18 Ocak 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

18 Ocak 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Annelere bir çıtt söz! YENİ Bütün genç ve güze SABAH KADIRCAN KAFLİ l kırulııılııı' Bebeğin göz, kulak, burun ve boğazının bakımılonun etrafını almışlardı. Bun- Sevgili anne, bebeğinizin bu âzaları itina ile bakılmağa muh- taçbır. Bunlar için size bir kaç tavsiyede bulunacağım. . GÖZLER Kaynatılmış suya biraz temiz pamuk batırınız. Bu pamuk ile bebeğin gözlerini hafifçe temiz- eyiniz. Herhangi — bir kızartı veya gözlerin etrafındaki Biş- lik vukuunda hemen — doktorü- nuzla istişare ediniz. Bebeğin gözlerinde. herhangi bir kızartının - ilk belirtisinde burları asitborikli su ile sili- Bunun için bir bardak kaynumış suya 1/2 çay kaşığı asit borik karıştırınız. Bebeğin gözlerini — yıkarkon her göz için ayrı bir pr şa te- miz pamuk kullanınız. Bu zu- retle biz gözde bulunması ihti- mali olan bir mikrobun diğe- rine geçmesine mâni olursunt: Gözleri temizlerken pamuğu gözlün burun tarafından di yıya doğru sürünüz. — Bebel özlei çok hassas olduğundan bunlurı işıktan, tozdan ve gârden korumanız lâzımdı: KULAKLAR Bebeğin kulağının dış kismi- m yamuşak pamuk ile temiz'e- yiniz. Kulak zarı o kadar çabuk taktiş olabilir ki kulağın iç yo- lünü temizlemek için - hiç bir gayıet sarfetmeyiniz. Bu kısmı temizlemek için hiç bir âlet kullarmnayınız. Bic par« ça bükülüp ıtlatılmış pamuk 1ıle temizlemek kâfidir.Kulağın içi- ne doktor tavsiye ettiği zaman mayınız, h Bebeğin kulağında herhangi bir akıntı vukubulduğu zaman hemen doktora müracaat edi- niz. BURUN Bebeğin burun deliklerini te- Szlemek için bükülmüş pamuk Kulların... Her burun deliği - çin eyrı bir parça pamuk kul- lanin, Burun delikleri kuru ise ikramiye tevziatından şikâyet Her sene olduğu gibi bu se- ne de D, .D, Yolları memur ve müstahdemine ayrılan — ikrami- ye Teşkaları arasında paylaşıl- Mmışfw, Usul yerini bulsun — ka- bilnden küçük memurlara v; rilen ikramiye nisbeti ise; sap arahasından dökülen başak nis- betindedir. İkrarşiyelerin — âdi Tüne bir şekilde tevzı edilebil- Ticsi için maaş nisbeti değil, muayyen bir rakam esas tutul- mahdır. .Meselâ bilümum — hiz- metlilere 100 lira dağıtılmalı- dır. Fakat bu. başkalarının işi- we asla gelmiyor. Bunun için de #İdareye maddi fayda saj- Tayan kimselere ikramiye veril- meh v. 8. gibi> kaçamak yo!'u maddeler - konuyor ki — küçük mecmurlardan ziyade büyükler #fcde etsin. Çünkü küçük bir kâtip veya yağcı,” gardifren, hademe v.s. sınıfı idareye ne gibi maddi istifade — sağlasın? Adam seçilerek dağıtılan —£ ikramiye tevzi şeklinin — ikinci mahzuru ise Memur ve mü3- tahdem üzerinde menfi bir le- sir yoratmasıdır. İlramiye, maaşı 200 Tiradan agağı olan memurlara müsava- tan — dağıtılmalı — Çalışmıyan memur ise zaten idare talimat- Tarı ahkâmınca cezalanmakta- dar. Durumun Bakanlıkça inoe- denmesini arzu etmekleyiz. (İmza mahfuzdur.) Stajyer muhabir olmak isteyenlere Gazetemizin istihbarat işle- rinde stajyer olarak çalışmak istiyen Kollej mezunu veya mükemmel İngilizce bilen bay- ların her gün saat 16 da (Yeni Sabah) Yazı İşleri Müdürlüğüne müracaatları.. Yazan veya akıntıdan kapan:yorsa bi- rer damla vazelin akıtıp yumu şatıp, Evde kömür kullanılı- yorsa her gün bir damla vae- lin damlatın. Bebek burnundan nefez almalıdır. Bunun için u- run yolları her zaman temiz ve açık clmalıdır. Bebeğiniz - bu:- yundar nefes almıyorsa bunun gebeplerini araştırıp, tedavi e- diniz. Bebeğin burnunu pamuk- la temizlerken pamuğun burnu- 'nu gıcıklaması ihtimali vardır. Bebeğiniz bundan sinirleniyorsa bu iş için yumuşak bir bez kui- larınız, AĞIZ Sıhkatli bebeğin ağzının 4 kanması lâzım - değildir. zikli annenin göğsü ve meme ucları her memeden evvel — t>- mizler.melidir. Bebeğ'n ilk dişler — çıktığı zaman bunları her sabar ves her atşem yatmada) (vvzl te miz tültent ile siliniz. LİZÖZ Sevgili okuyucularım, kadı- 'nın ev kıyafetinde lizöz denilen örülmüş ceketin mühim bir y ri e'muslıdır. Yaz kış bir kadının Jizözzüne pek çok ihtiyacı ola- bilir. Hele kömürsüzlükten pek sikâyetçi olduğumuz bu kış gü- ze) bir lizöz, yumuşak sıcaklığı ile $izi muhtemel bir soğuk al- Şanlığından kolayca koruyabi- Jir. Bugün size açık renk yün- le örüldüğü zaman güzel bir lizöz koyu renk ile örüld takdirde ince elbise Üstüne alı- mabilecek bir kaç model veri- yorum... Lizözlerin bir iyi tarafı bun- ları pek az yünle örebilmek im- kdnı olmasıdır. Lizözler pek ko layca ve çarçabuk örülebili Tığ ile örülebilen Jizözler de çok güzel olurlarsa da ben size bugün şişle örülen bir lizöz tarifi yapacağım. Bu lizözü yapmak için — bir gift 2 numaralı ince demir v ya kemik ile 4 numara — k. bir çift tahta gişe ihtiyaç var- dir. İnce gişe bedeninize göre il- mik atını ve 4 parmak eninde 5ı kı lâstik örünüz, Lâstikten son- ra İki parmak eninde düz örgü örünüz. Örgüyü kalın şişe ge-i ——— 4 Küçük Yusuf İstanbulda güre- gecek pehlivan bulamayınca ye- niden Deliormana döndü ve ora da çiftçiliğe başladı. Aradan da seneler geçmişti. Küçük Yusuf ihtiyarlamış ve güreşi - çoktan bırakmıştı. İşte bu sıralarda kendi köy- lerinin civar bir köyünde bir dü Bün oluyor. Düğün sahibi kö- yün eşrafından biri, ayni za- manda da Küçük Yusuf pehli- yanın en samimi dostlarından- dır. Tabii onu da düğüne dâvet ediyor. Küçük Yusuf da bu dâ- veti kabul ederek komşu köye gidiyor. Ve düğün sahibinin evi ne misafir oluyor. Düğün sahibi çok sevdiği bi- ricik oğlunun düğününü dört ba Şi mamur yapmak için her feda kârlığı göze almış ve bu arada ortaya mühim bir ödül de koya- rak bir pehlivan güreşi tertib et miştir. Gelen pehliyanlar arscında bir de bakıyorlar, Kızılcıklı Mah mud da var, Böyle meşhur bir pehliyanın güreşe gelmesi tabii düğün sahibini fevkalâde mem- nun ediyor. Çünkü böyle düğün lere ne kadar meşhur baş pehi- livan katılırsa düğün sahibinin gerefi o kadar artar ve düğün o kadar talihli, kısmetli ve uğur lu sayılır. Ancak başka bir mes'ele orta 1: Leylâ KEYEE AARA Çirip on beş sıra ters. örünüz. Tekrar ince şişe geçiniz, —iti parmak eninde düz örünüz. Böy lece omuza gelince lizöz ilmik- lerini sayarak üç kısma taksim ediniz. Büinci kısmı örmeğe devam ediniz. Bu ince, bir kalın şişle bel koyuna gelince lâstik örüp Ayırdığınız ilmiklerin ikinci kısmı ense kısmı vın, üçlincü TIST gibi örmeğe — devam ve yine bele gelince lâstik ile bitiriniz. -Bu lizöz anladığırız gibi arkadan başlanıp bütün o- laraz biter. Kollar japone olup yalnız iki yanlardan dikiş var- dir. Lizöz bitince ön ve- kol Kenarlarına tığ ile bir süs ya- pin veya renkli satenden enli bir biye geçirin. İki önünün uçlarına yirmi beşer santim kurdelâ dikip ç- yince bununla bir fiyonk yapi- Tak bağlayınız. Birbirine giren sarhoşlar Evvelki gece sabaha karşı Maç- ada Möşrütiyet mahallesinde S: kisin kahvesinde Şemsi, Enver, Saim, Niyazi Ali, Kerim ve İzzet sarhoşluk yüzünden kanlı bıçak - h bir kavgaya tutuşmuşlar Şem - si, Kerim ve bunları ayırmak is - teyen Kemal ile bekçi Osman ya- rozanmışlardır. u n ö —— ——— ——— —- ——— ——— ——— — ——— — ——— ——— İki randevu evi basıldı Emniyet, ahlâk zebitamı tarafın- €an biri Taksimde Abdullah soka-| Finda diğeri Vezir sokağında - bir| apartmanda İki sandevu evinde| Süç Üstü yapılmış ve ev. sahipleril hakkında tâkibata Laşlanmıştır. (ALAHMED PEHLİVANIN BAŞ GÜREŞLERİ| Yazan: Ali Ahmed ya çıkıyor, Kızılcıklı Mahmuda kargı kim çıkacak ? Düğüne gelen diğer baş peh- Jivanlar, nihayet basit köy peh livanları. Bundan hiç biri bu seksen beş okkalık pehlivanın karşısına çıkmağa cesaret ede- memektedir, Filhakika onların da hakları vardır. Zira Kızıl h Mahmud karşısına kim çıka- cak olursa mutlaka bir iki da- kikada yenerek rezil edecek, Kendisinden başka dişli bir baş pehlivan olmadığını gören Kızılcıklı da gerildikçe geriliyor. Ödülü hemen alıp gitmek İsti- yor, Hiç olmazsa soyunup bir Büreş yapmasını rica ediyorlar- sa — Ben öyle hokkabazlıklar- dan anlamam, Tutarsam ciddi tutarım, diyor. Küçük Yusuf orada yapılacak güreşlere hakemlik yapmayı ka bul etmiş olduğundan o da Kı- zılcıklıya rica ediyor: — Haydi be pehlivan! Bir so yun da vücudünü görelim. Sana lar sanki aşk per -70 — taş kesildi, topi Bir iki pantalonunu dadı, gözleri yuvalarından fırlamış ol gu halde geri döndü; kapıya hgşörlerin ara- zorla doğru fırladı sından çabucak sıyrılarak kori doru, küçük salonu, holü gi kendisini avluda buldu. Ve dın yanındaki asilzadelerden i- kisi daha onun ardından gitti- ler. h- 4 Kralın misafirleri... Murad Reis tahtın bulundu; tarafa döndü, gayet — sâkindi kılıcında bir damla bile kan yok tu; sanki temiz ve asil el kullandığı bu ağil silâhı o küs- tah adamın damarlarındaki kır- mızı sü ile kirletmek istememiş- ti. Murad Reis, arıda, dimdik ve heybetli bir yürüyüş le krala yaklaştı. Şimdi herkes onu alkışlıyordu; salon, düello- 'nun başlamasından önceki hali- ni alıyordu. Onun krala hitab edeceğini anlamasalar - etrafını alarak elini sikacaklar, belki de yanaklarından öpeceklerdi; öp- meğe en iştihalı görünenler ka- dınlar ve kızlardı. Murad Reis krala üç adım yaklaşınca durdu; onu baş eğe- rek selâmladı ve kılicmi kınına koydu; şunları söyledi: — Fransızların haşmetli kra- h, beni huzurunuzda silâh kul- lanmak zorunda bıraktıkları i- çin esef ederim; fakat s: ki işi uzatmadım ve tatlıya ba ladım. Kral kendini tutamadı, yerin- den fırladı, Murad Reisin önüne kadar geldi; ellerini onun omuz larına koyarak cevab verdi — Aziz dostum, herkes di elloyu böyle bitirmesini bilsey- di yasak etmezdim. Bu gecenin pek güzel, pek heyecanlı ve pek tatlı hatırasını ömrüm oldukça unutamam. Size en candan teb- riklerimi sunarım ve bütün kal- bimle teşekkür ederim. Murad Reisin elini hararetle Biktş—sonra—orada hazırbu'ur nanların hepsine duyuracak (ka dar yüksek sesle ilâve etti: — Bu dakikadan sonra benim misafirimsiniz; — dilediğiniz ka- dar kalacaksınız. Saray Nazırı yarın Versay ve Lüvr sarayla- rında size ayrılacak olan daire- leri emrinize verecektir. Her gün için harçlığınız olan yüz al tın hazinemden ödenecektir; başkaca ne arzunuz varsa der- hal yapılmasına sayın Başbaka- nım kardinal dük dö Rişliyöye emrediyorum. Kral bir defa daha onun elini sıktı ve çekilip yerine oturur - ken saray nazırına birkaç ke- lime söyledi; saray nazırı bir kaç adınt ilerliyerek misafirle- re kralın arzusunu bildirdi: — Madamlar, madmazeller, efendiler; haşmetli Fransa kra- lnın emri: Yiyiniz, içiniz, dans ediniz, eğleniniz, vaktinizi hog geçiriniz Orkestra çalmağa başladı ve salonu derhal neşeli bir hava kapladı. Genç Monpansiye herkesten evvel Murad Reise koşmus, boy nuna sarılmıştı: — O küstah herifi öldürmek Bana kısmet olacak; yarın dü- ello edeceğiz! im M bir de genç bir pehlivan veririz. Biraz oynaş yaparsınız. Biz de seyreder, memnun kalırız. — Olmaz dedim Öyle şeylere benim aklım ermez. Küçük Yusuf da içerliyor: — Eğer soyunmazsan biz de sana ödülü vermeyiz. — Öyle gey olur mu hiç? Bu- rada benimle tutacak pehlivan olmayınca ödülü alıp gitmek hakkımdır. — Ne malüm? Belki de var- dır. — Haydi be, babahk! Bu köy nerde, iyi pehlivan nerede? Benim de yolum kazara bur: dan geçmiştir. Yoksa ben de gel mezdim. Bu sözleri düğün sahibi de duyuyor ve çok müteessir olu- yor. Onun teessürüünü gören Kü çük Yusuf: — Bir pehlivana karşısna çı kacak pehlivanı yenmeden böy- le konuşmak yaraşmaz, ayıbtır. den ayıp olsun? Bura- Diyordu. du ve dük Rişliyö bunu duy- Monpansiyeye yan gözle bakarak cevah verdi: - Hayır delikanlı, düello mü saadesi bu defaya mahsustu ve Murad Reise bir ziyan — geldiği takdirde yapılacaktı ortada bir damla bile kan yok- tür Kardinal Rişliyö Murad Reisi tebrik ettikten sonra dedi ki Epeyce heyecan çektim, b ni ve Fransayı büyük bir mesu- liyetten kurtardınız. Allah di mi kabul etti! Murad Reis güldü ve - Allah herkesin duasını ka bul buyursaydı köpeklerin du- asını duyar, gökten kemik yağ. madem ki dırırdı! Diye düşünüyordu. Lord Ves- tor Murad Reisin yanına soku- çünkü başta madma halde lamıyordu zel Monpansiye - oldı bütün genç ve güzel nun etrafını almışlardı. Hep: nin de kaşları yay gibi, kirpik- leri ok gibi, yanakları elma gi- bi, dudakları kiraz — gibiy u—ı dekolte elbiselerinin dantelâlı kenarlarından turunçların he - men hemen yarısı görünüyordu. Beyaz ve dolgun omuzlar üstü- ne dökülen dalgalı uzun saçlar- dan türlü çiçek kokuları etrafa yayılıyordu;. kabarık eteklerin hışrıtısı kaynaşan aşk perileri- nin fısıltıları idi sanki... Uzun Ahmedle arkadaşları, reisin yanına sokulmak istiyor- lar, kadınlara dokunmaktan sa kındıkları için buna imkân bu- lamıyorlardı. Nihayet Çipil Mu- sa dayanamadı: — Sayın madamlar, madma- zeller; müsaade buyurunnuz da kendisini tebrik edelim; çok o- luyorsunuz artık canım! Küçük yüzlü fakat dolgun vü cudlu gayet girin, pırıl pırıl be- yaz atlastan elbise giymiş olan kumral bir kadın Murad Reisi: sol koluna yapışırken cevab ver di: — Acelesi yök, hele biz teb- Tik edelim de... Murad Reise sokulmaktan ü- midi kesenler küçük gruplar ha linde diğer dört korsanın etraf larını almışlardı. Kral bu hale bakıyor ve kraliçeye fısıldıyor- du: — Bakınız, Türkler - burada bile harem hayatı sürmeğe baş- ladılar. Birden çok kadınla ev- lenmenin'onlar için tabii olduğu na inanmak lâzım geliyor. On Üçüncü Lüi on beş sene- denberi evli olduğu halde krali çe henüz bir oğlan doğurmamış tı; eğer onun bir oğlu olsaydı «Asrın en alçak ruhlu adamı> olan Gaston Dorleanın veliaht- lığı kalkacak; bir belâdan kur tulacaktı. Kral bunun için padi- şahın dilediği kadar kadınla ev Jenebilmesine - imreniyordu; ©o dakikada kendisini şu korsan- lardan bile bahtsız buluyordu. İspanya kralının kızı olan kra- liçeden boşanmasına da imkân Yoktu; papa müsaade etmiyor- du. Bu düşünce onu sıkmış ol- malı ki biraz sonra kalktı; dâ- vetlilerin saygı ve selâmları a- rasında çıkıp gitti; kraliçe ve ana kraliçe onun yerini tutmak üzere kaldılar, (Devamı var) Ö nt M da benimle güreş tut! var mı? — Vardır belki! — Hayır yoktur. Çünkü ben görmüyorum. Ben bu kadar se- ne İstanbulda, şurada burada güreş tuttum. Bütün pehlivan- ları az çok tanırım. Burada ba- na eş olabilecek bir tek baş peh livan yoktur. Küçük Yusufun kan beynine çıkıyor: — Kızılcıklı! Sen benim kim olduğumu biliyor musun? — Biliyorum tabil. — Ben bir baş pehlivan mı- yım, değil miyim? — Evet sen bir vakitler peh- livan kıtlığında baş pehlivanlık yapmışsın. Fakat artık güreş senden çoktan geçmiştir. İhti - yar bir köylü olmuşsun. — Öyle mi? Hodiri meydan öyle ise! Böyle bir hareket hiç kimse- nin aklından, fikrinden geçme- miş olduğu için büyük bir şaş- kınlığı sak erkek düşüyorlar, Tefrika No:108 OCAK 1919 Yakın Siyasiyâtımız, İttihad ve Terakki Hortluyor mu? s, yahat esnasında mathu- at ve neşriyatı günü gü- üne takip edememiştim, 'Trab- zona muvasalatımda öğrendim ki bir kaç gün evvel Halk Pa:- tisi mensuplarından biri Bi yük Millet Meclisinden Ahmet TYahlakılıca bir tokat atmıştı Bu, bence, bir Milletvekiline ni değil mişletin heyeti umumiye- tine indirilmiş bir darbe Bu taarruzu lâkaydi ile kargı- lamak ve avakıbini gözönünde tutmamak, doğrusu, çok vahim reticeler — doğurabilir. ve ma- suniyeti teşriiyenin hiç bir c- hemmiyeti olmadığını da anlı- tr. Hattâ bu çirkin hareket Giğer - vatandaşların da — ikile bir bu gibi tecavüzlere maruz kalacakları endişesini yaratmış olur Çünkü Meşrutiyetin — ilân.ı dön bir müddet sonra bu gihi ahvalin acı nümunelerine şabit olmuştuk ve netice imparator- lağun yıkılması gibi vahim a- kıbetler doğurmuştur.. O devri yaşıyanlar ve hâdi- satı yakından takip edenler pekâlâ bilirler ki bir zamanlar memleket idaresinde her türlü yetki ve salâhiyeti irhisar al- tında tutan İttihat ve Terakki umümi merkezi, çok sakim bir yola girmiş ve muhalefeti sin- dirmek ve inhizama uğratmak yaksadile Matbuatta — tenkit cür'eti gösterenleri birer birer susturtmağa, öldürtmeğe, ri hataları izale için Mecliste hükümeti ikaza çalışanları to- katlatmağa başlamıştı. Nite- kim Hasan Fehmiler, Ahmet Samimler ve Zeki beyler hüs- nüniyetle yazdıkları satırların mahıkümu olarak yekdiğerlerini takiben ve pek az birer fasılâ ile köprü üstlerinde ve köy- başlarında meçhul birer kur funa kutban gitmişler ve ihti yar İsmail Kemal Bey de Siroz Meb'usu — Derviş — tarafından Mecliste tokatlanmak haksızlı- ğina maruz kalmıştı. Hiç şüphe yoktur ki — bütün bu tecavüzler, zahiren, Türk yaftifâati namma — yapılıyordu. Mütecavizler ise —memlekette huzur ve emniyeti - selbettikle- rini, aldıkları telkinat saikasi- », kavrayamıyor ve birer va- zifel vataniye ifa ettiklerine zahip bulunuyorlardı. Şu kadar var ki bu vaziyet Farşısında halk, iktidar mev- küni elde tutan zorba İttihat ve Terakki cemiyeti hakkında beslediği hüsnüzam ve itima- dı kaybetmiş ve infial ihsasıan mecbur. kalmıştır. Bu necip hissiyat önünde bocalayan — 11- mumi merkez ise harekâtı tas- hilı edecek yerde tazyiki art- tmmış ve tehdit ile milleti em- rine râmeylemek sevdasına düş müş, tasallüt ve tecavüzünü tazyif eylemiştir. Ahval bu merkezde cereyan câcrken günagün vesile ve ba- hanelerle bazıları ezcümle me- buslardan Lütfi Fikri, Rıza Nur ve daha bir kaç vatandaş - zumsuz yere tevkif edilmiştir. FHatta mevkufların — tırnakları, tevkifhane müdürü tarafından, Bekirağa bölüğünde sökötürül. mek suretile muhalefet zulüm ve işkence ile boğulmak İsten- Bu taaddi ve tasaddi Düğün sahibi evvelâ şaka zan nediyor. Kızılcıklı Mahmud da ayni kanaattedir. Her halde ih- tiyar Küçük Yusuf alay ediyor olmalı diye düşünüyorlar. Fakat Küçük Yusuf bir ta- raftan soyunmağa başlıyor, bir taraftan da: — Bana bir kisbet verin! di- ye haykırıyor. O zaman işin şa ka tarafı olmadığı anlaşılıyor. Tabil 'ilk iş olarak bunu önle- meğe çalışıyorlar: — Vazgeç Yusuf pehlivan! di yorlar, Kızılcıklıya ödülünü ve- relim de gitsin! Bu sözler zerre kadar ona te- sir etmiyor: — Olmaz! Burada kimseye havadan ödül verilmez. Beni yensin de ödülü alsın, Kızılcıklı kendisini çok büyük görüyor. Bizim zamanımızda olsa küçük ortaya bile güreşemezdi. Bu sözler Kızılcıklıyı da kiz- dıriyor: — Sahiden benimle tutacak | mısin? i diye soruyor. ——— ——— — — —e Yaran: nelerden beri güreşi nunla beraber gösterdiği cesa- reti herkes takdi zılcıklı Mahmuda meydan okuü- makla ayni zamanda köylerinin de namusunu temizlemiştir. soyunurken bir taraftan da a- subiyetten kendisini madığından mütemadiyen zılcıklıya hakaretler savurmak- tadır, Ve Kızılcıklı da pek ta- bil olarak kızmaktadır. kızmıştı amma, yine karşısın- dakine meydan okuyan kims: nin babası yerinde eski bir pel bitmiyormuş i o vaktin geaç lerine hürriyet ve demokrasi zhniyetini en ziyade telkine hizmet eden Mizancı Murat Bey, muhalefet yaptığı — için, budut harici edilivermişti. Ahmed Bedevi Hükümet bütün bu keyfi m 1 elerin vatan namına yapı 1 yaymaktan ve şümullü sürette — propaganda yapmak- tanda geri durmuyordu. €Tanin — gazetesinde cemi- etin müdafaasını der'uhte e- âcn Hüseyin Cahit Bey, milleti le bugünkü kadar gayret Rüsteriyor, vekayi ve hâdisatı tomturaklı cümleler - ve gaşaa- 1 terkiplerle taglit ediyor ve bir kaç gün sonra özür derme- yanile serbest bırakılan bu mu- belif mevkuflara gizli teşkilât kurma suçü isnat — eyliyordu. Hükümetin her türlü — nakise yiatını gül penbe göster- raeğe yeltenen diğer bazı neş- rıyat organları da haksiz yere ve mahza hükümete yaranmak kastile, Tanine hem ayar ola-| rek, mühalefeti tel'inden ve muhaliflere — vatan — hiyaneti damgası vurmaktan geri ka- mayorlardı. Ne çare ki «Ne mümkün zulm ile, bidâd ne imhayı hürri- yet> fehvasınca bu zalimane gi- diş millette aksi tesir yarat- makta gecikmedi. İttihat ve Te- rekki bükümetleri halk naza- tında, pek - haklı olarak, men- far ve megruh bir. hizb ve gahsi menfaat peşinde — koşan Tashdut bir zümre telâkki edil- meğe başlandı. ve memlekett> herkesin nefretini kazandı. . Fakat bu hâdiseler çok &cı reticeler doğurmuştu. İçtimat bünyemiz sarsılmış - ve müit vahdet bozulmuştu. .Hattâ hask yekdiğerine iğbirar beslemeğe kapıldığından — harici siyasete raüstakar bir veçhe veremiye- rek Trablusgarb'ın ziyana bep olarak bu zümre hükümet- lerinin irtikâp - ettiği hatalar üzünden Balkan harbi fecaat- le ve Birinci Cihan harbi de im paratorluğun çökmesile kapan- mıştır. Görülüyor ki, küçük mikyas- ta da olsa, bugün de ayni çık- maz yola sapılmış ve memleke- tin selâmetinden ziyade şahsi ihtiraslar hâdisata hâkim — ol- Tıuğa başlamış, tenkide taham- Teül edememek hazımsızlığı ve iktidarı elden bırakmamak gay- reti, İttihatçılar zamanında ol- duğu gibi, bugün de ön plâaa ahnmıştır. Bu gidişin sonu ise inbilâldir, izmihlâldir. Nitektmm Günkü siyaset kahramanları bu akibeti reyülayn müşahede et- ti ve fiillerinin maddi, manc- vi cezasını da çektiler. Bu sakat tecrübeyi tekrar- lsmak, ayni sistemi takip et- mek her halde akliselim kârı değildir. «Menem diğer nist» megalo manisinden vazgeçmek artık hakka ve hık'kate boyun eğmek herkes - için bir vazifel milliye - ve vataniye şeklinde tecelli eylemelidir. Bu ciheti gözönünde tutmak ve mürakip ve se — Elbeti — Pek âlâ soyunuyorum. Bu suretle iş iddiaya biniyor. Bu sırada diğer küçük ve orta güreşler de bitmiştir. Halk Kı- zılcıklı Mahmudun ihtiyar Yu- suf pehlivanla güreşeceğini öğ- renince adam akıllı - şaşırıyor. Çünkü herkes Küçük Yusuf se- bırakmış olduğunu biliyor. Kendisinden güreş geçeli çok olmuştur. Bu- yle ise... Ben de ediyor: — Aferin Küçük Yusuf peh- livan! — Varol bizim köylü! Diye haykırıyorlar. Çünkü Kı Küçük Yusuf bir taraftan kurtara- K Ve güreş te böyle bir hava ginde başladı. Kızılcıklı çok ivan olduğunu unutmuyordu. va (Devat osfını haiz olması lâzımgelen muhalefet için de bir hak ta mak Halk Partisinin — vecibe'e- ticden biri olma'tıdır. Aksi tak- dirde bu teşekkül Osmanlı İm- paratorluğunun yıkılmasına â- rmil olan İttihat ve Terakki züm resinin seyiatına nazire yapmış © menkibenin hortlağı tn iktisap etmiş ve benzeri hareketlerle memleketin (e Yetine sebebiyet vermiş olasak- tir, Kaldı ki bugünkü demokraısi fleminden tagallübün idames'ne imkgân olmadığını ve beynelni iel ahvalin buna müsait bulun madığını kabul etmek bir zarji- rettir. Esasen avrupalıların v tile dahili işlerimize, bu vadice, müdahale etmeleri merfaatleri icabındandı. Bugün aksini ile zama mecbur — bulunduklar'vı takdir için ise büyük bir k nete ve dirayete ihtiyaç yoktu:. Anglo - Sakson ve Slâv züm- relerinin yekdiğerine karsı güz- tüğü tefevvuk dâiyesi ve mov cudiyetlerini muhafaza endi $- si, memleketimizin coğrafi ziyeti dolayısile, onları ahvali- mizi yakından takibe âmir kıl- maktadır. Bu itibarla tam-ri gayri mümkün bir keşmekeşe uğramadan aklımızı — başımıza toplamak, sandalye ihtirası 1a tağlanmadan fikir müdahal x.- re revnak ve revac vermek. mil İf gelişmemize yardım bakımılı- den, bir lüzumdür ve bu husu4- ta daha ziyade tereddüde va <.t kalmamıştır. Buna mebni h va muhaliflerin vatani vazifelerini yerine getirmek için sarfettic- levi faydalı tenkitleri ve düşün- celeri ceffelkalem reddetmemek ve hem de mevzuubahs tecav'i- zün müsebbibi hakkında " idari tedbirin — ittih: eylem-k lar partisine terettüp eden bizmetlerden — biridi. — Butu Hslk Partisinden ehemmi; kekleriz. Bu meselede izzetinei imesine kapılarak — tekâsül göstmemelidir. Demir tavında değülür. Ve bu düşüncenin saiki m'llt menfaat ve vatani endişedir.. Bu ciheti işaret ederken maz!. nin © elim hatalarına düşmiye- ceklerini iktidar pa-tisinden - mil etmek isteris. Çatalcamın Çekil köyü muhtarı hakkında " tahkikâat Çatalca kazasının Çekil köyü muli tarına kaymakamlıkça işte nel çek- tirilmesi hâdisesi vilâyet tarafından tahkik olunmaktadı Vilâyelten bize verilen malümata göre Çalal köyü muhtarına, &ı mal yaptığı yolunda yapılan giklk yetler üzerine işten el çektirilmiye tir. Lâtfi Kırdar geliyor Tedavi maksadile İngiltereye gi- 'den ve hâlen Nis'te bulunan İstans bul vali ve belediye başkanı Dr. Lütfi Kırdar 28 ocak günü saat 13.30 da uçakla şehrimize geleceki tir, —— Yeni neşi Ahmed Midhat Efendi ile Şair Fıtnat Hanmı Üstad — Hakkı ve sabırlı bir çalışmadan sonra yu karıdaki isimle neşrettiği — kita edebiyat tarihimiz için mühim vesi. kaları ve iki edebi sima arasınd gizli kalmız mektupları açıklamış- taysiye ede- tar. Okuyucularımıza riz. * LA Fontaine'in Masalları Dünya çocuk edebiyatının en üns lü eserlerinden olan La Fontaine'in masaları, Şair Orhan Veli taralın. dan manzum olarak ve — asıllarına hem şekil, hem de münâ bakımın. dan tamamen uygun bir tarada mu vaffakiyetle türkçeye çevrilmiş ve Doğan Kardeş Yayınl iki kitap halinde neşredilmiştir. Beş renkli karton kapakla de ve resimli olan bu kitapları her bi fialı 60 kuruştur. arasında Ay- rıca iki kitabın okuyucuları arasın- da 760.00 liralık bir mükâfat ku. n ilk edebi hâdisesini teşkil eden La Fon &1 tertip edilmiştir. 1949 y tain'in Masallarını okuyuculurumuza tavsiyo ederiz. * SELÂMET 69 uncu sayısı Ahmet Ham- di Akseki, Ömer Rıza Doğrul, Musa Carullah ve diğer tanın- mıiş bilginlerin Mevlidi Nebevi- ye ait yazıları ve güzel gili le çıkmıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: