14 Ağustos 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

14 Ağustos 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

$ Ekonomik vaziyet ; Ticaret KiEEEENĞİ 13 Ağustos 1080 Çöokler 1. Sterlin U8.8.56 100. Dolar 282.658 100. Fransis frangi —— 102.904 100. Florin 105.54.68 100. İsviçro frangı 65.72 100. Belçika frangı 63.887 100. Çekoslovak Kur. 5.68 100. İsviçre Kur. 77.88.60 100, Eskudo 11.24.95 Esham ve Tahvilât 96T falzli tahviller ı Alış Satiş Sivas-Ersurum I Sivas-Erzurum 2-7 1941 Demiryolu T 1841 Demiryolu II 1941 Demiryolu II Milli Müdafaa I Müli Müdafaa II Müli Müdafaa TIT 20.1â 2014 * Milli Müdafaa IV 20.35 20.35 966 falzli İstikrazları 20.30 20.00 20.60 2015 19.70 20.55 19.90 20.30 20.00 20.60 20.15 19.70 20.55 19.90 Kalkınma istikrazı 1941 demiryolu TV 95.80 - 95.30 Kalkınma IL 9545 96.45 * Kalkınma II 9545 95465 1948 Tahvili D — 95.30 95.30 * 1948 Tahvili IT — 9545 9545 * 968 falzli Ikramiyoliler 1933 Ergani 2276 2275 1938 İkramiyeli — 20.10 20.20 * Müli Müdafaa —— 20.76 20.76 Demiryolu IV —— 97.10 97.10 Demiryolu V 98.00-98.00 * Anadolu D. Yolu Grupu: Tahviller 1-2 — 109.00 169.00 9660 hisse senetleri 61.00 - 63.00 90100 hisse senetler 99.00 - 99.00 Bümessil senetleri 65.00 - 65.50 Şirket hisselori İMorkez bankası — 112.50 112.560 İş Bankası 2450 24.50 T. Ticaret Bankası 500 500 Aslan Çimento — 16.00 1600 Şark değirmenleri - 22.50 - 22.50 Kredi Fonsiye tahvilleri 1903 198.00 200.00 1911 154.00 155.00 Amortl 101.00 102.00 Kupon 235 240 * Borsa hariei altın flatları Türk altını 42.50 42.60 Roşat altını 44.80 44.85 Hamit 4100 42.00 4160 4170 57.60 57.70 40.80 46.00 Fransız Kot Napolyon 44.50 İsviçre A. 42.50 Külçe dogus 638 Külçe yerli 636 Piktin C. 1226 1275 Beşibirlikler Tamot 207.00 208.00 Roşat 300.00 302.00 Hamit 247.00 249.00 Aziz 225.00 226.00 Çiçekti 240.00 241.00 Liralık ziynet altınları Roşat 81.00- 82.00 Hşmit 76.00 77.00 Vahit 70.00 71.00 Ankara 58.00 - 59.00 Arma İKi buçuklüklar Reşat 207.00 209.00 Hamit 180.00 185.00 Vahit 165.00 167.00 Ankara 140.00 143.00 Cumhuriyet altınları Liralık geniş — — 43.00 43.50 İki buçukluk geniş 106.00 107.00 Boşli geniş 205.00 206.00 Yarım lira 22.50- 22:75 Çeyrek lira 11.60 1175 Serbest piyasada dövizler Dolar N. V. 460 402 Dolar efektif 40 45 İsviçre frangı 14 115 Takas dolar 450 Takas sterlin 14.00 * Muamielo görmüştür. Bu fiat- lar saat 17 de tespit edilmiştir. BT ETI II AA N Mitingler ve tefsirler: İktidar partisi gazeteleri ile Muhalif gazeteleri karşılaştırmak li oluyor. İktidar partisi gazeteleri demekle — biraz mübalâğa ediyo- ruz. Çünkü her şeye muktedir o- lan iktidar par - tisi - matbuatta Ulus'tan — gayri sının — intişarını temin edememiş değil ya... Kimse Bu tek gazete mal oluyor? Orasını vergi mü kellefleri bilir. Meselâ bir yerde bir miting yapıyorlar. partisinin organı bunu göyle ya- zayor: okumuyor. «Miting olmamıştır. Hiç kimse İçtimaa gitmemiş. İşsiz güçsüz ta. kımından beş on kişi vakıt geçir mek için birkaç dakika durmuş- lardır.; Şimdi bu tarafa ait bir gezinti, hutuk falân oldu mu? Gelsin sü- tun sütun tefsirler, resimler, pa: mak büyüklüğünde harflerle ba; lıklar... Küçükken mahalle arka- daşlarile kışın he rgece bir evdi toplanır, iki taraf olur, hep bir ağızdan birbirimize: — Kargıl tayfâ hüüüü!.. Diye bir oyun oynardık. Bu: ir, Çünkü zorla memlekete kaça muhalifler İktidar tayfa dızzz!., Bizim Bakanı Üç gün devam eden Ticaret ve Ekonomi Bakanı Vedad Dicleli- nin toplantıları bitmiş; ithalâ*. çı, İhracatçı, esnaf ve sanayici bu toplantılarda dilediği gibi ko- nuşmuştur. Bu — toplantılarda, bilhassa Vedad Diclelinin izahla- rı ve cevapları yeni ticaret reji- mini desteklemiş, piyasada dola- şan birçok şayiaların tahakkuk edemiyeceği ve kararda bir in- hiraf olamıyacağı katiyetini bir kere daha ortaya koymuştur. Bundan sonra bütün temennimiz, toplantılarda Bakan tarafından edilen vâldlerin, gösterilmek İs- tenilen kolaylıkların tahakkuku- nu beklemektir. Yeni Ticaret Bakanı; konuşmalarında, müta- lâa ve münakaşalarında İstanbul piyasasında iyi tesir bırakmıştır. Bu tesirin devamını beklerken, ticaret politikamızda- istikrarsız- lığa son verildiği iddia olunan yeni işlerde daha mülessir bir tl- caret sisteminin vaz'ını bekleriz. Dolar muamelesi Kambiyo Nukut Borsasında resmi rayiç üzerinden 60.000 do- lar, bankalar arasında muamele yapılmıştır. Altın ve döviz “Avrupa iktisadi işbirliği aylık toplantısında altın ve döviz kara- borsasının - kaldırılacağı ” haberi yayılmıştır. Alınacak bu - bey- nelmilel kararın İstanbul - piya- sasında da tesiri görülmüş — ve birkaç gündenberi karaborsa al tın ve döviz fiatları düşmeğe de- vam etmiştir. Önceki fiat yük- gelmesini duyan köylünün de İs- tanbula yolladığı altınlar elde kalmıştır. Gül yağı İspartanın yeni yıl gül yağları müstahsilin' elinden alınmış ve bir kısmı ihraç edilmiştir. Stok gü! yağı yoktur. Fiatlar iyidir. Para darlığı Her sene daima bu mevsimler- de çiftçiye tüccar tarafından ya- pılmakta olan para yardımının tam olarak yapılamadığı istihsal bölgelerinden alınan haberlerden anlaşılmaktadır. Bu da gösteri- yor ki, para darlığı yalnız büyük gehirlerde değil, küçük kasaba larda da hissedilmektedir. Sevkettiği maldan alacaklı bulunan alâkalı bazı tacirlerimiz, bu alacaklarına mukabil banka- lardan avans çekmekte ve bu yüzden mütemadiyen faiz ver- Mmektedir. Meyve kurusu Bu yıl birçok mahsul, ağaçlar üzerinde veya diplerinde çürüme ğe terkedilmiş bulunmaktadır. Fırınlama teşkilâtı — yapıldığı takdirde, yalnız Karadeniz gesinden 15 20 bin ton erik ku- Tusu elde etmek imkânları var- dır. Yakın ve uzak bazı memit- ketlerden mütemadiyen yaş mey- va istendiği halde bu gibi işlerle kimsenin uğraşmak istemediği sezilmektedir. Karabiber - fiatı Döviz verilmediğinden karabi- ber fiatı artmıştır. Alınan haber- lerde hariçte de biber fiatları yükselmektedir. Yeni fiatlar ü zerinden ithalât yapıldığı takdir- de satışlar bugünkünden de paha h olacaktır. Bir Ümidi kalanın bir saadeti daha kalmış demektir. Önünüzdeki ilk ümit 15 Ağustostadır. 'nun böyle ömür boyunca devam edeceğini o yaşta hiç düşünme - Meğer iktidar partisinin demok rasi anlayışı bu tek cümlede hü- lâsa “oluyormuş... Tevekkeli de - miyorlar: — Size hürriyeti, demokrasiyi her şeyi verelim... Yalnız bizden Iktidarı istemeyiniz... O, bizim - dir! Sonra da yine gerile gerile iemokrasiden bahsediyoruz; ehi! tasavvur-u-bâtıl, Zehi! hayâbı-muhâl!. Onu bize sorun! Ticaret Bakanı e: tat tacirlerile tüşmüş. Bu z 4 a snafla, ihra - balıkçılarla gö- atın genç bakanı miza kâfi ma 3 mat verecekleri:- V BB ni bek zanıçmi. . z VA gi CAA Dicleli — onlarla D S döğil bizimin gö: l ç Tüşelin, e A G Trinden biri Al- laha hitaben yazdığı bir manzu- mede Müsâ Peygamberi kastede- yek: «Yarabbi! diyor, sen bir ke- teme ile konuştun. Bir de benim- le konuşsaydın ben sana neler söyleyecektim'» Fakat haydi bakan halkın di- eklerini dinlemek istedi diyelim, İstanbulluları kim temsil edecek? Şehir Meclisi âzası mı? r N İstanbul adalarına vaktiyle Demonisya, yâni (Halk adala- rı) denirdi. Sonraları Papa Dönisya (Papas adaları) den- di. Dördü büyük ve beşi kü- çük olmak üzere bu dokuz a- da da tarihin birçok vukuatı- na sahne olmuştur. Kınalıada, daha uzaktan pembe renkli toprakları ile ilk rastlanan adadır. Kınalıda bir- çok manastırlar vardı ve ma- nastırlar Bizanstan nefyedi- lenlere mesken olmakta idi. . İmparator Nisefor zamanında isyan ederek kendisini impa- rator ilân etmiş olan General Bardan sonra, gözleri çıkarıla- rak buradaki manastirlara ka- patılmıştı. — İmparator Mişel Rangabe ve iki oğluna da Kı- nali mamaştırları mesken ol- muştu. “Mişel'i buraya nakleden, Bi- zans tahtını gasbeden Ermeni sonra kendisi de ayni akibete uğradı. Tahttan indirildi. Yal- nız Leon nefyedilmek saadeti- ne nail olamadı. Başı kesildi. Karısı Teodor dört çocuğu ile Kınalıya götürülürken kayıkta bir.meşin torba açılarak bed- Baht anaya, kocası imparato- run kanlı başı gösterilmek su- retiyle acısına acı katıldı. 1071 yılında Konya Selçuk Sultanı “Alp Arslan tarafından mağlüp edilen imparator Romen Diyo- jen de gözleri çıkartılarak Kı- nahıada manastırına nefyedil- mişti. Kınalıada, şehre en yakın a- dalardan olduğu halde diğer a- dalar kadar rağbet görmemiş- tir., Eski manastırların hara- belerinde, içinde geçen kor- kunç vak'aların hatırasını saklıyacak en küçük ize - bile rastlanamamaktadır. Burgaz adasının eski, adı Leon idi. Leon, bir müddet — Antigone'dir. İskenderin gene- İskenderun kdirne umumi Camilerinde kütüphanesi mahşalar Kütüphanede 6502 eser var 1712 si batıya, 4790 doğuya aittir İskenderun (Hususi) — İsken derun Genel Kitaplığı, en müş - külpesent okuyucuları dahi tat - 'min edecek eserlerle doludur. Ba kanlık, İskenderunun kültürel hu susiyetlerini dikkate alarak, ge- nel kitaplığı gereken nisbette mü himsemektedir. Halen kitaplıkta sayısı (6502) yi bulan.çeşitli ve kıymetli ilim eseri vardır. Ayrıca çeşitli dergi lerle de kitaplık, daha zengin bir manzara arzetmektedir. Bu 6502 eserin (1712) si Batıya, (4790) 1 da Doğu'ya aittir . Genel kitaplığın memuru yıl - lardanberi bu kitaplığı başarile idare etmektedir. Kitaplığın bu günkü güzel, verimli duruma yük selmesinde ve halkın - kitaplığa karşı ilgisinin artmasında Ham- di Hatunoğlunun gayret hissesi büyüktür. Hevüyi-aşk eser serde, Efendim nerde ben nerde!.. Onlar, gehrin kalantor kısım- | farile meşguldürler. Fıkaranın i- Bi ile bi - Hazret-i-Allah meşgul olmak tadır. Biçarelerin duaları daimi tncümen odasının dıvarlarını dı Üp geçebilir mi? Nasreddin hocanın karısı — öl- müş. Cenaze teçhiz ve tekfin e- dilmiş, kapıdan çıkarken imam ezkiye için sormuş Ey ahali bu hatunu nasıl | bilirsiniz?... Herkes. — İyi biliriz.... Derdemez... Hoca ortaya atıl- niş imama Yahu! demiş... Bunlar ne vilir? Sen onu Ekmek a sor! Doğrusu vâliye acıyorum, Bu ae kadar dâvet! Ne kadar ziya- A VYALZANI asırlardanberi olduğu gi-| © Evvelce elektrikle kurulan mahyalar vakıflar genel mü- dürlüğünün garip bir kararile kandille yapılması uygun görülmüş Edirne (Hususi) — Yıllardır Edirne camilerinde bayram gün- lerinde ve törenlerde elektrikle kurulan mahyaların bundan böy le eskiden olduğu gibi kandille kurulmasına vakıflar genel mü - dürlüğü karar vermiş ve bunu tatbika başlamıştır. Medeniyetin her sahada ilerlediği böyle bir de virde hem zaman kaybını ve hem de masrafı icabettirecek bir tarz da elektriği bırakıp yağ kandi- li ile iş görmenin isabetsizliği bu rada pek garip karşılanmıştır. Elinde elektrikle mahya yapacak değerli bir usta dururken ayrıca masraf edip (ccdat yadigürı ol duğundan bahisle) kurslar açıp kandil mahyacısı yetiştirmeyi E- dirneliler zihniyetteki — garabete atfediyorlar, ARI İstLCAYAkoktari partli (anröraya , taam, ' gazeteci- | lere büfe. Mu-| inlere Tauta Allah bilir bu| Z | mide” küvvetine l lcima KY a aden g Böds V a dbur cubuür KELALB TT İA yorlar. İnsanlar, evveldenberi herşeyi | ASA AYASE L Da HK fişlerdir. Mühim mes'elelerin de| Nörü Cülldla Dük' ivkrel A liz, Her höğlüsnin de'moldeye ta allük eden bir fablı vardır. Do- | Güm olursa “tebsiyete' galenler İobüsa gerbeli ö anabonlü gövrek İkram aderler; düğlün oluraa plav zerde hâzırdır, ertesi gün de pa CA Kayalak (günlalik. (Maktabe başlandığı zaman lokma dökülür Adalardan geçen asır larda bir manzara.ı, Adalar: Kınalı-Burgaz -Heybeli HBETLERİ rallerinden Antigone'den .kal: mıştır. Antigone'nin oğlu De- metriyos Poliyorset; milâttan önce 298 yılında Marmaraya gelmiş, Trakyalı Sizimak va Makedonyalı- Kasander — âley-' hinde harb etmiş, zaptettiği bu adaya da babasının adını ver- mişti. Adanın tepesinde büyük bi kilise yaptırılmıştı. Bugünkü kilisesinin yerinde 842 yılında imparatoriçe Teodora tarafın- dan yaptırılmış bir kilise yardı. Patrik Metodyos kamçılandık- 'tan gönra iki haydut ile bera- ber bu. kiliseye hapsedilmiş, haydutlardan biri ölünce, pat- rik daha fazlâ rahatsız olsua diye ölünün cesedi kaldırılma- mişti. Fakat-patrik, ber türlü: işkenceye olduğu gibi, buna da tahammül etmiş ve haydutlar- dan birine -Hıristiyan - dinini bile kabul ettirmişti. Patrik burada tam yedi sene kalmıştı. Demonisos veya Halkis adı verilmiş olan Heybeliada'da vaktiyle bakır madeni çıkarıl- makta idi. Tepede üç büyük manastır vardı. Şimdiki” Rum İlâhiyat mektebi 1844 yılında inşa edilmiştir. İngilterenin ikinci - sefirlerinden - Edvari Barton 1598 yılındafburada öl- müş ve burada gömülmüştür. Rum ticaret mektebi 1831 yı- lında kuruldu. — »e Heybeliada bahrfife mektebi, denizcilik tarihimizd& mühim yer tutar. Bir zamartlar Hey- beliada ile Büyükada arasında Bir köprü yavılması ve bu su- retle bu iki adanın daha ziya- hapis de şenlendirilmesi düşünülmüş tü. Gerçi bu köprü projesi ta- hakkuk etmemis, fakat adalar alabildiğine şenlenmis ve şeh- rin beli başlı sayfiyeleri hali- ne gelmiştir. 103825 Satınalma Kom isyon Başkanlığından İstanbul - Harbiye 1 — Yüz kalem muhteli alınacaktır. Toptan muhamm olup geçici teminatı (291) lira 2 — EBisiltmesi 18 Ağustoz İstanbulda Harbiyede 10825 yapılacaktır. Şartnamesi her lerin belirli gün ve saatte komisyona müracaatları. -- BASUR MEMELERİNE —— | Karşı İf oto —malzemesi pazarlıkla satın nen bedeli (3887) lira (70) kurüş (50) guruştur. 949 perşembe günü saat 11.00 de Satın alma komisyo başkanlığında gün komisyonda görülebilir. Talip- (11874) Dahilen ELEKSİR ŞAHAP Haricen de BASUR MEHELERİNE KARŞI Merhemini Mitingler ve tefsirler — Onu bize sorun! —Ekmek ve katık — Temizlik mutehassısı — Atiayanlar ! Cenazede helva basarlar... - Vel hasıl çene daima oyn: aktır. Fakat şimdi çeneler yalnız ka tıkla oynuyor. Kaç gündür bul fırınlarının önü mahşere dön müş... Herkes ekmek diye birbi Sayın valimiz de ziyafetlere bi raz yekün tutup ekmeği sağlam. asa nasıl olur? Zira etsizliğe, yağsızlığa alış Uk, Yalnız ekmeksiz yaşamanın kolayını bulamadık. Bulsak ©-| . na da katlanacağız, Aç kalan - misafire dört — be ilte ile pufla gibi yatak yaptır rin verdiği cevap meşhurdur. Aç fıktan karnı guruldayan adamca. - Aman efendim, demiş, ne hâcet! Şöyle pide gibi bir gilte ol- | sun da biraz da beynir ekmek ol Sun... HEMORRA kullanınız. Temizlik mütehassı Hakikaten inanılır şey değil... Eğer gazeteler yazmasa — <lâf!» deyip gec>c>'im, Bu inanılmaz haber . — şudür: İsveçten temiz - lik —mütehas - | sısı getirtiyormu 1>... Allahım artık o hâle mi İdik? —demek * kirlinizi temiz- L *'lemekten — bile âciz bulunuyoruz. | Bu mütehassıs temizliğe nerı den başlay okaklardan mı? Jevlerden mi? Zira o eski müslü: man titizliğinden bugün eser kal | namıştır. Tükürük, balgam, si İmük hattâ bazan kazurat — bile İbulunan sokaklarda geziyoruz ve - /o ayakkapları ile tâ yatak oda- larımıza kadar giriyoruz. | Nerede o tertemiz tahtalar u: zatılmış malta döşeli - taşlıklar? Nerede mahalle aralarında dol. İşirken gacır gacır tahta silme ses $ leri? Nerede sokak kapısının ya: nında sıra sıra misafir bekleyen ,terlikler? Gece on ikiden sonra Beyoğlu addesinin mağaza kepenkleri, ta- vus kuyrukları ile — mulemma İ|Kibar diye anılan — Ayaspaşada apartıman dıvarlarına kaşananla rın idrarları asfalt kaldırımda sel ler resmediyor. Nerede ise — bir | dazan: Eski bir pehlivan Bu suretle esasen oldukça e- zip hırpalamış olduğu Arnavut- oğlunu büsbütün ezip yıpratmak istiyordu. Arnavutoğlu * Kurtkapanını yeryemez kurtulmak için birkaç kuvvetli hamle yaptı, fakat mu- yaffak olamadı. Karamanda'nın iri vücudü ve uzun kolları ken- disini tam mânasile kaplamıştı. İri bir ahtapot gibi bütün vji - cudunu sarmıştı. Güreşin — bütün — safhalarını tam manasile bilerek ve anlaya rak takip etmekte olan Abdüla- Arnavutoğlu bu sefer al - dandı, dedi. Karamanda'ya kün- de açıyordu. Fakat Karamanda bu oyuna kapılmadı. Üstelik kurt kapanını çok iyi taktı. Evet efendimiz.. Arnavut- oğlu kulunuz bu sefer aldandı. Karamanda zaten elense ve tir- panla kendisini bir hayli hırpa- lamıştı. Şimdi büsbütün ezip bi- tirecel — Arnavutoğlu bu kurt ka- panından çabuk kurtulamazsa güreşi kaybeder. — Bendeniz kurtulabilmesine pek imkân görmüyorum efendi- miz.. Karamanda kulunuz kurt kapahını çok iyi doldurdu. — Bakalım ne yapacak? Arnavutoğlu kurt kapanında onbeş, yirmi dakika' kadar ha - Teketsiz kaldı. Sonra yavaş ya- yaş toparlanmağa başladı. Ka- Tamanda habire kollarını sıkıp duruyordu. Kan ter içinde kal- mışti. Hele Arnavutoğlu altın - da kıpırdamağa, toparlanmağa başlayınca büsbütün kuşkulandı. Daha büyük bir kuvvet ve gay- retle sıkmağa başladı. Bütün bunlar Arnavutoğlu - nun bir kılçığı ile boşuna gitmiş oldu. Karamanda sola doğru kaydı ve sağ eli çözüldü. Arna- vutoğlu da bir hareketle ense- sini ve omuzlarını kurtardı: Fa- kat ayağa kalkmadı. Halbuki, isteseydi, kolaylıkla kalkabilir - di. Karamanda hasmının kalkma dığını görünce hemen tekrar ü- zerine vararak sarmayı vurdu. Abdülaziz - Arnavutoğlunun bu kurtuluşunu pek beğenmiş - ti: — Aferin Arnavutoğluna! de di. Çok mükemmel bir kılçık at- ti — Evet efendimiz! — Karamandanın kurt kapa nından kurtulmak her babayiği tin kârı değildir. Yirmi dakika buna dayandıktan' sonra bir sil- kinişte kürtuldu. — Fakat pek bitkin hâle düş- müş olmalı ki, serbest kaidığı halde ayağa kalkamadı. — Yahut da kalkmak isteme di. Arnavutoğlunun — isteyerek yere düştüğünü unutmamak lâ- zim, Karamanda sarmada pis pis düşünüyordu. Bu yumruk kadar pehlivanın kurt tulmasını hiç de mıştı. Çaresiz kündeyi tecrübe etmoğe karar verdi. O da olmaz sa yerden kaldırıp yürüyecekti. Altmış okkalik bir pehlivanı tek kolile bile yerden kesebilirdi. Uzanıp şakı tuttu. Maksadı şak kündesile hasmını yenmeğe çalışmaktı. Şakı tutar tutmaz Arnavutoğlu ayağını Karaman - danın iki bacağı arasına soktu. Bu vaziyette şak kündesini aşır mağa tabil imkân yoktu. Kara- manda ayağa kalkmıştı. Arna - vutoğlu da tek bacağı üzerinde doğrulmuştu. Bu vaziyette sağa sola bir iki hamle yaptıktan son ra Karamanda birden şakı bı- raktı ve Arnavutoğlunun beli - sarıldı. Bir hamlede kendi ni yerden kesecek ve kucağına alıp yürümek suretile bu ele, a- vuca sığmaz rakibini yenik dü- recekti. O zaman meydan yerinde her- kesi heyecandan heyecana düşü ren oyunlar oldu. Arnavutoğlu hasmının kollarını belinde hisse dince kurtulmak için kendisini idrar Niyagarası hâlinde yeni ya- pılan kestirme merdivenden aka- râk denize dökülecek. Bunları mütehassısa nasıl gös tereceğiz? Rüzgârlı havalarda sokak sü - pürücülerin süpürge darbesinden uçan tozlar ağzımıza burnumu - za, gözlerimize doluyor, süpürge- ciye ihtar etsek omuz silkiyor. Süprüntü kamyonları İtoplarken geçtikleri yerin havası ni berbat ediyorlar. «Kapakları kapayın!» desek gülüyorlar. Ba- kalım temizlik mütehassısı müca- deleye nereden başlayacak ?.. Bu susuzlukta sokakları yı katmağa kalkarsa halkın beddü. Zira ekmeksizlikten iki su bir ekmek yerini tutar verenler ye kendilerini terkosa bir de mütehassısın - temizlenme plânı ile sudan da olurlarsa o Za- | man çile katmerleşir! Sadrâzam Keçecizade Fuat - Paşa, Avrupa- ya giderken Osman Faiz efendiyi |de beraber götürür. Paris beledi.- İye reisi Faiz efendiye sorar: Şehrin nma teşkilâtını nasıl tanzim ettiniz? Faiz efendi Bizde böyle teşkilâta lüzum yoktur, der, zira kahveciler, te ive çömleğini kapının önüne bo- İsaltırlar, berberler tıraş suyunu, ahçılar bulaşık suyunu hay kapı önlerine döktükleri için “sehir masrafsızca sulanmış olur. MK Karamandanın kolları bu b tazyike daha fazla dayanamadı l4 AĞUSTOS 1919 Tefrika No. 8) yük ileri atacak yerde bilâkis oldu- ğu yerden geriye, Karamanda - nın büsbütün kucağına doğru attı. Hâlâ Karamanda'nın iki a- yağı arasında bulunan tek aya- ğını da aşağıya doğru kaydırdı. Ve bir çelme vurarak Karaman- danın müvazenesini bozdu Karamanda müvazenesini kay bederek yere oturdu. Arnavutoğ lu da kucağına düştü ve kendi- sini son bir kuvvetle geriye doğ ru yaslayınca Karamanda müt- hiş bir tehlikeye düştü. Sırtüstü düşmemek için Arnavutoğlunu saran kollarını çözdü ve arka- ya doğru yasladı. Arnavutoğlu serbest kalan ellerile - paçaları eline geçirmişti. Karamandanın kucağına oturmuş olduğu hal- de bunları yukarıya doğru kal- dırmağa başladı. aramanda müthiş bir tehli- ke ile karı karşıya bulunuyor- du. Bundan ançak, sağa, sola dönmek ve kendisini yüzükoyun yere atmakla kurtulabilirdi. Hal buki, Arnavutoğlu kucağında 0- turduğu ve iki bacağını da sağa ve sola germiş bulunduğu — için buna da imkân yoktu. Binaena - leyh müthiş bir kuvvet çekişme si başladı. Karamanda silkine - rek bacaklarını kurtarmak iste- Gikçe Arnavutoğlu onları tırak- mıyor ve bütün kuvvetile Kara- mandanın göğsüne yükleniyor - du. Tabil başta Abdülaziz olduğu halde bütün seyircilerin durumu “ne kadar büyük bir heyecanla seyretmekte — oldukları tahmin edilebilir. Bu müthiş mücadele on dakikadan fazta sürdü. Niha yet Karamanda'nın kollari bu büyük tazyika daha fazla daya- namadı. Ve sırtüstü yere yapış ti Arnavutoğlu hemen ayağa fır layıp galibiyet temennasını çak tı. Karamanda da süklüm pük - lüm yerinden doğruldu. Bu hafif pehlivanın gösterdi. ği bu ince oyun ve kuvvet ha- rikası Abdülazizi son dereca he- yecanlandırmış — bulunuyordu. Hemen iki pehlivanı da huzuru- 'na çağırdı. İkisine de birer kese altın ihsan etti.. Çok memnun kaldığını söyledi. Pehlivanlar yer öperek şük - ranlarını bildirdiler. Hamlacı Davud'un aksine ola rak Karamanda, Arnavutoğluna mağlüp olmaktan fazla mütees- sir olmamıştı. Çürkü bu ele vuca sığmaz pehlivanın — kendi- sinden pehlivanlıkça çok üstüm olduğunu takdir ediyordu. Hattâ güreşten sonra baş ma beyincinin: — Nasıl oldu da yarın kadar pehlivana mağlüp oldun? diye Sormasına şu cevabı verdi: — Arnavutoğlu hepimizden pehlivan! Onu ne ben mağlüp edebilirim, ne de dünyada mev. cut herhangi bir pehlivan! — Nasıl olur böyle birşey!. Altmış beş okkalık adam yahu! — -Pehlivanlık okka ile olsa padişahın nice yüz otuz okka « hk paşa kulları var. Bunlardan biri baş pehlivan olurdu. Baş mabeyinci Karamandanın bu haklı sözlerine verecek cevap bulamadı. Öte yandan Abdülâzizde bir merak hâsıl olmuştu.Kendisinin pehlivanlığı ve kuvvetini- biliyo ruz. Bilhassa veliahdlık zama - 'nında birkaç güreş yapmış ve devrin en kuvvetli pehlivanla - rından bir kaçını mağlüp etmiş- ti. Bu ufak Arnavutoğlunun gösterdiği incelik ve ustalık kar şısında kendisini bir defa daha tecrübe etmek hevesine kaptır - di: Bu fikrini evvelâ baş mabe yincisine açtı. Bu güreşten bi keç gün sonra kendisini çağırdı. Ve sözü döndürüp do laştırıp Arnavutoğlunun Kara - manda ve Hamlacı Davutla yap- tığı güreşlere getirdi: ç — Nasıl buldun Arnavutoğ- lunun pehlivanlığını? (Dovamı var) — —— AAA AA AA AARMI Fuat Paşanın belediye reisine bu cevabı nasıl tercüme ettiğin/ İbilmiyoruz. | * Atlıyanlar! Tramvaydan atlayanlardan on liradan otuz liraya kadar ceza alıyorlarmış. Hattâ bu işe siville- kışanları ” çalya ka ediyorlarmış. Hani Arabadan dim ben. arı kıza saplas dim ben. ardır, onu 1 kaması atlı Kdi Diye bir tür tırladım. Para ce lananlar sarı kızın yerine gön lü cambazlar oluyor. Fakat olursa olsun bu kadarı fa: atlamaya otuz lira veril eyin bir kurna: bunun da kurnazlığı yakal memi düştüm birader! mektir. Buna da diyemez Nasreddin Hoca bir gün atı dizgin etmiş. Hayvan biraz hız- lanınca hoca müva uha faza edememiş, düşmüş; esi dos- ne Bir Her ığı olduğu gibi a “— Hocam düştün mü? Ben, demiş, Düşmesem de zaten inecel

Bu sayıdan diğer sayfalar: