5 Haziran 1941 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

5 Haziran 1941 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergeleci İbrahim | Yazan: Sami Karayel Hafız daha bir nara bile at- masmıştı. Fevkalâde sinirlendiği görülüyordu. Güreş ayakta sıkı Bir oyun kapma boğuşmasına müncer oldu. Hafızın daha ziyade hızlandı- ği ve hasmına karşı daha ziyade Hamleler yaptığı görülüyordu. Nitekim gok geçmedi. Hafız hasmına bir çapraz doldurdu ve sürdü. Yürük Ali, alabildiğine 'açtu ve nihayet bin Mmüşkülât-| da Çaprazı sışırarak — hasminın | zltına yatabildi. | Hafız hasmını altına alır al- maz künteledi. Fakat, künteyi İbirçok — kereler tazeledi ise de bir türlü hasminm kalçalarını “düğitamadı. | Hafız künteyi boşalttı. Sar- maya geçti. Burada da hasmını basamndı Boğuşmak çok sür - muı hasmını on beş ymmi dakika kadar altında tuttu ve nefes aldırmadı. Ali, bir türlü Hafızın altından kalkamıyordu. Nedeı sonra paça ile Ali kalka- Teci yerinden | da değildi. Xnşınk soyunduğu yere gımv Dek Hafız, I&wmyor- .n—ıwı!edüeıı _“—M “&_—_nçllglhiaük İbrakim gibi yenilmişti. Bu 'e de cabuk olmuştu. Bir Türtü| mukabele edememişti. Hafız, sinirinden yaptlıyacak- tı. En ziyade çırağından utanı- 'yordu. Usta, çırak yenik olduk- İarı halde güreş yerinden aymıl- dılar... Köylüleri ile beraber ö- küz arabasına binerek yola çık- tılar. Hiç kimsede neş'e yoktu. k AAraba sanki bir cenaze götü- Tüyordu. Deli Hafızın ağzını bı- ga acmıyordu. Suatlerce yol el , Kby ağaları da Deli Hafızın hatırını saydıkları için birşey söyliyemiyorlardı. Hafız, hatırlı 'bir adamdı. YARAMANARAAALARARAAARAAA Film Rejisörü VEDAD . ÜREL — Yeni bazı temsillere bizzat iştirak edecek * Şahir Tiyatrosu komedi sah- mesinde bundan bir kaç hafta €evvel (Kan) piyesinin baş rolü- nün film rejisörü bay Vedad Ürfi tarafısıda noynandığı — ve eserin büyük bir muvaffakıyet kazandığı hatırlardadır. — Bay Vedad. Ürfinin vaki olan bazı| davetlere hürmetle bu eseri şe- hir civarında -da üç sinemada | tekrar etmesi hakiki bir alâka uyandırmıştır. Memnuniyetle haber aldığımı- za ğöre bay Vedad Ürfi ay içinde Şehir Tiyatrosu ko- mmedi sahnesinde (Kasırga) ad- li büyük eseri de oynayacaktır. Bundan başka değerli film re- jisörümüzün nezaretinde — bir Zahne kültürü varlığı daha ya- vatmağa çalışan heyetin, şehrin muhtelif yazlık tiyatrolarında vereceği bazı *temsillerde — de bay Vedad Ürfi, gene umumt aarzulara hürmetle ve bir iki defaya mahsus olmak üzere ba- zı piyeslerin baş rollerinde biz- Zat görünecektir. San'at âlemi- miz için hakiki bir kazanc de- “mek 'olan bu temsillerin ne tür- Nihayet Hafız perdeyi yırttı ve söze başladı. — A be, hepten yenildik be?. — Tehey!.. Hem de çırak us- | ta beraber yenildik be?. — A bene uğursuz iş bu & lar be!.. Çırağı İbrahime de dönerek: — A be kızan!.. sün be?.. Ne düşünür- i küntecazı ben de ye- — Eloğlu bu be!.. Gördün mü nasıl dinlendirmeden aştı künte- yi be?, | —.. ) — Amına ben ağladım mı be? karırım bu kazığı Yürük Aliden bel., — Sön'de kazığını Kara Meh- metten çıkarmıya savaş bel, H.mun üzerine köy avabasın: da koanuşmalar başladı. Artık Deli Hafızın öfkesi — geçmişi Pehitvanliktı bu.. Yenmekte var- dı, yenilmekte... 'Deli Hafız, Törahimin gw.len | min dolu dolu olduğunu görü -| yordu. Onu Üzüntüden ve astı- | tir bu... Duha neler göreceksin kızan be?.. Kazma, be!.. Yalnız | Kara Mehmedi çıkaracağım diğte imin astarabı. bu: sözlerle | diner takımdan değildi. Onun | — Yenilmez çek fena şey- dir... Ne yapıp yapıp galip gel- melidir. Yoksa, ayağına kisbet - aö B ayet e — geldiler.. Tbrahimde güreş aşkı mağlübi- yeti üzerine göneceğine büsbü- tün arttı. Daha ziyade ihtiras- landı. Ve kendisine-daha ziyade itina etmeğe başladı. Deli Hafız, korkmuştu. Belki çırağının harsı kaçabilirdi. Mağ- lübiyet 1esınışı=uiııııa uğrar güreşten soğuyabilirdi. Halbuki torahim bilâkis mağ- | lübiyetten sonfa, daha ziyade | kendisine balımaza başladı. Deli Hafız, çırağının bu ha- E SPOR Futbolda'Avantaj Hakemlerimizin bu kaıdeyı Jâyikile- bilme- leri ve yerinde fatbik eîmelefı—iazımdıf Avantaj bugünkü futbol kai- deleri içerisinde inkâr edilemez ki Ofsayd kadar komplike bir| bahistir. Şimdiye kadar yapılan bir çok maçlarda; sporcular olsun, idaneciler olsun zaman zaman: — Ah hakem, bu avantaj da kesilir mi! diye feryadı bast- rırlar. Oyuncular da keza!. Hemen her müsabakada yüz- lerce defa tekrarlanan bu ke-| limenin, hakiki mânasını şü- mullü bir şekilde kavramış - ol- saydık, muhakkak ki her pozis- yonda ayni nidaları yükselt- mezdik. -Her hangi bir oyunu| idare eden hakem de emin bir| lisanla söyleyebiliriz ki; ancak | bizim kadar, yani lâyıkiyle bu | kaideyi — benimsememekte ve| ekseriya da ihmal etmektedir. Şunu bilhassa tebarüz ettir- mek isteriz: Bir avantaj, gol kadar — mü- himdir. Lüzumsuz yere bir çok düdük sesleriyle - müsabakayı durdurmak; ve avantajları kes- | mek heriki takımın ruhi haleti üzerinde göze görünür değişik -| dikler yapmaktadır. | Avantajın karakteristik — va-| sıflarını göylece hülâsa ettik - W | 1 ten sonra bu kelimenin ihtiva ettiği mânayı değil, futbol ki- tabındaki resmi tarifini izah et- meğe çalışalım. Bilhassa işaret etmek istedi- | ğimiz noktalardan biri şudur 1 — Avantaj ofsayd' gibi ti ve favul, yahut firikik gibi futbol kaideleri içerisine adam akıllı yerleşmiştir. İfrat ile tefritini ayırt - edemediğimiz ande* avantaj — hakemin ve o- neuların başına bela olan ve takımların haklı ve hak- sız galibiyet veya mağlühiyeti- ni tayin eden çok mühim bir âmildir, - | mişti. — A be kızan ne düşünüyor- sun be?.. Söyle bel, Hergeleci, nihayet — şunları | söylemişti: | — Ustn, Kara Mehmedi düşü- nüyorum... linden memnun — olmuştu. Ki çük İbrahimin istikbalde büyük bir pehlivan olacağmma kani ol - muştu İbrahim, hakikaten itina ile kendine — bakıyor idmanlarını muntazam 'yapıyordu. | Deli Hafiz, daima büyük gü- reşlere giden bir pehlivandı. A- yadan iki ay geç şti. Üs- küpte büyük bir Deli Hafız, çıra rak doğruca Ü: küp tuttu. Usta ve çırak Üskübe geldiler.. Yolda gelirken Deli Hafız,| hep Yürük Aliyi düş du. Hergeleci de Kavalalı Kara Mehmedi kalbinden çıkarmı -| yordu. Hergelecinin eline * Kavalalı | Mehmet geçerse onu hemen bir elde yenecekti. O derece hırslı idi. Deli Hafız da ayni hırsla ma- lüldü. Deli Hafız yolda çırağına sormuştu : — İbrahim, a be lazan ne dü- şünüyorsun be?.. — eeei İbrahim —susmuş.. ustasına düşüncesini söylemekten utan- mıştı. Hafız Bualini tekrar et- — Bakalım Üskübe gelecek mi! 5. — İnsafah gelir!.” — Ya, bir künte daha yer- sen — A be usta, elime geçerse orasını Allalı bilin.. , » » , Dedi. a Hafız, çırağının bu düşünce- sini takdir etmişti. Üskübe gel- dikleri zeman Kara Mehmedi de Yürük Aliyi de orada buldular. Usta ve çırak sevinmişlerdi. Hasımları Üskübe güreşe gel- mişti. Kazıklarmı çıkaracaklar- di. Nihayet, güneşler başladı. İlk güreş deste olduğundan küçük İbrahim kisbetini giyip kazan dibine çıktı. İbtahim hıza gel- miş bir koşu hayvanı gibi, ol- duğu yerde'duramıyordu. Bir an evvel meydana çıkıp Kara Meh —erlir. ensesinden yapışmak. is- tiyordu. (Arkası var) “Avantaj kaldesi ” Bu kadar mühi molmakla beraber neden- se kendisine nazariyatta yani kitap sayfaları avasında fazla bir yer verilmemiş, daha doğru- su kendisine münasip bir köşe tahsis edilmemiştir. Bunun niçin böyle yapıldığı - ni münakaşa edecek değiliz. Bizim münakaşa edeceğimiz | taraf; avantaj kaidelerini lâyı- kiyle bilmediğimiz için bir çok mağduriyetlere sebep oluşumuz- dür. Nasil ki dünyayı disipilne e- | den kanunlar dahilinde zama -| 'nın Mecburi değişikliğine ve se- | nelerin verdiği tecrübelere gö-| re hakemlere bazı haklar tanı-| niyorsa bu avantaj kaidesi için de hakemlere vüsi salâhiyetler | verilmiştir, * Meselâ: — Bir gol vukuunda, hakem da- ha evvel ceza sahası dahilinde | topu eliyle oynayan ibir oyuncu | aleyhine penaltı vermez. Çünkü buradaki sayı mute-| berdir. | Hakikatte futbol kavaidi u- | mumiyesinin ahkâmına - binaen ve 12 inci madde; mucibince bu- rada bir vuruşuna hük -| metmek lâzım sade, hakem a- vantaja istinat ederek bu golü sayar. ! Hatıra bir sual gelebilir: — Acaba gol muteber olma yıp ta penaltı gekilse daha uy-| gün olmaz mı? Hem kitap t:ı bunu âmir değil mi? — Hayır. ı — Çünkü sayı ibir defa vaki olmuştur. Ceza vuruşunun gol olmaması ihtimali binde'bir bile olsa mevcuttur. Bu itibarla ha- kem kaideler — hilâfına fakat yerinde bir kararlarsayıyı kabul_ edip cezayı veremez. (Sayfa 5 sülun T de) | kuvvetine sahip olanlar alabil HARP VAZİYETİ 'Mide meselesi (Baş tarafı 1 inci sayfada) | kikti bir tezahürüdür,, diyor. Bu bâdirede de güdülen da yaşamak kaygusundan doğı Avrupanın hemen her T İeketi deniz aşırı küre parça rından inmekte idi. Şimdi, | bu yollarda çıkarılan engelleri kırmak, e varmanın en| emin çaresi diyo kabul edilmek-| tedir. ' * Bütün bir Avrupa yarım ada- da tesis edilen nizam da, m selenin halline doğru geniş bir a- dam atmaya imkân verme: . Bilâkis burada büyük bir müs- tehlik kütlenin ıztırapları artt rilmıştır. Avrupaya hayat te- min eden vasıtalar batırıldıkça harp sonu da bu bahtsız ya bir refah vadetmi: 5 burada kimsenin Şşüphesi yok- tur. Topyekün harp, bütün bir muharip mamleket hayat kay- naklarının kurutulmasını istih- daf ediyor. | Beslenemiyen bir harp, felâketlere sürükliyebilir. Dün: kü cepheleri hinterland yaşatır di. Bugüngü harbin dehşet artırmak — istiyenler, i cihanın kaynaklarına. baş vurmak ıztıra- rındadırlar. Her teveccüh ettiği istikamet te zaferler yaratan büyük ordu, artık pişgâhına dikilen denizle- ri aşmak, nerede yakalarsa, has| yanı yenmek — mecburiyetlerine| düşmüştür. Akdenizin iki kapı- sı, bu yaz harekâtının iki önem-| li hedefini teşkil ediyor. Hayat sahalarına ileten bu iki şehrahı | açmak ve hasmın can damarını koparmak! İşte harbi kutlu bir| sonuca götüren plân! Denizlerde muvalfakiyetin zâmini, hâkim bir donanmadır. | Denizaltı faaliyetleri, hasmın ikmal yolunda emniyetsizlik havası yaratmıştır. Fakat, teh- likeyi göze alan kervanlar, hat- tâ Akdenizde seyrüseferlerinde | devamdadırlar. Takviye akıp gitmektedir. Taarruz hazırlıkları — gören,| sıçrama tahtaları kuran ordu Afrika ve Asya yakalarına bü- yük kwvvetlerle atlamak muvaf fakiyetleri elde edebilirse, — kı- taları birbinine emniyetle bağla- miş ve harp mapkanizmasını ışJ letmek üzere menbalar da edin- | miş olur. Asri harplerde motör çok mühim bir unsur olduğuna gö- re, ilk'düşünce yılda en az 14 milyon ton benzin tedarikidir. Akdeniz kıyıları, mavi Nil boy- ları çok verim temin edebilirler. Ancak, harekât ilerletilmedikçe harp cihazına düzen vermek ko- lay değildir. Musul petrolleri 4 milyonla bu ihtiyacı - karşılıya- maz. “İştiha, yerken — gelir!.,, Teşebbüs daha ötelere, hattâ| zengin — kaynaklara doğru da| götürülmek zaruri olur. | Akdenizden Büyük Britanya-| nm bel kemiği geçer, Yalnız| Manş müdafaası, bu taşkınlık- ları önlemeye yetmez. Ameri- ka Kızıl deniz ikmal yoluna| yeniden 50 vapur tahsis etmiş.| ti. Milyonluk orduların harekâ- | tan intikal ettiği sahnslerde is-| tihdamı bahis mevzuu olursa, o| zaman, Hoverin dediği gibi, 40 milyon tonu harekete geçinmek | gerekir. Almanya, merkezi vazıyetin- den istifade ederek, Avrupanın | dört bucağına ordular - kaydır-| makta güçlüklere uğramadı. Bu harbin çok uzak hedefli ol duğ nu1 tasarlıyanlar, suyunun nerelerden geldiği derpiş etmek — mecburiyetindi dirler. Afrika yakasındaki 0 dular gerisinde denizler dir. Asyanın derinlikl lacağı kabu ledilen ondul: hareket üslerinden U ye ve ikmalden mahrum ka İacaklardır. Deniz, mua dular için hayat Ücra illerde muka terkedilen orduların ran olduğuna şahidi. Hal tanda savaşan imparatorluk or- duları 13 bin mil uzaklardan da| getirilmişlerdir. Bugünkü har kâtı cihan haritaalrı — üzeril pergerle de incelemek in gibidir. Facia, cihanşim Harbin neticesini büyük enerji menbalarına ve yenilmez sinir| o de lderatlarına beti hus cektir. Ve bu harp daha yıllar-| ca sürecek, bütün beşer kütlele- ri bu ıztaraplara katlanmak 1z-| tırarına düşeceklerdir. Kat'i| meydan muharebesine - gelince, Atlantikte'mi, Adrika veya As-| yada mı? Bunu kestirmek im-| kânsızdır. Fakat, muhripler, ne | deolsa, ana yurdlarından kuv-| vet almaktadırlar. Harp te bel-| ii burhlarda aana orenaktir. Pa kat, acaba içtimaf maraz tedavi| ş Emeki Generabaii 'İhsan'a son cevabım (Baş tarafı 1 inci sayfada) | ğınız gibi o zaman henüz ne wekil, ve ne de İcra V Heyeti reisi — bulummuyor! | O taril Bay Hüseyin Rauf | Türkiye k Millet Meclisi reis vekili idiler. Şimdi muhterem karilerimizle hep beraber Ebedi Şef Atatür- kün, Türk nesillerine mukaddes kitap olarak bıraktığı nutkunun emekli General Ali İhsan Sübis hakkmdaki yazılarım okuya- lm. ; “Burada, — bilmünesebe — bir| noktayı kaydetmeliyim. Ordula- | rımızdan birinin, ikinci ordunun kumandanı elyevm Şürayı As- keri âzasından Şevki Paşa h retleri idi, Birinci ordumu: kumandasını Maltadan - gelmi olan İhsan Paşaya vermiş ( İhsan Paşanın, kendisini divanı | arbe kadar isal eden n.ıbcc:ı ve harekâtından dolayı or- du kumandanlığından uzaklaştı- | rılması lâzım geldi. — Filhak Ali İhsan Paşa, ordunun inzıba- | tını ve idarei umumiyesini çık-| | maz hir yola düşürecek surette bir hattı hareket takip etti. Me- selâ ordusunda madun kuman- danları, mafevk kumandanlara itaatsizliğe sevkedecek vaziyet- ler ihdas etti. Meselâ, anbarları- nın mevcudunu, günlerce haber vermiyerek, ve haber verdirmi- yerek, umumi iaşe buhram hü-| kümferma olduğu bir sırada an- | sızın anbarlarının mevcudu kal- | madığını ve açlık tehlikesi bu-| | Junduğunu bildirdi. Madun kumandanların itaat- sizlik ve vazifesizliğini tervie ve teşvik sistemine dahil olarak, ordunun itaat ve hissi vazifesile | oynıyacak kadar entrikaya müs- teit olduğu kanaatini hüsıl et—* tirdi. Ali İhsan Paşanın mahsüs 6-| lan evsafı farikasından başlıca- tün ordusuna, ehemmiyetli-chem miyetsiz her işin ve her karas Tın ancak İtendi tarafımndan ve- rilebileceğini telkin ederek, bü-. tün ordusunda, valnız kendisi- nin sahibi kudret olduğumu zan- nettirmek. - Büyüklerine müte- fevvik olduğunu herkese isbât etmek endişesinde bulunmak, büyüklerinin genek resmi iş ve gerek hususi hattı haneket tainazarından itibanlarının kün olmasını araştırmak. Muha- rebe noktainazarından tedbirde isabet ve âsapta kuvvet cihetile kendisini tecrübeye fırsat bulun- mamış olmakla beraber bu hu-| susta anlaştlan karakteri şu idi: Herhangi bir ademi muvaffa- kiyeti behemehal — madununa veya mafevkine yüklemek imkâ- nını dalma-düşünmesi. İhsan Pa- şa, rıfk ve nezaketle muamele- | den daha ziyade-sert ve nesmi muamele ile istihdam olunmağı| lüzumlu gösterir. Ali İhsan Paşanın tabiat ve ahlâkı hakkında erkânıhanbiye | reisi olup istifaya —mecburiyet| hisseden Kaymakam Halit Be- yin (bilâhare Kastamonu mebu- Su olmuştur) garp cephesi ku- mandanlığına verdiği 20 künu- nusani 338 tanihli resmi bir va- porunun bazı fıkkalarını aynen arzedeceğim. Halit Bey Harbf Umumide, Irakta da Ali İhsan Paşa ile beraber bulunmuştu. Bahsettiğim raporda şu cümle- andanım — Ali İh stlerinin geldiği gü denberi madun kumandanla ni ve-şevk ve vazif n ve cereyan eden muharebattan müsteban — buyurulmu, ve cej hissettirece kul bir muhal benlik kokt lea yarışıma £ takdir ve hürmet ett 'gâhmiın nüfuzunu —aza âk istediğini işrab eder h hattı hareket takip etmesi, be cidden düşündürdü ve müteesşir etti, Muamelâtını im n nisbe- tinde tadile çalıştım. Fakat yine | büyük bir fark görmedim. | u hissedilen m kâin; i Ce Ahlâkında mündemiç teferrüt daiyesi, hırsı şöhret, fartı haset son derece kir hedbinlik saika- sile baş olmak istediği, muame- lâtından ve madun kumandan- lar yanında nifakcuyane sözle- | zinden istidlâl olunuyordu. 11 inci fırka kumandanı ... isti- famı işittikten-sonra bana mah- vemane gifahen | Ali İhsan Pa-| şanın Maltada iken halâsı için Perit Başaya mektuplar yazdı-| ğını ve alenen İngiliz mıımx.m-W ni kabul için saatlerce kendi.mu- | | hasredilmiştir... Her muxaffaki- | Karısımı vacehesinde beyanatta ve müna- | kaşalarda bulunduğunu) söyle- di. Bu ifadeyi hattı hareketine| İ nazaran calibi nazar buldum. Mi lundan gelen bazı ev eye, cepheden geleni madu- | ynen tebliğ ederek itl madı* mütekabil hislerini rahnedar et- | mek tarzı hareketi de, ayrıca calibi hazar buldum. Meselâ yh Elvan dağının ziyaı hak-| ndaki muhaberatın aynen be- şinci kolorduya ve beşinci kolor-| dudan yazılan bazı - raporların | aynen cepheye yazılması gibi, | buna rağmen mezktr hâdisenin mes'uliyetini, beşinci kolordu kumandemma tahmil etmesi ve müşarünileyien cepheye — şi-| küyette bulunması şimei âmiri- | | yetle kabili telif değildir. Tevkidi Efkâr gazetesinde neşrettirdiği menakıbi meyanın- da Mütareke tariltinden bir gün evvel Musul cenabunda, (Şirkat) | da esir olan Dicle grupumun se- bebi esaretini-de yalnız o zaman grup kumandanı olan (şimdi Sark cephesinde fırka kuman- dam imiş| Kaymakam İsmail | Haklu Beye atfetmesi de bu ka- | rakterine daldir. Dicle gurupu, (7, 9, 48, 18, 22 inci alaylarla avcı alayından| | mürekkepti. Bunlurdan başka, ayııca beşinci fırkadan 13 ve 14 üncü alaylar da lolma lokma e- sir verildi. Mütarekeden bir gün aati : GEDGNN dsişinim aü ve- rilmesi, 50 kadar topun ziyar, hakileatte kendisinin hal ve v: ziyetn mamafik olmuyanak ver-| - reke olacağı malüm idi. Grupa | | (Kiyare) mewzüne -gekilmek için direktif — verilseydi, Inşhzleıu grupu esir değil, mağlüp bile e- demezlerdi. Besinci farka da iltihak edebilindi. Mütaneke ol- duğu zaman esir olan sekiz. pi-| yade alayı elde bulunur we Mu- | sul da bizde kalındı. Fakat sefil bir düşünce mantığa. galebe çal- miştır. Menakabinde, Dicle boyunda- ki bütün muwaffakiyat ve (Tav- zend) in esaneti şerefi, nefsine, yeti nefsine hasrederek neşri-| yattan maksadı, efkârı umumi- yeyi iğfal suretile şühret ve mev| ki'temin eylemektir. Meşahirin | menakibini neşretmek, millette tefâhür hislerini idame eder ve Tâzımdır. Fakat tarihin mes'ul edeceği zevatım harekâtım me- fahir maeyamında ziknetmek, ta- Tihi lekeler ve ahfadı yanlış-ke- | nantlere sevkeder. Alısi hakie esiri harpsiniz| em- zini altlığı zaman © müteazam paşa hazretleri, Sincar çölünü geçerek Nuseybine gitimek general (mareşal) dan bir tez- kerei resmiye-ile muhafız olarak iki zırhlı otomobil istedi. Ve bun larm himayesinde Âsır Beyle (elyevm Müdafaai Milliye vel leti müsteşar muavini Âşır Pa« şadır) beni Musulda bırakarak Ni ine gitti. Aşair nezdinde hükümetin nüfuzu Mmânevisini de kardı ve bu hali görenlerin viedam sızladı. Muhafızsız Zaho tarikile gi vari alarak çölden Halepte İngiliz gşahsı için trı 5 Ve yolda hakarete maruz olm: Ması için trene muhafız vazedil- mesini talep etmeği de unutma- dı. İcabında hayatının ve rahar tımın muhafazası için şerefi mil- liyi unutan paşa hazretlerinin ahlâkına misal olmak üzese ba- lâdaki vekayii zikrettim.....Sabık kumandanıma hoş görünmedim.- Çünkü; hırsını tatmin etmedim. ve meddahlığında bulunmadım... Millet, milli orduyu teşkil eden ve zaferler kazanan büyük ku- mandanlar gibi necip Trublu, hüsnüniyet sahibi rehberlere, kumandanlara muhtaçtır. Ordu ittihadın ve âhengin bozulması- na, şevki vazifenin tenakusuna- hâdim olanlar, dâhi olsalar, mu- zır birer şahsiyettirler. Ben çe- kilen emekleri bildiğim... girişi- len mücahdede muvaffakiyeti arzu ettiğim için, - namusuma ve — mukaddesatıma kasemen garaz ve Ivazı tahtınd'ı olmiya- rak - bu maruzatıma cüret et- tim. İranda, Kafkasyada uzun müddet yaverliğini yapan (şim- di birinci ordu harekât şubesi müdürü) Binbaşı Cemit Bey, son günlerde bana liyi ki Ali İhsan Paşa harekâtı milliyenin hidayetinde Anadoluda -bulun - madı. Maltada bulunduğu iyi-ol- du. Aksi halde mutlak aykırı bir hareket takip ederdi) dedi. Karakterini pe kiyi bilen Cemil Bey doğru söylemiştir.. Cenabı Haktan ( Mârı serma dideye rab- bim güneş göstermesin) temene niyatında bulununuıı.,_ ebilirdi ve yahut sü- gidebilirdi. İşte muhterem karilerim e- mekli General Ali İhsan Sâbis'in Musulu nasıl verdiğini ve İngi- lizlere sureti dehaletini ve en ni- hayet generalin İstiklâl müç delesindeki hizmet portresini Hibedi. Biyük Saf Atatikkün çok müsamahakâr ağzından ve kendi erkânıharbiye reisinin ra- porundan öğrenmiş oldunuz. Milli tarihimize geçmiş bulunan bu vesaik üzerine emekli Gene- ral Ali İhsan Sâbis hakkında bence artık söylenecek tek bir söz kalmamıştır. « Bursa 31 mayıs 1941 — ! Cevad Albas GÜRER ADLİYEDE |3 seneye mahküm olan bir katil — suçlusu | Bundan bir müddı lenin Kumbaha mev alacak yüzünden kavga ettikleri sınada başına sopa ile vuran Tevfiki bıçakla. kalbinden yara- hyarak di lan Ali ağlu Ahmet Gülün bi- rinci ağır cezada Mmevkiyfen gö- rülen muhakemesi dün netice- lenmiştir. Ahmet Gülün bu k bit olup 18 seneden rılması lâzım gelmiş ise de ölü il'e tahnikâ- fettiği ve başına cinayet tarihinde Ahmed-Gülfün 1 bitirmemiş bulundu - bası Mustafa nat öden nek aya- .Jı_ı kasdile yaral nın Ccezası Kumar oynadığı ve evine b: madığı için kendisini eve alme- dığından karısı Hayganuşa muğ ker olup ertesi sabah yolunu.ke serek hıçakla ağır surette yara- lyan Onnik oğlu Artinin bi ci ağır cezada mevkufen görül- mekte olan muhakemesi dün karara bağlanmıştır. Onniğin — öldüm kasdile| Hayganuşu yaraladığı sabit gö-| rüldüğünden 18 seneye mahki miyetine ve bu kadının kendi| karısı olması dolayısile de - hu cezanın dörtte biri kadar ant - tunlarak 22 seneve ihlâğına ka- ayni zamanda * Yurtta Sabah Çeşme sahillerin- de bir ceset bulundu İzmir (Yeni Asır) refikimiz« den — Çeşme kazasının Çittlik köyü mıntakasında Tekneburun sakilinde hir ceset bulunmuştur. Bunun bir hafta evvel boğula- rak denize atılan bir rum olduğu anlaşılmıştır. "Panınmaz bir ha- le gelmiş olan cesedin üzerinde siyah elbise, Pize limanında et- afa dağılan ve geçmiyen para- larımızdan bir-a ruşluk banknotla bir adet bin rublelik rus parası bulunmu sın. hün viyetini tesbite yarar hiçbir kâ« ada tesadüf edilmemiştir. Sivasta et vevzladı 8 (Husus) — Belediya şehrimizde u etinin 3: Sivas, encümeni ta olan ki etinin 40, da etinin üzerinden satılmasına karar vermişi Ticaret edası ka- za bütçeleri Sivas 3 (Hususi) miz Ticaret ve sanayi oda: bağlı kaza mümessil âzalıkları- nın 9di yılı bütgeleri Picaret Vekâletince tasdik edilerek gön. seler seböp Hayganuşun koca- sına kapıyı agmaması oluşu ce- zanın 14 sene 8 aya indirilmesi- ne ve nihayet tahrikin ve te « hevvüre teşvikin kadın tarafın- dan yapılmasına binaen de lüç- te hisinin tenzili ile © şene 9 ay, 10 gün mahpusiyetine - ve Hayganuşa . 100 lira tazminat ödemesine karar verildi.

Bu sayıdan diğer sayfalar: