11 Haziran 1941 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3

11 Haziran 1941 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazanı 'Komitacı Aşkı | * MURAD SERTOĞLU W' 3 E#Bana yalnız aşktan bahset! Aşkımı- n 'ötesi o kadar karanlık ki onu dü- fünmek bana yeis ve hüzün veriyor,, Fetrika No. 46 ZAmma uyuyordu. Dağınık — si-| iyah'saçları arasında solgun yü- xil'o kadar ince ve o kadar has- kas:görünüyordu ki, Cevdet bu İüzel manzarayı seyrederken İayri ihtiyari heyecana kapıldı- İni' hissediyordu. İy Bu genç ve ateşli kız artık - nun olmuştu. Bir saniye bile hatırından geçiremediği bu şey| ihakikate inkılâp etmişti. O ne| İheyecanlı, o ne ulvi ve ne büyük İbir aşk gecesi idi. Bir anda en İbüyük bedpahtlıktan en büyük sandete eriştiğini hissetmiş, son- Ta yine uçsuz bucaksız hedbinlik uçurumuna yuvarlanmıs derken | yine ufukta ümit şuleleri belir- Mişti. Cevdet düşünüyordu. Şimdi| e yapmalı, ne şekilde hareket letmeli idi? Aklından bin bir proje geçiyordu. Kendirile An- Ha arasında mevcut kalm — du- jvarları nasıl yıkdbilir. ve haki ikaten bütün — kalbite, bütün Mevcudiyetile kendisini bağlı hissettiği Annaya nasıi ebedi- yen malik olabilirdi? Acaba bu imkân dahilinde mi bulunuyor- du? Diğer taraftan içinde büyük bir üzüntü de vardı. Annaya © yaptığı bu işten dolayı kendisini vicdanen suçlu bulu- P yordu. Onun zâfından istifade etmiş sayılmaz mı idi? Bunu niçin yapmış, bu tamir edilmez suçu niçin ve nasıl işlemişti. Fakat bir defa olan olmuştu. Cevdet ses çıkarmadan sürat- le giyindi ve dairesine gitti. O, bilhassa Annanın göstereceği aksülâmeli merak ediyordu. Her halde o evde yökken uyanacak olan Anna nihai kararı verecek- ti. Ya çıkıp gidecek, yahut ha- kikaten kendisini seviyorsa ka- Tacaktı. O zaman ne yapacaklardı? Bu gayrimeşru aşklarını her göz- den gizli -sürdürüp gidecekler- Ti idi? Buna imkân olmadığını biliyordu. Binacnaleyh müsbet menfi süratle bir karar vermek lâzım geliyordu. Cevdet eğer |/ Anna çıkıp gidecek olursa bun-| dan sonsuz bir teessür hissede- ceğini-de anlıyordu. | Ah, bu aşk ne karışık bir mu:- | amma idi? İşin içinden nasıl çıkabilecekti. Öğleye kadar durmadan ça-| lıştı. Zihnine gelen şeyleri u- nutmak için kendisini büsbütün | işe yermek istiyordu. Fakat bu kabil değildi. Zihnine saplanan | bu meseleyi halletmeden rahat edemiyeceğini anladı. Öğle vakti | koşar adım eve döndü. Kapıyı a- | çarak yukarı çıktığı zaman A: nanın yemek odasında kendi ni beklemekte olduğunu he canla gördü. Şimdi onun aksülâ melini bekliyordu. Anna ken - disine itapta mı bulunacak, yok sa aşkında sebat mı gösterecek ti. Anna Cevdeti görür görmez| ayağa kalktı ve kendisini genç zabitin kolları arasına attı Duıı* madan, sanki uzun bir zaman-| dan beri kendisini görmemiş gi- | bi yüzünden, gözünden öpmeğe | başladı. Cevdet de ona mukabe- le ediyordu. Nihayet ayrıldılar, Cevdet , ninle konuşacak mühim Dinle n-| meselelerim dedi. — Dinliyorum Dün gece sana karşı müt- | hiş bir hata işledim. Tamiri| imkânsız bir şey yaptım | Annanın k birdenbire | Çatıldı. Gözleri mağmumlaştı Beni sgevmiyor musun? — Hayır Anna! Böyle bir şey söylemedim. Seni maalesef se var beni! ları viyorum. Evet, mantığımın bü- | W yacakları anlaşılır anlaşıl vetine rağmen şeni » yarımada tamamile tahliye e- diğimi anlıyorum, dilecek, yahut burada kalan O halde? V) askeri kıt'alar açlıktan ölmek Fakat biliyorsun —Anna? | ğ) !© teslim olmak şıklarından bi Bunları bana söyletme! Ara- ğ "iri tercihe mecbur kalacaklar- Te DA a “X & dr. Diğer taraftan İngiliz filo- imaz duvarlar olduğunu biliyor- Bunun İst uywluü,ırh' İDe.VAFA sun. Bu aşkın sonunu — düşün HUN Telltnn ek bana büyük yeis ve ıztırap | Ça Yecek kadar büyük olacaktır SA e e | Farzedelim ki biz filonun Bai na bunlardan bah-| 49 Marmaraya geçişinder ari Betme! A yalnız. aşktan, G bir semer edeceğiz. Yan Geliboludaki Türk ör mu: endi aşkındı VE evginden |€ BeKları ( emet l is- — Ah, mümkün olsa da di- ERARFU K, GKO mağımdan bu fena düşünceleri söküp atabilsem. Mümkün olsa- da — bunları düşünmüyorsun. Fakat.. K Yiğkusi tetini Güşüzimek | beni de korkutuyor Cevdet, Bu aşkın bana aslâ saadet getirmi- yeceğini ben de biliyorum. Bu-| nu ben de anlıyorum. Hiç bir çı-| kar yol olmadığını ben de - gö-| rüyorum. Fakat başka ne yapı- labilir? Elimizden ne gelir? Hiç! — Ben senin kadar - bedbin değilim Anna. Ufukta küçük de olsa bir ışık görüyorum. Anna, iri siyah gözlerini Cev-| | detin gözlerine dikti. Hüzünlü bir bakışla uzun uzun - baktı. Başını salladı: | — Hayır Cevdet! Kendini| beyhude yere zorluyorsun. Hiç| bir ümidin olmadığını sen de| biliyorsun. Yalnız bunu söyle -| mek istemiyorsun. İnl etme- ğe çalışıyorsun o kadar. Aşkı-| mıizın tenfadi etmesi için hiç bir | ümit yok. — Dinle beni Anna! Eğer| sen beni hakikateh seviyorsan, eğer bana karşı beslediğin aşka | mukabil bazı şeyleri feda etme- ği göze alırsan — Seni şeviyorum Cevdet. Buna inan. Ve yine itiraf ede- rim ki içimde, sana karşı duydu ğum büyük bağlılıktan, büyük | aşktan daha kuvvetli hiç bir his kalmadı. Bir saniye kadar sustu. Sonra | ilâve etti: | — Hattâ, o kadar — kuvvetle| ğli olduğumu — zannettiğim | idealim bile bana artık gülünç gelmeğe başladı. Bu sözler üzerine Cevdet Annayı birdenbire kucakladı: — Anna! Sevgili Anna! diye mırıldandı. Beni sahiden o ika- dar seviyor musun? — Evet! Seni sahiden o ka- dar çok seviyorum. — O halde işler çok kolay- laştı. Benim karım olacaksın! — Karmn olmak mı? (Arkası var) Fakat bir hüküm vermeden evel bazı hâdiseleri iyice - ölç- mek lâzımdır. Evvelâ, bu yüz. den geç kalmak ve bu yüzden Alman denizaltılarının yetişme- sine sebep olarak gelecek teh- likelerle karşılaşmak; — sonra ordunun uğrayacağı afır zayi- at - en aşağı bu 5000 olabilir - Üçüncü mesele de bir kara ha- reketinin. muvaffakıyetsizliği - nin denizde uğraştığımız bir kaç eski harp gemisi zayiatın- dan çok ağır olacağıdır. Dördüncüsü: Şayet biz, hât- tâ Kilitibahir mevkiini elde et- sek ve oradaki düşman kuv - vetlerini mağlüp eylersek bile Asya sahilindeki istihkâmların faaliyetine sed çekmiş olmıya- ve sizin için bugün ba: müşkülâtı teşkil eden mayn h tehlikesi, Çanakkalenin altın- da yine aynen mevcut ka caktır. “Bu tehlikeler karşısında tamamile bahri bir taarruz ha- reketinin ümitleri bakidir. Bir İngiliz filosunun Marmara de nizine girişinden doğacak mâne- vi tesirleri küçültmemek ve bu bu filonun mahrukat ve mü- himmat ihtiyaçlarını nasıl te min edeşeğini izam etmemek lâzımdır. Yetfer ki bu filo Türk. Alman harp gemilerini imha edecek küdrette olsun. Gelibo- lu yarımadası, bizim filomuz Bolayır berzahının iki başımı tutunca tamamile tecrid edil- miş olacaktır ki Çanakkale filoyu tevkife muktedir ol Pek muhtemeldir istihkâmlarının mi- | de de Reich'in deniz kuvvetleri ARAAARARAAARARRARARAAAANA Şimdi söz sırası Almanların ,.. ($ roenland sularında Amoı—i—w. kalılarla “Almanlar ara- ) sında ilk çatışma, bir hâdise nı_w du: Bir Amerikan — muhribi o | sularda faaliyette bulu: bir | | Alman denizaltı gemisine b>m-| balarla hücum etti. | Bu haberi veren (Nevyork) | mahreçli ajans telgrafnamesi Amerikan bombalarının tesirile Alman denizaltısının batıp bat- madığını haber vermiyor amma | bir Alman harp gemisine bir A-| merikan harp gemisinin deniz bombalarile hücum etmiş oldu- gu - şayet haber doğru ise -| ““Nüpş MAD bi tahakkuk eylemiş bulunuyor. —| b"';îf"ı;':dî“î::;_âğb'm"'kı;'“şî_ Şimdi ne olacak? rei! | Jayarak unutulduğu inziva kö- Bir destroyerin bir denizaltı gemisine bombalarla hücum e- dip onu batırmaya teşebbüs et- mesi her halde hasmane bir ha- rekettir. Halbuki Alman deniz kuvvetleri başkumandanı Ami- ral (Raeder) Amerikan harp gemileri tarafından Alman ban- dırasına yapılacak hasmane ha- reketin mukabele göreceğini da- ha beş on —in evvel söylemişti. | Şu halde Amerikan dostroyeri- nin hasmane hareketine Alman- lar da mukabele edecekler de- mektir ki, bunun da mânası Bir- leşik Amerika hükümetleri ile' Almanya arasında harbin baş-| lamış olacağından veya başlıya-| cağından başka ne olabilir? Belki Almanlar bu “kör körü- ne parmağım gözüne,, taarruzu görmemezlikten gelebilirler! di- | yeceksiniz. Mümkündür, fakat bu takdir- radda kemal ve zeval! - Dıvaıı edebiyatının rükünleri düşünülünce bunların arasında derhal “Nef'i,, akla gelir. ne kılsalar ona şâd,, bir hayat geçirmiş; ne Baki gibi - kazas- kerliğe yüksekdiği halde linmesinden de Nedim gibi kadirşnas bir ve- zirin cenahına — sığımarak uzun seneler âsude bir hayat sür- müştür. Erzurumda Hasankaleli Naf'i bir fırtına gibi gelmiş, gök gibi gürliyerek, yıldırımlar yağdıra- rak geçmiş gitmiştir. Drglef'inin yaşadığı devir Os-| mânlı tarihinin en gürültülü bir | devri idi. İsyanlar, ihtilâller, harplerle dolu idi. Bu büyük şa- çıkmaz ilk irade olarak sadaret kaymakamı Kasım Paşaya: “Sen ki Kasım Paşasın. Ba- | ben dahi tahtı saltanata cülüs desin. Bir fesad olursa senin ba- | şını keserim,, diyen Birinci Ah- medin zamanında tanınmış, genç | Osmanın saltanatında parlamış, başbuğunun mutantan, meydan okuyucu sözlerinden, o kat'i beyanatından sonra bu gerileyiş, yurdum duymazlık : — © perhiz ne idi, bu lâhana / yal uğramıştır. tuşusu ne? Sualile karşılanmaz Y inara TAhmed, sert — şedit, ae İ xan dökücü bir padişahtı. Teh- Hâdiselerin baş Gdöndürücü didini ikada kadir olduğunu de- bir süratle teakup ettiği şu gün- | falarla isbat etmiştir. Hattâ hu- lerde birtakım sürprizlerle kar-| zurunda boğdurduğu Derviş Pa- şılaşmamız çok mümkündür. — | şanın daha ölmediğini görünce | hançerini çekip sadriazamı elile | öldürmüştü. inci Ahmet, Kromvel gibi | biribirine zıd tabiatleri nefsinde | cemeden bir adamdı. Eelile adam öldürdüğü halde bazan ufak bir A. C. SARAÇOĞLU Krem kazanı tutuştu Tahtakalede Ketenciler hanı- nin 31 sayılı odasında Kâmil| Hota ait krem imalâthanesin - de hava gazı ocağında kayna - tılan krem kazanı tutuşmuş ve yanmağa başlamışsa da itfaiye tarafından söndürülmüştür. zaptedemezdi. Ondan sonra me- aliye meyyaldi. Şiiri sever, hat- tâ kendisi de şiir yazardı. Buy erse can meşâmına faslı bahârdan ' DÜNYA HAR “kadri- | nin ancak sengi musallada,, bi- | şikâyet etmiş, ne | ir on dört "yöşmada tahta Çıkar | | bam Alalh emrile vefat etti ve| eyledim. Şehri muhkem zapte- | Dördüncü Muradda kemal ve ze- | vak'a karşısında göz yaşlarını | i—“**iına gibi geçen bır Şair NEF "W Birinci Ahmed zamanı tanındı - Genç Osmanda parladı - Dördüncü Mu- , Kasideleri - Meşhur *behafiyesi - Fikir ve kelıme hucumu - Nef'ide ahenk - Fahriyeleri - Hicivleri - Gürcü*Mehmet sax, Kirli Nigârın bir beyti - Sihamı kaza - Netf'iye 'yakışan bir Oiom YAZAN ULUNAY| Murgan sedası gelse yine — | | muzgârdan gibi rakik gürleri; Âriyyettir saltanat, servet vücut cümle fenfi |. Geldi şimdiden hüda bilir bu P devletten gınâ gibi #amimi beyitleri vardır. Bu müsrif, şehvete - mağlüp | ve son derece suiistimal yüzün- | | den yirmi sekiz yaşında vefat eden padişaha Nef'i çok parlak kasideler söylemiştir. Hattâ di-| van edebiyatında kaside söyle- | mek hususunda kendine açtığı | en parlak yol Birinci Ahmede | | yazdığı kasidelerle başlamıştır. | Gemşidi kâmuran ki suvar —| olsa rahşma | X Dâra tatar rikürbını Hüsrev | İnan verir| yolunda yazdığı kasideler gerek hayalke, gerek âhenk itibarile | zamanının şairlerini fersah fer- | sah geçmiştir . | — Nef'i kasidelerinde mevzu u-| sulü takip ederek duadan eyvel: | Çok devletinde şairi sahir şesinde “ne verseler ona şakir, | paşa , t n—ıoıvmınmıugmı- ce medhi evsafa Beninlnhımuhuıohıınel Firdevsi, ne Hakâni |* Ne Vessafım ne Firdevsi o mu'ciz güyi ma'nayım Kit ta'birimle suret kesbeder ahvali vicdânı Nef'inin en parlak kasidesi Genç Osmanın Hotin seferi üze- rine yazdığıdır Aferin ey razgârın şehsuvarı safderi diye başlıyan bu uzun kasidenin hiçbir gair benzerini bile yazma- ğa muvaffak olamamıştır. Nef'inin kasidelerile gökyüzü- ne çıkarttığı Genç Osmanm mü- cedditliği yüzünden uğradığı be- lâya dair söylediği bir söze te- sadüf edilmiyor. Kendisine yük- sek fikirler ilham eden âmil sa- dece câize kaygusu mu idi? Nef'i artık parlamıştır. Dör- düncü Muradla san'atın kemal devresini idrâk ediyor. Artık fır- tınalar koparan o devirde Nef'i de söz boralarile gürlemeğe baş- lamıştır. Dötdüncü Murad Nef'iyi çok takdir etti, nedimlerinin yanında ona büyük bir mevki verdi. E- hemmiyetsiz bir bahane ile dün ihsanlara garkettiği bir adamın bugün boynunu uçuran Dördün- cü Murad, şair için bir heyecan | beyan veli| kaynağı gibi olmuştu. Bu kan | 4 Padı edayı Nef'iyi girin zeban! Gökücü adamın, kasidelerinin şi- verir | yaptığı fahriyede ölünciye! dar kırılmıyan gürür ve nah- | vetini daima göstermiştir. Firenklerin tâbirince Nef'inin | “terennüm ettiği,, ikinci padişah Genç Osmandır. Şair, onun hak- di; kında yazdığı kasidelerde büs - boy | bütün başka bir kudret göster- | miştir. Lisana hâkimiyeti derhal | | göze çarpar; hele hayalindeki | _vuıı'nt sonsı lur. Kasidesinde kendisine hasrey- lediği fahriyede âdeta zaptolun- | maz. Kendisini geçmiş şairlerin | en yükseklerile mukayese eyle- diği zaman onları hiçe sayar. —| (YENİ yapılan hücumda güvertesinden dramın son per- desini seyretmişti. irlerinin karşısında hayret ve iakdirini görmekten zevk alıyor- du. Dördüncü Murad bir ada- [ min bu derece söze hâkim ola- bilmesinin büsbütün ayrı bir tidad olduğunu anlamıştı. fat l Şt .4 turak,, ve “hoş eda,, tâbirlerile rakiplerini mağlüp eylemesi ho- şuna giderdi . Dördüncü Murad; Nef'tyi çok şımartmıştır. Hattâ en san'atlı şürlerinden biri olan (Bahariye) sini ansızın huzura girip gazap halinde bulunan efendisinin: (Sonu sayfa 6 sütun 3 te) Phaeton'un Zarhhların ni İnflexible - zavallısının tarak ağır ağır boğaz- ışını, kurtarılan bahri- yelilerle dolu torpito muhriple- SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİKASI Çanakkalede : Kararsızlık yüzünden hezimetler ile sahra toplar ear İngil nda görünüşü İstanbulda bir ihtilâle de sebep olmıyacaktır. O zaman son ça- re olarak ordunun Kilitibahiri elde ederek boğazı dâimi bir su- 1 mümkündür tihkâmları tekrar — kapıyaı filosunun lim le Yazan V. Çörçil 139 rette açma yük toplarınızla, hele - şimdi “Diğer taraftan bir kere Ça- fayyarelerle keşif uçuşları yan nakakle açıldı mı sizin bütün is- maya muktedir olduğunuz hal- tedikleriniz ılacak ve muva- e neden tahrip etmediğinizi salanızın temini için icap eden bütün tedbirler alınacaktır “Ayın 21 inde bize bildirdiği- niz telgrafta hava müsait lur olmaz yeniden hücum anlıyamıyorum. Resmi bir cevap vermeden evevl sizden yeni malümat ala- bilirim, ümidindeyim, Bu telg- rafı General Hamilton ilc mü: O- tinde olduğunuzu bildiriyorsu- nuz. O zamandanberi ne geçti? Hakaşa — edebilirsiniz, ondan Biz öteğenbili 'miaya tar sonra bana tam bir telgraf çe- na ve sağlam kalmış büyük Kini çapta toplara göz göre göre — Amirallık bundan sonra ka- karşı durmak fikrinde değiliz. yarını verecektir. Bu telgrafın Fakat ami tındanberi bütün i: vaş ve basiretli, ilerleyişi âmirdir acroplanlar, mayn t allığın ilk talima - 'arları ya- ihtiyatlı bir Elinize yeni ama ame- tatbikata ait hiçbir talimatı ih- tiva emediğini ve bunun size nlaşmazlık bi- gönderildiğini liyatında yeni vasıtalar geçmiş T a ASA NT iken bunlardan istifde etmek , Pu telgrafi biraz müşkillâtla istemenizin sebeplerini öğren- —Kiciher de tasv aa mek isterdim. İstihkâmlarda KiScher de lasvip etti. | Hati mühimmat kalmadığını biliyos beni tesllyeye caletı. Pna ei ruz. Pek muhtemeldir ki onla- Tni G divordu: — rın kâfi derecede maynları da —'©"C 90Y'e CiYC yoktur, Her tarafı yoklayarak — “Pek yakında herşey düzele ilerliyebilir ve düşman Üzerine cek eton'u — göndermekte akı bir tazyik yapabilirsini: gecikmeyiniz. Fransızların da 7 ve 8 istihkâmlarını ilk iş Tulonda veya Marsilyada seri olarak evvelâ uzak mesafeden bir gemileri vardır K n onra yakın me Jen en bü- dinizi boş yere KEĞARPARNA N v PS a rini görmüş ve bütün bunlar o- nun üzerinde derin bir tesir yap mış, son derece kibar ve yük- sek tabiatında bahriyeli kar - deşlerine yardıma koşmak ar- zusu uyandırmıştı. İşte bu ruhi hâlet içindedir ki kendisine arzedilen muade- leyi acele halle kalkıştı. Bu me- sele hakikaten vahim ve son derece acıklı idi. Eğer donan - ve tahriş ediyorsunuş. Muhak- ma yardım isteseydi, Gener kak kazanacı Ben bir nik- Hamilton derhal ve tam mâna bin Artık hâ olduğumu iyi Daima öyleyim, Bartolome'yi elgraflar biliyorum. bereket ver- yollayın. göndermeyin, i kendi cereyanına bı- ile yardıma koşmaya hazırdı. Eğer yarımadanın bir ucuna asker çıkarmak ve Kilitbahiri ele geçirmek filonun maruz kal müşkülâtı geniş bir mik- rakın! yasta zayıflatacak ise o bu ha- Ondan sonra geçen hâdisele- - reke iri ekti. Fakat da re bakarsak kendi kendimi si- muhakk ki kaybedilecek bir nirlendirmekte ve tahriş etmek dakika yoktu. Her gün, her sa- te haksız mı imişim ?... İşin so- at Türklerin hazırlığı inkişaf e- nunu bekleyiniz. diyor, kuvvetleri artıyordu. Alâkadar olduğumuz hâdise- - Bir keşmekeştir gidiyor lerle me vakti var Ordunun varışı - Kötü- ler içinden birinin inti- - Mukaddes gemi- ler - Kristalden bir duvar akkalede ? Ordu habı l olmi en dah neler artık © Ordunun o tarafl cereyan oral, kta ve henüz ziyade m olmakta haklıyız. Bnnerall eyman Fon Sanders ve Türkler 'da Bu tarihten on beş gün ev- vel 40.000 kişinin yarımadaya çıkarılması büyük bir müşküle Maruz kalmaksızın temin edile- bilirdi. Fakat şimdi böyle bir harekette şiddetli muharebeler- le karşılaşmak muhakkaktı. Bu nunla beraber General Birdvod tâ Martın ilk günlerindenberi harekâtı yerinde takip derhal asker ılmasını is- temiş ve şiddetli bir taarruzla düşman mukavemetinin kırıla- cağından emin olduğunu izhar etmiştir | Fakat o dakikada, erkâmıhar len bütün kıt'aları dikkatle te mak salâhitellin H merküz edecekleri yere nakle © erkânıharbiye | diyordu. General Hamilton de A £ ağır bir kkaleye varmış ve boğa ( Parti Gru- punun içtimal K — Ankara, 10 (aa — C. H. PJ Meclis Grupu bugtin - 10/6/941! Sah günü saat 15 de reis vekili Trabzon mebusu Hasan - Saka- man reisliğinde toplandı: Ruznamede “Antalya mebu « su Türkân Örs tarafından millf müdafaa ve maarif vekillikleri- ne tevcih edilmiş müşterek bir. Bual takriri mevcut idi, » Celse açılınca Böz alarak kür (süye gelen takrir sahibi mak - İsat ve mütalsalarını - tafsilen| izah etmiş ve onu müteakip Milb- *H Müdafaa ve Maarif Vekilleri de-bu hususta lâzim gelen iza- hat ve beyanatta bulıınınuçlıı-I dır. Bu revzüa dair kanaat ve fikirlerini dermeyan eden bıı/ hatipler de dinlendikten sonra' Tuznamede başka madde olma < dığından saat 16 da celseye nihayet verilmiştir. : Fransanın Azxara büyük elçisi öldü “Ankara, 10 (aa.) — Fram- sânım Ankara büyük Jüles Henry bugün saat 14.45- de , Nümüne vefat etmiştir. Jules Henry, cumartesi günü ; birdenbire hastalanarak ümüune! hastahanesine kaldırılmış ve o- rada doktorlar tarafından bir konsültasyon yapılmıştır. Neti- cede hastalığın kangren olmuş ve delinmiş apandisit olduğu an- laşmış ve kendisine o akşam bir ameliyat yapılarak — tedavi- sine fennim bütün vasıtalariyle çalışılmış ise de kendisini kur- tarmak kabil olamamıştır . Jules Henry, buraya Fransız mütarekesinden - sonra gelmiş ve çok müşkül şerait içinde va- zifesini ifa etmekle beraber ken disini herkese sevdirerek umu- Ti bir teveccüh kazanmıştır. Vefatı, bütün Ankara mah - fillerinde çok derin bir teessür- le karşılanmıştır. Bu münase- betle Anadolu ajansı matemli zevcesi Madam Jules Henry'ye en derin ve hürmetkâr taziye - lerini sunmay: bir vazife telâkki eder Yurtla bereketli yağmurlar —— Çorumda Çangırı, 10 (a.a.) — Yağ « mürsuz geçen uzun bir devre - den sonra dün yağmağa başlı- yan yağmur çiftçilerin yüzünü güldürmüştür. Kastamonide de yağmur başladı Kastamoyu, 10 (a.a.) — İki | buçuk aydan beri devam eden kuraklıktan sonra dün yağmur yağmağı amıştır. - Bu ilk yağmur kuraklık tehlikesini ta- mamen bertaraf etmektedir. Muğlada zelzele azaldı Muğla, 10 sıntıları seyreklemiş lemişti lerine girmektedir. Y: yıkıla y larına yerleştirilmiştir. ) — Yer sar- ve hafif- Halkın bir kısmı ev - nız evleri çadır- köylüler Kı POLİSTE Tramvaydan düştü Dün gece saat 22 - buçukta Maçka hattına 121 sayılr tram- 'ay ile seyahat eden Nuri oğlu Orhan Gül ane parkı — önünde âni olarak tramvaydan atla - mak istemişse de y düşerek lanmış ve Cer - hanesine kaldı - başından yara rahi rılmıştır. Otomobil çarptı Fatihte Çarşambada Hamel ağında 10 numarada oturan 1946 Dil Ferid bugün sayılı — otomc Afacan ken elçisit- — hastahanesinde ——

Bu sayıdan diğer sayfalar: