31 Mayıs 1941 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3

31 Mayıs 1941 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Si Mayıs 191l Yazan Komitacı Aşkı : MURAD SERTOĞLU Anna bir an evvel günün geçmesini ve, kendisini çitfliğe götürecek olan Pet—* xof amcanın görünmesini bekliyordu Tefrika No. 35 Annanın bu muvakkat bay - igınlığı birkaç dakika Sonra yavaş geldi. Ve birdenbire hüngür sürdü. yavaş kendisine hüngür ağlamağa başladı. Cev- “det böyle bir manzara karşı - gında hayatında ilk defa kal - dığı için büyük bir şaşkınlığa düşmüştü. Muştu? Onu teskin etmek için ne yapmalı idi? Gayriihtiyari bir hareketle saçlarını okşama- Za başladı: — Ne oluyorsun yavrum? Neyin var? Genç kıza ne ol - ÂAnna o kadar şiddetle ağlı - yordu. ki, Mmüktedir. — bulunmıyordu. muzları " mütemadiyen sarsılı- yor, hıçkırıklar boğazını ti - kıyor, âdeta mefes almasına mâni oluyordu. Anna niçin ağlıyordu? Bunu kendisi de bilmiyor - du. İçinde beliren önüne geç mez bir arzu kendisini ağla - mağa sevkediyordu. Ve o da ağlıyordu. Zavallı Cevdet son derece şaşırmış bir - vaziyette | kalmıştı. Ne yaptıysa faide etmedi. Anna belki yarım at durmadan ağladı. Sonra güç belâ kendisine geldi. Harap bir | vaziyette ayağa kalktı: — Beni evime götür Cevdet! | dedi. Bu cümle genç zabiti çok memnun etti. Demek ki Anna kendisine darılmamıştı. masının sebebi başka idi. İhtimamla koluna girerek genç kızı evinin kapısına ka - dar pötürdü. Orada hiçbir şey konuşmadan bir saniye kadar bakıştılar. Sonra Anna içeri girerek kapıyı kapadı. Cevdet de binbir hissiyatla dolu oldu-| Zu halde evine döndü. Anna odasında yalmız kalın- ksek sesle: — Seviyorum, — seviyorum! | diye konüştü.. Bvet-bu adamı | “eviyorum. Cevdeti seviyörum, Allahım ne yapayım, nasıl kurtulayım ? Sen bana yar- dım et! Bana kendisinden nefret edebilecek kuvveti ver! Öldüre- ceğim, öldürmeğe mecbur oldu- | (B fum bu Türke karşı kalbimi kin ve nefretle doldur. Bu adam hayatımda biricik hâmim ve kimsem olan a yim cesum Dimo'yu hapse tı. Şimdi zindanlarda cürütü - yor. Yarın belki de darağacına gönderecek. Bu adam, eytan mukaddes Make - 5 zi uku. na kara bir gölge gibi mâni o- luyor. Yeşil Makedonyanın eş- Dimitriyef'i, Rodop arının en ele a' az di cesur Pavlof'u öldüren yine kendisidir. Ve ben bütün bu fenalıkları yapan, Make - donya ırkına karşı en aman- davranan, mukaddes istil limizi doğmadan boğmak için en büyük mânileri yaratan bu adamı seviyorum. Anna bu anda Cevdete karşı muhakkak surette sonsuz bir kin ve nefret duyuyordu. Fakat yine dehşetle görüyordu ki, bu kin ve nefreti, ondan ha aşağı olmıyan bir rift olmuştu. Genç kız ve âdeta hasta olduğunu his - getti. Maddi manevi büyük bir yorgunluk hissediyordu ın üzerinde nden geçti ve Öyle atarken üuyudu. Uyandığı zaman vakit öğle- ye yaklaşmıştı. Sinirleri de bir haylı yatışmıştı. Bir gece ev. vei geçirmiş olduğu buhran gimdi biraz sislenmiş ve bir hatıraya inkılâp etmisti. Cev deti şiddetle sevmekte olduğu nu şimdi heyecana kapılmadan düşünebiliyordu. Ne yapmalı bu kötü hissi çürük bir diş gibi kalbinden nasıl çıkarıp atmalı idi? Birdenbire aklına Yanef gel- di. Evet bu işi ancak Yanef Yhalledebilirdi. kendisini sevmiyor mu idi? Kendisile ev- Jenmek istediğini söylememi: miydi? O da Yanefin bu duy gülarma cevap vermeğe çalı caktı. O da bilmuka Yanefi Ayni idealleri taşı - Jin anlasması her olm ti defa olarak o cevap vermeğe asla O Ağla -| | memnuniyet hissi duydu. Pet- rof amca ne kadar iyi etmişti de böyle bir ziyafet vermeğe karar ermışıı Her haide bu| babacan adamın şarabı da çok | güzel olacaktı. Hyatında ilk de- fa olarak içmek ve sarhoş ol -| mak için büyük bir arzu besli- yordu. Yanefin yanında, Ma kedonya şarkıları - dinliyerek ve Makedonya şarabı. içerek geçireceği saatlerin, kalbindeki bu kötü hisleri kökünden sö -| küp atacağına inanıyor, daha| doğrusu inanmak> istiyordu. — | Bundan başka kiliseye de| gitmeğe ve Allaha günahların affettirmek için Boris Babay: itirafta bulunmağa karar ver mişti. Şüphesiz bu Türke karş | bu neviden hissiyat - beslemek | büyük bir günahtı. Anna Alla-| ha samimi olarak inandığı, iyi bir hıristiyan olduğu için bu- nu yapmayı bir vazife biliyor - du. Bu suretle ruhunun temiz - leneceğine ve bu korkunç dert-| ten kurtulacağına kani bulunu yordu. | Anna Cevdeti tesadüfen gör- | memek, sesini işitmemek için binanın arka tarafına bile geç- miyor, büvük bir sabırsızlıkla kendisini almağa gelecek olan arabanın görünmesini bekliyor- | a. Araba oldukça geç geldi. Pet- rof amca kanıyı çaldığı zaman | vakit ikindiye yaklaşmıştı. An- | na esasen hazır olduğu için hı_—î men çıktı. Petrof amca yalnız gelmişti. Anna ilk olarak Yane-| fi sordu. Petrof: — Yanef dün gecedenbem bizde.. diye cevap verdi. Dün akşam da ufak bir âlem yaptık, — Çok iyi.. — Bugünkü- davetimi tenez- zülen kabul buyurduğunuzdan | bundan | bu men-| dolayı size sonsuz teşekkürleri- | mi sunarım. Bilhassa karım sizi | Pek merak ediyor. — Bilâkis bu nazik davetiniz-| den dolayı ben size teşekküre | borçluyum. (Arkası var) | Fakat büyük ve geniş bir keri hareket hakkında harbi- ye nezaretindeki hâleti ruhiye beni endişe€ye düşürü- yordu. Biliyordum ki, erkânıharbiye henüz bu me- sele ile pratik olarak hic meş- gul olmamıştı. Teferrüatlı ola- rak bu işin neticeleri hiç tet- kik edilmemişti. Yalnız kuv - vetler, tarihler, iaşe meseleleri ve teşkilâtı hakkında şöyle müphem bazı fikirler vardı. Yalnız harbiye nazırı, Çanak- kaleye gönderdiği General Bir- vod ıle daimi bir muhahere ha- linde idi. Fakat harbiye nazı- rı ne erkânıharbiyeye, ne umu mi karargâha böyle bir ihraç hareketi ile meşgul olmak fir- satını vermemişti. Martta, ben bunu görerek a bir hezimete uğramaktan korkmaya başlamıştım. Bina- enaleyh, hiç bir salâhiyetim olmıyan daha mühim bir me- suliyeti üzerime almamak rarında idim, Bunun için b: vekilden, huzurunda - benimlı Lord Kiçner arasında bir mü: lâkat zemini hazırlamasını ri- ca ettim. Bu mülâkatta Lord Kiçnere bir hareketle, müda - hale mes'uliyı uhde € dip etmiyece âfi dere cede kuv azır. O- lup olmadığını sordum. Bu su- nı verdiği hemen kraliyet bahriye sının kumandan- hginı kendisine tevdi tim, 16 Martta nihayet 29 uncu fırka Limnoza hareket emrini Idi ve ilk kısımları o gün sev ke başlandı. Fakat harbiye ne areti bu fırkaya varır varmaz, emrini vermemişt İlk zaferlerin bütü d harbe dünyada tesirleri dış istihkâmları Fransız do ndığı af v İn nın kaz & nanma: Herz Sahah İ(*I:ı' yasağına dair ümrük — ve — İnhisarlar| bütçesinin müzakeresi sırasında bir mebusumuz mille- tin bünyesini kemiren .—p.ıı_.w lu içkilerin fenalığından — bah sederek içki yasağının y tesisi hakkında bir teklif etti. 4 Hiç şüphe yok ki içki, hele| içmesini bilmeyenler için, ger- çekten zehirdir. Fakat içki yasaklarında giz- liden — gizl yapılan, satılan | içkilerin İnhisarlar idaresinin | fenni mürakabe — ve kontrolü | Altında yapılıp satılan — içkile den bir kere daha muhrip, bin kere daha öldürücü bir zehir olduğunda şüphe yoktur. Bu lenin, yalnız sıhhi cephesidir. Bir de bunun ahlâ- ki cephesi vardır ki daha kor- kunç ve daha yıkıcıdır. Her şeyden evvel bilmek lâ zamdır ki kendi tabirlerince “o zıkkıma Gdüşkün,, — olan içki müptelâları, yani akşamcılar günlük küül hamulelerini ister gizli, ister açık behemehal a- lacaklardır. Bu iptilâ onlarda ©o kadar kökleşmiştir ki ne yapılsa içe- ceklerdir. Rakı bulamazlarsa çalkalama içki içeceklerdir, onu dahi bulamazlarsa — kolonya hattâ sınai işlerde kullanılan | renkli ispirtoyu - bile içecekler- dir. İşte bu iptilâ ve bu düşkün- lüktür ki, içki yasaklarında el altından iş gören bir takım açık verecektir, | Bugün eroin, kokain gibi u- yuşturucu maddelerin satımı, Ve alımı memnudur. Fakat buna rağmen memlekette bu katil vehirlerin satılmadığını, kulla- | nılmadığını iddia etmek yersiz olur. | Bu acıdır, lâkin maatteessüf | böyledir. | İçkiyi yasak etmekle değil, onun tahribatını, bir — ayyaşı bekleyen hazin âkıbeti körpe dimağlara yerleştirmek - sureti- ledir ki memlekete içkinin tah- ribatının önüne geçilebilir. — | Durup dururken başımıza A- merikanın Al Kapone'ları aya- rında kaçakçılar, haramzadeler | musallat etmenin mânası yok -| tur ve onların cebine girecek pa- , ranın ispirtolu içkiler vergisi şeklinde millet hazinesine ak-| ANENL SABAH FELSEFE ve EDEBIYAT İ — çç San'atta ifade, bilvasıta ve bilâvasıla ıfadenedemektır'J Her san'atın şekli ifadesi, kullandığı vesaite göredir. San'atta kudreti belâğat nasıl olur ve ne şart ile tahakkuk eder? San'at bahsinin şüphesiz mühim — meselesindeyi: mesele hakkında evvelce muh- tasar fikirler arzetmiştim ki, bazı prensiplere zihinleri tevcih etmek ve mülâhazalarımın yan- hş anlaşılması ihtimaline mey- dan wermemek için lâzımdı. Şimdi biraz daha tafsilât ver- mek mecburiyeti vardır. San'at, umumi bir (lisanı he- yecan) dır, her türlü heyecanın değil Ybedii esthetigue) — olan heyecanlarımızın lisanıdır; de- miştim ki, (Fikir — idee) ve fdüşünce — pensde) lisanı de- Zil, demek olur. Öyle olduğu i- çin bu bahse - şimdilik! - şiir meselesini karıştırmak istemi - yorum; onu hususi hırakıyorum. Heyecan duyma- madan şiir yazılabilmesi kânma inandığımdan — de; | Eilâkis, şiirin ruhu heyecandır , bir bahse | im- | ( a FİLOZOF RIZA TEVFIKJ aai Ke0R Ni BN — oluruz ki, o fikir, bütün 0 mad- doğrudan doğruya ifade etmek bu değildir. Buna (remiz ile ifa- de — expression par allögorie) derler ki, (bilvasıta ifade — ex- pression mediate) dedikleri de budur. Bu tâbirler, felsefede pek e- hemmiyetli bir mesele münaka- şasında ve bilhassa (ilim) yani alelitlak bilgi bahsinde çok ge- çer ve oradan alınmıştır; (biz di şeylerin ve mânevi hallerin| hariçteki maddi mevcudatın vi y gekline, şiddetine| cudünü ve maddiyetini, doğru - ve bazı evsaf ve keyfiyatına ve| dan doğruya havassımız vasıta- - dolayısile - mevcudiyetlerine| sile mi biliyoruz? Yoksa o va. delâlet eder. Onları kelimeler- le beyan etmek ancak bir takım Tümüz ile birşeyi tebliğ etmek demektir! Bu tarzı tebliğ ile bir şeyi, - her ne olursa olsun! - ay- | nen bildirmiş olmuyoruz; ancak | (bizce, neye delâlet ettiği mn-i lüm ve aramızda makbul ve mü- | sıta ile idrâk etmekte olduğu- muz birtakım evsaf ve keyfi- yata binaen muhakeme yürüte- Tek istidlâl suretile mi madde- nin vücudüne kani oluyoruz?!.| Suali en mühim felsefe mesele- lerinden birini tazammun eder ve bundan (bilgimizin sahih ve &mmm — —— Bu kadar! Alkışlarla karşıla- nan fakat kabul edilmeyen teklif A "talya mebusu muhterem Bayan Türkân Örs'ün İnhisarlar Vekâleti bütçesi gö- rüşülürken içki aleyhinde yap- tığı beyanatı şüphesiz siz de o- İkudunuz. Baştanbaşa doğru olan bu sözler, esasen Meclis tarafın dan da büyük bir sempati ile karşılanmış, bütün — mebusları zaz arkadaşlarını hararetle al kışlamışlar, fakat teklifini kabu? etmemişlerdir. Çok doğru bir hesap B ayan Türkânu Öre, her tür- dat getirdiğini, fakat içki yü- zünden vatandaşların hükümete verdiğ! maddi zararların bunun kat kat fevkinde olduğunu söy- lemiştir ki bu hesap hakikaten doğrudur. Esasen nazariyeye değil, rakama istinat eden muh- terem mebusumuz bu hususta reddi imkânsız - delillerini bize saymıştır . Pratik bir usui ürkân Örs, içkinin birden- bire kaldırılmasının kabü olmadığını bildiği için bize şim- dilik bu hususta meselâ yalnız tedavil) birtakım rümuzat ve/ hatasız olup Oolmadığına yani| ca rakının ve votkanın imal ve ve heyecan duymadan yazılan ' işaret vasıtasile anlatmış olu- hakikate aynen tevafuk edip et-| istimalini menetmek gibi pratik vezinli ve kafiyeli sözlere(nazm) | yoruz. Çünkü, bakılsa bir fikir, | mediğine dair|) bir ikinci sual| bir usul tavsiye edivor. Esasen denildiğini ben de herkes kadar Zaten bir şeye, bir hale, bir sıf-| daha tevellüt eder. Bunları baş-| en fazla müzır olan içkiler de bilirim, şir ile nazmın farkını da pek iyi anlarım. Güzel san'at- lar asamnda - vasıtai ifade ola- | gözlerin türemesine sebebiyet | rak — ancak kelimelerden mü- | rekkep olan lisanı kullanan ar- tist, yalnız şairdir de onun için şüri ayırıyorum. Vakıâ biz, ke-| Hmelerle maddi şeyleri ve hi diseleri ve manevi hallerimizi, duygularımızı, düşüncelerimizi, ve hayallerimizi pek vazıh ve kat'i olarak ifade edebiliriz; he- yecanlarımızı da tebliğ edebi- Hriz; Zaten her gün konuşur - ken yaptığımız budur!. Lâkin ©o maddi şeylerin ve hâdiselerin ve bizim vicdanımızda — vukua- gelen mânevi ve (sırf enfüsi exehüsvement subjectif) halle- rin ancak isimlerini zikretmek; le başkalarına bir fikir yermiş mrası elbet bin kere müreccah- tır. İçkinin mazarratları la değil, irşadla tahdid edilebi- yasak- A - Cemaleddin Saraçoğlu at ve keyfiyete zihinde delâlet eder bir (remiz) dir; Kelime, | onun (remzj)idil ©o kelimeyi | yazı ile (yani hususi işaretler- İe) temsil etmek de bir üçün- Cü remizdir; Vve bu rümuzatın hiçbiri delâlet ettiği şeyin ken- | disine benzemez (*). Bir şeyi TI Bir tuhaf hikâvye vardır; benim ne demek istediğimi da-| ha kolay anlatır: Bir köyde hiç| okumak yazmak — bilmiyen bir| imam, ötedenberi halka mamaz| kıldırırmış, — fakat - çocuklara ders okutamazmış. AÂhâli itti- fak edip okur yazar bir. imam getirmişler. Eski imam yeni ge-| len imamın cahil olduğunu is- bat edip ayağının altına karpuz kabuğu *koymak ve yine imami- lığa geçebilmek için halk huzu- yunda bir imtihan teklij etmiş ka bir bahiste konuşuruz. Biz yine bu meseleyi san'at daire - gine irca edip tetkikatımıza de- vam edelim: Bir âdi vak'ayı misal olarak fırtınaya tutulmuş, imdat isti- yor!) diye kısaca bir cümle Yazıp hizmetçimize versek (var git, polis merkezine haber ver!| desek, bu vak'ayı ancak huru- (Sonu sayfa 4 sütun 5 de) nına kalemle iyi kötü bir öküz resmi) yaptıktan sonra, halka hitaben (Ey müslümanlar!.. Allah için söyleyin!.. — Şunlar hangisi öküze benziyor?.) de- miş. Tabii herkes öküz kelime- ve okumak yazmak - bilen ima-| sinin imlâsını değil, öküzün ma |(hele şu kâğıt üstüne bir| resmini takdir ve aslma muva- (öküz) bakalım !. iş,| fık bulup tasvip etmiş ve oku- o da bildiğimiz imlâ ü küz) yazmış. Kendisi onun ya- mak yazmak bilmiyen eski ima- ma hak vermişiv. n bu yüksek dereceli alkoller ol- duğuna göre bu tedbirin faidesi- ni sür'atle göreceğimiz kanaa- tinde bulunmaktadır. Manevi faydalar | arzedersem, (Konuşma lisanı) ile (san'at lisanı) arasındaki u tedbirler ittihaz edildiği îıîîsıî:rha iyi ve daha kolay B A uu"""”k Te Meselâ: (bir bahıkçı kayığı| Müânevi cihetten olacaktır. Alko- lün cemiyet ve nesil üzerind. ne kadar müthiş zararlar ik. ettiğini bilmiyen yoktur. Bu hu- susta temin edilecek menfaat- ler maddi menfaatlerin kıya” kabul etmiyecek kadar fevkind. olacaktır. Fakat... M uhterem mebusumuzun n> kadar yüksek gaye ile bu fikirleri müdafaa ettiği mey - dandadır. Esasen Mecliste ker- disini alkışlıyarak bu husustu- ki fikirlerine tamamile iştirâ ettiğini göstermiştir. Fakat b. teklifini kabul etmemiştir. Çünkü bugün içki, insanla arasında sigara kadar taam | müm etmiş bulunmaktadır. Bi lü içkili maddelerin memi — lekete senede 6 milyon lira vari-* DÜNYA HARBİ (YENİ SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİAASI | İstanbulu elde etmek için İngilterede mücadeleler.. birlik hükümeti fakiyet ve Çanakkale medha- line girişimiz üzerine bütün Avrupada mühim bir aksülâ- mel husule geldi ve bütün d yada tesirleri görülmeye ba ladı: Türkiyedeki Alman as- keri heyetine kumanda eden General Leyman Fon Sanders bu ilk muvaffakıyetten bahse- derken eserinde şöyle yazıyor: “Şubat 1915 in — sonlarını ürk umumi karargâhı boğa- zan düşman donanması tarafın dan geçilmesini bekliyordu. Padişah, hükümet ve hazine- nin Anadoluya nakli icin her şey hazırlanmıştı. Bu karardan çok uzaklarda Şikago borsasında buğday fi- atları birdenbire düsşmüştü (İstanbul boğazı açılınca Rus arı bütün Avrupa dağılacaktı!..) ada Rusya hükümeti İstanbulun âkıbeti hakkında aleni — bir beyanat istiyordu Harbin başında Rusyanın vaz'u hareketi son derece dürüst idi. a pi: İngiltere ve Fransa ile birlik- te Türk imparatorluğuna, sullr apılırken tamamiyeti mülki- y a olunacağını t kat kiye bu âlicenabane teklifi redde € Rusyanın düşmanlarına esinin muha min etmişti. Fa iltihak edince Rusya da vazi- yetini değiştirdi. Yazan: — Çörçil P. S. (e Nakleden : 128 Rusya te_amjna) _ishyıîr Harbin ilk senesi sonlarında biz Rusyayı şu satırlarla te- min etmiştik *Gerek İstanbulun gerek bo- azların âkıbeti Rusyanın ar- su veçhile tayin olunacak - O zaman bu muhabı tamamile gizli tutulmuştu. Fa- kat 1915 de İstanbulun mütte- fiklerine eline düşmek imkânla- rı görününce Rusyayı bir kere aha temin etmek icap etti. Hem de alenen temin etmek, Böyle bir taahhüt ayni 79- manda hem Rumanyayı, he ) Bulgaristanı, hem de tanı gücendirebilirdi n — Alman toplarına müthiş bir mücadelede balunduğu ve sarsıldığı — bir sırada onu müşterek mücade- lede teşvik için böyle bir taah hüdü ilân etmekten nasıl çe kânebilirdik ? Karar çok mühimdi Başvekil muhafazakâr flerini davet etti. Ben o parti ıra da milli bir teşkili taraftarı idim. fa; vetlenmiş, her şeyi el Muha- kâr fırka son derece kuv- line al - etmek üzere Türkiyeye karşı harekete geçmesi derpiş edi- lebileceğini bildiriyordu. Rumanyada - hararetli bir dostluk cereyanı baş göstermiş ti. Rusya bile Balkanlar mü- cadelesine ancak 1000 Kazak feda edebilirken artık tam mâü- nasile denizden yardım teklif * ediyor, İstanbulun sukutuna hazırlanmak üzere Batumda bir kolordu tahşit ediyordu. 2 Martte Bükreşteki sefiri- miz, Rumen başvekilinin İtal- yayı pek yakında İngiliz ve Fransızlara iltihak etmiş gö- receğimizden emin bulunduğu- nu bildiriyor, ilâve ediyor: “Rus meslekdaşım, iki defa İtalya sefirini 'aret etti. İ- talya sefiri, şimdiye kadar İ- talyanın İngilizlerle birlikte harbe iştirakinden bahsetmiş- hassa dünyanın bu bulranlı » * larında sabahtan akşama ko. binbir meşgale ile uğraşan, yüzden yıpranan — vatandı akşamları bu yorgunluklar - teskin etmek için alışmış oldu ları alkole muhtaçtırlar. Bun! bir kanunla men'i onları içmel - | ten kurtarmaz. Bilâkis kendik rine menedilen ispirtoyu bu mak için cemiyetin zararına b: sürü hilelere v lara baş vurma Ne yapmalı ? Bencc bir cemiyet için mac- di ve manevi büyük za rarları olan içkinin kaldırılmas ancak yeni yetişen ve alkoll ünsiyet pevda etmemiş ola gençliğe esaslı bir terbiye ver mıştı. Hele -harbin ile H * | kakat artık bu işin pek mek suüretile kabil — olabilir gfğ;:ıı:j:;gf B ğ:”;j,'l,“ğ:î: kın olduğunu söylemiştir. mtx:'!::vîi—lr:;:ılh;l—ıs:uf[ı:nğys— nberi bu parti bütün fir Adriyatik sahillerine ve ı düşen bu , başl müdakale eti halde son ge. Türkiyenin - muhtemel parça- | Tei ollre. ee b ü e aa rala Biğ Tanmalinda el ç a K recemühim olan Tararalmın hi larına yerleşmekten bahset - (£| yardım, yeni yeni orgünizas nun yardımına muhtaç idik, «Müiştir.. İtalya bir aya kadar yonlar kurmak xekbu nnmî: İmparatorluk | htaçtı. — 1-800.000 kişilik bir orduya İeketin en uzak köşelerine ke L E n SA dar yaymak suretile ifa edileb. İstanbulun Rusyaya sahip olacaktır.,, zer darbeler birbi- yordu. 5 Martta ilhakı rd Grey'e şunları Balkanlarda — bizim deniz aziyeti dikkati harekâtımız bir elektrik tesi- İtalya bize ilti- ri husule getirdi. Bul, hak ederse Avusturya — filosu nın tavrı bir yıldırını âtıl kalacak ve Akdeniz bir İn- değişti. Onu takip eden on beş giliz gölü haline girecektir. İ- | lir. MURAD SERTOĞLU anan izmitte gün / zarfında casuslarımızın - talyayı davamız lehine kazan- tütün satışları bize gönderdikleri malümat - mak için şüphesiz mühim v F tan Türklerin Edirnede Bul - retle sarfedilmelidir. Bir itti. İzmit (Husust Muhabirimiz garlara karşı tedbirler aldık- fakı bozmakla, harp ilân et- den) — Burada TEE MRCERE larını öğrendik. MOİ arümindE. Yalaa. Win #i son günlerde bir durgunluk gö Sofyaya bir husust heyet vardır.,, 9 termektedir. Zürram — elind tiyasetinde giden —General — Hariciye nazırı bu mektubu- mevcud, fazla miktarda mahs' Pa Lord Kiçnere gönder- ma şu cevabı verdi vardır. diği telgrafta,kral tarafından — » İnhisarlar idaresi $ Hiçbir fırsatı — kaçırmıya- nhisarlar İ )k.ılıv.] ..uı.ı.;mhı ç vnkk):ılc eKğin T Süvnin olmükta ve harekâtının derin bir tesir hu- K üksek a sarlardan daha yüksek fiya sule getirdiğini, artık mütte- — Yunanistan da hazır ! ._kı'v.;vr.—w.vıym Seğ Ş fiklere taraftar bir balkan hü- LAİTT Ç SN kümetine Bulgaristanın ta: Çanakkale harekâtının Yu: Ekmekler 950 gram ruz etmesi teh wiq wh-mı(..ı ği ıv::: İ*;.“’,“G'.î,l*,““ J“ı hlwlrvw hep İzmit (Hususi) — Şehrimiz i ZM ER N3 de tek ekmek tartısı 1000 gran Çanakkale rekâtına iştirâk (Arkası var) d R a ada dolayı pi g—w T L-UAENU ALT GERRE I DEOİZIRİ V AERARERİRRİ ' PERERERİ İ TIRREIRİ GÜY AFREAREERİ SKU v dan 950 grama indirilm fiyat da 12 kuruş olmuştur.

Bu sayıdan diğer sayfalar: