7 Temmuz 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

7 Temmuz 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ı SAYFA : 2 Nâzım Kemal 'en Onun bana dikkatle baktı- ğını hs Dll'll Bununla beraber insanın, Hit- der'le Eva arasındaki münasebe- ti dügünürken tuhaf bir hisse kapılmaması imkânsızdı. Sanki onlar, çirkin bir oyun için ça - murlu bir derede buluşmuş iki kurbağadan farksızdı ve Eva Braun'un kendi <hâtıralar» 1n- da bize naklettiği bütün geyler, e sanki kâbuslu bir rüyanın TMahsulüydü. Filhakika biz bu- rada, dünyada eşine az rasla - nan çılgın bir diktatörün kaba zevklerini, ahlâken çürümüş Na zi geflerinin aşağılık duyguları ni bütün çıplaklığile göreceğiz. Gariptir ki, soğuk bir zekâ - ya ve katı bir kalbe sahip olan bu sarışın dilber, hem birtakım geleneklerin esiri küçük bir bur Juva, hem de her türlü hayadan Mahrum bir dişi mahlüktu. Fa- kat şu muhakkak küçük Eva Braun'un pek usta bir kalemi vardı. Hele bizzat yaşadığı şeh vet dolu sahneleri - anlatırken, 'en koyu bir realizme kadar ula: şırdi. Bu sebepten dolayı ben, Eva Braun'un «hâtıralar» ı 0- kurken, bihlerce heyecanlı tas- virin çiy bir ışık altında yüzdü- renkli bir film seyrettiğimi sanmıştım. Bu kadının, mükemmel bir hafızaya mâlik olduğunu da hiç kimse inkâr edemezdi. Zira o, Hitler'in çeşitli mes'eleler hak- kındaki uzun — monoloğlarını, hayret verici bir sadakatle ak- lında tutabiliyordu. Şüphe yok ki, Eva Braun'un ehâtiraları» siyasetle ilgili bir eserden ziyade, üçüncü Reich'- in iç yüzünü aydınlatan mahrem bir vesikalar mecmuasıydı. Bu- rada Hess ve Goering'e Himm - ler veya Goebbels'e ait bir çok gahsi müşahedeler yanında, Hit ler'in mücerred bir mahiyet ta- şıyan nutuklarını hülâsa eden mefâklı bahisler de vardır. İnsanda çok mütevazi bir ka- din intibar bırakan Eva, aşırı çekingenliğine rağmen kendi ni Üçüncü Reich'in bir nevi «Margüerite> | sayıyordu: Fa- kat onun çılgın <Faust> u, s0- nunda Mefist ofeles'e galebe ça lan Goethe'nin Faust'unun tama, mile aksine olarak, sayısız <if- ritlerin> esiriydi. Ve işte bu yüz den hazin bir şekilde yıkılacak- H İKİNCİ KISIM Eva Braum'un hâtıraları 1987 Eylül 1987 : Bir çarşamba gecesi.. Pençe- Temden, gökyüzünde parlayan mehtabi seyrediyorum. - Bugün onunla ilk buluştuğumuz gece- nin yıldönümü.. Aradan aylar nasıl da çabuk geçti ve ben ne kadar değiştim. Acaba Hitler şimdi bu geceyi düşünüyor mir? Hiç zannetmiyorum.. Bununla beraber ona hak vermiyor da değilim. Çünkü o bu anda daha çok mühim mes'elelerle meşgul- dür. Ama ben her şeyi, sanki dünü yaşıyormuşum gibi, bütün te- ferrüatile görüyorum: — Hoff- mann, Hitler'in beni saat altıda «Karaköşkte» beklediğini söyle diği zaman, büyük bir safdillik- le, herhangi bir sekreterlik va- zifesi için çağırıldığımı sanmış fım. Halbuki, patronun, bu vetin altında gizlenen maksadı biliyordu. Onlar bu hususta, bel ki de, aralarında konuşmuşlar- dı. Ama herhalde Hoffmann'ın beni ikazı yerinde oldu. O, be - ni Führer'in yanına gönderme- den önce şöyle demişti: «Bana bak Eva! Dişlerini iyi fırçala ve vücudunun her yerini adamakllı yıka! Zira Hitler, te- mizlik hususunda fazlasile titiz dir ve sen onun hoşuna gidiyor. Sun!> Bittabi ben, Hoffman'ın “bu kaba ikazı karşısında şaşkına tırlıyorum yoksa korkmak mı lâzımgeldi- ğini bir türlü kestiremiyordum. Gerçi ben daha evvel Hitler'i bir çok defalar görmüştüm. Fa- kat daima uzaktan... İşte gimid 'de onun hoşuna gidiyordum. Führer'le ilk kargılaştığım an | da, onun bana dikkatlo baktığı ni hâtırliyorum. O gün ayağımda, kalçalarımı sıkıca saran kısa, — kadife bir pantalon vardı. Führer'in, ça- Tığtığımız odadan İçeriye girdi- ğini görünce, ne yalaıf söyleye yim, kendime çeki düzen ver - Miştim. Sanki hangi kız, benim yerimde olsa, başka türlü ha- Teket ederdi! Ama ben bunu bü tün bir mâsumiyetle yapmıştım. Ya gimdi... O gündenberi, no siyah vo- lanlı yeşil robumu, ne biricik 1- pekli ikombinezonumu, bir defa olsun, giymedim. Çok gükür, o tarihte, bizim evde esans nâmi- na birşey yoktu. Zira — Hitler, kokudan nefret eder ve «koku sürünmüş hadınlar» dan diyar diyar kaçardı. Führer'in randevusuna gitti - ğim gün tramvaya binerek <Ka- ra köşk» te indim. Köşkün bü- yük kapısından girmeyecektim. Arka taraftaki küşük kapının önünde beni üniformalı bir mir subayı bekliyordu. — Kendi- mi adetâ sinemada zannediyor- dum. Emir subayının peşine ta- kılmış büyük bir teslimiyetle yü rüyordum. Bir kattan öbür ka- ta geçerek dik bir merdivenin önünde durduk. Burasını zah - metle tırmanarak, etrafa hâ- kim bir taraçaya vardık. Sonra karanlık bir koridora saptık. Bu anda endişe duymadığımı iddia edersem, yalan söylemiş olurum, Bütün gördüğüm şey - lef Bâğa heyecan veriyordu.. Bu, gerçekten eşsiz bir macera idi. Nihâyet dıvarları yaldızlı kâğıtlarla kaplı aydınlık bir sa- lona ulaştık. Buradan Hitler'in çalışma odasının bulunduğu re geldik. Kapı açıldığı zaman- ki telâşımı hâlâ hâtırlı İlk karşıma çıkan adam, zır Sehwarz'dı. Schwarz lüklerinin altından beni le süzüyordu. Bir saniye sonra Hitler görünüverdi. Gülümseye- rek: — Buyurun içeri! dedi. O- gımdn daha rahatça konuşabi - riz. 'orum. (Arkası MILLİ PİYANGO bugün çekiliyor Millt piyangonun 7 Temmuz çekilişi bugün saat 13,30 da An- karada yapılacaktır. İkramiye kazanan numaralar Ankara rad- yosiyle bu gece 23 de yayınlana- caktır Bugün saat 13,30 dan son ra yurdumuzun hiç bir tarafın- da bu çekilişe ait bilet satışı ya- pılmiyacaktır. D. P. Bakırköy ilçesinde Pazar günkü toplantı Demokrat Parti Bakırköy İlçe İdare Kurulu Başkanlığından: 10 Temmuz 1949 pazar günü saat 16 da ilçe merkezimizde bi siyasi toplantı aktedeceğimizden İstanbulda bulunan milletvekil lerimizle -bilâmum Üyelerin — ve vatandaşlarımızın teşrifleri rlca olunur. Senato toplanıyor Üniversite - Senatosu, bugün yeni rektör Ömer Celâl Sarç'ın başkanlığında toplanacaktır. Pa r) toplantıda İktisat Fakültesine a- | it muhtelif yeni enstitülerin ta- limatnameleri, diş hekimleri dok torası, gazetecilik enstitüsü me- selesi görüşülecektir. Diğer taraftan Tıb Fakültesi mikrobiyoloji ve Salgınları bil; doçenti Ömer Özekin'in profe- dönmüştüm. Artık hislerimi tah lil edemiyor, gururlanmak mi sörlüğe yükseltilmesi kabul edil- miştir. SEHİR HABERLERİ | Gelir vergisi için 44 ilde kurs açılacak Istanbul Deferdarı Mehmet İzmenin dem Yeni İstanbul defterdarı Meh- jmet İzmen, dün vazifesine baş- lamıştır. Kendisiyle konuşan bir arkadaşımıza Mehmet İzmen, gun ları söylemiştir: — Yeni vazifeme bugün başla- mış bulunuyorum. Çalışmalarım- da İstanbul matbuatının bana mü zahir olmasını temenni / ederim. Yarın saat 10 da profesör ve he- sap uzmanlarının iştirâkile cağımız bir toplantıda küçük ve büyük esnafın muamele vergisi karşısındaki durufmlarını İnci leyeceğiz. Bu toplantıya Maliye Bakanı adına selefim Giyasettin Akdeniz de iştirak edecektir. Mu amele vergisi için yeni bir ta: rı hazırlanacaktır. Biz aksak, es- nafın şikâyetçi oldukları nokta- ları tesbit edip bir rapor halinde Bakanlığa bildireceğiz. Biliyorsunuz ki gelir - vergisi kanunu 1950 başında yürürlüğe girecektir. Bu vergi Avrupaf bir sistemdir. Tatbikatta aksaklıklar meydana gelmesine meydan ver- memek için Bakanlık 40 ilimizde hesap uzmanlarının — idaresinde kurslar açacaktır. Kurslar, vergi yi tatbik edecek memurları ye- tişterecektir. Bu arada mükellefleri de ten- vir için konferanslar tertib edi- lecek, broşürler neşrolunacak- tır. İdealtepedeki Muallim- ler Birliği kampının açılış töreni pei Küçükyalıda — idealtepede ku- rulan çadırlı muallimler kampı, 15 temmuz 949 cuma günü kala- balik öğretmen kafilelerinin iş- tirâki ile açılacaktır. Törenin programı içinde muhtelif deniz müsabakaları vardır. Bundan başka sahilde bir kır balosu ter- tip edilmiştir. Şimdiden törene katılmak üzere Muallimler Birli ğine müracaatlar başlamıştır. Arzu edenler geceyi çadırlı kamp ta geçirebileceklerdir. Brezilya Elçisi dün şehrimize geldi Brezilya elçisi M. Brando dün Ankaradan şehrimize gelmiştir. Otelcilik mütehassısı gitti Bir müddetteni beri şehrimizde tetkiklerde bulunan — Amerikalı otelcilik mütehassım Mr. Wal- lese dün uçakla Amerikaya git- miştir. Hilmi Uran Şehrimizde bulunan C. H. P. genel başkan vekili Hilmi Uran, dün sabah C. H. P. il merkezine gelerek, parti işlerile meşgul ol- muştur. Bu arada kendisile konuşan bir arkadaşımıza, Parti Kurulta- yının son baharda — toplanacı haberinin asılsız olduğunu söyle miştir. Levent vapuru Bundan bir müddet evvel Ars- lan Sadıkoğlu firmasına ald «Le- vend> vapuruna Hayfada İsra- il makamları tarafından el kon- muştu. Geminin sahibi olan Ars lan-kaptan «Levend> in serbest bırakılması için yahudi makam- ları nezdinde şahsi teşebbüsler- de bulunmuşsa da bir netice elde edememiştir. Yeni karakollar Emniyet — mıntakası jandarma — teşkilâtı — bölgesinde kalan yerlerde yeni karakollar açılmasına karar verilmiştir. dışında, BUYÜK AŞK ROMANI Yazan : SERVER BEDİ Ben müstebid bir anne deği- lim Selmin sizi isterse siz de iz terseniz... Niçin olmasın? Yaş larınız o kadar uygun - değil. Fakat olur, olmaz değil, Ben kızımın saadetini isterim, tabii. Ve eminim, hayatında rastgele- bilecek erkeklerin en iyisi siz- siniz. Şüphesiz. Açık olunuz. bizimle oynamayınız, Mithat ve başkaları bana erkekler hakkın da iyi örnek olmadılar, Fakat hayır, siz biraz başkasınız. Bu- gün sizden hiç bu kadar açık kalbli konuşma ümid etmiyor- dum. Zekânız ve iyiliğiniz bera ber göründü. Şimdi size itima- dim var. Açık konuşum — Açık konuştum. nuz «Hayır> dedim. — İyi düşününüz. Nejad Vildan'ın gözlerinin içi- ne bakarak: — Hayatıma girdiğiniz an - danberi her an sizi düşünüyo- Tum, dedi, — Biraz da Selmini düşünü- nlz. Bordu. «Sizi> derken İkinizl de kastediyorum. — Beni bırakınız. Belki bir daha hiç görmiyeceksiniz beni. Selmin hakkında ne düşünüyor- Bunuz? — Onda siz varsınız: Daha eksik ve ham. — Daha taze demek istiyor- sunuz. — Belki daha taze; fakat ek- sik ve ham. — Tabil böyle kalmaz, olgun- laşır, - Fakat hiç kimse kimsenin ayni olamaz., Selmin Selmindir. Vildan da Vildan. — Beni karıştırmayınız. — Mümkün değil. — Bir daha beni görmeye- ceksiniz belki, di — Sizi her zaman «içimde» göreceğim. — Bunları Selmin'e de söyle- diniz, değil mi? — Hayır! Vildan durdu. Uykusuzluktan fildişi gibi matlaşan yüzünden bütün menfi heyecanlar süzül « dü. Yerinde tatlı bir duruluk kaldı. <Anne> ile «sevgili» a- Tasında en kararlı müvazene No. 33 noktasını bir an için bulan bu fırtınalı ruh, şimdi geçici — bir sükün içindeydi. Bütün vücudü de yere doğru akıyormuş gibi gevşiyor, son günün büyük he- yecanlarile düğümlenen sinirle- Ti çözülüyordu. Önüne bakarak mırıldandı: — Onun kalbinden çıkmanız için bir daha onu görmemeniz Tâzım, değil mi? Nejad tereddütsüz tasdik et- : — Şüphesi: — Fakat ben onu serbest bi rakacağım. Kalbinin üzerine en küçük bir anne baskısı yapma- yacağım. Daha ... taze bir his- dir. Başlangıçta sizi görme: çabuk unutür gibi geliyor bi na — Şüphesiz, Hattâ siz büyüt müşsünüz biraz. Onda bir baş- langıç hissi olabileceğini de zan- netmiyorum. — Anneler anlarlar, Nejad bey, Nejad «anneler!..» diye tek- rarlıyacaktı, vazgeçti. Önüne baktı. | | YENİ SABAH Ş d İN B sik ql og Ğ özile D Hacivat ile Karagöz #ki Karagöz oyunlarını bi- denler, hayâl perdesinin bir Türk mahallesinden — baş- ği teslim edor- ka birgey ol ( Prof. Sabri E ler. Hakikaton Küşteri — moydanı, ÖEa — eşhasile, dekorile, havasile tam / bir| ——— SÖŞ mahalle, hattâ bir İstanbul mahal-| tirlerinden Hacı Ivaz Paya olduğ losidir. Bu mahallenin yerlileri var- | ileri nüşse de, ortada bir isim dir, sik sık uğrayanları vardır, ara- | benzerliğinden — başka hiçbir — delil da sırada gelip göçenleri vardır. Kâ-| Yoktar. rı kadim fasıllara bir. göz atacak Hacivad'la Karagöz' ".*ııw ğ 'ı[ ölürsük, perde halkının hep tamdık 9F vahsiyet olarak tariho maletme almalar olduğunu anlamakta göcike | FAyretleri, honüs muvaffakiyetle ne- ü GANUL Z a ticelenmemiş bülunuyor. Fakat —bu moyis. Karagöz'le Hacivad'ı şimdi- lik bir tarafa bırakalım ve hayâl perdetinde canlanan mahalleye ba- kalım. t İşte mahallenin yerli halkı; Mi-| * rasyedi, okumuş, zampara- dolik: hilar (çelebiler), genç veya ihtiyar, | hafif meşrop veya kendi — hâlinde, çaçaron veya sükütf kadınlar (xon- | neler), afyonlarım yutup kahvesinde veya sokakta uyuklayan yaşlılar (tiryakiler), — evlerin ufak tefek alıp verişini yapan veya Mi ta- gıyan, çocük kalmış aptallar (bebo- ruhiler), günlerini meyhanede ge- çiren sarhoşlar ” (matiz), tulümbacı kahvesinden ahaliye musallat olmak üzero çıkan külhanbeyleri ve mahalleliyi kabadayılıkla korkutmuş mahalle | * l bütün anda herkesin sevgisi kazanmış belâlılar (tuzsuz). — Ma -|? halleyo dışarlıklı Türklerle İmpara- |? torluk tipleri de girer, Rumeli — ve Anadolu'nun türlü yerlerinden — ge- tenler, bekçilik, sakalık, ahçılık ilh. gibi bir iş tutarak mahalleyo yer- |* leşmiş bulunurlar. Mahalle, yine A-|| rab'ın, Acem'in, Arnavud'un, Ya -|7 hüdi'nin ilh. uğrağıdır. kahvesile, komşud: ya seslenen kadınlarile, sokakta bu- erkeklerile, geçim dörtle-| h lüşup Ççene yarıştıran karıkoca kavgalarile, rile tam bir halk mühitidir Maccus'i arasında böyle ruhi Hâsılı hayâl |ha yayılan komedilerin Maccus, köledir. ki kafadar, kendilerinden evvel in. an mühayyelesinin yarattığı — büzı iplere bağlanmaz mıP Karagöz o - > unlarını ilmi bir tarzda tetkik ©- den ilk Avrapalı, Kunoş, böyle bir htimaldon bahseder. Öna göre Bi ansta Mimus denilen oyunlar, tıp- 1 Karagöz veya orta oyunu aklid esasına dayanır. Üstelik bu oyunlarda — Hacivad'la — Karagöz'ü andıran iki tip de vardır. Böylece Kunoş, — «Kostantiniyo'yi — fethodon Osmanlıların kafası dazlak ve - kar. ni giş Mimus karagöz veya Kavul u, eli şakşaklı Maccus'i de Hacivad eya Pişekâr yaptıkları> neticesino arır. F lere irca edebilmek için, her iki' o- unun kahramanları arasında — yal- niz şeklen değil, ruhen de bir mü- Yalnız, Greko-Romen bir cidden pek müş- Roma medeniyetinin ilk çağ- a zuhur edip d ted. icen bütün Roma akât Karagös'ü eski mime'- Türk bulmak lâzimgelir Karagös'ü ile akrabalık bulmak küldür. arında Ateli İmparatorluğu: ahramanı şişkin karınlı, kanbur bir Dar almı ve kocaman bürnü le sakatlığının ve köleliğinin bütün meraretini çebresinde ve — tavrında hissettiren Macets'un sinsi ve mü- Yazan: SAr D SAa ELR ra, İstanbul çingen teber bir çalgını olan — sürnayı da mahirane kullanır. — Fakat, b bu görünüşlere bakarak Karagü üv nelik bulun diaya kalkışmak, hatânın on bü - yüğüdür. Evvelâ de, n0 de kıyafetindi 'eser vardır. Karagöz'ün abi inin pok n etinde Çini çehresin- çingenelikten koyü- rılı bir karikatüir pinin pok başa- dür, Hakk-ı nisâ m bile açıkca gösterilen bu çehrede ngene tipinin en küçük - bir izi bi le ur. Kıyafete gelince, Haci - yad'la Karagöz, — belinden kuşakla bağlı üç poşli birer entari ile por: deye çıkarlar. Bu kıyafet ise, XIX fasrın başlarında bile Türk halk ta- İbakasının ananevi kıyafeti idi. İki- İsinin de ayağında çedik — papuçlar İkisinin de kuşağında XVII Tasır yadigârı birer tütün & lidir Hacivad'ın - serpuşu etrafına nce bir sarık dolanmış sivrice — bir külâhtan ibarettir. Karagöz'ün 19 kırlağı dilimli kavuktan başka birşey değildir. Hattâ pek cs- ki Karagöz tasvirlerinde, bildiğimiz ışkırlak burma bir. kavuk görülür. Görülüyor ki, Karagöz'ün kıyafe- ti de, çehresi gibi Türktür. O hab- le Karagöz'ün — çingeneliği nerede kalır? Hacivad'ın kızınca Karagöz'e ngenel> deriesi ve kabullenme: Bence mânasını kavrayabilmek gin, her iki tipin perdede neyi tem- Karagöz'ün de Tâl Korkak ve zelil bir. karakteri| til ettiğini ve hangi sümrelerin sem- Fakat hi Dirşer, bu Maha l o y a aa bizim, eolilet ve ka-| Bolü olduğunu. araştırmak Yüzimge. Hacivad'la ' Karagöz kadar. Görçek , aA rağmen, — vakür, — atılgan, | "iT- ; rengini veremez, Küşteri meydanı -|i r a ae y eee eai Karagöz'ün — hallerine mın bu iki pehliyanı, olmazsa, Ver-| Ka zöz'ümüzü böyle bir kanburla | törle üstünkörü bir bakacak olur - denim uu kalmaz. Acaba Haciyale ae çoyundan getirtmek Garp ilk ça) Sak, arılarmda büyük bir fark bü- » Karagöz. kirilir ve Denlede Doi ça karşı bonlenilen ölçüsüz hayran | Tunmadıkına hükmederiz. Ayni ma> ieEhe lktcödle Gadeydün' çai | H bir tesahürüdeğ bapka: bir sar Hallede olururları. İsyafableri. ve gö abiatile Karagözle Hacivad'ın eski | hi Dir tozah İiml a ikalır İevirlerde yaşamış birer şahsiyet o-| MAD KöTEkti başka bir ei , Kayık, Salıncak, Yazıcı oyunların. lap olmadığını araştırmaya - götüre AYA ee a duğu gibi bazan ortaklaşa — (| vektir. “Bunların Sultan. Orhan. za - Hramm da. kurbanı olmüstar. — v ç G Fakak bütün bu yalanlık, manında ıxx— mış hhyhl.h"ı”“ ılwrşl“l““” ki "ı”' HMI“ ıj"" lar, zübiridir. — Karagöz'le Hacivad rivayeti, pek eskidenberi deveran et-| & idi» kaydini tirmez bir bas L acinda hem içtimai, hem do ferdi T K AD GNS ka ll A, hOt gg d e e de yıda dayanmadığı için, hakikat ola-| Böz'ün- çingene —aslından olduğunu | P. DA U D Gi Tak kabul otmeğo — şimdilik imkân | ciddiyetle iddiaya ” kalkışmınlardır..| FD Ger DACber SalE Gipin er - yoktur. Fakat — balk, bu rivayetin| Meselâ Jacob, Karagöz'ün bâlâ per-| , ,A OD doğruluğuna o kadar — samimiyetle şür ki, bir gün Bursada, Çe- len yol üzerinde Kara - taşı dikildiğini gö-| Y rünce, bu hâli hiç yadırgamamıştır. Bahşettiğim mezar, taşı, 11 mid devrinde dikilip de Bursa'n işgali esnasında tahrip edilen tar ki, Nakşibendi tarikatine mon - kirge'yo gi göz'e bir mı metile, Karagöz'ün kabri nan yere konülmüştu. Bu taşın tstünde, 1896 da Üskü- dar'da vefat etmiş olan Bektaşi Ra- şid Ali Baba'nın (mahlası kemteri) güzel bir gazeli bulunuyordu. — Ha- ivad'la Karagöz'ün tarihte yaşamış birer şahsiyet olduğuna dair Evliya Çelebi'de gördüğümüz malümata i - da, biraz safdillik olur. Bu imalümat, hakiki tarih ölçüsüne vu- h b deye zombornos kesari hite, ' hayül dünyaya taş-, y rolü olduğu neticesini çıkartır. sup hayâli Müstafa Tevfik'in him- |za Ritter, Karagözcüler arasında bir| dnar addolu -| meslek argosu olarak kullanlan 'ba- za tâbirlerin çingeneceden geldi diye, çinge- m verip çıktığını ve çinge- ga, azgara, kürek ve- âli ile geçi, velere has m /a süpürge düğünü söyleyerek, Pichel'in , kuk- 'Ha. |la oyunu hakkında isbat ettiği veç- oyunlarınin da/ bütün | masında çingenelerin | Ke işaret ederek, acob'un — görüşünü kuvvetlendirmeğe çalışır. Hakikaten Evliya Çelebi'den — ha beri olmayan ve Karagöz hukkmda hiç bir fikri bulunmayan herhangi bir kimse de, tosadüfen bir Kara- İgöz-oyunu seyretse, Karagöz'ün sık ik çingeneliğinden — bahsedildiğine hit olur. Hattâ bizzat Karagöz, Fülunca, ortada yalaıs bisim sevgi- | Kendini çingene olarak göstermek - li Evliya'n hoöş bir muzipliği ka-| ten çekinmez. Meselâ -kendisini lır. Karagöz'ü, Selâhaddin Eyyübi | sağıya çağıran Hacivad'a çingenece rakı Fakat bu zan da asasa dayanmıyor zannedenler de çıkmıştır hiç bir. sağlam | & Hacivad'a gelin- ce, bunun da, Çelebi Mehmed'in ve akrabalarından bahse âşik Hasan'a yıl der, Selânik'ten gelen msızdan geldiğini ve kırk ir kazanda kaynasalar, Ecdad yadigârı bakımsız kalıyor Dün bir okuyucumuzdan aşağıda- | b aldık n ” gazeteniz daima || ki mektul Sâyın müdür! Millt düvalarda bararetli müdafi, önde çin eodadımızın kıymetli eserlerinin hali harap durumlarında içim sıtlı: yarak bu hususta — aşağıda takdim ediyorum. sundüğüm iki adet resmi ali oranın hâtırı Bu ikl pozdaki meşhur ve kıymeti yüksok vo sonra ecdadımızın tarafın dan hudutlarımızın en yüksek belde- sinde düşmanlarımıza bir kale gibi ve göklere yükselen ve yüksek bir tepenin üzerinde ve etrafı bir kalo ile çevrilmiş ve ne büyük emeklerle yapılmış olan ve içinde 862 odası bufunan Bultan * Beyasıt zamanında ve onun tarafından yaptırılan Boya- Bit camisinin rosmidir. Resimler tetkik edilecek olunursa (Devamı var) « kılmiş ve halen de minaresinin şerefesinin bir tarafı yı- yıkılmakta, bu hüyük caminin kubbesinin üzerinde kurşunu kalmı; Ando otlar çıkmıştır. Yine üç büyük üzer yıkılı ikinci resimde cami avlu- pisı yıkılmakta ne bir şeyi üze pencereni inin de başladığı, n düvari ve Ki olduğu apaşikâr görülmektedir Bu cami halihatırda bakımsız ve metrük bir halde yıkılmağa mah- mim mektubunda naktadır. Zaten resimlere bakılın akmaktadır. a bu hakikat meydana Bu hususta münasip şekifde gaze tenizde yazacağınından —emın oldu- gazetenize derin saygıla- Sultanahmet İshak paşa ma- hallesi Terbiyik / sokak — No, 15/1 Vasfi Yücolgen. Garsonların müracaatı Garsonlar Sendika: nebi tebalı garson çalıştırılma- masını istemiştir. Garsonların bu müracaatı, İn-;rın saat 11 de Metro celenecektir. belediyeye müracaat ederek, gazinolarda ec fark vo ilk tezad, de belli” olür” kullandıkları dil.. Hacifad güya Lügatlr ar., Har fesahatine mu - ivad'ın bu zoraki a'ün bu bakı ği ve cemiye Dilde te den bu aşrılık, kültürde do erir. Haciyad, H bir bilir. veya- bildi- i — kültürümüzün bisidir. Musikinin feknik teforrüati- le bilir,Mektop muhaveresinde — gi rüldüği bilgi dağarcı - n kitapları ta- Kibar zümrenin munşeret Adı toşrifatına hakk ftar. Fakat bütün bu n batı — kon- #kolastik bir Ü / Hacivad çeleb Tu abil — Karag yani rdenin ilk tuhat nin ilk tecellisidir. ahür hergeyi eder, Eek ütün fasıllarını, ımızı dolduran lisine ancak ünlük bu ea- beyin yede uz Deli Bi Karagöz ndinin ve ç luk nafak karnanı — do o, Hacivad'ın « bilgisine nantindedir. alay et- pek lüzüm olmadığı — k ve bununla her & mekten geri durmaz. Meselâ Haci- in âlimane (1) izahlarını — Ka- ragöz alay olsun diye şöyle taklid der Hacivad — Söyle bakalım, Kara- göz, öksürük aslında naydi? K ni değiştirdik, ldu öksürük! Görüldüğü - veçhile dilerle Eski körüktü, meşini- körüğü tamir ettik, bü. çeşit paro- medresenin o meşhur «Kaa- lo aslında Kavele idi> tefsiri örnek tutulmuş bulunuyor. Hâsılı Hacivad, lisamı, bilgisi, â - dabi. müaşerete vükufü ve herkesin suyuna göre gitmesi sayosinde, per- de halkının pek sevdiği ve pok # dığı Buna mükabil Karagöz'ün zerre kadar itibarı yok- uz'un tehditlerine mâruz kalır. halleye dışardan gelenler bile Ma- saymakta tereddüt — etmezler. Kârıkadim fasıllarda daha. bir çok- larına rast gelebileceğimiz bütün bu işaretler, halk tabakasının mümes— li olan Karagöz'e neden çingene- liğin münasip — görüldüğünü a Bu medrose tevcih, hem saray, o- tahakkümü altında kalan halka nasıl bir kıymet veril diğini gösterir, hem de ara da dili sürçüp bu üçüzlü nizamı hicv edön Karagöz'eüyü görünmez kaza ve belâlardan korur, Öyle ya, kim bir çingenenin sözüne aldırış eder terkipli attâ - Bei ço dkönluşunbe İtalyan futbol federasyonu ge nel sekreteri doktor Valantinden beden terbiyesi teşkilâtına aşa- ğidaki telgraf gelmiştir Atinada, milli takımınızla kar- şılaşmış olmaktan büyük bir memnuniyet duyduğumuzu ifade etmek isteriz. Sizin gibi kıymetli rakiplerden biri ile, memleketinizde veya İ- talyada yapılacak ikinci bir kar- şılaşmanın federasyonlarımız a- rasında teessüs etmiş bulunan dostluk bağlarını kuvvetlendirec ğini ümit ettiğimizi beyan ede- |riz. En samimi selâmlarımızla TÜRKİYE MİLLİ LİKİ Evvelce haber verdiğimiz Tür kiye milli liki projesi gittikçe ka- tileşmektedir. Bu yıl lik maçla- rının yeni bir şekilde yapılması için tetkikler yapılmakta olan futbol federasyonu bu işle vazi- felendirdiği genel sekreter Ulvi Yenalı şehrimiz kulüplerile temas etmesi için İstanbula yollamıştıı Bir haftadanberi tetkikler yap makta olan Ulvi Yenal'ın bütün dünyada tatbik edilmekte olan milli lik usulünü memleketimize de sokacağı kuvvetle tahmin e- dilmektedir. Ayrıca futbol federasyonu bu lik dışında kalacak olan takımla- n | KISA HABERLER e , * İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği Başkanlığından : İdare heyetimiz 9/7/949 cu- martesi günü saat 14 de fevkalâ de olarak toplanacaktır. Bütün idare heyeti azalarını. işbu içti maa davet ediyoruz. | »& Anadoluyu Fikren Kalkın- dırma Genel Sekreterliğinden: Anadoluyu fikren kalkındır- ma faaliyeti için yazılan arka- daşların, köylerde çalışma tarz- ları hakkında talimat almak ha- reket günlerini öğrenmek, ve e- kipleri — teşkil — etmek — Üzer 11/7/949 pazartesi günü — saat 14,30 da Marmara Lokalinde bu- lunmaları ehemmiyetle rica olu- hur. * Birkaç gün evvel İzmirde vefat eden Amerika deniz ateşe- #inin refikası Mis, Easton dün uçakla Amerikaya hareket et- miştir. * Bir buçuk ay kadar Avru- panın muhtelif memleketlerinde tetkikler yapan E, T. T. umum müdürü İ. Kemal Baybora, ya- Hanında gazetecilere izahat verecektir, kil İtaiyanlar bizimle karşılaşmak istiyor jrâ da yeni bir faaliyet sahası a: ramaktadır. | — MARATONCU ŞEVKİ VİYANAYA GİDİYOR koşucumuz hazırlıklara başlamış- İtır. |BEŞİKTAŞ BOKSÖRLERİ | “KARADAN ÇAĞIRILDI | AN. Haber aldığımıza göre Ankara Demirspor kulübü 15 ve 16 tem- muz tarihinde iki maç yapmak üzere Beşiktaş boksörlerini dâ- vet etmişlerdir. Beşiktaş kulü- |bü bu teklifi incelemektedir. GALATASARAY GENÇ OYUNCULAR ARIYOR Bir zamanlar Fenerbahçe an- trenörü Molman futbol oynamak istiyen gençleri dâvet etmiş ve bunlardan kabiliyetli olanları da seçip Fenerbahçe genç takımına maletmişti. Şimdi ise ayni şeyi Galatasa- |ray kulübü yapmağa başlamıştır. Galatasarayın bu hareketi alâka ile karşılanmış ve bir çok genç kulübe müracaat etmiştir. Bugün ve yarın denenecek olan bu genç elemanlardan beğenilenler kulübe kabul edilecektii Rektörün demeci Ankaradan şehrimize dönmüş olan İstanbul üniversitesi rektö- rü ordinaryüs profesör Ömer Ce- lâl Sarç bir muharririmize şun- ları söylemiştir: — Ankaraya Milli Eğitim Ba kanlığı ile temasa gittim. Reisi- cumhur sayın İnönü tarafından da kabul olunduk. Henüz üniver sitenin veçhesi tanzim edilmedi. Fakat fakültelerden rapor gelme ğe başladı. Senatodan henüz ge- çirmedik. Yeni kadromuzda bir değişiklik yoktur.> Değirmenlerin idaresi Yeni tip ekmek çeşnisini tes- bit eden kararname, henüz be- lediyeye — tebliğ - olunmamıştır. Çeşni üzerinde tetkiklere devam olunduğu haber verilmektedir. Yeni tip ekmek imâli başladık- Bu takdirde belediye değirmen- leri idaresi altına alacaktır. reğince, belediyede de 30 yılı- tine başlanmıştır, dan sonra francala, imâline mü saade edileceği anlaşılmaktadır. * Yeni Emeklilik Kanunu ge- ni doldurmuş memurların tesbi- 7 TEMMUZ 1549 İşler niçin usurlarımız ve eksiklerimiz. irümüyor? İK ua n Ko çanar v v Tanışsız Kİ İ tcaretimiz sanki orta çağda — yaşıyor; gu — vilâyetimizde mahsul bolluğu ve ucuzluk, öteki vi- İüyetimizde mahsul Kıitliği ve paha- hilik halki sıkıntıya düşürüyor. Demiryollarımızda, denlzyollarımız da, Iktisadi hayatımızda, milli eği- tim seviyemizde on sens önceye göre ilerlemeler var, fakat Avrupa'lılarla ve helo Amerika'lılarla mızdakl fark hâlâ çok büyüktür. Yirmi do « Kuz söne evvel Ankara'da yeni dev- deti kurarken — temelini — demokrası” prensiplerinden aldık; fakat 0 za- mandanbori bu prensipleri tatbik ve bu rejimi geliştirme bakımından an- Gak bir mizrak boyu mesafe aşabil- dik. Helo ahlâk buhranı menfi ola- rak artıyor. On seno evvel iktisadi bir buhran Viçindeydik; bugün de ayni haldeyiz. |Halbuki, o zamandan bu — zamana kadar, ikinci dünya savaşına girme- yen milletler zengin oldular; girer ler bile kalkındılar. Harp zamanın- da biriktirdiğimiz beş on altını harp ten sonra lüzumsuz ticaret eşyası için harcadık ; şimdi ticaret muvaze- nemiz 219 milyon lira açık — vermiş bulunuyor. Niçin böyle oluyor? En büyük ku- surumuz günlük yarım — tedbirlere haşvurmamızdır; kararları lüzumun- dan fazla çabuk vermemiz ve tat - bik ederken tereddüt — göstormeme- mizdir. Nico İyi hazırlanmış kanun- darımız vardır ki, bu tereddüt ve ih- mal yüzünden onların — sağlayacağı nimetlerden mahrum kalıyoruz. Atatürk devrini bir «altın devri» diye anıyoruz. O büyük adam Cum- huriyetin onuncu yıldönümünden ev- vel şöyle demişti. len askeri deha filân bilmiyo- rum. Herhangi bir zorluk — önünde kaldığım zaman benim yaptığım iş tur. O, dajma Çelebi'nin istihkanı - na, tiryakinin hiddetine, beberuh GEUCL YU Dize betili. Sön: nin musipliklerine ve nibayet Tas- | SONfü Bu vaziyet Karşısında alma - cak tedbirin no olduğuna karar ver- mek... Bu kararı bir kere verdikten sonra artık, acaba yapayım mi yap- mayayım mi, diye tereddüt etme - mek, tereddütsüz kararı tatbik et - mek; ve muvaffak olacağıma inana- rak tatbik etmek... Atatürk, hayatı baştanbaşa mu - vaffakiyetlerle dolu bir adamdır; ©- 'nun niçin dalma muzaffer olduğunu anlamak için bu sözlerini hâtırlamak kâfidir. Şimdiki kabine son üç senenin döre düncü kabinesidir; İş başına gelen- lerin hepisi de şüpfasiz İyi niyet sa- hipleriydi;. fakat derde derman ola- madılar. Birincisi pek atak ve fazla cesur davrandı; T eylül kararlarile memleketi yüz. milyorlarca lira kür- dan mahrum biraktı; hayatı danmasına, sanayilmizin kalkınması- 'nın durmasına #ebep oldu; diğer i- kisi Yüzumundan Yazlâ yavaş ve çe- kingen çıktı; birincinin açtığı — ge- dikleri kapayamadı. — Şimdikinin no Bibi neticeler elde edeceğini bitemi- yoruz. Atatürk o sözleri askerlik bakımın dan söylemiş; fakat bütün işlerimiz için düstur olacak mahiyettedir. Kadircan KAFLI (, Birkiye ve Balkan Maraton | - Üsküdar — Tevfik Kulıçaslar şampiyonu Şevki Koru ağustos| rak'da şehit olan <Eba — Ubeyd ayı içinde Viyanada yapılacak 0- BRe LA B lan beynelmilel - mahiyette - bir ti Uberde bin Carüabb'dir. ©- müsabakaya dâvet edilmiştir. — | yurlarıma bizmette — bulunabiliyo Bu dâveti' kabul eden kıymetli - sam ne mutlâ! Beşiktaş — Mehned Emin Alpkan İltifatımza teşekkür ederim. <H reti Ali> yi yazmayı ben de iste- rim, İnşallah mümkün olur. Yakalanan eroinciler Kâmil ve Muhiddin adlarında iki kişi Galatada Eroin satarlar- ken suç üstü yakalanmışlardır. Üzerlerinde 160 gram eroin bu- lunmuştur. Sanıklar yakalandıkları esna- da polislere tecavüz etmek iste- diklerinden haklarında ayrıca za bit tutularak adliyeye verilmiş- lerdir. f_C TAKVİM )— HOA taemimin SA ) 1365 1368 marüil © Pai 24 |PERŞEMBE | 10 Hızır: 68 - Ay: T- Gün: 188 Vasati — Ezani Güneş 5 54 8 50 Öğle ae «5 İkindi ıT 19 &8 â5 Akşam 20 44 12 00 Yatsı 22 4 2 01 İmsâk 3 19 6 35 Ramazanı Şerif : 10 Yaz (İleri alafranga) Saatile Evkat İmsak : 3,19| İkindi — :17.19 G. Doğu: 5,84| Akşam : 20.44) Öğle — : 13,19| Yatsn — : 22.45) ( Nöbetçi eczaneler > T-7-949 Aksaray Ziya Nuri Beyant — ; Çarşıkapı Beyoğlu —1 Galatasaray Eminönü —: Mehmet Kâzım Fatih : M Taner Kadıköy Merkez Kasımpaşa : Yeni Turan Samatya Teofilis Topkapı Nazım Ec. Üsküdar — : Ahmediye

Bu sayıdan diğer sayfalar: