20 Haziran 1941 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3

20 Haziran 1941 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

T 20 Haziran 1941 — - Yazan: * Yo, seni öyle rahat rahat öldürecek değilim. Sana eza edeceğim, gözleri- ni oyacağım, dudaklarını keseceğim ,, fefrika — zavah Petrof amca! Onun 'bu müsademeden kurtulabilme- sine imkân yok. O da, diğer üç cesur delikanlı da Makedony: için ölecekler veyahut yakala- mıp zindanda çürüyecekler. Fa- kat iyi dayanıyorlar. İyi kurşun atıyorlar. Benim gizlice buraya girip senin gibi bir vatan hai-| nine lâyık olduğu cezayı vere- bilmemi hayatları pahasına te- min ettiler. Vazifelerini yaptı- lar. Nemuslu oldukalrını isbat ettiler, Anna yavaş yavaş kendisini topluyordu. Yanefi ilk gördüğü Zaman hissettiği heyecanı yavaş yavaş kaybediyordu. Yanef de- yam etti: Yazık ki Makedonyanın bu | âyi, bu sadık evlâtları, senin gibi bir hain uğrunda hayatlârını | feda ediyorlar. Ölüyorlar. Anna boğuk bir sesle cevap verdi: — Burada yalnızız Yanef .. Hâlâ bana karşı hamiyet oyunu oynamağa çalışma. Senin ne karakterde bir adam olduğunu pek iyi biliyorum. Dimoyu Türk | lere ihbar eden sen değil mi| idin? | Yanef bir an dyraladı. Bir ce- vap arar gibi bir kaç saniye | düşündü: — Evet! Bunu sana karşi in- | kâr etmeğe artık lüzum gör -| müyorum. Sözlerin - doğrudur. 1 Dimoyu, o aksi ağabeyini Türk- | lere ben ihbar ettim. Şu saatte. Vardar köprüsünü atacak, ha- berin olsun diye ben bildirdim. — Alçak! — Fakat bu alçakhğı senin için yaptım Anna. Bunu itiraf- | etmekten artık çekinmiyorum. | Sen hoşuma gidiyordun. Ve dos- tun voktu. Ben de senin şefin idim. Binaenaleyh tabiatiyle be- nim olman lâzımdı. Halbuki a- ğabeyin Dimo lâf anlamaz ko- mitacının biri idi. Bütün pro-| No. 58 | €n büvük habasetleri, en büyük | hiyanetleri yapmaktan çekinme din. Şenden nefret ediyorum . — İstediğin kadar edebilirsin. Cehenneme gideceğin vakit is- tersen orada da nefret etmekte devam et. Bir hâlâ şiddetle devam | k seslerine kulak ver- ne kadar dayanacakları anlaşılmaz. Şim- di bu gevezelikleri bir yana bi- , rakarak seninle anlaşalım. — | ru değil. Çocukların — Haydi, — ne dürüyorsun? | Öldüreceksen çabuk — öldür? | Kaçmak için vaktin kalsın. Çün kü sen tam mânasiyle aşağılık | bir alçaksın. Beni silâhsız ve | yalnız yakalamağa muvaffak İ oldun. İşini çabuk gör, zira bel- | ki Cevdet nerede ise gelir. O| zaman kaçacak delik bulamıya- | caksın! , Yanef çirkin çirkin güldü: | — Beni Cevdetten korkar mı zannediyorsun? Seni cehenne - me gönderdikten sonra belki onu da vuracağım. — Arkasından değil mi? — O, benim bileceğim iş. Sa- na gelince #eni öyle rahat ra-| hat öldüreceğimi zannediyor- | san hata ediyorsun. Sana, ba-| na çektirdiklerin yanında ufak | olsa da biraz eza çektirmek is- terim. O güzel kara gözlerini delmek, bana öptürmediğin du- daklarını kesmek, vücudunda yer yer delikler açarak kanının | nasıl aktığını seyretmek — her halde çok zevkli bir iş olacak . Anna gayri ihtiyari ürperdi. Zira, Yanefin bütün bunları ya- pacak mertebede aşağılık bir a- gm olduğunu pek iyi biliyor - u. (Arkası var) jelerime mâni oluyordu. Ve ben| ff hemen hemen her gün gördü - Cevap — Kat't bir. cevap Züm senin kadar güzel ve kör- ğ verecek — vaziyette değilim. Pe bir kız karşısında dudakları- | ) yalnız — bildiğim bir şey varsa Tfi yalamaktan başka - bir şey| vapamıyordum. Buna daha faz| la nasıl tahammül — edebilirim? | Elbette bir şeyler yapacak, bu | mânii yıkacaktım. İşte sana | beslediğim hırs beni bu işe sevk etti. Ağbeyini Türklere tuttur-| düm. Unutma ki daha fena-| sını da yapabilirdim. Bir gün | onunla yalnızken kendisini vu- rabilirdim. Fakat bunu yapma- dim, Yapmamamın - sebebi ge- ne sensin. Sana karşı beslediğim aşktır. Anladın mı şimdi? — Şu halde bana ve ağabeyi- me karşı mütemadiyen sahte - | kârlık yaptın? Yalan söyledin! en ne saf bir kadınsın Sana karşı beslediğim hakiki hislerimi nasıl belli edebilirdim. Sana daha illesirini de anlatabili rim. Gebermeden evvel bunları bilmende hiç bir mahzur yok . Sana bu işi verdiren, böylelikle seni komita âzalarının yanından uzaklaştıran da benim. Burada isteseydin seninle ne mükem - mel yaşardık. Senin hayatını kurtarmak için de bütün terti - batı Halbuki sen is- temedin. Bize ihanet ettin. Öl-| dürmekle mükelle bir Türk zabitinin oldun. — Pekâlâ Viçefi ne için ihbar | ettin? | — O sersem de benim yeri - me Halbuki be- nim yaptığım işleri tedvir ede bilmekten tamamiyle âcizdi ğer benim yerime geçseydi, mita hiç bir i: almıştım. olduğun metresi göz dikmişti. ko- Bu-| nun İçin en iyi çare olarak onu yapamazdı. da rüye asla ihanet & Türklere teslim ettim. — Gö- benim yaptıklarım ayılmaz. Bu yaptıkların alçaklıktan netten- başka bir Benim” ha Benjelde etm ey de- tımla çin B) ROO TI yeniden ağır bir hücuma mu- kavemete kâfi mühimmat yok- tu. Sual 4 — Sizin fikrinizce Nisanda deniz harekâtı yeni- den başlasaydı ve şiddetle, in- kıtasız bir surette devam et- seydi nasıl bir netice verir - di? Cevap — Nisanda azimkâ- rane bir deniz taarruzunun muvaffak olması memuldü. Bu nunla beraber - bataryaların vaziyeti ıslah edilmiş, yeni mü himmat stokları vücude ge- tirilmişti. Eğer ilk taarruz derhal tekrar edilseydi mu - vaffakiyet muhakkak gibi idi. Fikrimce muvaffakiyet ümit- leri şu şeraite göre şöyle de- ğişmiştir. İkinciteşrin ve ilkkânund Muvafafkiyet emin idi. Şubatta ve Martın ilk on beş | yapıldı mı görürsünüz ki orta- yahatı yoktur? Bu suale cevap vermek pek kolay değildir. Lâ- çözmeğe çalışacağız. evvelâ denizciliğe müsaid bir deniz lâzımdır. Marmara munta muyorlar. Her Sabah anbulun deniz bayramları d Bu yıl deniz pek muhteşem olacağını zeteler haber veriyorla Zaten âdettir: Her yıl ayı mevsimde gazetelerde ayni ha- bere rastlarız. ve “bu yıl deniz bayramı pek parlak - o!acaktı! cümlesi, tıpkı “bugün pesin, rın veresiye,, tekerlemesi gibi her sene tekerrür edev durur. Lâkin zamanı - gelip ba da Marmara gibi Ta denizcilik yapmak icin yarattı- | ğı fakat biz İstanbulluların bir türlü istifade edemediğimiz için | pek sönük kalmış bir denizcilik hayatının zoraki gösterişlerin den başka bir şey yoktur. Kik yarışları, bir kaç yelken müsa bakası, alamanalar arasında he- yecanlı bir boy ölçüşme ve ni- yet tahlisiyecilerin her yıl ayni ıttıradla tekrar ettikleri tekneyi devirip, tekrar yüzdür- me marifeti. Gazetelerde gün- lerce ilân edilen “muhteşem de- niz bayramı,, nın cılız programı işte bundan ibarettir. Evvelâ şurasına bal mumu yapıştırmak lâzımdır ki deniz bayramı denizciliği ve denizcile-| &' ri olan bir şehirde yapılır. Hal- buki İstanbulumuzda bir deniz cilik hayatı yoktur ki sade veya | bulda denizciliği canlandırmak parlak bir deniz bayramı yapı- labilsin. İstanbulda neden denizcilik kin aklımızın erdiği zün yettiği kadar bu gücümü- ukdeyi Denizcilik yapabilmek için zam, rüzgârların, med ve cezrin bu sularda hiç hissedilmemesi itibarile mükemmel bir Tanrı vergisidir. Lâkin denizciliğe müsaid bir| Marmaranın mevcudiyetine rağ| men İstanbulun denizcilik haya | tından mahrum bulunmasını ev-| velâ İstanbulda denizle ve deniz cilikle uğraşan kulüplerin deniz| tilikten ziyade başka şeylerle| uğraşmalarında aramalıyız. Biliyorum: Bir kaç kulü müz var ki var kuvvetlerile ça- lışmak istiyorlar. Lâkin hem vasıtaları azdır, hem de kâfi derecede deniz heveslileri bula- Bundan bir kaç yıl önce İstan le j YENİ SABAN bayramının - Melek Ahmet Paşa - İbsir Ha!eple - Defterdar paşanın entrikaları -:Kara Murat Paşa - Dördüncü Mehmet isti- şare ediyor - Kaptan Paşanın zorbalığı - İbşir İzmitte - Melek Ahmet Paşa istikbale gidiyor - Sahte göz yaşları - İki taraftan da yemin, ant - Deniz tahtı - Bostancı ba- şının kayığı - Rehin kalan vezirler - Kayıkta beyaz bayrak - Yeminlerden sonra - İşkence ve cellât ! | Garip bir Sadaret tevcihi ibşir Mustafa Paşa İsmine (deli) lâkabını terdif ederek mazur gösterilmek iste- nilen Sultan İbrahimin h katlinden Osmanlı tahtına V ve sonra yedi ilüs yi eden Dör düncü Mehmedin saltanatını iki- ye taksim etmek icap eder. iki devreyi bi Mehmet Paşanın sadareti ayı- | rır. Bu birinden Köprülü İkinci devre ayrı bir fasıl- dır. Fakat ağalar, kadınlar ve ha | remağaları saltanatı demek ©-| | lan birinci devrenin tetkike de- | ğer hususiyetleri yardır. Os- manlı devleti bu devrede olduğu kadar hiçbir zaman zâfa, tered- için bir hayli para ve emek sar file muazzam bir adım atıldı, mühim bir denizcilik kulübü a- çıldı. İstanbulun en usta ve fenni tekne yapıcısı dostum Bay Ha- run'a tekneler yaptırıldı. Fakat aradan çok geçmeden o kulü- bün teknelerinden ziyade oyun masalarının, dans salonlarının rağbet gördüğüne şahit olduk. Bir zamanlar İstanbulun en güzel sandallarını, piyadelerini, kayıklarını yapan Ayvansaray, Bebek san'atkâr ustaları şimdi havuzlarda bir kaç lira günde- likle günlük rızıklarını temine uğraşıyorlar. 'Tekrar ediyoruz, sade veya parlak bir deniz bayramı yapa - bilmek için her şeyden evvel İs- tanbulda denizciliği - ve deniz hayatını diriltmek lâzımdır. tılarla başarılamaz. Bu iş, komisyonlarla, toplan- Mevcut o- lan bir şeyin şenliği yapılır, bay ramı tes'it olunur. Bu mevzua avdet edeceğiz. A. C. SARACOĞLU POUR PPOPRODO ında YAZAN IULUNAY diye ve inhitata düşmemiştir. Kendisine sadaret teklif edildiği zaman Anadolu Celâli gailesile | perişandı. Melek Ahmet Paşa | bunları tenkil edemiyeceğini an- ladığı için karısı Kaya Sultanın | ısrarına ve entrikalarına rağ- men mühürü kabul etmedi ve o esnada bütün askerile Halepte | İktidar mevküne yükselerek | bulunan İbşir Paşanın sadarete memleketi kurtaracak rical yok| Betirilmesini tavsiye etti. değildi. Fakat böyle adamları, — Melek Ahmet Paşa yine sa- istemiyorlardı. maları iltizam ediyorlardı. ,, Tarhuncu Ahmet Paşa muktedir, namuslu, dolayıdır. Bu meyanda sadarete getiri. len bir İbşir Mustafa Paşa var- | dır ki tarihin dikkate değer ıınr g- icraatı — hiçbir simasıdır. Sadarete tanbula gelişi, sadrıâzamınkine benzemez. tayini, İbşir Mustafa Paşa Revan “Sarayda kadın | ve çocukların rey sahibi olma- ları Babiâlide de sersem, mür- tekip ve cahil adamların bulun- gibi | hamiyetli bir vezirin azil ve katli bundan | daret kavmakamlığında ibka e- | dilerek mühür “dergâhi âli ka- pıcı başılarından,, birile Halebe | gönderildi. Ayni zamanda Ay-| $e Sutan da müstakbel sadrıâ- | zama nikâh ediliyordu. | dedikodular başlamıştı. Bütün | İstanbula gelenler İbşir Paşanın başına topladığı avenesinden | bahsediyorlardı. Saraydan hase- kiler, kozbekçiler, kanıcıbaşıları | gönderiliyor fakat yeni sadrıâ- zam bir türlü Halepten ayrıla - miyor ve İstanbul bundan pire- leniyordu. Kapdanpaşa olan Ka: ra Murad Paşa yeniçerileri kor- kutmağa başlamış, Defterdar Moralı Mustafa Paşa, padişaha seferinde Dördüncü Muradın : aa Ş imrahoru idi. Dördüncü Meh-| iki bin kese “kaleniye, teklif e- met dövrine'oradan * intikal et-|ÜCTeK Sadarette Bözü olĞuğunu | Miştir. Nüzul, sadrrıâzam Mehmet Pa- şayı yatağa mıhladığı için sada- Melek Ahmet Paşa bulunuyordu. Bi- yıklı Mehmet Paşa öldükten ve : bermutad - bütün malı, mülkü miri hesabına zaptedildikten son | ra padişah sadareti Melek Ah-| ret kaymakamlığında met Paşaya teklif etti. Halbuki Melek Ahmet Paşa sadaretinde akla gelmez fena tedbirlerle kendini lekeletmiş ve | "ilk defa olarak bir millet kıya- mile o makamdan koğulmuştu. DÜNYA HARBİ (YENİ SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİSKASI Çanakkale önünde çeliğe karşı imanın zaferi » — Yazan: — himmat ve iaşe nakliyatı dur durularak Asya 5: hılhrııu Türk kıt'alarının nakli im sızlaştırılıırdı. Şunu xmu_»k yim ki, 29 Nisanda Fransızla- ra karşı kazandığı muvaffaki- yeti takip eden geceler zar fında Türk 11 inci fırkası Ç nakkaleden Geliboluva mav - kim V.Çorçj bizim ordumuza karşı gününde: Zafer müşkül, fakat nalarla ve tam vaktinde nakle- Türk mukavemetinin azameti büyük zayiatı göze alınırsa - dilmiştir. ni takdir edemiyordu. Harbi - mümkündü. ye nezareti kat'i neticeyi te - 18 Martın hemen okabinde T rk mukavemetinin — min edecek bir ihraç hareketi Muvaffakiyet muhakkaktı aPi nin 5000 yaralı veya ölüye Nisanda: İkincikânundaki âAZametini taktiredemedik mal olacağını tahinin ediyor vaziyetin ayni. Şiddetli, azim- kârana birkaç hücumun tek - rarı muvaffakiyeti temin ede: bilirdi, Mayısta ve onu takip eden aylarda: Müşkülât, ehemmi - yetli surette artmıştır. Sual 5 — Eğer birkaç İn- giliz gemisi Marmara denizi- ne girseydi ve Bolayır berza- hını her iki taraftan ateş tına alsaydı Türk ordusu C libolu yarımadasında neka dar zaman dayanabilirdi? ye- Cevap — Ben şu kanaatte - yim ki, Marmara denizine recek birkaç İngiliz zırhlı; Gelibolu müdafaasını imk sız bir hale koyacaktı. Marma- ranın bazı noktalarından Türk tepeleri döğülebilir ve böyle- ce mukavemet bir haftada kı. rılabilirdi, Bundan başka Türl topç sukut ettirilir, mü Son derece vukuf miyetle ifade edilen şu fikir- ler de bize kat'i bir. hüküm verdirecek mahiyette değil - dir, Fal zaten askerlik atında kat'iyet beklenmeme ve sami: an- lidir .İnsan şu günlük hayatın da bile birtakım mechul âmil- lerin — işlerin müdahalesini görmektedir muvaffakiyet ümit etmek için muhayyilesi: nin yardımına. muhtaçtır ve Benim o sıralarda bildikle- rime istinaden kanaatim şü idi ki, Çanakkalede bir askeri hareketin tehlikeleri, deniz ta arruzunun tehlikelerinden çok- tur ve asker olarak zayiatı - mız, bahriyeli — zayiatından gok fazla olacaktır. Filoya karşı Türk müdafaasının zâ fından ve buhranlı vaziyetin den şüphe- ediyorduk. Amma Halbuki bu ihraç hareketi yet küçük ve ehemmiyetten âri bir noktanın elde edilmesi mukabilinde bize 13,000 -kişi. ye mal olmuştur Ya bu sahayı genişletmek mevzuu bahis olunca zayiat ne alacak? yvla körfezindeki muha rebelerde 40.000 yaralı ve ö- lü, tahliyeden evvel de 20.000 kişi verdi öğer o sıralarda iktidar mev kiinde bulunanlar ve bu mes uliyetin ağırlığına tahammül edenler şimdi gözlerinin önüne konan bu tabloyu önce görse ler, 25 Nisandaki ebedi kah ramanlığı, Mayıstaki — Ümit- izliği, ağustos faciasını, ikin cikânunun bütün dünyaya karşı yıkıcı hezimetini tah min etselerdi acabâ Verilön RRPİR İA SAERPRIE I emirlere müstenit bir deniz t 4, arruzunu tercih etmekte reddüt ederler miydi? te « Enverin ziyareti Şimdi mütakıp hâdiseleri ve bunların hangi şerait altında 1 tetkik e- Genel an in Ça - nakkalede başkumandan oldu ğunu yazmıştık. Bu hâdiseyi en iyi izah eden yine bu raldir. O kitabında yazıyor *— Mart lman Leyn ne unları ayından biri, Ça- nakkale civarına - çıkarılacak bir ordunun hazırlanmakta oldüğu haberi dolaşıyordu. riv tler, Atinadan, Sofya dan, Bükreşten geliyordu. Te- ferrüat hakkında biribirini na- kız rivayetlerin dolaşması ta- Bu bit idi. Bazıları bu sefere işti- râk edecek kuvvetin 50,000 ol- duğunu, bazıları 80,000 İngi- ve Limnosda tahaş 50 lizin İmroz şüt edeceğini, bazıları da binden fazla Fransızın, iştirâk edeceğini söylüyordu. Harekâ tın, kumandansını deruhte den General Hamiltonun Ça- nakkle önüne geldiği ve Fran 1z generali Amade'in Proven- ce kruvazörile o sularda bu lunduğu anlaşıldı Düşmanın — Mondroşta raç iskeleleri inşa ettiği anlatmıştı. Melek Ahmet Paşa, İbşir Mus- | tafa Paşadan korkuyordu. Bir yandan İstanbulda aleyhinde yapılan hazırlıkları adamları vasıtasiyle yeni Sadrıâzama bil yapıyordu. “Bu entrikaları bil - | hassa defterdar paşa idare edi- yordu. Bir aralık saray, İbşir Paşanın azlini düşündü. Kara Murad Paşa mâni oldu. Kaptanpaşayı bu harekete sev- keden sebep sadrlâzamın azlo- (Sonu sayfa 6 sütün 1 de) mümuzdu. Buraya her gün mühimmat çıkarıldığını da bi- liyorduk. 17 martta dört İn- giliz zabiti Pireye gitmiş- ve oradan peşin para ile kırk iki büyük sal ve beş romorkör sa- 24 tın almışlardı. Nihayet Martta Enver Paşa Çanak lenin müdafaası için hususi ordu teşkiline karar verdi “24 Mart öğleden sonra geç vakit Enver bana telefon etti ve beni gelip göreceği için 0- damda beklememi istedi. Der- hal geldi ve bana Çanakkale müdafaası için teşkil edilmek- te nhın beşinci ordu kuman - nı deruhte edip edemi- yeceğimi sordu. Hemen kabul ettim, Yalnız hazırlanan kıta- atın derhal takviye alması icap sunda dikkatini cel- iybedecek vaktimiz bettim, yoktu. “Ayni günün akşamı (25 mart), yeni vazifelerimi de - ruhte etmek üzere deniz yolu ile İstanbuldan ayrıldım. Pay- tahtı on ay bir daha görmiye- cektim Çahakkalede hummalı günler “Bizi orada hummalı mesai bekliyordu. Kitaatın tahaşşüdü ve sahilin en mü - bim noktalarının muhafazası mevzuubahisti. Beşinci ordu Çar nin Avrupa ve A ya sahillerine dağılmıs beş fır kadan mürekkepti. Bu ordu sahilin muhafazasını deruht etmişti. Her fırkanın, - seki: yüz, bin kişilik, dokuz veya on iki taburu vardı. İngilizler ih raç hareketine başlamadan ev vel bana tam dört hafta mey - dan verdiler. Bu zaman, icap eden en zaruri tedbirlerin alın ması ve İstanbuldan Miralay Nikolai'nin - kumandasındaki üçüncü fırkanın celbi icin kâfi (£ zamandı.,, Yi (Arkası var) Şimdilk — | nevi vatana hiyanet sayılır, Bi- | Komutanlığının meşgiül olması, | etmesi her bakımdan memle - İbşir Mustafa Paşa hakkında ! — diriyor diğer taraftan da mün'u-| Tün geri alınması için entrikalar | çi L Ve L C larına verile- Buna | Bayfa : 8 —— Bukadar ! Zehir kaçakçıla: rını takip ( Örfi İdare — Komutanlığı " mahkemelerinin iki es- rar satıcısını dörder sene hap- se mahküm ettiği haberini bu- günkü gazetelerde okuyacak- sınız. Bu çok mühim derde Ör- fi İdare Komutanlığınca vaz'ı- yed edilmesinin memleket hesa- bına son derece faideli ntieceler vereceği muhakkaktır. Zehir kaçakçılığı ve memleket müdafaası yuşturucu zehir âmilleri ve bunları satanlar ce- miyete karşı en büyük fenalık- ları yapan kimselerdir. Fakat esrar, ercin ve emsali maddele« ri memleketin nazik zamanla- rında imal edip satanların cür- mü büsbütün büyüktür. Ve bir naenaleyh bu gibi kimselerle doğrudan doğruya Örfi Idare işe bu yüksek idarenin vaz'ıyed ket nam ve hesabına son dere- ce hayırlı neticeler verecektir. Zehir satıcısı ve casus Bır zehir satıcısı ile bir casus Aarasında haddi zatında hiç bir fark yoktur. Çünkü bir kısım casusların va- zifesi, halk kütleleri arasında çalışmak, bunlar arasında boz- güncülük — propagandası — yap- mak, halkın mukavemet — kud- retini zayıflatmaktır. Bir zehir satıcısının ve âmilinin de yap - tığı şey bundan farksızdır. Hat tâ daha fena ve daha ağırdır. | Çünkü o, aralarına sokulduğu — bir çok zavallıları belki de ha- — yatlarının sonuna kadar iyileşe miyecekleri bir şekilde zehirle- mektedir. ; Binaenaleyh bence bu zehir cek ceza en ağır casusluk ceza- larından daha hafif olmamalı- dır. Eğer kanunlarımızın mad - — deleri buna imkân vermiyorsa, | yeni kanunlar kabul etmeli ve — bu derdi memleketimizden ebe- diyen söküp atmalıyız. MURAD SERTOĞLU Murakabe bürosu — kursları Fiyat mürakabe kursları de- — vam etmektedir. Kurslarda mü 'en derslerden başka kon- feranslar da verimektedir. Bu arada dün, Milli Sanayi Birliği Umumi — kâtibi Halid — ülery bir konfer vermiş- tir. Bir saat bir çeyrek süren bu konferansda halihazır milli iaşe meseleleri karşısında sana - icilere düşen vazifelerden ve Sınai varlığımızdan bahsetmisş- tir. Kurslar 22 haziranda bite- cektir . 4 Muhtelif memleketlerden şehrimize gele maddeler Son haziran ayı zarfılda muhtelif memleketlerden Şehri- | mize 224 - fıçı bir, 1500 fıçı bi, 75 ton ve ayrıca 10 ton mik - tarında çinko gelmiştir. -Bunla- rın ilk iki partisi için gümrük - lere ithal beyannamesi verilmiş- sede henüz bu çinkolar gümrük- ten çıkarılmamıştır. İhtiyarın parasını gasb edenin cezası istendi Üsküdar Sultantepesinde Ye- şilbaş bayırında 81 numarada oturan 81 yaşındaki Bayan ÂAy- bir na girerek bir keseye saklamış olduğu 365 lirası ile bir yü sbet- mekle suçlu: ayni evde kiracı Üsküdar tütün — deposunda amele bulunan Mustafa Akt şın birinci ağır cezadaki mu - si dün tahkikat safhası- nı sona erdirilerek müddeiv mi muavini tarafından mütalea, serdolundu. şeni: gece od ğünü ve hakeme mu- Suçlunun bu suçunun — sabit olduğunu ileri sürerek c& nununun - 490, 497 Ve 193 ünçü Maddenin 2 inci bendi ile cezies. Jandirilmasını istedi.

Bu sayıdan diğer sayfalar: