2 Ağustos 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

2 Ağustos 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SAYFA : 4 CON YERRL DiSELER Canlı mankenle kadın çorabı Kisl, Almanya (AP.) — — Kadın eşyası satan bir dükkân, canlı man kenle ipek kadın çorap reklâmı ya- pacağını bildirmesi üzerine, erkek- Jerden müteşekkil büyük bir kalaba- hk, dükkânm etrafım — kaplıyarak, seyriseferin inkıtaa uğramasına se- bep oldu. Ancak, hâdise mahalline koşan po- lislerin, direklere bile tırmanan kim seler dahil, manzarayı — seyretmeye gelenleri dağıtmasiyle, normal sey- riseferin idi Fi Hamburg (AP.) — Sehlesswig - Holsteta köylerinden birinde, fareler- den bizar olan balk, farelere karşı savaşa, girişti Savaşın kat'i bilânçosu : 18 ölü fa- re, 24 ölü köpek ve 200 ölü kedi. Anahtarı alan hirsiz Osmabrucck ÇAP.) — Mahalli ga- setede geçen gün şöyle bir ilân neş- redildi «Kapımı çalan hirsiz, geri getir- mek niyetinde değilse, gelsin de e- nahtarını vereyim.> Tren altında kalan kiz esburg (AP.) — Geçen gün yaşında küçük bir kızın Üüzerinden iren geçti. Tren süratle geçer geç- mez, hat boyunda bulunanlar, kü- Çük kamın, sâkin sâkin oturduğunu hayretle gördüler. Kendisine şeker vererek evine götürdüler. Hayvanları öldürme şekli TLuneburg, Almanya (AP.) — Bu- radaki bayvanları koruma cemiyeti, bayvanlar için bir elektrikli idam sandalyesi satın alacaktır. Cemiyet Gyeleri, hayvanların elektrikfe idam edilmelerinin, kendilerine zehir vey: gazdan daha az acı vereceğine kani bulunmaktadırlar. Bundan evvel ce- miyet bir idam sandalyesi satın a) mışsa da, bu elektrik sandalyesi, ça- hınmaştı. Geç olsun amma güç olmasın Lablin, Polonya (AP.) — Stanis- law Wronski kadar bu dünyada her kes sebatkâr olsaydı, hedefine ulaşa- mıyan kimse kalmazdı. Stanislaw çalıştı, cabaladı. Nihayet emeline muvaffak oldu. Tam 83 ya- pna geldiği gün <Veteriner> diploe- wasım alabildi. Güneş yanığına çare Baltimor (AP.) — Güneş sizi tah mininizden fazla derecede yakar ve viz de ağrılar içinde — kıvranırsanız, ve yaparsınız? Sırtı ve kolları, kızgın güneşten feci surette yanan ve sonsuz bir w tırap çeken Bayan Joyce Wilson, a- tıya tahammül edemiyerek, elbiselo- rini çıkarmak lüzumunu bile hisset meden, Baltimor limanında kendisi- 'ni deniste atmış. Güpe gündüz, kala balik bir limanda böyle iş olur mu? Devriye gezen polis memuru, san- Hala atlayıp, serinlemiye çalışan ba yanı çıkarmış ve beraberce doğru kı rakolün yolunu tutmuşlar. Suçu: üşayişi bozmak, Zavallı kadıncağız, hâkime, plâj- a sekiz saat yandığını, yana yakıla anlattıktan sonra, iyi kalbli hâkim, Küneşin cezasını kâfi görerek bayan Wilsonu serbest bıraktı. Zavallı Alman kedilerinin başına gelenler Berlin (AP.) — Sovyet bölgesinde pıkan «Neue Zeit> geçenlerde, halka «Kedilerin korunması için bir teb- tuplarda, son zamanlarda, bilhassa Bovyet bölgesinde kedilerin ortadan yok olduğunu ve dolayısile farelerin Mmüthiş zararlara sebebiyet verdiğin- 'den şikâyet edilmektedir. Gazete gi «Yapılan ları ilâve etmektedir celemelerden anlaşıldı- kına göre, kedi avcıları, şikürlarımı | karaborsada fahiş (iyatlarla satmak- ta, bazıları ise bu Zavallı mahlükları kendi kazanlarında pişirmektedirler Bu da bir İstatistik an neşrettiği bir istatisti- Be göre, bir Amerikalı vasati ola- rak senede 800 fincan kahve ve 145 fincan çay içmektedir. İstatistikler- 'den anlaşıldığına göre, Amerikalılar, İskandinav memleketleri halkından daha fazla kahve içmekte; buna mu- Yazan : Edgar Wallace Gittikleri yol uzun — değildi, araba dar bir sokakta tek katlı bir binanın önünde durdu, Ev- velâ Ameri sonra kız karanlık- ta bir yere doğru itildiler. (Kısım : 47) Ölüm Yavası Asker battaniyesinde bir şiş- kinlik peyda oldu, arkasından iki kişi çıktı, biri Dame biri de Tarnın katili gözlüklü sakallı goför. Bu ölüm yuvasında aki - betini bekliyen Ameri helecan- da sordu: — Kızı ne yaptınız? Sakallı şoför acele etmeden bir sigara yaktı: — Bilmiyorum, kararı pat - ron verecek, kız biraz fazla bi Jiyor, bunun da ne demek oldu- ğünu sen pek âlâ bilirsin Ame- Ti — Saçma, hiç bir şeyden ha- beri yok, hattâ benim bile kim olduğumu bilmiyor. Adam inanmadı: — Haydi canım kime yuttu - ruyorsun, biç kız, senin, zavallı Bikersonun yakalayamadığı es- Tar kaçakçılarını yakalamak i- gin çağırılmış olan dişişleri en- telicans servisi reisi - olduğunu reklâmı kabil İogilis ve İranlılardan daha az gay kullanmaktadırlar. Beklenmedik bir av Johore Bahro, Malaya (AP.) —Ma laya ordutuna mensup 6 subay na edi, eğitim proğramını tatbik ede- tek, geçenlerde Vahşi ormanlara gi- rip pusu kurmak emrini aldılar. Öğ retmenlerinin direktiflerini harfiyen fatbik eden subaylar, pusu kurup beklemiye başladılar. Derken, aradan bir saat bile geç meden, tepeden tırnağa kadar mü- sellâh 8 komünist tedhişçi — pusuya düştüler. Subaylar derhal ateş aça- rak ikisini öldürdüler. Bu bâdise, eğitim proğramına da- bil değildi. Bu da bir nazariye Vaşington (AP.) — — Kutuplarda ömrünü geçiren bir kâşif, Amerika harbiye dairesi merkezi Pentagonda kaybolmak, kutuplarda kaybolmak- tan daha kolaydır diyor. 49 yaşında bulunan İngiliz vatan- daşlarından A. K, İnncs - Taylor, Amerika vatandaşlığına geçme mora inin şapıldığı salonu bulmak için ktiği müşki diğipi söylemektedir ti kutuplarda görme- | — Kütüphane arşivindeki ceset Olympia, Vaşington (AP.) — Ame rika arşivlerinde bir Amerikah va- tandaş gömülü bulunmaktadır. Yâni gaki bir vatandı Devlet — dosyalarının — bulunduğu 2.000 kasanın birinde, bakır bir kap inde bu zatın külleri bulunmaktı dır. Evrak müdürü J. A. Dauges, töy le demektedir : «Beyefendiyi, Devlet Bankası na- mina muhafaza etmekteyiz, — Biz bu külleri, 1921 senesinde iflâs eden Senttle bankasının dosyalariyle bir- ikte teslim aldık, Şimdiye kadar ta Kbi çıkmadı. Biz de, devlet namıma, sahibinin çıkmasını bekliyoruz. Tepeden inme buna dorler Tngolettadt (Almanya) (AP.) — Ekseri kadınlar, bütün erkeklerin bildikleri veçbile, şapkacı vitrinleri- nin önünde, saatlerde dururlar. Al- man kadınları da tabiatiyle bu kai- denin bir istisnasını teşkil etmezler. Nitekim, geçen gün, güzel bir Al- man kadını, şapkacı dükkâni önün- İde kendisinden geçmiş, hayal dünya tna daldığı zaman, başına düşen idr bir citimle rüyasındandan uyan- |dı. Bu ağır cisim, apartmanın üçün- 'cü katından düşen 2 yaşındaki bir çocüktan başka bir şey değildi Ka- dına çarpan çocuk kaldırıma yuvar- landı. Âdet yerini bulsun diye, biraz ağladı. Neticede tıpış tıpış merdiven | leri çıkarak evine döndü. Kadına da bir şey olmamıştı. Kanatsız tavuktan sonra boynuzlu horoz Ponte De Barom. Portegiz (AP.) Dünyanın sekizinci harikasını görmek istiyenler, Ponte De Barona akın et İmektedirler. Evet, tabiat kanunları- d hiçe sayarak, buradaki bir çiftçi- nin boynuzlu bir horozu vardıı Bu müstesna horoz, yakında Liz- bonda teşhir edilecektir. Keçi gibi |iki kulağının üstünden çıkan boynuz lardan maada, horon hemcinslerinden zerre kadar farklı değildir. Yeni bir Rus nazariyesi Moskova (AP.) — Hindistanı min keşfettiğini biliyor musunuz Evet, hepimiz, tek bir ağızdan «<Vas ko de Gama> diyeceksiniz. — Fakat Ruslar, bunun aksini iddia ederek, Hindistan küşifinin bir Rus olduğu- nu ileri sürüyorlar. Evet, «Seyyahlarımızın zaferleri> başlıklı bir yazısında, burada çıkan <Edebi gazete> bakınız nasıl bir id- diada bulunuyor : «Komünizm rejiminden evvel, Mil menfaatlerimiz, ESRARENGİZ PATRON —47 — bilmez mi? Siz polisler bizim çe teyi enayiler alayı zannediyor - sunuz galiba, seni ta Şang-Hay- lara gönderdiler, polis olduğun- dan şüphelenmiyelim diye skan dallar tertip ederek bizi kandı- Tacaklarını zannettiler! Hay ak Jınıza güleyim. Ameri elindeki — kelepçelere dehşetli Üzülüyordu. Bir zaman lar Hindistanda bir mahpustan bolca bir paraya mukabil kelep gelerden ellerini sıyırmanın sır- Tını öğrenmişti. Acaba şimdi bu hileyi başarabilecek miydi? Bü- tün kuvvetile sağ elinin kemi- ğini sıkıştırmaya başladı. O sırada duvardaki battani - ye yine gişti, arasından tombul bir el gözüktü, sakallı adam he- lecanla ayağa kalktı. İşte pat - ron geliyor bakalım seninle ne gekilde hesaplaşacak? Ameri gözünü dikmiş merak- la canilerin patronunu bekliyor du. Perde büsbütün açıldı ve or- İstanbulun bu mahfuz lima- nının eski adı (Altın Boynuz) mâünasına gelen Hrisokeros- tur. Altın Boynuz denmesinin se- bebi, Sivritepe adındaki buru- nun Alibey ile Kâğıthane de- relerini ” birbirinden ayrırken aldığı şekilden ileri gelmekte- dir. Efsaneye göre — ilâh Jukuf bir at sineğini İmaküs'un kızı YURDUMUZ MCWMW ( Halicin eski asırlarda İyo'ya musallat gebe idi ve bu at sineğinden Mütemadiyen — kaçıyordu. En nihayet Sivritepeye sığındı ve Fereosa'yı burada — doğurdu. Bizans devleti Juran Vizos'ın, bu Sereosa İle Neptün'den doğma olduğu da rivayet edi- lir. Tabii efsaneye göre, Bu efsaneden dolayıdır ki — Haliç Bizans devrinde tâ Alibey kö- yüne kadar zaman zaman imâr etmişti. İyo 1 SABAH bir. görünüşü HALİ edilmiş yerlerdendir. Haliç asırlardanberi — teres- sübat ile dolmuş ve bir çok te- şebbüslere rağmen temizlene- memiştir. En büyük gemilerin barınmasına müsait bir liman olduğu halde temizlenememesi hakiki kiymet ve mahiyetini bulamamıştır. Üçüncü Ahmet devrinde eş- siz lâle bahçeleri ve sayısız UN — köşklerle süslenen bu bölgenin sanayi ve fabrikalar sitesi ha- line getirilmesine karar veril- miştir. Yeni şeklini ve hüviye- tini gelecek yıllarda alacaktır. Halicin en geniş yeri Kasımpa- şa ile karşı sahilidir ve bu ge- nişlik 750 metredir. Alibey kö- yür iki derenin birleştiği yer ile Sarayburnu arasındaki me- safe de 7,5 kilometredir. Yaz mesaisi Şehrimizde de yaz mesaisinin tatbiki husunda düne kadar Vilâ iyete hiç bir tebligat yapılmamış- tır. Mamafih İstanbulun dağınık |vaziyeti göz önüne alınarak şeh- rimizde daha uygun bir şeklin tat biki düşünülmektedir. » tabii ameliyatı müteakip, üz. rinde J. 'T. harfleri yazılı bir şöval- ye yüzüğü bulundu. Sydney polisi, 1948 senesi temmuz ayındanberi, ortadan acaip surette kaybolan, genç — mühendis — Joln Thompson'ü hatırladı. John Thozapson, Wydhamda saldan düşmüş ve o samandan beri cesedi bulunamamıştı. İki kero ikinin dört ettiğine karar veren polis, kaybolan 'cesedi bulamamışsa da, hip olmazsa âkıbetini öğrenmiş oldu. Komünist aleyhtarı işte buna derler Dortmund, Almanya (AP.) — Ko münist aleyhtarı 'inşaat ustabi geçenlerde burada — yapılan yeni bir binaya, Yunan harfler ir yazı konulması istenildiği zaman işçiler ve ustabaşılar, bu teklifi şid- detle reddettiler. Ameleler, Yunan harflerişle, Rus harflerini birbirlerine karıştırmışlar- di Ehli keyif hâkim Kahr olan Çanakkalenin kalı runda yüzbinlerce şehit verdiği- miz kahramanlıklar âbidesi " Ça- nakkale bugün devrinin en ih - malkâr günlerini yaşıyor. Şarkta Kars, Trakyada Edirne ne - ise, Akdenizi Marmaraya — bağlayan boğazın methalinde kurulan Ça - nakkale de vatanın kilidi olması bakımından ayni ehemmiyettedir. Geçirdiği harpler, gördüğü ta- arruzlar şehri harap ettiği halde alâkalılar maalesef lâyık olduğu önemi vermemiş, son çıkan Do- ğu İlleri ve Edirnenin kalkınma- Sına dair kanundan istifade etti- rilmesi dahi maalesef düşünülme miştir. Şehrin mahalli idarelerce kal kınması imkânsızdır. Şimdiye ka dar hiç bir sanayi programına dahil edilmemesi, şehri ekonomik bakımdan kalkındıracak bir mües seseden mahrüm birakmış, hele bu sene işsizlik, iktisadi ve ticari sahada ciddi bir gekilde kendini hissettirmiştir. Vatan müdafaası uğrunda ya- nan, yıkılan ve nihayet uzun se neler ihmal edilen Çanakkalenin kalkınmasını temin için her türlü coğrafya sahasın-| Hamburg (AP.) — Vestfalyada, da bile ihanete uğratılmıştır. Hindis Soest kazasının hâkiminin büyük bir tanı keşfedenin Vasko De Gama ol- dâvası vardı. Mesele polis tarafın- duğu iddia ediliyor. Fakat Vasko De ,dan ele geçirilen 30 şişe konyağın |Gumadan 25 sene evvel, Hindistanı |bakiki mi, yoksa gizli imbikte mi keşfeden Atanasy Nikitinin ismin- |çekildiğinin tesbit edilmesiydi. 'den bile bahsedilmiyor.> Neue İllustrierte gazetesinin bildir Bu da bir nazariye, diğine göre, bükim bey ile jüri üye- Polisin muvaffakiyeti leri, 8 şişe konyağı içmelerine v , Avusturalya - (AP.) — İmen, bu hususta bir karara varama- ybatı Avusturalyada, iki adam, | mışlardır. her nasılsa 5 metre uzunluğunda mu | — Bu deneme nihayetinde, mesclenin azzam bir timsah avlamya muvaf- İresini laboratuvara — havalesino — oy fak oldular. Hayvancağısın karnın- birliği ile karar verildi. Çeviren : Semra Arslanlı Gidip çukuru tetkik eti «— Tamam, Her şey, yapıl- ması lâzım geldiği şekilde yapıl- mış. İnsanın arkadaşlarına gü- venebilmesi ne büyük mazhari - yet değil mi?> Bunları söylerken siyah pal- tosunun cebinden kalın ve gay- Yi muntazam bir sopa çıkardı. Ameri, bütün neşesizliğine rağ: men gülümsemekten kendini a- lamadı, çünkü bu sopa o, ve ar- kadaşlarının Tupervile ilk teca- vüz ettikleri gece kullandıkları Jambok'tu, , *— Öyle tahmin ediyorum ki, bu sopayı tanıyorsunuz binbaşı. Arkadaşlarım iki gece evvel e- vinizde yaptıkları bir aramada, kütüphanenizde bulmuşlar. (U- cunu işaret etti) Bakınız, Kan! Benim kanım, Görüyor musu - nuz? (Başını eğmiş Ameriye ya rasım gösteriyordu) Böyle bir silâhla da insan iyi dövülür, daha doğrusu döve dü taya saf ve meşhur bankerimiz — ve öldürülür de cesedi bile ta- Mister Tupervil çıktı. nınmayacak hale getirilir Kısım : 48 Böyle söyliyerek mahpusu - Cellât nun elindeki kelepçeleri mua » Mir, Tupervilin ablak çehresi bir geyden tiksiniyor gibiydi... yene etti. Sağlam olduğuna ka- Daat getirdikten sonra cebinden tedbirlerin alınmasının zamanı gelmiştir. Tarihe mal olan bu kındırılması — istcı iyor amanlar diyarı | Ma Çanakkalenin halil.. Senelerden beri ihmal edilen ve Türkiyenin ki Çanakkale (Hususi) — Uğ- olduğu önemi verelim ve onu ta- raşta isıtma savaşı l Sıtma savaşı ekipleri en ücra köşelere kadar sokulârak zararlı haşe- ratı imha etmektedir Maraş — (Hususi) — Şehrimiz rihile mütenasip bir duruma yük- |sıtma savaş teşkilâtı üstün dene seltelir Yusufelinin Vanishev bölgesin 'an Maraş't de öldürülen iki vatandaş Kaza idare kurulu tarafından verilen karar vilâyetçe bozulup iade edildi Artvin (Hususi) — Bundan dört ay evvel Yusufelinin Vanis- | hev mintakasında jandarmaların cek bir şekilde — çalışmaktadıı Sıtmanın hemen hemen vatanı 0- a bugün, sarı ve dala- ğ bir kimseyi — görmek mümkün olamaz. Teşkilâtın ba- da bulunan enerjik doktor Re t Yılmaz, hakikaten çalışmak - tan yılmayan bir hekimdir. Me- |saisi diğer arkadaşlarına — birer örnektir. Sıtma savaş ekipleri en ücra köşelere kadar sokulmakta — ve şişmiş 8 - 10 kadar köylü üzerine ateş bit pire ve sair haşaratla mü - açıp ikisini öldürüp 4 dünü ağır Cadele yaraladıklarını bildirmiştim. Bu hususta işin müsebbibi ad- dan daha dedilen ve kaymakam vekili bu-|,, lunan Yusufeli jandarma komu - toplanan ilçe idare kurulu jandarmaların tanının başkanlığında men'i muhakemelerine karar vi miş ve bu kararlarını Çoruh va- liliğine göndermiştir Çoruh il idare kurulu ise b yerinde (!) kararı bir kaç nok dan bozup iade etmişti: İki zavallı er n a-. etmektedirler. - Bilhassa köylü vatandaşlar bu çalışmalar iyade memnun olmak adırlar. ağlık Bakanlığı ayrıca şehir içinde bulunan Üzeri açık dere - İlerin kapatılması için sıtma savaş İteşkilâtına 20 bin lira yardımda İbulunmuştur. Bu para ile ve ayrı |ca belediyenin yapacağı yardım İile Sivrisineklerin üremesine el- vatandaşın ölümü |verişli derelerin üzerleri kapatı- ile biten bu zalimce taarruzu ört |Jacaktır. bas etmek isteyen ilçe idare rulunun bu yersi kahraman gehrimiz — artık lâyık mendilini çıkararak yere yaydı. Paltosunu, caketini çıkarıp bir itina ile üstüne koydu. Altın kol düğmelerini çözerek kalın kollarını dirseklerine kadar sı- vayınca, Ameri alayla sordu: «— İş tulumunuz var mı?» Olduğu yerden, duvarda ası- h koca siyah tulumu gösteriyor du. Mister Tupervil: <— Tıpkı kasaplarınki gibi.» Diye cevap vererek işine de- vam etti. Sakallı şoförün yar - dımiyle kara tulum giyildi. Te- peden tırnağa kadar düğmelen di.. Bu ameliyeden sonra ban ker, eline bir şamdan ala: mahpusunun yapına geldi «— Yaptığım işi daima göre rek yapmalıyım! Avucunu tükürükledikten son ra goföre döndü «— Gidiyorsun değil mi?» «— Evet efendim, şimdi. «— İyi, iyi, git. Bu işi kendi kendime daha iyi başarabileceği mi tahmin ediyorum, sen de 10 dakika sonra gelirsin, burada ya- pılacak işi biliyorsun, değil mi? Haydi bakalım Ameri hazretleri hazır mısınız? Sakallı şoför ka- pıdan çıkarken ilk darbenin müt hiş sesini duydu. Eve gittiğinde Dame mutfakta yarı boşalmış bir viski şişesinin başında idi.. Adam'ın maneviyatı dehşetli bo- K zuktu, arkadaşı içeri girer gir - mez korkuyla başını kaldırdı: — Bitti mi ha? Söylesene bitti mi? O£ Allahım sen bilir- sin bu adam bu kadar hunh mıştır. bir işi nasıl yapacak ?> — Sus be deli misin? Kız ne- rede? Mister Dame titreyen ellerile mutfağa açılan bir kapıyı gös- terdi. — Orada kilerde, kuzum Al - ah aşkına onu ne yapacağız? — Hiç, şimdilik saklıyacağız. — Burada mı, ah imkânı yok kızım görür. — Yahu bu kadar odan var (cebinden ufak bir şişe Çıkara - rak masanın üstüne attı) Al şu- nunla kızı odaların birinde u- yat, Kiler kapısını açıp içeri bak- tı, oranın ampulu yoktu, fakat mutfaktan gelen ışıktan, köşede bir yatak ve üzerinde hareket - Biz yatan bir vücut görünüyor- du. Kapıyı sessizce kapayıp mut- fakta tefekküre dalmış olan Da- me'in yanına geldi. İkisinin de nazarları ayni an- da saate kaydı. Dame perişar bir halde sordu: - On dakika oldu gidiyorum, Ah! Yarabbim ya Ameri'yi a- rarlarsa, ilk gelecekleri yer bu- nmış çu rası olacaktır. Yeni sıva kurun farkına varıverirler, — Kim takip edecek kuzum? Çinli mi? gönlünü ferah tut ben onu hakladım bile, bak, Kolunda kırmızı büyük bir leke vardı. Dame uzun bir oh çekti sonra rüyada gibi yürüye rek bahçeyi geçti, garajın kapı- sının önünde bir müddet durdu, içinde müphem bir his müphem iz hareketi efkâ- rı umumiyece nefretle karşılan - | n Şehrimizin sağlık dürumu ile alâkadar olan sağlık bakanlığına teşekkürü bir borç biliriz. ——— bir korku onu o ölüm yuvasına girmekten menediyordu sanki.. Ani bir kararla içeri daldı, şam- dandaki mum dibine kadar yan mıştı. Parladı, söner gibi oldu, yine parladı, fakat bu kısa an içinde Dame, boş kalan kelep- çeleri ve çukurun dibindeki ce- sedi görmüştü. Yüzünden terler şelâle gibi boşanıyor ve bir mec nun gibi çalışıyordu. Çukuru harçla, yerle ayni seviyeye ge- lene kadar doldurdu. Öbür işler yarmna kalmalıydı, zira daha faz İa karanlıkta — duramıyacaktı.. Bahçeyi koşa koşa geçmeye baş- ladı, Pol Ameri'nin de hayaleti sanki omuz başında onunla be- raber koşuyordu. Mutfağa ge- lir gelmez bardağa içki doldur- du ve hepsini bir dikişte bitirdi. Arkadaşı sordu: — İşler tamam mı ben gidi - yorum kıza iyi bak. Adam aptal aptal başını sal- ladı, sonra birdenbirı — Dur! nereye gidiyorsun be ni bırakıp gitme. — Tupervili görüp işleri hal- lettiğimizi - söyliyeceğim, son: kızı ne yapacağız, onu da Öğ renmek istiyorum. Bir saniye sonra Dame yal - nızdı. Bütün hayâletleri, korku- ları ve gecenin esrarengiz sesle- rile yalnız kalmıştı. Bacadan gi- ren Tüzgârın uğultusu pençere- ye vuran yağmurun şarıltısı v hepsinden kötü, vicdanın sesi o nu neredeyse deli edecekti. (Devamı var) dazan: Eski bir pehliyan |Karamanda yine |pehlivan olduğuna inanmıyordu — Karamandanın yenemediği pehlivanı Davut pehlivan yene- bilir mi? - Bir elde yeneceğini söylü- yor efendimiz! — Pekâlâ, onu da — görelim. Şu halde haftaya Arnavutoğlu ile Davut pehlivan tutuşsunlar, Eğer Arnavutoğlu onu da yene- cek olursa bu sefer Karamanda ile son bir intikam güreşi ya- parlar! — Emredersiniz sultanım! Hamlacı Davut başmabeyinei tarafından padişahin iradesini alınca pek ziyade memnun ol- du. Çünkü o, Arnavutoğlunu Mmutlak surette yeneceğine kani bulunuyordu. — Karamandanın yapamadığı bu işi kendisi yapa. cak olursa kimbilir ne kadar itibar kazanacaktı? — Abdülâzi- zin gözüne ne kadar girecekti? Karamandaya gelince ağzını bıçak açmıyordu. O böyle bir gey ne görmüş, ne de işitmişti. Altınış altı okkalık bir pehliva- 'nın bu derece ustalık ve kuvvet göstereceğini rüyasında görse hayra yormazdı. akat Karamanda yine bir türlü Arnavutoğlunun kendisin- den çok pehlivan olduğuna inan mıiyordu. Tıpkı Kırkpınarda öl- duğu gibi bu huzur güreşinde de kazaya gelmiş olduğuna ka- nidi. Hem buna samimi olarak inanıyordu. Nitekim güreşten sonra bir ara Davut pehlivanla başbaşa kaldıkları vakit aralarında $öy- le bir konuşma geçmişti: — Abe nasıl oldu çıkarama- dın şu Arnavutoğlunu meydan- dan? — Vallahi Davut pehlivan, buna benim de aklım ermedi. Güreşi hep ben yaptım. Fakat parsayı o topladı. — Yumruk kadar adam b Şöyle alıvereydin kucağına, yü- Tüyeydin! ünde ile yenmek istedim. Yumruk kadar adam amma, doğrusu kavi!.. Çivi gibi yapı- gıyor insana.. Ben kurt kapa- 'nında onu bitirdim zannettim. Meğer hâlâ canı kalmış imiş Sonra en büyük hatam, kisbst kasnağımı siki bağlamamam oldu. Kazığı vurunca — hemen kolayca ayağa kalkabilirdim. Fakat kör olası kisbet ayağım- dan çıkmağa başladı. — Hepten rezil oldun valla- hi!.. — Doğru söylersin pehlivan! Hakikat rezil oldum. Valla sırtüstü yenilseydim razı idim. Fakat bırakmıyacağım onda bu kazığı. . — Senden evvel ben çıkara- cağım, Hiç merak etme! — Yalnız dikkatli ol Davut pehlivan. Su Arnavutoğlu çok sakar pehlivandır. Cıva gibi dam, Hiç şakaya gelmez. — Amma yaptın be pehlivan! Ateş olsa cirmi kadar yer y kar be! Ne olacak be? — Öyle deme.. Kırkpınarda ben de öyle sanmıştım amma, sonra çok acısını çektim. Hamlacı Davut gülümsedi. E- lini şöyle bir salladı: — Göreceksin bak! Şü Arna- vutoğlunu bir elde yenmezsem şu bıyıkları kökünden kazırım. — Tnşallah! Fakat sen yine işi ciddi tut! Eğer bu düşünce ile hareket edersen, — sonun?a | yine sen pişman olursun. — Sen meraklanma! Keyfine bak! Ben nasıl tutacağım bili- yorum. ü Karamanda, Davut pehliva- nın bu güreşi kazanmasını hem istiyor, hem de istamiyordu. Kendisinin yenemediği bir peh- livanı saraydaki başlıca rakib. Davut pehlivanın yenmesi, ne de olsa itibarını sarsacak bir hâdise olacaktı. O, kendisinden OKUYUCU K KA — SN ŞEy DİYOR XA Güvercin pisliklerinden namaz kılmamıyan Cami Vefa'da oturan bir. okuyucu- muz, la Zeyrek'de Kilise- Çamli adındaki tarihi camün bakımsızlığından şikâyet ederek şöyle yazmaktadır: <— Bu güzel cami çok ba- kımsızdır. Güvercin pisliklerin- den geçilmiyor ve namaz kılına- miyor. Evxaf idaresinin bu h le neden bu kadar bigâne kal- dığına bir türlü akıl erdiremi- yorı Alâkadarların dikkatinin çekilmesine '-vassutunuzu Tica ederim.» Çekilmiyen bir piyango Sinop'dan bir okuyucumuzdan aldığımız mektupta deniliyor ki «İstanbul Kanatlılar Cemiyeti tarafından tertip olunan ve 122 11949 tarih 757 sayı ile müs de alınan eşya piyango biletle- rinden ben de ve birçok arkadaş- larım seyyar bayilerinden behe- ri bir lira mukabilinde aldık. Bugüne kadar bu piyangonun çekilip çekilir diğini, veyahui biletleri iade edenlere paraları geri verilir şeklinde hiç bir ilân görmedik. İLELİKIRKPINAR GÜREŞLERİ 2 . AĞUSTOS 1919 ——— Tefrika No Arnavutoğlunun emindi. Arnavutoğluna iki de- fa Üstüste mağlüp — olmuştu amma, üçüncüsünde nasıl olsa galip gelecekti. Tevekkeli Al« lahın hakkı Üç Cememişlerdi. Bu gerefi kendisinin kazanması- m istiyordu. Halbuki Hamlacı Davut kendisinden evvel Arna- vutoğlunu yenecek olursa Ab- dülâzizin gözüne girecek, belki de saraydaki baş pehlivanlık yerini o işgal edecekti Diğer taraftan herkes onu, Davut pehlivandan bir gömlek daha pehlivan — addediyordu. Böyle hâkim olduğu bir pehli- vanın Arnavutoğlunu yenmesi kendi kıymetini meydana ko- yacak ve Arnavutoğlu sarayda barınamıyacaktı. İşte bunun için Davut pehliva nın hem galip gelmesini, hem de mağlüp olmasını istiyordu. Maamafih Davut pehlivan ga lip gelse bile bu işin bir hayil uzun süreceğine de kani bulu- nuyordu. Arnavutoğlu öyle Da- vut pehliyanın sandığı gibi bir elde yenilecek bir pehlivan de- ğildi. Bu ufak, okkasız pehliva- nin nasıl bir cevher taşıdığını Pek güzel biliyordu. Şimdi sarayda yalnız bu me- sele görüşülüyor, Karamandı- nın yenemediği pehlivana karzı Hamlacı Davudun nasıl bir ne- tice alacağı merak - ediliyordu. Bütün saray halkı ve pehl'van. ları ikiye ayrılmıştı. Birinciler daha ziyade Ham- lacı Davudun sözüne inanıyor- lar ve yapılacık güreşte Arna- vutoğlunun katiyen tutunamıya cağına kani bulunuyorlardı. Bunlar şöyle diyorlardı: — Arnavutoğlu, Karamanda- ya galip geldi amma, onu sı: üstü yenemedi. Karamanda ki bet kasnağımı iyi bağlamamış olmasının cezasını çekti. Yoksu bütün güreşte hâkim güreşmiş- ti. Eğer kisbeti ayağından çık- mamış olsaydı, nasıl olsa güre- gi kazanaca'ctı. Çünkü Arnavnt oğlunu fena ezmişti. Davut p livan da Karamandadan daha aşağı pehlivan değil.. Üstelik Karamandanın yenememiş oldu ğu pehlivanı yenmesin'n t rını ne kadar arttıracağını da pekâlâ biliyor. Bunun için nest var, nesi yoksa ortaya koyacak ve öyle güreşecektir. Kısa bir zaman içinde Hamlacının gali> geleceği muhakkaktır. Buna mukabil bazı kimseler de şöyle düşünüyorlardı: — Arnavutoğlu ufak tefek bir pehlivan amma, çok iyi bir pehlivan.. Karamandayı Kırk- pınarda künde ile yendiğinden başka buradaki huzur güreşin- de de mağlüp etti. ÇDevamı var) Bir futbolcu dayak yemiş Karadeniz Ereğlisi (Hususi) — Ereğli Gençlik Kulubü ile İstan- buldan gelen Galata Gençler fut- bol takımı arasında pazar günü kasabamızda yapılan maç esna- İsında bir hâdise olduğu bildiril- mektedir. Oyunun heyecanlı bir lanında saha kenarında bulunan (Galata takımının yedek kalecisi Osman, takımını teşvik maksadi le bağırmıştır. Bunun üzerine Os irülmüştür. İddiaya göre, saat 19 dan 23 e kadar karakolda bekletilen Os- man kendisile görüşen arkadaşla larına; karakolda da dayak ye- diğini, rapor almak için müracaat ettiği hükümet doktorunun da müracaatini mesai saati değil di ye kabul etmediğini, bunun üze- Tine savcılığa müracaat ettiğini, bu sefer de hükümet tabibinin ra poru yarın sabah veririm, gene savdığını söylemiştir. MA Üsküdar Kaymakamın: dan rica edi Üsküdar Fıstıkağacı £ Kuyulu sokak 14 numaralı evde oturan okuyucularımızdan Adnan Öz menden aşağıdaki mektubu al- dik: «Üsküdar Fıstıkağacının (Bam bacan - İki Kuyulu - Sözebesi) sokaklarına elektri': direği dikil- mesi ve dolayısiyle evlerimiza cereyan verilmesi için bu sokak sakinleri yazılı olarak müracaat ettik. Üstünde araba geçmiyen dar ve metrük Sözebesi solağına direkler dikildi. Fakat İki K: yu- Tu ve Babacan sokaklarına direk dikilmedi. Üsküdarın sayın yeni kamtndan ricam şudur ve hatır için iş yapan Üstüdar elektrik idaresinden —bu için acele hesap sorup si çen sokaklara da direk diktirü- temin etsin. Ya hep, va- kayma: Uzulsüa Lusus ge- mesir hiç.. Bir mahallce hatırlı üç ev için direk diken ve buna sebsp olan işgüzarlar hemen — sorguya çekilmelidir. o ua Bizim gibi binlerce bilet alan- lar tabü vardır. Muhterem ga: teniz vasıtasiyle ilgililere duyu- rulmasını rica ederiz.> Cemiyete de cevaplı yazı ya dık, keza bir cevap alamadık, 3) kuruş da oraya harcadık, Sinop Kalevazısında Müts- tafa Sattağa ve arkadaşları

Bu sayıdan diğer sayfalar: