13 Ocak 1941 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3

13 Ocak 1941 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

üseyi aĞ Böyle bir hal çaresine muva- salat edilm&si Majestenin hükü- meti nazarında yalnız bizzat hal çaresinden doğrudan doğruya münbais sebeblerden dolayı de- ğil, Alman şansöliyesinin o ka - dar büyük bir kanaat ile bah - şetmiş olduğu daha geniş mülâ- hazalardan dolayı da en esaslı bir nokta teşkil eder. 7. Bu cevabda sulh yolile bir hal çaresi bulunmasının ihtilâi li meseleyi silâh kuvvetile hal - letmek kararına karşı rüçhan ve muhassenatım uzun uzadıya izaha kalkmak lüzumsuzdur. Kuvvet kullanmak yolundaki bir kararın neticeleri, başvekilin 12 ağustosta şansöliyeye yazdı- ği mektubda açık surette anla- tılmıştır. Majestenin hükümeti sunların kendisi tarafından ol- duğu gibi şansöliye tarafından da tamamile teslim edildiğinde hiç şübhe etmemektedir. Diğer taraftan, Majestenin hükümeti, Alman şansöliyesi - nin şimdi mütalea etmekte oldu- ğumuz mesajında teslihatın tah- didi -hakkındaki bahsi kayde- derek şu kanaatte bulunur ki sulh yolile bir hal çaresi elde e- dilebilirse harbe hazırlıktan normal sulhperverane ticaret fa- aliyetlerine intikali imkân daire- sine sokacak ameli tedbirlerin kolayca ve selim bir surette tatbiki hususunda dünyanın mu- | avenetine emniyetle intizar olu- aabilir. bilri. | 8 — Almanya ile Lehistan a-| rasında bu meselelerin adilâne Dir hal ve tesviyesi dünya Bul - hüne yol açabilir. Buna muvasa- latın akim kalması Almanya ile İngiltere arasında daha iyi an- )gma ümidlerini mahvedecek, iki memleketi bir münazaaya sevkeyliyecek, ve bütün dünya- yı harb içine atabilecektir. Böy- e bir ifikişaf tarihte misli rülmemiş bir musibet teşkil e- debilir. ZEYİL VI Majestenin hükümeti tarafın- | dan 28 ağustos 1939 da vuku- bulan tebliğatına Alman şansö- üyesinin cevabı. Bu cevab 29 a- gustos 1939 akşamında Herr Hitler tarafından Sir U. Hen - derson'a verilmişti. (Terceme) Berlindeki Britanya sefiri Bri- tanya hükümetine bazı telkinler- de bulunmuştur ki bunları sır: sile göstermeğe lüzum hisset - mekteyim: (1) Reich hükümetinin sami- mi İngiliz - Alman anlaşması, mesaj birliği ve dostluk arzu - sunu bir kere daha ifade etmek. (2) Böyle bir anlaşmanın ha- yati Alman menfaatlerinden vazgeçme bahasına satın alına - mıyacağına dair ufak bir şübhe ye bile yer bırakmamak ve böy- le bir şeyin müşterek insani a- dalete olduğu kadar kavmimi - zin milli şeref ve namusu üze- rine de istinad eden taleblerinin terki demek olacağını bildir - mek, Alman hükümeti Britanya hü netinin cevabından ve Bri - Ü tanya sefiri tarafından verilen | ifaht izahattan Britanya hü - kürne | tinin de Almanya ile İn -| e arasındaki münasebetle- | ah etmek ve bunları Alman telkini dairesinde ilerletmek ve genişletmek hususunda hazır bulunduğunu memnuniyetle kay detmiştir. Bu münasebetle Britanya hü- kümeti de tahammülü imkâns bir hale gelen Alman - Leh ger- ginliğinin izalesi bu ümidin fiile çıkması için mütekaddim bir gart teşkil ettiğine ayni surette kani bulunmaktadır. Geçen ayın sonbaharındanbe- ri, ve son defa 1939 martında, Lehistan hükümetine gerek şi fahi gerek tahriri bir takım tel lifler yapılmıştı ki 0 zamanlar Almanya ile Lehistan arasında mevcud dostluk gözönünde tu - tulursa, ihtilâflı meselenin halli için her iki tarafa da kabul yan bir imkân arzediyordu. Bri- tanya hükümeti Leh hükümeti- nin geçen martta bu teklifleri reddetmeyi münasib gördüğün - den haberdardır. Ayni zamanda Leh hükümeti bu red keyfiyetini bazı askeri tedbirler ittihazı i- gin bir bahane yahud fırsat gi- bi telâkki etmiştir. Askeri ted - birler o zamandanberi mütema- di bir surette arttırılmıştır. Da- ha geçen ayın ortasında, Lehis- tan fiilen seferber vaziyetinde bir memleket haline gelmişti. BOŞA GİDEN GAYRETLE 'YAZAN:İNGİLİZ BÜYÜK ELÇİSİ SİR NEVİLE HENDERSON TÜRKÇEYE ÇEVİREN S L— Hüseyin Cahid YALÇIN — ! | ötedenberi gi | telâkki edilen bu yer hakkında: | ruya müzakerata giri Bununla müterafik olarak, Leh makamlarının teşviki neticesin- de serbest Danzig şehri dahilin- de birçok meseleler de tahaddüs etti. Bu şehre karşı ve sadece göhreti itibarile biribirlerinden | farklı ultimata mahiyetinde bir takım tehdidkâr talebler der - meyan olundu. İbtida bir güm- rük siyaseti tedbiri olarak hu- dudlar kapandı. Fakat sonra askeri bir mânada tevsi olundu, | ticari nakliyata ve münakalâta da teşmil edildi. Bunda gaye bu Alman cemaatini siyasi bakım- | dan bitkin, iktısadi - bakımdan | harab bir hale getirmekti. | Buna tevlid ettiği feryadları göklere çıkan birtakım barbar-| ca mezalim de munzam oldu. Le- histandaki büyük Alman ekal - liyetine başka türlü taaddiler de yapıldı; hattâ birçok Alman re-| zidanların katline yahud son de- rece zalimane şartlar altında zeeri surette teb'idlerine kadi ileri varıldı rin bu hali bi yük bir devlet için tahammüli imkânsız bir şeydir. Va: Almaanyayı, aylarca müddet p sif bir seyirci kaldıktan so: muhik Alman menfaatlerinin muhafazası için icab eden ted - birleri ittihaza mecbur etmişti. | Alman hükümeti Britanya hü -| | | kümetini gayet ciddi bir surette | temin edebilir ki el işler artık lâkaydane kabul veya şahade edilmesine imkân olmı- | yan bir vaziyete vasıl olmuştur. Alman hükümetinin talebleri | daima — elzem Yani Danzig ile Koridorun Al - manyaya iadesi, Lehistana kala- cak yerlerdeki mil! an grü- pünün — varlığının muhafazası meselesinde Versay muaheden: mesinin tadili keyfiyetine tev: fuk etmektedir. Alman hükümeti İngiliz hükü | metinin de tahaddüs etmiş olan | yeni vaziyet için bir hal çaresi | bulunmasına prensip itibarile| kanaat getirmiş olduğunu mem- nuhiyetle kaydeder. | Bundan başka, Britanya hi kümetinin de şimdi izalesi için artık günler evleviyetle hafta- lar beklenemiyecek, belki bi saat içinde bitirilmesi lâzımgele- cek bazı ahval ve şerait mesele- si mevcud olduğuna katiyen ka- neat getirmiş olacağını tahmin de kendisini haklı görmekte- dir. Çünkü Lehistandaki işlerin | | o karışık vaziyeti içinde Alman- ya için tecvizi imkânsız buluna- Cak hâdiselerin zuhur edebilme- si ihtimali her an teslim olun - mak icab eder. Britanya hükümeti bu vahim ihtilâfların doğrudan doğruya müzakere yolile halledilebileceği ne hâlâ kanaat besliyorsa da Alman hükümeti maatteessüf bu noktai nazara tabii ve bedihi | bir şey diye iştirak ederac; Çünkü o böyle sulhpervera: müzakerelere girişmeğe teşeb - büs etmişse de Leh hükümetin- den müzaharet görecek e yukarıda bahsedilen inki İehinde askeri mahiyeti haiz birlerin birdenbire ittihazı yü - zünden redde uğramıştır. Britanya hükümeti hazaya ehemmiyet atfediyor: (1) Âni âk tahaddüs et- me tehlikesi doğrudan doğruya Müzakere ile gayet çabuk bir surette bertaraf edilebilir ve| (2) Lehistan devleti artık p: dar olmakta devam edece kü dahilinde beynelmilel 2 tiler yolile iktısadi ve siya ha dahilinde muhafaza olunabi- | lir. * | ,Bu cihet hakkında Alman hü- kümeti âtideki beyanatta bu- lunur: | Muvaffakiyetli bir netice ha- | sıl olmasında mütere | şübheli bulunmakla b man hükümeti İ kabul etmeğe ve dog; udan do * e ha- zardır. Yukarıda söylendiği w hile, bunu yalnız Britanya hü - kümetinden kendisinin de İn-| giliz sefirine bahsedilmiş umumi hatlara uygun bir dostluk misa- kı arzu ettiğine dair alınan tah- riri beyanatın hasıl ettiği inti- bain bir neticesi olarak yapıyor. Alman hükümeti bu suretle Britanya hükümetine ve Bri - tanya milletine Almanyanın bü- yük Britanya ile devamlı bir dostluk vaziyetine girmek husu sundaki niyetlerinin bir delilini vermek istiyor. (Arkası var) | cektir. HER SABAH Fransa yeniden döğüşecek mi ? Alman siyasetinin Fransayı mihver devletleri safında — bir maceraya sürüklemeğe matut faaliyetine muvaffak olmuş na- zarile bakamayız; Fransanın idaresini deruhde etmiş bulunan ihtiyar mareşal Peten eski kadaşları aleyhine kılıç çeken yeceğini açıktan açığa General Weygand, yani sanın en ziyade sevilen ve ina-| nılan kumandanı Pransız Afri- kasında bulunuyor ve Fransaya döneceğine dair ortada hiç bir alâmet yoktur. Amrikan gazeteleri Fransa yeniden demokratlar safındaki Mmuharib mevkiini işgal eder etmez birleşik Amerika devlet- lerinin demokrasi ve dünyanın hürriyeti lehinde döğüşen mil- pmakta olduğu yar - ami surette istifade edeceğini açıktan açığa ve per- vasızca ilân ediyorlar. Bütün bunlardan çıkan mana şudur: Mihver devletleri Pran- sayı kazanamamışlardır. Fran- herhangi bir Alman cebir ve ne karşı tedbirler alı F” k için çalışmaktadırlar. ün bunlardan başka Fran sız istiklâli için çalışan bir ge- neral De Gaulle ve onun kuvvet- leri de vardır. 4 o kadar çabuk aldı ki bu: — Sayım, suyum yok!.. Oyun bozanlığının - cihan tarihinde Fransa için yaratacağı kötü şöh- reti gün ve zaman geçtikçe en hodgâm Pransız vatandaşı bile | takdire başlamıştır. Bilhassa kahraman Yunanis- tanın küçük de olsa, hürriyeti mevzuu bahsolunca bir milletin | nelere kadir olabileceğini dosta | düşmana isbat etmesi Fransız vatanperverlerini derin derin| düşündürmüş olsa gerektir. Fransada milli intibah kıpır- damaya başlamıştır. Fransanın demokrasi sindeki şerefli mevk sgal etmesi değildir. Fransa gibi şeha devrele: ' Jet bir kısmı isgal altında tutu-| larak daimi bir meskenet ve mezellet hayatına mahküm edi- lemez. Fransa ergeç yeniden di harh cephe- ni yeniden hiç de müstebad A .C. SARAÇOĞLU Dahiliye vekili Ankaraya gitti Bayram tatilini geçirmek üze- re şehrimize gelen Dahiliye Ve- | kili Faik Öztrak dün akşamki | ekspi Ankaraya dönmüş - tür, Vekil istasyonda alâkadar- lar tarafından — uğurlanmıştır. Şehrimizde bulunan diğer ve- killerin de bu akşam Ankaraya dönmeleri muhtemeldir. | İnhisarlar — İlkbaharda Ankaraya gidecek İnhisarlar Müdür- | lüğü için An da yapılmakta | olan büyük bin; atı ikmal | edilmek üzere olduğundan inhi- | sarlar idaresi ilkbaharda — An- | karaya naldedilecektir. | , haydutlar canım yareraden u- zak ve on para halde bu- raya indim.. * | Mis — © halde edelim.. Diye cevab verdi. | Jak bu mechul 4 kalbinde bir minnetta duyuyordu Edit ısrarla başını - Ben... Ben, diye ladı.. Fakat bir şey £ temiyormuş gibi dur ra yine biz de onları takib tayyareciye hık | devam edi mm için tayyare ile da- | ima gezerim, dedi:., Bilseniz böy- le maceralara b: H fena bir adama benzemiyor ,,[ nuz Mösyö Jak, hattâ gevimli- siniz.. Emrinize âmüde | mu bir daha tekrar ediyorum, yalnız motörümde bir bozukluk | | İ ilirim. de olduğu- Jak o kadar Tevkalâde hâdise karşısında idi ki, YENİ SABAH _Bmâğwm e Edebi Sohbeti Üstad Hakim Ferid Bey | ©P ae Edebiyat fakültesi şair imal eden bir fabrika değildir. — Edebiyatçı kimlere denir? Şair nasıl olur? — Bizim devrimizde kadınlar evlerde hapis yaşardı — Büyük hanımın seyyal ifadesi bir san'atkârın ssrencamını ne güzel anlalıyordu — Aruz vezni ve hece tempoları — Hanım şiirler Üstünde — Bu evlâdlar darülfünunun talebesi, benim de arkadaşlarım- dır, efendim! — Maidei kemalâtınızdan his- se mendi ganimet olmuya gel mişler, demek. ' le deruni bir şevk ile, hususi bir gayretle feyiz topla- muya çıkan şu bahtiyar gençleri, gibtalarla tebrik ederim. Gıbta- larla deyişim sebebsiz değil.. Be- nim bir torunum var. Edebiyat fakültesinin üçüncü sınıfına gel- di. Hâlâ bir mısra şiri doğru üst okuyamıyor. Acaba fa- külte tedrisatı mı bu işe kâfi ge- lemiyor? Yoksa; edebiyatımız inhitat halinde, tereddi yolunda iflâsa mı gidiyor? Torunumun zekâsı, fikri istidadı âdetadan a- şağı değil. Fakat Edebiyat fa-| kültesinin çorak zemininde intaş ve inkişaf edemiyeceğe benzi- yor... Hadi o karışık muamma- yı bırakalım. Ya matbuatımıza ne dersiniz? Çeşid çeşid mec- mualardaki, siir diye basılan garib garib satırlardan — zevk almak şöyle dursun — bir şey anlamak kabil mi Allah aşkı- na?!, Ruhun lisanı olan şiir, yi- ne ruhun miyarı olan zevk ile ölçülür. Çünkü kemale ermiş bir zevkin mahsullerinde âhenk de- nilen bir meziyyet bulunur. Şii- riyyetin öz vasfı, ilk şartı bu-| dür işte! Değil mi üstadı muh- terem?!. Siz talebenize daha me- tin bir salâhiyetle, daha vakıfa- ne bir kolaylıkla bu incelikleri anlatırsınız tabii efendim! Bu ihtiyar hanımefendi, bil - mem hangi rahmetli âlimin kızı ve bilmem ne namdaki merhum | bir pasanın karısı imiş. Mizacı | derin bir infiale tutulmuş, zama- neden intikam almak için boyu- na fırsat kollayor gibi. Fakat hızçınlığı, kibarlığını asla ihlâl etmiyor. Huzury irfanına arzı- hal etmeğe geldiği fakülte pro- fesörü Ferid beye karşı asilâne | hürmetini zerrece bozmuyor. Edebiyat fakültesi hücum ettiği için | bey müdafaa —lüzumunu Ferid hissetti galiba: — Hammefendi! Takdir e-| dersiniz ki, Edebiyat fakültesi, şair imal eden bir fabrika de -| her girenin, mu-| 1 lâzim- | Şair nasil olur? — Bunları | farkedecek kadar edebiyatla olduğunuz anlaşılıyor. ihtelif nıkatı na- yürütülebilir. lemi çok hasıdır. geniş bir münakaşa | sem. Artık o ibti z | Zi efendi | Eseriniz Yazan: D Ruhi Neci SAĞDIÇ ——— 2 Ferid beyin şimdi bu hanımlı oturup gene çalmak istemedi, belli ölüyordu. Söz mecrasını tam talvek hattına intibak et- tirmişti. Azacık sağa sapmak - tan, biraz sola kaymaktan ğe- kiniyor, sefinei beyanatına vi- yya dümen kullanıyordu. Lâkin.. o mahir kaptan; ze- kâ alevinin ışığı ile, çarçabuk , bir muvasalat iskele- site yanaştı. Hanımefendiyi de edebiyatın payansız engininden, kendi şahsiyetinin mahsur ben- liğine götürmüş oldu: — Siz, hanımefendi! dedi; e- debiyatla bu kadar uğraştıktan sonra elbette şür yazmıya özen- mişsinizdir değil mi?! — Ben mi efendim? Estağ - furullah! Şiir söylemek için mutlaka şair olmak lâzım, bili- yorum. Ancak efendim; ben, küçük yasımdanberi musiki ile uğraşırım. Malümya bizim dev- rimizde kadınlar, evlerde hapis yaşardı. Bense o mahpusluğa mahküm ömrümü, musiki zev- kine vermiştim. Başta piyano olmak üzere birkaç çeşid musiki âleti kullanırım. Hanimefendi; mesud mazisi- nin hazin yadını taşıyan her il tiyar gibi, içten gelen nazlı bir heyecanla, hikâyesine munis bir hararet vermişti. Hepimiz, hür- inetle dinlediğimizi, sükünetle anlatmak için gözlerimizi kendi- sine çevirmiş, bekliyorduk. O, bu bezmigâhı samiminin mahre- miyetine, sırlar tevdi eder gibi külfetsiz, sade, fakat ciddi bir safvetle devam ediyor: — Evet efendim! İnsan, ru: hunu bir kere böyle bir zevk yadisine kaptırdı mı? — Bilmem ki tiryakilik mi desem, ne de- lan kurtul - mıya imkân yok. İşte ben de yıllardır musikinin mübtelâsı - yım, Şarkın ve garbin şehkâr - larındaki — bütün — heyecanları, hazzile tattım. Şahlanan ruhu - mu yatıştırmak için, ibda şev-| ki ile fışkıran birtakım deruni | hi cereyanına tutuldum. lerime, yeni yeni bestelerle | ifade yolu bulmak istiyordum. | Bvet efendim! Bu uğurda da| hayli ömür harcadım, Düşe kal- | ka epey bir mesafe katettim.| Gönül cızlatan nağme kıvılcım- emok çektiğiniz belli . .. .. larını telif ederek ruh yakan o- caklar tutuşturacağım! diye çok güzel , klâsik » uğraştım. Meslektaş dostlarımın alkışlarına mazhar oldukça, mu- vaffak olduğuma bizzat inanı - yordum. Ve daha koyu bir gay- retle mesaime hız veriyordum. Fakat efendim! Sanat âleminde (eda ile müedda arasında bir âhenk mutabakatı) şart değil mi? İşte bu noktada büyük bir zorlukla karşılaştım.. Bestele - meğe lâyik güfte (şiir) bulmak- ta sıkıntılara düşüyorum. Musi- ki ile uğraştığım için ses âhen- gini temin eden tempoya ülfetim var. Söz armonisinin ana hat - tındaki bu melekem sayesinde, mısralar arasında mütenazır tempolar vücude getirerek, şiir- ler karalamıya başladım. Bu sefer arkadaşlarım yine, muvaffakiyetimden dolayı, beni tebrik ettiler. Fakat bu hatır - nüvazlıkllarından mutmain ola- madım. Ben; o perişan satırları, salâhiyetine — itimad edilir, bir mihekki takdire arzetmek is - terdim. Meğer o - fırsat, böyle bir vesile ile, bugüne mukadder- miş efendim. Şimdi üstad haz- retlerinin müsaadelerile, birkaç şarkımı okuyacağım. Hiç fütur etmeden tenkidlerini hürmetler- le rica ederim. Büyük hanımın bu seyyal, bu 'cevval ifadesi, bir sanatkârın serencamını ne güzel, ne merak- l anlatıyordu. Şimdi odayı sa- bur bir hayranlık ,hem de acül bir intizar havası kaplamış gi- biydi. Sesler nefesler kesilmiş, derin teheyyüç iştiyakları yal - nız kulaklara toplanmış bekli - yorduk. Hanım nine birkaç güf- te okudu. Ancak sonuncu şar- kıyı zaptedebildim: Uğradın mı? Yine bir derde, a biçare gönül! Demedim mi? Sana ben, ver-| me şu gaddara gönül! j Çünkü sevdin o gülü, katlanı- ver hâra gönül! Siper et sineni gel, hançeri â-| zare gönül; Böyledir resmi muhabbet, bu- | na yok çare gönül!.. | Fena değil. Aruz vezmi deni-! len; hece tempoları mütenazır (Sym&trigue) usulde tertib edil- miş. Ruha munis gelen bir genç- lik harareti de var. Klâsik şiir kaideler öre birer — nazım. Şimdi bu güftelerde, üdetanın üstüne çıkan bir bedaat bulama- dığımız için hayal sukutuna ramış değiliz. Bilâkiş mazbut kaidelerin içine yerleştirilmiş 0- lan bu manzumeleri - şu altmış beşlik kadından ummadığımız için - gönül birliğile beğenmek lâzımgeliyordu. Söz hakkı; şu Altın & D Eğer karnınız açsa san- suretle iki pilot yer değiştirme- a 'r ZASITA — € Ç —) Tayyareci U Âl W N S KY l & — rüb görmediğini kendi kendine| duviçle sıcak çay var istersiniz| den ayrı ayrı tay | soruyordu. Bir iki saat ..—ım'l 5 | debilirdi. | talih onu makinesinden mah -| — Edit hi nnı*ıı_wiıı_[ Jak genç kızın hakikaten ma- rum etmiş, fakat onu geri al-| Çayı, kakaosu, pasta | r pilot olduğunu görmekte | ma h de kendikine biz İlikân| ve sanduviçleri vardı. Bunların| gecikmedi. Dağların üzerinde | vermişti. | pek mükemmel olan tadını .;ı—* hava itmesini nasıl — önlediğini, | — Şu bozukluğa bir bakayım. | dir aç olan Jak güzel bir| ve ik li dağ arasından ne Dedi. gabah serir tablı & fevkalâde bir becereklilikle geç-| — İşlemiyen bir sipop.. Her| — Mis Editin ındaki küçük | tiğini görünce memnuniyetten halde sı Jak si-| yere yerleştiği vakit, kocaman| Neşeli bir çığlık attı.. popa bir bozukluğun | bir n küçücük bir kayı- bin metre yükseklikte u-| neden ileri fini anladı. İş| ga inen bir yolcu gibiydi. Mis| © dı, bulutlar basitti, fakat bunu başarmak i-| Editin minimini - tayyaresiyle| da çin epeyce mahir bir pilot olmak| kendi büyük tayyaresi arasında lâzımdı. Aradan çok geçmedi,| ne de çok fark vardı! | ü z ş motör işlemeğe başladı. İkisi de| — Fakat küçük Moth markalı| larken, kendi tayya: bul memnundular. tayyarede her şey mükemmel-| Mmaktan ümidini kesmişti, fakat Böylelikle sizi götürüyo -| di. Uçuş esnasında konuşmak i- |— Simdi o ümit tekrar canlannuştı, rum demektir, Mösyö Jak.. Şim-| çin bir telefon bile vardı. Yine| zir: 'dit Flemeng'in küçük di arka tarafa geçiniz bakalım..| tayyare çift kumandalı idi, bu| tayyaresi kendi tayy nden daha hızlı, saatte 450 kilol metre | | bu şehrinde SŞİMDİLİK BU KADAR Uludağ Bazı öyle tabif servetlerimiz var ki, bunlardan hakkile isti- fade etmesini bilsek, senede milyonlarca Hra kazanabiliriz.! İşte "Uludağ,, da bu tabii sere vetlerimizin en başında yer alan #i kayzmettir. Yaz kış tepesinde kar bulu-! nan ve kayak sporu için en mü-: kemmel şartları haiz olan bu! “yurd köşesi, propaganda saye-İ sinde dünyanın en birinci istira- hat köşelerinden, en fazla rağ- bet gören turist diyarlarından biri haline - getirilebilir. Ulu- dağın meziyeti de ayni Za- manda Bursa gibi yüksek tariht kıymeti haiz ve kaplıcalarile meşhur bir şehrin yanıbasında olması ve İstanbula çok yakın bulunmasıdır. Bu kadar mükemmel şartları; haiz bir turizm köşesinden dün- . ya seyyahlarının haberdar ol-| Mamasına, bu işe bidayette lâ- zım gelen ehemmiyeti vermo-' memiz sebeb olmuştur. Bilhassa Uludağda spor yapacak turist- lerin barınacakları bir yer yok- tu. Dağa çıkan yollar bozuktu. Nihayet Yalovadan ve Mudan- yadan Bursaya giden yollar ip- tidai idi. Mudanya ile İstanbul arasında işliyen vapurlar da çok hantal, eski ve yavaştı. Bugün bu şartların hepsi de- ğişmiştir. En modern vapurla- rımız Mudanyaya - işliyor. Mu- danya Bursa yolu mükemmel hale sokulmuştur. Uludağ yolu tamir edilmiş ve Uludağda her türlü esbabı istirahati temin edecek bir de mükemmel! otel vücude getirilmiştir. — Ayrıca sporcular için barınma kulübe- leri yapılmıştır. Bu suretle Ulu- dağ bir turist köşesi haline s0- kulmuş demektir. Şimdi artık iş yalnız propagandaya kalmıştır. Bursanın becerikli valisi ve bele- diye reisi bu işlerde önayak o- lacak kadar liyakatlidirler. Ü-. mid ederiz ki evvelâ bütün yurd- da, bilâhare Avrupa ve hattâ Amerikada yapılacak propagan- dalar, bize bu tabii servetimiz- den hakkile istifade etmek im- kânını bahşedeceklerdir. İ MURAD SERTOĞLU edebi Ferid beyindi şübhesiz: bezmin tabii reisi olar — Hanımefendi! - Exerlerini güzel, Klâsik şiirler üstünde e- mek çektiğiniz belli. Sizinle ev- velden tanışamamış — olduğum! esef ettim. j Hanım nine, salâhiyetine her- — kesin itimad ve ihtiram göster- diği bir membadan dökülen bu. takdir ve stayiş şarabı ile mest ve mağrurdu. Sanatkârlık nah- vetinin istiğrak zevkini kaybet- meden şu kesretten sıyrılıp kaç — mak, kendi hayalhanei halvetine çekilip kapanmak istiyordu. He- men hemen sendeliyen mestane bir şive ile: — Huzuru feyzinizi hayli iş- gal, hayli ihlâl ettim! dedi; ih- tiyarlık gibi tabil bir mazere -« tim var, Ben, lütfettiğiniz mü - samahayı, daha fazla israf et- memek için veda müsaadesi is- tiyeceğim. Hoşça kalınız, efen- dim! | (Devamı yarın) gibi müthiş bir süratle D du. | Birden bire sıçradı ve telefona bağırdı: — İşte... İşte... Filhakika, bin metre daha a:" ağıda, çift satıhlı tayyaresini cenuba doğru uçarken görmüş- tü. Mis Fleming de heyecanlan: mıştı: İ yi — Yirmi dakika sonra, üzerin: j deyiz.. Jak dimdik bir heyecandan titreyerek büyük bir hızla yak: laştıkları tayyaresine bakıyordu. Fransadan hareket etmezden ev: vel yaptığı hesablara göre, tay- yare aldığı benzinle ancak Milâ: noya kadar gidebilirdi. İtalyanır enzin almadan tayı yare pek ileri gidemezdi. Halbu: ki haydutlar Milânoyu geçmiş - lerdi. O halde pek yakında inme ğe mecbur olacaklardı.. Birkaç dakika sonra küçül Moth haydutların çaldığı tayya renin üzerinde uçuyordu. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: