22 Ocak 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

22 Ocak 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Pariste bu yıl ginemacılık fa> iyeti âzüâmt Saddini Bulmüş. En «Tour - Eiffel'deki âdamx filminden sonra-şimdi de Tino Rossi, karısı " Lilia ile birlikte xÂltin kapı> filmini çevirmiya başlamıştı Bu filmde Tino, sıkılgan iyi bir şarkıcı, Lilia ise Bgüzelliğiy- le bir çok delikanlıları teshir râcn bir dansöz olarak görün: mektedir. Dikkati çeken nokta ;uılm' Kİ karı — koca Trollerini erektiği şekilde — benimsemek İçin ayrı ayrı Jocalarda Boyü« fuyor, ayna karşısında saatla'. ce, temsil edecekleri şahısların mimiklerini çehrelerine âdeta hâkketmiye çalışıyorlar. İşte böylece Tino Rossi Ve Lilia, stüdyodan içeri girince artık alle hayatlarının — husust havasından sıyrılıyor, birbirleri ne kargı iki yabancı.şahıs ke siliveriyorlar. Pierre Herain'in sahneye koy- duğu bu filmde, oyunun en çok gereyan ettiği mahal, dekoru harikulâde bir şekilde tertib e dilmiş bir gece kabaresidir. Bu kabarede — sayısız yarı çıplak Büzel kadınların, temiz ve şık B'yinmiş erkeklerin dolaştıkları« mı görüyoruz. Bü arada — beyazlara bürün- müş «Girls> genç kızların or« tasında Tino Rossi, en içli şar. kasını, köşede birikmiş dinleyle pileri mestederek, söyliyecektir. Önn temaşa eden seyirciler n fasımda komik artist Bobu yenf Parlak ayakkabılarını yanında- kine gösterirken, Annetfe Po- ivre örmekte olduğu yün örgü Te meşguldür. Dışarda giddetli - bir rüzgür özmektedir. Fakat — kabarede Hararet derecesi, beyazlar gi: Şinmiş genç kızların yarı çıplak do!laşmalarını mümkün kılacak kadar ılıktır. Şimdi Tino, mik- Yofonun önünde «Mariana...v Şarkısını söylemektedir. Bu, ye- ni bir romans'tır. Ancak bu tatlı musikiyi karanlık bir dra- min ortasında mırıldanmakta- dır. Zira cAltın kapı» sadece bir müzikhol , değil, ayni za- manda heyecayılı bir polis dra- midır da... Bu filmde, Tino'nun - karısı, bir surette Üynamıya muvaffak olmuştur. Herkesin sesine bayran olduğu Tire Rossi'ye gelince, onun hak Kanda fazla bir gey söylemeyi taid buluyoruz. * 3 Silâhşörler yine beyaz perdede Yeniden beyaz — perdeye ak- settirilen üç silâhgörlar, muhte- lif karakter artistlerini bir ara- ya getiren renkli bir filmdir. Bu filmde rol alan artistlerin baslıcaları şunlardır'*'Lana Tur- her, Gene Kelly, June Allyson, Van Heflin, Angela Lansbury, Frank Morgan, Vincent Pri: ve Keenan Wynn. Holivud stüdyolarında yer den baştan daha mükemmel bir Su.ctte çevrilen: <Üç silâhşör- ler> de, güzellik, macera, aşk, ihtiras, hülâsa bütün beşeri Samandıra Orman Şef- liğinden şikâyet «Kurtdoğmuş & damızda mahsuli zatar veren ba: Screk bir yere istif ettim. O- dunları evime — nakletmek için Samandıra Orman Bölge Şefi ine müracaat ile nakliye tez- keresi istedim. Kanuni -bir şe- ki'de yaptığım — müracaalımı nazarı itibara — alınmıyarak o- dunları kacak götürmemi tav- siye-ettiler! Bu vaziyet karşısında Üskü dar Orman İşletme Müdürlüğü- »e müracaat ettim. Neticede tarkamda 410 kental odun bu- vanduğu tesbit edi'di. Fakat bi vwn ancak 175 kentalini nak- ledebileceğim bildirildi. Geri kalanını da almak için aym daireye müracaat ettin'se de, aldığım — cevabda, kaçak gölürmem tekrar tavsiye o'un dü P Maruz kaldığım muarne- Teyi alâkglı makamlara aks-' tirmenizi rica ederim.» Kartal, halkından: Zürradan Si n , yetişmesine ağaçları k. bu Kurtdoğmuş — köyü Jmak oğlü Hu- öyündeki tar | dösi Akalın, ino Rossı'îh'in son filmi: ÂLTİN KAPI Tino Rossi, «Altın kapı giymiş k düygulara yer verilmiştir. Yal- niz asıl romanın bazı teferriati heraba katılmamış, bir çok ta- dilât yapılmıştır. Meselâ Richelieu'nün casusu- nun, odasında Milady ile Artag- nan arasında geçen muhavere hüzi&dilmiştir. — Bu sebebden dolayı film, muhayyelenin tef- —. Küçük Yusufun bu israrı her kesi hayrete düşürmüştü. Bu $ı rada düğün sahibi de gelmiş Küçük Yusufu güreşten vazge çirmek için yalvarmağa başla- miştı. Çünkü o güreşin bu ka dar uzamasından ve böyle bir hâl almış olmasından asla mem nun değildi. Yusufun gösterdi ği bu insan kuvveti üstündeki mukavemet ve kapılmış olduğu büyük asabiyeti asla iyi görmü yor, bundan dolayı endişe his- sediyordu. Fakat Küçük Yusuf o kadar ısrar etti, o kadar dayattı ki garesiz çekilmek zorunda kaldı- lar, Güreş tekrar başladı, Tabif Küçük Yusuf yerde Kı- zılcıklı Mahmud da daha evvel almış olduğu baldır patlatan 0- yununu tekrar vermişti. Kızılcıklı da hemen bu oyunu aldı. Fakat biraz kendisini to- parlamış olan Küçük Yusuf us- taca bir hareketle bu oyundan kurtuldu. Halk bir ağızdan: — Varol Küçük Yusuf pehli- van! — Aferin arslan! —- — Aferin eroğlu er! Diye onun bu merdce hareke tini alkışlıyordu. Bir çok kim- senin göz Yaşı döktükleri görü- nüyordu. füminin Tabare Lana Türner ve Gene Keliy <Üç silâhşörler. sahnesinde sevrediyor... filminde sirine fazlasıyla — iht'yac göst ren bir aksaklıltta karşımızı çıkmış buluruyo', Yire meselâ Ta filmde Richlicu Kizil mau- t0 yerinn kısa bir ceketle gö- rünmektedir. Artagnsn'a gelin: çe o, bü rolü tesis'i eden dan- sör Gene Kelly'ye uymak me buriyetinde bırakılmıştır. YENİ SA M Silâhşörlerden yaralanarak saft sayı on eli ye birbirlerine cesaret ve- riyorlar yahud tehlikeyi haber veriyorlardı. Kılıç şakırtıları bü tün sokağı adeta dolduruyordı civardaki evlerin veya konakla- rın pencereleri açılıyordu. Ora- larda gecelik kıyafetlerile dışa- mı uzanarak bu yaman savaşı seyredenler vardı; bazıları d: ha iyi görebilmek için balkonla ra çıkmışlardı, Korsanlar kılıçlarını birer 8- lüm çarkı gibi savurarak ham- her defasında İki ererek yine de- le ediyorlar; Üç kişiyi yere mir kapının girintizine çek lardı. Henüz sağlam kalan 5 lâhşörlerin sayısı yirsciye dü şünce kesin bir hücum yaparak hepsini dağıtasaklar, rekilin gi deceklerdi. Kont dö Bernay şimdi ük sa İfın gerisine kadar sokulmuş, en müsaid zamanda dosdoğru Mu- rad Reisin Üzerine saldırmak i- çin hazırlanıyordu; küfürler rlarını okgıyacak söz silâhşörle- re bazen bazen gür ler söylüyor, bazen de mükâfat lar vâdediyordu. — Fakat onla yeter derecede cüret gösteremi- yorlardı; sol ayaklarını geri a- tarak, Bağ dizlerini bükerek meçlerini korsanların kılıçlarına etmeğe — çabalıyorlardı. parçalanarak, kolları göğüslerinden yarala narak düşen arkdaşlarını gör- dükce cesaretleri kırılıyordu. Kont dö Bernay ve diğer subay şimdi ilk safta, ustaca döğüşü- yorlar, böylece üstünlük elde edeceklerini umuyorlardı. Fakat geniş ağızlı korsan kılıçları hem korkunçtu, hem de kime rastlar sa mutlaka yere seriyordu. savuruyor, siper Başları kesilı Gâvur Ali kendisine saldıran subayın meçine bir kılıç savur- ve iki parça etti; sonra şim şek hizile bir adım atarak he fin kellesinit uçurdu. Bu dehşet li manzara Kont âö Bernayın gözünden kaçmadı ve sola kaya rak Gâvur Aliye saldırdı; şim- .di ikisi adeta karşı karşıya kal- mışlardı, çünkü subayın başsız olarak yerde kıvranan vücudü onun iki tarafındaki silâhşörle- ri titretmiş, ürkütmüştü. Bu sırada sokağın ucunda i- ki araba göründü ve durdu; i- çinden üç dört karaltı indi; kavga yerine doğru yavaş ya- vaş, ihtiyatla ilerlemeğe başla- dılar. Uzun Ahmed gülerek: — Reis, yeni avlar geliyor. unları yarıp onları karşılıya- hma! Dedi; Murad Reis kendisine saldıranları bir an bile gözden kaçırmaksızın ayni zamanda o tarafa baktı. Gelenlerin yalmız dört kişi olduklarının farkına vardı; şapkalarındaki tüylerden ve omuzlarına attıkları manto-* lardan onların kibar giyinmiş, asılzadeler - olduğunu anladı; her halde balodan dönüyorlar- dı ve evleri bu sokakta İdi am- ma kavgayı görünce durmuşlar, merakla yaklaşıyorlardı, — Çipil Musa adeta müjdeledi — Yemin ederim ki onlardan ikisini dük Monpasiye ile oğlu- dur. Fakat Murad Reise yardımla Tı dokunamazdı; hattâ kendile- likeye atmış - olurlardı AMURAD REİS beşi bulmuştu KADIRCAN KAFLI ölerek yahud dışı olanların lara da Murad Reis kadar düş: çünkü Kont dö Berney mâandi. Çipil Musa siâhşörlere laştılar; sesleri ve gürültüleri duy Jerle lerinden başk: tı. yine Türk imse Kalma! Biz imdad geiecek! Çipli Musa dük pansiye ile oğluna, döğ den bir tarafın kendileri oldu- ğgunu bildirdiğine sevindi; dü- kün onları himaye — cd tereddüd etmiyordu; fakat d Reis buna aldırmıyordu; ahud enler- 'ğinde Mu: ra silâhşörlerden, ölerek y yaralanarak saf dışı olanların sayısı on beşi bulmuştu; beş ki Biyi daha yere serdikten sonra diğerlerini yarıp çıkabilecekti fakat onu asıl düşündüren nok ta atsız kalmaları idi. rısı Parisin ortasında ve sokaklarda kalan beş yabancı için tehlike çoktu; kendilerinin kralın misafirleri - olduklarını anlatıncaya kadar işler büsbü- tün sarpa sarabilirdi; - bunda başka şehirin kapılarından n Gece ya sızca olarak bağırdı Ulan ahmaklar, hepiniz ge bereceksiniz. Defolup gidin de kurtulun! Bize <Caziyirin are- Yaklaşan karaltılar derhal durdular; bir an tereddüdden sonra döndüler, hızlı hızlı uzak- arabalara girdiler; kır ldu; — ortalıkta kontun silâhşör sıl çıkacaklardı? Muhafızlar on larx - birakmıyacaklardı; yeriyordu. Murad Reis artık şu yol ke- sen çetenin hepsini yere ser - mek istiyordu; buna henüz ka kendiliğinden öyle olacaktı. Pencerelerden yahut balkon- lardan bakan erkeklerle kadın- lar çoğalmıştı; bazıları bu kan- lar; bazıları esef - ediyorlardı; nin çığlık attığı duyülüyordu. Bir aralık Gâvur Ali irkildi — Vay, anam... Vuruldum! Dedi. Murad Reis sordu: — Sağ kolumdan... Gâvur Aliyi Kont dö Bernay yaralamıştı. Genç; korsan sol e- lini beline attı, tabancasını çek ti ve kontun tam kalbime ates etti; kontun meçi yere düştü, Gâvur Ali hınçla ve derin bir zevkle bağırdı: — Bu belâlar hep senin yü- zündendi; işte aradığını buldun! rilediler, fakat dağılıp kaçmadı lar. Sonuna kadar döğüşmeleri için daha yüksek Amirlerinden emir aldıkları anlaşılıyordu. onları artık - temizliyeceklerdi. Bir kaç kişiyi daha öldürürlerse diğerlerinin kaçacaklarına güb he yoktu. yeniden bir çok karaltılar gö- ründü; onlar yeni silâhşörlerdi. Murad Rels: — İşte asil şimdi yeni kur- lanları» derler, gonra — tekerlek Hanri Dorman da son nefesi ı rar vermemişti amma netice h manzarayı zevkle seyrediyor- ara sıra bir veya bir kaç kadı- — Nerenden? kendisi de yüzüstü kapaklandı. Subaysız kalan silâhşörler ge- Murad Reis ve arkadaşları Fakat sokağın iki tarafında banlar geliyor! (Devamı var) Demir Perdenin Arkası | Komünist Rusyada Neler Gördüm Rusyada iki yıl kalan bir a dam b ti yana bir gün şöyle dem! Moskotadan — Amerikaya döndüğüm zaman, hemen her- kesin benden malümat İsteme- Bine gerçekten Bayret — ettim. Zira Sovyet diyarında hiç bi fevkalâdeliğe raştlamamıştım. Halbuki - ben, Rusyada — İki buçuk ay gibi kısa bir müddet kalmış olmama rağmen hayret verici bir çok geylerle kargı- Taştım Uç dun İçi çarpan Sov girince bu hududun ilk gözüme 'atın mız et a gibi statik 500 met felco uğramış balde bulunn dik bir yükse ilerliyen ğın pençeresi: Moskova- ya doğru uzanaı 800 kilomet- relik bir yol boyuncu İki tren- den başka bir tek motörlü va- a bile Stalinğradı sıydı. İkte görmedini. Mo :kcvaya bağlı- yer yüz kilomet-e — kadar bir mesafeyi katedercan de çok al aktan uçtük. — Plot, yolculara Ruryayı göstermek istiyordu. Harbin sebeb olduğu müthiş mar zaralar gözünüzden kaçmı- yodu: Delik deşik olmuş si- 'crin uzanan gir'ntileri; ye- buğday tarlalarının ör- nda paslanmıya yüz tutmuş dökük - tanklar.. Hemen yerde Sevyet Rusyaya l bu iki sembolle karşılay- Yıkık klisels-, am. barları bütün bir kasabayı kap hyan kollektif ciftlikler.. Ger- çi bu seyahat eanasırda bir çok kalakalık gehirlerin üstünden Eoçtik. Fakat Moskova banli- "vüne gelinceye kadar, yukar- da da söylediğim gibi, bir tek- trenden başka ne bir otomobil, ve ne de bir kamyona rasladım! Rusyada seyrüsefere müsai3 yollar, hemen hiç yok gibidir ta kirik geniş tın. Leningrad ve Stalingradda ras- ladığım yollar ise, bozuk ve kal- gırımsızdı. Bu harbden soönr Stalin, Rusyanın halen mevcud olen 85.534 kilometrelik demli yolarını 4 misline çıkarmak |i Yazan: *ng Welles zını geldiğini söylemişti. Halbu- ki mütehassıslar, beş yıllık plân savesinde, demiryollarının 1950 mın. sonuna — kadar, ancak 7z41 artabileceğini kilometre 1d'ta ediyorlar Bundan başka Sovyet memle- | xetinde, haberleşme İşleri 4i göyet bozuktur. Posta ve tel- g' af servisleri iyi işlememekte- dir, Bir Rus memuru bana bir gün göyle diyordu: — Bizim telefon servisimiz, Yonuşmaya değil, sadece rande- vul. 'a yaramaktadır. Rut ada hayretimi mucib olan bir nokta da, emniyetsizlik ve 20- man İsrafıdır. Burada hemen her şey sıkı bir kontrola tâ- bidir. Bizi Leningrad'dan Fin- lârdiyaya götüren tren tam 1 defa sıkı bir muayeneden geç- mişti. Şurası muhakkak ki Rus halkı, bu kırtasiyeci zihniyet yüzünden mustaribdir. Pek az şeyle yetinmek mecburiyeti, o- nu, bedbin bir hale sokmuştur. Dünyaca tanılan moda mecm sı Vogue meselâ burada 125 do- lar gibi fâhiş bir fiyata satıl maktadır, Sovyet diyarında, insan Üze- rinde büyük bir intiba bırakan yalnız halktır. Moskovada 1 Mayıs geçid resminde gördüğüm ondara gerçekten heyecan ve- riciydi: Saatlerce önümden bi- tip tükenmiyen erkekli kadınlı Menkul malların açık artırma ilânı Cinsi, nev'i kiymetleri — aşa; yi açık arttırma ile satılacağında! ratifinde 10.2949 günü saat 10/14 Çatalca İcra Memurluğundan 948/381, 382, 383 yazılı mallar bir borçtan dola- r arttırma Çatalca T, K. Koope - de icra olunacaktır. İştirak © - deceklerin gösterilen saatte —mezkür mahalde bulunmaları ilân o - Not: 1 incl açık Aarttırmada ©:75 ile, paraya çevirme gider - lerini geçmezse 2 incl açık arttırma 122949 salı günü aynı ver ve saat- te yapılacaktır. — 845 Kiymeti $.No: — Lira Kuruş Adedi — Cinsi ı 4400 00 1 9675 No: 'u Bamfords marka Mazotla işler Üç parçada <9> met- re hortumu ile su mot! 2 160 00 * Takımı ile hamut 3 400 00 1 Çift atlı detir araba 4 Jz0 00 H Çift atlı demir araba 5 70 00 1 1 çiftlik demir pulluk 6 150 00 . İi demirli üç çiftlik demir pulluk " 100 00 1 İki tekerlekii 3 No: lu Üç çiftlik pulluk 8 sö 00 1 Demir tarla trmığı 9 250 00 1 Çift beygirli 27 dişli çayır tırmığı w 100 00 4 Kullanılmış orak makinceğ n 2000 00 1 Ot piresesi makinası <Krikosu ile beraber 12 050 p0 1 Çayır makima dişlerini bileme & - leti 13 20 00 Ci 120 kilo tartar kentar H 150 .00 1 Çalışır durumda çayır makinası 15 100 00 ı Dişleri bozuk çayır makinesi 16 80 00 ı Kullanılmış <24> dişli tırmık 17 1500 00 1 Büldeg Lanz marks. Traktör, iş - 20 ALİAHMED PEHLİVANIN BAŞ GÜREŞLERİ| Yazan 1 Kızılcıklı bu oyunu kaybedin ce bu sefer Küçük Yusufu kurd kapanına aldı, İri vücudü Kü- gük Yusufu hemen hemen ta- Tamile kaplamıştı. Bütün kuv- vetile insafsızca abanıyor, Kü- çük Yusufu boğmağa, bitirme- Be çalışıyordu. Halk buna da itiraz başladı: Ne yapıyorsun Kızılcıklı? etmeğe — Boğacaksın be! Sen başka oyun bilmez mi sin? Tabit Mahmud pehlivan bu feryadlara, haykırışlara zerre kadar ehemmiyet vermiyor, Kü- Çük Yusufu bir an evvel pes et meğe mecbur etmek Kuyvetile du. ân bütün ikmakta ısrar ediyor Küçük Yusuf belki on beş da- kika bu vaziyette kaldı. Nasıl Kızılcıklının İnsaf Bız zehjr kuvvetine vemet etmişti? dayanmıştı? nasıl muka- Bunu hiç di. y kimse anlıyamı ——— — — Ka —— A Ahimed * * On beş dakika kadar Kızılcık lının altında hareketsiz kalan Küçük Yusufun nihayet ani ola rak bir hareket belirdi. Evvelâ sağa, sonra da gola doğru Kı- zılcıklıyı sarstıktan sonra bir- den yay gibi ayağa fırladı, Or- tada ne kurd kapanı, no de f: re kapanı kaldı. Hepsinden kur tuldu ve bunun nasıl mümkün olduğunu bir türlü anlamıyan Mahmud - pehlivanın — yeniden karşısına dikildi. Az evvel çük Yusuf bundan kur — Çok fena boğuyor Mah - mud. — Bu kadar da saşılacak şey! — Neden pes etmiyor açaha? Diye konuşan hâİk şihdi ye niden ihtiyar Yusuf pehlivâür alkışlıyor. Avâzı çıktığı kadatr bağırıp çağırıyordu. Şimdi güreş tçkrar ayakta başlamıştı. Ve- İşin ğarib tara- ranması bile e Si ahesitde Tefrika No:112 fi Küçük Yusuf hiç bir yorgun luk ve - bitkinlik göstermeden hücum ediyordu. Yalnız yaralı ayağını yere basarken topalla- makta olduğu görülüyordu. Kı- zılcıklı Mahmuda gelince, o, bu mücizenin nasıl vukua geldiğ ne hâlâ hayret içinde olduğu halde Küçük Yusufun hücumla- rına karşı koymağa çalışıyordu. Aradan seneler geçtiği halde Kızılcıklı Mahmud bu güreşten bahsederken Küçük — Yusufun kurd kapanından nasıl olup da kurtulduğuna hâlâ akıl erdire- memiş olduğunu söyler ve şöy- le anlatırdı: - Çok güreştim. hasımlarla karşılaştım. Fakat hayatımda bu kadar mukave - met göstüren, bu kadar dayanık l bâşka bir pehlivana rastlama dim, Büyük söylemiyeyim, fa- gt beh böyle bir kurd kapanı» â Koca Yusufu, Yahud Kurd- dereliyi bile almış olâydım kur- tulamazdı. Ben bütün kuvvetim Çok çetin le sıktıkca o altta büzülüy falıyordu. Bir ara soluğunun bi le kesilir gibi olduğunu zannet tim. Her dakika pes etmesini bekliyordum. Aksi halde bayıl- ması icab ederdi. Fakat Küçük Yusuf bana mı- sın demiyordu. Ben de sıkmak- ta devam ediyordum. Böylece on'beş yirmi dakika kaldık. Der ken birden altımda kımıldanır gibi oldu. Beni evvelâ sağa, son ra sola doğru tartakladı. O za- hâlâ kuvvetinin tükenme Ve daha büyük gayretimle T u- man diğini anladım. bir kuvvetle, son kurd kapanını tekrar — siktim, Halbuki bu da faide vermedi. Ve Küçük Yusuf pehliva: ki sırtında bir çocuk varmış gi- bi ayağa kalktı. Kollarım çözül dü ve Küçük Yusufu tekrar kar gımda buldum. Hayatımda hiç bir güreşimde böyle bir vaziyet le karşılaşmış değildim. Hele bu yaşta ihtiyar bir pehlivanın gösterdiği bu insan kuvveti üs san- ler vaziyette Toplam tündeki kuvvet ve meharet kar şısında şaşkına dönmüştüm. O H yaşta bu kadar kuvvet ve ustalık gösterdiğine göre kim- bilir gençliğinde ne imiş diye düşündüm.. Güreş başlıyalı çoktan iki sa- ati geçmiş olduğu halde Küçük Yusufun bu kadar enerji göster mesi, hâlâ sanki güreşe yeni başlamış gibi canlı olması bü- yük bir hayretle seyrediliyor- du. Halbuki Kızılcıklı Mahmud oldukça yorulmuşa benziyordu. Artık bu ihtiyar pehlivanı ye- nemiyeceğine aklı yatmışa ben- ziyordu. Küçük Yusuf yine güzel bir el ense ile o koca Kızılcıklıyı sendeletti. Ve ensesini kendisi- ne doğru çektikten sonra Möh mud pehlivanı kaz kanadı oyu- nuna aldı. Bunu gören halk yeniden coş tu: - Yaşa Küçük Yusuf pehli- — Varol arslan! Diye etrafı inletmeğe başladı. Böyle saatlerce süren güre ler arasında bu güreş kada heyecanlısı pek nüdir görülmüş tür. Uzun süren güreşler umu- miyetle hareketsizdir. Seyirci- ler de artık bundan maz olurlar. — (Deramı zevk ala ——— İbay İsmail Hakkı Altan ar bir kalabalığın mütemadiyen a Kip gittiğini gördüm. Kızıl moy gandaki hoparlörler, halkı mân Zamlan: «Yaşasın Stalin'» diye bağırmıya davet ediyordu. Leninjn mezarına yakın bir yer de bulunanlar bu davete icabet etmiye mecbur kahyorlar, daha uzaktakiler ise susuyorlardı Şimdiye kadar muhtelif mem- leketlerde gördüğüm geçid res simlerinden hiç birisi bende bıf kadar acı bir intiba birakn miştı. Önümden mütevekkil, fendilerinin her türlü zulüm ve işkencelerine — mütehammil bir kalabalığın geçişini seyrediyor- dum. Meselâ Rusyadan memleketi- me döndükten sonra bile hu- dudda rasladığım mütevazi ve cefakeş müfettiş bayanı bir tür- Hü unutamadım. Bu zavallı ka- dın, Sovyet Rusfada gördükle- timi yazacağımı öğrenince bâ- na: «Bütün nizle yazmayı Uunutmayınız'» diyordu. Eğer o- 'na cevab vermek imkânını bule saydım şöyle derdim: — Bu harbin memleketinizi Bir harabe haline sokan müthiş tabribatını ve solgün yüzlü yav yularınızı asla aklımdan çıka mıyacağım. Sulha ve daha bir çok geylere muhtac olduğunuzu biliyorum. Vatanınızda ve hariç te hür dolaşmak uğrunda duy- duğunuz hasret, beni tazib et- mekte devam edecektir. Sizi 'unutmıyacağım! Bursa'da meraklı bir dâvaya başlanıyor Bursa, 20 (Hususi) sene Cumhüriyet Bayramı cesi Merinos fabrikası rında verilen baloda Klübü Başkanı — Fazıl Edare heyetinden emekli en salonla- Dağcılık Ermr, Tuğ- ine da bir hâdise cereyan etmiş ve İsmail Hakkı Altan, Fazıl F man aleyhine, açtığı hakaret dâvası bir kaç celse sürdükten sonra hâkim, tarafların — hak: reti tazammun eden karşılıklı sözler sarfettiklerini gözönün- de tutarak Fazıl Ermana — ve- rilen cezayı düşürmüştür. —Bu sefer de Fazl Erman, İsmail Hakkı Altan aleyhine şeref ve heysiyeti kırıcı beyanatta — bu« landuğu iddiasile dâva —açmış- tır. Hakaret dâvasının son — dü- ruşmasında, İsmail Hakkının mahkeme huzurunda okunan id- dianamesinde Fazil Ermanı. Halk Partisini âlet ederek yüz binlerce lira kazanan bir adam ve İstiklâl Savaşı aırasında Şark Cephesi Kumandam mer« hum Kâzım Karabekir'in affi- Na mazhar olmuş bir casus ola« rak tavsif etmesi, bu yeni dâ- vayı açmasına sebep olmuştur. Yakında başlanacak olan mu«< HBakeme gehrimizde alâka ile beklenmektedir. Fazıl Erman, tütün tüccarlarından olup Halk Partisi idare heyeti ve meelis umumi vilâyet âzası ve Dağcı- Hakkı Altan ise emekli subaye hk Klübü Başkanıdır. — İsmil lar veAkınspor. Kübü 1 lar ve Akınspor klübü Başka« nıdır. S. A. TÜRKOZAN Yeni neşriyat SANAT ANSİKLOPEDİSİ Fas: XI Güzel -Sanatlar Akademisi Mi mart tarihi ve şehircilik profesö- rü Celâl E: titiz bir itina ile hazırlanan Sa« nat Ansiklopesidinin XI inci f sikülü de yayımlanmış ve 220 » Tuş fiyatla, Milli Eğitim Bakanlı« Zu yayınevleriyle tütün kitapçılare da satışa çıkarılmıştır. YİĞİT KASPERi İLE GÜZEL ANNERL'İN HİKÂYESİ klâsiklerinden C. Bren- tano'nun eseri olup Suat Yakup Baydur ile Ş. Gökyay tarafından Millt Eğitim 'le bütün ki- tla Batile t Arseven tarafından Alman dilimize çevrilmişti Bakanlığı yayınevler tapçılarda 50 kurus fiy maktadır. Menkul Satış ilânı * Kadıköy icra Memurluş.dan? Bir borçtan dolayı — haciz'olu - nup satılmasına — karar — verilen 4044 numaralı Fort marka — alta tekerlekli Jâstikleri sağlam — bir buçuk tonl'ik 3600 lira — kiymetli kamyon birinci açık arttırma ile 29/1/949 Cumartesi günü saat 11 den itibaren Kadıköy Baş Ça - vüş sokak No/39 da satılacaktır. Bu arttırmada arttırma — bede - linin kıiymetinin $€75 şini bulmı dığı takdirde 31/1/M49 Pazarte si günü ikinci arttırma ile ayni yer ve saatte satılacağından ta - Yplerin satış günü satış — yerinde hazır. bulun.naları iİlân olunür.

Bu sayıdan diğer sayfalar: