January 22, 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

January 22, 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

aaelie e 22 OCAK INM | SE,!;!ğğğ | ———ğvîdebıg at Bı;wlıîğlwğr?î—- | UC YAMARARAAAAAMAANAARAARADAN AAAARAAAAARARARARAAAAAARAR Bir iren yolculuğu Geri götüren Grip hastalığı A ihtilâl... i müfriterin Saltanatı içinEESEbİR Halk - Partili tutabileceği en isabetli ntan'd Ahmed — Emin a V l a SRamrak- deve | Jarı yok farzetmek — ve / unüt givevlkeiktilli baladı vi> başlıklı Tazkalesinde; parlâ- | Maktı! alınıyör ; ” Bi vaman Bus köylü & Yağkimimc. Hdi — Ve * rende idik. Benim do bir büyücü gibi, hissolunamı| —Susmuş— hepsi kasırga -| rının daima mübhem, gizli, ya 3 a Ha Ka a Bi eei üldE ö ——— muamma olan kelime- | yacak kadar kısa bir zamanda, dan arta. | rr'anlaşılır bir mahiyette kalaca | ti; çünkü mujlk asırlardanbeci um;b mt':ndı n akıbetine ve ) Bu kadarı yetmez mi? Topluluğun bulunduğu lerle malüm estetiği| küçültüyor, hafifletiyor, cisim Bir cam mi kirildi bü ne gan-| - Zinı> söylüyörlâr (1). bu gilr| toprakla beraber hayvanlar gi- ı;ı-ıı: :eı:rr:n: 'eden müessif yi lik tekrarlıyordu: halinden çıkararak, hayale kal-| (? - gırlı? | bana Esistentidliste kâinat gö-| bi ""ı"l;.’:'“'â" He "'":""“"' LA an'da Bedii Faik, yine yerlerde temizli! —. bülbül, ah ve yah ede-| . bediyordy. Her an Makroko: Yok! Kafa tasımın çatlama-| rüşünün güzel bir örneği gibi | Sosyal umdan onun da an- tokat "'”“"'?&’“"'“'_ İRü Fazıl Ahmed'in, yazeteci- , k ılî:';““;':"_;( HKer ee İi mos'u Mikrokoznsoa Hatfda Be A L cak bir gifflikteki attar, 6 SA DT eai ba| İrzta 'Tüyalyelini sedöleyen . ol ; “Yapılıyor ŞEkö lla biç l DİBİ S Abroydl |F6 y Alçalanı tavana asılmış saçlar | İt Koyunlar kadar d isiliği 9 Ba V leşhür yazısını ele alarak & 4 İ S e| ea 'azan: AğklAk “ABilarI Ağaçlar A-| Ü- Toprağın sahibi olan asılca- * his mevzuu ederek yazısına şöy- ü MA Muhtemel bir - Grib — salgınına| «Halka inmiyon», «Geri fikirle- , x di Ğ z ee B M | kargı şehrimin Sağlık Müdürlüğün- | Tir ve «Mistik duyguları> anla- (. b Yeya Lengli SÖŞ Gayn h Te son veriyor Biz hem siyasi bakımdan, hem de“iktısadi Mükımdan imti- han mevkiindeyiz. ” Demokrasi âlemi bizi gözlüyor. Demokrasi iddiasında dürüst olmadığımıza, nikablı bir totaliter diktatörlü- ğü yürütmeğe uğraştığımıza ka paat gelirse, Çin gibi bizim de, bir kenarda kendi halimize bır: kılmamız tehlikesi yardır. Esas- h tedbir almazsak ve gidişimizi el birliğile değiştirmezsek böy- le feci bir akıbet aylar gibi kısa bir zamanda tahakkuk edebilir. Diğer taraftan Avrupa kal- kınma plânında müsavi bir mem » yardan olduğumuz için, bir tec- | Hkedir. Bu'arada veremi uyandı leket sıfatile yer almamız ve| e. Cdelim dedik makta H'v tahrik ı'IHVN*XY'I;I lir. y meveud imkânlardan istitade| “2 Çam a D li horlangi bir dehlikeye v etmemiz için de; memlekette | — Ç yir llüır. Alimdir.. f vermemek için topluluğun bulün hem siyasi emniyet ve dabili aanasladar. . Hakikaton | — düku yerleri, bu arada sinemn'arı sulh kurulması, hem de iktisadi bünyemizdeki verim ve mukave- metin kudretinin sür'atle yük- selmesi lâzımdir. Kötü politika oyunlarına zemin, ne de zaman müsaiddir. Müfritler de bunu pek çabuk anlamağa mecbur - kalacaklar- dır. Zaten son şımarıklıkları ve kalemşörlük modasının yeniden kabarması; bunu mübhem su- rette hissetmeğe — başladıkları- nın bir emaresidir. - Nüma! Kabadayılık, daima korkunun nikabıdır. Bu işler böyle gidemez. Mem- leketin güvene ve sevgiye |i yık, temiz, dürüst ve vatanse- bir halk partisine şiddetle cı vardır. Parti içinde ak- daha ne ihti, la karanın ayrılması işi fazla geri bırakılamaz. Memlc- kette siyasi emniyet peyda ol- masının ilk şartı; Halk rtisi- nin demokrasiyi kabul ve haz- metmiş kısmının totaliterden ayrılması, baskı, rüşvet ve hile silâhlarile yapılacak bir seçim mücadelesinin ağır mesuliyeti- ne karışmıyacağını akların, v kit ve zamanile belli etmeleri ve memleketin kurtarıcı ve — yük: seltici kuvvetleri cebhesinde ver almalarıdır. * ları için yüzde doksanının esa- Bir göygoycunun ÜNi BĞt? N K. iğtisafatı nn S v Fosta'da Selim Rapb Emeç, bu başlık altında yazdığı makalede Fazıl Ahmed Aykaç'ın gazeteleri hedef tutan bir yazısını söz konusu yaparak şu mukabelede bulunuyor: Fazıl Ahmed Aykaç'ı cev sız bırakmak istemiyecek her meslekdaş için, en geniş muka- bele imkânları mevcud - bulun- duğu gibi; onun içine düştüğ zifos gayyasından alarga K mak hususunda da lüzumlu gö- Tülecek tahaffuz tedbirleri, bu arada pekâlâfalınabilirdi. Ka- naatime göre, bizim arkadeş- lar, Fazıl Ahmed Aykaç'ın ko- pardığı gürültüyü fazlaca cid- diye almışlar ve mesleğin tak- diri çerçevesi içinde kalmak gereken bir mes'eleyi, bu suret- le, bir cemiyet mevzuu haline kalbetmişlerdir. Memleketin siyasi hayatını tatsız bir aburcubur çorbası haline getiren Fazıl Ahmed Ay- kaç gibi zevat için bu mesleğin ——.—..—... O R'BiR YAPRAK — Tarım Bakanına teşekkür — Baş tarafı 1 incide rine itaat ederken Kartal <ibi her türlü terakkiden hisso almağa lâyık bir muhitin en iptidal vasıtalarla Çalışmasına nasıl mesâğ verilirdi. Kartalda türlü sebze hastalık- Yarı olur. Bir mütehassıs gelip de Bunlar hakkında tedkikat yapın: Kimse o hastalığın ne mahiyetini, 'ne de devasını bilir ; hattâ bu süret- le bütün bir sa'y'ın bir anda mah volduğu vardır. — Bahçıvanlar bü- 'na hayret edilecek bir teslimiyotle boyun eğerler... Velhasıl — Kartaf bahçıvanları ve çiftçileri ancak ta- biatin Yâtfuna sığınmış - öksüz ço uklara benzerler. - Siz, gözterdiki. Fazl Ahmed Aykaç «müfrite ler> kelimesine müthiş kızıyor- muş. Geçenlerde yazdığı bir fık- rada, bu adın kendisin& de.ta- kılması kargısında, * gazeteciler için söylemediğini bırakmıyor. Fakat üstadın memnun oldu- ğu bir nokta var: «Bu çeşid ka- lemler diyor, ya maazallah i: sanı methetseler... İşte' asıl fe- lâket budur. O zaman intihar etmek lâzım.» Fazıl Ahmedin, bizi de bah- settiği kalem erbabından sayıp saymadığını bilmiyoruz. Yalnız <müfritler» kelimesini kullanı dır. hürriyet severdir, Hele hiç dal- kavuk değildir. Eh!. Bu kadar medih kâfidir sanırız. Şimdi intiharı gözliye lim. * Kan kusan şampiyonumuz ürriyet'de İğne ile Kuyu kazan muharriri, bir fık- rasında göyle yazıyor: Olimpiyadda şampiyonluk ka- zanan güreşçilerimizden birinin ağzından kan gelinceye - kadar hastalandığı gazetelerle - bütün dünyaya ilân edildikten sonra- dır ki, sanatoryomların ve ka- saların kilitleri açıldı. Genel Müdür, Başhekim, Banka — Di- rektörü ve sporu sevenlerle sev- miyenler harekete geçtiler.. Ve bu suretle şampiyonumuzun. sıh hati tehlikeden kurtulmuş oldu. Kiymetli güreşçimiz şükret- sin dünya birincisi olduğuna!.. Yoksa, yardım kapılarının ara- lanması için, yalnız kan kusma- sı kâfi değildi... Bugün hasta- hane kapılarında kan kusarak nöbet bekliyen nice hastalar var ki dünya birincisi olmadık- — g j KISA HABERLER 4 Basın mensubları dün Mi © semtte Cigerci Cavit kavga et mişler; Selâhattin Cavidi bıçakla yaralamıştır. 4 Koşan 25 plâka kaptı kaçtının şoför muavini Cavid adında biri, kaptı kaçtı ile Çatal a giderken Topkapıda bir kalb krizi geçirmiş, biraz sonra da öl- müştür. Cesedi muayene eden ada- doktoru İzzet İşcan gömü! ne izin vermiştir. 4 Taksimde Turan caddesinde 125 numaralı evde oturan Abdülâ- zik adında yaşlı bir zat evine gi- derken düşüp ölmüştür. 4 Beyoğlu semtinde — yakala- man 20 uygunsuz kadından 16 inin stalıklı olduğu anlaşılımştır. numaralı 'Ne görüyorsam — bizi mu- hat gölgeden, nehirin ka'rın- dan çıkan ve korkunç — ge- killer alarak tekrar dalan çar- pik çurpuk hayaller beni korku- tuyordu... Damın kuvvetli kıv- rıntısını taşıyan ince sütunları, kırmızı lüke parmaklıkları çi- çek askılarile beraber imtidad eden fener girlandları ile gece- nin boşluğuna asılmış gibi du- Tan uzun taraça geveze, mlite- hayrik harikulâde renk renk bir halk ile dolu idi, Yüzlerce boya h nazar Üstümüze dikilmiş, yüz lerce boyalı ağız, işitemediğim Türk - Yunan Ü diye köyündeki Tekel Likör fabrir kasını gesmişler; kendilerine Tab-| elt Pesarlesi -ulşamı Paksim- Bo Kar aa Haa aa Kaaa a ne an | lediye gazinosunda “yapılacak, saat aA 24 den sabaha kedar devam ede cektir. Sureti mah&usada Müalnt Fara Ka A aa e vuba | / dan getirtilen ekipler de milli kıya fetleri ile milli oyunlar ve Türki Yoksul gençlere yardım e gerekli, tedbirler alınmıştır * Ba hususta Sağlık Müdürü DİP| Fifik Yargıcı, şunları söylemiştir : — $ Grib salgını 6l- Şamakla beraber, görülen —lüzun gerekli tedbirleri almış bu- tayız Grib, çok çabak — bulaşan bir hastalıktır. Bu münasobetle — tğ- Tuluklar, hasta yayılmasına çok yardım ederler Gribo tutulanın derhal teeri zam gelmektedir. Grib basit — bi: hastalık sayılmakla beraber, him hastalıklar için en büyük toh otelleri, tiyatra ve nakil vasıtala l6 okulları teminlemeğe başladık Yeşilköy b a alanında da j k. A den Gi rid e mek kararındayız.» Sinema biletleri satarak vergi kaçakçılığı ihbar edilmiştir. yap Belediye ihbarı yapan şabsın ver diği koçan biletlerini almış ve ka- nuni takibata geçmiştir. Belediyo, sinemacıların bu gibi hilelerine dan vermemek için, biletleri ken- disi basınağa karar vermiştir İniyersi- telileri Kıbrıs'da buluşacaklar Üniversite Talebe - Birliğinden bir heyetin sömestr tatilinden i tifade ederek — Kıbrısa — gid dün yazmıştık. Bu geziye yüzden fazla üniversiteli talebesi iştirük e- deceklir. Ayni seyahati Atina versitesi talebeleri de yapacaklar- dır. Bu münasebetle iki memlı gençleri Kıbı Gençlik çevrelerinde ehemmiyet atfedilmektedir. Malatya Kaysı gecesi et a buluşacakları Malatya <Okumuşu Koruma Okuyanı Çoğaltma — Cemiyeti: Malatya Lisesinden Yetişenler Ce- miyeti ile müşlereken tertib et leri «Malatya Kaysı Gecesi> 21 0- lerle bu geceye Malatya gecesine, ayrıca şehrimizin tanınmış ses ve saz sanatkürları da iştirük edeceklerdir. Vali vekili Halük Nihad Papei, dün Sarıyer kaymakamlığında tet- kiklerde bul e da Ahmet Kara ile Fatih med- reselerinde barınan yüksek talısil talebelerini ziyaret etmiş, onların dertlerini dinlemiştir Talebenin ekmek iht met Kara tarafından te ü anlaşılmıştır. yacının Ah- n edilece Yazan : Octave Mirbeaı töreni tertip edilecektir. Ucuz et rağbet gör Ticarot ofisi tarafıadan yapılma a başlanan et tanzim - satışları, halk tarafından rağbet — görmekte- | dir. Perakendeci kasaplar da dün b fan bu köhpe edebiyat, artık bizi, bugünün genç peslini tat- min etmiyor. Yirminci asırda . yaşıyoruz. Yirminci asır... Halk ve makine asrıdır. Cemiyetin bir sürü derdleri var. İnsanlık ıztırab içinde kıvranırken, sa- natkâr, «Fildigi kulesi» içinde mahbus kalamaz. Bize eİleri ve gerçek» bir edebiyat lâzım. Biz in bu fakir milletin kaderi- ni değiştireceğine» inanıyoruz. Dışarıda kâinat her an dej şiyor; ufuk, pencerelerden gö: lerimize durmadan ev, vagon, bahçe, deniz, bulut, insan, kam 'yon ve at firlatıyor. Gözlerii harici âleme ait bu ağır, büyü Mücessem varlıkları, harikul, İzmirli İsmail Hakkı'yı anma Muülli r Birliği T e cümeni dün birlik merkezinde t Janarak bamı azalar tarafından ya- pılan tekli nüzakero etmiştir. Ba teklif gereğince eski — İlâhiyat ve Edebiyat Fakültesi — profesörlerin- nirli İs- kı'nın ölüm yıl dönümüno den değerli ilim andamı İ: mail rastlayan 81 ocak günü bir anma lediyeyo — müracaat ederek — olisin etini satmak istediklerini bildir m“ lerdir. Belediye 100 dükkândan — fazla yörde tanzim — salışı yapılmasına, kontrolün güçleşeceğini ileri süre rek mühalefet etmektedi 1949 Belediye büdee: Şehir Meclisi Parti Grupu per- şembe günü il merkezinde toplana rak halk dilekleri ve 849 yılı bole- diye büdcesinit tatbiki bususunu görüşecektir. Bu arada — Meclisin Şubat devresi toplantılarında müza- kere olunacak mes'eleler de gözden irilecektir. Kocasını öldüren kadının muhakemesi Edirne kapıda kocası Güfuru ta banca ile öldürmekten sanık Mürü- vet Aktaşın duruşmasına dün 1 in- ci ağır cezada devam edilmiştir. Dünkü duruşmada bir tıbbi adlide müşabedo altına mış olan sanık Mürüyete git mi hede raporu okunmuştur. Raporda Mürüvetin eçan kanununun 47 inci maddesi yümu- lüne girdiği kayıt — edilmekte idi. Buna nazaran sanığın cezasının 6 da 6 i indirilmesi icap etmeki Duruşma esas hakkında mütelüsı için talik edilmiştir. Samsuna mısır gönderildi Karadeniz havalisindeki il ve ilçelerin ihtiyacı olan mısır, Toprak Mahsulleri Ofisi İstanbul — Şubesi tarafından ve ilk parti, — Samaın sevkedilmiştir. Karadeniz sahilleri- ne imisir sevkiyatı devam edecekti: müddet an- li durumunun ir. c nun ölü vücudünün gehvet zev- kini tatmak için Klaranın üstü- € ne çullanıyorlar gibi idi!... Ne fakat bana mütemadiyen Klara hareket edebiliyor, ne de bir nın İsmi gibi gelen kelimcler söz şarfedebiliyordu... Yanım- fısıldiyordi da çocuk denecek kadar genç || — Kara.., Klara!... Klara! ve güzel ayni zamanda şehevi gözlü bir Çinli kız, bir işporla kaldırdılar... Gayr-ı ihtiyari on ları takib ettim.. Şehvet kadınının - delâletile bir mâbed gibi muhteşem geniş bir dehlize girdiler. Sağda, sol- da kapılar hepsi hasır döşeli muslinlerle gâzelenmiş tatlı pen be hafif bir ziya ile aydınlanan —-TA -— Doçent Dr. Mehmed ştiren, dünyayı Tüya yapan in- san Kafasını, bu garib #akineyi hayretle düşündüğüm canada, dostumun anlattıkları doğrusu beni hiç de cezbetmiyordu. O nasıl gül, bülbül, ah ve vah e- debiyatından bıktı ise, ben de artık klişe haline gelen, üzerin de düşünülmeden tekrarlanan bu estetikten bıkmıştım. — Tren çok acaib bir dürbün dedim. Fakat asla insan gözü- ne uygün bir âlet değil! Bu ka- dar «şey> karşısında düşünce ne yapacağını şaşırıyor. Ağzına mütemadiyen yeni yiyöcek veri len bir çocuk gibi, hiç bir var- lığı tadamadan - kaybediyoruz. Siz, <İleri, gerçek ve halk için: gür tarafdarları bu mevzuu na Bil işlersiniz, merak ediyorum. 'Tren bizim için çok ese h bir mevzudur. Bir defa o, me kâm ve zamanı kısaltması tam bu asra uygun bir taşıt vasıta- Bıdır. Halk için ise namlitenahi faldesi vardır. Tren, yirminci asrı tekerleklerinde taşır; o ne- reye giderse inkılâblar ve ihti- lâller yapar. Trenin imâli, kul- lanılması, cemiyet hayatı bakı- mından önemi tükenmez bir $ ir mevzuudur. Bakınız falan şair bu konuyu göyle iş- lemiştir. İih. meselâ — Acaba tren, bu sizin dedi Biniz estetiğin dışında işlene - mez mi? Meselâ bir şair çıksa, onu bir sembol gibi kullanarak | «Gerçekten ve halktan> hiç bah getmiyen, sadece Şairane bir tarzda kendi evehim> lerini an- latan ve mânasını proleterya- nın asla kavrıyamıyacağı bir şi ir yazsa, güzel olmaz mı? — Vallahi bilmem. Yirmin asırda trenden bu şekilde bah- setmek hayli garib olur. <Ve himlerini şairane bir surette ifade etme» yi de pek anlıyama dim. O zaman küçük defterimi ç- kardım ve ona şu şiiri okudum: Bir tren yolculuğu Bir tutamlık ışık kaldı aksa- ma Derken bir yarasa asıldı cama Dizildiler; usanç, haset, kor- ku, kin Mezarda iskelet bile tedirgin. Bir uçurum gibi geçen düşün- ce Ey iş- kence! Alçalan tavana asılmış Dönmaye başladı çari Ben, varlık karşısında büttal mış bir ruhunstabiatı bü- kadar| İrajik bir gekilde idrâk v& ifade edişine ilk defa rastlıyorum. Bu: alelâde bir benzetme değil. Ona, beni saatlerce tesiri a Kaplan Yoşil ışıktan bir damla bey- nimde Koşuyordu sağa sola inimde Ama —şairane, mahzun— bir| tında bırakan bu kuvvetli gürin hayvan | kafamda uyandırdığı «İntiba- Aya dalmış öyle bir dal u-| lar> dan bahsedecektim, Nerede cundan! | ise esnemeğe başlamıştı ki ine- Ya bu yüzler ne yüzler, mas-| ceği istasyona geldi. ke gibi,| — — Bunlar hep «vehim> dedi. Yüzler; güzeli, çirkini, ede çıkmış bu gür? bi...| — — Sizin estetiği müdafaa e- Kin duyulmuş bir gün, sevil- | den bir dergide. <Yaprak» 1n İ- miş bir gün | kinci sayısında, Dudaktar; nefretle, askla ör-| ——— tüğün! | — (IYEMManuel Mounlor, İntroduc Sesleniyorlardı bana Mutta-| tön aux Existentia lismes, Paris silz| 1087, . 5a. r — Bacaklarım nasıl, — gözle-| »--e-eeeee ... rim nasıl? ü Tef u 3 aledkdir. B iı_'Bıılnılımınııırlxı bulunan renç... derken | ceset Geldi geldi geldi... Geçti Dün Bali am sahillerinde bir cesed - bulunmuştur. Teşhis edilen cesedin Mahmut paşada manifata- racı 66 yaşlarında Mehmet Faik'a ait olduğu anlaşılmış, gömülmesine izin verilmiştir. Mehmet — Faik'in gece vapurla evine dönerken bir si nir bulranı neticesinde denize düş tüğü ve kurtulamıyarak boğulmuş olduğu samılmaktadır. Rüstem Paşa Medresesi R bal Muallimler Birliğine mesino karar verilmiştir. medresenin restore — edilmesi için tren, Ahmed Muhip Dıranas — Nasıl buldunuz? — Karışık, karanlık, hattâ Abes diyebileceğim bir giir. Son mısramndan başka trenle hiç bir alâkası yok. — «Halk ve gerçek> ile bir münasebeti var mı? — Ben bulamadım. — Güzel mi çirkin mi? — Bence, mânasız, kelime o- yunundan ibaret bir manzumc. — Ben, dedim, çok beğendim. Ne zaman var ki bu kadar dol- gun, bu kadar düşündürücü, bu 'em Paşa medresesinin İstan- devredil- bu Kadar mücssir bir şiir okuma- | eT türlü tedbire bap vuracaktır. mıştım. Daima olduğu gibi bir Hi SN C ei Jarında (Birlik) in mühtelif toş! insan kafasının içi... | — Tren ve insan kafasının içi, Kuzum, insan kafasının içi | de ne oluyor? Dışarıda namüte nahi kâinat, hayat ve cemiyet. | Hep iç, hep iç! Artık illâllah bu | r ö Hukuk Fakültesi doçentlerinden bbr tt Salema Örle ei aançaaydaleyleüi et| Sulhi Dönmezer — tarafından suçla kacak? | Bize iç değil, dış, gübjektif değil objektif, rüya değil, dün- ya lâzım. Paikoloji, sosyoloji- nin düşmanıdır. Zira insanlar- da, sırf kendilerine has bir ehâ-| let-i- rühiye> olduğu vehmini veriyor. — Amma bu da bir gerçek değil mi? Belki en mühim ge çek bu! Ne kadar objektif ol- mağa çalışırsak çalışalım kâi- nat bizim için daima sübjektif | kalacaktır. Sujesiz, obje tasav-| vur olunamaz. Bu, ilmin yarat- tığı bir <inşa> dır. Çok eski o- lan bu fikir Fransada en yeni| cereyanın esasını teşkil ediyor. Esistentialiste'ler <İnsanın mut lâtı yerleşecektir. Suçlu çocuklar hakkinda konferans Kadıköy Halkerinde 28 ocak cuna da bir konferans günü saat cektir. Polise yumruk atan zarfçı Sabıkah zarfçı olduğu — söylönen Ligor Refolo Eminönünde bir taş- ralıyı tuzağa düşürmek — isterken t 2. emı şube — memurlarından Lütfi Akdoğu tarafından yakalan- mıştır. Suç üstü yakayı ele verdi-| ğini anlayan Ligor, memura yam- rukla mukabele etmiş ve sivil poli- Ş ” sin bir dişini — kırmıştır. — Etrafa Ağaçlar Ağaçlar Ağaçlar A-| lak surette kendi. içine kapalı| , , » l Yi L a gaçlar... | olduğunu, diğerlerile doğrudan | he gi v Bir yangın; yerde; gökte, hâ-| doğruya münasebette bulunamı | Yen Tikör o esnadk SLE geCirOi fızada | yacağını, sözlerinin ve cevabla- | bi7 iiletle yüzünü kesmiştir. Derhal adliyaye -verilen müteci- Dolmabahçe Tezgâhtarı soyanlar viz tevkif olunmuştur. Gazhanesinin nakli Bir ahlâksız mahküm Belediye Meclisi geçici komisyo- nu salı günü toplanarak Dolma- bahçe Gazhanesinin Hasköye nakli üzerinde bir talimatnama hanır- layacaktır. Nakil cnamındaki bütün masraf-) ları belediye görecek; girket, Gaz- hanenin Hasköyo maklinden sonra belediyo resmini 9610 üzerinden ö- yakalandı | Anadoluhisarında fırıncı Bilâlin oldu yatına bile tasarruf ederdi; bir aralık köylülerin, sahibleri ta- rafaıdan idam edilmeleri — bilo kanun olmuştu. Köylüye toprak lâl yerleşti. Bir müddet sonra hükümet herkesin elde ettiği mahsulün kendisi için kâfi ola- nından fazlasını bedava — dene- cek kadar düşük fiatlerle satın almağa başladı. Bunun üzerine köylüler ancak kendilerine ye- tecek kadar İstihsale başladılar; gehirlerin ihtiyacı sağlanamadı, işçiler aç kaldılar. Hükümet bu- nun da çaresini buldum sandı Bütün toprakların devlet malı olduğunu ilân etti, yi toprakları sahiblerinin den aldı, kolhoz denilen çiftlik- leri kurdu; köylüler de işçi ol dular; böylece bütün millet iş çi sınıfı oldu. Bu usulün tatbik edildiği yıl Rusyada facialarla doludur: Köylüler senelerce ev« Iâd gibi büyüttükleri, yetiştir- dikleri, bir bakıma evlâdların- dan bile aziz telâkki ettikleri hayvanları bedelsiz. hükümele terketmeğe razı olmadılar; kes- tiler ve yediler. Milyonlarla koyun, — sığır, at ve diğer hayvanlar boğazlan dı; milli servet mahvedil, yada hâlâ bir hayvan yardır. Bolşevik Rusya her işgal et- tiği memlekette kendi usulle, nin tatbikini istiyor; Yugosla ya eğer Rus sisteni komüniz- Mi reddetti İse, Moskovaya ka- fa tutabiliyorsa bunu Rus iş;a- N altına düşmemiş bulunmıssı na borçludur. Şimdi Polonyadan — habe:ler geliyor: Köylüler durmadan hayvanlarını boğazlıyorlar; mil- li servet imha ediliyor; zira hü- kümet kolhoz teşkilâtı kuruyor. Orada da, zaten mevcud olan sefalet bir kaç misli artacal ve devlet fakirleşecektir. Fransız ihtilâlinin azgın ve iğrenç siyasi cellâdlarından Ro bespiyer: «Fransız milleti yap- tığı büyük ihtilâl ile diğer mil- letlerden iki bin yıl ileri gitmiş tir. Bu ihtilâl öyle bir feyiz ver miştir kl bunun neticesi olarak Fransızlara ayrı bir nevi ola - rak bakmak caizdir» demişti. Eğer Fransız ihtilâli, hele Ro- bespiyer'in metodlarile devam etmiş olsaydı bugün o milletten eser kalmazdı. İnsanlık ihtilâle değil inkılâba muhtaçtır; insan haklarını tanımıyan, hürriyeti boğan, zümre İstibdadını kuran her hareket geriliktir. Zavallı Polonya da o geri ruhlu ihtilâ- lin kurbanlarından biri oluyor. Kadircan KAFLI SAA M TIT Türkiye - Hindistan Kültür Cemiyeti kuruldu Ankara 21 (Hususi) - - Hin- distanla kültürel münasebetle- tezgâhtarı Abbas Gedik, fırının 270 lira parası ile gece evine giderken üç kişinin tecavüzüne uğramıştır. Mütecavizler, Abbasın başına sopa yurmak suretile bayıltmışlar ve ce- bindeki parayı almışlardır. Mehmed Say, İbrahim ve Mustafa adındaki. üç müleca- çocuğa 25 ku- sanık Silâhla tehdit ederek bi tasallüt etmek ve vebindel ruş parasını da almaktan Bakırköylü Ahmedin 1 inci ağır ce- zadaki düruşması — sona ermişlir. Suçu sabit görülen Ahmed 10 yıl, 1 ay, 10 gün ağır hapso mahküm Tozarlı deşecektir. dan odaya fısıldanarak bu zevk levs ve Şşehvet gemisini bir harikası gibi doldurdu. Hattâ bana öyle geldi ki madeni cana- varlar ispazmozlarında bu ismi tekrar ediyorlar; kanlı şehvet lerinin hezeyanlarında yine bu isml kükreyorlardı. Çeviren : Re viz yakalanmıştır. edilmiştir. Ve ben kendimi bir işkence mahallinde sandım. Bir zevk ve aşk evinde değil... Dehlizin kalabalığı o derece- ye geldi ki bir kaç saniye bir divanhanenin —bu hepsinden büyüktü— önünde — durmaya mecbur olduk; burası tezyinatı 've mağmum bir kırmızı ziya ile tenviri ile diğerlerinden ayrılı- yordu... Evvelâ kadımlardan başka bir şey görmedim... Ceb- ri bir vücud hercümerci ve şid ka geklinde oturmuşlar, ya- detli bir ilerleme oldu, Divanha hud yerdeki hasırın üstüne ha- nenin ortasında tavana kadar yasız - vaziyetlerle uzanmışlar yükselen, eskilikten cilâlanmış işkence çel lerin çehrelerin - som tunçtan bir nevi mâbudun den daha hüzünlü bir şehvet etrafında çılgınca danslarla, şey siması ile bekliyorlardı. Geçtiği tant temellüklerle tepiniyorlar- ı miz her kapının önündeki hırıl- dı. Sonra mâbudun kendisi de tılar, kesik sesler, şeytani vazi- belirdi. O zaman bunun (yedi ? Cevad Ulunay rin tesisi gayesile Ankarada Hindistan Türkiye kültür cemj yeti adı ile bir cemiyet kurul- Muştur.. Bu cemiyetin gayesi i) ki memleket arasındaki esasen mevcut kültürel bağları sağlam laştırmak ve yine iki memleketi birbirine daha yakınlaştırmak tadır. Cemiyetin — kurucu gunlardır: Enis Akaygen, Enver Ziya Koral, Enis Behiç, Koryürek, Nurettin Artam, Cevat Mem- duh Altar, Mehmet Ali Dağpı- nar, Memduh Tezel, Kasım Han Emin Erim, Zafer Hasan Ay- berk. üyeleri A Yund içi seyahatlerinde y gek tahsil talebesine — kolaylıklar gösterileceği ilgili bakanlıklar tara fından Üniversite Talebe Birliğine bildirilmiştir. & İstanbul Muallimler Birliği nin 30 uncu faaliyet senesi — yıllık kongresi bugün saat M de Eminö- nü Halkeyinde topla OCAK 1949 'Niz büyük alâka ile gönüllere ümid | Çırıl çıplak vücudlar, birbir. — üzerinde fırçanın aşkın bin tür odalara açılıyordu... Kıymetdar — Klara!.., Klara!... Klara!,. yetler, bükülmüş vücudlar, yo- uzviyetli mâbud) ismi verilen a , yağmurları yağdırdınız. — Köydaş- || İerine sarılmış gövdeler, altın lü zevkini gösterdiği renkli ki- tunç vazolarda buhurlar yanı- Burada bir yatağa uzanmış Burulmuş sineler, cebri inzâlin en dehşetli bir ilâh olduğunu ta Rut l0 darım namına tekrar teşokkür halkalar takılmış döğmeli kol- — tablar, fildişinden hayasız ge- yordu... genç bir adam görür gibi ol - ve acı gehvetlerin kırbacı altın- mıdım... Kırmızı boynuzlarla Ksam İLevnl meki bir vecibe bilir ve bununla W-| | İ87» uçuşan hafif ürtüler arasım — killer ve garib surette açık bib- — Şeftali çiçekleri işlenmiş ipek — dum... Elinin ulaşacağı bir yer- da bazan feryad eden yüz bu- mücehhez, gaç yerine kıvrılmış tihar ederim. da dönen göğüsler, göbekler lolar dolaştırıyordu. bir kapı perdesi açıldı ve ara- — de bir afyon çubuğunun küçük ruşturucu —bütün — bir ıztırah alevlerden miğfer giymiş Üç 'NOT — Değerli meslekdaşım ve|| :Vt bütün bunların etrafıda, — Aşk!... Aşk!... Kim aşk “lıkta ikl kadın başı göründü..» lâmbası yanıyordu. Garib suret Halitası idi. — Bir divanhane- baş, bir tek gövdeyi dâha doğ- Cumuartesi exki dostum Burlan Cahid Morka, | | Punların fevkinde çığlıklar, kah — istiyor!... Bende herkese göre — Kadınlardan biri bizim geçişle — te açılan gözlerinde muztarib nin medhalinde gördüğüm tunç Tusu tenasül şeklinde kocaman N BKi Sama ya'nın genç denocek bir yaşta vefa- || Yabalar, sarkılar, flavta sesleri, —aşk var!... mize bakarak sordu: bir istiğrak hall gibi bir şey tan bir grupta girift olân hat- bir direğe intibak eden karnı Kasım; 76 - Ay: 1 - Gün: 22 fani büyük teessürle öğrendim, Ba| | $AY Öd ağacı rayihaları, kuv- — Ben yine Klaranın Üüzerine e- — — Kim ölmüş? yardı... Önühde ağız ağıza, ka- lar bende bir dehşet sarsıntısı tetviç ediyordu. Direğin etrafın Vasati — Ezani efendi arkadaşım ufulü he ane |Ş Vetli afyon kokuları, ağır esans — gildim... Diğeri cevab verdi: yın karına çıplak kadınlar bir- yaptı... Bir ahtapot a- da bu korkunç karnın tam bitti| a Taı Jarı, bem dostları, hem sevenleri, || " *fesleri.. Gözleri boyalı Çinli kadın: — Yok canım!... Kimse öle — birlerine sokularak mukaddes yakları ile bir bakirenin vücu- ği noktada yedi uzviyet firlıyor E;gk a gy Ça İi ei Elyer ahat benird Züya, levs, işkence ve cinayet — — Onu benim odama götüre- — memiş..; Görmüyor musun? İş — Yakıslar yapıyorlar, bir parava- düne sarılmış, ateşli ve kuvvet- du; kadınlar bunlara raks ede- DD (a e Na y da büyük bir zıyadır. Allah ona rah- || #arhoşluğu sanki bütün bu ağız lim! kenceler Bahçesinin kadını: nanın arkasinda çömelmiş çalgı l yantuzlarile ağzından, meme- rek çiçekler ve hoyratça okça- dikün N w ”a met otsin ve milesine ecr abr || Jar, bütün bu eller bütün bu gö — Dedi Ve Klaranın ismi Gdudaktan “ cılar kısa flavtalar çalıyorlar- lerinden, karnından, aşk #ömü- malar tenzir ediyorlarda haknı V ee R. C. U, Büsler, bütün bu ten yığını o- İki kuvvetli adam, tezkereyi dudağa, yataktan yatağa, oda: dı... Orada başka kadınlar hal- rüyordu. (Devamı var) İmsak 6 37 12 38

Bu sayıdan diğer sayfalar: