13 Eylül 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

13 Eylül 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SAYFA :3 San'at ve Radyo D ra ayağa kalkarlarmış. Şalrin berceste bir mısramı, zamanın en büyük hattatına altın yal astığı zaman lanış Dede Efendinin bir besti ile ruhunda kucaklayıp ml dizla yazdırıp başı ucuna miş gibi mes'ut di ve manevl bütün varlı yaşadığı o devirlerden — bize yalnız hât bize yalnız hâtiralar kaldı amma, Bi Dedelerden, — itrilerden hevenlerden, Mozartlardan da dünyaya başka bir şey kalmış d der çağı Ggeçti, cüceler devri yaşıyoruz. Bugünkü beşar, san'at sahaı Yuhunu her tarafa birakıp . midesite 'a sırtını çevirmi; çarelerini aramaklı meoşgul Picasto, resiimde dev. Raphasl'in cücesi g. Edebiyat oxistentinllsme - uydurmasına «yoğurt ağacır yetiştiriyor. Çünkü san'at perisi, motör gürültüsünden Hoşlanmaz. Bestekâr Osman Nihat, İstanbul Radyoovinde İstiskal görmüş, kapı» dan çevrllmiş: eHor muamel derco sızlanıyor. İlâhi Osman — Nihati Güçlüklerle Birip şöyle bir kenara İlişerek süklüm püklüm bllmiyor mu Idin? Demek Kİ şimdi Hafiften başla bakalım. sin?> Biz nöbetçilerin geldiklerini görerek işimize koyulmuştuk Tefrika No, —S2— Bir müslüman kızile başbaşa.. Bir gün işimizi yarıda bırak- firarak bizi çağırdılar. Kulübe- mizin önünde bir kamyon bek- liyordu. Herhalde, uzak bir ye- re gidecektik. Uzun bir yolcu- luktan sonra bizi, nihayet bi tuğla fabrikasının civarına ge - tirdiler. Vardığımız mahalde, derin bir. çukurdan çıkarılan Kırmızı çamurları bir kalıba dö- kerek tuğla imâl edecektik. Bir müslüman kızile birlikte vazifemiz; kalıba dökülmüş tuğ, Jaları mütemadiyen çevirmekti. Az zamanda, ellerimiz kanama ğa başlamıştı. Zira bu tuğlala- 'Tan kenarları birer bıçak kadar sivriydi. Nöbetçiler, diğer bir çok imalâthanelere nezaret -et- tikleri için bu müslüman kızile başbaşa kalmak imkânını bulu> yör, dertlesiyorduk. Beş vakıt Damazını ihmal ötmeyen bu za- vallı kız, diğer mahkümların a lay mevzuu olmuştu. Fakat ben onu, bütün kalbimle seviyor - dum. O bir gün bana saf bir e- da ile: — Sen okumuş bir kadın ol- duğun için serbest - bırakılaca- ğim zamanı, elbetteki, bilirsin, dedi. — İyi ama senin suçun ne- dir? Bu müslüman kız, tereddütle yüzüme bakıyor, susuyordu. O- Nu söyletmek maksadile der hal ilâve ettim: — Eğer bu husustaki fikrimi öğrenmek istiyorsan — bana ni- çin tevkif edildiğini söylemeli- Bin! — Ben tamamile müsumum. " Neden tevkif edildiğimi de, doj Tusu, bilmiyorum. Yalnız vak - tile kocam, komintern'e — men- Bup bir bolşeviği öldürmüştü. Onu yakalayıp götürdüler. A - radan bir hafta geçmemiştiki, beni de tevkif ettiler. Halbuki ben, sokağa bile çıkmıyor, ' ço- cuklarım ortasında sâkin bir ö- mür sürüyordum. O, bir müddet sustu. Sonra gözlerini gözlerime dikerek yal vardı: — Sen okuyup yazmasını bi- len bir kadınsın, ne olur, bana bir akıl öğretsen.. Tekrâr - ço- tuklarıma, kavuşmak için, — bil- mem ki, ne yapmalıyım! Bu temiz yürekli müslüman kızına, ben ne söyliyebilirdim? Üünyanın dünya adına Iâyık olduğu çağlarda, san'atli doldurulurmuş. İnsanların, birbirlerinin gözünü oymaktan daha başka, daha asli, da- ha güzcl şeylere de kıymet verdikleri davirlerde, hükümdarlar san'atkâ- san'atkârın nafakasıdır» — diyor, kalen- Sen radyosvine, bizzat —san'atin ne kadar oturduğunu ra san'atkâra gelmiş. Aksi gibi, topun ağzına da sön tesadüf etmişsin. Meşhur şarkını bugün için mi bosteledindi? «Bir Ihtimal daha var, o da ölmek mi der: Buber Neumanr HAMDİ VAROĞLU konuşan dünyalar — kendisine — veril- İ çalınırken, onu mad- t olan Insanların lar kaldı. t . Deve yaşıyabilmanin caz, musiklde senfoninin pi p dayandı, şiir. tarlası Çeviren: Nazım Kemal Onu ti şi — Dâvana, yeni baştan ba - kacaklarından eminim, dedim. Yalnız senin durumunu kurca- layacak akraban var mı? — Hayır, hiç kimsem yol Güneş, ufukta sönmek üze- reydi, ikimiz yanyana oturmuş, dertleşiyorduk. Birdenbire step- te bir toz bulütu yüksçldi. Müs- lüman kızı, heyecana kapılâ - rak bağırdı! — İşte bizimkiler.. Tozu dü- mana katarak dörtnala geliyor- lert.. Filhakika, aradan çok geçme den iki süvarinin, bizden biraz ötede, attan indiklerini gördük. Bu adamlar, bütün gün stepte koyun gürülerini güden müslü- man mahkümlardan başka bir tey değillerdi. Bizden daha - iyi şartlar içinde — yaşadıkları da muhakkaktı. Zira onlar, zaman zaman ölen bazı koyunlardan is tifade etmök imkânmı buluyor- lardı. Derhal müslüman kizma 'dö. ni — Haydi git dindaşlarınla gö rüş, dedim. Herhalde onlar, sen den yardımlarını — esirgemeye - cek; belki de sana, yemek bile vereceklerdir. — Hele düşündüğün — şeye bak? Hiç bir müslüman kızı, ta- mımadığı erkeklerin yanına 80- Kulur mu? — İyi ama sen burada - bir Kkampta yaşıyorsun. Artık kaç Böç diye birşey düşünülemez.. Bununla beraber o, yine inat ediyor, çobanların yanına — git- mek istemiyordu. Biz nöbetçilerin geldiklerini görerek yine işimize koyulmuş- tuk, Fakat bu müslüman kızı, gözlerini bir an olsun, çoban - lardan ayırmıyordu. Nöbetçile- | Tın tekrar uzaklaşması üzerine, ' kendi dilile hazin bir şarkı söy lemeğe başladı. Çobanlar, bu garkıya ayni makamıda, mu'ca: belede bulundular. Uzaktan u- zağa, karşılıklı yapılan bu â- henkli muhavere bir müddet de vam etti, Sonra içlerinden bi- risi, koşa koşa gelip on metre ilerimizde durdu. Yerden derin bir temenna alarak bizi yeme- ğe dâvet etti . Burma kampına dönüorum! Tuğla fabrikasında pek kısa kir müddet kaldım. Bir akşam, Döbetçilerden biri - kulübemizin ününde durup bana seslendi: İtcsörler meclisi de Üniversite imtihanları öne alındı Bu yüzden müşkül duruma müracaata karar verdi azüüüğ l Her yıl, tüzüğe uyarak okin içerisinde yapılan Üniversite gü im thanları bu yıl eylül ayına alınma S talebeyi çok müşkül bir vaziyote sokmuştur. Bilhasa Hukuk imtihanlarının Fakültesi 1 - 2 20 eylülde kamp görmekte olan talebelerin hiz metleri ayın 15 inde bi tihanlarına bazırlanabilmek için an ak 5 gün vakit kala Diğer tara imtibanların bir ay öne alınmasına Üniversitede imtihan yapıla- ak salon bulünmaması ve ların İstanbul yapmaya karar verilmesidir. Bu suretle yazılı tihanların açılma tarihinden evvel bitirmek zarureti ha sek ve im imtihan imuş ve i çok kötü bir vaziyette bırakan, tüzüğe aykırı karltrı vermiştir. Hukuk Fakültesi talebeleri bu w sülsüz kararın düzeltilmesi için bu sabah dekanlığa müracaat edecekler mazlarsa danıştaya baş vu racaklardır. Si SÖ ler Hacı seferi Kişınbay firmasına ait — <Nazar> vapuru bu akşam 465 hacı ile birlik te Ciddeyo hareket edecektir. Ayni firmaya ait <Eti> vapuru da perşembe günü Ciddo #eferine çıka saktır. Hükümet yeni bir - kararla 1500 gros tondan aşağı olan gemilerin Cid do seferi yapmalarına müsande etme mektedir. — İstanbul radyosunda halk türküleri dit Yıllardanberi şahsına münhasır hususiyetleri haiz öz türküler ya- Zan ve besteleyen Orman Mühen - düi Tokatlı Necati Başaranın — ya- rın akşamdan — itibaren — İstanbul radyosunda kaval ve bağlama — ile kendi yaptığı orijina) türküleri ya yınlâmağa büşlayacağı memnüni yetle haber almmıştır , Yaya kaldırıma çıkan trâm vay 'Dün saat 16 ya dogru Beyazıttan Belediye istikametinde gitmekte o lan ve şoför Ömerin idaresinde bulu nan 1888 pikg numaralı taksi, Ye- niçeriler caddesinde Atik Alipaşa camil önünde aksi — istikametlerde gitmekte olan iki tramvay arasın- dan geçmek isterken, sıkaşıp kal - mıştir, Bu esnada taksinin arka kısmı ta mamen ezilmiş, Çarşıkapıdan Bele diyeye doğru gitmekte olan ve 2815 yaka numaralı vatmanın idaresin - de bulunan / Yedikule - Bahçeki tramvayı yoldan çıkarak kaldırı . ma kadar ilerlemiştir, Yarım saat kadar vesalti nakli- ye işleyememiştir. Tramvayla çarpışan kamyon Şoför Mehmet Gidenerin idaresin deki 3436 plâka numaralı kamyon, yatman Arslanın idaresindeki 87 numarali - Edirnekapı - Bahçekapı tramvayile çarpışmıştır, Bu çarpışmada her HKcisi de ha. sara uğramış, bilhassa travmayın ön sahanlığı harap olmuştur , Adalet Bakanı dün İzmire gitti Karadeniz havalisindeki tetkikle rini bitirerek Ankaraya dünmüş ve iki gün evvelde şehrimize gelmiş bulunan Adalet Bakanı Fuat Sir - men, dün saat 15 de kalkan Ordu vapürlle İzmire hareket etmiştir. Adalet Bakanına bu seyahatinde Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Sakip Güran ile Adalet Müfettişle- rinden Bülent Erten refakat etmek (Devamı Var) banim: düşen talebeler Danıştaya | Jen£ ve pürüzsüz Bir himaye oldu - İzundan şüp Başlamabar v Birür gn are İle birlem Böyeler birliğlleki Silederin adai haşada Bülisümültalebe dah | arumunua değli. bütüür memlek c Ündü * izlei ayesirmşl. — Sira |iççüeki illei v 'derlet münesebetle | göre |. YENİ Gü rayçenko düvasında, & bir şahit, Sovyet mesinin, bu rejlmin «ilmi i- sından> ileri göldi Ki elile kavra mişti, Bayyetlerin gösterdikleri ilgi, 'den beri geçen Üç Asir sarfin- da ölmemek için tek başına gayret arfeden bu müddet — içinde mahrum kaldığı şeref ve tesiri gü- ya bahşetmiş. Fakat, bu yeni hima- yenin, ilk bakışta görüldüğü gibi lar “#ardır. Kaldıki bu mek'ele, yal Hdiren bir geydir. Modern alâkalandıran | Sovyet politika- | rini ilgil cemiyetin — bütününü bu çümüllü mes'ele, n son müdabaleleri üzerine büs- bütün vahim BF gökil almiştır ilim akademisi başkanı Profesör Vavilov, bir nutkunda şöy le söyledi o doğrn yürüyen bir son yalist memleket il: ms burjuva ilmin dan bambaşka olan bizim ilmi n ayrılır, çünkü 'erine getirilmesine çalışmaktadır. Bu ödev, millete h derini, üdetlerini ve ihtişaçları- Mi tamamen tatmin etmek ödevidir.» Eğer bu. sözler, südece, Sovyet devletinin, umumi bir plân gereğin- Ge, ziraat, sanayi, tıb, yahut silâb teknolojisinin islâhı yolundaki araş- Hüsrev Gerede Avrupadan geldi li nsiryin Emekliye ayrılan büyük elçilerimiz den Hüsrev Gerede dün Ankara va puru ile şehrimize gelmiştir. Eski çi kendisile görüşen bir arkadaşı möza şunları söylemiştir. <1919 mayısındanberi, beş senesi bır ölüm dirim savaşı olan Kurtuluş harbi, İstiklâl ve Hürriyet mücado lesi içinde, milletin sinei hamiyetin de yürd topraklarında, 25 yılı şanlı tarihli büyük milletimizin ve devletimizin itibarını dışarıda vikâye ve milli hukukumuzu koruma dip lomasile Allaha şükür yüz aklığı ve kalb selümetiyle tam 30 yıl gördükten sonra emekli olarak aziz vatana dönüyorum. Büyük milletime bundan sonra da yurd içinde faydalı olmaya çalışmak biricik isteğimdir.» ieremeilk el Yeşilköy yolundaki soygunculuğun duruşması Geçen Mayıs ayının 3 üncü günü akşamı Yeşilköy asfaltında Florya istikametinden gelmekte olan 1454 plâka namaralı taksinin önüne çı- karak içindekilerin paralarını, bu meyanda Ayşe adında genç bir kal dının da bileziklerini almak Süre- tile gasptan sanık bahriye eri Hü samettin de arkadaşları Orhan, Remzi, İbrahin, Hayrullah ve Mehi medin durüşmalarına — dün İkincl Ağırcezada başlanmıştır. Dünkü duruşmada — sanıklardan yalnız Hüsamettin bulunmuş ve sor gusünda İsnadı reddetmiştir, Duruşma diğer sanıkların dinle- | nilmeleri için tâlik olunmuştur. Cevri Kalfa Ikokulunda bütünleme imtihanları Bu yı, İlkokullarda — bütünleme imtihanları ayrı ayrı günlerde yapı lacaktır. Okul idareleri imtihan günlerini tesbit eylemiştir. Bu arada Cevri. kalfa ilkokulunda — imtihanlar 26 Eylülde yapılacaktır, Bütün okul - larda yeni yıl tedrisatı 1 Ekimde başlayacaktır. Linyit satışı Ağaçlı linyitlerin satışı, Etibank Gepolarında yapılacaktır. Bu gün den ttibaren yapılacak satışlar es. nasında, arzı ettikleri takdirde be- lediyenin mahrukat - bayilerine de linyit verilecektir, Yılbaşından iti- baren istihsal bir mislil arttırıla . caktır. da vazilfe SABAN nü rır Fransız Basınındı 1 ve bunlar bu sinlemin, yahsi toşobbüs memlekot- mdiye kadar üdet — olduğu üzere, ilmin daha az metodlu, daha idare ektiği münüsma ge Hamdi VA n Mes'eleleri an iktibas :dın ROĞLU arzuların lerin böyle bir iddiaya yınak için elbir- liği yapmaları mümkün olacağı ve Rus ilim adamlarının meyd forla temndüfe bırakılmış tatbikatın- | maktan cis kaldıkları bir istibda den aşrıldığı, şüphesizki, söylene -|dın hi değilse, fikir hürriyetinin bilirdi. at iş bundan İbaret ol- | mevcut bulunduğu — memleketlerdeki | kâinat soydı, gisinin araştırılma- | illm muhitleri tarafından tasvip ©- S1 ve izahi metodu olarak Sovyet il- |dilmiyeceği akle — gelebilir. Lükin, minin tamamen başka bir ilün oldu- | Batı Avrupa ve Amorika ilim adam” Bu iddia edilemezdi. ları içinde çok sayıda — komünistle Halbuki, ideoloji ba noktada mü-| komünist a bulunduğu mühak- debale ediyor ve Sovyet ilmini bur- |kaktır; bir kaç sonedenberi, — ilim jeva ilminden, hakikaten — ayırıyor. | mefhumu — bakımından değil, — ilim | Rusyadla, 1 otorite, limlere, ik-bakkında edinilen telâkki bakımın- tisadi veya askeri bir değeri movcut | dan, gitgide artan bir temayülü, bu- | vermekle kalmıyor, bu ülimlerin na: ariyelerinin doğruluğu veya yanlışe hâ b Zira pi ki devirlerdeki papazlarla ilâl Jar gibi, gaşmaz bir metalisik akide- yo sahiptirler; fizike, biyolojiye ve- ında da hüküm — veriyor eflerile polit ya antropolojiye dair olan bütün na zariyeler bu akideyo uymak zörunda- dir. Aksi takdirde, — içti. bukumından dinsiz ve tehlikel lırlar, İktidarın bu her geyi bilmesi yü- sayı- | atfetmek icabeder yiz. Bu temayül, asıl ilmi, ilim- tek- | nolojinine nisbetle alçallmak tema - yülüdür; âlimlerde bir <içtimal yu- ur» daha doğrumu, mosleklerinde ça: lışmaktan doğma bir nevi viodan - sabı ild do kuvye Vaktile, âlimin, lenmiğtir. hnttâ — kendisi. ne zülmedilmekten vaz geçildiği t Fihlerde bile, dinih temellerini sarır mak suçile ihbar edildiği vükidi. Fa- kat ilmi araştırmalarının doğruluj Bu isbata zorlanınazdı. — İnsanların, ti tanımak, sırf tanimak arzü- aünden, bugün Rusyada, bir âlimin, | silo uğraymalarına cevaz veriliyordu. yaptığı ilmi —araştırmalar sonunda | Almin araştırmaları, bop zamanları yardığı neticeleri ilân etmesi, Gali-İzı oyunla, yahu' mesi İ le6 devrindeki İtalyada olduğu ka - dar tehlikolidir. Bununla beraber, K. V. D. nin düriplinci, belki de eburjuva nin prensiplerine meydan tan az çok çekinme — sebebile, eski engizisyonun disiplininden bir dere - ceyö kadar ayrılmaktadır. — Galiled, Kopernik astronomisini müdafaa et- mek cür'etini gösterdiği için mah - kemeyo verildiği zaman, bu hâdiso bir sır hâlinde gizlenmedi. Tekmil Avrapa bunu duydu. Fakat Rusya - Am, fikirler, öyle kalın bir pe Farında kontrolden geçiriliyor! n adamlarına orada zulüm edilip edilmediği mali akla geliyor. 1948 scnesi ekim ayındı Alimleri biırliğinin bir toplantımında, ilim hür- ilmiz okumak- de ar- , atom riyeti mevzuunda bir imünakaşa ce- reyan ederken, — Rusyada — âlimlere dar tabil sayıl Alim, her şeyden evvel bir filozof- tu, tabinti keşfe çalışıyorda. O - nün keşiflerinin beşeriyete, tabimti bakımından yeni bir kuv« vet balışettiği ba kuvvetin yanısı - T da birçok pratik tatbik sahaları daha fazla yenmek açtığı, zaman geçtikçe kabul ediliyordu. Fakat eserinin gikâr faydasından d kakkında mütalân yürütülmeyen ülim, bu ese- ri, askerlerin, hekimlerin, ziraatçile rin veyahut sanayicilerin kendi sa- İholarına tatbik etmeleri — ihtimalile mes'ul tutulmuyordu. Filozof, dünya işlerinden uzak ya- gar ha başkalarının işi- no karışmıyordu, başkaları da onun yaptığı işlere karı: ardı. Onun, cemiyetten ayrı yaşaması, kendisine bir itibar kazandırıyordu. Gökyüzün- zulüm edildiğini söyleyen Sir Honry |de araştırmalarla meşgal heyet bil- Dale, iddiasımı isbata düvet edilin- İgini, meselâ çelik imalâtında yeni 'ceş Profesör Vavilov'un durumunu İbir usul bulan mucitten daha ax söyle anlattı <1942 de, ben Royal Society baş - Yi seçiminde yabancı üye olarak tek- lit edildi, araştırmalarını bilen kim- #eler tarafından da hararetle tavsi ine uygun olduğu resmi makamlarca kabul edilen Ly- senko doktrinine açıkca aykırı ha- reket ettiğinden dolayı başına işler açtığını haber aldık. 1045 te duy dakki, Vavilov, 1941 le, 1943 arası Rürsüsünden mahram edilmiş, Le ningraddan sürülmüş, Rusyanın u- zak bir şehrindeki toplama kampı- nn gönderilmiş, orada ölmüş. Arşivlerimizi tamamlamak için ta- bü, profesörün hangi tarihte öldü igtnü öğrenmek istedik, katiyyen im kânı olmadı. Muhtelif yollardan yaj tığımız araştırmaların lak bir' sükütla karşılandı. hepsi, - mut- No Lon> Tara'daki Sovyet elçiliğinden, no de Moskovadaki — ilim — akademisinden birşey- öğrenebildik.» Royal Society'yo yabancı üye se- çilmek gibi, berkese kolay kolay na- sip olinaşün bir şerefe lâyık görül- len bu âlimin, Sövyet ilim akidesi ni kabul etmediği için bir toplama kampında öldüğü doğru olsun veya olmasın, Sovyetle böyle bir âkibetin pek âlâ vürit o- Jabileceğini görtermektedir. — Sövyet hükümeti, yeni ve daha tesirli harp iletleri icadeden kimselere gerçi şo- refli mevkiler ve bol paralar / ver n resmi durumu, yor, fakat, hakikat ol ndi h geyi söylemek ve delillerle isbat etmek hakkını âlime vermiyor. Bu, birçok nesillerdenberi <burjuva ilmi> maddi menfaat sağladığı balde on- dan daha fazla itibar görüyordu. Şimdi bütün bunlar değişti. Harp- lerle ve ihtilâllerle dolu bir devir, (dükirlerin alâkasını, semanın esrarın- dan ayırıp, beşer cemiyetinin pratik mes'elelerine çekti. Alim, vaktile il- me tatbik sahası aramadığından do- layı kabahatli çıkarılıyor; onun, ilim ilim içindir iddiası çürütülmekte ve âlimin, kendisini, her yeyden — evvel cemiyete hizmetle mükellef sayma « S istenilmektedir. Ayrıca da, şim- diye kadar emsali görülmemiş dere- cede tahrip kudretini haiz silâhlar vücüde getirdiği halde, bunların a- Şi kullanılmasına karşı bi koruyacak- hiç bir olmakla itham ediliyor. Bu tenkitler âlimin itinadını sars mıştır. Hatâlarımı tâmire, sından çıkıp, sahip olduğu bilgilerin kendisini cısı olduğu politika dünyasına gir - meğe çalııyor. Bereket versin, ken- ditine doğru yolu gösterecek insan- lar mevcut. Alimi, düşüncesizce dal- dığı ferdiyetçiliğinden kurtarmakla kâldayan, plânlaştırılmış yeni demi- yetin —kuruluşünda ona en yüksek mevkileri bi cilmi bağrına basmış> Sövyetler birliğinin şan ve gerefini ona gösteriyorlar Başlangıçta, kendi- sinden hürriyetini feda etmesini de- bahsinde âlimin israr etme- yoktür; fakat, isTar © 'der de, karşısındakini güç durumdu bırakabilecek #ualler sormağa kâlkı- Şırsa, nihayet, hürriğete olan sev - gisinin, eskiden aldığı burjuva — ter- biyesinden —arta kalma bir şey ol - iyeti çare dü hiç hazırlamadağı, yaban- sine lüzum nin sabip olduğu bir haktır. Çok-|düğu ve parti merkez komitesinin, tanberi do, Batı Avrupadaki fikir |doğruyu da, eğriyi de temyizsiz ve hayatımın esaslı şartıdır. istinafsız hükme bağladığı cevabı ve- Totaliter politika adamlarının, rilir. BUYUK AŞK ROMANI, Yazan: 2ERVER BEDİ — Safderi öldürdüğünü unut ma., — Orası şüpheli. — Muhakkak. — Ne ile öldürdü? kalb sektesinden öldü. — Fakat Vildan ona gitme- seydi ölmiyecekti Safder. — Ona giden kadının Vildan olduğu muhakkak değil, — Muhakkak, Vildan kendi- Si bunu bana söyledi. — Bafderi nasıl öldürdüğürü de söyledi mi? — Evet, — Nasıl öldürmüş? diye sordu Nejat. Zafir başımı salladı: — Senin öğrenece, Pek çok gey var, Fakat mevzu- umuzdan uzaklaşmıyalım. Asıl mesele gu: Bu kadın bir fac'a arıyor. Niçin, nasıl arıyor? Bı ayrı bir mesele, Yoksa haya'ı- nı, inkişaf gartlarını tetkik ve tahlil etmek lâzım, Bizim buna yaktimiz yok. Ayrıca konuşu. Safder ruz seninle. Ben bunu çok dü- gündüm, Kendirse göre fikirle- rim var. Ümit ederim ki doğ- ru bulacaksın. Yahut bulmıya- caktın, Ayrı mesele, Şimdi bi- zim acele düşüneceğimiz şey, bu mukadder faclanın kurbum olmamalıdır. Bu «facia> kelimesini mev- simsiz bulan Nejat, Zafirin mü balâgalı düşündüğünü söylemek istemiyor, güphesini iafde c- den bir durgunlukla başını sal- hyordu. Etrafı»a bakınan Zafir kah- veciyi arıyor gibiydi. Saatine babtı ve doğruldu: — Gidelim, dedi, Nejat hesabı verdikten son- ra, Zafir ayağa kalktı: — Senden ace a cevap iste rim, dedi. Ve ona apartımandaki bir dos tunun telefon uumarasını ver- di, Sonra elini onun omuzuna koydu: — Eğer gecikinsen, ben yak No. 99 nız başıma ve başka türlü ha- rekete rzecbur olabilirim, dedi. Nejat, Lâlâ tereddüt içinde: — Hoya, dedi, gecikmem, Fabat.. cevabım müsbet de o labilir, menfi de. Caddeye çıktılar. Zafiz he- men ayrıldı, Son bakışında« sa na muhtaç değilim» mânası vardı. Nejat rastgele yürüdü. Hâlâ bu cinayet fikrini hazmedemi- yordu. Vildan gibi canlı bir ka- dını Zafir gibi münevver bir u damın öldürebileceğine inanmı- yordu. Böyle bir hayalin kur» banı Vildan yerine Zafir, Zafir yerine Nejat olabilirdi. Bunlar fehlikeli oyunlardı. Fakat Zafir yalnız kalırsa ne yapacaktı? «Başka türlü hareket» ten mak- sadı neydi? Vildanla ittifak mı ederdi? Kime karşı, ne için, na- B1? O akşam ve o gece, sarih bir tey düşünemeden, sıkıntı ve te- reddüt saatleri geçirdi. Çok geç ve fena uyudu. Rüyasında Selmi ni dağ gibi yüksek bir yerden uçurum gibi derin ve karanlık bir yere düşerken gördü. Titri- yerek uyandı. Gece lâmbasını Yaktı ve saate baktı. Dörde ge- liyordu. İki saatten fazla uyu- madığı halde uykusu yoktu. Kalktı, Mutfağa girdi ve kendi- sine bir kahve pişirdi. Sabaha kadar oturdu ve fasılasız siga- ra içti. Bazan uykusu gelir gibi olu- yordu; fakat yatağa girmek temediği için, uyku ile uyanık- hik arasında sallanan bir sıs perdesi altında, içine girdiği bu macerada, kendi kendisini — ta- nıyamıyacak kadar, nefsine kar g1 bir yabancılık hissi duyuyor- du. Ve sık sık, Vildanın ve Sel minin hayalleri, türlü şekiller- de, zihnine baskın yapıyordu. Bir aralık guurunun intizanı © kadür bozuldu ki çıldırmak- tan korktu. Bu buhranın neti- celerine bakmağa cesareti yok- tu. Yalnız içinde kurtulmak, hür riyetine kavuşmak ve bir dahı, tehlikeli kadın maceralarından kaçmak arzusu vardı. Fakat onu aydınlığa çıkaracak en küçük bir Ümit ışığı bile göremiyor- dü. Sabaha kargı, ter içinde kal- dığını hissetti ve bir. hareket ihtiyacile çamağır değiştirdi, traş oldu, giyindi. Hizmetçi g zaman, öğleyin gelmiyec: ğini söyliyerek dışarı çıktı. Ne- reye gideceğini bilmiyordu. yada bir uyku bastırdığı için, sendeliyerek yürüyordu. Zafire vereceği cevabı düşünmek iste- miyordu. Fakat bazan, içinden gelen bir hafif sesin, ona; «Baş ka çare yok» diyordu. Bir kahveye girdi, bir çay getirtti ve düşündü: Başka çe re yok muydu? Hayır, Vildanın yaşamasını da, ölmesini de istemiyordu. En çok istediği gey, Vildamı öldür- meden bertaraf edebilmekti kat bu, bir ahşap evde çıkan yangını söndürmeden, o evin yanmasını bertaraf etmek ka- dar imkânsız bir geydi, Vildan, çıkan ve etrafım s alevlerinin sönm kadının kalbini ebediyen haxe- ketsiz bırakmak lâzımdı. Nejat böyle düşündükçe, Zafiri esasta çok haklı buluyor, fakat onun kanlı plânının tatbikine ne bir seyirci, ne de bir şahit — sıfatile iştirük etmek istemiyordu. O kadar kararsızlık içinde 1 di ki, Nazireye telefon etmeği ve onu bir yere çağırıp herşey- den haberdar etmeği düşündü, vazgeçti. Selmine gitmeğe ve 0- na - bazı istisnalarile - her şeyi itiraf etmeği düşündü, bundap ran ihtiras i için de bu da vazgeçti. Zafiri telefonla ramağa niyetlendi, bunu da mâ nasız buldu. Nihayet Bebekte oturan ve onu her görüşte ısrar- la çağıran bir mektep arkadaşı- na telefon etti. Bir otomobila atlayıp ona gitti. Akşama kadar, orada, içinde yaşadığı bulhrandan - bir az uzaklaştıran bir hâtıra ve dostluk havası içinde oyalandı. Geç vakit eve döndü. İştahı olmadığı için yemek yemedi. Gece ev sahibine çıktı ve onun- Ja tavla oynadı. Fakat o kadar dalgındı ki, üçüncü oyunun ya- rısında özür diledi. Acemiden beterdi. Taşları yanlış yerlere koyuyordu. Ev sahibinin karı- gı, kocası kadar hayretini g- lemeğe muvaffak olamamış ve Nejada: — Ben sizi hiç böyle görme- evin miştim. Hasta mısınız? diye sormuştu. -- Değilim, hanımefendi, düa gece uyumadım. Hayır hayır, uykusüzluk değzil bu, sizde birşey var. — Ne olabilir? Kadın gülümsiyerek tahminl ni göylemişti: — Galiba.. Aşıksınız! Nejat acı bir gülüşle: — Belki! demekten — başka cevap bulsmamıştı. “Gevantı var) Âlimler ve Politikacılar Alimler, ilmin pol r tara- fından, halen Rusyada olduğu — ye- kilde kontrol edilmesinden doğacak neticeleri iyice düşünmeye ve siyasl idare adamlarından görecekleri üti - |I fota karşı bu fedakârlığı yapmağa lap olamıyacaklarını ciddiyet - l0"teemmül etmelidirler. k damlarının yapmaları, idnrenin bütün şübelerin- de faydalı olabilir. Fakat tabil ilim- er mutahassımı, cemiyetin kurtarı - cumn ol a gibi, politika ada « ye yahut biyoloji âlimi- Siyasi ma larla ilim elbirliği ni nda ya,veya bu ge- de dü inl söyleyeck l? hiyete sahip olamaz. Hattâ ilim &- damı, sıki bir tasnifo gelem: sarih kanunlara bağlı bulunmayan politikm İşlerine karışırsa hatâya dü- ger. Bazı âlimlerin, marksizmi çok cazip bulmaları, belki de, marksiz - min, kendisini, müsbet politika "ilmi farzetmesinden dolayıdır. Fakat, rimi düzenlem 'nsanlar arasında refahi ve barışı sağlamak, dünyanın felâketi karşısında ne kadar ö meğe Jâyık bir hareket oluran olsun eğer ilmi anl tabinti, herhangi bir insan otoritesi altında değil, doğrudan doğruya in- celemek süretile bilgi aramaktan u- zaklaştırırsa: sonu felâket olabilir. İlim, müşahede ve tecrübe ile, ay- ni zamanda, yetkili mutahassıslar a ratında serbestço münakaşa ile doğr rulukları anlaşılan faraziyeler yoli - mevcut olabilir. Bu usulü terketi mek, ilim ruhunu ve metodunu in- kür etmekle birdir. zifesinden, Hindistarlı âlimin yapacağı temaslar AD n meşhür şahsiyetlerin Gandinin muritlerinden Dr. N. Agarwa ve karıtı Roma'da Papa ile görüştükten sonra — geçen gün şehrimize gelmişti. Dr. Agarwa Istanbulda 5 gün kalacak ve bu müd det zarfında Türk halkının Gandi »in felsefesi ile olan alâkasım tes. bit edecek ve bu felsefeyi memleko timizde yaymak için — teşebbüslerde Adliyede Hindista: den İki sabıkalı kaçtı ve yakalandı Sabıkalı eroincilerden Vehbi A- teş ile Hüsamettin Durukan —dün Beşinci Asliye Cezada cmevkufen muhakemelerinden sonra koridora çıktıkları zaman, jandarmaların ö- nünden firar etmişlerdir. Bu esnada adliyede telâşla «— Kaçıyor, tutun!»> Diye bağırışmalar olmuş ve fi.. rariler aşağıda büyük kapıdan çı- kacakları sırada yakalanmışlardır. Firar suçundan haklarında yeni- den takibata geçilmiştir. Arama ve taramalar Emniyet arama ve tarama ekip. leri dün sabah Hâlde ani bir arama yapmışlar, üç kişide tabanca, 11 kişide de bıçak bularak müsadere etmişlerdi! Bu şekildi ra devam edili Ankara vapurile gelenler Ankara vapuru dün Saat 15 ta, 390 yolcu ve 50 ton yükle Batı Ak- deniz hattı seferinden dönmüştür. Yolcular arasında, Dişişleri Ba. kamı Necmettin Sadak, Moskova Büyük Elçiliğine tayin olunan Ot - tova Eiçisi Müzafler Göker, Albay Ziya Konut başkanlığındaki Ordu Atletleri, H, Cahit Yalçın, eski elçi Hüsrev Gerede, Prof, Z, Fahri Fın dikoğlu, Olgunlaştırma — Enstitüsü Müdürü Refia Övünç, İtalyaya tet- kik seyahatine giden 42 kişilik İs- tanbul Ünüversilesi talebe grupu, İtalyanın Ankara Elçisi - Ronato Pronas, İtalyanın Amerika Ticaret Ataşesi, Prof, Mazhar Nedim Gök- hil, D, Yolları Umum Müdürü Ce- mil Parmanın başkanlığındaki De nizyolları heyeti, Londra Üniversi tesi profesörlerinden Bernard Le- uis, Dr. Behcet Uz, Dr. Veli Beh. çet Kurtoğlu, Gemi İnşa Müteha: sısı Mayron Black bulunmakta idi Malıyemizi tetkık edecek olan mütehassıs Devlet maliyesinin ıslâhi Üzerin- de tetkiklerde bulunmak için Ame rikalı iktisat profesörü Ruy Blach, dün şehrimize gelmiş ve Ankara. 'ya hareket etmiştir, H arama ve taramala cektir, men İaymetli 4 oda, mutfak, helâ, tevfikan gşüyuun izalesi zımnında dan ile kadar açık arttırma suret Sabri, Mehmet, Selver, Hamdune, Mustafa Kemal, Hı zar, Veli, Ali Riza, Nerkis, Hatice, Sadettin, Hasan Behcetlm < işı râk halinde mutasarrıf oldukları Unkapazu Haraççı Karamehmet ma- hallesi Haraççı Bostan 9, eski 28, yeni 35 kapı No, li 12,000 Jira muham 13 EYLÜL 1049 | ç .. — DiDBucü: İttihatçı seçimi”... | 23 Temmüz 1908 d0 Hörriyet ll İolunduğu Zaman diğr şahir. ve Küs sabalardan ziyade İstanbulda Heyö« dan vardı. Henüz hükümet değişmiş doğlidi | istibdat devrindeki polla ve darma komutanları aynı vazlte- de bulunuyorlardı. Gençlerin pek se- vinmelorine karşılık daha yaçlı olan- dar taşkınlıktan. çekiniyarı Ne olur ne olmazi» diye ihtiyatlı dav - ranıyorlardı. Gazetoler bile padişa - hin verdiği mobus intihabı emri hak- kında ertesi gün noler yazacaklarını Müzakore etmek Tüzümünu hissedi - yorlar ; birdenbire eski — idare hinde bulunmak — İstemlyortardı, Kadarki, hürriyeti, padişahin a: te bir Jütfu olarak göstermek kara rını. verdiler. ! gün İstanbulda görülmemiş bir. bayram manzarası vardı. Halk binlerle toplanarak kaflleler hâtinde Nezaretlere uğruyor, nâzırları dişarı Çağırarak hürriyete sadakat yemini eltiriyordu. — Evvelce yedibin satan gazetelor otuz kirk bin satılmağa başlamıştı. Bir müddet sonra da Ve- ni Gazeto, Tanin, Millet, Hürriyet, Şark, Metin, Serbesti, Boşboğaz bi birçok yeni gazotelerin çıktı rüldü. İrk ve din — ayrılmaksızın bütün halk — kucaklaç'yor; geceleri saban- dara kadar foner alayları, toptartı - dar yapıyordu. Herkes koluma allı beyazlı bir. kordela — takmıştı. He- yecana gelen gençler ya bir masa ü- Zerine çıkıyorlar, ya bir ağacın da Na fırliyorlar: <Otuz üç seneden- berl > diye başlayan bir — nutukla İstipdat devrinin rastgele — tarihini giziyorlardı. Avrupada bulunan «Genç Türkler» birer İkişer — dönmeğe — Başladılar.. Prens Sabahaddin boyin İstikbali I- Şin hemen hemen Ulmandaki bütün vapurlar. kiralanmıştı. Halk <Arap İzzots in Zeki — Pa. şanın konaklarını sarıyor, yüzlerine tükürüyordu; Istibdat dsvrinde nü- fuz sahibi diğer kimseler de türlü hakaretlere uğruyorlardı. Akşamle « yin «Bâbiâli» caddesinde — toptanan halk kabinade henüz yörlerini mu < hafaza eden Nâzırlara hakaretler e- diyor, çürük yumurta ve llmon kas buğu yağdırıyordu. Nihayet Salt Paşa kabinesi kildi ve yerine Kâmll Paşa Mebus. İntihabı halk bunü — nasil Miyordu; unutmuştu veya öğrenm Mişti; gazeteler hocalık ettiler anlattılar. Ortada rekabet edecek siyasi par« tiler yoktu, yalnız İttihat ve Terak- Kİ cemiyoti vardı; bütün seçim işle rine bu çemiyet bakıyordu. İntihap sandıklarının — başında — cemiyi bir İkİ kİşİ bulundurülüyür, ye o 26 çe. geldi. yapılacaktı ama yapacağını — bile hattâ beklettiriliyor, seçloilerin — evlerine cemiyete mensup «ikinci seçicir 1e - vin İstesi birakılıyordu. Sıra mebusların seçilmesine gelin- 06 İkinci seçicilere İttihat ve Terake veya isim ve « riyor; onlar da onu seçtiklerine da- ir Imzayı basıyorlardı. Böylece Mü- Jet Mectisinin çoğunluğu — İttihatçı « dardan ibaret oldu. Bu arada İstan- buldan hiç çıkmamış birinin, meselâ Yemen Bağdattan — mebus ol duğu görüldü. 1948 da yeniden ve bir defa daha Hürriyet devrine girdik; tek part sistemini bıraktık. Seçimlere hile ka rıştırıldıği İddla edildi; karşılıklı it- hamlar ve İtirazlar oldu. Şimdi. de 1950 seçimleri için m ücadele başla- miş bulünüyor. — Umarızki, gelecek seçim İtham ve İtirazlara meydan verilmeyecek şekilde yapılır! Kadircan KAFLI rerrcrrer.errrRLARA Belediyenin muvakkat bütçe müzakereleri MK el Mali yıl başının Mart ayına a- Hnması — dolayısile / Belediye iki aylık muvakkat bütçesini hazırla. mıştir, ö milyon 200 bin lira olan bütçe bugünden itibaren Daimi Encümen de görüşülmeğe başlanacaktır, Bişlm ee SA Hilmi Uran hafta sonunda geliyor K li Yalova Kaplıcalarında tedavi ve istirahatte bulunan C.H,P, Genel Başkan vekili Hilmi Uran, bu haf ta sonunda şehrimize dönecektir. Hilmi Uran, buradan Ankaraya, oradan da seçim bölgesine gidecek | tir, Fatıh 3 cü Sulh Hukuk Yargıçlığından (Gayrimenkul satış 1) v48 - 297 Gölle sofa, taşlık ve bir miktar bahçeyi, müştemil elektrik ve kuyusu bulunan ahşap hane, mahkeme kararına 8/10/949 Cumartesi günü saat 10 tile Vilâyet karşısındaki Fatih 3 cü Sulh Hukuk Yargıçlığında satılarak en çok talibine kat'i ihalesi ya- pilacak (yüzde yetmiş beşini bulduğu takdirde) bu miktarı bulma- dığı takdirde ikinci açık arttınması aynı yerde ve aynı saat zarfında 18/10/949 salı günü icra olunarak en çok talibine kat'i ihaleat yapı- Jacak, müzayedeye iştirâk edenlerden yüzde yedi buçuk nisbetinde pey akçesi alnacak, tellâliye resmi, ihale pulu ve taviz bedeli ve tapu harçları müşteriye ait olup müterakimm vergi ve resimler aatış bedelin den ödenecektir. Müzayedeye iştirâk edenler gayrimenkulü görmüş ve şartları aynen kabul etmiş farzedilirler, Peşinen veya verilen mehil içinde satış bedelinin tamamı ödenmediği takdirde İcra İflâs Kanunu hükümleri aynen tatbik edilir, İşbu gayrimenkul üzerinde herhangi bir şekilde hak Iddlasında bulunanların evrakı müsbitelerile birlikte satış Zamanına kadar müracaatları lazımdır, Aksi halde hakları tapu alci. üinde kayıtlı olmayanlar paylaşmadan hariç kalırlar, Daha fazla ma. lümat almak isteyenlerin evi görmeleri ve mahkemenin 48/297 sayılı dosyasına müracaatları ân olunur, B/V/0AA

Bu sayıdan diğer sayfalar: