18 Mart 1941 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3

18 Mart 1941 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan : Eski Dahiliye Nazırı Reşit Hemen bütün S derecatı edeb eö d Bir büsnü mük me herkes sal Herkes sana Herkes sana mi Ey tıfli hayali, yedi ler Bin şekle girer, hırpalanır, müğlüp; | Güya bir oyuncak - | Eyler seni imâ bana, ey mürgü | hava hah! | Bir lemhai bigâh | Umkunda leyalin nazar hep seni takip ile gümrah Binlerce sukutün oluyor bâ'isi | eyvah — | Bir darbei bâlin | | Binlerce Tevfik Fikret “Yakazatı leyliye,, Kâh olur ince, nazenin bir ses | Leyl içinde sürüklenir, inler; — | Onu zulmet süküt ile dinler. Kâh olur bir fiğanı tiz. heves Bütün âsabı kâinatı gerer! Kalbi hâbidei cihan titrer., — | Bonra bir şehkai büka olarak —| Düşer âğuşu leyli târike, j ir ruhu samti tahrike jmra tedricen alçalıp solarak | © kadar pest olur ki öksürerek | Zannedersin tebah olup gidecek. | Sonra, baygın, kesik, süküt — | eyler, Musikii sükütu okşayacak Bir enini hâfi kalır ancak. — | Cenab Şahaboddin Şimdi herkes seninle müstağ- rak Bir dakika sen eyleyince Süküt Bir çok alkış sadası çağlayarak Dökülür sahnei meharetine; — | Taziyet say bunu felâketine —| Bu gece derdini bununla uyut . Süleyman Nacif “Kış Manzaraları,, Bamtü hiras içinde uyurken — | bütün tuyyur | Badi guzun - Şiken geçerek, nâgihan dolar Râtıp, karanlık ormana vahşi uğultular; Hâbidei sükün yuvalar tarümar olur. | Titrer çınarlar asabi irtiaş ile | Hırçın deniz, göğüs gererek — | bâde pürgurur, | Bir binihâye darbei âsardır — | k vurur KEmvâcı kef nisârrini kühi müselsele. Faik Âk “Ayşecik,, Sütnine — Evet — hanımcığım, isterseniz sahih, oraya | Gidince Ayşemi ben yollayayım | hemen buraya — | Bizin için gece gündüz dua eder | dururum; — | Benim yanımda kalırsa sefil olur yavram.| Zavallının, daha dünyaya — | len, pederi Şehit düşüp bizi yakmıştı ayrılık | haberi Benim kızım bamarattr, güzelce | hizmet eder; | Gelin edersiniz, Allah yetiştirir- | se eğer; Yeyip içer, geçinir sayenizde bir öksüz; Eğer kababa: ederse azarlayın, dövünüz. Hayatırmı ederim ben feda onun yoluna, Sakın dokunmayınız yavrumun sakat koluna Hüseyin Siret — | Misalleri kısa kesiyorum. Ar-| zettiğim Serveti Fünun nüsha- Sına daha çok ve daha tamam misaller almıştım. Hemen — bü- tlün Serveti Fünun münderecatı edebiyesi yirminci asır edebi - yatınm nümuneleridir. Her isti Yen bunları on dokuzuncu asır glirleriyle mukayes> edebilir. ene bir- İşte böylece bir ka, likte çalıştık. Mevlâ r; Bin, Ali Tükrem beyı nin edebiyata ait nakis - hemnamı ola tabirince “nekayir saymak zâfı vardı. Günlün birinde, bir eserini ten- kit veya tahrif ve yahut tashih etmiş olmasından dolayı - zan- nediyorum - Tevfik Fikrete üna bu ttiğimiz Ja sami - miyetle hürmet et z halde bize yabancı duruyorlar; - bizi iatiskal ediyorlar, ben badema oraya ağım mat,, 1 ireceğim larımı bu mecmua İle neşrede | seğim. Beni yalnız bırakmıva - serveti Fünun mün- iyesi edebiyatının nümuneleridir. Si e | | oldu. “Bize sarayda kâtip oldu- | reddediyorsun,, | söyledi | zun makalemden sonra - Cenab| Rey i, yirminci asır refakatini | edel , dedi Baba Tahir adlı iyordu. Ekreme de- cağını ümit k eti Fünunda bir mek- | tebi edep vücuda getirdik, biz devamı etsek te, etmesek — te meydana gölmiş olan oteser ba- kidir.- Oradan ayrılışıntız edebi- yat - hesabına zarar götirmez . Fakat beraber - çalış babı edep her mânasi her mânasiyle haysiye lardır; bunlardan ayrılmak - ba- na giran görünüyor. Tevfik Fikret beyle aranızı bulayım Bu fikrinden vaz geç.., Kabul etmedi, sözlerimi — ve- fasızlık eseri saydı, münkesir | ğumuzdan dolayı — levmeden| Tevfik Fikreti tutmak için beni gibi sözler de Vâkıa Tevfik Fikret te istidadına mağrur ve seriülinfi- aldi. İstişare odasındaki — vazi- fesini bu sebeple terketmiş, o meraretle mesaisini edebiyata vermiş; padişahı da - hususiyle pederinin tagribinden — sonra - daima mültehip olan - kin ve| nefretine hedef etmişti. Bu cihetle sarayda kâtiplik etmekten başka cürmü olmı - yan bizlere de ara sıra iğne ile batırmaktan çekinmezdi. AH| Ekrem bey ise 0 zaman ba-! na karşı en açık ve en halis bir| ühuvvet gösteriyordu. Bunları düşündüm; 'Ali Ekremi gücen- lüzumuna kail ol- dum , Kendisine: “— Baba Tahirle görüşmek, onu evimde kabul etmek, yahut Malümat matbaasına gitmek gi- bi külfetlerden tamamiyle aza- de kalmak ve o mecmua ile neş- retmek istediğim eserleri ken- disine (yani Ekrem beye) verip badehu matbuunu okumaktan başka her türlü münasebetten masun bulunmak şartiyle tekli- fini kabul ediyorum.,, dedim. Tervic ettiğimiz mesleki ede-| binin mahiyeti hakkındaki w Şahabeddin — beni araf sıra| “intikadatı edebiye,, yarkmıya teşvik ederdi. Halbuki esas üze- rinde tamamiyle müttehit oldu- ğumuz mesleki edep arkadaşla- rımdan bazı teferrüsatta ayrı- hyordum. Onlar yekdiğerimizin — kusu- runu görüp göstermemeği re-, fakat şurutundan ve ahval ica- bından addettikleri halde ben! bilâkis kusurlarımızı görüp gös- tererek — bunların mesleke de-| ğil eşhasa ait olduğunu tebyin | ederek mültezemimiz olan mek-! tebi edebi taarruzdan sıyanet etmek fikrinde idim. | Onun için Cenap Şahabeddi-| nin teşvikine itiba edemiyor-| dum. | Başlra bir mecmuada yazmıya başlayınca ihtiraza mahal kal- madı. Maamafih ne türlü tesir hasıl edeceğini anlamak için ev- velâ “tenkti tecrübeleri,, ün -| vanlı iki makale yazdım. — Eskt, arkadaşlarım bundan — dolayı nispetsiz bir infia! izhar ettiler Kendileri bir şey yazmadılarsa da “Mehmet Rauf,, imzasivle hikâyeler yazan bir genci güva beni bezlü tehekkümle iskâüta | memur ettiler, | Kendilerine hiç yakıştırama- | dığım bu mukabele üzerine ben de kaleminin zimamını gevşe- terek düşündüğümü muhaba Here E —— Sabah , İhtikârın karşısına yakın- da en büyük düşmanı,! yani bizzat halk dikilecek| Ticaret Vekâleti Fiyat Mü- rakabe Komisyonu tarafından ihtikârla daha geniş ve daha verimli bir şekilde mücadele için yeni bir karar alındığını öğre-| niyoruz. | Halkı, onun amansız düşmanı olan muhtekirle bizzat mü- cadeleye sevkeden yani dava- nin tetkikini asıl alâkadar olan müstehlike havale eyleyen bu karar çok yerindedir. ve pek isabetlidir. Kaldı ki mürakabe kom 'onunun kontrol memurla- rı piyasada zamanla artık tanın- mıya başlamışlardır ve bunların kendilerine müşteri-güsü vererek muhtekirin bitbir “dalâveresini yerinde tespit imkânları azal- mıştir. İşte bu noktaları nazarı dik- | kate alan komisyon ticaret ve sanayi erbabını, yüksek - tahsil gençliğini, muallimleri ve mü- nevver zümreyi geniş bir fahri kontrol şebekesi halinde ihti - kârın karşısına dikmek tasav- vurundadır. Münevver ve mütehassıs sı- nıfı halkın zarardan vikayesine memur etmek gerçekten iyi bir buluştur. Ancak bu yüksek ve ehemmiyetli memleket vazifesi- ni yüklenenlerin de müdafaa -| yı deruhte ettikleri davanın kudsiyet ve gümulünü takdir e- derek meseleyi memleketin ve Türk vatandaşının yüksek men- | faatleri bakımmımdan tetkik e- decekleri şüphesizdir. Muhtekir şüphe yok ki ezilmelidir ve onu tamamiyle yere serecek halkın bizzat kendisidir; lâkin bu işe şahsi iğbirar, yakını hi gibi davanın — büyüklü; kudsiyeti ile kabili telif olmıya- cak hasiş hisler karışmamak Şşartiyle... Türk münevveri ihtikârı ve muhtekiri yere sermek için va- zifeye çağrıldığı takdirde bu vatani ve milli vazifeyi icap e- den eiddiyet ve vakarla yerine getirebileceğini ispat edecektir. | A. C. SARAÇOĞLU Seyhan Vilâyetinin bir izahı Seyhan vilâyeti hususi muha- mebe müdürlüğünden gazetemiz- de çıkan bir yazı hakkında a- şağıdaki mektubu aldık. Mak- sadımız hakikatin meydana çık- | Masına yardım olduğu için ay- nen neşrediyoruz: “Gazetenizin 28 - 2 - 941 gi'm.î 1008 sayılı nüshasının üçüncü | (Sonu sayfa 6, sütun 1 de) | *22 eylül ziyaı, Abukir, Cres mürettebatının kaybedilişi M. Çörçilin amiralleri, komodor - ları ve kaptanları dinlememe- sinden ileri gelmiştir. Möayö Çörçil, son derece faal bir düş- manın torpillerile bir çok kur- banlar verilmesine sebep olan seferden gemileri geri çekmeyi reddetmiştir.,, Bu hücumlar bütün İngiliz matbuatı tarafından tekrar & diliyordu. O zamanlar efkârı umumiyeye izahat vermek be- nim için kabil değildi. Amirallikte bu feci hâdise- nin mesuliyeti hakkında pek derin tahkikat icrasını emret- tim. Bir anket komisyonu top- Tandı. Bu komisyon, hâdise gü- nü kruvazörlerin vaziyet ve seferleri mes'uliyetinin, amiral erkânı harbiyesinin 19 tarihin- de çektiği telgrafa ait olduğu- nu ortaya çıkardı. Bahriye birinci lordu ami- rallik hakkındaki kanaatin - o- nun emri altındaki bir komis- yon tarafından verildiği fikri- ni ileri sürdü. Ben bu tenkidin doğruluğunu kabul ettim. Fa- si, ve Hugue'in, 1459 zabit ve 1 SABAN İ —— ELSEFE v E n © Nu e A e Bu işl becerebilmek için bazı â- letler icad etmiş olmaları da ak- la yakın bir farziyyedir. Daha sonraları, maddi ve manevi te- kâmül edip te (her şeye kadir ve hâkim bir gaybi kudret) yâni bir Allah tasavvur edecek mer- tebeye varınca, ona da -azame- tiyle mütenasip bir mesken yap- mışlar ve orada hep beraberi tapmışlar. Mısırda, Hindistanda, | Asüriyedeppek eski zamanlar -| dan kalma ibadethaneler, yer a tında geniş mağaralar şeklinde oyulmuştur. Bu asariatika, (mü- dafaa ettiğimiz şu farziyyenin), hakikata az çok muvafık düş - tüğünü ispat eder tarihi vesika- lardır. Eski vahşet zamanların - da insanların ormanlarda yaşa- | mayı tercih etmiş oldukları şüp- hesizdir, çünkü, ancak böyle yer lerde av hayvanları, türlü türlü yemişler, su ve odun gibi, haya- ta, birinci derecede elzem - olan şeyler, kolaylıkla — bulunabilir. Belki ormanları tercihe sebep bu olmuştur!.. O devirde mede- niyetçe hayli terakki etmiş bu - lunanları da pek muhtemeldir. Zira, meskenlerini ve ibadetha -| nelerini, ulu ağaçlar ortasında | düz bir yer üzerine -ahşab ola-! rak- bina etmişler, ve kerestle-| rini (bütün malzemesiyle bera- ber!) gene oralardan tedarik et- | mek kolayca mümkün olmuştur. | Bugün bile ev yapmak için in - sanların kullandıkları malzeme, içinde yaşadıkları, muhitte ko - lay bulunan maddelerdir: Taşlık arazide evler taştan yapılır; or- manlık yerlerde ağaçtan bina &- dilir; Dicle ve Fırat kenarların - da ise, eski Asür ve Babil, ve bu günkü İrak — sarayları bile hep tuğladan yapmadır. Tarihin katf rivayetine göre, eski “Yunanın (Atinada AkrÖpolis tepesinde) © emsalsiz ibadethaueleri, evve -| Jâ ahşap olarak yapılmış âdi, külcük evler gibi bir şeymiş. İran hların askeri istilâsında yanmış. A İATI TAKLİT MESELESİ YAZAN | FİLOZOF LRIZA TEVFİK TTRKTLERNER —3 kumandanı ve kaptanı (Themis-| toclis—Temistoklis) Salamin a- <ası sularında, İran kadırgaları- ni ve çektirmelerini fena halde perişan edip kat'i ve parlak bir zafer kazanmış; İran ordusu muzmahil olarak çekilmiş. (Mi- lâttan 483 sene evvel), Bu ta -| rihten beş altı sene sonra Yu -| nanlılar, -Atinanın hâmisi diye itikat ettikleri (Athenâ) namın- ' daki âliheye arzı şükran İçin, AkrÖpolis mabedlerini pek gü - zel bir şekilde yeniden bina et-| mek istemişler. O zaman cum - hurreisi bulunan meşhur (Pe- | rikles), bu işe son derecede ih -| timam ederek en güzel mermer- | den ibadethaneler inşa ettirmiş- | tir. Bu ibadethanelerin, ortada | bulunan ve en muhteşemi ve bü- | yüğü olan (Parthenon) - binası- 'nin dört tarafı da ulvi mermer. direklerle muhat ve müzeyyen -| dir. Bergamada, İzmirde, Baal - | bekte, Cereşte her yerde Yunan (ve Roma) mabedleri bu şekil ve üslüp üzere bina edilmiştir. | Hattâ Paris (Fransa!) te (Mag-| deleine —Madelen) kilisesi eski 'Yunan mabedi (ParthenÖn) um | €en doğru kopyasıdır; tıpkısıdır. Bu şekilde bir bina, insanların | ormanlar içinde yaşadıkları bir. devirde, büyük ağaçlar arasın -| da, ahşap olarak yapmakta be-| lundukları iptidat mabedlerin ha | tırasından başka bir şey değil -| dir; yalnız pek yüksek bir san'at ve meharet eseridir. | Kurunu - vustada icad edilmiş | O muharebede meşhur. Yunan geniz ediniz, kapısından girer gir | DÜNYA HARE (YENİ SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİ-ASI memmm aZ mez (dehliz—la nef) direkle - rini, ulu ağaçlara benzetirsiniz; | her birinin dal budak saup kilise | tavanını kaplamış bir şekilde ya pilmiş olması, büyük ağaç dal -| larının biribirine sarılmış olarak | arzettiği heyeti, (timsali—sym- boligue) bir surette tasvir eder. Gotik uslübunu tehayyül ve icat | eden mimarlar, sanki ormanlar | içinde atalarının asırlarca örnür | sürmüş bulundukları hayata | hasretle mülhem olarak, o has -| ret duygusunu -mimarlık lisa ** | niyle!- ifade etmeğe muvaffak | olmuşlardır, denilebilir. Sonra | direk başlarının tezyinatına da | bakınız: Mısır. mabetlerinde (Lotus) denilen ak neylufer çiçeğinim tas | viri model ittihaz edilmiştir. Es- | ki Yunanın (Korentien — Corin | thlen) üslübunda, — (acanthe) | denilen büyük yapraklar örnek | olmuştur; tıpkı enginar yapra - ğına benzer. Bizans üslübunun €n güzel nümunesi olan bizim büyük Ayasofyada üzüm salkı- mı ve asma yaprakları tezyinatı teşkil eder. Eski Asurda ve İ- randa boğa başları vardır. Bi -| zim eserimiz olan camilerde bile | kapılarda, mihraplarda ve mina- | re şerefelerinde, tabif mağara -| lardan alınmış (stalactite) yani (akıtma) lar, süs modeli olmuş- | tur. Bu kadar beliğ ve manâh eserler ortada durürken, san'a- tın tabiattan ilham ve şekil al-| mış olduğu nasıl inkâr edilebi -| lir?) Evet!.. Hakkınız var!.. Fakat!. Cevabı gelecek makalededir. Cünye Dr. Rıza Tevfik han a senr aa s e ri e Otomatik el tezgâhları Viüyet - köycülük bürosu bu olan (Gothigue— gotik) üslübum - ay içinde Silivri, Şile, Yalova, da (Cathödrale—Katedrâl) lar, — Beykoz kazalarında birer el tez- da buna pek güzel birer misal- gâln atelyesi açacaktır. Vilâye- dir: Avrupada bu gotik kiliseler- - te bağlı 305 köyde 2000 den den her hangisini ziyaret eder -| fazla eski sistem tezgâh oldu - ğu tespit olunmuştur. | Taarruz hakil(_î müdafaadır. Hafif Alman kruvazörlerinin âkıbeti - Harbin başında havalarda vaziyet - zırhlı otomobiller ve ilk tanklar mahsulü olsa da bu yüzden daha çok insan kaybedileceği- nin düşünülmemesi anlaşılır şey değildir. Onlar için yapıla- cak, şev, hemen sandalları de- nize bırakıp maküs istikamet- lere yol almaktı. Marn muharebesi Muvaffakiyet şansları Yardım yaklaşıyor ! yazk Fakat Bi lerce deva K SA YEĞAU. maidereketi Düi Gğ H crle kapanmadı Kazanılan beş gün.. ettiği kalbi incizap bu ufak ihti- Vazifelerindeki — tehlikeler — / GA Belçikadan Kf e' hiç olmazsa benim in. gö Hakkında bir hüküm verebi- 1 li yorlar. Maksatları Fransız dimde. zail olmadı. — — |g mek üzere batan kruvazör fi- ) AM Ve bu cenahin mer- Bir gün başlı pa- losunül Y“I";”k.k'““ S kü- yozini çevirmek ve geriye it- odasına da (Ç Mandanları da ikazda buluna- — o ktir. Fakat ayni zamanda ga Ekrem bilirlerdi. Onlar, aldıkları em- Fransız deniz hattı, bir şaşırt- et ederek: | Ya aa azelelere - yazdığı: Gy T* itaat etmekle beraber / vazi. o Kareketile Alzasta, Alman mzı ve matbaalara gittiğinizi Ö4 Yetlerinin gibi tehlikeler — | oenahını dövüyor, Fransız- efendimiz duymuş, canı — sıkıl- gğ döBürabileceği. burumun eri Jar, bu mukabil taarruzların mış. Badema eri S lrİRDAR GAT GÇ D Alman hattını yaracağını ve maktan ve matbaa gibi lir; tâ acı bir kaza başlarına gi Çi xa YS Tti gelinceye kadar günler ve haf- Belçikadaki çevirme hareketi- gitmekten kat'iyen vazgeçme G ölarcn kadar yollarına devam - Ni felce uğratacağını ümit edi- DA eai Baza »decek yerde bize kansatlerini Yorlardı. Fakat bir kaç gün sü- nu temin için bâkipâyi sahaneye öyüyebilirlerdi. Gemilerin ta- Ten çetin muharebelerden son- irLarize yanıp, takdma. etmen kip ettiği tâbiyede de bazı Ta Fransızların mukabil taar- zi de ferman buyurdular ihtiyat? tedbiri e müm / Tuzlarının muvaffak olamadı- di “— Matbaalara yok. Edebi bazı yazılar yazı mız doğru; ma buyurmiyorlar EM%W WERARELEGURAR, itindü. Hele Abı k imtisal ederiz. Badema - k yız. Fakat bunun için bir senet | SA B DN | verir gibi arize yazmıya ne asdun “teşebbüsü — nekadan Yizum var? | insani : ü (Arkası var) BBT PP ERER ğı, buna mükabil Almanların Belçikadaki çevirme hareket- lerinin muvaffak olarak Fran- sız sol cenahım ricate mecbur ettiği anlaşıldı. Böylece, yirmi Fransız sağ cenahı müdafaaya geçmişti. Solda ve sol merkez- gün sonunda jy— Yazan: V. Çörçil 54 de üç Fransız ordusile Britan- ya ordusu Paris istikametinde cenuba doğru tam bir ricat ha- linde idi. Binaenaleyh Alman- lar başlıca darbelerine muvaf- fak olmuşlardı. Fakat o andan itibaren, Fran phesi sız sağ cenahi si ce önünde - general Castelnau'nun emri ile- bir kaya gibi yerini muhafaza ediyordu. Almanlar bir sıra kanlı hezimetlere uğ- ramışlardı. Beş günlük bir ri- catten sonra sol ve merkez cep hesi, kendilerini takip eden rın cepheleri münte- ar yayılmışlardı 6 eyli y ci günü) Fransız orduları rak Paristen geçtiler. Diğer ral Mauncurinin kumandası altında Parisin şimalinde bir ordu teşekkül etmişti. Bu ordu Almanların sağ cenahına hü- cum etti; bütün bu zaman zar- fında Nansideki (Castetnau) or- dusu ve onun sağında general Dubail ordusu yıkılmaz bir mu kavemet göstermekte devam ediyordu. Böylece 6 eylülden itibaren Fransız ve Alman or- duları -Britanya kuvvetleri de dahil- 300 kilometrelik bir cep- he içinde umumi bir muhare- beye tutuşmuşlardı. İhtiyatlar ve bütün askerler bir taraftan öbür tarafa, ateş hattına atıl- mışlardı. İmha muharebesi Dört gün süren bu muhare- be, dünya harbinin en büyük muharebesi olmuştur. Alman- ların takip ettikleri gaye Pa- risi, Verdünü, yahut Nansiyi almak değil, Fransız askeri kudretini imha etmekti. Eğer Parisle Verdün 'arasın- daki T cephesini yarsa- 'ahut Nansi istikametin- elerdi, Fransız ordusunun hemen yarısı- yani hesiz bir milyondan fazla koparılmış atılmış olacaktı. Geri Fransız ordusu da ricat ederek cenuba doğru ç bur olacak ve yenid bulamıyacak bir netice ile mukayı zaman Alman maz. Bir kere Fransız ikiye yarıldıktan ve kat'? suret- x A LRAR CAT DURAURE ÇAGORRE TIT İşi Allaha kalanlar ve Bulgaristarı Muharip veya gayri muharip devletlerin başlarında bulunan cümhur reislerinin veya diktar törlerin, yahut da başvekillerin bütün hızlarını almalcta oldukla- rı anlaşılan bir nutuk modasıdır. gidiyor. İşte dün de komşu Bul- garistanın başvekili Bay Filofun bir nutkunu dinledik ve bu nut- ku dinledikten sonra bu defa da Bulgaristan hesabına hazin ha- zin düşündük: İleriyi görüş ve ayni zamanda çok basiretkâr ve tedbirli. oluş1 gibi iyi hasletleri bulunduğu şüp , hesiz olan komşu Buıga:iğıuı:xıg' başvekili bu nutkunda ezcümle diyor ki: — Biz Almanlarla beraber ol- duk. Çünkü menfaatimiz ve Bul garistanın istikbali bu ittifaka ve anlaşmaya bağlı idi. Yirmi bu kadar yıldanberi bütün ka- yıplarımızı telâfi edecekler diye beyhude bekledik, durduk. Ve bu arada her yıl ileriledikçe &e- ki kayıplarımıza yenileri — ilâvo » olundu. Nihayet Bulgarismnk kendi haklarını tanıyacağından ve muzaffer olacağından - emin | bulunduğu tarafa; Almanyaya | teveccüh etti.., Başvekil Filof bütün bu şikâ- yetlerde ve ileriyi düşünerek aldığı tedbirlerde belki haklıdır. Filhakika Bulgar dostlarımız Umumi Harbten sonra çok şey- ler kaybettiler. Çok sıkıntı çe kip azap ve ıztırapa katlanarak yaşadılar. Bundan kurtulmayı istemek elbette ki bir insanlık | hakkı idi. Banim isin d ” bir kurtuluş yolu bulmak icep ecdi- yordu. İşte Bay #f bu yolu bulmuş ve bütün Bulgaristanı da arkasına alarak o yola dilş- müştür. Şahsi telâkki ve görüşü | onu ve idare ettiği milleti böz bir yola cekmiş götürmüş! Fakat bu basiretli ve dirayetli başvekil hiç düşünmemis midir ki: Almanyanın mubakkak bit galibiyeti bugün icin pek şüp- heli bir vaziyettedir. “Gün geç- tikçe de bu şüpheli vaziyet ta- mamen bir bakikat olraaktadır. Nitekim Bay Hitler bile son nutkunda “zaferi Allahın & tine bırakmış,, gibi: İngiltere galip gelecek olursa Bulgaristar'n hali acıl o zaman ne olaraktır??. Di €em mühim-eihet burasıdır ki.. nutkuna bakılırsa - Bay Filof maattaessüf bunu dü- şünmemiş olsa gerektir. MUFAT SERTOĞLU te yenildikten sonra her şey Alman erkânı harbiyesinin clis ne geçmiş olacaktı. Alman başkumandan' da e- linde bulunan bütün ihtiyatları ateş hattına sürmüştü. Manş sahilindeki limanları hiç kale almaksızın, sağ cenahlarına kumanda eden Fon Klük Par- si ihata ederek başlıca harbin cereyan ettiği hatta varmaya icbar edilmişti. Almaniar ne dereceye kadar muvaffakiyete ? Bu mesele, daha Çok zaman münakaşa edilir ve aslâ bir netice alınamaz. Fakat hiç şüphe yok ki onlar muvaf- fakiyetin pek yakınında idiler. Askeri noktai nazardan onla- rın diğer hedefleri ihmal ettik- lerinden dolayı tahtieleri kabil değildir. Yalnız muvaffakiyet- sizliklerinden dolayı tahtie e- dilebilirler. HezimetlerinePari- se, yahut Kaleye girmeyi ihmal etmeleri sebep olmuş değildir. Bu hezimetin sebebi daha ziya- de şudur: Şarki Prusyaya girmiş olan Rus ordularının istilâsı önüne geçmek üzere garp cephesinden İki kol ordunun geri çekilmesi.. Açılan gedik Bu öldürücü mücadelede Fransız — milli ruhu muzaffer olmuştu. Hudutta m: orduları, uzun bir ric'at y yüşünden sonra geri dönmüş Ve nevmidane, fakat şerefli bir azimle dövüşmüş, dövmü: İngilizlerin bütün dikkati şüphesiz, Parisin önünde ve etrafında cereyan eden harbe dikilmişti. Kendi orduları ora- da kat'i rollerini oynuyorlar- dı. Şimdi artık Fon Klük ordu- su üÜzerine tevcih edilen muh- telif tazyikler inced gözden geçiriliyordu. Fr Manoury ordusu - tarafından bu Alman ordusunun 5: hına ve gerisine yan cumlar, Fon Klül harp cephesine yürümesini i: kâl etmişti. Evvelâ iki kolordusu ricat etti. (Arkası var) Ar N

Bu sayıdan diğer sayfalar: