July 22, 1941 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3

July 22, 1941 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

22 TEMMUZ 1941 —— BALKANLARD — SON SEYAHAT — (Bap tarafı 1 1 Bir pabuç geciriniz. K: hemen dünyanın en sevimli, kapasiteli ve en ateş gi Türk yavrusunu görürsü Şu geçtiğim -pis ve çurpuk sokaktan o da ge benim gibi sessiz ve düşün Ben bu sokağa ve iki yanı oturan kabak kafalı kavuklu ne kadar yabancı isem, bu ço da o kadar vabancı.. Ben râda kimsem yok, Fakat b lanta vavrunun - burada var, babası var, kardeşi- var, € vi var, hepsi ve - herşeyi — var.. Ben neden böyleyimdir de, bu çocuk öyle? Benim neden büyle olduğumu sormayın. Fakat bu çocuğu öğrenmek isterseniz ve — şeriatçısından), - mezbele Müderrisinden, ve çeyrek — mü- nevverden - böyledir. Onun ana- babası, akrabası rmişlerdir. oön gibi oynatlar. Onların ka- düşünemez, ülleriyle düşünürler. ki gönülleri de birer fet - a ciril ulmuştur. Çocuk, yerdeki sigara izma- tlerini topladı ve koşarak u- zaklı lan bir orta boylu, orta yaşlı eli gümüş ağızlıkh adam TASARRUF BONOLARINDAN ALINIZ 'H 100, 500 v alık tasarruf “be 'e 1000 * dan alınız. rin- Bir taşarruf bonosu, almak, iyi bif faizle bem kendi menfaatinizi körumak, milli Hüdadasnın artan ihtyaçlarını Mak için devlele para ikraz etmek de DEVLETİN MENFAATİ SİZİN DE MENFAATİNİZ VE KÂRINIZDİR. bem de vi Her 3 ay vadeli bir bononun faizi ©& 4 VAA N x üyes YA gir SN Faizli bono kaymetinden tenzil edilme suretile pesin ödenir.Yani bir sene vadeli 100 liralık bir tasarruf bonosu için $4 lira verecek ve buna mukabil bir sene sonra 100 lira alacaksınız, Faiz pesin olduğu'için faiz nisbeti hakikatle ©e 6 değil biraz daha Yüksek '& 6.38 dir. niz. BONO VADESİ GELGİĞİ ) ZAMAN Paranızı geri pak istemezsen'z vadesl Fazıl, Prensesin elini öptü: — Bu kadar dalmakta ha yım, zannederim. (Gorot) ha kanda bazı yazılar okumuştum. Fakat mecmualarda gördüğüm eserlerinden — san'atkârı anla - mak kabil değildi. Halbuki şim di ben istemesem de onun &: insanın hüviyetine - giriy ziyen sima; onda teri a dikkat - edildikçe üm eden bir mana seziliyordu. Sanki san'atkârm eli bu çehrede, bakanların dü- güncelerine göre bir cümle yaz- mış hüzünle neş'eyi ayni zaman da beraber tesbit etmişti. Fazıl S R ret edilecek şey! dedi. Ne kuvvet! Ne kudret!. Hiçlik içinde bu kadar - manalı Diülfikâr lâkayd bir tavırla: — bir şey görülmemiştir. — Bu tabloyu ben de çok Dilfikâr verim dedi. Merhum paşa bunu — — Öyle değil mi? Bundaki Parise gittiği zamnan bir mezad- inceliği derhal anlayatağınızı Üa ledat ÖURNAP Tooyoridur. — tahmin " etifişlim” Bi KAf Fazıl Troyonu bilmiyordu. “merhum paşa,, Çinden gelm Yalnız “Merhum paşa,, hazret lerinin daha ilk günü aralcındı bulunması birdenbire ona vazi- yeti hatırlatır. — Eski şeylere merakınız var mı? Dülikârın bu sualine: — Hayır, dedi. Merakım yok- tur. Fakat severim. bir (misyoner) den satın almı: tı. Mısırdaki meşhbur. İspiryan bunun “Ming,, e kadar çıktığını üm pasa,, yine muha- vereye karışmıştı. Fazıl, Dilfi- kârın ilk kocasının ölmüş — bu- lunmasına rağmen daima arala la yaşadığını görüyordu. Za- — © halde şu Çinli kadın ba- onu - tan n - hazfetmek şına bakınız. için ya Dil bu dekordan Fazıl sedirin arkasındaki ca- çıkması, İstanbulun kenar ma- mekânin üst rafında bir abano: esinde küçücük bir eve ta- parçasımın Üzerine tesbit € şınması veyahut da - Fazılın Biş bu mermer kafayı görmüş — merhum paşanınki kadar mua: fakst ehemmiyet vermemişsli. zam bir servetle ortaya çıkma: Dılfikârla beraber, — heylelin lâzımdı. Böyle olm yanına gittiler. Geniş ve uzun — divaç “merhum kulaldarie Buda heykellerini sına temin eyledi tırlatan ba mermer yüzünde en ulak bir c fah muş bir sermayesi Üüzerine kurul- irketten başka bir şey n yekta Kaş, gör, ağv a düz olamıyacaktı. bir satıh İğgerinde gayet chem- Snnesinin çırpınışları, kendi- Miyetsiz çıkantılatla resmedil- sinin oynadığı fedailik rolü, e- mışti, Fakat ilk nazarda yuvar- niştesi Ahmet beyin temellük- leri hep merhum paşa hazretle- Jaşılmış bir fıl dişi bilyaya boen- Bu güneş parçası çocuk (Kah- |- kafalarını Üçü de bu kafalarla 99 lu tes- bih amma onlar Neyle gelen bonoyu yeni.bir bono ile değiştirir ve aradaki faizi bir defa daha pesin alabilirsiniz. ' VADE DOLMADAN PARAYA' * İHTİYACINIZ OLURSA: | Böno fâizinden yüzde mak süretile bonoyu iskonto ettirir ve der- bal paraya kalbedebilirsiniz. © halde: "PARANIZ DAİMA PARADIR. * Bono faizleri her türlü resimden, vergi- den muaftır, Satın alırken, başkasına dev- rederken, vadesinde bedelini tahsil ederken muamele ve merasim yoktur. miline mahsustur. Hazine kefildir. Tasarruf bonolarını sube ve ajanlarından, Milli Piyango idaresi- 'nin resmi satiş gişelerinden ve banka olmı- yan yerlerde Malsandıklarından alabilirsi. Paranızın en emin kasası Tembel paraları bir tasarruf bonosile seferber ediniz ini lAınen'ha Avrupay a imrendi mi dersiniz A merikanın harbe karışa- ğ inanmıyanların | kulakları çın n! | — Üzüm üzüme baka baka ka- | rardığı gibi yeni dünya sine baka baka harbe do; dim adım yaklaşmaktadır. Bir gün, yeni dünyanın ergeç ken- disini gırtlağına kadar muhare- be cehennemine saplanmış bu- lacağını, Birleşik Amerika hü- kümetinin Mihver Devletlerine | karşı takınmış- olduğu hasma- | ne tavriı hareketten, istidlâl et- (Sonu sayfa 4 sütun 3 de) L METMNMM hangi bir banka müracaat ederek rım fedakârlık yap- Bönolar hâ- bütün — bankalarla Devlet kasasıdır. l I & Yazan: Ulunay rine karşı " yapılıyordu. -Fazıl, kendi efendisinin hakikatte Dil- fikârdan ziyade prens Mehmet paşa olduğunu kabul ediyordu. Bu sırada salon kapısı k vetli bir sarsıntı ile açıldı, içe ye ufak bir merkep iriliğinde simsiyah bir (Danuva) köpek girdi. Dilfikâra doğru koştu. Hanımının yanında gördüğü yabancıya karşı hiç bir huşunet göstermedi. Dilfikâr, biraz — ir- kilen Fazıl'a Korkmayın, dedi. Bir şey yapmaz. “Dik,, in cüssesine al- danmayınız. Gayet münis - bir hayvandır İri köpek bir fırın kapağını andıran kocaman ni aça- rak esnedi. Dilfikârın ayağının dibine çöktü. Fazıl Dik hakkında bir şey sormuyordu. Alacağı tahsilâtda yine merhum paşadan bahsedi- İeceğinde şüphe yoktu. — Bugün Mis Bartriç Ange- likan kilisesinde bir âyinde bu- lunmak için gitti. O burada ol- mayınca Diki zaptetmek müm- kün değildir. Dilfikâr bunu söylerken yer- de oturmuş bulunduğu halde bi- le hanımının dizinin hizasına kadar gelen iri hayvanın başını okşuyordu. V ,I Her Sabah l — FHavacilık Bahisleri —- TARL0OTOOD0SACACEEAOADAELLEE ŞE> Ş eee arp cephes BRELDEECISECDUECODENCENAE inde ÂAlman - Sovyet harbi ingiliz tayyare- lerine büyük bir fırsat yaratmıştır Son haftalar içinde İngilizle- rin garp cephesinde gösterdik- leri hava faaliyetleri nazarı dik- kati çekmektedir. Geçen hafta atılan bomba - miktarının da bir hayli yeküna baliğ * olduğunu, mes'ul devlet adamlarının ağ- zından işittik. Ayni zamanda | bu taarruzların durmadan arta- cağı da ilâve olunmaktadır. Gerçi İngilizler harp başlaya- hdanberi hava faaliyeti göster- | mekte idiler, Bilhassa geçen ilk- baharda Belçi k a ordularının | teslim olduğu sıralarda hasıl 0- | lan gediği hava - kuvvetleriyle | kapatacak kadar ve müttefik | kıtaların Dünkerki - tahliyeleri esnasında da göstermişlerdi. Ge ne geçen Ağustosta İngiltere üzerine gündüz taarruzları es- nasında sert bir müdafaa ya- parak hava hareketlerinin baş- ka bir mecraya dökülmesine â- mil olmuşlardı. Fakat ne de olsa adet çoklu- ğgündan başka çordularının iler- leyişiyle hasıl olan coğrafi ve | stratejik durumdan istifade e- | den Almanlar daha ziyade ge- | celerden ve müsait hava vaziyet- lerinden — Taydalanarak İngiliz adalarının mühim mevkilerini ve bilhassa Londrayı sık sık baskı altına almakta idiler. | Bu harbin başında aded ve | hattâ bazı tayyarelerin evsafı itibariyle — Almanlarn üstün olduğu anlaşıldı. Adet ve evsaf | itibariyle her iki taraf müsa- | vi kabul edildiği takdirde — bile yukarıda geçen coğrafi durum | Almanlara avantaj temin et- mekte olduğundan gündüz za- yiatından da kaçınarak geceleri onlara az mesafe kat'etmek şar tiyle taarruzlara devam imkâ- nını verdi, Ve böylece <eceleri gündüz kadar müsbet netice a- hnamadığı halde zayiat az ol- duğundan bu neticelerin gene iyi olduğu Kabul edilmekte idi. | Gece taarruzları bir müddet ' böylece az zayiatla bazan yül sek neticeler alınıp devam eder- ken gece avcılığında hasıl olan | yenilikler ve tekâmül gece ha-| reketlerinin. de gündüz. kadar değilse bile oldukça tehlikeli olduğunu gösterdi. Akıncıların | tayyare zayiatı birlerden önla- | ra çıktı. İngiliz havacılığının —— ağır yükü Bir taraftan memleketi mü- dafaa ederken diğer taraftan Almanya ve Alman işgali altın- | daki limanlara tercihan — taar- ruzlar yapılıyordu. Bu ı.mket.] ler yapılırkan - İngiliz adalarına karşı bir istilâ teşebbi n olacak olan limanlar birinci de- | recede hedeftir. Bu limanların e KÖLE Fazıl Dilfikârın tablo, yahut köpekten gayri şeylerden - bah- setmek istediğini anlıyor, söz açmak için bir münasebet —dü- şünüyordu. Dilfik; — Size yalmın diğer kısım- larını gezdireyim. Benim daire- min önünde pek güzel bir tara- ça vardır. Büyük salonun yanındaki 0- daya geçtiler. Fazıl bu odanın döşeniş tarzını görünce arkadaşı Nazmiyi hatırladı. Burası Arap ve Türk mimarisi karıştırılarak tamamen şark usulü döşenmiş- ti. Koridora çıkan kapının ya- nında ufak bir papuçluk oymalı parmaklıkla ayrılmış; - odanın dört tarafı mihrablı. sarı ijek ve klâptan işlemeli minderlerle çevrilmişti. Tam ortada geniş bir tepsi içinde, oymalı sarı pi- rinç bir mangal duruyordu. Du- varlara çerçeveler - içinde büyük yazılar asılmıştı. Tekmil (arabesk) oymalarla süslenen vişne çürüğü rengindeki tava - nın kenarına yaldızla Kur'andan üyetler yazılmıştı. Minderlerin önlerindeki sedef kakmalı s ra iskemlelerinin üzerinde tablalar, geniş çubuk t ri vardı. Duvarların birine ram metre eninde yaldızlı bir ga- Pi- TİNÇ ASA ĞAYAĞ Yazan : Emekli Hv.ABnb. Bedri CELÂSİN SA KA KA NL KA SA ismi istilâ limanlarıdır. İşgal altındaki limanlar değildir. — | Bu tabir ve tebliğlerden şul mâna çıkarılabilir. İngiltere a- daları için bir istilâ teşebbüsü vardır. Bu teşebbüs de bu li- manlardan gelecektir. — Fakat | hakikatte Adaların deniz ablu- kasına karşı korunmaları — ve | yeni ismiyle Atlântik meydan | muharebesine iştirâk eden deniz kuvvetlerini besleyen bu liman- | lar birinci dereçede taarruz he- | | defi olmalarıdır. | Alman - Rux harbinin garp cep- hesindeki hava hareketlerine tesiri | Almanlar Afrika — şimalinde cenubu garbi Avrupa ve Girid | hareketlerini yaparken de garp | cephesinden hava birlikleri ge- tirdikleri muhakkaktır. Fakat, bu kuvvet kaydırma İngiltereye karşı vaziyeti o kadar değiştir- memişti. Gar pcephesi en son ve kat'i netice cephesi olduğun- dan belki buradan alınan birlik- lerin yerlerine daha yeni tayya- relerle yeni mürettebat ikame edilerek de değiştirilmiş -olabi- lir. Nihayet Alman - Rus harbi- başladı. İngiliz adalarına gece taarruzları gene devam etmekte ise de bunların azaldığı ve sey- rekleştiği hisseddilmekte olma- sı- Almanların buradan şark | cephesine —mühim — kuvvetler gönderdiklerine delil teşkil et- | mektedir. Bu hal İngilizlere mühim bir firsat vermiştir; esasen günden güne artan ve kuvvetlenen İn- | giliz tayyareciliği kuvvetli av- | cılar himayesinde limanlara ve | hava üslerine ve sanayi mınta- kalarına — gündüz taarruzları yaptıkları — anlaşılıyor. Bundan Şu neticeler istihraç edilebilir: | 1 — İngiliz adalarının - bur-| nuna kadar sokulmuş bulunan Alman hava üslerini gündüz ta- arruzlariyle buralardan uzak- * laştırmak — ve hiç olmazsa bu üsleri hırpalamak, | 2 — Deniz üslerine taarruz e- | derek Atlântik meydan muha-| rebesinin kazanılmasına yardım etmek, 3 — Sınai hedeflere taarruz ederek - hem kendilerini bilvası- | ta müdafaa ve hem de tabii mü tefikleri Ruslara yardım ve on- ları - teşei etmek, İ ah - Tefrika No. 28 çerçeve içinde tabil büyüklükte yağlı boya bir insan resmi asıl- mıştı. Şark salonuna hiç yakış- mayan bu resmin “merhum pa- şa hazretleri,, olduğunu * söyle- meğe hacet yoktu. Fazıl Misirin en büyük zen- ginlerinden olan prens Moham- med paşanın ablak - çehresine, beyaz - bıyıklarına - uzün — uzün baktı. Yüksek fesi yana doğru eğil- miş, yanakları sinirleri başan - mış gibi gerdanına doğru in- mişti. Prensin üstünde tek bir inci bulunan geniş plastron bo- yün bağsına doğlu yayılan ger- danını yuvarlakça karnını göz- den geçirince aklına İstanbulun zengin — naşa zadelerinden biri hakkında yazılan: Nasıl ki cebleri dolmuşsa zerle malâ mül Vücudü öyle gani, canca, okka- ca, kanca, beyti geldi. Dilfikârın kocasının, hemen ortaya bir av çacakmış cebinde Fazıl, hemen ltın sa- gibi eli, pantalonunun it bırak- il mi? ini — (Je- Merhum paşa d Evet, bu portr rom) a yaptırmıştı. | ecukluğumda bir defa gördüm, Bazı haberlere göre bu hava bombardımanlarından — dolayı | Alman harp sanayiinin zarar gördüğü anlaşılıyor. İngilizler için hasıl olan bu müsaid duru- mun devamı ve gösterecekleri inkişaflar şark cephesindeki ha- va hareketleriyle ve Amerika- hların yardımiyle yakından alâ- kadardır. Alman Rus harbinin neticesi hakkında bir çok fikirler serd- edilmektedir. Biz burada yalnız hayacılık bakımından bu Rarbin muhtemel neticelerinin doğura- cağı vaziyetleri kısaca müna - kaşa edeceğiz. Çünkü bu neti- ce gene mevzuumuzdaki — garp | cephesine de tesir edecektir. İki yumurta birbirine vuru- lursa — muhakkak birisi / kırılır. Bazı zeki çocuklar bu yumurta- lardan hangisinin kırılacağını bilirler. — Yumurtaların her| ikişinin de kırıldığını — ben ço- Çok âz olan yok demektir. 1914 Cihan Harbinden son- ra hâmiler muhmiler ayrılmağa ' başlayınca siyasi ve mütefekkir- | ler bundan sonra iki devlet ara- | sında harp olmaz, olursa- umu- mi olur, diyorlardı. Ondan son- raki münferit harpler bu har- ; bin bir safhasıdır. Amerika İngiltereye yardım ettikçe Almanya da Japonya ya yardım etmek istemişti. Rus- | İar harp malzemesinin memle - ketlerinden transit olarak geç- mesine razı olmadıklarından Al-| man - Rus mühasebetlerinin iç yüzü görülmeğe -başladı. dan bu mâni kalkar, japonyada da hava sanayii daha fazla in- | kişaf ederse ve dünyada bir uz- laşma olmazsa gene dünyada | şimşekler ve yıldırımlar eksik | olmiyacaktır. | Netice: Kat'i netice gene garp cephesine nasip olacak ise de ya- ! kın ve uzak ” şark cepheleri de buna müessir olacaktır. —. Bir cinayet davası Bir müddet evyel Beğiktâşta taksi değnekçisi Tevfiki kıs - kançlık yüzünden öldüren İlha- mi ile arkadaşı Cevdetin mu - hakemelerine dün de ikinci ağır cezada devam edilmiş, şahit o- larak Tevfikin öldürüldüğü e- vin sahibesi Adalet dinlenilmiş- | tir. Adalet demiştir ki: | “— Gece yarısı kapı wrla.mri gibi oldu ve biraz sonra da kı-| sa boylu bir adam çıkıp - gitti. | Başka bir şey görmedim.., Muhakeme, Şşahitlerin celbi için başka bir güne bırakılmış- tır. Sayla : » Şimdilik Bukadar Propaganda u harpte propagandanın B hemen hemen silâh kâ- dar ehemmiyeti olduğu meydan dadır. Son “V,, harfi mücadetesi de bunun yeni bir delilidir. İn- Bil'zce zafer manasına gelen Victory kelimesinin ilk harfi o- lan “V,, harfi bugün birdenbire bu harbin ön plânında yer almış tır. İngiliz radyosu, işgal altın- daki bütün - Avrupada İngiliz zafer'ni istiyen halka - bu harfi mümkün mertebe geniş bir şe: miştir. Bu “suretle yerlere, du * varlara-tebegir, yahut Boya İle V harfleri yazılacak, V harfini havi broşürler, risaleler dağıti- lacak, netice itibarile Alman makamları ispal ettikleri arazi: de kendi aleyhlerinde ne kadâr büyük bir - cereyan * olduğunu Erenecekti. Bu mücadele Al- man işgali altında bulunan halk arasında geniş bir propaganda- nın vücut bulmasına sebep ola- taktı. Alman zekâsı akat Alman zekâsı buna karşı mukabil bir tedbir kulmakta — gecikmedi. — İngiliz propağandasının bu mahirane icadına Alman propaganda na - zi Drr>Göbbels ayni silâhla müukabele etmek kiyasetini gös- terdi. Göbbels, “V,, — harfi- nin bilâkis Alman zaferini ifa- de eden bir remz olduğunu ilân etti. Binaenaleyh -— duvarlara, yerlere yazılan “V,, harflerini silmek, bunları yazanları ve ta- mim edenleri takip etmek yeri- ne; 'bilâkis yazılan “V,, harfle- rini çoğaltmak — yolunu — tuttu. “Alman tayyareleri üzerlerinde “V,, yazan milyonlarca kâğıt parçalarını işgal altındaki- top- raklara yağdırmağa başladılar. Bütün gazeteler bu harfi bastı. Nakil vasıtaları, umumi bina- lar bu harfle di. Böylelik- le bu İngiliz propagandasına — karşı kondu. Bu hâdisenin en mühim nok- 1 mayıs bayramı — sasen bu Alman buluşu da yeni bir şey değildir. Nasyonal sosyalizmin ilk kuru- luş tarihinde komünizm propa- gandasına mâni olmak için de Böyle bir usule baş vurulmuş ve komünist bayramı olan 1 Ma yıs tarihi ayni zamanda nasyo- nal sosyalist - bayramı - olarak ilân edilmişti. Ve Almanlar bun dan büyük pratik istifadeler t min etmişlerdi, MURAD SERTOĞLU Artık sormağa hacet yoktu etrafındaki her şey, hattâ Dil- fikâr bile merhum paşa demek- ti. Fazıl, servetin bu - derece maneviyata olan tahakkümüne hayret ediyordu. Duvarlardaki yazılarla yağlı boya tablonun husule getirdiği tezadı söyle - meğe lüzum yoktu. Çünkü belki bu salon bile Mehmet - paşanın resmi için tanzim edilmi: dadan çıkarlarken Dilfikâr: — Bu odada gördüğünüz tez- yinatın mühim kısmını büyük yalıdan çıkarttım. Tavanın ke- narındaki yaldızlı âyeti zede- letmeden çıkartmak hayli müş- kül oldu. Diyordu. h Koridorun nihayetinde bir fa vardı; »- Buradan — geniş - bir merdivenle birinci kata - çıkılı yordu. Prensesin dairesi bura- da idi. Parmaklıkları billür bir mer- divenden çıktılar. Zemin katın- daki geniş salonun üstünde di- ğer bir salondan traçaya çıkılı- yordu. Burası tamamen be- ğinci Lui tarzında - döşenmişti. ince zarif oymalı, kanapeler, koltuklar ayni üslübda bir ufak yazıhane, içerisi biblolarla dolu iki camekân salonun bütün e yasını teşkil ediyordu. Dilfikâı Sizi ben antika şeylere mı rak sardıracağım, dedi. Bakın atür kolleksiyonu ne ka- üzeldir! came n içine dizilen abanoz ve fildişi çerçevelerdeki resimlere bakıyordu. Birbirlerine o kadar yaklaş - mışlardı ki Fazıl Dilfikârın 'dol- gun göğsünde kalbinin attığını hissediyordu. Kadın artık bir gey söylemiyordu. Pazıl saçları nin arasında sahibesinin sıcak nefesinin dolaştığını duyuyordu. Hemen bir ân sonra bu ateş gi- bi havanın onu tamamen' istilâ edeceğini zannediyor ve bekl yordu. Minyatürlerden - biri ilk Mısır hidivi olan Mehmet Ali paşanın resmi idi, San'atkâr mi- ni mini farçasile bu resmi o ka- dar güzel işlemişti ki kocaman sarığın altında deha saçan göz- ler, azimli nazarlar tamamen tecessüm ediyordu. Mehmet Âli paşa bir mindere oturmüş, Rir- mizi merkuplu ayağını ka- dife yastığını üstüne kı Bi yastıkta müldüğü — yerin — hırı rında ressam akla hayret — ve- recek bir meharet göstermişti. Üzeri siyah kordonlarla süslen- miş kisa saltasından kuvvetli bazuları görülüyordu. Resme bakarken düş Cesareti — ve büyük zekâsile koskoca Mısır ülkesini çiren, meydan okuyan bu bi nin cariyeler — Gel!.. Malım-.. Diye cağırdığını işitmişti. Şimdi Dilfikârı da öyle yapa cak, kanapeye kurulup kendi - sine el!.. Mahm!..,, diye hi- tap edecek sanıyordu. (Devamı verın) devlete ük dâhi-

Bu sayıdan diğer sayfalar: