21 Şubat 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

21 Şubat 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“Aı'abı ölıliirıııcku—n ıııukszıt Muradı tabut dan çıkarmaktı.., Tefrika No. 2 Gölgesinden bile şüpheleniyor- dü. Ağır ağır yürüdüler. Aşağı da loş sahanlıktaki tenegir üzeri ne uzatılan iskelet yapılı ölü ha n kupkuru cesedi ya Bedbaht Arabı rem ağa: nında durdular. ğözleri yarı aralıktı. Kalın kaba dudakları —arasında — sıralanan | vetlendiriyor. Neden tevkif edi bembeyaz dişleri vardı. memiş? Aksakallı imam, elindeki lif| — Takip edildiğini anlayınca parçasını sabunlu sular sızan te-| Kurüçeşme sahilinde bir İngi? heşir kenarına bırakarak istimbotuna atlıyarak — uzaklay- #ürmeli gözleri irileşen efendisi-| miş! a dav mabey Hin ayaklarına kapanma ranmıştı. İki yardımcı hâdemesi korkularından kaçıştı- lâr. İkinci Abdülhamidin madeni ka- efen- Bösi titredi: «Defedilinceye dür başından ayrılmayınız dl.> dedi: — Memnun oldum. — Devam ediniz efendi!. — bisini nasıl ele geçirebileceksiniz Ardında el bağlıyan " İngiliz | birader Sdit Paşa ve mabeyinci Osman| —— Sayei şahanede! Böy, teneşir tarafına bakamıyor İfârdı. Soğukkanlı hünkâr, — ölü tübuta yerleştirilinceye — kada! Bekler fikı çivilediler, taşlık — kapısı dı n şından ayak sesleri başlarını döndürdüler: geldiği içi, Padiş; #ütkardeşi ve özhafiyesi İsmet | hanındaki yeğenini sıkı tarassut Bey! altına aldırmak olacaktır. Alın, burun ve gözleri tpkı| — Yeğeninin adı Mihalâki idi Sultan Hamide benziyordu. Boy âZ daha uzunca, kolları az dah. kisacaydı. Bir arada büyüdüği Badişaha hususiyetinden lâühal Mübali ilerledi. Abdülhamit teli ve endişe ( Goğru yürüdü: — Yeni bir şey mi birader? — Söyliyeceklerimiz vardı. Altbaşa çekildiler. Beşinci Mu: radın kapatıldığı Çirağan sarayı- di sakı göz.hapsi altında bulun- #üran derbeder adam Yârında görülmüş!> diye Tısılda- . Ilık nefesi sütkardeşinin yü- züne vuracak kadar başını ve ağ. zanı yaklaştırdı: — Kemalettin efendinin sara- yı civarında ve muhacir kılığın. da! — Onu! Turhan adını taşıyan farmason üstadıâzamını? — Bizzat onu. Kleanti İskar- latiyi! — Mithat Paşa zamanında Çı- Fağan kapisinda kadın kıyafetin- de tutulmuş ve hudut - haricine Şıkarılmamış mıydı? — Müşir Süleymâan Paşa- Var- dadan dört tabur askerle geldiği Saman, melün - farmasonun Loyd vapuriyle İstanbula - çıktı. Şanı ve gözden kaçırıldığını unut- Mayınız! Az ötede, ölü haremağasının tabütunu kaldırmağa — hazırları- Yörlardı. İsmet Bey, dizleri titre yen sütkardeşini hafif baş işarc- tile yan taraftaki aralık kapılar. dan birine doğru çağırdı. İçeriye kaydılar. Karşı Ve gözgöze gelince, UÜtredi: — Şu zavallı arabın ölümü ile, fürmason hınzırının Çırağan- ya- Kanlarında görünmesinde müra- Bebet — bulunduğunu — zannediyor | musunuz birader? — Tamamen! — Tamamen?!, — Evet, bu arapçık mev'ud eceli ile ölmedi! — Çok gey! Tabip Rıza Paşa: nin raporu var. — Olsun. Onu tedricen öldür- düler. Bu takdirde doktor tey anlıyamaz! Maksat, birade: Tüz Murat <efendiyi» tabuta yer.- löğtirmek ve ölü arabın Korkunç! Sultan Hamidin di; ri çarptı. İnceden inceye tertip- "smww HAVE DEN Tabut kapaklarını sım- ihde titreyerek ona «Turhan, Kemaleddin Efendinin sarayı ci- gi da aya Abdülhamit bir. yerine Baraydan salimen çıkarmak idi' | RE a k(l)'llı) saraya düşünerek bulunduğunu -Jmişti: — «Haremağasının — ölüsü | yerine kardeşini koyarak kolay- | a- |sacık kaçırabilmek mümkün ola- | (» bir daha ihtimal verdi Hakkınız var birader. Far- masonun görülmesi, ihtimali kuv n — İngiliz istimbotu?! Demek İngilizlerin dahi parmağı var! Elini çıkık alnına götürerek İs met Beyin kolunu kavradı: «Öy- le ya, İngiliz veliahtı Edvard ma- sondur ve zavallı birader - onun tavsiyesiyle mason cemiyetine girmişti.» dedi — Hay melünlar! Kleanti ha- Derbeder kılıklı, lâübali adam, ü, |ilk defa saygı ve tevazu göste- r|riyordu. Sesini az daha yükselt- t — Şimdi zaptiye nazırı Meh- met Paşa kulunuza gideceğim. İlk vazifem bu melünun Havyar 'a a ü li değil mi? — İsabet buyurdunuz. Çarpık burunlu, çıkık alınlı hü- kümdarın parmakları arasındaki kalıp sigarası sönmüştü. Cigara- lk üzerindeki altın taplaya b: tırarak İsmet Beye döndü: — Bu habisin çoktanberi İstan bulda bulunduğuna kani misiniz? — Grandük Nikola orduları A- yastefanosa geldikleri zamandan hayli evvelden. $u halde son zamanda İs- tanbuldan ayrılmadı? — Fransa maşrikı âzamı ile görüşüp tekrar geldiğini zannede rim. Taşlıktan gelen kalabalık ayak sesi sürçmeleri duydular. Harem ağası Sudanlı Bi tabutunu götürüyorlardı. Abdülhamit kapı aralığından — başını — uzatarak: «Baksanıza paşa> dedi. Mabeyin müşiri İngiliz Sait Paşayı çağır- Ş a — Cevher tabütun - başından ayrılmasın! Anlıyor musunuz pa- ga? — Tabat biraderin sarayına iade edilmiyecek ve buradan doğ ru bizim saray duvarları haricin- deki fülya — tarlâlarından birine götürülecek. Bön bön bakan mabeyin mü- Şirinin önüne dikildi — Oraya gömdürmelerini söy- lersiniz. Defin esnasınd” siz de tarafınızdan bir maiyet zabiti bu- | lundurursunuz. « | e— Birkaç muhafız dahi gön- | derelim efendimiz. — İyi edersiniz paşa. Tabutun katiyen Çırağana iade edilmeme- Si şart olduğunu uğutmayınız! Cenaze kafilesinin ayak sesle- zaklaşıyordu. İki sütkardeş, seğirden mabeyin müşirinin ar- dından baktılar: İngilterede tah- sil görmüş, zeki ve dürüst adam- dı, Bir şey konuşmadan taşlığa, oradan Malta köşkü önüne çıl tilar. Arnavut muhafızların ku- mandanı Tüfekçibaşı Tahir Ağa, kalıplı yapılı iri vücudiyle dim- dik duruyordu. Mabeyinci — Os- man Beyle birlikte yerden temen na ettiler. Sırmalı cepkenli Ar- navut muhafızlar on adım geri- de yarı daire çevirmişlerdi. Dal- gın bakışlı, çatık kaşlı padisah ellerini ardına bağlıyarak bir da ha kamburunu çıkardı. ri BU Sevgili okuyucularım, her mev klâsik kıyafetler — vardır. Bu klâsik kıyafetlerin hiç bir Meselâ ba- hi an modası geçmez. harda klâsik siyah tayyör — hep modadır. Eteklerin uzaması veya kısalması gibi teferrüat değişik- Pkleri müstesna iyi dikilmiş bir klâsik tayyörün senelerce modası gecmez. Yahut klâsik bir got yine aymı gekilde seneler bo- yunca giyilebilir. Fakat — bunlar v dadaki yerlerinden emin, - ol- dukiarı gibi kalırlarken her mev- Bu ba ve biçimler gelin gider YENİ & ABAH K AZAN: Leyla Kıykı “Biçimlere gelince, lar değişik ve muhtelif ki her birini size ayrı ayrı tarif etme- ğe imkân yok. Onun için size her vesile ile bunlara nümune olan mudel resimlerini vereceğim, Dö piyes ve elbiseler için düz renk kumlu gibi dokunmuş dü- tük kumaşlar kullamılıyor. Tay- |yör jaketleri karolu, çizgili, pöti kare, kuş gözü veya köpek dişi har da tabli klâsik tayyör Ve | üen'len desenlerde kalın ve ince rarderüler siyah, lâcivert ve ko- | kumaşlardan, bunların eteklikle- yu kahverengi olarak yine Te-İri de cekete uyan düz bir renkte vaçta, Fakat moda olan renkler |dikiliyor. Fakat yenilik olarak gri, bej ve kahverenginin diğer açık tonları ile deniz ve gök renk lerinin muhtelif tonları. Bunlara yrı ayrı ve çi ş veriliyor. Mesel toz mavisi gibi nkarada bir taksi kazası Ankara, 20 (Hususi) — Saba- ha karşı burada Kızılay civarında çok sür'atli giden bir taksi oto- mobili, yolun bozuk bir kı birdenbire yavaşlıyamadığı kaldırıma bindirmiş, oradaki ğaçlara çarparak parçalanmıştır. Taksinin içinde bulunan üç Ame- rikalı yolcu ile şoför hafif suret- te yaralanmışlardır. Yalnız bi nin ayağı kırılmıştır. inda için Seçim kanunu ve C. H. P. divânı Ankara, 20 (Hususi) — Kud- ret gazetesi C.H.P. divanının se- çimlere dair fıkrasını bahis mev- zuu ederek Halk Partisinin seçira de esaslı tâdilât yapmaması için hükümeti sıkıştırdığını yazmak- tadır. Ankarada et darlığı önleniyor Ankara, 20 (Hususi) — Şehir- de iki gündür et darlığını önle- mek üzere Ticaret Ofisi tedbirler almıştır. Yurtumuzun dört kü Müşterilerini mennun ede yerde, belli bir evi, arsa stedikleri BV v. €. ZİRAAT BANKASİ e yayılmış bulünan sayın bu sene öğleden sonra ve akşam giyilmek üzere tafta, muare gibi kumaşlardan çok güzel abiye dö Fiyet ve mantolar görülecek. Bu bahar için hazırlanan şap- ka ar cok kücük, Sabah kıyafet- Samsundaki yangın Samsun 20 (Hususi) — Bu ge- ce çıkan bir yangın neticesinde Çocuk Esirgeme Kurumu ve Yol- lar İdaresi, üst kattan ateş almış fakat itfaiyenin gayreti sayesin- de ateş, etrafa rayetine meydan verilmeden ikinci katta söndütül: müştür.” ; Bina tamamen ahşap ve yağlı boyalı idi, Tahkikata devam olun- maktadı. Ankarada dolmuşlarla rekabet çareleri düşünülüyor Ankara, 20 (Hususi) — Bele- diye Meclisinde dolmuşlar ile rekabeti temin ve azalan otobüs müşterilerini çoğalt mak için otobüs ücretlerinin dirilmesini, başka bir üye de dol- muş usulünün yasak edilmesini istemiştir. / in- bümel- için a Deti vir yı değil İstedikleri yerde, ARSAYI, TARLAYI, Beğendikleri E 9 YA YI Edinmek imkânlarını sağlamağı düşünmüş, 1949 İKR£MİYE TUTARINI 300.000 liraya İkramiyelerden başka 1000 YÜKSELTMTRİSİ her birinde 3.000 liralık lira ile 50 lira arasında muhtelif miktarda 461 ikramiye vardır. Çekilişler: 28 Şubat, 30 Mayıs, 31 Ağustos, 30 Aralık İkramiyelerden — faydalanmak Evvel vadesiz tasarruf hesabında 100 lirası bulunmak Çekiliş tarihinekadar devamlı şekilde etmek kâfidir. Aynimüddet zarfında Ve bu mikdarı Muhafaza Hesaplarında 100 Iiradan tazla için çekilişlerden bir ay bir. bakiyeyi munhataza bunlar o ka- | üyelerden - biri | leri ile güzel bereler eği giyile töyleniyor. Paris ve Nevyork ile İLonrrada böyle bereler çok mo- |da. Bu senenin kısa gaç modası- Jna zaten ancak bere - ve küçük İşapkalar yakışabilir. Öğleden son ra giyilecek şapkalar çok süslü Hemmen hepsinde güzel çeşit, tüy kanat ve vualet var. ka Pariste Bundan baş kadınların başlarına a gece de tül grebten bürban giyen pek çok gık kadın varmış, Sevgili okuyucularım, bundun bir müddet evvel size yemekleri- nizde ve. sofralarınızda Meşam dömates. sularını” kullanmanızı tavsiye etmiş ve bir pilâv tari- fesi vermiştim. Gün geçtikçe Me' rem domates sularından — daha çok istifade etmek yollarını - bu- luyorum. Size evimde - yaptığım tecrübelerde muvaffak olduğum diğer terifeleri de ard sıra vere- ceğim. Bugün aşağıdaki tarife göre yaptığım domates çorbasını pek beğendik. Sizsiz boğazımdan geçmedi: AHARDA MODA Lf;şî_,_M.MM : Eski bir pehlivan İix ana kuvvet v Biz onu geçen yaz Ramid İyapılan bir güreşte gördük. Şim- ar, siyah ve lâ ek gibi bir adam. Seksen okka- ».k lerle beyazlı, açık r a-|lik bir pehlivanla — tutuşmuştu fetlerle de koyu kahve Adamı göyle bir kavrayıp çocul ya siyah aksesuar kullanılacak- İgibi kucağına aldı da yürüdü tır Şaşmıyan kalmadı. Renkli ayakkabı modası tama- Olur 'şey değil. Hanço oğlu men ortadan kaybolmuştur.. Bu |Halil pehlivan da bu yıl pek iyi na mukabil bej deriden yapılan |Dün kendisini kahvede gördüm. irkarpinler çok giyilecektir. Ensesi kilise direğine dönmüş Size bugün baharda göreceği- |Bir yandan bir yana çeviremiyor- niz kıyafetlerden bir kaç nümu- |du. ne Tesmi veriyoruz. Size neş'eli| — Arap Sait de pek hazırlanı- bahar hazırlıkları dilerim aziz 0- 'yor, Hani Arabtan pehlivan çık- kuyucularım, Meram Domates suyu ile çorba 3 gişe et suyu veya sade su. 3 kaşık tereyağı, 3 kaşık korn flour. Pomates, et suyu, (yoksa sade su) ve tereyağını ateşte isitiniz. Korn flöru soğuk suda ezip S- domates suyuna aştıra ilâve ediniz. ki siniz. Yahut içine kızarmış kü: çük ekmek parçaları da — koya: bilirsiniz.Bal rengi — ve mis gib karıştıra Bir taşım okusu ile bu çorbaya doyum maz derler ya, her şeyde bir tisna olduğu gibi bunda da bir istisna olmuş işte... Bu Ramazan her akşam güreş tutacakmış. Pehlivan kahvelerinde ise ko- nuşmalar daha bilgili ve malüma- yordu. Padişahın pehlivan mera- kı diğer zenginlere ve ricale de geçmiş bulunuyordu. Zamanın belli ba gli ricalı konaklarında bi- rer, ikişer pehlivan dı. Bir paşanın pehlivanı, başka bir paşanın pehlivanını yenecek olursa ona pek büyük bir şeref ve itibar kazandırıyordu. Çünkü bu hâdise ile bizzat Sultan Aziz alâkadar oluyor, besliyorlar- pehlivanı galip gelen paşayı tebrik ediyor, öte- kile de alay ediyordu. at o sıralarda hiç bir pa- şanın konağında, Sultan Azizin sarayında bulunan pehlivanlar a- yarında bir pehlivan yoktu. Çün- kü bu paşaların hiç biri Sultan Aziz kadar güreşten anlar, peh- livanın kıymetini verir değildi. Sultan Azizin kuvveti ve vücu dü de tam bir baş pehlivan ku veti ve vücudü —derecesinde idi. Esasen kendisi son derece kuv- vetli bir bünyeye malik olup gençliği sırasında av, ata binmek, ok atmak ve sair idmanlarla çok meşgul olmuştu. Güreşmişti de. Fakat bu hususta - elimizde hiç bir müsbet vesika bulunmamak- tadır. O zamana kadar saray an' aneleri / veliahtları çok sıkı bir göz hapsinde bulundurmayı ica- bettiriyordu. Onların serbestçe gezip dolaşmaları memnu idi. Fakat Abdulmecid bu an'ane. yi değiştirmiş ve veliahdı Abdülâ zizi tamamile serbest bırakmıştı. İşte Abdülâziz de bundan fayda- lanarak — pehlivanları, yakından tanımak, güreşleri yakından sey retmek fırsatını bulmuştu. Padi- şah olduktan sonra da boş za- manlarını tamamile pehlivanlığa hasretmekte devam etmiftir. Nihayet bir ikindi vakti hilâli ilk görenler müjdeyi müftülüğ> haber verip de ertesi günün Ra- mazan olduğunu ilân eden top- lar atılmağa başlanınca bütün şehri bir sevinçtir kaplamıştı. İşte on bir ayın biricik sultam mübarek Ramazan gelmişti. Müs lümanlar oruç tutacaklar, bu su- retle bir ay müddetle taat ve i- badetle meşgul olacaklardı. Gün düzün çekilen sıkıntı yerine ak- şamları da Sahurdan sonra zevk ve eğlence saatleri başlıyacaktı. Meddahlar, Karağözler büyük bir halk kitlesini meşgul eder- ken delikanlılar da nişan atmak, kuvvet denemeleri yapmak için kurulmuş barakaları dolduracak- lar, güreş meraklıları da bol bol güreş seyrederek zevk alacaklar- di Güreş çadırı Ramazanı şerifin ikinci günü gecesi kapılarını hal- ta müstenit olarak cereyan edi- | 21 ŞUBAT 1949 N | Üati Tefrika No. ah, karşısına ('ıkacak peh- /e yürek versin akıyorlardı. Çok kısa bir zaman zarfında çadırda tek kişilik yer kalmadı. Davvl güre zurnacı çingeneler ge- güreş meydanının bir köşe« oturuyorlar, — güreşlerin 'amasını bekliyorlardı. Güregin buyilk akgamında bi- rinci sınıf başpehlivanlar eş tut |mak istememişlerdi. Daha evvel yeni gelmiş güreşçileri görmek, Onların pehlivanlık derecelerini anlamak niyetinde idiler, Bunla- rın bir çoğu seyirciler arasında toplaca oturrmuş bulunuyorlardı. Hiç biri de kısbet zenbilini be- raberinde getirmek lüzumunu hls setmemişti. Benların gözleri çadırın en ön sırasında idi. Buraya ekseri- ya İstanbula yeni gelen pehli- vanlar otururlar ve kırmetlerini denerlerdi. Büyük güreşlerin baş layacağı bu ilk akşamda ön S- bir kaç yeni sima görünü- yordu. Ekserisinin üzerinde mu hacir elbiseleri vardı. Bazıları sarıklarının bir. ucunu omuzları- na kadar indirmişlerdi ki bundan da Deliormanlı oldukları anlasılı yordu. Yine bunların Anadolulu oldukları rinden anlaşılan baş| pehlivanlar da vardı. de önünde kısbet zenbilleri lunuyordu. Nihayet cazgır, evvelâ — dette pehlivanlarını meydana çağırdı. İri iri delikanlılar bulundukları yarde soyunup ortaya yürüdüler. Ve ilk güreşler bunların boğ Desteleri or« takip arasında kıyaf a 'etle- yabanet Hepsinik bü- maları ile başladı. talar, ortaları da başlar etti. Cazgır başpehlivanları meyda« na çağırdığı zaman herkes alâka ile ortaya kimlerin çıkacağını beklemeğe koyuldu. Biraz sonra dört kişinin yağlanmak Üüzere soyundukları görüldü. Bunlardan birl kuzguni Arabdı. Diğer üç pehlivanı tanımıyan halk, onu Hayet İyi tanıyordu. Hemen şu çeşit konuşmalar başladı — Arab Sait hemen ortaya çıktı. — Olur şey değil, Dev gibi bir şey olmuş. — Kendine çok iyi baktığı bel li. Pağa ikonağında yan gelip - turmak kolay. — Bu Ramazan her gece gü- reşeceğim, karşıma çıkacak her pehlivanı yeneceğim, diyormuş. — Kaç okka olmüş bu böyle? — Dün biri anlatıyordu. Gö- züyle görmüş. Kantara çıkm Yüz kıyyeyi geçtiğinden kantar tartamamış. — Yüz beş, yüz on okka var her halde! — Allah, karşısına çıkacak pehlivana kuvvet ve yürek ver — Aynı zamanda sabır ve ta- hammül- — Doğru! Sait çok sert güre- gir. Hiç insafı falân yoktur ka ratanın! — Ona Kara İbo yahut Aliço gibi pehlivanlar ister ki boyunun ölçüsünü versin! — Doğru! — Bugün ortaya çıkanlar hep yabancı, fukara muhacir - pehl, vanlar.. İstanbulda ilk olarak ge reş tutacaklar. Bunların hiç biri Arab Saidin karşısında on daki- ka barınamaz. Fukaralar um- dukları üç beş kuruşu da algım:e kaynatıp sofraya veriniz. Arzu |ka açtı. Camilerden çıkan halk | yacaklar. ederseniz bu çorbaya bir miktar |kitlesinin daha ziyade gençlerden | (aem şimetena) ilâve edebilir- |mürekkep olan kısmı doğruca (Devamı var) ı————-* edenler her 500 Jira için ayrı bi. kur'a numarası alırlar. €hen yeni bir komplo karşısında 3 şişe domates suyu. (Devamı var) TÜRKiYE İŞ BANKASI H |aiği bir kur öldürülmüştü. | para çalmak mı idi men hemen bu orta yaşlı adam- Kâtibinin sözüne bakılırsa noter| Telefonun âhizesi makinenin zin omuzlarına yüklüydü.. kasasının Aanahtarlarını daima |üstünde değil, yanda duruyordu | Emektar kâtip, kendisine yardım Ğ |pantalonunun — cebinde — taşırdı. | ve öylece bırakılmıştı. Bu da za-İcı olarak iki gencin çalıştığını, ç n A ğ |ğğztetonunun cebinde - taşı İve eee bratlmısı. Pu da sela gn Ki serin üeee B Çocuk hesapları arasında Yazan: BEHÇET SEFA — Tefrika No. nahtarlar çekilip alınmıştı. Böy- | dat çağırmak için telefona sa -| de evvelden izin vermiş olduğunu ü b e A bi pi Haai BNN D oğtir| nidgma Ha ai söyiedi. Demek Ki Reteri a) — özel ikramiye çekilişi DÜNKÜ KISMIN HULASASI yden içeri girdi. Böyle bir cinaye- | kilitte bir kombinezon, bir gifre Zabıtta memuru üstünde p: haydutlar vaziyetten — haberdar 1937 scnesi eylâi ayının yağmusiu biP günü, İstanbulun dar so-|tin işlenmiş olduğunu belli ede- | olmadığı için hiç bir zahmet çe- | mak izleri bulunması muhtemel | idiler. Demek ki yazıhanenin ev- kâkları çamur deryası halindeidi, Baki Galataya çıkan, iki tarafı cek hiç bir bareket ve işaret Yek | kilmemişti. Şu da mümkün ki olan bazı eşyayı dikkatle sarıp, | velden, her zamankinden tenha B Hârab, Kiğir binalarla çevrili karanlık yolda birisi kırkbeş, diğe-| tu. Her şey intizam içinde İdi. | katil veya katiller cinayeti işle- | bir paket yaptı. Kâtibi uzun u- | ve kimsesiz olduğunu biliyorli 21 Nisan 1949 vi otus yaşlarında iki kişi, gidoeili bir kavgaya - tutuşmuşlardır. | Hiç bir geye ilişilmemişti. Dosya- |dikten sonra anahtarları kasa- |zadıya isticvap etti. Noterliğe | . Yaşlı kâtip pek temiz, di Se dam hasmını baygın bir halde yere sermiş ve cebinden Jar yerli yerinde, tasnifli kâğıt-İnın üstünde bulmuşlar ve belki| müracaat eden müşteriler hak-| rüst, namuslu bir adama benzi- CAĞA Teen ea Karı Si ea D M l lar sıra sira numaralanmıştı.| kasanın kapısını yarı açık gör- | kında malümat sordu. Fakat ka- | yordu. Bununla beraber Nihad o- |W , hir a. yapılacaktır. En az 50 lira bakiyeli hesablar bu Şube müdürü Nihada Müdiseyi ve cereyan tarcımı antalıyor: —| Gikkat ve intizamına şahit, hepsi| bölmeleri, katları, ayrı ayrı göz- | cusu aşırılan kıymetli vesikala- |nerelere gittiğini tetkil arını ve vesi- lerile birlikte hiç de ğildi. “Galatada zeytinyağı tüccarı AU Şerej'in baygın bir halo gelin.| Merhum notere « lüzum gördü. Gerçekten cinaye Coyo kadar dövülmesi hâdisesinden birkaç saat önce iş takibinden| Kalarını tevdi etmiş ola islenirken yazıhanede değil miy- karışık de- Bu da gösteriyordu ki ka- rın nelerden ibaret olduğunu ta- yin etmek çok güçtü. arın İ- 31 Mart 1949 dönen kâtih Noter Tahir Şinası, yazıhancsinde şakağından yedi-| timadına lâyık olduklarını isba- | til veya katiller aradıkları para, | Noter hakkında verilen malü-|di — Bu nokta ayan beyan or- Gi bir kurgunla ölü bulunmuştur. ta hazır bir vaziyette idiler yahut evrak ve vesaiki kolayca | mata gelince bu çok dikkate $a- | taya çıkmalıydı. Fakat bu nok- * Noter kâtibi altmışında kadar |hattâ aramıya lüzum görmeden | yandı. Onun tanıştığı, temas ct- |tayı tayin etmeden önce Adi g | Y asablar da bu Buünun içinden çıkacak bi-yör, araştırmalara başlamadan |görünüyordu. Merhum — noterin | bulmuşlardı. tiği insanlar hep dürüst, namus- | Tabibin — incelemesini — görmek, s aT SÜĞKY CAİ Tisi vârsa o da sensin, önce eldeki unsurları tasnif edi- | senelerdenberi mesai arkadaşı İ-| Ayrı ayrı kıymetlerin, muha-|lu kimselerdi. Mali vaziyeti mül- | enlamak istedi. Halbuki Adli 'Ta * Hasan Ni a kalktı. İyor, tahliller yaparak, mukaye- İdi. Efendisini en yakından tanı-İraza edildiği göz tamamile boş- | 4cmeldi; itibarı, ahlâkı yolun. |bib ile ertesi gün buluşacak Ve |İ yesablarında en az Yüz Elli YLira bulunan kız çocuklar 1949 üdürünü selâmlıyarak odadan | selere gi ayrı ayrı iki me- | miş ve sevmiş insanlara mahsus | tu, Pakat cinayetin saiki sadece | duydı. * üşecekti. O zamana kada çe ilişinden, erkek çocuklar da 5 ikra- Kıktı. O andan ifibaren Nihat ar- İsele arasındaki münasebeti tayi- |bir tehalükle polis memuruna bir para hırsızlığından ibaret ol-| Hasan Nihadın bir nokta dik- | sahretmeğe karar verdi.. Bunu! yılındaki 6 ikramiye "k',':: '(::L:lfıîd bik bu mes'ele ile meşguldü. Aklı |ne çalışıyordu. Bu ilk gayretten | her istediği malümatı vermiye |(duğunu tahmin etmek güçtü. Bu| katini çekti. Böyle bir 'Noterin İla beraber yazıhanede her miye çekilişinden istifade Ülkti, nöreye gideceğini, ne yapa- İsonra gu zavallı noterin katli i- | azırdı. Yaşlı gözlerle merhumun | gözde saklı paranın aşırılmış ol-| bu kadar geniş muameleyi — b'r | tıra ile, intizamla gözden Pit ğ ş r, sattan a Bi Di ea oyoka ö |(i İndelemiye köyüldü. metleğinin ne derin bir âşıla Ve İması zabıtanın dikkatini hakiki | tek Kâtiple idare etmesi müm: | meğe devam etti. Bu araştırma- (| Çocuklarının yarınlarını | düşünenler, bu fıra nf büyük bir dikkat ve itina ile| Nihat, müdüründen ayrıldık-|Sdık bir hizmetkârı olduğunu | gayeyi yakından uzaklaştırmak | kün müydü? Vakıa Tahir Şinasi | ları #onunda takin edeceği yol'ın | istifade ediniz! öllliseleri siralıyor, mes'elenin İtan bir Saat sonra merhum no. | anlatmakla söze başladı. maksadına atfedilebilirdi. Cina- | Beyin yazıhanesinde memur aZ bir izini, bir işaretni bumak - " w hatlarını tekrar tekrar çizi-İter Tahir Şinasinin yazıhanesin-| Tahir Şinasi sağ şakağına ye-İyetin hakiki gayesi acaba sadece | değildi. Fakat işlerin çoğu —he- 1midinde idi — (Devamı var

Bu sayıdan diğer sayfalar: