21 Temmuz 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

21 Temmuz 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İLAN Devlet Orman İşletmesi Bolu Müdürlüğünden 1 — İşletmemizin merkez ıwıwı Karacasu istif yerinde mevcut (2016) adede denk 340.004 M3, çam sanayi odunları altı parti halinde 16/7/949 tarihinden itibaren 15 gün müddetle ve açık artırma suretile satılığa konmuştur. 2 — Açık arttırma1/8/949 pazartesi günü saat 15 te Bolu Belediyesizde toplanacak komisyon önünde yapılacaktır. Beher metreküpün tahmini bedeli 3300 kuruştur. Her parti için yüzde 7,5 hesabile geçici teminat alınır, 3 — Bu işe ait şartaame Orman Genel Müdürlüğü Ankara ve Istanbul merkez işletme müdürlüklerile Adapazarı, Düzce, Ge rede, Mudurnu işletme müdürlüklerinde ve işletmemizde görüle. bilir, 4 — İsteklilerin belli gün ve saatte müsbit evrak ve ilk te- minatlarile komisyona müracaatları. (10653) Yapı İşleri Ilânı Bayındırlık Bakanlığından 1 — Eksiltmeye konulan iş: Erciş hükümet konağı Anşaatı işidir, Keşif tutarı (175,812,55) liradır, 2 — Eksiltme 5/8/949 cuma günü saat 11 de Bayındırlık Bakanlığı Yapı ve İmar İşleri Reisliği eksiltme komisyonu oda sında kapalı zarf usülile yapılacaktır, $ — Eksiltme şartlaşması ve buna bağlı kâğıtlar Imar İşleri Reisliği: (8.79) 4 — Eksiltmeye girebilmek için göre (10040.63) liralık geçici teminat vermeleri ve eksiltme şartlaş. ması gereğince Ticaret Odası belgesi ibraz etmeleri lâzımdır, 5 — İsteklilerin bu işin teknik öneminde bir işi Iyi bir su. Tette başardığım veya idare ve denetlediğini isbata yarar bel. gelerile birlikte ihale gününden en az (tatil günleri hariç) Üç &ün önce Bayındırlık Bakanlığına başvararak bu işin eksilt- mesine girebilmek için yeterlik belgesi almaları şarttır, 6 — İstekliler aldıkları eksiltme kâğıtlarının her parçasına (50) ger kuruşluk pül — yapıştırıp imza ettikten — sonra teklif ikmali len lira kargılığında alınab isteklilerin usulüne mektuplarile birlikte zarfa koymaları ve eksiltme günü saat 10n kadar Yapı ve Imar İşleri Eksiltme Komlayonu Relsliğine ver. meleri Jazımdır, Postada olacak gecikmeler kabul edilmez, (10338) Milli Savunma Bakanlığından 1 — 49 - 950 öğretim yılı için aşağıda isimleri ve — bulundukları yerler yazılı olan askeri okullara öğrenci kabultine 20 Mayıs 949 dan itibaren başlanacaktır, Bu müracaatlara Askeri Liseler, Gedikli Hzi, Orta okulları için 15 eylülde, askeri orta okul için 1 eylülde ve Musiki | Ö Gö Erb, Hzl. orta okulu için de 15 Ağustosta son verilecektir. 2 — Okulların muhtelif sınıflarına (Musiki Gd. Erb, Hzl, orta oku. dunun yalnız 1, ci sınıfına) Milli Eğitim Bakanlığı lise ve orta okulla. tına denk sınıflardan diplomalı veya tasdiknameli öğrenciler alınır. 3 — Alınacak öğrencilerin Türk vatandaşı olmaları, yapılacak mu. ayenede sağlam çıkmaları ve seçme imtihanlarında kazanmnaları şart. br. (Gö, Hzi, Orta okulları için seçme imtihanı yapılmaz). 4 — Öğrenimi bırakanlar, bulundukları sınıfların sınıf geçme imti. Banlarında başarı gösteremiyenler askeri okullara alınnazlar. (Yalnız Ge Erb, Hzl. orta olcullarına öğrenimi 2 sene bırakanlar — alınabilir), Yaşlarını tashih ettirenlerin tashihten evvelki yaşları — esas tutulur, Bütünlemeye kalmış olanlar ancak kendi okullarında bütünleme im - tikahlarını başarı ile verdikleri ve seçme imtihanında kazandıkları tahdirde alınırlar. (Askeri orta okula bütünlerneye külmiş olanlar ainı. grzlas, 5 — Bu şartları taşıyan istekliler bulundukları yerlerin askerlik gubelerine ve ayni zamanda giredeklerin okulların müdürlüklerine birer Gilekçe ile baş vuracaklar ve okula gönderecekleri dilekçelerine nüfus cüzdanı örneklerile 3 adet vesika fotoğrafı ekliyeceklerdir. Okulların bulundukları yerlerdeki — istekliler doğruca olrul müdürlüklerine mü racaat edeceklerdir. OKULLAR Istanbulda: Küleli ve Maltepe Askeri liselerk Eursada : Bursa Askeri lisesi, Konyada: Askeri orta okul ve II, Gü, Hzi, Orta okulü Kayseride : 1, Gd. Erb. Hzi Orta okulu, Ankara : — Müsiki Gd, Erb. Hzi. Orta okulu, (2324 - 6618) AKUAUARAARMAMARERMAARAARARARI L PARKE TAŞI ALINACAK ; Turhal Belediye Başkanlığından ; 1 — Turhal Belediyesi — taratından —mübayaa — edilecek 207.725 adet parke taşı kapalı zarf uwilile eksiltmeye Çıkarı- miştir, 2 — Muhammen bedeli 34008 teminat 4050 lira 64 kuruştur. € hergün Turhal Belediyesinde gö. lira 50 kuruş — olup geçici Bu işe git şartna rüzevill y 4 — İhale 1 Ağustos 949 pazartesi lediye encümeninde yapılacaktır. 5 — İsteklilerin aynı gün ve #saat 10 da teminatlariyle mektuplarını Belediye - Encümenife vereceklerdir. Bu saatten sonra verilecek teklif mektupları kabul edilmiyecektir. (10170) UA Bünü saat 10 da Be- saaaaaaaaaanaAAAAAN'Ş 4 4 4 4 4 4 , , 4 4 4 , , j 4 AUAUA AAA —39— ha yeni başlıyordu, Mis Dame her vakitki gibi Elsa'nın sabah ziyaretine gelince; Genç kız:. — Jessie, ne zamandanberi Yazan : Edgar Wallace — Ama, ama Majör Ameri bunları alan siz değil misiniz? — Ben mi, ne münasebet ben ömrümde bir çikletten dak- mu EORARENCİZ PATRON zir bir şey almadım. KISIM 38 Tashih edilen mektup — Ama siz Soyokasınız Ma - dör Ameri bunu kendiniz ikrar etmiştiniz. — Peki öyle olsun, buna rağ- macn ben ömrümde bir defa bile esrar ahp satmadım. Kız içini çekti — Anlıyamıyorüm. — Anlamaya da çalışmayın daha iyi. Şimdi bu işi nasıl yap- tımız anlatın bakalım! <Elsa ziyeti bir kaç kelime ile hülâsa etti. «Ne fevkalâde vallâhi bu- kanmaz bir kızsınız.» Kız o derece heyecanlandı ki, nerede ise ağlıyacaktı, genç a - dam bunu hissederek: «Mis Mar lov lütfen söyler misiniz Feng Ho buraya gelsin. Elsa dışarı çıktığı vakit Çinli kanaryesile kızın odasına çene çalmaya geliyordu. <«Feng-Ho, Majör Ameri'nin ofisinde bir hâ dise oldu sizi istiyor. Saat 9 olmuştu, iş saati da - Mispah Klübünde azasın? diye sordu. — Aman şekerim, beni adetâ gaşırttın. Mispalı klubünde aza olduğumu da nereden biliyor - sun? Benirg gibi genç bir.kızın yaşamak hakkı değil midir? Ça Mura saplanmış gibi - olduğum yerde oturacak değilim ya, pe- der âzâ, beni de götürüyor, bu kimin üstüne vazife, peder zen- Bin bir adamdır. — Evet, Majör Ameri de böy le düşünüyor. — Nee? Majör Ameri de mi beni gördü, aman Allahım. Elsa başını salladı. «Peki ne dedi? Herhalde tu - haf bulmuştur değil mi?> Elsa hakikati gizlemiyerek — Evet, buldundedi — Benim için iyi düştnmemiş , yanımda pederi görmedimi? — Gördü. Eh! O halde © zaman benim ra olduğuma kanaat Elsa gülerek yok ntalı bir kız getirmistir mesele Bütün dünyaca <eşsiz> nılan Ayasofya, ilk defa lında, yani tam 1624 yıl önce Kos- tantin tarafından inşa ettirilmiş- Bundan sonra geçirdiği safha ya sırası ile yazalım lik Ayasofya, Kostantin'in oğlu Konstansiyos tarafından — genişle- tildi, 404 yılında çıkan — iryanda tamamile barap oldu. 415 yılında İkinci Teodos tarafından yeniden a edildi ve meşhur 582 Nika ihtilâlinde mühim bir kasmı yıkıl- dı. Jüstinyen, Ayasofy reti Ademdenberi görülmemiş şe İ kilde> yaptırn Antemyüs ve İzidor adında Arya- 'yı «Haz- nn €n meşhür iki mimarını bu iş için Bizans'a getirdi. Ayasloğ'da- ki Diyana mâbedinin parfir sü - ŞEH RDEN NOTLAR : Terkos boru Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar ol- maz; derler. Bizde de arızasız su akmaz. Mübarek ana borular arada | bir patlar, çatlar, su kaçırır. gene de kör topal kervana karışır, kervanı yürütür! İnsan kısı re alışmaz kil İkide bir su kesilme- #ine o kadar alıştık ki, hani bele yaz günleri üstüste birkaç hafta munta- #aman su aksa bayağı korkuyoruz. TAcaba bir sel baskınına mı uğradık, son sistem toprak sedleri mi çöktü, #uüistimâl harcıla yuğrulmuş bir ba- ai yıkıldı; nedir bu su bolluğu ? diye bayağı üzüntü geçiriyorur. Sağ' olsun ana borular. İsmi üstün- d& ne de olsa analık. Bir eli balda, bir eli Kâğıthane sırtlarında da olsa 'arada bir şefkat damarları şöyle hik- meti Hüda patlayıveriyor da bizleri bu endişelerden, Bayındırlık Bakan. larının bir sürü vaadlerini dinlemek, akumak mecburiyetinden kurtarıyor. Gelgelelim zavallı sütçüler, zavallı mandıracılar.. Terkos kesildi mi, ana bo halis sütleri de akgıaz zaldı. mı, 'dan sağdıkları Ahyor zavallıları bir telâş, k dâzüm, Halka süt ye Mevcut ineklerin ul'un sütünü — sağlayamadığı da, kitapla, raporla bilin . Bünda — saklanacak, ak korki Çeviren : Semra Arslanlı — Ben senin yerinde olsam Majör Ameri'nin hakkımda ne düşündüğüne aldırış bile etmem, Bundan sonra işine devam etti. Tam bir mektubu temize çeki - yordu ki, Ameri gelerek: «O mektuptan vaz geçin Mis Mar - lov, lütfen bloknotunuzla benim odama gelin size başka bir tane yazdıracağım.» dedi. Mektup Çinli bir tüccara hi- tap ediyor ve tica e arzetmekten zi minde esrarengiz birinden bah- sediyordu. F. O, . olan biten iş- ar memnun değildi, maamafih Çang-Fui-Zen'in şim- diye kadar elde ettiği başarıları da takdir ediyordu. P. O. 1. ay- ni zamanda Stilman isminde bi- rinden endişe ediyor ve daha bir çok tâli şeylerden bahsedili yordu. Bu mektubu temize çekene kadar Ameri Elsaya üç defadik te ettirdi, vaz geçti. <Artık bu- nu temize çekmekten gına ge - tirdiniz değil mi Hayır efendim, her zaman tekerrür hâdise değildir sunuz Majör çgünkü bu, eden — bir Hem biliyor mu Ameri artık sizin Fakat | ğ Geçmiş asırlarda Ayasofya avlusundan bir görünüş. . tunlarımı ve daha birçok mübed dlerini Bizans'a getirtti. Renk renk ve çeşit çeşit mermer çıkaran ocakları bu iş için sefer- ber oldular. Onbin amele kilise şaatına başladı. İmparator gün inşaat yerinde idi. Mimaı bilgi ve zekâlarını yalnız bu kili- K her se için harcıyorlardı. tuğlalar üzerine (Megolis Eklisi- yax) büyük kilise münasına gelen damgalar vurülüyordu. Ayasofya tam beş senede ikmal edilmişti. 537 yılı 27 birinci kânun günü görülmemiş bir e hal- ka açıldı, muazzam bir kilisaye gelen Jüstinyen şöyle ba- iyre — Allaha hamdüsenâ- olsun beni böyle bir eseri n -SK ADK DK DG K DK C SDK ZDK MK GURDK NDK YNRDI GD X€ XK MÜÇ İ DG ÖGRC XNUNDE DG ON ütEr >CMüK Bizim köyün inekleri fukaradır, Belediye!eri ları yoktur. bir şey yok. Sonra almıyorlar ya, erkos Beled bedava, eye &- dedikleri su parasile onun büdçe a kapattıkların evliye, kim karışacak. Bele- diyenin terkosu kesildi ise var olsun göre sütliye, suluyı sakalar, Koyu, nerede bulurlarsa- taşırlar m: Hani gi lardır. sarnıç demezler ne bulurlarsa, Şu suların az verildiğ; ki gün- de de öyle olmuştu. Mandıranın ar- kasındaki varilleri günde iki posta sabah akşam doldurmuşlardı. Nere- den bulmuşlardı?. Orasına Rufailer karışır. Mandıra sabibi bile bunun farkında değildi. Fakat memnundu. Çünkü sütün en esaslı kısmı temin edilmişti. Keyilli keyifli dolaşıyor- du. O kadar keyifli idi ki, yanaşma ile bile şakalaştı — Mehmet — Buyur begüm, Bizin köyün inekleri ne kadar — Ne diyeyim begüm. B yün inekleri pek fıkaradır. Üyle şe ehr inekleri gibi belediyeleri, —ter kos boruları yoktur; ne kadar sütle- ri varta o kadar verirler! bu gibi hallerinize alıştım da ko lay geliyor. Tunç yüzlü patro- nu bıyık altından güldü — Ama neyleyim ki, bu cu- martesi beni - terkediyorsunuz.. Yemek zili çalarken sordu «Bu gece bir yere gitmeğe niyetiniz var mı?> — Bu gece mi, hayır hiç bir yere, Emin misiniz? — Tabii bilhassa eminim çün kü bu gece Opera binasından Faustu verecekler. Bu söz üze- rine, Amerinin ilk defa şaşırdı ğanı gördü. — Faust mu, ne tuhaf ne a- caip? Bu şaşkınlığın sebebini genç kız, gayet tabii olarak i: cek zannetti, fakat oralı olmadan lâfı değiştirdi.. «Size bavul hakkında söyledik - lerimi unutmayın!» Lâfını biti- rir bitirmez de odadan çıktı git- ti. Kız düşünüyordu — Allah! Allah bu adam deli mi? Sıcak iklimlerde uzun müd det yaşayan kimselerin bir neb- ze garâbet peyda ettiklerini bi- liyordu. Meselâ Hindistanda u - zun müddet kalmış bir genera lin yemeğe daima tatlı ile baş - layıp çorba ile bitirdiğini duy- müştü. Elsa Şakışıklı patronu - nun böyle bir eksantriklik ya - pabileceğine akıl erdiremiyordu ama bu adamı da pek olarak tasnif edemezdi. Öğle ta- tilinde Elsa kaçan çorabını de - ğiştirmek siçin Mrs, — Hal normal YENİ SABAH (Albüm gördü. Ey Süleyman.. Sana gale- be ettim. Ayasolsa'nın temeli — atılırken, zelzelelerden müteessir olmaması için bir çok tedbirler — alınmıştı. Fakat 557 — zelzelesinde kubbesi çöktü. Jüstinyen hemen yeniden yaptırdı. 1305 yılı zelzelesi de bir çok hasar yaptı. Ayasofya 70 metre metre uzunluğunda genişliğindedir. Büyük kubbesi 31 metre kutrun da ve 55 metre yüksekliğindedir. Binanın. 107 sütunu vardır. Bun- ların yedi t altmış tanesi birinci katta, 40 tanesi de aşağıdadır. Yunan tarihçisi P kop, kilise içindeki gümüş aksa man 20 bin kilo ağırlığında oldu vesi en üstte kunu vi Bır çök silindirciler aldı satarak hazıneyi Son “zamanlara kadar Eti Bank bakırı serbest olarak satı- yordu. Hükümet bazı zaruretler dolayısile bakır satışını — tahdit etti. Karar yerinde oli bera- ber bu hal hem dökümcülerin hem de hazinenin zararına bir va ziyet yarattı. İmalâthanelerinde imâl edip sat mak üzere silindircilere her ay / |tahsis olunan beşer ton ham ba- bakırı, bir kaçı müstesna olmak üzere bir çokları imâl etmeksizin muamele vergisine tâbi olmyan kimselere, defterlerinde aynen satış göstererek, on beş kuruş farkla devrediyorlar. Muamele vergisi kilo başına a ruştur; bakırları ler de kaçak çalışarak 20 kuruş farktan istifade ediyorlar. Böy- lece bakırdan hazinenin hakkı ©- lan muamele, vergisi — şahısların ceplerine inmektedir. Eti Bank ancak bankada ka- yıtlı imalâthane sahiplerine, imâl etmek üzere ham bakır vermek- tedir. Bundan ev ylık istih- kakları birer buçuk ton olan si- lindirciler eski Ticaret Bakanı Cemil Sait Barlas'a kadar müra: caat ederek imalâthanelerinin muattal kaldığımı ileri - sürmüş- aylık kontenjanlarını bir bu bu iti- çuk misli arttırmışlardı; apartımanına gitti, Lu öğle meğine evde kalmıyacağı için a nahtarı kıza vermişti. Koridoru geçti, yatak odasının — kapisını Açtığı vakit şaşkınlıktan gözle- ri fal taşı gibi açıldı. Bavul o- danın ortasına gelmiş, kapağı ardına kadar - açıktı, Mr. Ralf Hallam da diz çökmüş elinde bir tornavida ile habire dördüncü katı sökmeğe uğraşıp duruyor - d, KISIM 39 Râlf İzah Ediyor. Başını kaldırınca utancından kıpkırmızı kesildi, sonra ortada bir şey yokmuş gibi bir tavır ta- kınarak: <Merhaba Elsa» dedi. s«Şu bavulun esrarını çözeyim: dedimdi, Genç kız gayet soğuk cevap verdi. Bunda bir esrar olduğunu hiç zannetmiyordum. Böyle bir şey olsa da bu işi tek başına yapmaya kalkışmana akıl erdi- Temedim doğrusu, <Adam yer - den kalkarak pantalonunun diz- lerini silkti. — Hakikat şu ki, Elsa bu ba: vulun içinde seni şoke edebile - cek bir şey mevcuttur Ben şoka alıştım artık azi zim, Ralf o sırada eğil dığı 3 üncü katı yerine yerleş tirmeye çalışıyordu, kız mâni ol- du, İşine devam et, vidanın bi- rini çıkarmışsın öbür 3 taneyi de çıkar bari, Yani açılsın mı istiyorsun Elsa diye sordu, canı müthiş sı- kılmiştı. Ben senin yerinde ol- sam bunu gözüzlün önünde aç- Fski ve yeni İstan bul) AYA SOFYA Bakır tahdidi karaborsa yarattı Fatih Sultan Mehmed, yı$ günü Bizans'a gün e günü de cu 29 Ma ayak bastığı çevrilmesini Haziranın birinci cuma kilisenin car namasını orada kık Bir'de minare yaptırdı. Ba- bi hümayün tarafındaki — minare Beyazid'in eseridir. Batıdaki mi- $ naFöyi 1574 yılında İkinci — Selim ğ yaptırdı. Mibrabin iki tarafında tunç yamdanları Kanuni Saltan Sü ğğ leyman — kurdurdü. — Bergama'- 8 dan getirilmiş olan iki büyük ;_,,,. Pü buraya koyduran Üçüncü Mu- Fedidir. Humkr mabali 'de Go l kandili Üçüncü Ahmed hediye et- ti Şimdi indirilmiş bulunan bü- İ Şük levhalar TTeknecizâde Hattat Ş İbrahim'indir. Ve şimdi, bilindiği © üzere, Ayasulya bir müzedir. — ğ ADK ZDK DAMSCDOMEK >2006 SMDC SZGDK aNDN kları bakırları işlemeden zarara sokuyorlar barla istihsalin artması ve mu: amele vergisinin de çoğalması lâ: zimgelirken hem istihsal azalarak İpahalılık yaratmış hem de devle- tin bu gçjiri hemen hemen kuru- muştur. Hükümetin ihracat kontenja- nından fedakârlık yaparak tah- İsis ettiği bu bakırlar, kilo başına düşen muamele vergisinin yarısı kadar fazla fiyatla karaborsada satılmaktadır. Bu hal şehrimizin bakır piya sasını da altüst etmiş, hele dö- kümcülüğün mahvolmasına yol açmıştır. Defterdarlığın ve ban- kanın bunu önlemek için esaslı tedbirler almasını, hazinenin za- rarına olarak mahdut kimselerin vurgunculuk etmelerine son ver- oruz. Şojör iş arıyor Tecrübeli bir. goför, — hamus ' veya takside iş anıyor. 20795 İ v0 a etetonda ”n “sa- Yila mürecaat, ZAYI İstanbul Yüksek Ticaret ve E- konomi okulundan aldığım şebeke - mi kaybettim, Yenisini alacağım - dan eskisinin hükmü yoktur 4430 No, lu Muzaffer Gi dim. Belki içinde fena bir şey vardır. Bana bir iki dakika müsaade et, ben kendi kendime açayım, eğer içinde fena bir şey yoksa seni çağırırım, gelir ba - karsın. Elsa, Ralfın elinden tor- navidayı almak isteyince adam geri çekildi. «Yapma Elsa, seni üzdüğüme çok müteessirim, fa- kat emin ol iyiliğini düşünüyo- Tüm.> — Öyle ise niçin açmıyorsun? Şunu iyi bil ki, ben son zaman- larda helecan denen şeyi öyle kanıksadım ki, bu gibi şeyler vız geliyor, haydi öbür vidaları da aç.> Ralf başını menfi manâda salladı: — Hayır, zaten sen gelmeden biraz evvel açmaya değmez di- ye karar vermiştim, rafları üste koyup bavulu kapaya duvara dayadı, fakat tornavida yı elinden bırakmayışı kızın gö zünden kaçmadı. Çabuk geldin Elsa, bana bu sabah erkenden gittiğini söylediler, anlaşılan bu gün Ameri'nin insanlık damar ları üstünde ki seni böyle erken salvermiş. Demincek Tupervili gördüm, seni sordu, tuhaf a- damdır şu Tupervil vesselâm, sana da fena halde ambale ol - tırma muş vaziyette. Bugünlerde bir yemek ziyafeti daha icad eder- Be hiç şaşmam. «Gevezelikte de- vam ediyordu ama hem gitmek istiyor hem de Elsanın yarıda bırakmağa mecbur olduğu işi bi tirmeye kalkmasından korkuyor aĞ DK DKGU ZGU SDK ÖU DĞGUR DKĞK DKUN ONUK NU OG YG YAK SGÖUKT G dü. “Devamı var) ÇArR HLA Yazan: Eski bir pehlivan v N TEMMUZ —emim 00 aa 1049 — Tefrika No. 59 Araboğlu bu bağırma'!ara jalan ehemmiyet Evet, tekrar edelim, Araboğ: lu neticeden emindi. Arnavut- oğlunu nasıl olsa mağlüp ede- ceğine kanidi. Bu takdirde kazanacağı bü- yük şerefi dügünüyordu. Kara- mandayı mağlüp eden böfle ya- man bir pehlivanı mağlüp et mek az şeref miydi? Karaman- da kimbilir. neticeyi öğrendi- Ki zaman ne kadar kızacaktı. Sonra bir gey daha vardı. A- raboğlu da Abdülâzizin pehli- vanlığa ne kadar meraklı oldu- ğunu biliyordu. Bu galibiyeti pekâlâ saraya aksedebilir. ve kendisi de saraya davet edile- bilirdi. Araboğlu bütün bunlar rı âdeta olmuş, bitmiş addedi- yor ve büyük bir sevinç içinde bulunuyordu. Bu esnada huzur güreşi yapmakta olsa, muhak- kak ki bu kadar büyük oir s: vinç ve gurur duyamazdı. Yağlanmalar bitmişti Cazgır iki pehlivanı da orta- ya doğru getirdi. Kollarını bir birine bağladı ve duasına baş- ladı. Araboğlundan evvel Arnavut oğlunun menkibesini - okumayı muvafık buldu. Kırkpınar baz pehlivanı olduğunu söyledikten sonra bir hayli parlak kelimeler bulup sıraladı ve Araboğluna Arnavutoğlunun — kündesinden kendisini korumasını — tavsiye etti. Halk Arnavutoğlunu şöyle yalandan bir alkışladı. Cazgır bundan sonra Araboğ luna geçti ve onu da çok par- lak kelimelerle öğdü. Kuvvetini, kudretini, mahare tini mathetti. Neticede Arnavut oğluna Araboğlunun çaprazına düşmemeyi tavsiye etti. Ve iki pehlivanın da sırtını sıvazlıya- rak ortaya doğru itti. Koca meydan gimdi Araboğ- lunu alkışlıyordu. Peşreve başladılar. Çingene davul zurnacıların büyük — bir ustalıkla çaldıkları baş pehli- vanlık havasına uyarak peşrev yapıyorlardı. Araboğlu — tam bir huzur peşrevi yapıyordu. Halbuki Aranavutoğlunda yor- gun bir hal vardı. Güzel çırpı- namıyordu. Bu Kavalalıların — gözünden kaçmamıştı. Hemen şöyle ko- nuşmağa başladılar. — Arnavutoğlu pek yorgun görünüyor. — Adım atamıyor be. — Hakkı var. İdris pehlivan onda can'*mı bıraktı ki? — Araboğlu yine talihli çık- ti vallahi! Yorgun argın Arna- vutoğlunu bir elde yenecek! — Evet.. Öyle — görünüyor. Yensin de nasıl yenerse yen- sin! Peşrev faslından sonra pehli- vanlar birbirlerini tuttular. A- raboğlu kendisinden çok emin olmakla beraber yine - ihtiyatı elden bırakmıyordu. Hakkı da vardı - tabii. —Bir defa karşısındaki pehlivanın ne halde olduğunu yakından anla- mak istiyordu. İhtiyatla Arnavutoğlunun en- sesini tuttuğu zaman hakika - ten yumuşamış olduğunu — he- men anladı. Fakat aceleye lü- zum yoktu. Onu biraz daha yu- muşatmak daha muvafık olur- du. Bu kararla o da oyuna gir- meden bir elense ve tırpan fas- hna girişti. Tıpkı İdris”pehli - van gibi Arnavutoğlunu döğüp duruyordu. Bu hal seyircileri pek tatmin etmemişti. Onlar güreşin uza - mamasını istiyorlardı. Arapoğlu işi uzatmadan bir an evvel Ar- navutoğlunu yenmeli idi. Onun için hemen sağdan sol- dan sesler yükselmeğe başladı: Ada vapurları, pek fazla yolcu alıyormuş 10/7/1949 pazar günü Adaya giden vapurların haddi istiabi- sinden pek çok fazla yolcu taşı- dığımı gördüm, ve melhuz bir ka- 24 neticesinde pek feci bir hal olacağını düşünerek bunu şehir hatları işletme müdürlüğüne te- Tefonla bildirdim. Bendenize ne cevap verseler beğenirsiniz: «— Biz yaptığımız işi ve kı yolcu taşıyacağımızı biliriz!> Bu, mukni cevap mıdır? Acaba Belediye, vapurların yolcu istiab hadlerini kontrol etmez mif”. İlgili makamların dikkat na- zarını çekerek, Allah muhafaza etsin, bir kaza neticesinde (Ey- vah!. .) demememiz için gereken tedbirlerin şimdiden düşünülme- si için sayın gazetenizin tavas sutunu rica ederim. Kadıköy Yoğurtçu Cad. No, 54 NURİ DİNÇ Beykoz Kaymakamlığının bir cevabı Beykoz Kaymakamlığından: Yeni Sabah gazetesinin 2/7/ 1949 tariltli nüshasında «İçme suyu, gazinodan daha elzemdir» başlığiyle çıkan yazı - incelen miştir. ç Beykoz Mahmutpaşa — bucağı- nin merkezi olan Ömerli köyün de hakikaten içme suyu darlığı vardır. Ancak bunun giderilmesi, OKUYUCU, £ gazetede denildidi gibi ufak bir himmetle mümkün değildir. Bu, vermiyordu — Uzatma güreşi Arapoğlu! — Haydi topla çaprazı Arap- oğlu! — Bir elde yen Arnavutoğl nu! Fakat Arapoğlu bu bağırma lara falan ehemmiyet vermedi.. O yapacağını biliyordu. Güreşi uzatmağa karar vermişti. Bu suretle daha — garantili olarak galip gelecekti. Keiki de Arna- vutoğlunda hâlâ bifşeyler kal - maştı. İdris pehlivanı bir arda nasıl cin gibi çarptı ise onu da kazaya getirebilirdi. Onun için çok dikkatli olmak lâzımdı. Bu nun İçin de her geyden evvel Ar navutoğlunu iyice yumuşatması Tâzımdı. Onun için halkın sabırsızlığı- na falan ehemmiyet vermeden elense ve tırpanlara devam edi- yor, Arnavutoğlunu iyice yıp- Tatmağa bakıyordu. Arapoğlunun böyle harcket etmekte yerden göğe kadar hak kı vardı. Çünkü karşısında cin gibi bir pehlivan vardi. Şakaya gelmezdi. Arapoğlu — elenselere başlar başlamaz, hemen bâriz bir üstün lük tesis etti. Daha ilk andan itibaren Arnavutoğlu adım adım gerilemeğe başladı. Arapoğlu - nun sert elense ve tırpanlarına mukavemet edemediği belli 0- Tuyordu. E.. Ne de olsa İdris pehlivan kendisini oldukç& hırpalamıştı, Üa İşin ötesi kolay. . Arapoğlu on önbeğ — dakika kadar bu elense ve tırpan faslı na devam ettikten sonra niha- yet güzel bir çapraz topladı.. Artık güreşin sonunu getirme- ğe karar vermişe benziyordu.. Arnavutoğlunu bir kuş hafit ği ile sürüyordu. Halk hep ayaklanmıştı. Arap oğlunun gösterdiği bu yüksek üstünlük karşısında kendisini heyecanla alkışlıyorlardı: — Yaşa Arapoğlu! — Aferin arslan! — Haydi, yetiştir çengeli! — Vur sırtüstü Arnavutoğlu Ali pehlivanı! — Göster ona Deliorman gü- reşini! Arnavutoğlu fena gidiyor- du. Her an bir çengelle sırtüstü gitmesi beklenebilirdi. Buna rağmen ne yaptı yaptı. Sıyrılıp kendisini — yüzükoyun yere atabildi. Arnavutoğlu'nun yere düşme sile, Arapoğlunun Üstüne çul- lanması bir oldu. Ve hemen ken” disine bir kurt kapanı vurarak bütün kuvvetile sıkmağa, başla . “Arapoğlu pek irisafsız davra- mayordu. Bu hareketile adetâ Ar navutoğlundan kendisini Kırk- pınarda yenmiş olduğu için in- tikam almak istiyordu. Arnavutoğlunun arkadaşları bu harekete tam mânasile isyan ettiler, Seyirciler arasında bu - Tunan bir kaç insaf sahibi da - ha onlara katıldı. Bunlar şöyle bağırmağa başladılar — Oyun al Arapoğlu! — Bu ne biçim güreş? — Arapoğlu, yeneceksen er- kekçe güreş de öyle yer — Öldürmek mi istiyorsunuz Arnavutoğlunu? — Bu ne insafsızlık be! bir avuç pehlivana böyle mi güreş çıkarılır. Kavalalılar hemen böyle ba < Bıranlara karşı cephe aldılar ve aksine Arapoğlunu teşvika baş- ladılar: — Kulak verme Arapoğlı — İstediğin gibi güreş! — Sıkı geliyorsa pes etsin Ar navutoğlu! (Devamı var) — ş Bulgarlar, Hacı Kaptanı döğe döğe öldürmüşler Hüviyeti bizde mahfuz — bir okuyucumuzdan aldığımız mek- tupta deniliyor ki: «Handan motörü, bir müddet evvel Romanyaya gitmişti. Dös nüşte fırtınaya tutuldu, Bulga« ristanın Burgaz sahillerinde ka- raya oturdu ve Bulgar - teşkilâtı tarafından göz hapsine alındı. <| Motörün kaptanı 75 yaşında de- gerli bir denizci idi. Akrabam 0« lan ve Hacı Kaptan namiyle ma- ruf bulunan Ahmet Uçman'ın, istiçvap edilmek bahanesiyle dee şarıya çıkarılarak Bulgarlar tax rafından dövülmek suretiyle öl- dürüldüğünü haber aldım. Bulga- ristandaki hariciye mümessilleri- miz, Hacı Kaptan'ın eceliyle öl- düğünü ailesine bildirmişlerdi. Halbuki bilâhare, İstanbula ge- len motör mürettebatı, Hacı Kap tan defnedilirken vücudunda vülme izleri gördüklerini ijada etmişlerdir. Hariciye ssil- lerimize yanlış malümat verilmiş olabilir. Mesele yeniden - tahkik ve ta'mik edilemez mi? Bu hususta alâkadarların dik- kat nazarlarım, çekmenizi - rica ederim.» €n az 30-40 bin liralık bir iştir. Köye gelir temin edecek olan köyodasına ise uncak 3500 lira sarfedilmektedir. ki bu para iÜe su meseleşini halletmeye imkân yoktur. d

Bu sayıdan diğer sayfalar: