13 Kasım 1950 Tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 5

13 Kasım 1950 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bayta » Efeste Meryem Kilisesi Hâdise, Katolik dünyasının gözünü Efes üzerine çekti İyonya kıyısı baştan başa Avrupa fle Azya arasında bir buluşma yeri- Gir. İsanın İncili, batıya büradan ya- yılmıştır. O zamanları, doğuyu batı: ya bağlıyan Konstantinin gehri hi Afiz mevcut değildi. Yalnız Bitnynla, Myala, Lyddla ve Phrygia'da Yunan Küçük gehirleri ve parlak metropolu Rfes ve Efesin Mısır, Yunanistan ve Filistin ile dalmi temasta bulunan li- manı ile 500 gehir sayan Asya eyâ- Jeti vardı. Sen Paul buraya yerleş- mls, Ben Jean burada Asyanın pey- gümberi olmuştu. — Zira Hiristiyan: Tik âlemi ona Peygamberlik pâyesini vermiştir. Sen Jean, Efeste ölmüş ve bir haÇ Yeri olan mezarı da Efeste bulunuyordu. - Bu şehrin batmadan önce, eski İhtişam parıltılarını he- 'nüz Üzerinde taşıdığı bir zamanda Meryem Ananın tebeli sahası oldu. #u bir tesadlif değildir: 431 de Efes- fte toplanan Ökümenik Konsil, Mer- yeme “Tanrının Anası” mânasına ge len “Theotokos” unvanını vermişti. Bundan böyle de bütün Hıristiyanlık Alemi hep bir ağızdan öny “Sancta Del Genetrix” (Tanrının Aziz Anası) Giye çağırmıştı. Efesin Meryem kilisesinin 265 m. boyunda ve 32 m. eninde, Eski Çağ- lardan beri mevcut bir binanın içine yerleştirildiği tesbit — olunabilmişti. Bu inşaat herhalde İmparator Kons tantin, Hırlatiyan — dinine tam bir #erbeetlik bahşettiği devirde yapıl mıştı. O zamanları ekseriya devlet hesabına muazzam dini binalar ya: Piliyordu. İstanbuldaki Havariyunlar Kilizesi, Kudüsteki Mezar Kilisesi ve Bethleemn'deki Doğum Kilisesi bu bi- Ralardan — birkaçıdır. Aynı devirde 50 metre uzunluğunda bir ön kısmı bulunan, muazzam — Üç dehlizli bir sütunlü basilika inşa edilmişti. Ön kısmı da küzey istikametinde bir vaftizhane ilâve olunmuştu. Bu. ki- İlsenin vaftiz. kurnası henüz mev. Cut olmakla beraber yavaş yavaş ftoz haline gelmektedir. - Vaftizhane- nin dış duvarları da halen topraktan bir kaç metre yüksektedir. Basili- kanın içi 95 metre uzunluğunda idi. Bu kadar muazzam ebatta inşa edil. Giği için, “Megale" yâni büyük kili #e adinı taşıyan Efes Kilisesinin bu kadar büyük olması, Romada aymı Zamanlarda inşa edilen Sen Plerre ve Sen Paul basilikaları gibi, muazzam bir inşaat zihniyetinin ifadesi olmak- Ja beraber, muayyen bir mâna ta> #ir. Romada bu iki kilise Havariyun Mezarları ile igili olduğu gibi, Eres teki Meryem Kilisesinin " Meryemin mezarına dayanması da mümkündür. Bu monümantal dini binalar hep yer- N motiflere dayanmaktadır. Bu se- Beptendir ki, Meryem Kilisesi Mer yemin Efesle bir Dağlılığı olduğuna delâlet edebilir. k akia gelen el- het, Meryemin Efese gelip, bir müd- Get bu gehirde kalmış olduğudur. T- sanın anasını, Peygamberin bir emit- Neti olarak himayesi mitma alan Hin- Yazan Dr. K. Gschwind variyun Sen Jean gibi, Meryem de K- fesin azizesidir Ve bu sebepten Efes- lller Meryeme büyük bir mübet - damiş olabilirler. Orta dehlizi iki yan dehlizden birer Sıra sütünla ayrılmış bulunan bu kilisede 22 haziran 431 de Büyük Etes Könslli toplanmıştır. Ertesi xü- nü Konsil toplu bir. halde İstanbul Kilişesi ve halkına piskopos Nestos rlus'un heyet tarafından mahküm ve vazifesinden af edildiğini — bildiren Tesmii yazının başlığında; “Havari- yun Sen Jean İle Tanrı Anası Mer- 'yem şehri Efesten” sözleri bulunmak. tadır. Bu yazı Efesin Sen Jean ve Meryemin şehri olarak kabul edildi. #ine dair kati ve sarih bir vesikadır. Şehrin bu iki aziz İle münasebetinin ne Olduğu noktası Üzerinde durula- bilir. Havariyun için mesele sarihtir: 'n Jean Efeste yaşamış, Efeste/ öl- müş, gömülmüş ve kilisezi de Efeste bulunuyordu. Meryem için de aynı şey kabul olunabilir. - Fakat başkı tefsirlere göre, Meryemin Efes lle Alâkası, yalnız. kilisesinin bu şehir- de bulunmasından ileri gelmektedir. Bir asır sonra Efes Gotlarin isti lâsına uğrayınca, Meryem — Killeesi büyük zararlar görmüştür. Yeni bir bina yapmak icap ediyordu. Bunun t- Çindir Ki sütunlu — basilikanın orta kısmı üzerinde kubbeli bir tuğla bi 'a inşa edilmişti. Bu da zamanla yı: ROBERT LOUİS STEVENSON Şair,romancı, münekkid ve seyyah muharrir yüz sene evvel veremden ölmüştü Bazı muharrirlerin — kaderi şahıslarından ziyade eser- lerinin — tanınmasındadır. Stevenson da- onlardandır. Sinemada gördüğümüz Dr. Jokyll ve Mr: Hyde'in onun eseri olduğunu — söylersek, kendisini daha İyi tanımış olursunuz. inmiş ve son inşa edilen kiliseye gi- riş olarak kullanılmıştır. - Bu deği- giklikler yüzündendir ki, Efeste kazı yapan arkeologlar gayet karımık bir Üç müuhtelif inşaat olduğu tezini ileri sürmekle çözebilmişler dir. / Kılavuzlarda bu kiliseye Konsil Kilisesi veya Çifte Kilise denmekte- dir. Ona, ami ismi olan Meryem Kili- esi İamini Yermek daha doğru olur. Etese gelmiş olduğu muhakkak sa- yılan Meryemin orada kaldığı ve E- feste ölüp gömüldüğü ihtimali kuv. yetlidir. Buna göre Meryemin göğe UçuşU da Efente olmuştur. Herhalde Katolik dünyanın gözü bugün Efese kılıca, bü #efer mihrabın. durduğu teki binanın doğu kunm temelleri Ü- 've Efesin Meryem Ana Kilisesine di- killdir. Hieri| 1950 |Rum| Barer | KASIM znim 2 31 1870 13 1S6R Pazartesi VAKİT VASATI EZANI Güne aa j Özle risa — 7nk İzindi uat — &. Tet ikzs İmaak — '0 GELECEK OLAN UÇAKLAR 1140 İzmirden. — 1150 Ankara: 1500 Ankara, İzmir, Balkesir: Gen. GİDECEK OLAN UÇAKLAR Diyarbakıra. — 930 Azkara, Ada: gae ” akarayar — Tüdo Bandırmadar, 500 Çorum, Karadenize, — &15 ha 0 İ d GİDECEK OLAN TRENLER #EYSGLU GÜREL 1 — Çakırcalı Mehmet £ fe 2 — Çakırsalı Mehmet Efe Na İNCİ (4005) Bir Yetimenin Roma İFEK (44289) Rebeka (ikinci hafta) TALE (43305) Korkak K SUATFARK G 1 SÖMER (AZSI) “Bir Vatan Do 'or. (Fillstin Harbi). ŞARK 40880 Bir Yeti BİK G9T26) 1 — Kılıçların Gölge- TARSİM Gö1890 Allah Ki TAN (B070) 1 — Kumarbaz Kız. 2 — Lorel Hardy — Rüyalar Ülke: aliçesi. — Öldüren Bune, YENİ (s430) 1 — Venedik Kah- Tamanları: 2 — Gençlerin Sevgilini 'DEZ GAST) Kabır (Üçüncü harta) IsTAxnUL ALEMDAR (2386) 1 — Kılıçların İntikamı 2 Tei Ka AZAK (BSAn 1 — Gece Kulüpleri Kıralı. D avuşlar (S19) Bir Yi 1 — Ananın Güne geytan. — Kırmım Güller. aa Armlan: 2 — Ölümden Firar, İSTANBUL (2367) 1 — Vabşi Ko- ğu 2 — İnüras Kurbanları. KISMET (20654) 1 — Kara Şeytan — Kanuntuz. Kahraman. g— MİLLİ (22062) 1 — Mühteşem a. TURAN 'Üç Ahbap Çavuş YENİ (Eakırköy 16-128) 1 — Pom- ” KAnıKOY GİZEM SİNEMA (Üsküdar) 1 — Nehirler Kürnilçeni. 2 — Ateş Bo HALE (Kadıköy) 1 — Mek Adam Tatikam Kiher YELDEĞİRMENE —a ANKARA PALAS PAVYONU Ge- Za Seydi Tönresinde — Viyana At SÜREYYA PAVİYONU: İspanyol Örkemtra Iaat TAYYARE Allah Kerim MELEK 1 — İki Sevgili 2 — Ne- LALE 1 — Zaferden Üstün 3 Rakibeler. YENİ Allah Kerim. E HELEDİYESİ TAOKUY Beyoğlu MH Ankara 99 İstanbul Süzağ Tamir zaza Üsküdar 60ü K.köy Sostz Karşıyaka 15088 Tatanbul. Beyoğlu — ea Anadolü yakı Sosse Ankar 'a Tamir 5ı ECZANELER 3Ş Temali yok EMİNÖNÜ : Sadallak (üminönü) Mi Torgi Ocüçükpasan ZaI Na H ei det Talemdar) — Balanaddin (Çar kanmnı Sikapı) GELİR VERGİSİ MEKTEBİ BEYOĞLU! KüSÜNl' Gükü YENE ses Kemal TİYATROSU azılışının 18 incl 4 “üdümü Teme iyle ” YALNIZ İKİ HAFTA İÇin | & LEDLEBİCİ HORMORAĞA Opera Kamik 8 perde F Bler: D ÇURACIYAN Hamdi Emgen (Şehre ATİM: Muharrem Tanır (Şehae Jebası) — Etem — Pertev CAksa. Tayı — Tediklle — (Bamatya) — Nat Bayer (Karagmrük) — NU. İ Gökengin (Pener) Krramranlar. — 4400 Dana münül 2230 Piyanoda el letakleri-HafIZ müzik (15 dakik ANHANA (20 Sinçonila (ikinci MUASME Karnavülüy) — Merkes ÜDeveR) BİRETR n ea vira KOT ağA . ocaamn — Bm Ha YENİ (44000) Monteksisie Kontesi y K Setll n Si eei < Çinlene U Ko cA D | YO LA Köleder Gi D layerler bi Di TEÇE T el Gi — B0 Ö Çüketen DS Gilier H L Tomanı İçin yapı Robert Loula - Btevenson belki, e. #erlerine hayatı en az akseden bir Muharrirdir. Bütün ömrü hastalıkla mücadele halinde geçtiği halde onun eserleri daima hafif ve eğlencelidir. Üzün seneler istirap ” çektiği halde neden böyle 1di? Belki kalemini e. line alınca — bütün çektiklerini unut. mak istemiş ve kendini avutmak için hayatın sade eğlenceli taraflarını ele mıştır, miş bir resim Edinbürgh — şehrinde doğan Ste. venson çok seyahat etmiğ, gezdiği yerler kendisine flham kaynağı — ol. ır. Holândadan dönüşte “Kara- DiT seyahat, | yazmış ve “Cever intibalarını “Bir Eşekle Seya 'inde anlatmıştır. Fakat onun en Meşhür . eserleri ” “Define — Adaı “Kaçırlan” ve “Dr. Jekyil ve Mr. Ayde"dir. Halbüki bunların Biç biri Btevenson'un msıl edebi kabiliyeti ve kıymeti hakkında tam bir fikir ver. mez. “Define Adası"nı Stevenson Ü. vey oğlunu eğlendirmek için yazmı; tar, "Kaçırılan” da clddi bir yazı Tak kaleme alınmış değildir. Onların hiç birinde “Hermiston Bendi”ndeki olgun hayat anlayışı yoktur. Bu eserlerde Btevenson'un bilhas- #a hikâyecilik tarafını görürüz. M harrir okuyucu ile beraber macera. Jlara dalıp sürüklenir. Bu Stevenson' Un en Bâriz Vazfıdır. Babasından al. dığı bu hikâyecilik meziyeti onu her rde ve her eserinde takip eder. mrünün son senelerini geçirdiği Sa- mos Adasında ona "Tusitala” adını takmışlardı. yani masalcı. Kendisine Bundan daha — münasip bir isim de zaten bulunamaz. Eserlerinde vaka- lar dalma ön piândadır. ve mevzu tam bir Ganlılıkla akar. En olgun yazılarında bile çocuklar için hazır. İaman yazılardaki gibi tam bir hikâ- ye çatısı görülür; " Stevenson dalma Anlatmış ve tatlı tatlı dinletmiştir. Eserleri 88 cildi bulan muharrir bütün yazlarında yüksek bir sevi. yeye çıkmağa çalışmış ve muvaffak olmuştur. Neşredilmiş — eserlerinin hiç birinde ihmal edilmiş veya düşük bir cümle bulunamaz. Yirmi — sene #üren bir yazı hayatı için bu kadar verimli ve dolgun olabilmek şayanı takdirdir. Tehlll edildiği vakit, Stevenson'un eserlerinde herhangi Bir vakayı ga- irane denilebilecek kadar yükseltmek kabiliyetinde olduğu görülür. Bilhas. #a muhite kargı olan hasaasiyeti na- Zarı dikkati çeker. Onu insan ruhu. 'hün derinliklerinden ziyade bir ye. Fin sırrı veya bir manzaranın roman. tikliği alâkadar etmiştir. Son mene. lerinde Stevenson'un sanatı derinleş. Mİş Ve genişlemişti. “Falesa Kum. salı”nda Yine tatlı bir hikâye anlat makla beraber kendi haleti. rühiye. #ine çok aykırı bir ifade tarzı var. dır. Öyle ki o kudretil hikâyeciliği İle Insan ruhünü kürenl' 2 ga başlar zi gekillerini denemiş, hayat ve a. nat hakkındaki makalelerden, çocuk. duk hatıralarına kadar her — nevide Kalem oynatmığtır. Meselâ Scott. Hu: go ve Dumas hakkındaki edebi ten. kidleri şayanı dikkattir. . Bunlardan başka tabil seyahat yazıları hatıra gelir, R. L. Stevenson dostlarından biri. ne yazdığı mektupta — “Bent andece Çocuklar okuyor,, demişti. — Halbuki onu bugün bütün dünya okumakta- dir Verem olan Stevenson'un eserleri ile “hayatı ne muazzam bir tezattır. Ondaki yaşama arzusu ve — hayata bağlılık o kaflar canl olduğu — halde bize hiç bir zaman hasta Ve musta rip bir adamın çırpıntılarını aksot firmemiştir. 3 aralık 1804 sabahi “Hermiston Bendi” ni dikte ettirmeğe devam et ç, öğleden sonra — mektuplarını yazmıştı. Akşam yemeğtinden biraz Cvvel bir kriz geldi ve bir Iki snat de öldü. Bütün gece Somos'lılar — Tüsitala. 'nın başında beklailer, ve ertesi gün onu, vasiyet ettiği gibi bir dağ tepe: Sine gömdüler. (akâye (Baş tarafı dünkü sayımızda) — Bak bir sincap var! dedi. Çocuk yavaşça gözlerini kaldır. di Fakat hiç bir ışık onları ay- dınlatmadı. Kadın: — Ne hoştur gü hay: yancıklar! dedi. Arabacı: — Avların en pini, âl. ye söylendi. Sonra dizginleri' çe. kerek — Yürüsene be, dedi, dişle bu gece buradayız. — On birde varıyoruz değti mi? Öyle olacak amma saat önu geçti. Sonra alaycı bir tavirla etti. bu g- üüve Çaresiz. bekliyecekler.. Biz- #siZ bir şey yapamazlar. Genç dul mahzun bir gülümseme ile fiml- dadı. Çok kalabalık olur mu der. siniz? — Olur elbette... Memleketin öz muhlis. Çocuğu, — Köyünü ne çok severdi. Da. ima onu könüşürdü. Bazı akşam. lar onu dalgın görürdüm: “Yine 'ne düşünüyortun 7" derdim. “Hiç, derdi, bizim postacı ne oldu diye aklıma geldi de” Sonra “Anlayı Mazsın, derdi, Klermon benim ço. cukluğumdur, onun — mezarlığı mektebi.. Ben orada yetiştim” son günlerde de “Ah hiç olmazsa bu iş başıma Klermon'da geleydi" diye içini çekiyordu. — Pek de öyle güzel bir mem. leket değildir ama., — Yeryüzünde ondan daha gü. zeli yoktur, derdi. Pipo sönmüştü. Fakat arabacı Onu ağzının ucunda tutuyor ve konuşürken dudakları #ivri ve çok beyaz dişleri Üzerinde mkişiyor. u, İhmalct bir tavırla: — Eh #iz gimdi orada yerle. gecek misiniz? dedi. Selin, omuzlarının Üşür gibi bir Çaresiz öyle olacak, dedi, ar- 'tak onun sizin köyde bıraklığı ev. 'den başka evim yok. Fakat kim. geleri de tanimıyorum. Bu yaşta he olacağım bilmem ki. Arabacı göz uciyle onu kolla- yarak: ' DERİ ödketenik üüü el geçmediniz. —Yakında otuz iki. Fakat &- linde bir Çocukla dul bir kadın. — Evlenirsiniz. — Onu düşünmüyorum... Sonra tekrar evlenmek... Lâkırdıı ko- lay ama. — Erkekten çök kadın Kadın dişe dokunur Bir şeyae tükürmezler Üstüne bilirsiniz. Gözleri önüne eğilmiş, yas eh bisesi altında mini mini ve yu: yarlacık, genç kadın arabacının gözleriyle kendisini tepeden tırna, Za yokiadığını, körsesindeki va: itleri ustaca ölçüp biçtiğini, en ince çizgileri üzerinde, afacan bur- nunda, yanak çukurlarında, şiş- kin göz kapaklariyle yas elbisele: rinin daha fazla belirttiği masum ve çocukça — tavırlarında — uzun uzun durdüğünü Niasediyordu. Ka din genç adamın. iştahlı bakışları Aaltında kızarmağa başladı: — Erkekler türlü türlü müna- gebetsizlikler söylerler öyle. — Kocanız da sik mik söyler miydi ? ” Münasebetsiz şeyler mi? O öyle şeyler bilmezdi. zavallı. Arkalarında bir ses inledi: Ne var yavrum? Geliyor muüyüz ? Evet çocuğum. anahtarlarla oyna.. Arabacı kadına yanaşmı Ne diyorsunuz... . Kocanız öyle şeylerden anlamazdı ha? Kadın bağını öte tarafa çevirdi: parmakları makine gibi elbisesinin bir kıvrımını düzeltiyordu. Nihayet, köcam başkaları gibi dekildi. dedi. Sonma blr parça 'da Jarak: — Kitaplar, belki, dedi, o kadar kitap okumuştu. ki. Dalma da okurdu. Ökürken sizinle mesgul ol maz miydı? Uslu otur; Kadın canlı bir sesle: — Olurdu elbette, dedi, fakat burasını an. latmak güç.. Çok kere “Acaba beni tanıyor mu? Gördüğü - ben miyim ?" diye düşünürdüm. N şanlı iken benimle.. — Bilemezsi: niz.. Adeta bir prensesle, bir gök yüzü melofi İle konuşur gibi ko huşurdu. Kendi kendine: “Evlen: dikten sonra göçer elbette” — der dim. Sonra fena bir şey de değtldi bu.. İnsan ne yapacağını şaşırırdı bir parça., Bundan ibaret.. Fakat evlendikten sonra da — geçmedi. Bakın hatırıma geliyor. Gözleri, ağzı, Yanak — çukurları yarı eğlenir, yarı müteessir. — bir hal almıştı. Ne geliyor hatırınıza? Hiçe Saçma bir gey.. - Onu anlatıyordum size. Son aylarda be 'Ni uyandırmamak için fek başına bir küçük odada yatıyordu. — Pa: kat düşününüz ki İlk evlendiği: mİZ zaman da — odalarımızı ayır mak istemişti. Yok canım, Öyle. Fakat o zaman başka sebepler gösteriyordu.. "Aşkımızı korumak lâzım. Onu bir. takım alışkanlıklar, ber günün — küçük küçük — şeyleriyle “ yıpratmamak Tâzım" diyordu. Çok kere sofra da yemeğini bırakır. bana baka: di “Yesene Gaston, Ne yapıy KOYE'dönüs Marcel Arland'dan çeviren R. N, GÜNTEKİN #un?* derdim. “Bana bakıyorum, #ana hayran oluyorum” diye ce- Vap verirdi. Onu ıslak gözleriyle, ufak kümral. biyikla Bu halde gö: rünce gülmekten kendimt alamaz Gim, “Sen boş hayallere kapıl yormun” derdim. Fakat beni an. İnmak istemezdi. Yüzüme bakar, Aattâ ara SirR ağlardı da. “Ga bunlar ne müânasız. geyler? Ne olyorsun?” derdim. “Hayatın bu kadar Rüzel olabileceğini zan- 'netmezdim. Ben ona İüyık oladak myım ?" diye cevap verirdi. - vet lâyık olamamaktan — korkar du Ölmeden bir gün evvel bana Yalnız bir geye yüreğim yanıyor Belin, dedi; sana lâyık — olama” dim” Arabacı elini kadının dirine ko- yarak, — Hergün, hergüin böyle şeyler ho9 kaçmamış yavrum, dedi. Kadıtın dizi ayrıldı. Fakat el onu takip etti ve daha kuvvetle baştırdı, hayvan - yürüyüşünü ırlaştırmıştı. Araba çürük ye- miş kokulariyle dolu nama kütük. leri ve bahçeler arasında bir yo. kuş çıkıyordu. Genç kadın mirildandı. — Her gün değii tabil.. O Iyi ve yumuşak bir adamdı. Fakat Ara Sira, ne saklayım, bir parça korkardım. Çocuk: — Anne baktana. ha çok Var mı? diye geslendi. — Geliyoruz... Rahat — bırakı da- cak mısın bizi? Arabanın | korkulüğüna sıkış- mıştı; bacafına basan eli artık hissetmiyor. görünüyordu. — Demek siz arabacılık ediyor. sunuz? dedi. Arabacı gevgek ve #layci bir genle: — Ne olürsa yapıyoruz, dedi, Odün taşıyorum; istasyona: gidiş gelişler oluyor. Dolağıp dürüyoruz. fşten. Başiyle arabanın arkasını İşa. Tet ederek İlâve etti: —Böyle seyahatler yaptırıyo- Selin: — Hazin — seyahat, âiye içini çekti. Hazin ama teselli tarafları da var.. Yoküşü tnen Bir bisikletçi yan- larından geçerken: D lT yolunda mi? diye van len Fakat arabanın yamından ge- çerken hayretle yüzünü oynattı; kasketini kaldırdı ve daha hızlı gitti. Arabatı arkasından bağırdı: — İt eğlen.. Bu bizim vergi memuru... Dalresinden ziyade kır. Jşrda vüktini geçiren bir. Paris. — Kırlarda mı? Kadın kız. peşinde. Selin alınmış göründü ve ara- bacıdan kurtulmak için bacağını gocuk — Aldırmayın. yazlarım... Kadın arabacının elini tutup itti. Top gözlerini dereye çevirerek 1s- lık çalmağa başladı. Selin uydurma bir elddiyetle birAZ sustuktan sonra: — Demek siz böyle yollarda do- Jamıyorsunuz, dedi, fakat gecele: ri. dönlnce eviniz size epeyce boş görünüyor. olmalı. Arabacı: — Yanımda şöyle böyle bir kı dıncağız bulunsaydı elbette daha neşeli olurdu. Yalnız ben hayva: zam gibiyim; — yulardan — hoşlan: Ben onu pl- — Lâkırdı olsün diye — söyle- Gim.. Ben ne karışırım? Samanlar Üzerinde karnının fÜstüne yatmış olan çocuk başını korkuluğun / çubukları arasından Keçirerek yavaş yavaş kusuyor, öğürtüleri “arabanın - gürültüsüne Karışıyordu. 'Yol dönünce köyün tk evleri birdenbire tepenin üstünden gö ründü. Gökyüzü tamamiyle acık: miştaı, Bahçelerin arkasında — bir cam parlıyordu. Arabacı; Geliyoruz, dedk Sdlin — Evet geliyoruz, tekrar etti. İskemlenin üzerinde — kımilda- 'niyor ve tekrar çantasından kardığı mendiliyle — küçük venli parmaklarını uğuşturuyos. d — Zavallı adam, diye — inledi, Sevdiğin, datma özlediğin köyüne nihayet kavuştun... Bak kilisede diye cenaze çanı da çalıyorlar... Zaval: h kocacığım senin için bu.a Jak 'ne yapiyorsün? Kalksana. Rahat dür. Geldik. Bak cenaze alayına adamlar. geliyor.. Üstünü — sil. Mendilini a. Kendiminkini — vere- mem... Şöyle güzel dur bakayım. Araba köyün tek sokağına gir. mişti. Dimdik ve çok Vekarlı bir tavırla — düran Selin bir.. eliyle mendilini dudaklarına bastırıyor, öteki elini dizinin üstüne koyu: yordu. “Arabacı, yanında kaske- fini kulağına eğmiş dizginleri ha: Vada tutüyor, ara mra yoldan ge- çen birine selim veriyordu. — Ar. kalarında, yüzü bembeyaz, çocuk yaşla ve korku ile dolu gözlerini evlere açıyordu. Onun arkasında da, her sarsınıtıda, örtünün — her desi çıkıntısının daha fazla belir di görülüyordu. Tlkokul — öğretmeni ve Selin'in kocası Gaston Jiro, b hi, doğdüğu köye işte bu halde wVolpone, ermenice temsil edildi Evvelki akşam, Pangaltı Lisesind Yetişenler Derneğinin tiyatro — kolu husüsi Jokalinde, — Ben — Johnso 'Volpone yahut Tilki” eserini sil etmiştir 'Volpone" Şehir Tiyatrosunda 1047 1048 mevsiminde “Kurt kocayınc ismiyle oynanmıştır. örmeniceye tercüme edilmiş olan esori sahheye koyan Berç Fazlı, an layış itibariyle tebrike layıktır. Zira mücerret eşhastan ibaret olan eser de Jestlere itina göstermiş, temaile de eserin ruhunu “aksettirmeye mu: vaffak olmuştur. Burada kendisine dekoratör Alalemciyan - büyük mik- yasta yardım etmiştir. Yazan : AYDAN Aktörler de eserin rejisörün ve d korun havasına uymağı bilmişlerdir 'Volpone” rolünde Ara Gürden Ihti raslarını ve sahte hastalıklarını olgun bir sanatkâr gibi canlardırdı. Moska' yi canlandıran Berç Fazlı sinsi bir Üp meydana getirdi. Diğer rollerdi başta — Manuel Arabasızan, — Vahai Ohniker, O, Gülmez, H. Uncuyan, K. Boyacıgil, Z. Dadyan ve kadın roll rinde Nazik ile Sona muvaffakiyetle oynadılar. Maddi ve ufak tefek teknik im- kânsızlıklara — rağmen bu. teşebbi genç unsurların, gösterdikleri anlayış Ve oyunları bir çök defa profesy leri aratmıyan hi an bir muvaf. fakıyet olmuştur.

Bu sayıdan diğer sayfalar: