12 Ocak 1941 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

12 Ocak 1941 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bütün halk Hey&tan içinde idi. Güreşin çok “Çetin - olacağı görülüyordu. Hele, Bairneli hel- vacı Hasanın, Lângüazalı Hüse; nin bulunuşu büyük örta güreş- | lerinin fevkalâde heyecanlı ola- | cağını gösteriyordu. Çingene Ahmed; Manastır gü Yeşine geldiğine Bişman olmuş- tu. Çolak Mollanın orada bulu- nuşu Çingenenin büsbütün mi- desini bozmuştu. Çünkü Çingene Ahimed, iki de- fa Çolak Mollaya Dramada ye- nilmişti. Helvacı Hâsan, Lânga- zalı Hüseyin de ayrica bir ha - sımdı. Hem de çetin bir hasımdı. İhtiyar cazgır İsmail ağa, bu cazgırı büyük güreşlere çağırır - lardı. İsmail ağa, eski baş pehli- vanlardan olduğu için büyük gü reşlerde pehlivanları idare eder, eşlerini iyi seçebi - dirdi. İsmail ağanın büyük güreşler- de bulunması hemen, hemen şarttı. Yüzlerce pelilivanı ancak bu ihtiyar cazgır idare edebi - Tirdi. İsmail ağa, bütün pehliva ların hâleti ruhiyesini bilirdi. Pehlivanların hiçbiri ona kolay kolay itiraz edemezlerdi. SsSPoOR Bayramda yapılan maçların neticesi Fenerbahçe Şişliyi mağlüb etti. Galatasaray Ankarada kazandı Şehrimizde bayram münase- betile hazırlanan maçlardan en ehemmiyetlisi dün Kadıköyün- de, Fenerbahçe ile Şişli arasın- da oynandı. | Günün ilk maçını Fenerbahçe | B. takımı ile Gölcük idman yur- du yaptılar. Bu mat 9 - 3 Fener- taliçelilerin gulibiyeti'de bitti. maça Fenerbahçe şu| İti çakmıştı: Nuri, Pikret - Nâzım, Naim, Naci, Rebil. Buna mukabil Şislililer şu kadro ile oynuyorlardı: Serdar - Vlastardi, Bedros -| Arşavir, Nobar, Dikran, Şavais, Haçik, Hartiyun, Diran, İhsan. Maçı Neşet Şarman idare cü yardu. Oyuna rüzgâra Kkarşı vaziyet alan Şişlililer başltdılar. İlk hücum Fenerbahçe müdafaasına kadar indi ve Şişli-orta muha- ciminin lâciverd bir süveter ile oynaması Fenerli oyuncuları şırttığından Şavar ilk golü rinci dakikada kaydetmeğe mu-| vaffak oldu. Fenerliler, bir dakika sonra Naimin güzel bir plâsesi ile be- raberlik golünü çıkardılar. Oyun | birdenbire cok canlı ve seri bir safhaya girmişti. İki takımın oyuncuları, vaziyeti kendi lehlc- Tine çevirecek sayıyı yapmak Yasar, ler muzaffer çıktılar ve Yaşar| ikinci gölü, kısa bir fasılâ ile de| Naim üçüncü golü attılar. | 3- 1 galib vaziyete geçen Fe- nerliler işi gevşettiler ve fante- ziye başladıkları görüldü. Şişl bundan derhal istifâde etti: Ha- çik ikinci, Diran da ücüncü golü| atarak beraberliği temine mu- vaffak oldu. Oyun yeniden heyecan ve sü-| cat kazanmıştı. Fenerliler vazi- “yetin tehlikeli safhaya girdiğini görür görmez, carilarını dişleri- ne takarak rakiplerini kaleleri- 2in önüne sıkıştırmaya muvaf- fak oldular. Bu arada Naim dö düncü Fener golünü de çıkarma- 'ya fırsat Buldu. Devre bu şe- kilde 4 - 3 Fenerin Tehine bitti. İkinci devre Fenerliler rüzgâ- za karşı oynuyorlardı. Buna Tağmen vaziyeti derhal lehle -| rine çevirdiler ve Şişli msıf sa- hasına yerleştiler. Naim beşinci, Yâşar altıncı, Esat penaltıdan yedinci ve Naci hücumda elde ettikleri tek gölle mukabele ettiler. Maç bu suretle 8 - 4 Penerbahçenin gâalibiyeti- le nihayetlendi. Galatasaray - A. Gücü maçı “Ankara 10 — Bugün Galata- yaray 19 Mayıs stadyomunda i- dinti karşılaşmasını yapmış ve - 0 galib gelmiştir. | Bugünkü — karşılaşmanın ilk anlarında Ankaragüçlüler sü- rekli akınlara başlamtıçlar ve Ga- Jatasaraylılar da bü —akınların çoğunu ancak körnerle durdura- bilmişlerdir. İlk dakikalarda o- yunun Güçlülerin bâskısı altına gireceği intibaı hasıl olmuşsa da Bir müddet sonra Galatasarây- hlar kendilerini toplyarak mu- kabil hücumlara başlamışlar ve| oyun mütevazin bir şekil almış- tır. Her iki takım da çok tehli-| keli vaziyetler ihdas etmeğe mu- | vaffak olmuşlarsa da sayı kay-| detmemişlerdir. Birinci haftayım, mütekabil ve sürekli akınlarla mütevazin | bir şekilde cereyan etmiş ve 0-0 / beraberlikle neticelenmiştir. | İkinci haftayımda ilk 15 daki- ka gene her iki takımın hükimi- yeti ellerine almak için mücade- lesiyle geçmiştir. Fakat, müca-| deleyi Galatasaraylılar lehlerine neticelendirmeğe muvaffak ol - muşlar ve ağır basmağa başla- mışlardır. üncü dakikada lehlerine bir kor- | ner kazanmışlar ve Al kafa vuruşiyle sayıya tahvil et- mişlerdir. Bu sayıdan sonra o- yun, tamamiyle Galatasaraylıla- Tan baskısı altına girmis, 37 nci| Ürlükadk Göldüür geke Kaf 1E| güzel bir gol atmıştır. Devrenin son dakikalarına doğru oyun sert cereyan almış, hakem Güçlülerden bir oyuncuyu saha- dan cıkarmak mecburiyetinde | kalmıstır. 10 kişi kalan Güçlüler her ne kadar münferid bazı hü- cumlarla sayı çıkarmak için mü- cadele etmişlerse de bu mücade-! leleri semeresiz kalmıştır. / Maç, 2 - 0 Galatasaraym ga- iyle neticelenmiştir. Gülle atma müsabakası Atletizm Ajanlığından: 12/1/941 tarihinde saat 10.30 da Beyoğlu Halkevinde dahili gülle atma müsabakaları yapıla- cağından iştirak edecek atletle- rin orada atletizm ajanlığına müracaatları lâzımdır. Müsabakalar üç kategori üze- rine yapılacaktır. Müsabaka başladıktan sonra | yapılacak müracaatlar itibara alınmıyacaktır. Balıkesirde spor hareketleri Bahkesirden yazılıyor: Güzel bir havada ve kalabalık bir seyirci önünde lik maçlarının ikinci haftası pazar günü Birin- ci ile Dördüncü ve Üçüncü ile İkinci kelüpler arasında yapıldı. İlk maçı, Münir Yenalın ha- kemliği altında Birinci ve Dör- düncü kulüpler yaptılar. Onbes dakika her iki takım da atak bir oyun gösteriyordu. Birinci kulüp, eski oyunculardan Mah- mud ve Hulki ile kadrolarını takviye etmişlerdi. Mütevazin bir şekilde cereyan eden oyun, otuzuncu dakikadan itibaren Bi- rinci kulübün lehine çevrildi ve 40 ncı dakikada da bir gol çı- kardılar. İkinci devrenin beş dakikası Dördüncü kulübün hâkimiyeti altında devam etti ise de hiçbir (Sonu sayfa 5 sü 7 de) nazarı B Galatasaraylılar 23| güzel | KE KTI '“I’UTA'V SABAHA T ;Uç bayram gününü | hadiseler | (Baş tarafi 1 incide) | tıktan sonra yirmi beş günden- beri İtalyan müstemle bu :cbı—bîvdır yar cazgırin büyük güreşlerde bu- elzemdi. İsmail'ağa, Mol e in- Bardiyayı senelerce tah- kim etmişlerdi. Fakat Siydi Ba- İsmail ağa, helvacı Hasanı, Hü seyini pek yakından tanıyordu, | , 4 eee D derecelerini biliyordu. Fakat, €0-| rıyan İtalyan kuvvetleri Ka -| lak Mollanın Hüseyin ve Hasan| puzzo'yu derhal taliliye ettiler ile ne yapabile, kestiremi- | ve Bardiyaya sığındılar. Bır mi yordu. tahkem mevfci iki hafta muhi ra edildi ve üç günlük bir taar-; ruza. mukavemet edemedi. İçin- de müd: a bulunan İtalyan- ların 50 bine yakın olduğu anla- şılıyor. Çünkü yalnız esir edilen- | yısı 40 hini geçmiştir. Bu İsmail ağa; Mollayı Manastır güreşinde daha derli toplu, da- ha pehlivan buldu. Hakikaten | Mollanın vaziyeti Dramaya na- zaran çok farkdı idi. Molla, düha birk: laha hasredilemezdi. İta Bardiyada uzun, aylar sürecek bir müdafi olmuşlar, fakat tutu- namıyarak teslim olmuşlardır.. Buradan yüz kilometre ileri- de Tobruk limanı ve istihkâmla- üseyin Çolak | nu bilmiyor- buk vo, bir Dra-| üreşinde parlıyan Mollanın hreti daha uzaklara yayıl - | mamıştır. rı geliyor. Fakat İngilizler bura- İhtiyar cazgır, Çolak Molla -| da da son üç gün içinde Tob- | ya sevdikten sonra, aralarında | Yuk'un muhasarasını tamamla - makla kalmamışlar, garbe sar - karak Tobruktan 65 kilometre ileriye varmışlardır. Tobruk müdafaasının Bardi - | yadan daha fazla süreceğini zan- netmiyoruz. Bimunla beraber nit İtalyanların burada da müdafa- l ada bulundukları gör 'or. Her | a e — | müdafaa İtalyanlara yalnız bin- — Bu seferki güreşler çetin | Jence insan değil, telâfisi kabil olacak, seni göreyim... olmyacak malzeme ve mühi — mat kaybettirmektedir. İn; | ler şimdiye kadar şimali Afri - kada “Dünkerk,, de kaybettik. -| | Terinden fazla mühimmat elde| d i . | ettiklerini haber veriyorlar. Bu| ve, usta bir pehli - | müdhiş bir şeydir. ük ortanın başıdır.| — Yunan - İtalyan barbine ge lince: Şiddetli hava şartları bu hare- âtın süratli inkişafına müni o- luyordu. Fakat biraz havalar , açılır açılmaz Yunanlılar istifa- | Ge etmis, taarruzlarına devam | etmişler, hem sahil kısmında, hem merkezde arazi kazanmış- lardır. Klisura şehri işgal edil- miştir. Burası bir taraftan Be- | yet, diğer taraftan Tepedelen - | Avlonya yolu üzerinde mühim CArkası Var) | bip mevkidir. Yunanlılar Klistt- TİYATROLAR | şu konuşma cereyan etti: — Molla nasilsın?. — İyiyim usta, teşekkür ede- rim. — Seni, bu sefer daha iyi gö- — Sen helvacı Hasanı tanı - yor musun? — Lângazalı Hüseyini tanıyor | musun?. | — Za | —O0 da çok ustadır.. | —— Bu iki pehlivanın biribirile güreşi var mı? — Ü, l — Nasıil olmuş?.. — Berabere gil | rayı işgel ettikten sonra hem | Tepedeleni hem Beratı yakından tehdide başlamışlardır. Berat Şehir Klisuraya 85 kilometre mesa -| | Tretü fededir. | iyatrosu İtalyaya Alman yardımı artık bir emrivakidir. Fakat bu yar- dım ancak hava yardımından ibaret kahyor. Soön üç günde gelen haberlere göre Almanya İtalyaya beş yüz nakliye tayya- resi göndermiştir. Vakıa İtalyanın şimali Afri Ka ile yolu hemen hemen kesii- miş ve Arnavudlukla muvasala- | İstiklâl Caddesinde Komedi Kısmında 12/1/1941 Pazar gündüz saat 15.30 da APDAL 2/1/1941 Pazar günü akşamı Saat 20,30 da | temsilleri ! ABDAL G ei e B üü sı deimi bir tehdid altına alın - Yazan: Destoyefaki mış olduğu için mühimmat ve Tepebasımda Dram Kısmıtıda asker naklini ancak hava yolile temin edebilir. Ancak bu yar -| dım su üzerinden ve havadan ol- duğu için hakikaten sudan ve havadan bir yardım olacaktır. Behçet SAFA 12/1/1941 Pazar gündüz saat 15.30 da 12/1/1941 Pazar günü akçamı Saat 20,30 da PAŞA HAZRETLERİ Bugün TAKSİM Sinemasında Sinema san'atının büyük zafer âbidesi Tarihin en büyük ve heyecanlı kahramanlık vakası... kamaştıran dekorlar... on binlerce figüran, HALİME w Beyaz Esire | 3 Senenin en fevkalâde ve en büyük TÜRKÇE SÖZLÜ ŞAHESERİ Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine | P.“q Bugün İPEK ve SARAY Sinemalarında TÜRK FİLMCİLİĞİNİN ZAFER TACI 15 senedenberi memleketimizde yapılan filmlerin en güzel, en muhteşemi Kahvecı Güzeli Reji : ERTUĞRUL MUHSİN Baş Röllerde: HAZIM - BEHZAD ve MÜNİR NUREDDİN TALAT - MEZİYET - NEVİN - PERİHAN - SABAHAT . HADİ - AVNİ . KADRI « KÂNİ . YAŞAR - NECİB HAKKI « MÜMTAZ. Zengin ve müuhteşem sahneler » Büyük saz heyeti - Yeni şarkılar, Müzik: SADETTİN KAYNAK anslar: 12.45 - 2.80 - 4.30 - 6.30 ve 9 da Gözler “Xor ayaz merarr Tn P RUTA arartanca — SABAHTAN — | 5.| günü bozulüvermiş | da komple oldular. | rek s | ihtiyarı, çoluğu, çocuğu hep si- Bugün saat 11 de tenzilâtlı Matine, —a Wuxrimğ İff)rv l—_mm—um—z_—- — cenurau lunması tikal etmiştir. Burada İtalyan - layı götünce hemen yanına git-| lar, muhtemel bir İngiliz taar - |B . Onü Drama güreşinde gok| TüZunu ilk adımda tevkif için sevmişti. | a kalesini vücude getir - ae e m ae ma ae a Yerleşen bir. telâkkiye görel her kürban bayramı mutlak yaği u Ter halde bu te- aşta biraz haki- > bulunacak ki hemen on beş yirmi gündenberi devama eden günlük, — güneşlik havalar birdenbire ve tam arife . Bunu gö- ren büyük nincler, anne anneler esrarlı birer baş salıntısı ile.... — Hey mübarek bayram!... Nasıl da gö: rahraetli geli: Diye mırıldanmağa... kendile- rini anlıyabileceklerine — itimad ettikleri kolaklara fısıldamağa başladılar. Gencler.. bu sözleri duydukça ihtiyarsız olarak içerliyor, böyle yağmurla gelen bir - bayrama.. sırf yağmurla geldiği için öfke düyuyorlar. Hattâ bu hususta söylenenleri bile vardı. Kendi kulağımla işittim: — Canım... bu yaşa geldim, çocukluğumdanberi.. ne yaz, ne kış.. bir güneşli kurban bayra- mı göremedim. İnsan gülüb, ge- zib, eğlenemedikten sonra neye yarar o bayram?.. Fakat bütün bu şikâyete rağ- men bu geçen dört gün zarfında yine bayram zevkini en çok bu gencler, bu şikâyetçi bay ve ba- yaniar çıkardılar. Hava yine yağmurlu ve kapalı olmasına göre bari eğlenmese- ler, eğlenemeseler... Bu şikâyete canım yanmaz. Amma... maşal- lah zaten sinemaların - adi gün- lerde bile “kârlarına kesad,, di- yecek kadar - dolub boşalmaları mutad iken hele şu dört gün bayramda kalahalık ve tehacüm- den bir yıkılıp harab olmadık- ları, çökmedikleri kaldı. Her zaman müşteri celbi için ayrı iki uzun film, bir dünya ha- vadisleri bir miki mavs... ve _vok; bilmem nelerle program genişle- | ten, ve bu yüzden bir günde an- cak üç seans yapabilen sinema- lar bayramı fırsat bildiler. Etkse- risi programı bir tek filme indir- di ve oyunu on birde başlıyarak İ günde beş scansa kadar matine- | lerini çoğalttılar. Ve her defasın- | rtık ne ka- t veya i: zandıklarını varın si bir kere. Sonva da likten, pahalılıktan ema bilet fiyatlarına zam | da istiyorlar ne dersiniz?.. Ma-| mafih ayıplanmaz ki.. —İnsan oğlu bu.. Buldukça bunar, veril- | dikçe istermiş. Hey mübarek bayram he; Söylendiği kadar da rahmet bereketi ile beraber geliyor... Al- lah vere de yine beraber çıkıp gitmesin. Amma diyeceksiniz ki: — Sinemalar ve sinemacılar bu bereket her zaman mev- cud. Bu söz ve bu temenni; bun- | lar için olsa da hoooş.. olmasa | da, | Haklısınız.. haklısınız amma... gel gelelim.. geride bu kadar ümmeti Muhammed var. Bu ka- dar insan oğlu, Havva kızı.. bu kadar iş güç erbabı ne yapsın?.. İşte Bizim temennimiz asıl onlar için, Fakat bakın.. ben size neler anlatacak, neden bahzedecektim, söz nereye geçip döküldü. Bunun için yol yakınken dönelim yine mevzuumuza, Ne diyorduk efendim? Sine- malar dolüp taştı.. Değil mi?.. Evet dört gün bayram... Genci, nema kapılarında ve sinema Ba- lonlarında günlerini gün; gece- lerini gece edip durdular. Hal- kın büyük bir kısmı, bayrami film peşinde ve onların heyecan- ları ile geçirdi işte, ayram yerlarımi. haıa saylar — Gazetecil! bir Rö DANİŞ REMZİ KOROK Beyoğlumda, İstanbulda tanm- mıiş sinemalardan sarfmazar... Tâ... konar, kıyı semtlere, ma- halle aralarına kadar sokulmuş olan derme çatma, pesten kerani sinemalarda bile dört gün bay- ram müşteri ile para bir insan | seli ve birer akar oluk gibi akıp geçtiler. Büyük bir halk kısmı böyle eğlenir dururken... bayramları- mıizın en canlı ve en hareketli eğlencelerini teşkil eden bayramm yerleri de - havanın ilk günkü yağmuruna rağmen - oldukça gokluk ve kalabalık yapıyorlar- dı. Hele yağmur dinip de sünbüli bir hava altında bir sonbahara henüz girilmiş hissini verdiği ikinci, üçüncü ve dördüncü gün- lerinde bu bayram yerleri birer mahşeri andırıyordu. - Bunların içinde en iyileri ve en revaç bu- lanları vardı ki en başta Şeh- Teminindeki Saraymeydam bay- ram yeri, Mevlâpekapısı geliyor- du. Ondan gonra da Kocamus- tafapaşada Sünbül Efendi, Ak- sarayda Şekerci sokağı, Kara - gümrükte Balhbaba, Kadirgada Cinci meydanı, Beyazıdda Süley- maniye, Eyübde Cami avlusu, Kasımpaşada Kulaksız ve De- reiçi, Ayvansarayda Ayvansara- yı, Beşiktaşta Ihlamur, Üskü - darda Şemsipaşa, Kadıköyünde Zambaoğlu ve Kuşdili bayram yerleri geliyordu. Zaten bu sene şehrin hemen a- dım başına kurulan bayram yer- leri de hemen hemen bunlardan | ibaretti. Bumun içindir ki müşte- rileri de pek çoğalmıştı. Civar semtlerden olup da kendi bay- Tam yerleri kurulmamış - olan gocuklar; en yakın bayram ye- rine koşup arada eğlenmiye can | attıklarından bu kurulu bayram yerleri bu bayram her defasın- dan daha çok eri buldular ve para kazandılar. Buğaza veya Mermara sahil-| lerine doğru açıldıkça bayram | yerleri hemen hemen hiç görül- | miyordu. Yalnız bir tane cadde | anmda ve bir tane de Bakır- icinin de Yeni- yü ile Beykozun çayırında bir iki salıncak kurulmuştu. Fakat buralardaki bayram i lmüştü. Hatt.ıy portaj akın — Kârlarına rin bayramları meshur bayram yerine v daha ziyade arabalar, atlar yer tutmuşlardı.. Dolmuşa bir adam doldurup bir ağızdan, bir a-| vaze şarkılarla gezib dolaştırı- lan arabalar bayramın en canlı, | en güzel birer nişanesi idiler. —| Olan kazaları gözönüne alan tedbirli salıncacıkların hemen ek | serisi kayık salıncaklarının her | birini yakarıdan aşağıya kadar kalın balık ağları içine almışlar.. hattâ beşik salmcaklarını bile kenarlarındaki parmaklıları yük | tın. selterek daha emin ve muhata-| rasız birer hale sokmuşlardı. Fakat çocukluk ve gençlik bu ya... Her binen ve kolan vuran | her küçük delikanlı veyahud | yosmalar.. bu ağlardan şikâyet ediyorlar: | — Ozman bu da nesi?.. Hiç| kolan vuramayoruz, hiç havala- | namıyoraz ki... Hem biz bal mıyıs da ağ içine almışlar bu sa- | lıncakları?. | Diye söyleniyorlardı?.. Ve ih-| tiyar salmcakçıları bir - daha binmemekle tehdid ederek salın- | cak ağlarını kaldırtmak için te- şebbüse geçenleri bile bulunu l yordu. Onların bu haline karşı | gün görmüş, ihtiyar salıncakçı- | lar kıskış gülüşerek tatlı bııcıı 12 İkincikâsun 1941 Çocuk araha- sesle okşayıcı cevablar vermek te idiler: — Ah... Hiç olur mu küçül bayan?... Onları çıkarırsak dür ersiniz. Sonra biz ne yaparız?, Allah saklasın sürünür dururuz Hem size veya kim düşerse o yavruya yazık değil mi?.. — Allah Allah.. neden düşe- cekmisim?. Kayık salıncağını binecek adam düşer mi imiş o- radan. Budalalar düşer yalnız. Ve hiddetli hiddetli ayrılıp gi- diyorlardı. Fakat tuhaf değil mi?.. Bu salımcakçı ile âdeta kav ga eden ve “bir daha böyle sa- hncaklara binmiyeceğini,, söyli- yen küçük kızı hemen bir kaç dakika sonra yine ayni kayık i- çinde görmiyeyim mi?.. Kendi kendime güldüm ve: — Hey gidi çocukluk hey.. Sen ne tatlı, ne yumuşak bir ö- mürsün. Diye mırıldandım. Eski günle- ri, kendi çocukluğumu tatlı bir rüya içinde düşüne düşüne ve tekrar yaşıyormuş gibi yürüyüp bütün bayram yerlerini dolaş - mağa karar verdim. İşte bu yazı da onun bir eseri oldu. Bayram yerlerine civar olan sokaklar birer koşu sahasına dönmüş... Süslenmiş, pırıl pırıl başlıkları ve şık, zarif eğerleri ile tam birer bayramlık binek haline getirilen araba beygirle- ri şaşkın şaşkın koşuşup dürü- yorlar. Hallerinde adetâ birer hürriyete kavuşan mahlük hali var. Yüzlerce, binlerce kiloluk yük arabalarını çeke çeke ömür tüketirken birdenbire bu en ka- badayısı elli kiloyu geçmiyen kü- çük binicilerile bayram yerlerin- de asıl bayram yapan mahlfiklar diyebilirim ki en ziyade bu biça- reler oluyor. Hele bayram arabaları ne ka- dar ömür!... Üstlerin te ile örten uzun yük arabaları, hattâ yaylılar... hepsi dolmuşa bir adam halinde... Tıklım tık - lm. Kenarlarında allı, morlu.. rengü- İrenk kumaşlarla yapılmış pencere perdeleri gibi ortalarından boğul muş perdeler salkım salkım sar- kan uçlarile sokaklardan cad - delere uğrayor ve ufak bir tur- dan sonra dönüp dolaşıp yine bayram yerinde müşteri | değistiriyorlar. Kızlı, erkekli her arabaya do- lan bayram çocakları.. daha a- raba kalkarken bir şarkı tuttu- rayor ve onu - bitirince bir ses yeni bir şarkıya geçerek y hepsi birden buna başlıyorlar. Arabaları kalktığı noktaya ge- linciye kadar bu - terennüm, bu teganni fasılasız devam ediy Yalnız ara yerde söylenen, biri- birile hafif tertib kavga eden - ler de bülünüyor.. — Ooof.. aman kardeceş!... Dikkat etsene ayol ayağıma bas . Yeni ayakkabılarımın ucu ezildi amme.... — Ben ne yapayım kaaarde - im,.. Sıkıştım işte buracığa.. Ayni arabada iki kandeş var ki biri oturuyor öteki orta yer- de ayakta kalmış ve muttasıl oturanın yakasından tutup çe - kiştire çekiştire sarsalıyor. — Kalksana be... Biraz da ben oturayım... Hep sen otura- cak değilsin ya... Öteki suratını asmış, omuzla- rım sarsarak: Niçin kalkacakmışım?.. Hiç de kalkmam... Ben sana ye- rimi vermeğe mecbur muyum? — Ne olur?.. Biraz da ben o- tursam sanki e-onların dalaşması sırasın- (Sonu sayfa 6 sütun 1 de)

Bu sayıdan diğer sayfalar: