduk. Günlerden bir gün, İlyas beyin, kasabanın en güzel kızı Gülbeya: z istediğini söylediler. Gülbeyazın babası görmüş geçirmiş bir adam olmakla beraber, son zamanlarda her şeyini kaybetmişti. Allah ki Seyi gördüğünden ayıramsın, vallının vaziyeti o tiynette bir Sanın katlanamıyacağı kadar tü İdi. Mahi mülkü elinde neittir 'ten başka, gırtlağına kadar borca gömülmüştü. Herkeh, Allah bi Yüktür, diyordu, işte ona da sebe. bini halketti. Hem İlyas bey de. miş ki: Ben onlara damat değni evlât olmak istiyorum. Fakat kızın babası, birlcik evlâ- Gına kıymak istemiyordu. Kıymak diyorum, çünkü İlyas beyin yüzü © kadar feci bir şekilde yanmıştı kı biraz iğrenc, biraz korkunç bir gey olmuştu. Gülbeyaz ise, bu İşi büyük bir şans telâkki ediyor. ve reddetmek istemiyordu. İlyas beyin — sevincine pâ: önüne bakarak kaza neticesi Gülbeyaz Cahlde Turan ktu. Yine sokağa — Çıkmıyördü ama, adamları tavru harekâtının değiştiğini anlata anlata, bitiremi yorlardı. Kasabanın bir olan bu kayaları uçurttu, ların etrafını çevirtti, nizama koy- dürdü. Bu muazzam köşkün in; Sına başladı. Köşk bittikten ax za- man sonra eşva Yüklü kamyonla- rin geldiğini gördük. Hepsini İs- tanbuldan getirtmiş. Bütün bu işleri bitirdikten son- ra da bir iki hafta içinde düğü. O düğünün haşmetini sana naslı anlatayım bilmem ki? Üç gün üç gece yenildi. içildi, eğlenildi. Gül Beyaz, gelinlikleri içinde ne gü- zelal bilsen. İpekler, tüller, mü: evherler içinde — pinl piril, İi işldı. İnsanın baktıkça bakacağı geliyordu. İncecik kaşları, iri ye- Şil gözleri, sapsarı saçları ile bir bebek kadar güzeldi. Herkesin gö- Zü onda olduğu için olacak, kim- senin yüzüne bakamıyor, ahu ba- kaşlı gözlerini kaçırı kaçırı veri- yordu. Koltük — yapılmış, gelinle Züvey bir odada — yalnız birakile Miştı: Damat yüz görümlüğü ta- kacaktı. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum, kalın bir erkek #esinin acı acı haykırdığı duyuldu. Ses, damatla gelinin bulunduğu o- dan geliyordu. Kapıyı kırarca- Sına açtığımız. zaman İlyas bey odada yalnızdı. Çöker gibi bir ka- napeye oturmüş, eliyle açık pen- cereyi işaret ediyordu. Koştuk, hir de ne görelim, Gülbeyaz bir ipek ve tül yığını halinde / kayaların üstünde yatıyor. Ne olduğunu an- hyamadık. İlyas bey, etrafındaki derilerin — büzülmesiyle gerilmiş göz kapakları içinde, bir kan hal- kasiyle çevrilmiş pırtlak gözleri, & köşemi çenesine kadar yırtık, alt düdağı sarkan ağzı, tek ku- Jağı, kan İrin akan cerahatil ya- Faları andıran yüzü ile bir acaip sekilde, âdeta gülümsiyerek: — Benden korktu. galiba, de- d, Hakikaten ne kadar korkunçtu bilsen, İnsan — kiyafetine girmiş İbline benziyordu. O imik gibi. © ipek gibi Kıza nasıl kıymışlardı? Güzel, fedakâr Gülbeyazı göz- yaşlarımızla defnettik. Annesi ba- bası başlarını alıp gittiler. 'Tiyas bey bu facladan sonra ya- tağa düştü. Huyu da çok değiş- mişti. O kadar iyi o kadar münis bir adam olmuştu ki. . Servetini, sevgisini “hemşerileri için âdeta yağma ediyordu. Bir gün göz yaş- ları içinde; — Ona ben kıydım, demiş, ser- yetimle fedakârlık hislerini tuza- Ra düşürdüm. Halbuki ben düşün: Meliydim. ki ne kadar seversem Seveyim, ona ne verirsem vere- yim, kâinatı ayaklarının — dibine Sersem yine o korkunc, o İğvenç adamım. Her şeye rağmen teselli bula- mıyordu. Bir gün Anf karar ve- yerek dastlarından - bir ressamı yıldırım. — telgrafi ile / çağırtmış. Ressama, Gülbeyazı, çehre hatla- rını en ince teferruatına — kadar tarif etmiş. Resim yapılırken hep karışmış. Hayır, gözleri böyle açık ye- şil değildi. neftiye bakardı. Yanak. darındaki şu kırmızılığı dağıt, ha: fif toz pembesi bir ton kullanman âzım, Sevgisinin adesesi, Gülbeyazı o kadar sadıkane - tesbit etmiş ki. Portre bittiği zaman — hatlariyle, Tengiyle. duruştundaki o çekingen edasiyle upatıp Gülbeyazı İlyas bey yatağında, bu resme baka baka Adeta eriyordu. Gülbe- vaz onda, bir fikri sabit olmuştu. Dalma ondan bahsediyor, onu dü: şiinüyordu. Ömrünün son günle- Tini böyle tamamladı. Çok Sakin bir şekilde öldü. Bir hafta evvel vasiyetnamesini hazırlattı. Malını Mmülkünü, darda kalanlara yardım edilmesi için kasabanın “Yardım ler Derneki” ne bırakıyordu. Bana, bu çok güzel duyguyu Güğbeyaz telkin eti ona minne! farım. Öldükten sonra bile onu u- nutamıyacağım, Ruhümuün iğrenc pasını o arıttı. Öyle sanıyorum ki bu iğrenç cesedim - çürüdükten Ya artık uhumdan korkmaz. Beni onun yanına gömün, dedi. Vasiyetini yerine getirdik. Şimdi mezarlığa girerken hemen sağda gördüğün iki yüksek mermer taş, Onların ruhu için - senden fatiha KERVANSARAY 5 AM Üorgu/esâu — KERVANSARAY K e e Te Na Ç İstan Sehir Tiyatrosu Dram Kısmının görünüşü Türk tiyatrosunun bugünkü durumu Tanzimattan bugüne kadar tiyatro vâdisinde yapılan resmi teşebbüslerin panoramasını yapan muharrir, sahnemizde bir intikal devresi İzmir Şehir Tiyatrosunun yeniden teşkil edilmek üzer yeni bir Operatör Cemll Paşanın kurduğu | - şerefii roltnü Tatanbul Şehle Tiyatro- ve rahmetli Ali Ekrem Beyin “Darül- | su muvaffakıyetle başarmıştır. bedayi,, adını verdiği ilk “Avrupal, D tiyatromuz 1914 de faaliyete geçmiş: de Üç ay sonra Birinci Dünya Sava- Şinin başlamasiyle Andr& Antoine Memleketine dönmüş ve tiyatro esas. h sürette tesbit edilememişti. 1914- 1926 yılları arasında Darülbedayi bir kaç defa dağıldı Bu İstikrazsızlık 1924 te, Muhsin Ertuğrul, umumt efkâra kendisini — kabul ettirdikten sonra kati ve mutlak hâkimiyete mü. ız, sanata dayanan klişeci o- kulu İstanbulda tesis etti. Bugün Er tuğrul Muhsinin sistemini tenkid e- derken, ekseriya içinde — bulunduğu imkânları ve devri ihmal etmekteyiz. ve yenlden toplandı. kadroda yer alan sanatkârların — fikir ve gaye bak mından bir görüş birliğine sahip ol mamasından doğuyordu. Nihayet 1925 de Şadi -Raşit Rıza- Ertuğrul Muhsin kutuplarında taplanan. gruplarla - c ayrı görüş belirmiş oldu. Gaye uf runda neler yapılabileceğine de Muh- Sin Ertuğrul ve / arkadaşlarının bu devrede yarattıkları “Ferah Sezonu' nü örnek olarak alabiliriz. 1826 da Şehremini Muhiddin Bey (Ustündağ), Darülbedayli — yeniden kurdu ve 1927 de Rusyadan dönen Muhsin, tiyatronun başına getirildi. Artık İstanbulda “akademik” bir ti yatro ve müsiki mücssesesi çalışıyor Tiyatromuzda #istem-rejim değişik- ilgine alâmet sayılabilecek bazı mü- nakaşalar ve ayrılmalar duyülmüsen fa, İK mühlm hâdise, 1649 da “Tali- matname” hâdisesinde Vuku — buldu. Bilindiği gibi — tiyatronun ikinci ve Üçüncü nesilden elemanları mağdı riyetlerini bildirerek feveran ettiler. Başlangıçta önbeşi bulan protestocu- lar yekünu, mâddi ve kısml anlaşmıa- Jarla küvvetini kaybetti. — Bununla beraber, neticesi maddi bir anargi va- ratan ve bügünün sanat — ihtiyacını karşılamakta yetersiz bulunan — "İs.- tanbul. Şehir Tiyatrosu sistemi” nin dü. 1927-1934 yılları arasında “alay- İ devamindan pek fazla meyva bekle- hlik-mekteplilik” mücadelesinden ve | nemez. tiyatro anlayışına uymak zorlama- | — Ancak, sözüm, "iflâs” kanantinde olduğumu anlatmasın, Bilâkis bugün- KÜ verimsiz durumun harekete geçi darından doğan hâdiseleri tabil kar- flamak icap eder. 1934 te Darüibe- dayi, "İstanbul Şehir Tiyatrosu, is- | receği kıymetli sanatkârların, artık tihalesini geçirdi. Bu tarihten sonra- | Mmodası gecen “kllşe sanat”-#lstemini dir ki İstanbulda bir tiyatro karak- | / birakıp yeni bir “Ferah Sezonu” rulu teri görmekteyiz. Bu karakterin yerli | Yaratacaklarına inanıyorum. ŞEYA yersiz, faydah veya zararlı 0 Y Juşu ise, Ayrı bir münakaşa mevzu. ' Ankarada — önbeş yil evvel — Mit e Ankı 0 evvel M Türk Tiyatrosunu yaratmak maksa. diyle Devlet Konservatuarı — kurul muştu. Avrupada İleri tiyatro harı 1945 te İzmir Şehir kuruluşuna ve 1047 Devlet Konservatuarı Tiyatrosunun Ankarada Tatbikat Sah ketlerine karışmış. profesörlerin nesinde devamlı temsillerin başlama- | timiyle yetiştirilen öğrenci-sanatkâr sına kadar, İstanbul Şehir Tiyatrosu, | lar 147 de — (Ebert gönderildikten, Türk Tiyatrosu — hareketinin birlcik |" Muhsin Ertuğrul getirildikten sonra) müdmeaslli olarak görülmektedir. Tiüek | Evkaf Apartmanının alt katındaki Tiyatrosunun kurülüş — devresindeki | «alonda “Küçük Tiyatra” da (Devlet #ehir Tiyatrosundan ayrılmış bu bir elbise provası esnasında, Han unsurlardan Cahide Son olduğunu belirtmektedir kaldırıldığı, İstanbul Şehir Tiyatrosuna lare şekli düşnüldüğü esnada bu yazı mühim bir noktaya temas etmektedir Turhan DİLLİĞİL Konservatuarı Tatbikat Sahnesi) a. diyle devamlı temsiller vermiye baş. Jadılar. 1048-1949 sezonunu da aynı sekilde geçiren Devlet Konservatuarı Tatbikat Sahnesi sanatkârlarına gay- n resmi olarak Mühsin Ertuğrul ne- zaret etmekteydi. Bundan başka 1949 yilı yazında, — Devlet Koi Tatbikat Sahnesi — sanatldarları Iki koldan bir yürt turnesine çıktılar. Bu türneden maksat her halde “sanat propagandası değildi. Ve gördükleri, disiplini zayıf, orga- nizasyonu zayıf olan bu türne grün- larında, Ebert-Ertuğrul sistemlerinin anarşi alâmetleri belirmekteydi 1040-1950 sezonu başında, Ankar da Devlet Tiyatrosunun kurulmuş ve “Büyük” “Küçük” iki tiyatro da bir- den faaliyete geçmiş, umum müdür. üğüne de Muhsin Ertuğrulun geticil miş olduğunu görmekteyiz. — Bütlün bunlara rağmen - Devlet Tiyatrosunu terkil eden cephede de durum; maalo- sef müessesenin iddiasından çok u. zakta bulunduğunu gösteriyor. Evve- Jâ; 1949 da çıkan Devlet Tiyatrosn Kanununa İntibak meselesi, ilgililer arasında anlaşmazlıklara yol açmı Ve nahoş hâdiselere sebep olmuştur Anlaşmazlığın ikinci sebebi ise; Ca: Ebert'in sistemini Sanatkârların, — Mühsin cezri otorite ve benimsemiş. olan Ertuğrulu aykırı gelen sanat aŞ olmalarıdır. Bu hal, kollektif çalışmayı sarsmakta v göürüşüne uyamaz tiyatro içinde gruplanmalara yol a: maktadır ki, gercek ti nin yaratılması ve hele Mülit Türx Börülemi Mit tiyatro; — Müellif.Aktörle Refisör arasında özümüzden gelen 1L hamla bir görüş birliği yaratılınca mümkün. olabilir İzmir Şehir Tiyatrosunun beş yıl. lk kurülüş mücadelesi ise her bakımdan diğerlerinden farklı ol- Müştür. Mühitin başlangıçta İksız oluşu, matbuntin gerektiği şe kilde ilgilenmeyip bilâkis menfi h: aratısı Jan hal menfaatlerin tesiriyle hçi ve nihayet menfaatleri — icab havayı dalma bulanık tutmaya çalı: şanların gayreti, İzmir Şehir Tiyat: rosunda, gayeleri bir olan sanatkâr Jarın bir prensip anlaşmasına varma darını geciktirmiştir Her şeye rağmen İzmirde orijinal tiyatro Ihtiyacının sanatkâı Jar arasında ekseri sinin sebeplerini, kadroyu teşkii eden etle hissedilme: genç sanatkârlardan bir kısmının £ dealist oluşlarında aramak gerektir Görülüyor ki İstanbulda, Ankarada ve İzmirde Türk tiyatromnun üç zir vesinde de dürüm, bir. huzursuzluk göstermektedir. Bünün — sebeplerini Mevzli anlaşmazlıklarda aramak doğ ü değildir. Çünkü, bütlün Türk t yAtrosu panaraması boyunca — gör dük Ki sebep: İstanbulda kurul : elerinin biner lira aylık Ücret alma; darı, Ankarada Ebert'in gidip, Muh: sin Ertuğrul'un gelmesi veya İzmird bir üst dereceye geçmek için duyular İhtiras ve bunün neticeleri değildir unlar basit, sahsl ve mevzür şeyle Halbukl 'Türk Tiyatrosu dâvası bir bütündür Hakiki mücadele; günlük akaların arasında, fakat onların ta: mamen dişinda geçmekte ve bu İşe Sönll verenleri hummalar içinde kı andırmaktadır tıpkı bir müddet evvel şilr sa 'ondan evvel de roman v ikâyenin geçirdiği. intikal devresi bidir. Bütün mesele; başta seyirci olmak meydana gelen tiyatzo sanatısın hi manizması, kendini bulması mesele- aldir, Sanat terbiyesi Radyonun büyük rolü Yazan * Lâika KARABEY BUNDAN evvelki yazımda (x) sanat terhiyesinden bahsederken, halka ddi bir muniki zevki aşılamanın ancak efitim ve öğretim yollariyle mümkün olahileceğini söylemiş ve bu yolların en mühim unsuru plan rad yöyu nasıl kullandığımıza dalr fikirlerimi bir haşka yazıya birakmıştım. Şimdi bu husustaki fikirlerimi hulâsa etmek İsterime Görünüşe bakılıma radyolarınız, neşriyatı halka, beğendirmek ga- yesini takip etmektedir. Halbuki halkın gerek Türk, gerek batı musiklle- rine karşı “zevk,, denllecek bir şeyi benimsemekten uzak olduğu meydan. dadır. Bu hakikat gözününe getirilince, sanatın halka beğendirilmesi tar. zında bir arzunun bizl asıl hedeften uzaklaştıracağı anlaşılır. — Tlalkta yüksek, hattâ normal bir zevk bulunmadığı için, radyo neşriyatını halkın keyfine uydurmak düşük seviyeli zevkin İyiden iyiye yerleşmesine sebep olur. Sonra bu düşük seviyeli zevke uygun gelecek urette neorir pilmasına heves edilerek seviye daha düşülür. Ondan sonra d düşlük seviyenin bekeneceği eserler seçilir.. Ve gitgide tahan Gak bir çirkinlik derekesine İnilir. Türk müsikisinin kırk elli yıldan beri geçirmekte olduğu tehlikeli fetret devrinde halka verdiğimiz zevk terbiyesi nedir Ki onun arrusuna İtaat etmeği değişmez bir sanat ideali olarak gözününde tutalım? Mi sanat bahsinde halkın bakımsız kalmış zevkine uymaktansa, onun zevki aslah edip yükseltmek ve bedil heyecan duymasını temin etmek herhalde daha m ur. Bugün halkın âdi sanat tezahürlerine raEbet gönter. mesi, senelerden beri o çeşit eserlerle beslenmiş olmasından ileri gel mektedir. Bir de kıymetsiz eserleri isteyenlerin keyfiyet hakımından elbette üstün Züzel eserler İstemelerine ehen İsabet olur. Bence radyo idareleri: “Halk bü neşriyatımızı tutacak mi?, 'dinleyenler, yayınlarımızı beğenecekler mi?, farzındaki mamile bir tarafa bırakmalı ve “halkın zevki cak seviyeye nasıl yükseltehiliriz?” yahut — “sanat eserlerinin Işk kötüsünü ayırt etmeğe halkı masıl mükte rümetidirler. Gerci: dyo bir mektep ola dirmekle mükellefiz.” tar lir. Fakat neden di İstifade ederek hi halkın eğle lekleri nazara almacağı yerde, n temiz zevkli kimselerin Iyi ve et Verilmemesi, muhakkak ki daha yahut üşünceleri ta- Ü güzel eserlerden lezzet alar Jaz. Biz halkı yükseltmekle değil, eğlen- ında pek basit bir mantık silâhı İleri sürülebi. iayı radyo, Yükseltmeğe çalışmasın? Bütün radyolar tarafından yYaşka hir iş yapılamıyacağı, her halde semavi kitaplarda yazılı olmasa gerek! Memleketimizin hususiyetlerine göre h: ka kolak yöliyle telkin edilebilecek bütün faydaların yayınlanması lcap eder. Başka memleketlerde hem, eğlenceye, hem de İstifadeye hizmet eden neşriyatı görüp dururken, kendi radyolarımızı bu yola sevketmek lsteyi Miz, tabli sayılmalıdır. Bilhassa zi piyasa hâkimiyetinden kurtarmalıyız. Gerçek- ten piyasa sanatkârlarının sazlarında ve ağızlarında klâsik eserler dahi renk değiştirerek piyasalaşıyor. (X) Yeni İstanbul - 27 eyllt 1 Elektron mikroskopu dünyası Görülemez şeyleri gözden geçirirken DOSTOR Stuart Müdd, son 10 yi ) kürsün kalemi 35 kilometre kadar arfında, ufacık şeylerin inanılmaz | uzun görülür. bir halde dev gibi büyük olduğu ha- | — Bu dünya, elektron — mikroskopu yalt bir roskopla dünyada mikroplar yaşamıştır. Mik fil gibi. büyük, dünyasıdır. Dr. Mudd bu Aleti, 1940 'da Radlo — Corporatlon of America R. C. A.) şirketinin Jâboratuvarlı rında ikmal edildiği zamandan beri tetkik etmiştir. Sanat Bugün De. — Mudd, — kendiniyle Ş dlğer kâşiflerin gördükleri hârikar hareketleri ları anlatan bir kitap — yazmakla meşgüldür. Bu adamların, Tabbi a ğ raştırmalarla — keştettikleri — şeyler, İstanbulda yeni herkes için büyük bir. ehemmiyeti haizdır. Virüsleri alınız birçok Alimler, çi- çek hastalığı, inek çiçek illeti ve su çiceği hastalığı gibi birbirine ben- zeyen hususiyetleri tefrik etmek için elektron mikroskopunu kullanmışlar- dır. Elektron mikroskopunun icadın- dan evvel ufak virüsleri kimse gör memiş ve onların bir gün görülece- gini aklından geçirmemiştir. D. Mudd ile heyet âzaları bu va: zifeye başladıkları zamam, sirf. bir mikroskop ile bakmak için âleti kul- lanıyorlardı. İnsan kanı hücreleri © kadar büyük oluyorlardı ki bir hüce sahneler teşekkül etmek üzere Şehir Tiyatrosu kadın artist alıyor Şehir Tiyatrosu için rını tetkik için Şehir Meclisin. de 9 kişilik bir k di. Komisyona namzet gösterl. len ve fak kendisinin çalışa- miyacağımı bildiren — muharrir ve sporet Eşref Şelik mazeret | | reden fazla, aynı zamanda görüle- olarak şunları ileri sürmüştür | | mezdi. Haşeratın teneffüs. boruları, — Ben Devlet Tiyatrosunu | | büyük su boruları gibi görünür. İn- sanın adalelerini vücuda getiren Ip- Ük gibi geyler, kafes içine benzer. 300 yıl evvel, evinde yaptığı bir a- anlıyorum, fakat belediyenin ti. yatroculuğunu anlı Bu sözlerin uyandırdığı akir- ler Üzerinde kendisiyle görüş <e ile mikroplara bakan Felemenk tüğümüz Eşref Şefik, maksadı. | | Alimi Anton van Leeuwenhoek- gibi, Mi şu süretle açıklamış bulün. | | mikroskopa giren her şeye bakıyor- maktadır. fardı. — Belediyenin — tiyatrocul eçenlerde — Güney California Ü- ündan — kasdim, — belediyenin | | niversitesinde iki Alim, Insanın kan katma bütçe ile tiyatraya doğ- | | ser hücrelerinin tetkiki için fevkalâ- rudan. doğrüya — alâka göster Je yeni bir usül -ilân — etmişlerdir. mesidir. Yaksa, bütün dünya- | | Plastik, kesici bir makineye konur. da olduğu. gibi, belediye, — ti- | | Hizla çevrilen makinenin biçak ağe yatroya “subvention,, verebilir. 1, kanser hilcresini, her biri bir san- Yalnız, bunü tek sahneye tah- timetrenin bir müyonda bir kalınlık- varsa, sa- || ta olan 100 dilime keser. Elektron mikroskopu ile fasit mik- ropların berteraf edildiği tesbit edi- lir. Alınan resimler, mikropları kap- ve onlara nihayet veren mad- Si etmesi, nat ve kültürle alâk maz kanaatindevim. Ürzerinde durülması icap eden bu noktal nazarı böylece belir firken, sön günlerde, şehrimiz de yeni yeni tiyatra teşekkül lerinin vücut bulmak 6 düğünü da haher vermek istl Münmmer Karaca, üzün Başka resimler, bakterlofoj deni- len ve mikropları imha eden earı engİZ cevherleri gösterir. Âlimler, ne olduklarını bilmeden senelerden beri bu. bakterlofoj'dan bahsediyor- dardı. Şimdi bu bakterlofoj'un başı, arta şeklinde ve kuyruğu uzun Jan vaziyet görüülür. Şimdi âlimler, insanın düşmanları olan mikropların tahribi için kullanılacaktır. ve müvaffakiyetii O bir. tu den avdet etmiş — bulunnnkta. dir. Hâlen bir. Yunan t femslller verdiği “Maksim, de tekrar faaliyete geçmek üzere harırlanıyor. Şehir. Tiyatrosun mevslm ayrılmış unsurlarla e: Şimdilik Dr Mudd, kromosomlarla alâkadar ve meşgüldür. Bu kromo- mir Şehir Tiyatrosanun İağve İ | somlar, İrst Mueusiyetlerini. tasıya üzerine buraya — gelmek üzere | | yak kem'e denilen mikroplara ve in. bulunan — bir kaç sanatkâr ve | | sanlara şekil ve zahirl hallerini ve- kendilerine itihakı düşünen e- | | yen hücrelerindeki Uufacık ipliklerdir. debiyat — âlemimizin fanınmış | | Bazı şun İle kimyevi ” maddeler, bu bir kaç alması yeni bir tiyatro | | kromosomlara. tesir ederek zürriyeti heyeti kurmak üzere görüşme: değlstirirler. ler yapmaktadırlar. Dr. Mudd ile diğer Alimler bu kro- “Yeni Ses,, OmÜsİkili komedi | | mosomların berrak — resimlerini al- ve osu, yahancı | | mağa çalışıyorlar. — Maksat, kromo- memle Ku gibi bir. || somların, sun ve kimyevi tesire ma: 'anat 6 tenisilleri, için hazır- | | çuz kalınmadan evvel ve kalındıktan sonra fotoğraflarını almaktır. Bu Sehir Tiyafrosu da, noksan- | | çüretle, Alimler, tablatın. sırlarından Tığını hissettiği kadın umsürla- | | biyi olan bü kromosoniların - yasI Tini femln hususunda bir mü- | | hayvanların irst husüsiyetlerinin sabaka açmıştır. Cumartesl g- Si değiştiğini görmek İstiyorlar. nü Saat 15 te bir imtihan ya. pilacaktır. Sehir Tiyatrosun mdiden 15 kadın müracant et Dr. Mudd, elektron mikroskopunun her doktorun. müayenehanesinde bu- TaS0.T9S1 mevalmi tiyatrobas | | Bo tetimali zor, hem de fiyatı çok kımından hâdiselere gebe gö- yüksektir, —Büyük modüller 1681 küçük modeller de 5.760 dolara sa- tilız. rünüyor. f oseph Shallit

Bu sayıdan diğer sayfalar: