15 Ocak 1941 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3

15 Ocak 1941 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

15 İkincikânun 1941 —9D1— Bahsi geçen havali, Saar ha- valisinde olduğu gibi, derhal teşkil edilecek beynelmilel bir komisyonun nezareti altına vaz- edilecektir. Bu komisyonda dört büyük devlet - İtalya, Sovyetler iği, Fransa ve İngiltere tem- sil olunacaklardır. isyon o havalide bü-! lanacaktır. Bu gaye gö tutularak, mezkür havali, bir-| likte kararleştırılacak san de- rece kısa bir müddet zarfında | Leh sulh kuvvetleri, Leh zabi-| tası ve Leh memurları tarafın- dan tahliye olunacaktır. 1 (4) Arazi bakımından Leh iş-| galine inhisar ettiği müddetçe | esaslı surette Leh hâkimiyeti altındaki araziyi teşkil eden Gdynia Leh limanı yukarıda bahsi geğen araziden hariç tu- tulacaktır. Bu Leh limanının hududu Almanya ile Lehis- tan arasında tayin olunacak ve, icab ederse, hududlar — beynel- milel bir hakem komitesi tara- fından çizilecektir. (5) Âdil bir plebistitein file konulması için icab eden uzun mesainin icrası hususunda — cl- zem olan zamanı temin mak sadile pldbisite on iki ayın hir-| tamından evvel vukua gelmi - yecektir. (8) Bu devre esnasında Al- manya ile şarki Prusya ve Le histan ile deniz arasında tak- yidden âzade bir münakale te- mini maksadile, serbest transit münakalesini mümlcün hale sok- mak için yollar ve demiryolları tesis edilecektir. Bu münase- ünakale yollarının bakı- levazımı için el- imler tahsil oluna- zem olan bilir. (©) Arazinin hangi tarafa aid olduğu meselesi reye iştirak edenlerin adi ekseriyeti ile ka- rarlağacaktır. (8) Almanyaya Danzig - Şar- ki Prusya vilâyeti ile Lehistana plebiscitein — ierasından Ssonra deniz —ile — -elde — edilecek neticeden kat'ı nazarla- serbest muvasalâ temin için Alman plebiscite'e tâbi havaii Lehi na gittiği takdirde, haric &z memleket imtiyazına malik bir münakale mıntakası alacaktır. Bu mıntaka takriben Bütowdan Danzig yahud Dirschan istika- metinde olacaktır ve burada bir otomobil yolu ile 4 demiryolu te- sis edilecektir. Yol ve demir yo- lu o suretle inşa olunacaktır ki Lehlilerin münakale yolları za- Tar görmiyecektir, yani bunla- rın ya üstünden ya altından ge- çecektir. Bu mıntakanın genişli- ği bir kilometre olarak tesbit e- dilecektir. Ve mıntaka Alman hâkimiyeti altında bir arazi vü- cude getireceütir. Plebiscite Al- manyaya müsaid çıktığı takdir- de, Lehistan kendisinin Gdynia limanile takyidattan âzade ve serbest bir münakale temini için yol ve demiryolu vasıtasile Al- Mmanyaya verilene müşabih hariç ez memleket imtiyazını haiz bir muvasalâ hakkına malik ola- caktır. (9) Koridorun Alman, Reichı- na avdeti takdirinde, Alman hükümeti Lehistan ile ahali mübadelesine girişmek hakkı- na malik olduğunu ilân eder. Bunun vüs'at derecesini Korido- | run mahiyeti kendiliğinden ta- yin eyler. (10) Lehistan tarafından Dan zig limanında arzu edilen her angi hususi bir hak Almanya- ya Gdynia limanında - verilecek müşabih haklar — mukabilinde i üzerinde mü olunacaktır (11) Bu havalide tarafların tehdit edilmekte olduğu his izale için Danzig ile Gdynia ticari şehirler mahiyetini 9 h aklardır, yani askeri te- tları ve askeri tahkimatları Bi bulunmıyacaktır. (12) PI te neticesi olarak ya Lehistana yahud Almanyaya gidebilecek olan 1 yarım ada- sı her iki takdirde ayni suretle kayri askeri hale ulacaklır. (13) Alman Reichnin ekalli- yetlere karşı Lehlilerin mu melelerinden gayet giddetli kâyetleri mevcud olduğu ve L. hükümeti de kendi hesabına Al- manya aleyhinde bulunmağa mecburiyet hisseyi n, her iki taraf bu şikâ- yetleri bir beynelmilel tahkikat komitesi huzuruna arzeylemeğe 'akat ettiklerini beyan e esi ge- arar w H Hdt n Cahid YALÇIN — | na bu yüzden yahud sair teca- | teminat altına almaktır ve bil- YRETLER AEPİDERSOH ! kâyetleri vesair herhangi ted- hiş hareketlerini tetkik ehnck- tir. Almanya ile Lehistan 1918 / senesindenberi her iki tarafda | da yapılmış olan ikt sadi yahud sair mahiyette zararları tazmin | etmeyi yahud şikâyet vukuunda istimlâk muamelelerini imza ey- lemeyi yahud iktısadi hayatları- lerin vüzlerle halel gelmiş kimsı zararlarını tamamen telâ lemeyi taahhüd ederler. (14) Lehistanae terkedilebile- cek Almanları ve-Almanyada bı rakılabilecek Lehlileri milleti harici kalmak hissinden kurtar- mak ve kendilerini milli hissi- yatları ile telifi kabil -olmuyan hi ri ifaya yahud hare- ketleri icraya davet edilmek ihtimalinden masun bulundur- mak için Almanya ile Lehistan her iki ekalliyetlerin haklarını gayet etraflı ve sıkı anlaşmalar vasıtasile garanti etmeğe rıza gösterirler ki bundan maksad bu ekalliyetlere milliyetlerinin (Volkstüm) bekasını, serbest inkişafını ve ameli icraatını hassa bu gaye için elzem telâkki edebilecekleri teşkilâta müsande stermektedir. Her kalliyetlere mensub kimseleri askeri hizmete almamayı taah- hüd eder. (15) Bu tekliflerin temel teş- kil etmesi hususunda muvafa- kat husule geldiği takdirde, Al- ile Lehistan silâhlı kuv- vetlerinin derhal terhisini emir ve tatbik etmeğe hazır olduk- larını beyan ederler. (16) Yukarıki anlaşmanın ga- yet süratle icrası için elzem o- İan sair tedbirler hakkında Al- manya ile Lehistan müştereken itilâf edeceklerdir. —SON— Osmaniyenin 19 uncu kurtulüş — | bayra'mnı Osmaniye — 19 uncu kurtu-| İdönümünü Osmaniye bü- bir sevinç içinde kutlamış - Merasime —Ulaşlı âşiretinden | Çenetoğlu Kadir Çenet, Kay- pak oğlu Nuri Kaya, Musa U- laş, Tecirli âşiretinden Hacı Be- kiroğlu Hasan, Rumeli muhacir- lerinden çete reisi Mehmed Kon- ca, Yeniköyden Halil, Türk Ha- san, Patoğlu Mehmet, mücade- le günlerindeki kisvelerini lâbis olarak iştirak etmişler ve çok alkışlanınışlardır. Şehitler âbidesine, parti ve Halkevi tarafından tertib edi - len çelenkler konulmuştur. Ge- ce Belediye tarafından verilen | ziyafet samimi bir hava içinde | geçmiş, Halkevi gösteri kolunun | müsameresi büyük bir alâka ile karşılanmıştır. - Osmaniyelilere kurtuluş yıldönümü münasebe- | tiyle, güzel — bir gece yaşatan | Halkevi gençleri candan alkış- | lanmışlardır. etmiş sahada g lemeğe başladı. etmek üzere hızla- | nan hangar muhafızları tayya- | tülerle iler- , renin altında kalmamak, ve per- vane tarafından ikiye bölünme-| mek için haval: kaçıştılar. Tayyare dığı zaman sahaya bak- başından şapkası düşmüş | polis memurunun çıplak başı| güneşte parlıyor, ve zavallı po- lis memuru söylenerek ellerini yuraruklarını havaya kaldırmış tirtir titriyordu. | Jak telefon tübüne mırıldan- | di: — Artık m n Mis Edit..| Benim her şey bitti, siz de| sırf benim için yorulmayın Hayret!... bir genç böyle şeyler li.. niçin takibe de . — Mağlüb mu?.. Sizin gibi söylemem vam etmiyı Jak ne im... ile sarsıldı.. demek ki takibe devam edeceklerdi. — Mis Edit, dedi, hakik: çok naziksiniz... Mis Edit Jak'a döndü, gü güli nlarken lini HER SABAH Sokaklarımızı yaralan- maktan kurtaran bir karar etrafında Belediyenin çok yerinde ve mühim bir kararını gazetelerde okuduk.Bu karara göre İstanbul da eşilecekmiş. Bugüne kadar önüne gelen en işlek caddelerde çukurlar açar, siperler — vücude — getirebilirdi Tabit (önüne gelen) den kasdi- miz lâlettayin şu veya bu şahıs- dan ziyade kendilerini hiç bir kayıd ve murakabeye tâbi zan- netmiyen lâğamcı vesaire gibi işçilerle kendilerini İstanbul so- kaklarında payansız bir tasar- ruf hakkına sahib sayan ve o zaman yabancı ellerde bulunan su, elektrik, tramvay, havagazı şirketleri gibi teşekküllerdir. Bir gün görürdünüz ki en iş- lek bir caddeyi sırtlarında ya- bancı bir şirketin solmuş kisve- sini taşıyan eli kazmalılar de- lik deşik etmektedirler. Vakıa o deşilen ve delinen yerler ka- patılırdı, lâkin o kadar üstünkö Tü ve baştan savma bir şekilde kapatılırdı ki, o canım cadde açılan ve alelâcele kapatılan çu- kurların üstündeki tümseklerle bir köstebek yuvası halini alır- di. Kaldırımı elden geçirilmiş, ya- ya kaldırımları yeni tanzim e- dilmiş bir yolun iki gün sonra meselâ bu sefer elektrik kablo- su, yahud havagazı borusu nam ve hesabına delik deşik edikdi- ğine şahid olmamış hiç bir İs- tanbullu yoktur. Bu derbederlikleri inceden in- ceye tedkik eden ve ahlâfa (s0- kaklarımız) unvanı altında çok kıymetli müşahede ve tetkik se- risi yadigâr bırakan merhum üs- tad Ahmed Rasim: — İstanbullu öz mülkünden ziyade tasarruf ve tesahüb e- der; kendi evinin bahçesinde ka- nunen yapamadığı şeyleri yolla- rımızda, caddelerimizde ferah Der ve gü - Belediyenin son kararına gö- re “badema bu kabil işler için merkezde bir yol şubesi mühen- disi bulunacağından,, telefon, e- lektrik, ttamvay şirketleri gibi teşekküllerin milli ellere intika- dinden sonra zaten eski had şek- lini kaybetmiş olan bu lâüb: liklerin büsbütün ortadan kalk- masına intizar edilebilir. Şu kadar var ki, belediyenin yeni teşekkülünün de zamane i- cabatını ve vaktin hakikaten na- kid sayıldığı bir devirde yaşadı- ğımızı dikkat nazarından uzak tutmaması ve mesaf tarzında kırtasiyeciliği, © sonu bitip tü- kenmek bilmiyen havaleleri, is- tizanları asgari haddine indir mek kiyasetini ve iş bilirli göstermesi temehniye şayandır. Yoksa kaş yapalım derken hakikaten göz çıkarmış oluruz. A. C. SARA coöı.u sokakları badema nezaret altın- i YENİ SABAH “-—W::_ AAA DLETLARELLM LA DA KM AM Ve ERT MA AD FTERAD I KAT Dil Bahisler Arkadaş Cevabı Dil Kurumuna hatalarını söylemek yasak edilmemiştir. Fakat bunun için ondan daha salâhiyetli olmak lâzımdır (Muhiddin Birgen'e cevab) (Yeni Sabah) m 2 İkincikâ- Duün 1941 tarihli sayısında di meselesi üzerine bir yazım çık- tı. Bunu, iki aydan fazla bir za- man evvel yazmış, Muhiddin Birgen'e de gülerek kendisine i- tiraz ettiğimi söylemiştim. Ne- dense, yazının intişarı gecikti. Onu yazarken düşüncem şu i- di: Her münevver, zati içtiha le, dilde tasarruf etmemelidir; tasarruf için salâhiyet lâzımdır. Ortada dil meselesiyle -uğraş - mak üzere resmen kurulmuş bir. heyet vardır. Bu heyet, daha kurulduğu zaman, bir imlâ lü- gati neşretti. Her yazı bu lügat- taki imlâya riayet etmeliydi. Halbuki böyle olmadı, Cumhuri- yet, Vakıt yazanlar başta gel- mek üzere, her eli kalem tutan imlâyı keyfine uydurmağa baş- ladı. Anarşı de buradan çıktı. Bundan dolayı ben, kendim gibi, aziz arkadaşım Muhiddin Birge- ni de salâhiyetsiz buldum. Bun- da ne tezyif, ne de tahkir kasti güttüm; belki bir vâkıayı tes- bit etmek istedim. Sevgili Muhiddin Birgenin e- debiyat muallimliğini, gazeteci- liğini, kabiliyet ve iktidarını in- kâr etmedim. Onun, bu husus- larda benden ileri olduğunu da kabul ediyorum; fakat, bütün aczime rağmen, bir kanaat sahi- biyim ve bunu söylüyorum. İsterdim ki Muhiddin Birken arkadaşım, salâhiyetsiz dememe gücenmesin; yanlış söyledisem, salâhiyetini delilleriyle göstere- rek beni tashih etsin. Filhakika aziz arkadaşım (ge- liş) i (gelişim olacak) diye tas- hihe kalkışmamı ele alarak ve Ziya Gökalp'ın, kitabımda çıkan parçalarından (lisan) manzume- sini göstererek, benim uydurma dil yapmağa kalkıştığımı ileri sürüyor. Muhiddin Birgenin (geliş) kelimesini (tekâmül) mânasın- da kullanılmış bir tertib sehvi zanniyle düzeltmek istedim ve (gelişim) dedim. (Geliş) i (seyir veya vetire - processus) mânasına olduğu gi- bi (la venue) münasına da kul- lanırım; fakat (tekâmül) karşı- hığı olarak türkçe'bir kelime a- rarsam, (gelişim) bana uygun gelir. (Gelişim) Türkiyede değil, bütün Türk lehçelerinde dahi bilinmiyen bir kelime midir? O- labi Fakat (tekâmül etmek) mânasını pek güul irade ettiği- YAZAN: ı Kâzım uru a ne inandığım — (gelişmek) mas- darının kökü (geliş) olduğuna göre, eski sarf tâbiriyle (isim Masdarı) olan (gelişim) i kul- lanmağı Türk dilinin jenisine aykırı görmedim. Bunda Ziya Gökalpın: Yeni sözler gerekse, j Bunda da uy herkese; Hallın söz yaratmada Yollarını benimse. Tavsiyesine ittiba ettim. Arkadaşım, “karşısındakinin salâhiyetsizliğini iddia ile sö- ze başlaması, bu memleketin medeni ve ilmi âdetleri bakımın- dan hakikaten derd olacak bir hâdisedir;biribirimizi sevmesini, biribirimize hürmet etmesini ve nihayet, sır£ ilmi ve binaenaleyh objektif olması lâzımgelen bir bahiste “ben,, ve “sen,, gibi id- Antalyada Kurutulan bataklık Antalya — Cümhuriyet hü- kümetimizin yurdun sağlık ve bayındırlığiyle olan yakın alâka- nin bir misali daha Mmeydana gelmiş ve Antalyanın Serik ka- zasında 2000 dekar araziyi kap- lıyan bir bataklık daha kurutul- muştur. “Çakallık,, adiyle anılan bu geniş gölün kurutulmasında kü- çük sây mükelleflerinin büyük gayretleri görülmüştür. Sıhhat Vekâleti, Antakya Sıt- ma mücadele reisliği kurutma ameliyatına 1940 birinciteşrinde başlamıştır. Devamlı şekilde yağan yağ- murlara ve bataklık sahasının su hücumuna maruz kalmasına rağmen, 1025 metre uzunluğun- da bir ana kanal açılmış ve ikin- citeşrin ayında ameliye nihayet bularak sulara cereyan temin 0- lunmüştüur. Havalar müsaid gittiği tak- dirde ara yerde kalan ufak bir kısmın ikmaliyle kanal işi bite- cektir. İlkbaharda da tâli ka- nalların açılmasına — başlanıla - caktır. Bu kanalların açılması ve ba- taklığın kurutulması Çakallık ve civar köy halkının sağlığı- ni korumakla beraber onlara mü him bir ziraat sahası da kazan- dırmıştır. Nami D! ROMANI dAğl'A) Aıtnn Sâç"n Tavvawecq rini ayırmıy nim en asağı üç saatlik benzi- nim var, İşte görünüyorlar vam edelim caba nereye Adriyatik etre u Genç kız cev pilotluk vazi am et Jak hatitaya bakıyordu, Adri yi ahilinden sonra Dalmaç- ları, ve bu kıyılar ileri: pili yüzlerce adacık... dürbini alarak etrafa baktı ve telefon tübüne - Onları artık göremiyorum, gidiyorlar sahilind La di 1m bir istikamete doğru tay reyi idare ediyordu. di kendine bu 2 adar le onu sel F- ellerini kuyvetle sıktılar. Mis dit: — Adriyatiğe doğru gidiyc lar, diye bağırdı, bizden ©| llik bütün si- T sa 25 kilometre uzaktalar Be gelmiyen bir sua! Acaba bu genç u mühim bir mesele, nışmıyorlardı.. Nereden geldi; ni, kim olduğunu Fran Jaha bar sordu: k ken- aklı- den evvel duyduğu motör güri tüsünü hatırladı ve tam 2 dite bir sual soracağı vakit, genç ndisine dönerek : Lütfen bir sanduviç verir dedi, gurada sepetin i- ginde.. O kadar tatlı bir gülüşü ki. Sanduviçi güzel d rırken, Jak da ayni nduvici gevelemeğe b: ümdilik bi sorma: rar verdi. Hem bu dar Edit iyi bir olmuştu. kurtarıcı kücül Mi olacaklardır. aptan bir ey an- erçi o da haydutla- ni ;,u/u. n ka Fakat lnlkı de istikamet deği: üürmişl belki de Mis Fdit bir k: | ilâve etti: | i ve açık.. U-| aklar Sonra tay-| yarenizin k ABÜİR n v onu için ku nmediğine görü demek | Yirmi dakika kadar yolla adaların üstünü, cenup tarafını taradılar. dit şimele çıkmak istiyord! Şimal istikametinde uçuştan sonra, dürbinden gö: ikzak bir bilhassa E- bi Pti _—:-_ Ü eyeE dialardan — vazgeçmesini — ne zaman öğreneceğiz?,, Sualini so- ruyor. Bir arkadaşa, “Bu mese- lede senin de salâhiyetin yok- tur,, demenin “ben,, ve “sen,, id- diasiyle ne münasebeti var? Ço- cukluğumdanberi anamdan, ba- bamdan ve halktan “benliğime lânet,, tâbirini işide işide, ben- lik iddiasında bulunmamağa a- lışmışımdır. O, İstanbulda doğup büyüdü ise, Kafkasyaya kadar da gittiy se, ben de İstanbullu ana ve ba- ba ile Anadolulu neferler elinde büyüdüm; yıllardır da Rumeli- nin, Anadolunun Türk halkiyle, köylüleriyle düşüp kalkıyorm . Bana öyle geliyor ki bu vadi- de benim sözlerim de, onunkiler de boştur. Askerliğimden mi kaldı, yoksa milli seciyemin te- sirine mi uydum, disipline ria- yet etmek âdetimdir; çizmeden yukarıya çıkmaktan çekinirim. Asker olmiyanın askerlikten, doktor - olmiyanın - tababetten, terbiyeci olmıyanın terbiyeden, dilci olmıyanın da dilden bahset- mesini salâhiyetsizlik - sayarım Bunda ne “sen”, “ben” iddiası var, ne de techil ve tefahür. İs- tiyorum ki bir çok meseleler gi- bi dil meselesi de şu anarşiden kurtulsun; eline her kalem alan dilde tasarrufa kalkışmasın. “Salâhiyet verilmez, alınır,, si doğrudur. Salâhiyetsizi müftü yapan eski devir, Enderun ağa- sından kumandan yapardı. Bun- dan ötürü de kahraman' Türk ordusu felâketten felâkete sü- rüklenirdi. Bugün milli ve siyasi ha- yatımızda nasıl bir disiplin ku- rulmuşsa, dil işinde de - böyle disipline ihtiyaç vardır, kana- atindeyim. Amma “Ben dil ku- rumunda bir salâhiyet görmü- yorum ki onun koyduğu ve koy- mak istediği esaslara riâyet e- deyim,, diyeceksiniz. Türk dil kurumu, — şüphesiz lâyuhti değildir; ona — hatala- rını ihtar etmek te yasak edil- memiştir. — Yanlışı görülürse, “doğrusu böyle olmak lüzım ge- lir,, diye karşısına çıkılır; yan- hşa boyun eğmek te onu yapa- nin eşi olmaktır; fakat bu çı- kış için ondan daha salâhiyetli olmak lâzımdır. Aziz arkadaşım — Muhiddin Birgen, alıngan ol- masın ve arkadaşlığa hürmet taşıdığıma inansın. Kâzım Nami Dara isterim ki, n Jak eliyle yeri i- rdı: şaret ederel ağı 'düm tayyaremi... İşte. Kumsal üzerinde.. Daha aşağı nelim.. Fakat dil: eyden evvel makine memeniz Tâzım, Mis Fdit kut yarım daire çiz, yer yoklu, ve öteki Y çarpmak tehlikesi mevcuddu. Mis Bdit: Durun, dedi. Dah: ğim.. Uzakta bulun ın olmaktan d vet bu muvafık, hiç ol - mak teh- Jak dnima yordu. y.—xıu. tayyareyi ine doğru koşmağa bas- lardı. — Hınzırlar bizi gördüler Edit.. Avucumuzun içine gi lerken kaçıracağız.. Mis Edit idareyi ban şte gördü nüz Mü pervaneleri dönüyor. Ben. Ja 'ın sözlerini Mis Edit ke (Arkası var) ŞİMDİLİK BU KADAR Teşhir hastalığı , Bizde barı yardım rinin kötü bir huyları Yardım ettikleri teşhir etmek. Vakit vakit gazete ve mecmmalarda rın resimleri neşrolumur, ri, adresleri yazılır. Dün gazetelerde Topkapı Fuk: perver cemaiyetinin yardım üç yaşlı kadınla bir resmini görünce bu kötü yeni bir nümunestle k:r;ııaguş' mı anladım. Kendilerine iki kilo şeker ve yahud üç metre Amcrikan bezi verilmiş, yahud bayram münas sebetile üç dört liralık bir hazır, elbise bağışlanmış diye bu f: ve muhtaç vatandasları teshi etmeğe, resimlerini isimlerini yaymağa ne hakkımız vardır? Yapılan yardımlar, an-i cak mahrem tutulduğu, mauavı net gören muhtaç aileler teşhir| edilmediği zaman yapılan yars dım tamamlanmış olur. İnsani-| yetin, faziletin birinci şartı bu-' dur. Hİ Unutmamak Jâzımdır ki biz| vatandaş muhtaç da olsa onum' bir muhiti vardır. Böyle biz yardım görmüş olmasının dün- yaya ilânı ne de olsa onun izzeti yaralar. Bunu yapmağa ise asla hakkımız yoktur. Ve esasen böyle bir şey ya« || pıldığı takdirde yardımın kıy« meti de çok azalır, hattâ hiç kalmaz. Atalarımızın söylemiş oldukları: “başa kakılan nimet sükranını unutturur,, darbı me- selindeki derin mana bu haki- kati ne kadar iyi ifade eder. Yi- ne bu yüzden, teşhir edilmek, resminin ve isminin gazetelere, geçmesinden çe- izünden izzeti nefsine fazla düskün birçok muhtaç ai- leler de, muhakkak ki çok defi bu yardım cemiyetlerine b: vurmaktan çekiniyorlardır. Bu yüzden de birçok faciaların reyan etmiş ve halen de cere etmekte olduğu tabildiı Bunun için her türlü yardım cemiyetlerinin bu noktada âzu- mi titizliği göstermeleri ve yal dım ettikleri vatandaşları teş hirden son derece kacınmalı lâzımdır. Gazetelerde ve mec. mualarda yardım görmüş vatan: daşların resimlerini ve isimleri, ni görmek istemiyoruz. el maksad proaganda ise sadecl | aded ve miktar zikretmek kâfil | dir. MURAD SERTOĞLU Köylüye çıkrı ve el tezgâhıi dağıtılacak| Adanada çıkan “Bugün,, fikimiz yazıyor: Köyli yasını yapabilmesini temin mal | sadiyle İktısad Vekâleti ta fından 3000 el tezgâhı ve ayı mıktarda çıkırık yaptırılmıştı Vekâlet, bu el tezgâhı ve çık rıkların tevzline yakında b hyacaktır. Çıkırık ve el tezgâ ları 21 vilüyete tevzi olunaca diğer vilâyetlere de birer n müne tezgâh - verilecektir. tezgâhları tevzi olunacak - vil yetlerde köylümüz için kursl açılacaktır. Bu kurslarda ustabaşılık pacaklar hakkında İktısad kâleti İcra Vekilleri Heyetindi bir kadro alacaktır. Bu ust kendilerine tezgâh tevzi eğil olan geçimi az ve fakir züri ’ kendilerine lâzım olan eşyi dokumayı. öğreteceklerdir. Bu suretle köylümüz —hi giyimini düzeltecek, hem de $ zamanında daha fazla iş yaj rak satış yapmak imkânını lacaktır. Tevzi olunacak köylümüz ipliği el bükülen iplikten daha ram manlı bir şekilde bükebılece rıklarla tir. Diğer vilâyetlere tevzi g nacak tezgâhlar, herkesin il fadesine arzolunacaktır. menler şehrlmız bir büro kuruyorlar| ında bir büro açacaklar ümenlerin — memleketimi: yapacağı tiftik ve yapak mi ftını bu büro idare edecek

Bu sayıdan diğer sayfalar: