29 Ocak 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

29 Ocak 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Amerikan tilosunun memleke- timizi ziyareti mânâlıdır Abidin Dav'er «Amerikan fi- umhüriyette losunun ziyareti» baş- Tıklı makalesinde, altı harb ge- misinden mürekkeb Amerikan filosunun hep-ilkbaharda lima- nımızi ziyaret etmeği itiyad e- dinmişken bu sefer, memlekeli- mize, kara kış ortasında gelişi- nin bir fevkalâdelik arzettiğini, Mr. Trumandan Cumhürreisimi ze bir mesaj getirmiş olan Rum satriği Athenogoras da İstanbu lu teşriflerinin daha az mânalı olmadığını beli yor: Dost Amerikan devletinin, ev velce de memleketimize gelmi olan Atlantik donanması Kkomutanı oramiral Conally gibi mühim bir şahsiyeti tekrar gör mek ve bu son ziyarete evvelk lerden ayrı bir mahiyet vermek- le Türkiyeye büyük kıymet ve ehemmiyet atfettiğini, meverd dostluk bağlarını daha kuvvet- lendirmek istediğini maksadını güttüğüne şübhe yoktur. Bu düşünceyi teyid eden di- ğer bir hâdise de dün İstanbu- la gelmiş olan yeni Rum patri- ği Athenogoras'ın Amerika dev let başkanı Mister Trumandan Cumhurbaşkanımız İnöni mesaj getirmiş olmasıdır. Amerikan filosunun bu defa- ki ziyaretinin, Sovyet Rusyaya verilen İtalyan harb gemilerinin Boğazlardan Karadenize geçme ğe başladıkları şu günlere rast laması, elbette bir tesadüf ese- Ti değildir. Eğer Bolşevikler, harbde ödünç verilen zırhlının iadesini henüz anlaşılmıyan bir maksadla geciktirmemiş olsa- lardı. kendi hisselerine düşen İtalyan zırhlısı da, bu günlerde Boğazlardan ve İstanbul sula- rından geçecekti. Amerikan fi Josunun mutad hilâfına İstan- bulu kışın ziyaretinin, İtalyan in kızıl filoyu tak viye etmek üzere Karadenize geçişlerinin başladığı zamana baş tesadüf ettirilmesi, gu iki mak- sada atfedilebilir. 1 — Karadenizdeki Sövyet donanmasının bu suretle kuv- vetlenmesinden kızıl çarların Türkiyeyi yolundaki cüret ve cesaretlerini arttırmaları ilhti- maline karşı ihtarda bulunmak, 2 — İtalyan barış andlaşma ı sırasından Anglo - Amerikan devlet adamlarının bir hatâsı “yüzünden Sovyetlere verilen 33 geminin Boğazlardan geçerek Ka dildikak ei di endişe ve heyecan duyan Türk halk efkârını tatmin etmek için manevi bir tezahür yapmak, * Bodur ayın, zayıf büdeesi 'atanda Yedekçi, Mec- lise sunulan Şubat a- yı büdcesini bahis mevzuu ede- rek diyor ki: Şubat ayı büdcesi de Meclise verilmiş: 97 milyon küsur lira! Hatırladığıma göre Ocak ayı büdcesi bundan bir hayli milyon daha kabarıktı. Acaba Bodur Şubat 28 çektiği için mi büdec- Si böyle kendisi gibi zayıf olu- yor? Hayır, şubat 28 çeker amma, milletvekillerimiz ödeneklerini Ocakta çeker! * Şaka bertaraf.. Muhalefet hâ- Jâ büdcenin yekünu üzerinde geniş tenkidlere hazırlanadur- sun! Toptancılıkta iş kalmadı; büdce böyle her ay perakende olarak çıkacak, kimsenin ruhu bile bir şey duymıyacaktır. a TAKViMDEN KX Bil YAPRAK Zorâki Turizm (Baş tarafı 1 incide) Fum! Ondarı sonra bol kıymalı yü- murta mi İstersin? Yoksa kuşbaşı kavurma mi İstersin? Tatlılı yahni mi İstersin? Hem karnını hem gö- Zünü doyur, dön gel Şimdi Ankaranın — kiş — armudü mevsimidi Burada manav dük- Kânlarında seyrine - bakacağımıza Ankaraya — gitsek fena mı — olur? Hem oranın . bali da / meşhurdür. Ekmek İçin Konyaya gidelim. Fab- rika unundan pamuk gibi tandır ekmeği yaparlar. Tokaloğlu, Şeker Pare kaysısı yemek İçin Malatyaya | kadar gidilmez mi? Fıstık Iiliynr' Sunuz Antebe koşun... — Findiği tercih ederseniz haydi. Giresuna... Biraz ense şişirmek istiyen doğru Urtanın yolunu tutmalı. Böylelikle bütün millet bu zoraki furistlik sayesinde hem memlek: Börür, hem de nefis körletir. Madem Ki biz bunları kalabalık | gehirlere, — kasabalara — nakloderek halkı ucuzca geçindirmeğe, doyür- | mağa imkân bulamıyoruz. l No yapalım? Biz onların ayaklar rına gidelim. Beceriksizilğimizden doğuran ana lar utansın! E Tıpkı tereyağından kıl çeker Bibi... Kıl amma ne kil! Böyle ense- nin böyle kılı olur! * Kabiliyet Tâboratu ve yeni kâbine 'arı on Saatte — Yelkovan, '«Kabiliyet ölçen maki- ne> adlı fıkrasında, Ankarada harikulâde bir âletin keş bulunduğunu müjdeli- yerek şunları yazıyor: Meğer bizde neler varmış da haberimiz yok! Fennin en son i- cadları bizde imiş. Öyle ya, ne- den geri kalalım? Zaten neden geri kaldığımız var ki? Bozuk, eski püskü de- miryolların Üüzerinde motörlü tren işleten, ahalisi gecekondu- larda barınan şehirde Opera bi- nası kuran, mahkemeleri ütede beride yıllardır. süründürürken milyonlar harcayıp Radyo a sı yapan biz değil miyiz? Meğer Ankarada kabiliyeti ölçen bir de lâboratuvar kurmu şuz. Kurmuğuz amma pek de kullanmamışız. Yahut da ufak tefek denemelerde kullanmışız. Meselâ Sanat Enstitüsünün bi rinci sınıfına alınan öğrenciler bununla elenmiş ... Bu lâboratuvarda — neler, ne mürifetli âletler varmış diyor- lar. Bunlarla el titremesinden tutun da dikkat ve kavrayış ka- biliyetini, el meharetini, yorul- ma kabiliyet ve derecesini, inti- kal sür'atini, hafıza, idrâk ve tasavvur kudretini, vesaire vesa ireyi şipşak ölçmek mümkün 0- Tuyormuş. Buna agâh olduktan sonra insan kendi kendinc: — Peki amma, diyor, madem ki böyle bir lâboratuvar, bu de- rece mükemmel makineler, âlet ler varmış; neden meselâ seçim ler ârifesinde namzetler de bu- Tadan birer kerre geçirilmiyor? Her hangi bir kabine kurulma- dan önce, Başbakan seçeceği arkadaşlarının değerini, kabili- yetini bu lâboratuvarda ölçtür- Müyor? Thtimal ki böyle bir denemeye kimse cesaret edemiyor da on- dan, Zira, eğer bu lâboratuvar, söylendiği gibi ciddi, sahih bir şeyse o türlü denemeler - öyle Banırım ki bir hayli fire verir. N.K. ae geaklab L aS KISA HABERLER Çocuk Esirgeme — Kurümu Böyazıt bucağının Benelik kong - Tesi dün saat 2080 da Şehzade- Başındaki Letâfet — apartmanında Ki Beyazıt- Halkodasında — yapıl - Taştır. & Sehir Meclisi C.H.P, grubu, bügün de C.H,P. İl — merkezinde toplanarak halk diekleri üzerin - de görüşülecektir. #k Son:24 saatte 80 şoföre sey risefer nizamnamesine aykırı ha reketten dolayı para cezası kesil miştir. 4 İstankrl Avukatlar kiübü Ymuml kongresi — bugün öğleden Sonra Liman Lokantasında yapı - dacaktır. 4 Tıp Fakültesi Talebe Cemi - ye terafından tertip edilen €Tıp Eğlence günü> dün saat 15 - de Marmara Lokalinde yapılmıştır. Her türlü sporlarla şekilileşen varlığı kuvvet ve kudreti belir- tiyor o ışıldayan kuvvet ve kud reti görmek bana da haz veri- yor. Bunu hissetti, döndü ve bana gülümsedi. Bu göyle tefsir edilir: «Ben güzelim, bunu farkede- bildiğinize şükür; emrinize â- mâdeyim; ben de Sizi pek iyi buluyorum; gerdanınız sıkı, el- kaptırarak tekrar ediyor: Tebessümü reddettim. Şimdi gözlerim onu görmeden dolaşı- yor. Müteessir gibi arkasını dön dü. Artık bir şey düşünmüyor- du. Kendini rayların iltisak et- tiği yerlerden geçen vagon te- kerleklerinin mevzun usulüne kaptırarak tekrar edi «Konuşabilsem... Konuşabil- sem,., Konuşabilsem.. Konuşmakta o kadar hırs gös teriyordu ki hakikatle tekrar te etmek için bazen dudağını ısırıyordu. Kalktım. Çekildi ve arzusu sert ve inadcı bir yapışkanlıkla endamıma bağlanmış bir halde beni takib etti. Onu lokanta va- gonunda buldum, beni bekliyor du; kat'i bir kararla masama oturdu. — Müsaade Madam. — Niçin olmasın efendim? Ve yemeğin devamınca gofra komşularının en ihtimamlısına malik oldum, Erkeklerin ona eder misiniz? EHİR ş HABERLERİ Daktilonun açtığı dâvaya başlandı Şef, isnad edilen füli reddetti a 'Tutum bankası Perihan 'Türkân tarafından sy - günsuz teşebbüste bulundu — diyo bankanın muhasebe gefi 'Necdet Bolkel aleyhine açılan dâ vaya dün asliyo ceza mahkeme - sinde başlanmıştır Duruşmada yalnız sanık Muh - lis Necdet bulunmuştur. Okunan iddianamede; Şef Muh- Necdetin maiyetinde bulu - 'nan Perihana münasebet teklifin daktilolarından de bulunduğu, bunun genç kız ta Tafından red edilmesinden muj ber olarak çokişme esnasında ka- | piyı karnına' çarpmak süretile ül xerinin patlanasına ve 40 gün işine mâni olacak şekilde yaralanma - sına sebeb olduğu belirtilmekte - ddi, Söz alan sanık Munlis iddia ve madları redderek — Hâüdise bir tertip ve söyle - nenler de bizer İftiradır! demiş - tir. Duruşma tanıkların celbi tâlik edilmiştir. için Karadeniz piyasası tültün salışları 24 Ocakta açılan Samsun — Bafra — Alaçam — Çarşamba ve Sinop mıntaklarını içine alan Ka rTadeniz tütün piyasası satışları - Na devam edilmektedir. 12 mil - yon kilo olan bu seneki mahsul- '€en düne kadar vasatl 860 ku - ruştan 200 bin kilo tütün — satışı yapılmıştır. Alıma Tekel ve Ame ridan Gary 'Tobacco girketi işti - Tük etmektedir. Karadenize hububat sevkediliyor Karadeniz vilâyetlerindeki hubu bat ihtiyacını — karşılamak - üzere 'Toprak Mahsülleri Ofisi bu min- takaya buğday sevkine devam et mektedir. 'Dün de Ardahan şilebiyle Sam- suna 2100 ten buğdây gönderil- miştir. Üniversitelilerin Kıbrıs seyahatleri İstanbul / Üniversitesinden 150 kişilik bir grubun 1 Şubatta Kıb rısa gideceğini evvelce yazmış - tık. Dış İşleri Bakanlığının, tale- 'belere henüz bir cevap vermemiş olmasına rağmen alâkalılar Ba - Kanlığın bu seyahâte müsaade et miyeceğini söylemektedirler, 'Tıp Faklltesi Talebe “Cemiyeti Başkanı Dündar — Kalyoncuoğlu Dış İşleri Bakanlığı-ile temas et mek Üzere dün akşamki ekaperes 15 Ankaraya hareket etmiştir. Sümer Bank pamuklu- Jarı 1 Şabattan ilibaren serbest olacak Sümerbank pamuklu mensucat Batışlarının 1 şubattan — itibaren gerbest bırakılmas: alâkalılara teb liğ edllmiştir. “Ticaret Olisinin resmi ve hu - Busl daire memur ve müstahdem lerine tevzi edeceği kuponlarla bu mamüller üzerinden yüzde © nis- betinde tenzilât yapılacaktır. Muhtia ( YENİ SABAH 20 OCAK 1814 ARARARARANAAAARARARARAN - © slâm dini, kendinden ön- ceki — dinlerde — mevcud «Müşahhas Tanrı» fikri- irine benzememesi Bayet idir. San'at eseri, nasıl, san' âtkârın dışında ve ona benzemi- yen bir varlık ise, Tanrının ene- Ti olan kâinat da onun dığında rız. Abdülhak Hâmld'in tâbiriy le «Hey'et - i Kâinat» 1 seynet- mek suretiyle de onu yaradanın azamet ve kudretini hissederiz. Muhammed, kendisinden mücize istiyenlere, düşünen ve görenler için, güneşin ve yıldızların birer tam bir idrüke götürmez. O bü- tün tasavvurlardan — ve bütün hayallerden başka, insan dü- Fatih Camii ve medresesi restore ediliyor İstanbulun fethinin 500 ncü yıl- dönümüne kadar Fatih camlinin etrafı tanzim ve medreseler res - tore edilmiş olacaktır. camlinin etcafını tanzim için Be- lediye bildçesinde 250 bin lira tah sisat ayrılmıştır, Ayusturya'ya giden hey'etimiz yasında yapılacak olan Ticaret ve Tediye anlaşması muzakereleri - ne iştirâk etmek üzere — Ticaret Bakanlığı — müşavirlerinden Aziz Akyürek dün uçakla Avusturya- ya hareket elmiştir. Heyetin di. ğer âzası Kambiyo müdürü Lüt- fullah Bütü de bu gün Avustur - yaya hareket edecektir. Dairelerde yangına karşı tedbir içişleri Bakanlığından - Vilâye - te gönderilen bir tamimde bütün resmi dairelerin yangına — karşı dalmt tedbirli bulunmaları bildi - Tilmekte ve bu arada yanmaz bo yanında; — kullanılmasının — şayanı tavsiye olduğuna İşaret cdilmek- te & ibalife oturan Hasan Hü - seyin adında bir şoför —muavini bir kahvede kâğıt oyunu yüzün- den arkadağı İbrahimi bıçakla a - ğir sürette yaralamıştır. Maslak yolunda Büyükdere istikametinde gitmekte olan Dr. Be Gilnin idaresindeki husust” otomö - bil aksi istikametten gelmekte o- Yan Yaninin idaresindeki kam - yonla — çarpışmıştır. — Otomobilde bulunan Naci ile Şükriya yara - danmışlarcır. gıpta ettiklerini hissediyordum; etrafımdaki kadınlar da bana imreniyorlardı. Jacgues Saint - Chereau göz işaretlerine, du- ruşlara, dâvet edişlere ehemmi yet vermemeğe nefsini cebredi- 'yor ve bu küçük fedakârlıkları bana bir hürmet nişanesi gibi takdim ediyordu. Göz tabakasında bebeklerinin rengi kaybolan yuvarlak ve kö- yu renkli nazarları bana: «Eğer istesem... Fakat ben Bizi istiyorum; benden tuz iste- yiniz... Burada olduğumu bili- Yyorsunuz. “Beni niçin bilmiyor- Muşsunuz gibi yapıyorsunuz? Lâhavlenin boncuğu! İşte ki- bar bir kadın. Allah vere do benden evvel inmese... Onu a» caba istasyonda kim bekliye» cek? Acaba onu nerede görebl- lirim? Haspa pek de hoşuma gidiyor.> Onun bu dilsiz istirhamlarına hiç merhamet etmiyordum. Ha- yatımı ve tesadüfü düşünüyor- dum, Yuvarlanan bir resim mu gambası gibl tarlalar, ormanlar, istasyonlar, hattâ bir yamacın ——— —— arkasında sema bile geçip kay- boluyordu. Bir tünel geçiyoruz; bu sâmit solumada Jakın nefesinin be- nimki ile eridiğini açıkca hisse- diyordum. Bana doğru uzanı - yor; nefesi benim nefesimi arı- Yyordu. Neden bu kadar heye- can duydum? Bu adam, bu meç hul ülke beni cezbediyordu. Aşk tecesslmü anahtar deliğine so- kulan bir bıçak gibi ona kaydır malı mi idim? Bir kalbi zorlamak mı? Niçin bu kapalı ve müstağnl maskemin altında onun hareket lerinden bende bıraktığı tesirler den hiç birini kaybetmiyordum ? Çehresi bir göl gibi idi, Sema nn safiyeti ve fırtınası orada hemen aksini gösteriyordu. En küçük bir tesir orada bir titre. me yapıyordu. Ona aid hig bir gey bilmiyordum; fakat düşüne düğünü duyuyordum. Zira bana öyle geliyordu ki bundan evvel bana nüfuz eden diğerleri beni geriye doğru çekiyorlar. ı Biraz mazimin Üstüne eğile- olmak Ve ona benzememek İcab| — 14te bu yüksek ve Zelsefi Tan- eder. mı fikrine dayanılarak, İslümi- Yalnız, 'san'at eserinde san'-| yetin ilk devirlerinde, insanla- atkârın şahsiyetinden bir çok| rın kendi yaptıkları puta — tap- şeyler olduğu gibi, kâinatta da| mamaları için, resim ve heykel ilâhi varlıktan bazı izler ve alâ-| yasak edilmişti. Bu yasak, «Mü-| metler olmak lâzım gelir. San'at| cerred Tanrı» fikri akıllarda v eserine bakarak san'atkârın gah | gönüllerde iyice — yerleştikten siyetini tasavvur etmeğe ç sonra da devam etti. Bu yüz- mücize olduğunu , söylüyordu.| yan San'at» dergisinde, değerli Fakat gu da var ki, san'at eseri| ressam Nurullah Berk, bu me bize san'atkârın bütün varlığını| eleyi ele alıyor; buna bir de, bildirmediği gibi kâinat da hiç| lâm dininin «beşeri dram> a bir zaman bizi Tanrı hakkında| müsaid olmadığını ilâve ederek, Sültan Mehmec'in türbesinin| sına dün 2 nci Ağır Cezada de - 1958 yılında halka açılması için| yam edilmiştir. Dünkü —duruşma Belediye, Başbakanlık nezdinde| ga tanik olarak Aysel Öksüz & - teşebbüste — bulunacaktır. — Fatih Avusturya ile memleketimiz a- güncesiyle kavranılması imkâa-. sız bir varlıktır. İslâm Akide- sine göre, Tanrı, no, yerde, ne ne karşı, «Mücerret Tanrı> fik-| gökte, emekândan münezzehs rini getirmiştir. Bütün kâinatın | Giup hiç bir şekil ve kalıba gir- ygratıcısı olarak düşünülen bir | mez, Tanrının, yarattığı — şeylerden y eç Yüzaniş | Doçent Dr. Mehmed KAPLAN den İslâm memleketlerinde mari ve tezyinat harikulâde bir. inkişafa mazhar olduğu halde, resim ve heykel san'atları du- mura uğradı. Yeni intişara başlıyan ve gü- zel yazıları ihtiva eden «Yaşa- zimnen, — İslâmlığın — «Yaşıyan San'at> için bir ilham kaynağı olamıyacağı fikrini telkin edi- Mis sokağı cinayet dâvası karara kaldı Bir müdde: evvel - Beyoğlunda Mis sokağında Suzan adında bir bar kadınını bıçaklayıp öldürmek ten sanık Ali Celi'in duruşma - dında genç bir Vadın Ginlenmiş- tir. Ozamanlar Doğan sazda çalıştı| Panı sövleyen Aysel cinayet hak- Kında demiştir ki: — Hâdise gecesi Suzan, Saadet adındaki bir bayanla benden ev - vel hesaplarını alıp çıktılar. Bi - raz sonra da ben çıktım, Beyoğlunda Karaköy muhal - Tebicisinde bir muhallebi yedik - ten sönra saat 120 da Mis 80 - Kağında 43 No: daki evine gider ken Köşede Saadetin heyecan ve telâş içinde 3 erkekle konuştuğu- nu gördüm €Ne var!> dedim. Suzanı evurdular» dedi. Biraz ö- tede yerde yatan birini - gösterdi gidip baktığım zaman bunun Su- zan olduğunu —anladım. — €Polis! Polist> diya bağırdık.. Polis - ve bekçiler gelâller oru bir taksiye koyup götürcüler.» 'Tanik dintendikten sonra sanık vekili Abdurrahman Şeref Laç söz almış, delillerini sayarak cinayet- te Celilin methaldar olmadığını is bata çalışmıştır. Dürüşina kazar için talik olun- muştur. Vicdansız bir ana tevkif edildi Kasımpaşada — oturan / Melâhât) adında bir kadın evlâdliği 14 yaş larında Nermin adındaki kızı pa ra mükâbili guna buna — peşkeş çekmekten sanık olarak sorgusu- nu müteakip tevkit edilmiştir. Çeviren : REFİ” CEVAD ULUNAY YAAAAARAAAADARAARA: yor. (1) Gerçekten, İslâra - Ban'alları tarihi bu fikri teyld eder, görün- möktedir. Tslâm memleketlerin- de resim ve heykelin inkişaf et- mediği müsbet bir v dır. Ve a bunun aşikâr sebebi malüâm, di ni yasaktır. Nurullah Berk bu- rada metafizik bir imkânsızlı görüyor. Mes'ele bu şekilde ele alınır- sa, İslâm milletleri için vaziyet cidden tehlikelidir. Bir Müa- lüman san'atkârı, din duygu- sunda samimi İse, resim ve hey kel san'atlarını —hattâ beseri dram olmadığına göre, zaruri o- larak bütün san'atlar— feda etmek mecburiyetinde kalıyor, demektir. Yahud - san'atkârlı; tercih ediyorsa, dinini bir tarı fa bırakacaktır. Halbuki din, Garbda, dün ol- duğu gibi, bugün de san'atlar i- çin ilham kaynağı olmak değe rini kaybetmemiştir. Fransızca «La Vie İntellectuelle» mecmu- asında, modern san'ata tahsis ettiği uzun bir araştırmada, Pic Regamey, büyük sanayün ve materyalizmin dünyayı kapla- dığı çağımızda, insanlığı ve gü- zel san'atları, ancak dini duy- günün kurtarabileceği fikrini ileri sürmektedir. Son asrın ye- tiştirdiği büyük filozoflardan, Bergron, Blondel, Kirkegard gi- bi şahsiyetler, Claudel ve Pe- Buy gibi edibler, maddeye kar- $i ruhun zafer kazanması için dini yeni bir anlayışla ele almış- lardır. Bizde de yirmi beş sene ihmalden sonra din, iptidai bir gekilde de olsa, yeniden içtimni ve ruht bir değer olarak tanın- mağa başlamıştır. Avrupada bir Stravinsy, <Messe» — vücuda getirirken, bizde bir Adnan Say- gun'un <Yunus Emre Oratoryo- su> telif etmesi dikkate değer bir hâdisedir. Yunus Emre'nin gilrleri, yeni Türk — nesillerini gittikçe daha derinden sarıycr. Bedri Rahmi gibi bazı modern şairlerimizde bu cski Türk mis- tiğinin tesirlerini — görüyoruz. Belki de bu hareket; zamanla daha ziyade genişliyecek ve de- rinleşecektir. Böyle bir cereyan karşısında, İslâm dininde metafizik imkân- sızlıklarla karşılaşan Türk res- sam ve heykeltraşı ne yapacak- tır? Kanaatimce, İslâm dini eğer, felsefi veya bedii bir ilham kay nağı olacaksa, an'anevi — tef: ve ifade şekillerini tamamen terketmek icabeder. İslâm mem- leketlerinde resim ve heykelin dumura uğraması, puta tapılan devirlere aid bir tedbirin, daba sonra, üzerinde düşünülmiyerek devam ettirilmiş bir gelenek'in | neticesidir. Bugün, resim — ve heykele Tanrı diye tapacak ak- h başında bir kimse tasavvur edilemez. Mecelle: «Mâni zay'- olunca memnü avdet eder» der. Kur'anda resim ve heykelin ya- sak olduğuna dair sarih bir â- yet yoktur. Hazret - i Ömer, Kamâme kilisesine girdiği za- man, putlara karşı <Allahu ek- yim: Aşıkım devamlı fakat sükin bir münasebetten sonra evlen- Ü, Kibar ruhlu adam bana dol- gunca bir para verdi. Bununla (Provans) da son günlerimin zevkini sürmek Üzere yakında çekileceğim bütün istirahat es- babı mevcud evi satın almağa gidiyorum, Namuslu ana baba elinde bir aile çocuğu gibi - büyütüldüm; İngilizce, piyano, resim, şarkı söyleme dersleri; bir iki detname... Beni kendi muhitim den bir tüccarla evlendirmek istiyorlardı. Bu bana bir çok çocukla sadeleştirilmiş bir ha- yat getirecekti, Ben ise tesadü- fün bana isim babası yaptığı bir borsa ajanının vesayetl al- tında lüks ve hürriyeti tercili eyledim, Daha pek genç yaşımda iken yenl gekilleşmeğe - başlıyan gö- Şüslerimi okşar ve benimle yal nız kaldığı zaman beni kucağı« ha oturturdu. —Açılışımı tetkili ediyordu; adeta beni kendino hazırlıyordu ve annemle baba- min — gürürlandıkları — sehaveti sanki istikbal için bir maksada para koymak gibi idi. Olgunluk çağına gelen tenimin ilk şehvet heyecanlarını uyandıran o o'du. Bunu itiraf etmek güçtü (-....) altmış yaşında idi. Artık dayanamıyacak - hale gelince beni kaçırdı. Hiç bir zaman birbirimize i- çimizi dökmek zevkine sahib o- lamamıştık. İki kapının arasın- da saçlarımın içine doğru mırıl- dandı: — Bu akşam dersinden çıkın- ca benim otomobilimi gözle. Hizmetçiyi bir - behane ile sav ve arabaya bin, Bu esrarengiz uyı kadar uzun müddettir devam e- diyordu ki artık daha ziyada uzamasına imkân yoktu anla- mıştim. O gün öğleden sonra her za- man olduğu gibi ebeveynimi öp- tüm; etrafımdakilere kuru bir nazarla baktım, Yeisli bir hisle hiç bir geyi kalbimin Üzerinde sıkmadım. Ve bir daha gelme- mek üzere çıkıp gittim, Edebiyat Bahisleri Islâm Dini ve San'at ber» diye namaz kilmiş ve dua, etmiştir. Bugünkü — ressamları- mızın babaları ve dedeleri din- dar insanlar olmakla beraber, kta hiç bir mahzur görmemişlerdir. Memleketimiz - de halk , kahvelerde ve ev- lerde tasvir görmeğe alışmıstır. Binaenaleyh iptidat — devirlere aid tarihi bir tedbiri bugün de- vam ettirmekte bir mâna olma- dığı gibi, geleneği ileri sürerek, İslâmiyetle güzel san'atların a- rasını açmak da yerinde bir ha- reket değildir. İslâmiyetle güzel san'atlar a- rasında mükemmel bir anlaşma yapmak için, halkın batıl itikad- larıma değil, bu dinin yüksek ve resim ya praa felsefi bir ifadesi olan tasavvu- fa bi urmak uygun olur zan- Nurullah — Berk'in metafizik imkânsızlık fikri de bu suretle ortadan kalkar, Zi- ra, bilindiği gibi tasavvuf, biz- zat ilâhi varlığın «müşahhas> bir realite olan kâinatta <te- celli> etmesi esasına dayanır. Hattâ denilebilir ki, tasavvula göre kâinat, ilâhi bir estetik te- zahürüdür . Kendi hüsnün hüblar şel peydâ eyledin. Tasavvuf edebiyatında bu fik- ri ifade eden binlerce mısra' vardır. Bu görüş, resim, heykel ve diğer san'atlar için harikü- lâde bir ilham kaynağı olabilir. İslâmiyetin «Beşeri dram> fik rini ihtiva etmediği iddiası da ikna edici değildir. Diğer dinler- de olduğu gibi, Tanrı - Şeytan, ruh - madde, - fazilet - rezilet, Mâverâ - verâ fikirlerini ihtiva eden bir din için, nasıl «Beşeri dram>» a müsaid değildir, deni- lebilir. Bir Yunus Emre, bir Mevlânâ, bir Hallac Mansur, bir Niyâzi «Beşeri dram> 1 du; mamış insanlar telâkki olunal lir mi? İslâm ahlâkında o ka- dar esaslı bir yer işgal eden «nefis mücâdele> sinin mânası nedir? Yalnız ruhsuz varlıkla- Fazla kuvvet aima sürçer tab yazmış: İR komünist bana mek- «Marta- vall» larımı on beş se- nedenberi okurmuş amma — Rus sistemi komünizmin —ale, bulunduğum için kızmış! Beğe: hinde sin veya beğenmesin, kendisine yazılarımı okutabilmişsem vaffak olmuşum demektir. mu:- Doğru yoldan ve doğru Vilâr- den sapnuş olan - bü zavallı dam, Rus komünizmini için için alkışlarken Kırımda ve Kafkase yada birkaç milyon Türk'ün im- hasını, bahtsız - Rüs — milletini Rus olmuyanların zülümleri al tunda inlemesini de oluyor. dünyanın her tarafa gibi çağlayormus; Ç da bir sel alkışlamış Ona göre komünizm n de ve Yü- manistanda —muzaffer - oluyor- muş; Rumanya, Bulgaristan, Yugoslavya, Macaristan ve Po- lonya milletleri kendi arzula; le bu yola girmişlermiş; y sıra Uzakdoğu milletlerine gelmiş. Bir avuç zümrenin tagallüi Made eden rejimleri tataral halk hareket mek reva değilmiş. K ihkar et- Truman bile söyledi ki, Ros sistemi komünizm bizim miz ilmi, iktisadi, insani kiki komünizm — dej yada siyaha, Almanyada başka renge bürünen faşizmi: kızıla boyanmış şeklidi. diği- bir ut diktatörlüğü olduğundan Fira- vunlar ülkesinin, Roma'nın, Or- taçağ Avrupasının, Çarlık Pus- yasının aristokrasiye dayanan Sağcı rejimlerinden yoktur; Hitler a farkı Almanyasından ve Mussolini İtalyasından daha korkunç bir istibdadı temsil e- der. Eskiden insanların - küçük bir kısmı «köle» idi; şimdi R ıs komünizminin hükümran — oldu- ğu yerlerde bütün milletler, hü- kümetin kölesidirler. «Moskova» nın nüfuza yayılı yor; fakat tarihin bu büyük mının son perdesindeyiz; dev perde ardındaki dünya çapıadı a zindanın duvarlarında çatlaklar başlamıştır; zira bu zindancılı- ğan ipliği pazara çıkmıştır. Roma imparatorluğu çok ya- rın ve meleklerin benliklerinde| yılmıştı; Cengiz Han'ın kurdu- dram yoktur. Yer ile gök, mad- Zu devlet çok büyümüştü; — İs- de ile mâna arasında bocalıyan | panyanın hükmettiği topraklar insanın hayatı, dini daimi bir dram mevzuudur. Bugünkü «eskimiş> gibi gösteren, «eski> tefsir ve ifade şekilleri- bakınıdan nesle — İslümiyeti onun fizerinde güneş batmazdı; - Os- manlı padişahlığının fermanla- ı bügün elli hükümdarlığın ku- i| rulduğu ülkelerde herkese diz göktürüyordu; Mussolini, Kra- la Habeş imparatorluğunu he- diye etmişti; Hitler Almanyası bütün Avrupada zaferler kazan« dir. Bu tefsir ve ifade şekilleri «tarihi> bir mahsuldür. Onları tekrarlamak, yeniden ortaçağa dönmek demek olur. zerinde düşünülür ve duyulu sa, İslâmiyet, her din gibi tefsir ve ifade şekillerine kal liyetlidir. Her hususta olduğu gibi bu hususta da bize Garb- İlar örnek olabilir. Zamanla üzerleri veya kapatılmış olan eski ka nakları, yeni vasıtalarla eşelim. Belki de onlardan bizi yeniden diriltecek sular fışkıra- caktır. Yunus'un asırlar ötesi: den gelen canlı sesi size bir şey- ler haber vermiyor mı (1) Bununla beraber ayni dergi nin önsözünde: «Mevlânâ, — Yunu: Emre, bir Ahmed Haşim, bir Yah- ya Kemal kadar bugünün, yani her denilmesi dikkate şayandır. Bu önsözü cile- ri ve gerçek» san'at dâvacıları 1b- zamanın — adamıdırlar» etle okumalıdırlar, Hizmetçi beni almak üzere geldi. Hiç kıymet vermediğim hocayı selâmladım; hakir gör- düğüm arkadaşlarıma da elimi uzattım ve mektebin eşiğinde kurtuluş nefesimi aldım. — Ay! İsim babam! Eve dö- nünüz; çantamı da alınız. O be- ni araba ile getirir. Biraz geze- ceğiz. Merak etmesinler. Ehemmiyetli bir zat olarak tanınmıştı İlk defa vukuuna rağ men beni gelip mektebten alma sına hayret edilmedi; hattâ ve hiç şübhesiz memnun bile olmuş lardır. Otomobilin kapısını şark di- yye kapattım. İhtiyar bir emir| verdi. Sonra benim ter-ü taze dudaklarımı, biraz salyesi akan ağzına aldı. Gözlerimi kapadım| ve kendimi hissimi ibtal etme- ğe mecbur eyledim. O zamana kadar hiç yapmadığını yapıyor; daha ileriye gidiyordu. 'Tenim titriyor, boğazım — sıkılıyordu. Kaybolmuş bir çocuk korkusile korkuyor. ve kaçmamak için kendi kendime sarılıyordum. Lüzumlu eşyanın satın alın- masından bir saat sonra yeni bir yaşayışa doğru koşuyor- duk. Elleri ile vücudümü mıncık hyor ve bana cevab vermediğim bir takım kırık dökük cümleler söylüyordu. (Devamı var) Fakat Ü- kapanmış biraz mıştı. Tarih felsefesi bize ihtar ediyor ki bu büyük devletlerin yıkılışları haddinden fazla bü- yümelerile beraber başlamıştır. Tasitüs bu hakikati tek cümlede hülâsa etmiştir: «Fazla derece- -| de bir kuvvet daima sürçer.» Sıra gimdi Sovyet Rusyadadır. Dramın sonunu ve insanlık ta- Tihinin en büyük zindanının ça- tırdılarla yıkılışını belki biz gö i| remiyeceğiz, fakat — görecekler- dir. Hükümet, halk hükümet için değildir. «İçtimal müsavat» hayal -| «içtimai adalet» dediğimiz bü- s| yük ve parlak hakikate doğru Yürüyelim; onu var edelim. Kadircan KAFLI ir; halk, Sümer Baukda 7T memur hakkında tahkikat başladı Derbank ralesseseleri — için, 361,030 Jiralık <Füherfenol> mus bayzası işinde vazifelerini auisti « maal ettikleri iddiasile alım şube- si memurlarından Hikmet Sagun, Hikmet Gün, Zahit Toker ve Seza (Noyan ile bu suça iştirâk ettikles Ti iddlasile Cezmi Şahin Giray, Haşim Mardin ve Maksut Taki haklarında tâkibata başlanmıştır. Yargıcı hakaretten 5 ay hapse mahküm oldu Falih Sulh Hukuk mahkeme « sindeki bir duruşma esnasında. yargıç Alâettine hakaret etmeke ten sanık Dürsün - Koçğün 7 inci Asliye Ceza mahkemesinde sug üstü kanununa göre yargılanmış 8 ay hapse mahküm olmuştur. ocıl( 1949 29 Cumartesi | <© 83 - Ay: 1 » Gün 29 Vasatl — Ezani”| L a & 2 17 7T 07 15 05 9 45 na » 18 SÖ 1 84 Hicet R. ewel Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı Kmek — İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: