12 Kasım 1940 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

12 Kasım 1940 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— kapalı | Felsefe ve Edebiyat İ Hayatımızın iki vechesini temsil eden irajedi ve komedinin eski Yunanda süret -| zuhuru ve İnsanın mukadderatı İle alâkası Eski — Yunanlılar, müstesna bir (dehâ) ile mümtaz bir mil- letti. Henüz putperestlik — dev- rinden kurtulamamış oldukları bir zamanda tabiatı her millet- 'ten iyi anlamışlar, ve hayatı en doğru mânasiyle telâkki ve tak- dir ederek ona göre yaşamak yolunu takib etmişlerdi. Hakika- ta âşık, güzelliğe meftun, ta- biatı tetebbüe pek meraklı idi- ea ÖLDÜRÜL YAZAN : FİLOZOF RIZA TEVFİK Gerek ilimde ve felsefede, ge- rekse güzel san'atlarda, — öyle mühim, öyle güzel ve hele zarif eserler bırakmışlardır. ki, bu mükemmel nümuneler, — garb medeniyetine mensub olan mil- YIISUF İZZEDDİN v Mü/ EZŞİNTİHAR MLETTil Yusuf İzzeddin efendi doktorun tavsiyele- rine artık kat'iyyen riayet etmiyordu — Byvah, bittim! Azaryan efendi de benden ümidi kesti! Yemin etmiyor. Diyerek çocuk gibi ağlamağa başladı.. Azaryan — Tabanının dibini öpeyim! Velinimetim! Kaç ki â- lem bizi böyle görürse ne der? Rele ayağa kalk! Otele gidelim de esbabını hâkipâyına arzede - Tim.. Dedikçe efendi ağlamayı art- fırdı. Karşıdan arabalar geli - yordu. Azariyan iknaa başka Ççare bulamayınca dayanamıya- rak: — Vallah, billâh bir bo...... un — Beğendiniz şimdik! . Diyerek efendiyi kolundan tuttu, kaldırdı. Otomobil gezintilerinde ara- banın pencereleri sıkı, sıkıya bulundunduxdu. Yolda Yusuf İzzeddin efendi de, Azar- yan efendi de uyukluyorlardı. Miralay Aziz bey bu hal ile kapalı n dla Yüi Tand: din ve Azaryan efendinin ken- dilerini tutamamalarından, ha- 'vanın ifsad edildiğini, buna ta- hammülü kalmadığını - söyliye- rek efendi ile birlikte gezintiye çıkmaktan imtina etti. Bundan sonra diğer yaver Nuri bey refakat etti. Otomobil gayet a- Bir gidendi. Sür'atinin artması Azaryan efendinin başını dön- dürür, gönlünü bulandırırdı. Bir gün yaver Nuri bey oto- mobilin bu manda arabası sür'a- tinden ziyadece sıkılır. Efendi- ye: — Bu araba da ne kadar ağır gidiyor! . Deyince efendi derhal müsaa- de eder: — Öyle ya! Şoföre söyleyin de sür'at versin! Azaryan efendi — Aman e- fendim, ne lüzumu var? Deme- ğe kalmaz, yaver bey şoföre Al- manca (sür'at) diye emreder; her gün ağır gitmekten zaten sıkılan şoför bu emri duyar duymaz makineye büyük bir fors verir; Azaryan efendinin başı dönmeğe başlar. — Efendimiz! Müsaadeye fer- man buyurulursa biraz pencere- yi açayım da hava alayım! Veliahd — Olmaz! Toz girer. Biraz daha gidilir. Azaryan e- fendinin gönlü ziyadece bulan - eni Sabah| ABONE BEDELİ Türkiye — Honabi 1400 Krg. 2700 Krrg. 7T80 » 1460 » 400 »— 800 » 150 » — 800 » ENELİK 6 AYLIK V AYLIK Y AYLIK 12 Sönteşrin 1940 SALI 12 Şevval 1359 30 Birinciteşrin 1356 Gün 317 Ay 11: Yıl 940 - Kasım 6 Güneş — Öğle — İkindi 150 — T0 943 644 — 1158 — 1437 Akgam — Yatsı — İmsak 1200 — 134 121 1654 — 18.28 5.01 DİKKAT «Yeni Sabaha a günderilen yazılar ve evrak neşredilsin edilmesin lade olunmaz ve bunların kaybolmaların- dan dolayı hiç bir mesullyet kabul edilmez. mağa başlar. Efendim! Müsaa- deye fer.... — Olmaz dedim ya!. Fakat biraz daha - gidilince, Anmm efendi de derman kal- — FEfendim müsa.... Olmaz, olmaz! Azaryan e- fendi!.. Olmaz amma zavallı âyan â- zasında da tahammül kalmaz. — Eh... Müsaade etsen de a- çacağım, etmesen de.... diyerek pencereyi açar ve gönül bulantısına serbest cere- yan verir!. Efendide salah gittikçe kuv- vetlenmekte görünüyordu. Bir gün maiyetiyle gezmek için Semeringe Orada 300 odalı bııydl otele inildi. O- telde bir çok kadınlar var idi. Yusuf İzzeddin efendi bunları ce: — Ben buradan bir yere git- mem!. Diye tutturdu. Yabancılara ile otelden dışarıya çıkarılıncaya kadar tam iki buçuk saat uğra- sıldı. Şlezinger, Yusuf İzzeddin e- fendi için: — Kadınla bir defa münase- beti iki bardak zehir içmiş gibi tesir yapar! . Demiş ve: — İstanbula gidip de bu a- dam haremiyle münasebete ko- yulunca hastalığı ilerleyecek. O Zzaman intiharla neticelenecek! diye efendinin âkıbetini evvel - den bildirmişti. Balkan ahvali o günlerde fev- kalâde vahamet kesbeylemekte idi. İstanbuldan Viyana sefare- tine gelen şifre telgraflarla e- fendinin İstanbula avdeti mu- sırrane tesri ediliyordu. Hateket kararlaştı. — Dok- tor Şlezinger: — Bu gibi hastalar her türlü âletle nefislerine ği tas- mim ederler. fevkalâde dikkat etmelisiniz. Kışı Fransanın ce- nubunda (Kan) şehrinde geçi, meli; yazın tekrar Edlâha gelir- siniz, tavsiyesinde bulundu. Efendi avdet sözünü duyun- ca duramadı. Onun isticaliyle bir gün evvel Köstenceye hare- ket olundu. Bir gün sonraki İs- tanbul trenini Bulgarlar bom- baladılar. Köstencede Rumanyanın (Re- cel Karol) vapuruna binildi. Rus donanmasiyle Bulgarla- rın (Nadejda) harb gemisinin denizde oldukları anlaşıldığın- dan kabinenin tertibiyle Osman- lr donanması da Ahyolu Burgaz hizalarında Rumanya vapurunu kargıladı. Boğaza kadar refakat etti. Doktor Şlezinger İstanbulda yapılacak tedbirleri ayrı, ayrı yazmış, ilâçları vermişti. Hasta Edlâhda en ziyade elektrik ban- yosundan istifade etmiş olduğu için bir cihaz alınıp birlikte ge- tirilmişti. İstanbulda bir kaç gün Şlezin- gerin tavsiyelerine devam olun- du; sonra bunlar birer, birer terkedildi. Hastalık da eski haline geldi. Şiddeti sükün devreleri — ve sükün devrelerini buhranlar ta- kib ediyordu. Balkan harbi başlamıştı. Efendinin bir sükün ve salah devresinden idi ki, Lüleburgaz hezimeti vaki oldu. Bozgun as- keri durdurmak için Sultan Re- (Sonu sayfa 4 sütun 3 de) letlerin hepsine - terakki ve te- meddün yolunda - örnek ve kılavuz — olmuştür. — (Avrupalı) tarzıyla, üslübuyla, düşüncesi- le ve zevkiyle, ilk defa, parlak ve mükemmel bir (kültür) tesis eden onlardır. Onlardan evvel (Avrupalılık) dediğimiz sıfatı mümtaze yok- tu; o sıfatın, her türlü işte, her eserde, her şeyde — mahiyetini gösteren ve tayin eden onların görüşü, onların tarzı telâkkisi ve bilhassa onların zarif zevki- dir. On dokuzuncu asrın en şöh- retli (âlim - mütefekkir) lerin- den (Sör Henri Sammer Meyn — Sir Henri Summer Maine) bu milletin dehâsına hayretinden dolayı şu sözleri söylemekten kendini alamamıştı: (Terakki prensipini yaratmak, küçük bir kavme verilmiş bir mevhibey- di. O kavim, Yunanlılardır. - Tabiatın kör kuvvetleri istisna edilirse - bu dünyada hiçbir ha- reket yoktur ki menşe'i Yunani olmasın!) Her munsif, arkeoloğun, mü- verrihin, âlimin, san'atkârın, şa- irin, hatibin ve filozofun fikri budur; çünkü - bize bugün bile hayret veren, doğru bir. görüş ve anlayışla - bütün ilmin, san- atın, felsefenin, mahiyetini ta- yin eden, prensiplerini bulan ve esaslarını kuran eski Yunan- hlardır. Biz bu milletin en par- lak medeniyet ve kültür devri- ne vâkıf olduğumuz zaman on- ların din itibariyle, o vakitler hâlâ putperestlikten kurtulma- miş bulunduklarını görüp Şa- şıyoruz. Vâkıa ©o vakitler (Sokrat), (Ksenofanis), — — (Pitagoras), (Plâton), — (Aristotellis) gibi - dinin öğrettiği en yüksek haki- kata ermiş ve o itikad düsturla- rına ihlâs ile inanmış büyük a- damlar var idiyse de halkın iti- kadı putperestlik seviyesini aşa- mamıştı. Bununla beraber bu cahiliyet devri Yunanlılar için fevkalâde bir uyanıklık - bir in- tibah devri - olmuş, ve onların pek parlak olan (muhayyilei bediiyye) sini, yani yaratıcı ha- yalini), ve fevkalâde zarif ve fitreten Bselim olan zevkini Ve »daima uyanık olan hassasiyeti- ni şiddetle faaliyete getirecek kadar kuvvetli ilhamlar ver- miştir. Yiıllarca gezdiğim ve dolaş- tığım bu güzel memleketlerde, A Cereşde, Petrada, Ba'lebekde Yunan — Kültürü, her su başını nâzenin peri kız- lariyle iskân etmiş ve emsalsiz heykellerle doldurmuş ve - ulvi mabetlerle o vahgi yerleri tezyin ve temdin etmişti. Hâlâ bugün harabeleri insana hayret ile be- raber derin bir melâl veriyor, çünkü, o güzel su başlarını o dilber ve ulvi mabet taşlarını öküzlerle, insanlar telvis etmek- tedir. Şübhe yok ki her millet hak dininin feyzinden nasib alabi- lecek bir mertebeye erişinceye kadar iptidai itikadların derece- lerinden ve nihayet Paganizm (Putperestlik) ten de geçmiş - tir. Fakat hiçbir millet (Avrupa milletlerini kasdediyorum!.) E- vet hiç bir millet, putperestliği zamanında, Yunanlıların - ge- rek kültür, gerekse medeniyet sahasında! - ibraz etmiş bu- lunduğu kabiliyetin yüzde biri- ni gösterememiştir. Yalnız Yu- takdire göre, milâdi İsadan bin sene evvel (Ömiros — Homer), Yunan milletinin hurafelerini (dini masallarını!) - toplamış - yani halkın ağzında (tarihten evvel, pek karanlık zamanlar- danberi) dolaşmakta — bulunan kırık dökük ve rabıtasız masal- ları işitmiş olduğu gibi ezberle- yip - onlara kendi muhayyilesi- nin feyziyle öyle bir tertib ve kinayeli bir mâna vermiş ki, dünyada bir misli görülmemiş bir (destan — epop&e) dir. Bir tayin Belediye reis muavini Lütfi Aksoy münhal bulunan — Üskü - dar Hadlkevi reisliğine tayin 0- lunmuştur. — Kıymetli belediye Teis muavinimizi tebrik eder, ye- ni vazifesinde de muvaffakıyet Şema' Bursa belediye reisi şehrimizde ve ü Bürsa - belediye reisi Sadık Arsal bir kaç gündenberi şehri- mizde bulunmaktadır. Bursa Belediye reisi şehrimizi ziyare - tinden istifade ederek İstanbul| belediyesi ile bazı temaslar yap- maktadır. Dün kendisini gören bir muharririmize Bursa Bele- diye reisi Bursanın ihtiyaçları | ve Bursanın mühim meseleleri etrafında şu izahatı vermişti “— Bursanın ekmek meselesi hallolunmuştur. Toprak Mah- sulleri Ofisi, hükümetin delâle- tiyle Bursaya buğday vermeğe muvafakat etmiştir. Bu vaziyet karşısında ekmek - fiyatlarında 20 para kadar bir tenzilât ya- pacağınlzı ümid ediyoruz. Bu suretle ekmek fiyatları 13 ku- ruştan 12,5 kuruşa inmiş ola- caktır. Prost tarafından hazırlanan nâzım plân bugünlerde Bursa şehir meclisi tarafından tasdik olunacaktır. Plân, Bursayı ide- al bir su şehri haline getirecek esasları havidir. Prost plânında Bursa iktısadi, sınai, ticari ve termal mıntakalarından ibaret olmak üzere dört mıntakaya ay rılmaktadır. Plâna nazaran şeh rin müstakbel inkişafı garba yani Çekirgeye doğrudur. Elektriğimizi, transformatörü müz geldikten sonra Merinos fabrikasından alacağız. Bunun için lüzüumlu bütün tedbirler a- hnm-tır. Bu suretle elektrik fiyatlarında da bir ucuzlama te- min edeceğimizi zannediyorum.., Memleket OKUYUCU DİYORKİ: Bir kelime mi, iki kelime mi ? —— Gelibolulu iki - okuyucumu- zun müşterek imzalarını taşı- yan şu karta aldık: (İstanbul - Aksaray) diye bir telgraf çektik, Gelibolu telgrafhanesi iki kelime ücre- ti almış ve aramızda ihtilâf çıkmıştır. Lütfen bu hâdiseyi tedkik ve tahkik edip bizi ten- vir etmenizi rica ederiz. Reşad ve N YENİ SABAH — Bizim kanaatimizce (İstanbul) kelime (Aksaray) da bir kelimedir. Kaldı ki harften fazla harften' terek- küb eden bir kelime telgraf giselerinde iki kelime addolu- nur. Biz bu işde Gelibolu tel- grafhanesini baklı görmekte- yiz. MAARİFDE | Üniversite yurdu Üniversite talebeleri için te-| sis olunacak yurd hakkında ü-| niversite idaresi ve Maarif Ve-| kâleti tedkikat yaptımaktadır . Lâlelideki Harikzedegân —a- partmanlarının yurd olarak te- sisi kararlaştırılmıştır. Ancak bu iş 400 bin liraya lüzum gös- terdiğinden tahsisat aranmak. - tadır. afiz on Hariçten gelen bir türlü tahli (Baş tarafı 1 Inci sayfada) imalâtına başlanacak ve petrol limited şirketi ile konserve fab- rikalarına ve Anadolunun ihti- yaç mıntakalarına tevziat yapı- İacaktır. 4 HARB VAZİYETİ Manastır bombardımanı (Baş tarafı 1 inci sayfada) €n yakın hedefi Göricedir. Görice ile Manastır arasındaki mesafe ve isti- kamet farkı böyle bir hataya imkân vermiyecek kadar büyüktür. Sonra Görice Manastırdan çok küçük — bir kağabadır. Kendi toprakları üzerin- den uçan Yunan tayyarecilerinin ara- ziyi italyanlardan daha iyi/ tanıdığı muhakkaktır. Filyaki hava silâhındâ seyrüsefer| sıhhatini ihlâl eden bir çok anormal tesirlerin mevcudiyeti düşünülürse bu gibi faciaların sık sık tekerrürüne intizar — olunabilir. Tayyarelerdeki miknatıslı puslalar Rüzumundan fazla tenbeldir. Motöre ancak bir metre mesafede bulunan pusla on iki Man- yatonun kuvvetli tesirile bunalı. Bom balar tayyarelerin miknatisiyetini ih- 1âl eder. Tayyare boş iken pusla ibresi simali başka istikamette — gösterir. Bombalar takıldıktan sonra yine baş- ka istikameti irae eder. Her bomba aşağıya salındığı zaman puslada ye- ni bir inhiraf hasıl olur. Cayro puslalar miknatist hâdise - lerden Müteessir olmazlar: Fakat mezkür puslaların da süratle arası bozuktur. Sürat iki yüz kilometreyi. geçince ve bilhassa şimal cenul? is- tikametine seyirde bu puslalara iti- mad caiz değildir. Tayyarecilerimizin «Düşme> de - dikleri rüzgür tesiri uzun. seyahat- lerde büyük yanlışlıklara sebeb olur. Çünkü rüzgür ti 1 arzdaki tetkik neticesine göre hesaba dahil olunur, Bir kaç bin metre irtifada rüzgârın istikamet ve sürati tamamen değişebilir. Bir tayyareci “-düşmenin hakiki mikdarını tanıdığı h. defler ü> zerinden geçerken ölçebilir, Gece u- çuşlarında buna imkâ ah- val nadiren zuhur eder. Hey'i rasa. dat zahmetli olduğu kadar uzun vak- te de muhtaçtır. Harb zamanında Radiogonometri usulü ile mevki ta ni çok tehlikelidir. Mukabil taraf tay yârelerin mevklini - öğrenmiş olur Binaenaleyh bava seyri inde iç- tinab edilemiyen bir çok yanlışlıklar vukua gelebilir. Harb eteşi hududla- rına yaklaşan devli hududa ya- | kın şebirlerde gece ve gündüz raflığı gösteren milli işaretler bulun- | durması çok faydalıdır. Hiç olmazsa|| bu tedbir sayesinde tecavüzün ma-| hiyeti haklunda şüpheye düşülmez. bita temenni ederiz. Hikmet ILGAZ mallar limanda ye edilemiyor İngiltereden yeniden mal geldi Dün İngilttereden gene mühim mıktarda idhalât maddesi gel- miştir. Bu mallar içinde külli- yetli mıktarda lâstik, teneke ve diğer idhalât maddeleri bulun - maktadır. “Teneke ve çuval fiyatları düştü Son zamanlarda hariçten mü-| him mıktarda teneke ve çuval geldiği için eskiden yükselmiş olan fiyatlar düşmeğe başlamış- tır. Çuval fiyatları 225 den 160 kuruşa, teneke 125 den 85 ku- ruşa inmiştir. Rumanyanın alacağı pamuklar | Rumanya, İsviçrede - bulunan dövizlerinden bir kısmı ile mem- leketimizden pamuk alm mektedir. Bunun için şel deki bir firmayı mümessil - ola rak tayin etmiştir. Rumenlere | serbest dövizle 11 bin ton kadar | pamuk verilecek ve gene ser- best dövizle petrol ve kâğıd ve | saire alınacaktır. * Röpor muameleleri Son Yunanistan harbinden sonra İsviçre ve Yunanistan nleket Haberleri ) Milli Fxorunma kanununun ilânı ——— Dahiliye — Vekâletinden bü- tün vilâyetlere tebliğ olunan bir tamime mazaran 3780 numaralı milli korunma kanunu, bazı yer- | lerde usulüne göre ilân olunma- mış olması dolayısiyle tatbik edilememekte ve bilhassa müd- deiumumilik Kanun hükümleri- ni tam mânasiyle — tatbik ede- memektedir. Vekâlet bu mühim noktayı nazarı itibara alarak kanunu u- | sulüne tevfikan ilân etmemiş bu- lunan vilâyetlerin — derhal bu ilân keyfiyetine tevessül et - melerini bildirmektedir. -Dıra- 'Rektör Ankaradan dün avdet etti (Baş tarafı 1 Inci sayfada) | gekkil heyet Ankaradan dön - | müştür. Heyet Ankarada Baş- vekil tarafından kabul — olun- muştur. Üniversite rektörü se- yahatleri hakkında bir muhar- ririmize şu izahatı vermiştir: “— Ankarada — üniversiteyi alâkadar eden Mmeseleler etra- fında Maarif Vekâletiyle te - maslarda bulundum. Tıb, hukuk ve edebiyat fa- külteleri dekanlarının Ankara- da dil, tarih, coğrafya fakülte- sinin açılış törenine iştirakleri münasebetiyle bundan istifade ederek fakültelerini alâkadar eden işleri vekâlette intaç etme- leri tabii idi. Ben de Vekâletin daveti üzerine fen fakültesi de- kaniyle beraber Ankaraya git- tim. Ankarada bulunan dekan arkadaşlarla fakülteleri alâka- landıran talimatnameleri vek letten çıkarttık. Asistanlar tali- matnamesi, fen fakültesi lisans talimatnamesi, talebe teşkilât talimatnamesi, — mütedavil ser- maye talimatnamesi Vekâlet ta- rafından kabul olunmuştur. Ta- limatnameler bu seneden itiba- ren tatbik olunacaktır. Talebe teşkilâtı bu ayın so- nundan itibaren faaliyete geçe- cektir. Buna aid hazırlıklar ta- Mamlanmaktadır. ile durmuş olan Röpor muame- leleri tekrar başlamıştır. Sümerbank umum müdürü Ankaraya gitti Bir müddettenberi endüstri merkezlerinde tedkiklerde bu - hınan Sümerbank umum mü- dürü Burhan Zihni şehrimize dönmüş ve buradan Ankaraya gitmistir. Umum- Müdürle bi İkte Sümerbank Yerlimallar Pazarları müdürü Ahmed ve Sü- merbank pamuk ve yünlü men- sucat müesseseleri müdürü Ö- mer de Ankaraya gitmiştir. Mürakabe komisyonunun toplantısı Fiyat mürakabe komisyonu dün İstanbul Mıntaka Ticaret Müdürlüğünde toplanarak ba- zi ihtikâr vak'aları etrafında tedkiklerde bulunmuştur. e— SARHOŞLUK BU YA — Saz çalmayınca tabancasını çekip gazinoya ver yansın etmiş! Dün asliye üçüncü ceza mahke- mesinde bir sarhoşluk ve yaralama vak'asının muhakemesi yapıldı ve suçlu hakkında tevkif kararı verildi. Evvelki gece biraz fazla kaçıran ve ötede beridi et çıkartan bu s lu katilden ve kaçakçılıktan bir kaç sabıkası olan Battal adında bir şa- hastır. Mahkemede cereyan eden safaha- ta göre bu ka ilık ve sarhoş vak'ası şöyle olmuştur Pazar günü ak kaç da arkadaşı bulunan B tede beride gezip t falar bir hay amı tütsüledikten sonr öru Taksamdeki bi ir. O sırada ahi gözinoya gitmi vakit tamam olduğu için servis ka- panmış ve çalgı da bitmiştir. Bu hali biraz garibsiyen sarhoçlar önce bir 1 istemişlerdir. ir.. garsonl! Derhal garson gelmiş: — Efendim vakittir. İçki vermi yoruz artık — Bu da ne demek?.. Biz içece- Biz... Arkada,; ikram edeceğim. Rakı isterin Diye kat; tala... Hoş gö- rünmek . eli e elim... Rakı bulmak güç ol Cevabını ve da Bat ah ik etmiş ve masayı düzeltmiştir. Fa- kat namına da bir şey k un - bir kaç salata ve bir mir, sucuk gibi lıklar icab etmiş ve bu iş biraz 1 bu hale de kiz- — Bu biranın me: lan... Yümruk me: caksınız biraları b Diye nârayı si yok mu o- sile mi yuttura- tir, Ankasın- « söyleyin de e çıksınlar.. Ben Boş kafaya içki iren £ 'nsublarından İbrahim de masaya yak- ber £ oğlu Me lağı rinden ken Battal: İle karışık basmış atc sın etmiş ve ç: ri de «Mehmed budur> mıştir. Etvafdan yeti luyu yal i. Vor yan- nlardan bi- ba eti bu- apışıp kal- polis diye - orac yaralıyı hastı durüşmasını yapan ü ı ceza reisi Münlb suçluyu derhal tev- kif etmiştir. ür. Dün bu iş 12 1Ki EŞRİN 1940 ea Yazan: Prof. Salih Murad Uzdilek Keşifler, ihtiralar ——— Yeni esirler Silâhdarağa elektrik santrali evs lerimize ve İstanbuldaki fabrikalara cereyan veriyor. Bu santraldeki Tür« bojenerator. denilen - dinamolardamı birinin takati 25000 beygir kuvve« tidir. Yakında bunun 50000 e çıkarıs lacağı söyleniyor. Daha büyük — ye- hirlerde daha büyük santraller var. Meselâ Nev - Yorkda on on beş sene evvel kurulmuş olan East Ri tralinin takati bir milyon beygir kuv. vetidir. Bu rakamları insan takatine tahvil etmekle santrallerin azametlert daha iyi takdir olunabilir. Bir beygir kuvveti on insan takae tine yakındır. Bu halde Silâhdarağa- daki dinamonun takati 250.000 insam takati demektir. İstanbulda 150:000 kadar mesken bulunduğuna göre het eve vasati olarak bir buçuk hizmet- çi düşüyor demektir. Amerika bire Teşik cümhuriyetinde ise nüfus na 9 elektrik hizmetçisi düşi a her Amerikalı erkek, karlın ve çocuk dokuz hizmetçiyi mütemadiyem çalıştırıyormuş gibi. Bu hesaba göre bir Amerikalı bir İstanbulluya w ran otuz misli elektrik sarfediyor. dan - anlaşıldı. emrinde ç: ktile Mısır ları, Babil ve Asuriye hükümd rının kamçıları altında ir lışan esirler onlara ehramlar saraylar yaparlarmış. Bugün elektron dediğimiz elektrik zerreleri bize daha büyük işle İstanbul belediyesinin evlerimize su veriyor. Barulardan akan suyu muslukları açmakla alı . yoruz, Bunun gibi elektrik — idaresi de bize su akıı akıntısı veriyor. 100 mumlük) bir lâ kaba Hesabla 300000 mi san- za- örüyor. su tısı yerine “elektiron 0 vatlık (takriben adi saniyede elekiron geçer. Bu hecabım alt tarafına yarın devam edeceğiz. SABAHTAN SABAHA Kapanan Şemsiye (Baş tarafı 1 inci sayfada) a ak üzere idi ve niyor: Tereyağı yemiye- ceğiz; top ağız! diye bağırıyor- du. Bu hazırlığın karşısında - İngiliz donanması bile ihmaff'edilmiş ölduğu için Chamberlain meşhur şemsiyesini açtı: «Sulh istiyeruz, her ne pahasınâ 0- lursa olsun sülhü — kurtarmı dedi. Almanların bütün taleblerini, hareketlerini, baskır.larını yumuşak karşıladı. — Sulh istiyoruz, harb etmiyelim; bütün — medeniyet mahvolacak! diye bağırdı. Avustur - yanın ilhakına göz yuman İngiltere- nin Çekoslovakya işgaline de ses çı- mıyacağını - biliyordu. 1938 de Nünihe giderek orada Hitlerle an - daş'ı, Ve Hitlerin istediklerinden yüz. de doksanını kabul etti; Burada nız yüzde on değil, vekit de k mıştı. Geniş bir nefes alarak Londra ya döndükten sonra: — Bir saniye vaktimiz yok; dura- mayız. Derhal hazırlanmalıyız. Har- bin önüne geçemedik, onu bir müd- det daha geri bıraktık; amma yarın veya öbür gün harb kı Dedi, İn yuldu. Lehistan meselesinin bir vesile teşkil edeceğini — biliyordu. Chamberlain şemsiyesile ancak - bir sene kazanmıştı. Bu bir seneyi iki seneye çıkarmak imkânı kalma - dığını ve Lehistanı feda etmekle de artık Almanyanın — İngiltereye — göz açtırmıyacağını bildiği için harbi ka- bul etmekte tereddüd etmedi. Büyük harb başladığı zaman bu ihtiyar İngiliz diplomatı sulh şemsi- yesini kapadı — Bu harb üç sene devam edecek. tirl Dedi. Chamberlaininki bir kehanet değil, bir devlet adamı görüşüdür. Demek ki-onun bir sene evvel kapa- nan şemsiyesi iki sene sonra açıla « cak... bunu - gizle al- Behçet SAFA ——AAm—— Hazin bir Utol (Baş'tarafı 1 Inol e vaffakıyet göstermişti. Merhum Muhiddin Akyi denler arası nüyı harb müddetince Kastamonu vali ve kumandanlığında bu! muş, Adanayı — Fransızla teslim almak vazifesini de mu- vaffakıyetle ifa etmiştir. Ha- rekâtı Milliyeyi müteakib Tah- ran ve Kahire elçiliklerinde bu- lunmuş, nihayet Kars mebusu olarak Büyük Millet Meclisine âza seçilmiştir. Onu kaybetmekle Türk mik leti necib ve fedakâr bir evlâdını kaybetmiş - olmaktadır. Merhu- ma Cenahi Hakta firetler diler, kederli ziyetlerimizi sunarız.

Bu sayıdan diğer sayfalar: