15 Haziran 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

15 Haziran 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— — —— IKTIBASLAR | Vahşi hayvanlar | ortasında Çeviren: Nâzım Kemal 1047 yili 7 kasımda, sislerle kaplı Tule dağının yüksek bir tepesi tünde, bir çok yerli kabileler bayram yapıyorlardı. Madam Louis Mariot famtamların uzaktan uzağa akseden gürültüsünü dinleyerek, üç adamın refakatinde, bitkin bir baldı Kang-Kem karakoluna iltica etmiş- &. Bu zavallı kadının Viet-Nam'da- ki bâkir ormanda üç yıl süren hari- kulâde macerası, artık sona ermiş bulunuyordu. Maceradan Maceraya Bu harpte, binbaşı Mariet Çin rındaki Bdo-Ha karakolunda vazife alan bir bölüğe kumanda ediyordu. 638 yaşında olan Madam Mariet'de kocasile boraberdi. 10 mart 1945 de, kumandan, — japonlardan sıkı bir ül- timatom almış ve derhal Çine geç- meğe karar vermişti. Fakat binbaşı, çok şişman bir kadın olan . karısını beraberinde alıp götüremiyeceği için Vzülüyordu. 16 kabileye hükmeden Nguyn- yan, adında bir yerli reis, vaktilı başıya, her hangi bir tehlike vuku- unda madam Hariet'i evinde sakla- mayı vaadetmişti. Fakat — Nguyen, japon casusları yüzünden binbaşının karısını uzun zaman yanında alıkoya Mayacaktı. Nihayet o bir gün kadına, Viot-Nam'daki bâkir ormanda yaşa- maktan başka çare — bulunmadığını anlattı. Bunun üzerine Madam Mariet, bü- kir ormana gitmeğe karar verdi ve beraberinde üç valiz dolusu eşya ala- rak yola koyuldu. Ngüyen bu 53 ya- gında olan kadının emrine, rehber o- darak, Chuc adındaki hususi — ki bini vermişti. Fakat aradan bir haf- 'ta geçmemişti ki Ngüyen'in oğlu Tan madam Mariet'ye şu haberi ulaştır- maştı: €vaziyetten korkuyoruz —ma- dam! zira jopanlar, şimdi bizim si xi sakladığımızı biliyorlar. Üç casus, peşimizi bir an olsun bırakmıyor.> Artık bükir ormanın en kuyta bir yerine çekilmek icabediyordu. Bu fi- rar, tam üç yıl sürecekti. Nguyen ve onun oğlu Tan, madam Mariet için ir kaynağın yakınında Hind ka- mıştan küçük bir kulübe inşa etmiş- derdi. Şimdi bu zavallı kadın, yap- raklardan maharefle süzülen vı yük bir isabetle kurbanlarının üzeri- we düşen bir kibrit çöpü boyundaki kara sülüklerin ortasında tek başınn yaşıyordu. 'Tan zaman zaman onu hariçte ©- hap bitenlerden habordar etmeği kon- dine vazife edinmişti. Madam Mari- t, her tehlike vukuunda, bâkir or- anların bir az daha sâkin bir ye- rine göç ediyor ve burada zamanın a- kışından habersiz, çile doldurmakla vakit geçiriyordu. Bâkir ormanda, 15 metre uzunlu- gundaki ağaçlar yüzünden, öğle üs- tü bile gölge vardı. Madam Mariet, Rök yüzüne doğru ellerini kaldırıyor ve yalnızlıktan bir an evvel kurtul- mak için Tanrıya yalvarıyordu. Ak- şam üzeri yani saat 4 de bir avuç pirinçten ibaret — yemeğini yedikten sonra derhal uykuya varıyordu. Vahşi hayvanlarla baş başa Madam Marient'nin sırtında ar- hık elbise namına bir tek - kombine- zondan başka bir şey kalmamıştı. O bâkir ormanda kaynaşan — yılanlara aldırış etmeksizin, Çıplak ayaklarla dolaşıyor, yağmur yağdığı — zaman- larda ise, kulübesini istilâ eden dev yapılı — kurbağaların — taarruzurdan korkmuyordu. Gece gündüz binlerce yahşi hayvanın sesile çınlayan bu or Onun yegüne eğlencesi, ağaç larda türlü — hokkabazlıklar yapan maymunlardı. Hemen her sabah, geyikler ve ka- racar gelip kaynaktan su içiyorlardı. Ağaçlarda yaşayan kara ayılara ge- lince onlar, geceleyin yere iniyor ve bomurdanarak Hint 'kamışlarının a- rasında dolaşıyorlardı. — Arslan — ve kaplanların da kulübenin — cıvarına kadar sokuldukları oluyordu. Fakat madam Mariet, bu yırtıcı hayvanların ağak seslerini duyduğu inh- onları uzaklaştrabiliyordu. Zaten en pok korktuğu Vist-Nam'ın adamla- Tıydı. Takipten — kurtülmak — için mütemadiyen yer değiştirmek zorun- da kalıyordu. Günün — birinde boru benseyen bir gürültü duymuş e siyadesile korkmuştu. — Halbuki bu #adece, bir arslanın kükremesiydi. Madam Mariet, gıdasızlık — yüzüm- hastalanmış ve bütün — vücudü Hişmişti. Artık kaynağın bulunduğu yere bile gidemiyecek bir hale gel- mişti. Kendisine yiyecek — getiren Chuc'a dert yanarak göyle diyordu: — Bu yiyecekleri tekrar efendine götür! Bundan böyle benim — için sahmete katlanma. Zira ben artık öl mok üzereyim. 1946 yılı Ekim ayında madam Ma- ziyarete gelen Chuc'un karı- sı, onu bazı nobatlarla tedayiyo ko- yaldu. Çok geçmeden zavallı kadının vücudundaki şişler yavaş yavaş meğe başladı. Fakat o, bir sabah er- kenden uyanınca, sağ gözünün rüyet ten kesildiğinin hayretle farkına dı. Bunun geçici olduğunu sanaral müteselli oluyordu. Halbuki bu hâl artık yıllarca devam edecekti. Yi ruz kalan madam M: mandaki yerini bir kero iet, bükir değiş tirmek mecburiyetini hissetti. Şim- di o, Man kabilesinin arazisi dah linde yaşamağa başlamıştı. — Burası, vahşi bayvanlardan —en çok parsla- rın ve dev yapılı örümceklerin ter- ih ettikleri bir yerdi. Bir akşam madam Marict, koca- man bir siyahı kedi gelip kulübe- ginin karşısındaki bir ağaca tırmandı ğını gördü, Bu hayvan iki ay müd- det zarfında muntazaman ayni saat- te bu yere uğrayacaktı. Nihayet gü- nün birinde madam Mariet, rehberive 'bu hayvanın eşkâlini tarif edince, a- dam korkudan dona kalmıştı. — Zi kadının yabani bir kedi zannettiği hayvan, o civarın en yırtıcı parsla- rından biriydi. Ayrıca bükir ormanda bir çok may munlar da vardı. Bu hayvanlar ma- dam Mariet'in biricik kombinezonunu çalmış, fakat buna karşılık, farkına varmaksızın ona yiyecek taşımışlar- dı. Zira maymunlar yerli kabilelerin piriç hasadına başladıkları sırada, ih- tiyar bir maymunun emrinde, tarla- lara kadar sokuluyor ve aşırdıkları pirinçleri bellerindeki sazdan - kayış- İara yerleştiriyorlardı. Onların ağaç 'tan ağaca atlarken düşürdükleri bir kıtım pirinçleri iso madam Mariet top luyor ve ateşte kavprup yiyordu. Fransızlar, madam Mariet'nin ha- '»yatta olduğunu biliyorlardı. Onu bul- mak maksadile bir çok askerler bâ- kir ormanı tarıyor, araştırmalar ya- pıyorlardı. Nihayet 7 kasım 1947 de sabahın saat onunda, zavallı kadın tamtamların gürültüsünü işidip ku- lübesinden dışarıya fırlayınca vahşi müüz ağaçları arasından Tan ile birlik te üç adamın geldiğini hayretle gör dü. Tan ona paket yiyecekle beras ber bir de mektup bırakmıştı. Long- Kem mevkiinin komutanı — teğmen Mişel'in kaleme aldığı bu mektup şu cümlelerle bitiyordu : «Bu akşam Long-Kem karakolunda sizi yemeğe bekliyoruz madam!> «Consteltation> dan Bursa vapuru esaslı tamir görüyor Denizyolları, «Bursa» vapuru- 'nun esaslı bir şekilde tamir ve ta- diline karar vermiştir. Gemi a- lacağı bu yeni şekle göre, 24 bi- rinci, 36 ikinci 100 güverte yol- cusu taşıyabilecektir. Geminin kazanları ve makine aksamı da tamir edilecektir Bursanın tamiri 28 — hazirana kadar bitecek ve 1 temmuzdan itibaren Ayvalık hattında sefere ber defasında, atop yakmak suretile, başlıyacaktır. Pi HABERLER İlk ve orta okullarda ders kitabı K ga Devlet kitapları müdürü tek kitabı müdafaa ediyor Okullarda tek kitap - sistemi- nin kaldırılmasını müteakip Mil- li Eğitim Bakanlığı devlet kitap ları mütedavil sermayesi müdür- lüğü kadrosunda geniş bir ten- sikat yapılacaktır. Dün kendisiyle görüşen bir ar- kadaşımıza; Devlet Kitapları Mü tedavil Sermayesi Müdürü Veci- hi Görk gunları söylemiştir. «— Okullarda tek kitap siste- minin kaldırılmasını müteakip da iremizde haliyle bir tensikat ya- pılacaktır. Ben gahsen; bundan sonra tat bik edilecek olan çok kitap siste minin teknik bazı imkânsızlıklar iyüzünden inkişaf edeceğini zan- netmiyorum. Bugün okul kitabı basmak için büyük sermayeye ihti yaç vardır. Büyük sermaye sa- hiplerinin de bu işe acakla rını pek zannetmiyorum. Bu sene ilk olarak orta okul ve lise kitapları serbest bırakıla- caktır. Lise son sınıf edebiyat ki tabı şimdiden serbest bırakılmış- tır. Eğitim derneği yurtlarındaki açık Türk Eğitim Derneğinin yurt- lar bütçesinde görülen 95 bin lira lik açığın sebebi henüz kat'i ola- Trak anlaşılamamıştır. Bu yüzden yurtların Milli Eğitim Bakanlığı- na devir muamelesi 1 temmuza tehir edilmiştir. Dün kendisiyle görüştüğümüz İstanbul Yurtlar Müdürü ve Ba- kanlık müfettişi Sami Akyol bu hususta bize şunları söylemiş- tir: «— Açığın sebebi henüz belli olmadığı için yurtların devir mu amelesi biraz gecikmiştir. Mem- leket evlâtlarının kendi keselerin den ödedikleri bu paraların nere lere sarfedildiğini öğrenmek zim vazifemizdir. Eğer işte bir istimal varsa müsebbipleri mu hakkak adalet huzuruna- verile- cektir. Yurtlar, Bakanlığa devredildik ten sonra ücretlerde tenzilât ya- pılacağını zannediyorum. Mama fih bu husus devir muamelesin- den sonra kati bir şekil alacak- tır. — Yurtlar devir alındıktan sonra idareciler arasında da bü- yük değişiklikler olacaktır.» Öğrendiğimize göre Lâleli Kız Talebe Yurdu müdiresi Hüveyra Ülgen ani olarak İstifa etmiştir. Tekelde incelemeler Tekel idaresine bağlı bütün fab rika ve müesseseler, İstanbul üni versitesi iktisat profesörü Alfred İssac'a tetkik ettirilmektedir. Bu hususta Bakanlıkta da çalışma- lar yapılmaktadır. Umum mü- dür Yusuf Ziya Erzin Ankarada bu çalışmalara iştirak etmekte- dir. Bakanlık, işçilerin ve iş yerle- rinin sıhhi durumunu ve mesai sa atlerile ücret sistemini de tetkik ettirmektedir. Tekeldeki tetkikleri yapmakta bulunan iktısat profesörü İssac kendisiyle görüşen bir arkada- şımıza tetkikleri hakkında şun- ları söylemiştir: — İki aydır tekel idaresinin fabrika ve müesseselerinde tetkil ler yapmaktayım, Umum müdür- lükteki tetkiklerime henüz başla- madım, Bu etüdlerim ancak 2 - 3 hafta sonra bitecektir. Netice- yi hazırlayacağım bir raporla Ba kanlığa arzedeceğim. Henüz bir neticeye varmadığım için şim lik bir şey söyleyemiyeceğim. Fakat şunu ilâve edeyim ki Tekel in bütün teşkilâtında — yepyeni bir değişiklik ve daha — verimli bir çalışma sistemi vücude getir- mek yerinde olur - kanaatinde- yim. BUYÜK AŞK ROMANI Yazan: SERVER BEDİ Kız arabayı durdurdu. İndi. Nejad da indi. Rüzgâr hafifti. İkisinde de bir az yürümek ihti ,yacı vardı. Nejad teklif etti. Yürüdüler. Nejad söyliyecek hiç bir şey bulamıyordu. İçinde henüz aşka kadar gitmiyen belirsiz hisler vardı. Bunların ne olduğunu ken disi de anlamıyardu ki ifade ede- bilsin. Havadan ve tabiattan bahsetmenin susmaktan daha iyi olduğuna emin değildi. Bir taraftan da, gayet kuvvetle his- sediyordu ki, bir erkeğin bir ka- Gınla münasebetinde bu ilk yalnız lik anlarının büyük bir ehemmi- yeti vardır. Eğer o zaman, iki Tuh arasında bir yakınlaşma ve derinleşme başlamazsa, bu, is- tikbal için hayra alâmet değile Durdu ve Selminin bir elini tu tarak: — Üşümeyesiniz? diyebil. — Hayır. O za bakıştılar — ve gözleri bir müddet — birbi - Tinden ayrılmadı. Yürüdüler. Yolda kendilerinden başka yaya yoktu, fakat geçen otomobiller sıklaşıyordu. — Dönelim, dedi kız. Hiç bir şey konuşamadan a- rabaya girdiler. Nejad direksi yona oturdu. Büyükdereye ka- dar gittiler. Yolda kesik, havat ve neşeli konuşabilmişlerdi. Bü- yükderede kapalı bir. gazinoya Birdiler. Camın kenarında otur- dular. Denizde hırçın ve hare- ketli bir lâciverd rengi vardı. Birer konyak içtiler. Neğad de- nize bir daha bakarak dedi ki: — Şimdi suların rengi tam gözlerinizin rengini aldı. Tam o anda elektrikler yan- zaıştı. Selmin güldü. Nejad etra- fına baktı. Tenha idi, Uzakta iki masadan birinde, lâübali halle- rinden ve kıyafetlerinden civar- da oturdukları anlaşılan iki kız ve bir oğlan çocuk vardı, Öte- kinde yaşlı bir adam tek başı- 'na rakı içiyordu. Cazband yeri boştu. Allahtan radyo veya gra mofon da çalmıyordu. Nejad bazı seyahat hatıralarını anlattı. Selminin onu renkli ve zengin bir hayal âlemi içinde dinlediğini hissettiren BÜzgün No. 11 bakışlarile kargılaştıkça cezbesi artıyordu. Onun bazı noktalarda yavaşladığına, bazan da durak- ladığına dikkat eden genç kız, bir hâtıranın hikâyesi bitince Bordu: — Hiç... gevdiniz mi? Nejad, ikisi arasında bir de- rinleşme fırsatı veren bu suale gülümseyerek: — Hangi derecede?,.. dedi, küçük sempatileri, aşki ziya de dostluğa benzeyen hisleri, ya- hutta ne oldukları anlaşılmıyan bağlılıkları saymazsanız... — Hayır, onlar değil, tabil. —Hiç sevmedim. Fakat sev» meğe kabiliyetim, sevmeğe gön- lüm olmadığı için değil. Mesle- ğim beni hesaplarla uğraşma- ğa mecbur etti. Geniş, serbest bir hayalin muhtaç olduğu boş vakitleri bulamadım. Şimdiye kadar, daha doğrusu bir kaç gün evveline kadar, aradığım, fakat ne olduğunu - bilme ideal tipe de rastlamamıştım. Yoksa, ben, mesleğimin zannettirdiği kadar maddi bir adam değilim. Sevgisiz geçen günlerime acıya- aa Yeni ve tam münasile demokrasi- lerin ortaya çıkması tarihte on 8- izinci asrın sonlarına ve 19 uncu a8 rın başlarına — rastlar; bir taraftan Amerika Birleşik devletlerinin istik lâlini ve kuruluşunu hazırlayan merika ihtilâl hareketi, bir tarai Fransız büyük ihtilâli bu yeni cere yana başlangıç olmuştur. Gerçe da- ha önce de tarihte demokrasiler gö- rülmemiş değildi; eski çağda — bazı siteler ve banların başında Atina si- tesi ötedenberi demokrasi sayılmak- adır; fakat bunların tam münasilo birer demokrasi olmasına başlıca iki engel Yardır: Birincisi bu sitelerde görülen siyaat rejimlerin esirliği ve köleliği tamımış olmalarıdır ki bu, demokrasinin esaslarından biri olan eşitlik prensibinin çiğnenm tir; ikincisi «<demokrasi> diyo vasıf- landırılan bu sitelerin hakikatte bi- rer «teokrasi> yani dine dayanan dev letlor olmalarıdır. Bu sitelerden her birinin resmi bir dini vardır ve dev- letin olduğu gibi vatandaşın da başta gelen vazifesi, site dinino inanmak ve onyn icaplarını yerine getirmektir. Ş$üphe yok ki bunun böyle olması Hasta ilk okul öğret- menlerine yardım Hasta olan ilkokul öğretmen- lerinin yaz aylarında hava tebdi li yapabilmeleri — için gerekli tedbirler alınmış bulunmaktadır. Mili Eğitim Müdürlüğü, bu gi- bi öğretmenlere vilâyetin müsa- adesile, sayfiyelerdeki taş ilko- kul binalarında birer oda tah- sis edecektir Bundan istifade için, hazırla: 'nan talimatnameye göre, öğret menin veya aile efradından biri nin maarif sağlık kurulundan teb bilhavaya muhtaç olduğunu gös- teren bir rapor alması lâzım gel mektedir. Sağlık kut por almak müddeti dü: miştir. Sayfiye yerlerindeki aynı oku- lu taleb edenler, fazla — olursa, kur'a çekiledektir. Okullar, bir nevi kamp sayıldığından idare- ciler milli eğitim müdürlüğü ta- rafından tayin edilecektir. Garson kursunu bitiren- lere diploma veriliyer Bugün saat 16 da Taksim Be- lediye Gazinosunda 3 cü devre garson kursu mezunlarına tören- le diplomaları verilecektir. Tö-, rende vali, belediye reis muavin- leri, basın mensupları hazır bu- lunacaktır. İtfaiye gösterileri cihazlarla teçhiz ve takviye e len İstanbul belediyesi itfaiye: cumartesi günü saat 15 de Beşik taş Şeref stadında tatbikat ve gösteriler yaracaklır. Merasime İstiklâl marşile baş- lanacak, bunu valinin hitabesi takib edecektir. Bundan sonra piyade ve motorlu itfaiy: kıt'a- ları geçid resmi yapacaklardır. Mütcakiben de gösteriler başlaya caktır. Kadeş geldi Denizyollarının «Kadeş> vapı Tu 61 yolcu ve 148 ton yükle dün Doğu Akdeniz seferinden — dön- müştür. da Mısırın Ankara elçisi Muham met Emin Fuad da bulunmakta- dir. Tarsus gemisi Amerikadan alınan yeni yolcu gemilerinden en büyüğünü teş- kil eden 9400 tonluk «Tarsus> gemisi bir kaç güne kadar mem- leketimize müteveccihen hareket edecektir. Tarsus gemisinde 190 birinci, 185 üçüncü mevki ve 650 tane de yataklı güvertesi bulunmak tadır. cak kadar onun müânasını anla- yabildiğimi — sanıyorum. Güzel- liklere karşı fazla zaafım var, Musikiyi ve edebiyatı çok seve- rim. Bilhassa, yakın bir zaman- danberi kendimde bir his dol- gunluğu seziyorum. Nejad bunu söylerken Selmi- nin gözlerine bakmak istediği halde, hislerini - tamamile ifşa etmekten çekinerek önüne bak- mayı tercih etti. Sonra bakışla- rını genç kıza doğru yavaş yavaş kaldırara! — Ya siz? dedi. — Ben de öyle. Selmin de bunu söylerken Ö- nüne baktı. — Bir konyak daha İçer misi- niz? Ben de içeceğim. İkinci kadehten sonra Nejad daha fazla açıldı: — Size Beyoğlunda rastladı- ğım gün, hani o birbirimizin yo- Tunu kesme şaşkınlığı içinde, ben miknatıslanmış gibi bir şey ol- dum. Bana inanmanızı çok - is- terim. Hayatımda ilk takibetti- ğim kadın sizsiniz. —Evet... Ben.. kunduracıdan çıktıktan sonra da arkamdan ge- leceğinizi sandım. Tabil, beni ta- kibeden erkeklerden daima nef- ret ettim. Bu sokak çapkınları arasında haysiyetli bir adam bu- lunamaz, değil mi? Fakat siz onlardan değilsiniz, dükkâna be- nim için girdiğinizi anladığım halde, hiç âdi bulmadım. Bu h: etinizi. Mağazadan çıkmadı 'nız size ve ben de üzüldüm tabii, bir az... hattâ,., belki içeride bir. YENİ SABAT Son teknik vasıta ve kimyevi | Kadeşle gelen yolcular arasın;| fe İse Va Yaz, - H.Vehbi Eralp sobepsiz değildi ve belki de o zaman için başka türlü olması imkânsızdı. Fakat farklı şeyleri ayni kelime ile | gösterirken aradaki ayrılıkları unut- manın doğru olamıyacağı da meydan dadır. ve eski demokrasilerin birer teokrasi olması, modern münasile de- mökrasinin — esaslarından biri — olan hürriyeti, vicdan hürriyetini ayak- lar altına almak neticesini doğurdu. gunü inkür etmek kabil değildir. Demokrasinin duygu ve fikir, da- | ha doğrusu bir ruh hali olarak kendi ni göstermesi, islâmlık, hıristiyanlı gibi büyük dinlerin doğmasile olmuş | tur. Bu dinler Tanrı karşısında kul- ların eşit olduklarını söylerler; böy- lece efendi ile köle, fakirle zengin, mevki sahibi ile hiç bir mevküi oln yan arasındaki ayrılığın — üzerinden bir sünger geçirilmiş oluyor. Fal bu duygu ve düşüncenin, bu ruh ha- linin tatbikat #ahasma da pek eksik olarak geçebilmesi için uün asırlar beklemek icabetmiştir. Bu, niçin böy le olmuştur? Neden demokrasi &eç doğan rejim olmuştur. Tasanların cemiyet halinde yaşama larını isteyen tabiat, insanı techiz ettiği vasıtalar — bakımından, ancak küçük toplulukları mümkün kılmış: tı. Bunun bir delili tarihte Zeriye | gidildikçe ve iptidai denilen cemiyet ildikçe, gittikçe daha küçük klara - rastlanmasıdır; Bunlar tabinta daha yakın — topluluklardır. Bir başka delil de, çok genişlemiş bulunan modern devletlerin idaresin de görülen güçlüklerdir. Devlot hiz- | metleri, hele en yüksek mevkiler i- | çin hazırlayıcı tekniklerin bulunma yışı bu bakımdan dikkate şayan Kil midir? Tarihe bal Köreceği- niz bir çok büyük san'atkâr, âlim, filozof, kumandan, kusursuz, damlarını teknisyene karşı | gerçekten büyük devlet AA Ü gll L ee lâtlanmışlardır. Bunun başta gelen | sında doldurulmaz bir | uçurunun, kökten bir ayrılığın bulunduğ nanmaktar Bir 'kelime ile © | ler bir taraftan kelimenin geniş mü- 'nasilo monarşik veya oligarşik olan, diğer taraftan tamamile kapalı - bulu | van topluluklardır. Halbuki özü iti- | barile demokrasi hem şef sistemini yet- İiye keskin çizgilerle birbirinden ayır- | Tmayı kabull etmiyen bir rejimdir. Baş übirlerle söylersek demokrasinin | esasında insan eşitliği ve insan kar- deşliği bulunmaktadır. İşte bu 'da demokrasiı abiate aykırı oldu &i kapalı cemiyetlerin çemberini kır taçmak> ister. Ama domokrasi imiş, bundan no çı-| kar? Kahramanlık da, fedakârlık da | Lideal uğruna çalışma da tabinta ay İkarıdır bunların | iyi vo güzel şeyler oldukları inkâr e- dilebilir mi? / ama bundan dola; Fakat demokrasiye hücum edenler, onun — başka bir bakımdan tabiata | aykırı olduğunu — söylerler; demok- rasi insanlar arasında eşitlik kabul ediyor, halbuki tabiatın elinden . çı- | kan insanlar eşit değillerdir, - rında maddi mânevi bir çok farklar vardır, derler. Demokrasiye şekilde ileri sürülen itirazda bir saf- satanın gizlendiğini saniyoruz. De- mokrasinin insanlara tanıdığı eşitlik nedir? Bu, insanın, insan olmak iti- barile, çiğnenmez bir takım haklara sahib bulunması — demektir. Böylece iyet şartlarının imkânı Şi bu mokrasi, cer nisbetinde, herkesin ayni noktadan hareket etmesi icabettiğini kabul et- miş bulunuyor; bu, neticede bir eşit lik değil, başlangıçta bir eşitliktir ve adaleto tamamile uygundur. Yoksa demokrasi — insanın — kabiliyetlerini, zeküsını, maddi ve mânevi varlığını, gey aldağa mecbur oldunuz. di- ye, bitişik dükkânın vitrini ö- nünde sizi beklemeği düşündüm, fakat yapamadım. Bil'âkis hızlı adımlarla yürüdüm ve karşı kal- dırıma geçtim. İnsan bazan is- tediği şeyin tam aksine yapar. Neden böyledir. bilmem. Sonra, sizi gece baloda görünce, birden bire hayret ettim ve biraz da se- vindim., Bu bir tesadüf mü diye de düşündüm. Fakat sizin oraya be- nim için geldiğinizi düşünmeğe cesaret edemedim, Ben mağaza- da gece Tokatliyana gideceğimi söylememiştim. Bütün baloları dolaşacağınızı da hatırımdan ge çirmedim. Sonra annemi Ankara treninde görmeniz beni şüpheye düşürdü. Acaba onun kim oldu- ğunu anlamak için mi arkam- dan geldiniz, baloya geldiniz? Çünkü annem.. Selmin burada bir az durdu. Bir kaşını kaldırıp indirdi, - O- anuzları hafifce titredi. Nejad tekrarladı: —Çünkü anneniz?.. — Annem... ne diyeyim... an- nem... başka, orijinal, tuhaf... annem, erkekleri çeken, sürükle- yen bir kadındır. Babamı - çile- den çıkaran da budur. Demiyo- Tum ki annem bunu isteyerek yapar. Hayır, değil öyle. An- 'nemde bir gey var. Sezappel de değil bu. Bütün erkekler... me- selâ bir salonda, daha güzel ka- dınlar da olsa, erkekler anne- min etrafında toplanırlar. Çok konuşmadığı halde, Bir şey, var İmenfi olan cephe, müsbet © Bahisl an: Kgücünün yettiği nisbette geliştirme sini köstekleyen bir rejim midir? Ak: sine berkes için ayni — tanıdığı hak larla ve hürriyetlerle, bunu en iyi sağlamış — değil midir? Domokrasi- ye edilecek bir itiraz varsa o de ©- gitliği bir temel prensip olarak ka- bul etmesi değil, belki de tatbikatta buna henüz tamamilo muvaffak ola- mamasıdır. Fakat demokrasinin mu- İhasebesini yaparken, özünü de göz ö nünde bulundurmak, — burada veya urada rastlanan tatbikat gekilerin- 'N aşırmak belki de doğru olacak. tır. Zira unutmamalıdır ki demokra si tamamile gerçekleşmiş bir vakın olmaktan çok, gittikçe kendisine y laşilabilen bir idealdir. Bunun için her an yıkılma tehlikesile karşı kar- | gıyadır. Cemiyetlerin ilerlemesine ait rüş çoğunda yanlış bir layanılmaktadır ; insanin daha gelişmiş, daha ile <medeni> doğduğu sanılmaktadır. Eğer bu böyle olsaydı, bir çok düva:- ların hiç ortaya çıkmaması olaylıkla çözi gö- gittikçe ileri, bir kelime) yahut kısa zaman da yer yüzünün cennete dönmesi zimgelirdi. Hakikat şudur ki «ipti- lai> denilen insanla <medeni> denilen insan arasındaki fark, doğuştan bir fark olmaktan çok, gelişmiş bir ce- miyette doğan çocuğun, — insanlığın yüz yıllar boyunca elde ettiği — ka- sançları kısa bir zamanda, — terbiye vasıtasile, kolayca benimsemesi — ir kânına sahip olmasından gelen — bir farktır. Nesilden nesle aktarılan, kül- tür xe medeniyeti teşkil eden bu ka zançlar, verasetle geçen alışkanlıklar gi görülür. Bunun sebebi kazanıl- miş olanın tabif olanı bir kabukla örter gibi kaplamış olmasıdır. Fakat bu kabuğu bir az kaldırınız, «mede- nö> nin altında etabii> yahut evah- Bu bir leğildir ve emedeniyet> bir mi demektir ki ilerleme mukadder kanun rasyedi gibi inilecek bir her benimsemesi, bin bir ifina le koruması, devam ettirmesi ve art icabeden bir her da demi sırtından ge yeniden sermayedir. iza dönebi- İnsanlık lir bir tahlike teşkil etmektedir. Demokrasinin hedef olduğu itiraz- lardan biri de, dayandığı hürriyet, eşillik gibi prensipleri — iyice nuvaffak olamamı tayı da demokrasinin bir kusuru de- bir üstünlüğü sayıyoruz. Önce hem insanları vatandaş ve yabancı di 'Unutmamalıdır ki o her şeyden ön-| ce bir protestodur, —& tazyiklere, haksızlıklara karşı Protestodur. O ilk iş olarak nelerin ikilmasımı, nelere son — verilmesini haykırmak için ortaya atilmıştır. Bu sebeple — demokrasinin — esi beden daba barizdir. Demokrasi, leri sürdüğü formüllerle yazılmaması m gel müllerden ne yapılacağını çıkarmak (8 güçtür. Sonra bunun böyle ol ması belki de daha iyidir. Çünkü de- mokrasi esasında kapalı olan cemi- yeti açmak için yapılan bir cehddir. Bu itibarla demokrasiyi olmuş bit miş birşey gibi değil özü bakımından bir haraket gibi düşünmelidir ve bu, yıldızların çizdikleri şekiller gibi, ka- aunu bilinen ve şu halde önceden hesaplanan bir raket değil, insan ların hür iradelerine dayanan — ve nereye varacağı kestirilemiyen yara- tıcı bir harekettir. Teknik, ilim, felsefe ve bunların dayandığı düşünce şekilleri, zamanla milletlerarası bir mahiyet — kazan- mak yoluna girmişlerdir; — esasında © kadar milli olan güzel sanatlar ve bunların yarattığı duygu ve heyocan lar ile insani değeri olan eserler halin onda ki, çekiyor. — Sizde de var o. — Hayır, Annemde, annemde çok var... Kadınlar üzerinde de var bu tesiri. Fakat annem çek- tiği kadar da kaçar. Samimi ol- maz kolay kolay. Çok az dostu vardır. İnanmaz onlara. Meselâ gimdi... Selmin birdenbire saatine ba- karak devam etti: — Burada sizinle oturduğumu bilse, hiç bir şey söylemez, hı 'tâ o esrarengiz dudaklarile gü- lümser, hiç bir şey bissettirmez, fakat ben anlarım. Canı sıkılır, çok canı sıkılır. Onun için, kal- kalım rica ederim. Ben ilk de- » fadır ki hayatımda, annemden böyle bir dostluğu gizleyeceğim. Şimdiye kadar ona böyle bir ya- lan söylemedim hiç. Üzülüyo- Tüm, — Hakkınız var. Nejad hesapı verdi ve çıktı- lar, Direksiyona yine Nejad geçti. İki konyak Selmini — bir az değiştirmişti. Yolda — başını Nejadın tarafına eğiyordu. Gi- derken durdukları noktada yine bir az durdular, fakat arabadan inmediler. Hava eyice kararıyor- du; koyu lâciverd bir ton boşlu- | ğu sarıyor, günün son ışıkları baygın bir aydınlık halinde ge- ceye teslim oluyordu. Nejad Selminin bir elini tu ve dudaklarını onun yanak- larına doğru yaklaştırarak sor- dü: — Üsüyor musunuz? (Devamı var) lâ-| ıdar, Biz. bu nok , ğini söylemiştir; bu for- | tut- | EerTrbL ; emokrasinin üstünlüğü | de liriyor. Buna karşılık, örf ve â- ahlâk, hukuk, iktısat, siya- set ve asıl mühimi bunlara bağlı ©- lan duygu ve düşünce gekilleri, hu- susİ ve yerli olarak kalmış bulunuyor. lar. Kimbilir, belki de bugün insan- hiğin / karşılaştı çözülmez gibi |görünen bir çok lâvalar, cemiyetle- asındaki ayrılık 've mesafedon doğuyor. Şu basit hâdi- 40 üzerinde bir an düşününüz: hava yolculuğu, dünyanın bir yerinden ö- tekine gitmeyi şimdiye kadar hatır ve hayale goetirilemiyocek kadar - ko- laylaştırdığı halde, pasaport, gümrük, rin bu iki cephesi iz, vize işleri, ayni #eyahati ne kadar zorlaştırıyor! Bu — milletlerin bugün içinde çırpındıkları bir bir ge- den biridir. Y kin 1 başta olduğu b ilir, dün- de, yeni yduğu bin osyal dâvaların halledilme yalnız her memlekette demok- kurulması değil, belki de bir dünya demokrasisinin kurulması za- rüri olacaktır. Zira demokrasi insa- 'na İnsan olarak değer veren, hürri- |yet ve eşitlik yanında bunları - bir- leştiren ve uzlaştıran kardeşlik esa- vını kabul eden tek - rejimdir. ilim ve tekniğin ortaya k bir çeşit | Jübileleri yapılacak ilk ve orta okul öğretmenleri Öğratmen Okullarını Bitiren- ler Cemiyeti, 65 yaşını idrak den ve emekliye ayrılan, 30 öğ- retmen şerefine önümüzdeki cu martesi günü saat 15 te Taksim Belediye Gazinosunda bir jübile tertiplemiştir. Jübilesi yapılacak öğretmenler Sadri Erim (Rumelihisar), Sa- fire Derkut (Mimar Sinan), İ. Hakkı Dengiz (Yavuz Selim), Mi tat Tekel (Kara Ahmet Paşa) Nafia Özmen (Nilüfer Hatun), Lütfü Başçı (Göksu), Fahri Al- |tuğ (Paşabahçe), Ali Talün (Sa- Tahsin Önen riyer - Kısırkaya) (Bakırköy), Mümin Ersoy (Si- |livri - Selimpaşa), Zeki Göksu |(Kartal), Dr. Enver Birol (Be- yoğlu Bölgesi Sağlık Müfettişi), Asım (M.E. Md. Mümeyyizi), Hikmet Onan (Güzel sanatlar akademisinden), Hilmi Yolaç (Umumi Müfettiş), Halit Tanrıku lu ve Bedri Kemâl (İstanbul Li- |sesi), A. Fevzi (Bakırköy Orta), Ö, Lütfi Yücel (Beykoz orta), İzzet Durnal (Beşiktaş orta), Hay rettin Özilhan (Üsüdar - kız or- ta), M. Kemâl Ayan (Kadıköy - Kız orta), Emine Şahiner (Eyüp lorta), Hâmi Ayseven (Kadıköy - kız orta), M. Kemal ve Tevfik Kuran ,(Pertevniyal Lisesi), A. Zeki Alaybey (İst. 1 Ticaret), Zait Ulusoy (Beyoğlu) dan iba- rettir. Müstehcen neşriyat yapanlar tevkif edildi Müstehcen görülerek bir kaç gün evvel savcılık basın bürosun ca toplantırılmış olan — «Modern stüdyo ve aşk» gazetesi sahibi Hayati Hançerlioğlu ile sekreteri Zeki Özkan dün 1 inci sulh ceza mahkemesine sevkedilmişlerdir. Her ikisi de müstehcen neşriyat yapmaktan sanık olarak sorgula rını müteakip tevkif edilerek ce- zaevine gönderilmişlerdir. Yıkmak ıçin yakılan iki bina Evvelki gece saat 22 ye doğru Yeşilköyde bir yangın olmuş, ha va alanı ile Ayamama çiftliği a- rasında Amerikalılara ait arazi- de bulunan iki bina yanmıştır. İBilâhare yapılan tahkikatta bi- İnalar'iın ikisinin de Amerikalılara ;ııı olduğu ve sahipleri tarafın - Jdan mazot dökülerek ateşlenmek suretile kasden yakıldığı anlaşıl- mıştır. Halen adliyeye de intikal et- |miş bulunan hâdisenin soruştur- İmaları sırasında Amerikalılar, binaların yıkılması kararlaştırıl- dığını ve yıkılmak için yakılmış olduklarını söylemektedirler. Tabanca kurşunu ile öldü Cihangirde Batarya sokak 4 numaralı evde oturan emekli al- bay Hüsameddin Karadeniz ya- tak odasında tabancasını temiz- lerken tabanca kazara ateş almış çıkan kurşun emekli albayın ba- iŞiına isabet ederek ölümüne se- bep olmuştur. Cesedi muayene eden adalet doktoru gömülmesi- ne izin vermiştir. . Haydarpaşa lisesinde dıploma töreri Haydarpaşalılar, — mektebleri- nin 15 ci yılı mezunları için 19 haziran cumartesi günü — saat 17.30 da liselerinde diploma tev- zi töreni yapacaklardır. Haydar- paşa lisesinde yetişenler cemiye- ti, bu mutlu güne bütün Haydar |paşalı arkadaşları davet ederler. Betül dâvası |, Kocası Alâeddin lecekteki bütün ilerleme ve, hususile bugün — gerçekleştiril- mesi değil, belki de tasarlanması bile ' imkânsız olan hürriyet ve eşitlik şe-| killerine açık kapı — bırakmak b mevzuudur, Aytunu ta- banca ile vurup öldürmekten sa- mık bayan Betül Aytımun duruş, masına dün 1 inci ağır cezada devam olunmuştur. Dünkü duruşmada evvelce Tıb- bi Adli meclisine gönderilmiş o- lan dâva dosyası için Tıbbı Adli meclisinin gösterdiği lüzum üze- rine hâdise mahallinde bulunan tabanca ile kurşunların adliye e- manet dairesinden celbedilerek Tıbbı Adliye gönderilmesine rar verilmiş ve duruşma 10 ey- 'lül cumartesi günü saat 10 a ta- lik edilmiştir. U HAZİRAN 1940 Ele verir talkını kendi yutar salkımı ... azreti — Mühammed — içtimal zarüretler dolayısile - örkeke lere ayni zamanda - dör- do kadar kadınla evli bulunmak hak kıni verdiş bundaki gayo kadın nü- fusu erkek nüfusundan fazla olan memlekotlerde kocasız — kalan — kas dınların aç ve sefil kalmamalarını, fuhuş hayatına düşmemelerini — sağ- lamaktı; bu İtibarla her erkek ancak besleyobileceği kadar kadın alabilirdi ; bir tanesini bile besteyemoyecek hal de olanların Üç dört kadınia evlen meleri calz değildi, buna — aldırına- yanlar çoktuş hattâ bazıları kadın- ların sırtlarından - geçinmek — yolunu tuttular, İslâm dinine göre nikâhsız — ka- dınla yaşamak olmaz; fakat — hü- kümdarlar, vozirler, zenginler veya zorbalar dört kadını da kâfi görmiye rek kudretlerine göre hattâ yüzlerce kadını müstefrişe adı altında saray- larına veya - konaklarına - kapadılar. Osmanlı sarayında beş yüz gariyenin bulunduğu ve mesolâ Sullan İbra- him gibilerin bir günde yirmi cariye ile yatıp kalktığı oldu; Bu yetmi yormuş gibi İbşir paşanın — Sıvasta bulunan ve gayet güzel olduğu — ri- vayet edilen karısını İstanbula gön- dermesini Vardar Ali paşaya emrat- tiği ve Paşanın bu emri şorlata ay- kiri buldüğü için reddettiği meşhur- dür. Osmanlı hanedanı Kanuni'den son- ra padişahların muteber ailelerin kız larile evlenmek geleneğini terketme- lerinden sonra tereddiye başlamıştır. Saraylarda ve konaklarda asırlarca Büya kitaba — uydurulmuş bir fuhuş hayatı yaşanmış gibidir. Başta bulu- nanlar İçin âdeta yasak yoktu ve «ele verir talkını, kendi yutar salkımı» sö- zü o devirlerde doğdu; — bazıları da «Sen benim söylediğimi yap, yaptı- Bımı yapmat> diyorlardı. Bugün de öyle insanlara rastlıyo- ruz Kİ namus, şeref, adalı bi mevzular üzerinde pari konuşuyorlar; ahlâkımızın çin ortaya atılmağa hazır birer kah raman tavrı takınıyorlar; fakat ma- hiyetleri kurcalandığı zaman har hal- ti yedikleri anlaşılı Vaktile randevu evlerine kapana- rak sefih geceler yaşayan — nüfuzlu şahsiyetlere dair hikâyeler dinlemiş- tik; ayni adamların ertesi — sabah mahmur mahmur iş başına döndük- leri zaman kendilerinin himayesinde olmayan randevu evlerinin basılması için emir verdikteri uzak bir — ihti- mal değildir. Son günlerde Ankaranın en yüksek dereceli mahallelerinde, lüks apartır manlarında, randevu evi halinde işler tilen dairelere baskınlar — yapılmış; bir çok tanınmış şahsiyetler - de suç üstünde yakalanmışlar; onların — bu Bibi yerleri elden geldiği kadar ko- Yudukları da anlaşılmış; bazıları da polise karşı gelmişler: «Bu evler bas sılamaz!» demişler. Ne zaman kanun nüfuzlu veya nü- fuzsuz, küvvetli — veya — zayıf, Takir veya zengin herkes — hakkında eşit- Tikle Uygulanırsa halkın — hükümete olan güveni artar; demokrasi — ta- hakkuk eder ve memleket — selâmete erer. Kadircan KAFLI re.r.re. .. İçkili yerlerin tahdidi İçkili yerlerin tahdidi konu- sunda alınan kararlara, alâkalı- ların itiraz etmeleri üzerine va: yetin yeniden incelenmesi uygun görülmüş ve dün saat 16 da vi- lâyette bir toplantı yapılmıştır. Toplantıda vali muavini Rüş- tü Ülken Emniyet genel müdürü Gâffur Soylu, Emniyet Müdürü İsmail Hakkı Baykal ve içkili yer işletenler cemiyeti idare heyeti azaları hazır bulunmuşlardır. A- lâkalılar, idare heyeti azalarını ayrı ayrı dinlemişler, dilek ve şi- kâyetlerini tesbit etmişlerdir. İdare heyeti azaları, tahdid- den vazgeçilmesini istemişlerdir. İl tahdid komisyonu, bugün sa at 11 de vali muavini Rüştü Ül- ken'in başkanlığında bir toplan- tı yapacak, içkili yer işletenlerin duek ve şikâyetlerini göz önünde tutarak kat'i bir karara varıla- caktır. Öğrendiğimize göre, bugünkü toplantı ile, içkili yerler mese- lesi müsbet ve kat'i bir şekilâa halledilmiş olacaktır. İlkokul — sergileri Tekmil ilkokullarda açılan el- işleri sergileri dün kapanmıştır. İstanbul ilkokulları adına 19 un cu ilkokulda açılması düşünülen sergi için çalışmalara başlanmış bu maksadla bir komisyon, teş- kil edilmiştir. Komisyon, ilk ted risat müfettişlerinden Davut İdil Osman Yalçın, Milli Eğitim Me- murlarından Şinasi, Öğretmenler den Turhan, Saime Ergunsu'dan müteşekkildir. Komisyon bugün saat 10 da 19 uncu ilkokulda toplanacaktır. İstanbul — ilkokulları el işle sergisi 10 temmuzda açılacak 15 gün devam edecektir. Hlcrt 1868 Şaban Vazatl — Ezani Güneş 4 26 8 & Akşam 19 42 12 Öğle 12 14 4 32 İcindi 16 15 8 38 Yatsı 21 46 2 03 İmsak 2 09 6 27

Bu sayıdan diğer sayfalar: