27 Ocak 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

27 Ocak 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

xYeni Hayat» isimli Ameri- kan filmi, Mady Christlons, Ho- ward Duülfz, Luisa Horton gi bi tanınmış artistlerin çevirı heyecanlı sahnelerle dolu — biz, filmdir. Bu filmin mevzuu gu» fur. Joe Kellers (Edward G, Ro- binson) küçük bir şehirde ble brika sahibidir. İyi kalpliliği imiyeti, mehareti ve ticarf kabiliyeti harp esnasında sat- mış olduğu hatalı silindirler me re'esini unutturmağa — âmil ol- maktadır. Joe, mahkemede be- raet etmiş, fakat komşusu — ve orlağı Herbert Deever hapso mahküm olmuştu. Joe'nun oğlu Chris babasının ortağının. kızı olan Ann Deever'i davet eder. Chris (Burt Lancaster) ve Ann buraber büyümüşler ve genç kız Chris'in ağabeyi Larry ile nt- nlanmıştı. Fakat Ann'ın ba- basının hapsedildiği — sıralarda cephede olan Larry bir uçuştan âönmemiş ve Ann başka bir ge- hirde oturmağa başlamıştı. Şim d! ise Chris Ann'ı - sevmekten ve onunla evlenmek istemekte- dir. Ancak oğlu Larry'nin hâlâ hayatta olduğuna inanan anne- #i bu izdivaca mâni olmakta- dir. Babalarının mahkümiyetinden beri Ann ve erkek kardeşi Ge- örge kendisile -görüşmemekte- dirler. Fakat George kız kardr #'nin Chris'le nişanlanması me- gelesini babalarına açmak mec- buriyetini hisseder. Böylece ilk Gefa olarak sakat silindirler me- re'esinde babasının noktai - na- zarını — öğrenmek fırsatını bu- hu . George babasını gördükten sonra 21 pilotun ölümüne se- bebiyet veren sakat pistonlar - ginde Joe'nun da- hiç olmazsa, babası kadar suçlu olduğu ka- neatini edinir. Keller'le ailesine karşı nefretle dolu olarak avdet e'tiği halde, Joe ve Kate'in sa- mimi muameleleri — karşısında Hikrini değiştirir ve babasının yalan söylemiş olduğuna inan- mağa başlar. © akşam neş'eli geçen bir yemekten sonra George Joe'nün gururla hayatında bir gün bile tasta olmadığını' beyan ettiğini görür. Halbuki pistonların sev- kedildiği gece Joe hasta ve ya- takta olduğunu beyan etmişbu: Tunuyordu. - Birden Joe'yu - it- Lam eden George kız. kardeşi Ann'ı bu evi — terketmesi - için Akna eder. Chris ise” babasımı #cvmekle beraber, cephede silân erkadaşlarının ölüşlerine şahit alduğu için, hakikati dikçe rahat - etmiyecektir. Pishaneye yaptığı bir ziyarst Deever'in Joe'dan daha az suç- lü olduğunu kendisine ispat e- de. Bunun üzerine, fabrikaya Gönen Chris vaziyeti babasına açar. Joe Deever'in hakikatı sö' lemiş olduğunu itiraf ede>. Jce'nun ileri sürdüğü mazeret gicur: Silindirler sakat olmakla Leraber hemen sevkedilmedik- leri takdirde müddet geçmiş 0- Mcak ve dolayısile hükümetin Kparişlerini kaybedecekti, Böy- lece ömrünü vakfettiği fabrika batmış olacaktı. Chris ise - bu mazereti nince büsbütün - sinirlenir babasını boğmağa kalkâı cak kendine çabuk geldi aclâmeti kaçmakta — bulür. iğre- ve Bu esrada ise Chris'i aramakta o- Jan Ann Joe'nun evine gelir. Kate'e gösterdiği' bir mektup risanlısı Larry'nin yazdığı son mektuptu. Larry babasının ha- t<sı yüzünden 21 pilotun öldü- ğünü duymuş — olduğundan, s: ferden avdet etmek istememi te ve intihar edeceğini açık;a belirtmektedir. Kate, artık oğ- Jonun ölmüş olduğuna kanaat gelirmekle beraber, bu sefer ku Casını cezadan kurtarmak İ mektedir. Chris'i gramakta de- vem eden Ann sevgilisini ilk buluştukları bir tepede bulur. A Yıldız - Aksaray otobüs- leri 4 den ikiye indirildi Hüviyeti bizde mahfuz bir o- Kkuyucumuz diyor ki: «— Yıldız ile Aksaray - oto- bülsleri arasında hususi otobüs- ler işlemektedir. Bu arabaların 4 «tane olduğu halka bildirü- mişti. Fakat son zamanlarda bu hatta dört değil, iki araba çı- lıştığı görülüyor. Bu iki araba da ihtiyacı karşılayamadığından bu hat yolcuları, sıkıntı çeki yor. Üstelik de şoförler, dural:- larda bekleşen yolculara âdetâ alay edercesine (bekleyin, diğer arabanın tamiri bitecek, onlur da yakında çalışmağa başlıya- pak) diyorlar. Bu <yakında» ne Baman? Belediyenin işi incele- Mmesini ve bu hatta bir iki oto- büs daha koydurmasını temenni Bliyoruz..» ı', b Chris babasına kanuni bir ceza » vermek taraftarı olmamakla be- raher, manevi bakımdan ıstırap çekmesini istemektedir. Ann'ın verdiği Larry'nin y maş olduğu mektupla Chris ba- bağını istediği yollara sevkede- bileceğinden emindir. Annesi- nin itirazlarına rağmen mektu- bu babasına açıkça okur. — Jse artık cürmünün bütün — genişti- ğ'ni Idrak edebilir. Ne yapması icap ettiği hakkında Larry'nin mektubunda yazdığı — satırları Chris okürken Joe odasına ko- şar ve bir silâh sesi — işitilir. Chris koğunca babasının intihar ettiğini görür. Chris ve Ann yeni bir hayata başlamak üzere evden aymılır- Jarken, Kate kendilerine mendil sallamaktadır.. “Türk Milliyetçi Genç- ler Birliği,, Merkezi Kadıköyünde olan «Türk Milliyetçi Gençler Birli- Bir adlı yeni bir birlik kurulmuş ve kurucular, birliğin gayesini bildiren bir beyanname yayın- Jamaşlardır. Beyannamede genç Jiğin memleket dâvalarında ide- Bilerini söz ile değil fanliyetle- riyle göstermeleri lâzım geldiği, Türk milliyetçiliğinin ahlâk ve fazilet temelleri üzerine kurula- 'Yak her geyin üstünde Türklük wenfaat ve haklarının korunmz- &1 icap ettiğini ve Birliğin bu gaye ile kurulmuş olduğu belir- ti'mektedir. Hürriyeti Ebediye tepe- sinde bir kız öldüren jandarmalar Bir müddet evvel Hürriyeti Ebediye tepesinde — direksiyon 'talimi yapmakta olan Hamiyet 'Merd adında genç bir kızı kur- gunla öldürmekten — sanık jan- darma Mustafa Ulus ile Ali Cey lan-hakkındaki sorgu yargıçlığı tabkikatı tamamlanmış, evrak Birinci Ağırceza mahkemesine Bönderilmiştir. İzmir D. P. İl idare kurulundan bir istifa İzmir, 25 (Hususi) — İngiliz İaşe Nezareti İzmir temsilcisi o- Imp Demokrat Parti idare heye- tine seçilen Haydar Dündar, İl heyetinden çekilmiştir. İzmir - Ankara treni dün haveket edemedi İzmir, 25 (Hususi) — Karlar yolları kapattığı — için — bugün Basmahaneden Ankaraya tren hareket edememiştir. gömeanman a anmın | | Büyük ortada kuvvetli peh- livanlar vardı. Hattâ içlerinde iki tanesi baş altı pehlivanı idi. Yarım saat içinde bunlar da koz larını pay ettiler ve hakikatte baş altı pehlivanı olan bir deli- kanlı ödül olârak ortaya konan koyunu aldı. Baş altına da dört pehlivan çıktı. Bir saat güreşten sonra bu da neticelendi. Ve sıra baş pehlivanlara geldi. Cazgır ortaya çıkıp da: — Baş pehlivanlar meydana! diyerek baş pehlivanları çağır- dığı zaman heyecan da son had dini bulmuş bulunuyordu. Orta ya üç pehlivan çıktı. İşte tam bu sırada herkesi büyük bir hayrete düşüren bir hâdise oldu. Küçük Mümin bu- lunduğu yerde süratle soyunu- yordu. Bunu babasına haber verdikleri zaman hayretle oğlu nun yanına — Ne olüyorsun Mümin? oyunuyorum. — Güreşe mi girecel n yok- — Sen çıldırdın galiba! Yok- Ba kulakların mı sağır? Cazgir baş pehlivanları çağırdı. — Biliyorum. “ — Başa mı güreşeceksin? — Evet! — Çabuk giyin! Hepimizi re- Sinema - Haberleri aaRAL C cama Kara Narcisse «Kara Narcisse» isimli film, Debörah Kar ve David Farrar gevirdikleri baştan başa renkli bir İngiliz filmidir. Bu filmin Xısaca mevzuu güdür: Beş rahibe, Himaâlaya dağı givarında bir manastır kurmak vazifesile tavzif edilmişlerdir. Onlar, içine çekilmiş oldukları bu kapalı dünyada bile, vaktile çocukluklarında rastladıkları er keklerin hatıralarını kafaların- dan atmağa bir türlü muvaffak olamıyorlar. Hele «Kara Na: nastırı ziyareti, rahibeleri bir 1- süretle en koyu bir riyazetin, Cisse> adında bir rahibin —ma man bozgununa uğratıyor. Bu keşeri ihtirasları baskı altına a- Jemadığı hakikati bir kere daha meydâna çıkmış oluyor. Bu filmde bilhassa Deborah Kar, san'atının bütün incelikle- rini göstermek fırsatımı bulmuş tur. Bir yamyamın hikâyesi Tanınmiş Amerikan romancı- sı Jim Corbett'in kitabından â- hnmiş Ve Joanne Pağe ile Wen- dell Corey gibi tinlü Amerikan artiştleri tarafından çevrilen bu flim, senenin en çok seyirci too, lamağa muvaffak olan bir Ame- 1rikan filmidir. Bir çok sahnele- Ki bâkir armanlarda cereyan €eden bu filmin kısaca teması şudür: Bir vahşi hayvanlar avcısı ta- rafından ağır bir surette yar: datmış olan bir kaplan, hiddete gelerek, bâkir ormanlarda kar- gısına çıkan “insanları parçala- maktadır. Fakat nihayet onun| karşısına çıkmak cesaretini gösi teren kuvvetli bir adam, kapla- vi mağlüp etmeğe muvaffak 0- lur. Bu suretle bâkir orman tek rer süküna kavuşmuş olur ve Sabu adındaki genç bir kız kap, lanını hezimete uğratan bazusu kuvvetli delikanlıya gönül — ve- Terek ,onunla ormanda mes'ut| bir hayat sürmeğe başlar, Tüccar Dernegi kongresi yarm yapılıyor İstanbul Tüccar Derneğinin yıl bk kongresi yarih aat 16 da Te TadrüTökkütanill Yanle Yatlnkt töplantidz Demneğin 14 minii #Türkiye Tüccar Derneğir olarak, değiştirilmesi teklif- ei lecek veoya konacaktır. Birdenbire sağ elini onun baş nın altına kaydırırken sol elile ağı zanı kapadı. Genç kız rpındı, silkindi... eĞ Genç korsan reisi başını uza- tarak yüzüne daha iyi ve yakın- dan baktı: Göz kapakları tarma- mile birleşmiş, uzun kirpikleri birbirine kenetlenmişti; küçük burnunun delikleri - hafif hafif açılıyor; göğsü de ayni zaman- da kabarıp iniyordu. Ağzı kapalıydı ve gülümsüyor du, Belki de rüya görüyordu ve Reisle kolkola, engin ve d açan bir ni serin Okyanus İ ufuklara kan: gemide Tüzgârına vermişti. Murad Reis ona hayrandı; hayatında bu kadar güzel bir kız görmüş değildi; küçükken okuduğu kitablarda cennetin hâ rileri hakkında tariflere tesadüf etmişti; Meri o cennet kızların- dan da güzeldi. Hiç kimse Alla- hın yarattığı bu mucizeyi, haya- linde bile canlandıramazdı. Mu- rad Rels onu — kaybederse her geyi kaybedeceğini, hayatın ar- 'tık kendisi için hiç bir mânası kalmıyacağını bir defa daha an- hyordu. İşte bunun 1çin, Silli a- dalarından en az Üç yüz mil u- zakta, yabancı bir memleketin göbeğinde, kendisini ve arkadaş larını her an tehdid eden ölüm tehlikeleri arasında — genç kızı kaçırmak cesaretini gösteriyor- du. Böyle bir işi o zamana ka- dar hiç kimse yapmış — değildi, ondan sonra da belki hiç kimse yapamıyacaktı. Genç kız birdenbire kımılda- dı, hafifçe gerindi ve güldü; fa- kat gözlerini açmadı; derin de- rin göğüs geçirdi, yeniden ha- reketsiz kaldı. Acaba hâlâ rü- 'a mı görüyordu, yoksa gördü- ğü rüya sona mı ermişti? Murat Reis irkildi ve kenara gekildi. Meri, sağ kolunu da yorganın üstüne çıkardı; arka- üstü döndü ve başını sağ kula- ğının üstüne bırakarak yeniden Kareketsiz kaldı. Dışarıdan — bir baykuş — sesi duyuldü; Murat Reis, balkon kapısına baktı; bu sevimli ve faydalı kuşun uğursuzluğu hak- knda çocukken dinlediği masal- lan hatırladı. Kalbinden - belli belirsiz bir ürperme geçti. Kor- baj kuyor muydu? Hayır, fakat baykuş ona, giriştiği tehlikeli ve tatlı işi bir an önce bitirmek lâzım olduğunu ihtar etmiş de- ğil miydi?. Murat Reis yeniden genç kıza yaklaştı; birdenbire sağ elini o- Dun başının altına kaydırırken g01 eliyle ağzını kapadı. Genç k'z çırpındı, silkindi, uzun sarı taçları yer yer dalgalandı, pen- be yanakları hafifçe soldu ve Rözlerini açtı. Şimdi uzun kir- piklerin arasından bakan derin Mavi gözleri son derece büyü- müştü; onlarda —önce dehşet yandı, sonra hayret parladı. Mu at Reis ellerini çekti ve genç kızın ağzından istemeksizin bir yarı çığlık fırladı; fakat çabuk tcparlandı, kendi ağzını kendisi kapıyarak yorganı - omuzlarına doğru çekti, örtünmeğe çalıştı. BUK İMDAT, KAÇIRIYORLAR!.. Murat Reis bir adım geri çe- k'lerek genç kızı selâmladı: — Günaydın, sevgilim! Meri, ancak kendine gelebil- mişti; 'tan ayağa kadar dikkatle güze- rek kekeledi: nç korsan reisini baş — Fakat.. Siz.. Siz ha!... Bu- Tuda... Bu nasıl oluyor? Murat Rela — balkonun - açık kapısını gösterdi: — Oradan geldim; müsaade- nizi almağa vakit bulamadığım !çin mazur görmenizi rica ede- rim. Meri gözlerini uğuşturdu. Koridordan ayak sesleri geli- yordu; Murat Reis kenara çe- kildi ,genç kız kapıya baktı, sür gülü olduğunu görünce Adetâ evindi; hemen yataktan fırla- dı; karyolanın yanıbaşında bir iskemle Üzerinde duran koyu mavi çuhadan bir pelerini aldı, omuzlarına attı; kapıya doğru yürüdü. O anda kapı dışarıdan vurulmuştu. Meri cevap verme- di; kapı bir defa daha vuruldu ve bir kadın seslendi: — Mis Meri.., Mis Meri. Genç kız bir kaç saniye dür- du; sonra bu sesi henilz duymuş gibi telâşlı bir hal alarak cevap verdi: — Ne var, Elza?.. — Merak ettim, âdetâ bir çığ lık düydüm; ne oldun? 'Yok bir şey canım, rü: Börüyordum da... Elza, onun oda hizmetçisiydi, kapının tokmağını çevirdi, fa- kat kapı açılmıyordu. Elza sor- — Burası niçin kapalı? Lüt- fcn açar mısınız? Bir. şeye ihti- yacınız yok mu? Meri ,emreden bir sesle cevap verdi: — Hayır Elza;, Git de uyu: Ber. de yatacağım, fazla uyanık kalırsam uykum kaçar Elzanın: gittiği, ayak sesle- rinden anlaşıldı; Meri o zaman Murat Reise yaklaştı, gayet ha ©£ bir sesle Âdetâ çıkıştı: — Fakat.. rica ederim.. Bu- raya gelmeniz aslâ caiz değil- gir. — Bir başkası olsaydım ko- vulmağa lâyıktım. — Sizi kovmak mı? Böyle gev aklıma gelmez .. Lâkin teh- Pkedesiniz... Ya buraya girdi ğizizl görmüşlerse?.. Murat Reis, genç kızın elleri- ni tattu; avuçlarının arasına al- dı: — Sevgili Meri, kimse gör- medi Zaten çok kalacak deği: lim; hemen gideceğiz! — Gidecek miyiz? Nereye? — Benim vatanıma... Aşkı- mazın çiçek açabileceği yerlere . — Fakat... İmkânı yok... Sizi muhakkak görmüşlerdir. Belki şımdi babamla annem ve uşak- lar buraya gelmektedirler. — Hayır.. Muhterem babı- mızla annenizi kralık balosunda bıraktık. Onlar gelmeden biz buradan gitmeliyi: Meri, kıpkırmızı ve taze dü- daklarını yarı açarak, beyaz ve güzel dişleri arasından fısıldı- yordu: — Ben gidemem, Murat Rei: Takat siz gldiniz. Henüz kimse gelmemişken buradan uzakla- şınız. Sizi odamda görürlerse ne korkunç bir gerefsizlik lekesi türeceklerini düşünmüyor. mu- sunuz? (Devamı var) Radyo programında değişiklik Ankara: 26 (a.a.) — Bize ve- rilen malümata göre, Ankara radyosunun 3171 kısa dalga postasile her akgam yabancı dillerle yapılmakta olan yayın- larda 1 Şubat 949 tarihinden i- tibaren aşağıda gösterilen deği- #iklikler yapılacaktır: 18.00—18.15 Orduca 18.15—18.30 Peştuca (Afgı ca) 18.30—1845 Arabca 18.45—19.00 Farsca 19.30—19.45 Elence 19.45—20.00 Romence 20.00—20.15 Bulgarca 20.30—20.45 Lehçe 20.45—21.00 Fransızca Sırbea Macarca 21.30—21,45 Almanca 21.45—22.,00 İngilizce Yugoslavya - Rusya münasebatı sertleşiyor 26 aa (lps) — Ti- mes gazetesinin Belgrad muha- birinin bildirdiğine göre Sov- yet Rusya peyklerile Belgrad arasındaki münakaşalar gittik- çe şiddetlenmektedir, — Yugos- lav komünist partisinin sekre- teri M. Rate Dugovitch yaptığı bir demeçte demiştir ki: Sovyetler tenkitlerin hep Yu- goslavya'dan gelmesini beklemi: yerek kendi kendilerini tenkide alışırlarsa çok iyi ederler. Ken- di kendini tenkit etmek bir bol- gevik prensibidir, Sadece küçük Bolşevik milletlerinin değil fa- kat büyük Bolşevik milletlerin- de bu prensibi tatbik etmeyi öğ- renmeleri icabeder. M. Dugovitch, bundan sonra son zamanlarda mareşal — Tito, nun içtima programının bir fan Londra tezi olduğunu — söyliyerek bu programın aleyhinde bulunan gözde Rus yazarlarından — M. Puchlov'u tenkit etmiştir. Dugovitch «Rus halkı bu ka: bil tavsiyeleri dinlemiş ol Almanlar şimdi Mo: lunurlardı» demiş ve ş ve etmiştir: M. Puchlov gibi yazarların kurşuna dizilmeleri veya Sibir- ya'ya sürülmeleri lâzımdır.» Meğer nerede imişler Belgrad: 26 a:a: (1ps) — Var şova'dan bildirildiğine göre, Po- lonya başkentindeki Yugoslav büyük elçiliğinde yapılan - gizli toplantı sırasında Yugoslav mas lahat güzarı Yugoslav öğrenci- lerinden müteşekkil bir gruba demeçte bulunarak şöyle demiş tir Rus komünist — partisi, Yu- goslavya'yı bir esir haline ge- tirmek ve bağımsızlığını — elin- den almak istemektedir. Halbu ki Yugoslavya ne Sovyet Uk- rayna cumhuriyeti ve ne de be yaz Rusya cumhuriyetidir. Ko- Minternin komünist — partileri zerinde bir nevi inhisar tesis etmiş olduğu ve merkez komi- telerinin bir kaç saat içinde an- sızın değiştirildiği bir zamanda bulunuyoruz. Nazizme karşı ya- pılan harbin en şiddetli devre- sinde binlerce Yugoslav Alman- lara karşı savaşarak can verir- ken Dimitrof, Rakosky, Gott wald, Toree, Togliatti ve arka- daşları Sovyet tanklarının, ken di memleketlerinde kendilerinin iktidara geçmelerini sağlaması- na intizaren Uralların arkasında içerek, keyfederek konfor için- de istirahat etmekteydiler. * Kütalıya C. H. Partisinden 55 kişi istifa ederek -— Demokrat Partiye geçiniştir (ALLAHMED PEHLİVANIN BAŞ GÜREŞLERİ Yazam : zil ve maskara mı etmek isti- yorsun? — Sen merak etme Kimseyi rezil etmem! — Eğer sen meydana çıkar- san seni evlâdlıktan reddede - rim, babal Burası er meydanı değil mi? — Bak hele guna! Neler de Böylüyor! Delirdin mi yoksa? Çolak kolu ile baş güreşe çık- mak istiyor. Mümin cevab vermedi. Esa- #en soyunmuştu. bile. Meydana yürüdü. Babası büyük bir hid- detle yerine döndü. Yüksek ses le söğüp sayıyor, oğlunun çıl- dırdığından bahsediyordu. Onun meydana - çıkışı halkı da adam akıllı şaşırtmıştı: — Bu da kim? — A, a! Çolağa bak? — Deli mi bu çocuk? — Yahu bu Küçük be! Medreseye gidiyor. — Hey molla aklını mı oy- nattın? Mümin Ali Ahmed * * Bütün bu sesleri kulak ver- miyen Küçük Mümin çoktan ka zan dibine varmıştı. Baş peh- livanlar ve cazgır da ona garih garib bakıyorlardı. Nihayet caz gir dayanamıyarak ona Bokül- du: ç — Güreşe mi geldin oğlum? — Evet. — Fakat geç kaldın. Deste güreşleri yapılalı iki saat olu- yor. — Olsun! — Şimdi baş pehlivanlar gü- reşecekler! — Ne yapalım? Ben de güre- geceğim. — Baş pehlivanlarla mı tula- caksın? Evet! Burası er meydanı değil mi? — Haydi oğlum, sen kenara çekil! Bunlar insanı ezerler, öl- dürürler. — Canım ezilip değil miyim? Cazgır daha fazla medi. Edemezdi de..ç ölecek ben israr et Nihayet . SA SĞ SI er meydanı kendisine güvenen herkese açıktı: — Sen bilirsin! dedi, Mümin çoktan yağlanmıya başlamıştı. Diğer baş pehlivan- lar da hem yağlanıyorlar, hem de onunla alay ediyorlardı. « — Oğlum, annenden izin al- din mı? — Abe hangimizi gözüne kes tirdin? — Senin büyüğün burada? © hiç ses çıkarmıyordu. Fakat eşlenmek — meselesine sıra gelince iş yeniden çatall: Çünkü diğer üç baş pehlivan- dan hiç biri onunla tutmak iste miyordu. Bunu kendilerine ha- karet addediyorlardı. Cazgır bu vaziyet karşısında içlerinde en hafif olanını Mümine Kuvvetleri birbirine eş olan di- ğer iki pehliyan da yekdiğerle- Tile tutuşturdu. Müminin babası bulunduğu yerde döğünüyordu. Kendisini Tezil eden oğluna durmadan kü yok mu verdi. Tefrika No:117 — AA für ediyordu. Serezli Çingeneler de bu sırada baş pehlivanlık havasını neşe ile vurmağa baş- lamışlardı. Herkesin gözü Müminle has- minda idi. Bu baş pehlivanın Küçük Mümini ne şekilde yene ceğini merakla bekliyorlardı. Öbürü tam mânasile lâkayid- di. Gülerek Mümine bakıyordu. Fakat Mümin çok ciddi idi. Bir denbire şimşek gibi daldığı ve hasmının paçalarını kaptığı gö- rüldü. Herkes ne oluyor diye bakarken paçaları çektiği gibi koca baş pehlivanı sırt üstü ye- re vürüverdi. Az evvel onunla ler birden susmuşla — Yaşa be! - — Aferin sana pehlivan! — Bir elde yendi be! Müminin babası yüzünü avuç ları içine almış olduğu için olan biteni görmemişti. Sesleri ve haykırışları duyunca — Müminin tahmin ettiği gibi yenilmiş ol duğunu sandı. Kendi kendinez alay eden- rdı; Belkıs Temel, Amerikadaki törenden sonra BELKIS TEMEL Seni hülyalarla ak güllerden mi, Aydan mı yoğurmuş kudretin eli Yüzündeki sırra secde etmeli! * Bilinmez bir şuur ezel boyunca Varlığın bin çeşit güzelliğini Hislerle süsleyip yaratmış seni; Ey mücizelerle açılan gonca! ” Gözlerin canların içine güler; Bakışın bir gönül akışı gibi n bestelenmiş, gönüllerden mi? Titretir gülüşün taştan bir kalbi! Aşkı güzelliğin dilile e «Belki söyler... !me Güzel soyun dünya güzeli! Sevgine kavuşan «Süleyman» olur,. Bu uşka tutulmak ne yaman olur: Yüreğinde çağlar bir * ateş seli! Sen gönül şehrine girerken, yollar «— Güzellil ilâhı!» diye sevinçle Işıklar ses verir, yüdızlar yağar! * Göklerin sönmiyen elmaslarile Saçlarına bir tac i; nmeliydi! Gül endamın fecrin atlaslarile, Ayın tüllerile süslenmeliydi! * İçim ürperişler, sesler doludur; Dehre haykırayım, kulaklar duysun: — eGüzellik sanılan ezeli füsun «Yüzünde açılmış Türkün ruhudur!>.. Feyzullah Sacit Ülkü 1) Sebâ melikesi «Belkıs> an, pay saneye — nih. F. 8 Dünkü Jesinin sonundaki tahtı sokaklarına altın kerpiç döşettiği yolunda' * <- «Yahya Kemal ve Abdi «Armağan> şiirinin yedinci mısrâı; gelirken, Peygamber «Süleyman> k Hân id> maka- Maddenin Iütfuna hasret çekip olmaz mecruh, Bin fecir sönse de, sönmez «— Elbette olacağı bu idi! İşte beni rezil etti!» diye döğü- nüp duruyordu. Bu sırada büyük oğlu heye- canla yanına geldi: — Gördün mü baba! — Ne göreceğim? Allah be- lâsını versin! — Kimin? — Kimin olacak? eden Müminin! — Neden rezil etti? — Daha nasıl rezil edecek? İlk elde yenildi ya! — Kim yenildi? — Kim olacak Mümin! — Sen galiba farkında değil- Bizi rezil Bin — Neyin farkında değilim? — Güreşi her halde seyretme din! — Ne oldu? — Ne olacak? Mümin yendi. Kardeşim kazandı. — Ne dedin, ne dedin? — Mümin yendi dedim. — Aklını mı oynattın sen? — Güreşi seyretmedin değil mi? — Hayır! — Mümin ilk elde bir daldı. Paçaları eline geçirip sırt Üstü yendi. Bu sırada bir kaç kişi daha gelmiş kendisini tebrik ediyor- Döşenmek istemez altın kerpiçle (1)> ölkei lardı1 (Devamı var) burcundaki Yakın Doğuda en kuvvetli devlet Portland / Birleşik Amerikasi 26 (ap.) — Bugün Maine eya tinde Rotairy kulübü tarafından tertib edilen bir toplantıda de- meç veren İstanbul Robert Ko- lej müdürü Dr. Floyd H. Blaclt Birleşik Amerikanın Türki; yaptığı milyonlarca dolarlık as« keri yardımın gayet iyi netice, ler doğurduğunu, Türkiye de A« merikaya karşı dostluk hisleri tevlid ettiğini ve komünist a< leyhdarlığı hislerini kuvvetlen« dirdiğini beyan etmiştir. Dr. Black: — «Şimdiki haldı Türkiye Yakındoğudaki en kuy vetli devlet ve millettir.» demiğ tir. verrrrrrrrrAREREAI 4 Son günlerde altın fiyatları yükselmeye başlamıştır. Söylen « diğine göre Musevt tüccarları ple yasadan mühim mikdarda — altın almaktadırlar. 4 İç İşleri Bakanlığı Mülkiye müfettişlerinden beşi gehrimiz ils çelerinde yaptıkları teftişleri bi « tirmişlerdir 4 383 plâka numaralı Takaiti —Beşiktaş otobüsü dün Şişli 7 rakki Lisesi önündeki bir sağdca çarparak ön kısmı parçalanınış

Bu sayıdan diğer sayfalar: