1 Temmuz 1950 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

1 Temmuz 1950 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sayfa: 4 YENİ Dünyanın en ucuz giyinilen, yaşanılan, eğlenilen şehri, Hong Kong'dur ! -- Çinli, müşterisine bu son na- müskâr (1) teminatı da verdik- ten sonra, artık yapılacak İş kal- mamış olduğuna kanaat getir- miş olacak ki, hemen arabaya asıldı, ve beni Hong-Kong'un pi- l piril yanan asfalt caddeleri üzerinde, meçhul bir semte doğ- ru alıp götürmek istedi. Fakat talihsizliği burada da yetişti za- vallının başına!... Tam hareket ledeceğimiz sırada, birdenbire yanımızda Üç yabancı adam peyda oldu. Üçü de sarhoştu. Üçünün de giyiniş, konuşuş ve renklerinden, ya Amerikalı ve- yahut İngiliz oldukları belli ldi, Hemen İçlerinden hirisi, arabayı çekmiye hazırlanan Çinlinin ya- kasına yapıştı. — Dür dedi, yabani dağ ke « çisinin kulağı herif!. Nereye gö- türüyorsun efendiyi? Serbest kalan bir diğeri, he « men yanıma soküldü. Gayet mahrem ve mühim bir hâdiseyi izah eder bir tavır alarak, clddi bir sesle; — Mister dedi; katiyen git « meyiniz bu adamla!... Size Hong Kongun en kötü, en adi eğlen- ce yerlerini gösterecektir. Ve hattâ belki de sizi bir batakha- neye sevkedip, soyulmanıza va- sıta olacak. Hemen onu terkedi- niz ve bizimle beraber geliniz! Sizi Uzak Şarkın en güzel kadı- | Ş, nina, en lüks eğlence yerine, ve en çok beğenilen salonlarına gö- türeceğiz. Buna mukabil — biz. yalnız beş dolar veriniz, kâfi! Benimle konuşan adamın yü- züne hayretle baktır — Fakat siz kimsiniz dedim? Siz... Sözümü bitiremedim. Araba - nin beygirlere mahsus yerinde, çıplak ayaklarını aafaltın siyah ziftleri Üzerine vurarak tepinip duran Çinli: . — Kim olacak diye bağırdı, 'asker kaçakları hepsi!... Gece kışlaların duvarlarından atla -« yıp, sırtlarına da birer sivil ca- ket geçirdikten sonra Işte böyle caddelere dağılarak, ekmeğimi- zi elimizden almağa çalışıyorlar. Yakasını habire İngilizin elin- den kurtarmağa uğraşıyor, ve denizden henüz çıkarılmış İsta- köz yavrısu gibi, incecik bacak- ları İle tepinmesine devam ede- rek, — Polla, polls diye bağıriyor- dul... Büyük bir sükünetle cebim - den çıkardığım bir doları Çinli- ye uzattıktan sonra, arabadan inlp, tekrar otelin kapısından içeri girdim!... Anlatan: OELLAT ALİ AĞI Esat Mahmut rda kalanlara acı - * Dünyanın en ucuz - giyinilen, €n ucuz eğlenilen, ve en ucüz yaşanılan yeri Hong-Kong şeh- ridir!... Çorap ipliğinden tutun Vizon kürke, eşek arabasından başla - yın (Kadilak) otomobiline ka - dar, arz küresi Üzerinde mevcut ne kadar ihracat malı varsa hepsini, hem de en güzel, en son nevjlerinden seçmek - şartiyle, Hong-Kong şehrinde bulabilirsi- niz!... Meselâ bir (Şevrole) otomo- bili Amerikada 1800 ifâ 1900 dolardır. Bunu fabrikasından temin edip, acentenin yapacağı kârı lehinize iktısat edebilirse - niz, 1600 dolara alırsiniz. Hong-Kongda İse bir (Şevrole) otomobili 1550 dolardır. Yâni anlıyacağınız, bir tAmerikan n- rabasını Hong-Kongda satın al- mak, Nevyorkta satın almaktan daha çok ucuz En İyi cinsinden bir astragan kürk, bizim paramızla Nevyork- ta iki bin beş yüz, ilâ üç bin li- radır. Fakat Hong-Kongta aynı astragan kürkü 1500 liraya a- labilirsiniz! İngilterede, Amerika veyahut —25 — YAZAN: Esat Mahmut Çin maktebinde KARAKURT Brezilyada birinci sınıf bir otel- de yiyip içip yatmak isterseniz, günde elli altmış lira ödemek |mecburiyetindesiniz!.. Hele (Ha- Jiti) adaları ile Miami sahillerin- deki oöteller gibi, sırf dünyada mevcut zenginlerin eğlenmesi için hazırlanmış yerlerde bir ge- ce geçirmek, bizim paramızla yüz elli, İlâ iki yüz llrayı göz - den çıkarmak demektir. Halbuki Hong-Kong'da, için- de dört bin kişinin aynı zaman- da yemek yediği, yattığı, dans ettiği bir otelde bir oda değil, bir apartman dahi işgal etse - niz, günde vereceğiniz lcret, bi- zim paramızla en çok yirmi, yi mi beş lirayı geçemez!... Güzel bir elbise elli, güzel bir iskarpin on, halis İngiliz kuma- şından fevkalâde bir palto 80 ilâ 109 İlradır. Bir akgam bir kadın arkada - şınızla gidip, Hong-Kongün bir eğlence lokalinde, yalnız şam - panya İçmek süretivle sabaha kadar vakit geçirseniz, sarfede- ceğiniz para katiyen yirmi, yir- Tf beğ İlrayı tecavüz edemez, bü neden böyledir, ve neden bu Uzak Şarkın en uzak şehri, böy le dünyanın en ucuz yeri olabili- yor?... Sebebi şu: Cünkü Hong- Yazan: MURAT SERTOĞLU “— Ne' yapalım, ölümümüz bu yüzdenmiş, ğidiyoruz işte!.., 4980 yılında Menemende bir | 'Türk zabitini keserek isyan bay- Tağını açan irtica suçlularından 28 kişi idama mahküm edilmişler- di. Bunları 2 şubat 1931 pazarte- Bİ gecesi astım. İçlerinden yalnız Hacı İsmatl oğlu Hüseyin kaçma- Ba muvaffak olmuştu. Fakat bir Taüddet dağlarda dolaşan bu Buç- la da tekrar yakalanmış, ve idam edilmiştir. O gece ilk olarak Jâz İbaghim hocayı astım. Hoca sehpanın al- tına sakin bir tavırla geldi. Bon vasiyetini sorduğumuz zaman gu Cövabı verdi: — Beni Şeyh Esadın yanına gö- Münüz! Çünkü o benim hocamdır. Bessizce ve çabucak öldü. İkinci olarak boşnak Ramizi tım. Doğrüsünü aöylemek lâzım Bgelirse onu ben asmadım. Kendi kendini astı. Hiçbir gey demeden TMasaya çıktı. Boynunu kendi * dine kemende geçirdi ve ma: bir tekme atarak kendi kendini Ballandırdı. Ben tutup da kendini- ni çekmek ve eziyet çekmeden ca- nınin çıkmasını temin etmek için yanına yaklaştığım zaman, çoktan ölmüş ve soğumağa başlamış bu- lunuyordu. Çingene Alit — Ne yapalım, ölümümüz bu yüzdenmiş, gidiyoruz işte! — dedi. O da mukadderatina tevekklil et- Mesini bildi. Cemal hoca asılmadan evvel: — Manisada 500 liram var. Bu- Nu Horoz köyü camline | bırakıyo- rum. Vasiyetinde bulundu. Yine irtica suçlularından — blup da idam . ettiklerimden Arnavut Manifaturacı Osman çok - bitkin bir halde idiler. Korkularından ve heyecanlarından âdeta dilleri tu - tulmuştu. Konuşamadılar bile. Fakat tabur imamı İlyas çok Metindi. Ölüme değil, âdeta sey - rana gidiyor gibi sakindi. Onun da Son vasiyeti şu oldu: — Manisadaki evimde bulunan çekmecede bir yüzük var. Karım bu yüzüğün orada olduğunu bil - mez, Alsın onu oradan. Yine bu arada asılan — Yahudi Jozet de son ana kadar metine- tini muhafaza etti. İdama mah « küm oluşunu haklı buluyordu. Bu Kanaatini sonuna kadar muhafaza etti. Bon aözleri de: sin Türkiye Cumhurl; til diye bağırmak oldu. O gece en son olarak Manlaali de Ragıbi natim, Bitkin l& masaya çıktı ve sön söz- — Karıma söyleyin, çocukları- ma iyi baksın! oldu. İrtica hâdisesinin ele başıların- dan Şeyh Esat Efendi de idama mahküm olmuş, fakat yaşının iler- lemig bulunmasından bu cezası $0 sene hapse tahvil edilmişti. Bu si- rada hastalandığından İzmir mem- leket hastanesine nakledilen Şeyh Esat Efendi de orada vefat otti. Hazır sirası gelmişken, size -B- ier tabir caizse - başka bir mari- fetimden daha bahsedeyim. Ben toplu iğne ile de adam öldürmesi- ni bilirim. Bunu çeteciliğim sıra- sında öğrendim. İnsanların ense - #inde bir hayat noktamı vardır. Ben bu noktayı biliyorum. Ve sadece Kâmlil, Menemenli Hüseyin ve iğneyi bir defa buraya batırmak süretiyle bir insanı altı, yedi sa. niye içinde öldürebilirim. Cellâtlık hatıralarıma son ve - rirken, sizlere son idamlarımı an- Platayım: : Son olarak İzmirde idama mah- küm edilmiş bulunan nahiye mü- dürü Mahmut Baştuğ ile suç orta- Bi Adem onbaşıyı astım. Bunların kabahatleri henüz hı tırlardadır. İkinci Cihan Harbi rasında Çeşmeye iltica eden böş Altı Yunanlıyı soymak maksadiyle öldürmek ve bunların arasında bu- lunan bir kızi da kirletmek yüzün- den idama mahküm olmuşlar ve bu hükümleri katiyet kesbetmişti Hapishane —müdürü — bermütat beni çağırıp vaziyeti — bildirdi ve bu iki adamı asmami emretti. N: hiye müdürü Mahmut Baştuğ hü- kümet konağı karşısında, Adem onbaşı da mezarlık başında asıla- caklardı. (Devamı var) ZAYİ İnebolu — Nüfus Memurluğundun aldığım ve içinde askeri durumum kayıtlı olan nüfus hüviyet eüzdanı mi kaybettim. — Yenisini — alacağım- dan eekisinin hükmü yoktar, Hakkı Turgut ZAYİ İstanbul Timanından almış Hü 949/730 #lcil namarulı cüzdanımı zayi ettim, - Yenisi, eağımdan evkisinin hükmü yoktur. Emin Yavaş ZAYİ Beyoğla Kız Lisesinden aldığım patomu kaybetilm. Yenlsini — alar dumdan eskirtinin hükmü yoktar, Neclâ Güven oldu: gemlci aşağı yukarı bizim paramızla | Kong serbest bir şehirdir. Bü - tün ithalât ve ihracat vergiye tâbi değil!... Yâni sizin anlıya - cağınız, orada gümrük diye bir şey yok, Bütün tüccarlar mal - larını - İstedikleri - gibi, — hiçbir kayda tâbi olmadan, ve bir san- tim dahl vergi ödemeden mem- İlekete sokuyor ve çıkariyor - larl... Hattâ dünya Üzerinde devlete en az vergi veren İnsan- |lar, bu İngiliz kolonisinin bahti- |yar tebaalarıdır!... Bu böyle o- lunca, hayat da orada alabildi- ğine ucuzluyor. Binnetice, sefil bir halde yaşıyan fakir halk ta- bakası bile, ölmiyecek kadar bir #ey tedarik etmek İmkânına sa- hip oluyorlar. Bu hâdise sarahatle anlatı - yor ki, bugünkü dünyanın çek- tiği buhranı ve pahalılığı doğu - ran şey sadece, bütçelerini ka - patmak için habire halkın o - Muzlarına, vergi Üzerine vergi tarhetmekten çekinmiyen dev - letlerin ihdas ettikleri vaziyet - tir. Şu halde vergiler biraz ha- fifletilse, ticaret de bir. parça daha serbest bırakılsa, dünya Nefes alacak ama, nerede o Hong-Kong şehrinde yaşıyan insanların talli bizde! Tanri hemen, bu mesut Çin şehrinde oturanları da, dünya Üniversitelerinde maliye ve iktı- Sat tahsil eden büyük bilginle - rin şerrinden muhafaza buyur- Sun!... (Devamı var) BOLDAN SAĞA: 1 — Memleketimizde 63 tane vardır. 2 — Hücum eden, 8 — 8o- nundan okunursa erkeklerde bu- İlanur; Sonundan okünürsa — ilâve İolur. & — Tâciğ etmek; Kıymetli İkırmızı taş. 6 — Sonundan oku- nürsa bir harfin okunuşu olur; Bir nota, 6 — İsim; Hindistanın meş- hur Türk hükümdarı. 7 — Tehli- keli ve sakar. 8 — Birdenbire | | YUKARMAN AŞAĞIYA: 1 — Vilâyetin en büyük me - Mürü; Anhe, 2 — İhtar ve İşaret |eden. 3 — Sonundan okunursa u- fak sert taş olür; Sonundan oku- nursa köpek olür. 4 — Sık sik kü- lüçkaya yatan . tavük; — Rüzgâr. 5 — Keder; Mektup, 6 — Bonun- dan okünürsa bir harfin okun olur; Bazan çehreye güzellik ve- rir. 7 — Kemale örmek, 8 — 80. nundan okunursa giriş yori olur Evvelki Bulmacamızın halledil miş şekli 5 — i>İ” a>zilizco E -—z>li>o B>Aa>zp> >»>umulfiz Mamo>o-i- z>rnli>z> Am<—> Ailli- SABABH F L BU DA dermekte DKU Kadııı_!üsahakası Bayan Gill ten Ersan Fotojenik güzel kadın müsabakamız dövam ediyor. Bayanlar re- #imlerini 18 Temmuza kadar gönderebilirler. Resimlerinizi gön- acele ediniz. Yazan Eski bir pehlivan Ikizler köylüyü Bursalı Büratle soyunuyor- du, Yanındaki halk da kendial- ne yardım ediyor, kimi cepke- nini tutuyor, kimi kuşağını çözmesine yardım ediyordu. Beş dakika İçinde soyunmuş ve kisbetini ayağına geçirmiş bulunuyordu. Arkadaşının pa- çalarını Sivaslı Hasan bağladı. Ve sırtına da bir tokat gakla - tıp: — Haydi Ahmet - behlivan, yolun açık olsun! diye - onu meydana doğru itti. İkizler köylü görününce al- kışlar son derece giddetlendi. Demin aleyhine atıp tutanlar korktuğundan, — kaçtığından dem vuranlar bile gimdi Bur- salıyı alkışlamak için avuçla- Fını patlatıyorlardı. binde Topuz Muatafa pehlivan karşıladı. Ve güler yüzle: deçmiş olsun — pehlivan, höş geldin! diye selâmladı. İkizler köylü saray baş peh- Ilvanının bu efendice hareke - tine ve terbiyesine gaştı. Der- hal — Hoş bulduk pehlivan! di- ye cevan verdi. Geç kaldım a- Ma, kusura bakma! Zaptiyele- re JAf anlatamadık! Şimdi iki pehlivan biribirle- rinin yağlanmalarına yardım ediyorlar, bol bol dökülen zey KA Yazanı İRA STANLEY Yamyamlık — hakkında bir çok | hoş fıkralar vardır. Bunların biri- sini buraya alıyoruz: Bir yamyam memleketinde, iki burasını yamyamlık — Adetinden kurtarmıştır. Bir gün, bunlardan biri ikl ay- hik tatilini geçirmek için memle - ketine dönmüş. İki aylık müdde- tin sonunda tekrar eski yamyam lar diyarına gitmiştir. Fakat oraya yetiştiği — zatnan, arkadaşı olan misyoneri göreme « diği zaman, hayretler içinde kal miş ve zavallı adamın nerede ol duğünü sormuştur. Bu sual karşısında yamyamlar şu sözleri söylemişlerdir. <Misyoner çok iyi kalbli ve na- muslu bir adamdı. Bize verdiğiniz din derslerinde haksız yere öldü - rülen insanların cennete gideceği- ni göylemiştiniz. Ona dünyada mümkün olan en — büyük — iyiliği göstermek için, kendisini cennete gönderdik.. Biz de, aynı za- manda cennette olmamız için, 3: tini aramızda taksim ederek ye-| dik, . Boyaz iInsanlara karşı yamyamlık Doğu Cenup Asya ve Orta Af-| rika yamyamları beyaz insanlara kargı bir yamyamlık harbi açmış değillerdir. Husust bir surette be yaz insanlar avlamak için yam - | yam seferleri tertip edildiği — gö-| rülmemiştir. Yamyamların, beyaz — Insanları kazanda kaynatarak, etlerini ye dikleri hakkındaki — rivayetlerde fazla mübalâga hissesi vardır. | yalniz tesadüten - yamyamlar arasına düşmüş olan beyazların etlerinin pişirilip yenildiği doğru- dür. Yalnız bu zavallıların canlı can li kazana atıldığı doğru değildir.. | Canlı insan kızartmayı, daha hı-| ristiyanlığın uzak olmayan tarihi | içinde müteassıp medeni cemaat - | ler yapmışlardır. Zavallı insanla- | rın, büyücülük isnadile canlı can- hi, ateşte kızartıldığini nasıl unü- fabiliriz? Halbuki, buna mukabil vahşiler ele geçirdikleri beyaz İnsanları evvelâ öldürmüşler, sonra kızar - tarak etini yemişlerdir. Bundan başka bütün vahşiler arasında, insan etlerinin pişirilme ufak tefek farklarla yu- | Si şekli, karıda anlattığım şekildedir. n San ölülerinin büyük kazanlar 1- İçinde haşlandığı hakkında hakiki İhikâyeler duyulmamıştır. Yamyamlar, bu insan eti kızart ması işini de dalma toplu olarak bir tören ve şölenle kutlamışlar - dır. Hiç bir yamyam allesinin hu- Susi bir surette insan eti pişirip yediğine rastlanmamıştır. Bu da yamyamlığın bir itiyad değil, ge- Ti kabilelerin içtimat bir Adeti ol- | duğünu açıkça göstermektedir. Yamyam kellmesinin aslı nereden | gelmiştir | 'Yamyamlar hakkında — çeşitli dillerde başka başka kelimeler kul lanılmaktadır. Türkçemizdeki yam yam kelimesinin aslı, Orta Afrika- nih cenuba doğrü uzanan minta- Kasında yaşayan nfam-nyam ka- bilesinin — isminden — alınmıştır. VARYAM misyoner uzun seneler çalışarak, | kı |kabilelerden Monbitte'lerde e P- dösmezi Bunan Afrika'nın karanlık ormanlıkla kaplı noktalarında | yamyamlık dini bir mezhep halini almıştır — | Nyam nyam kabilesi son derece honhar bir kabile olarak tanın- mıştır. Bu kabile insan eti yeme hususunda, başka bütün yamyam ilelerden daha geri bir vazi - yettedir. İleride bu kabilenin yam- yamlığını tekrar bahis konusu ya- pacağız. Birçok Avrupa illerinde yamyam kelimesinin — mükabili — cannibal (Türkçe telâffuziyle Kanibal) dir Bu kelime Carib (Karib) veya Cha ralbe (Kareb) ismini taşıyan bir yamyam kabilesinin adından alın- mıştir. Bu isimdeki kabileler batı Hint adalarının sakinlerindendir. Bu - raları, Avrupa medeniyetine men- Sup Milletler tarafından işgal edil- dikten sonra Carib kabilesi de yamyamlıktan vazgeçmiştir. Çocukların - babalarını, babaların çocuklarını yediği memleketler Afrikanın karanlık ormanlarla kaplı noktalarında yamyamlık â- deta dint bir mezhep halini almış- tir: Buralarda çeşitli yamyamlığa astlandığı tariht devirler olmuş- tür. Burada yaşayan çok iptidal evlât- ların anne ve babalarını, anne ve babâların ise çocuklarını yemeleri Adettir. Monbitte kabilesi halkının anne ve babalarını yemeleri gu e- sasa dayanır: Pişirilerek etleri ye- nilen baba ve annelerin bütün Kı biliyetleri ve meziyetleri, bu hare- ketle tamamiyle evlâda intikal e- der. Aynı süretle anne ve babalarda evlâtlarının pişmiş etlerini yedik- leri zamanda başlayan, bu çocuk- lar anno ve babanın - vücultarına temessül ederler. Bu suretle anne ve babanın vücutlariyle çocukları: nin bedenleri kaynaşmış olur. Anne ve baba eti yeme merasimi Bir Monbitte ailesinde bir gün babanın öldüğünü tasavvur ede - llm: Ölen aile relsi hemen kilerin €en serin bir yerine nakledilir. "E- ğer mevsim kışsa baba orada bir gece kalır. Etrafına karısı ve çe cuklariyle beraber sihirbaz - dok- İtor toplanır. Sihirbazın dint tlâhi- leti dinlenir. Zaman zaman sihir- baz - döktor Ölenin kulaklarına, burün deliklerine ve ağzına — bir hevi gizli macundan sürer. Bu es- nada ölünün harbe ait menkibele- ri anlatılır. Bu tören hiç de kederli bir top- lantı değildir. Çünkü bütün akra- balar, ertesi gün ölünün kızarmış etini yiyecekler; hem bir ziyafete nall olacaklar, hem de atle relsi nin bütün meziyetlerine bir sofra sohbeti esnasında varis olacaklar: dır. Eğer aile relsi yaz mevsimin ölmüşse, ölümün kendini göster- diği dakikada, kabilenin müşterek fırınında ateşler yanmıya ve firin döşemesi beyaz hararet derecesine kadar çıkarılmaya başlar Alle reisinin ölüsü için yapılan tören başka türlüdür. Bu etten İtaydalanma hakkı, yalnız bu al- denin uzak yakın Azacına münha- sırdır. Yabancı kimseler bu etten yiyemezler. Yalnız sihirbaz - dok: torun bu kızartmadan hatırı sa- yılır bir parça almak hakkı var dit, Hava çok sıcak ve alle efradı 1 KAZIM SEVİNÇ ALTINÇAĞ aZ olursa, sabaha kadar bu etleri yiyip bitirmek mecburiyeti bulun- duğu için vahşi alle mide fesadı- na uğrar. Bununla beraber vahşiler, ka - rınlarına yemek sığdırma bakı - mından rekor kırmışlardır. Oni rın midelerine attıklarını normal vaziyette bir adam güç yiyebilir. Çocuklar niçin yenilir? Ölen çocukların, anne ve baba- ları tarafından yenilmelerine ge - lince: Bu usul de Monbitte'lilerde | değişikliğe uğramadan, her vakit | tatbik edilir. | Bu vahşi kabile anne ve baba- ları bunü gü süretle izah ederler! Çocuklarımız. vücudümüzün bir |parçası demektir. Bunun için on - lar öldüğü zaman, önce vücutt ayrılmış olan bu parça tekrar vü- cudümüze dönmüş olur. Böylece hem çocuklarımızı - vücudümüzde saklamış oluruz; hem de onların taze kabiliyetlerinden, genç kuv- | vetlerinden faydalanmış oluruz. Mezarlığı olmayan bir kabile Monbitte kabilesinde —mezarlık meçhul bir şeydir. Kabileyi mey - dana getiren aileler geniş olduğu için, dalma ölenlerin etini yiyecek bir akraba bulunabilir. Yalnız buralarda etlerini yemek | için, alle fertlerinden birini öl - dürmek hiçbir. vahşinin hatırına İgelmez. “Tören ve gölenin yapı- labilmesi için, yakın uzak, akraba dan birisinin kendiliğinden ölmesi | lâzımdiür. Eskimolarda ise bunün aksi hal Bgöze çarpar. Şimal kutbuna yakın memleket- lerde oturan Eskimolar, iyice ih- tiyarlıyarak, artık hiçbir işe ya - İrayamıyacağına hükmettikleri at- Ve büyüklerini uzaktaki bir. buz hücresine götürlür ve onu artık u- İnuturlar. Bu ihtiyar için orada ya- |pılacak şey azap duymadan yavı yavaş ölmedir. Yalnız şurası var ki,, Eskimolar da ölen aile ihtiyarlarından birini İyemek, kimsenin hatırına gelmez. Garip bir itikatt Canlı mezar Avustralya adalarında yaşıyan bazı kabilelerde ise çok acayip bir itikat vardır: Onlara göre en Iyi gömülecek yer «Canlı mezar» dır. Bunun için orada, bir insan öldü: Kü zaman, ölüsü kızartılarak eşi Mustafa pehlivan karşıladı 1 TEMMUZ 1950 Tetrika No. 224 kazan dibinde A V p v tin yağlarını iyice yayılsın di- ye biribirlerinin sırtlarına sü- Tüyorlardı. İkizler köylü hâlâ —hayret içindeydi. O, geçen hafta gü reştiği Kara Mahmut - pehli - vanla Topuz Mustafayı müka- yese ettiği zaman arada bü - yük bir tezat bulunduğunu gö- rüyor ve şaşıyordu. Kara Mah mut pehlivan geçen hafta ken disine selâm bile vermemişti. Halbuki baş pehlivan Topuz Mustafa ona tam arkadaşça muamele ediyordu. İki pehlivan bir taraftan dikkatle glanırken, bir - ta- raftan da biribirlerini dikkatle süzüyorlardı. İkizler köylü, To- puz Muatafanın sön derece sağ- lam ve kuvvetli bir vücuda malik olduğunu hemen görüp anlamıştı. Topuz Mustafa da rakibinin vücudünü beğenmiş- tL Vâkım aralarında kendi le- hinde yirmi otuz okkalık bir fark vardı. ama, Bursalının vücut yapısı pek Mükemmel görünüyordu. İki pehlivanın yağlanmaları on dakika kadar «ürdü. İkdsi de en ufak bir ihmalde bulun - Mmuyorlar, kisbetlerinin şiraze- lerine, hattâ paça bağlarına ve köşebentlerine kadar her ta < raflarının güzelce yağlanması- 'na son derece dikkat ediyor « lardı. Nihayet yağlanma faslı so- na erdi ve ikl pehlivan mey» danın ortasına gelerek ellerini çaprastlama tuttular. Cazgır bir haftadan beri ha- zırlamış olduğu duayı okudu. İki pehlivanı da methetti. Bile hassa Topuz Mustafa pehliyan hakkında çok güzel sözler söy- ledi. Kuvvetini, ustalığını paz- lak cümlelerle ifade etti. Halk daha şimdiden büyük bir heyecan hissediyor, bu İki Ünlü pehlivanın — biribirlerine ne yapacaklarını sonsuz — bir merak içinde bekliyordu. Nihayet dua bitip de pegrev ve helâllaşma fasılları sona e- rince büyük güreş de başlamış oldu. İlk dakikalar deneme İle ge- çiyordu. İki pehlivan da biri - birlerini tartıyorlar, kuvvet ve ustalık deraçsieriul —anlamak istiyorlardi. İkisinde (ş&b etmemek kaygısı vardı madiyen kol değiştiriyorlar, biribirlerinin kısbet uçkurluk £ larını yakalayıp çekerek biri ” birlerini tartaklıyorlardı. On dakika geçtiği halde hig bir pehlivanda oyun almak he vesi görünmüyordu. Aceleleri yoktu. Çünkü yanlış atılacak bir adım tamir edilmez bir ziyet doğurabilirdi. Bunun için hiçbiri kendisini tehlikeye at- mak istemiyordu. Güreşten anlıyanlar mesele- nin iç yüzünü gayet İyi kavra - dıklarından iki pehlivanın da gösterdiği ihtiyatı takdir edi - yorlardı. Fakat yağlı güreşin İnceliklerin! bilmiyenler böyle düşünmüyorlardı. Bunlar — bil- hassa Topüz Mustafanın bu ka- dar yavaş ve bu kadar ihtiyat- h güreşine bir mâna veremi - yorlardı. Hattâ Topuz Mustafanın ko- lay bir galibiyet kazanacağına insanlardan bir kaçı: — Haydi Mustafa pehlivan güreşe gir! . — Uzatma güreşi Topus peli livan! Topla çaprazı! — Mustafa pehlivan, davran artık! Diye bağırmaktan da ken - dilerini alamamışlardı. İlâve etmiye lüzum yok ki, 'Topuz Mustafa pehlivan bu şe- ki bağırmalar ve teşvik - ler karşısında hâlâ sükünetini Muhafaza ediyor ve bildiğin $» den şaşmıyordu. İlk yirmi dakika bu şekilde geçtikten sonra Topus Müsta- fanın güreşi biraz karıştırma- Za başladığı görüldü. (Devamı var) | —e SATILIK OTOBÜS 948 Model — takviyeli - REO marka 7 sıralı 84 kişilik otobüs faal - vaziyette acele — satılıktir. Müracaat: Sirkeci Radyo otobüs yazıha dostu tarafından yenmek, ona KaT- | MNMDN gi son hürmet merasimini yapmak n | a Bu kabilelerin bulunduğu mem- ZAYİ İheketler bik 'adam uzakta ve kim- | — Fatih Nüfaa - Momurlağundan b İsenin Dilmediği bir yerde ölürse, | gığım ve içerisinde askeri munmıc Jen büyük talihsizliğe uğramış de- | Jem kayıtlı nüfus tezkeremi kaylıst Mektir. Çünkü bu vaziyette Za -| üm. Yenisini alacağımdan eskisinin vallı adami üsünü pişirip viy hükmü yoktar, Ve kimee butunmuyacağı için, Ma : AM blaka cülarü çe eli a) ha Kükinl OğraYacaK demektir yt kabile adamaMa İDKR G a e aa aN di yenilememek | — Nerriyati fiilen Taare eden bedbahtlığına uğrayan kimseler. | — REşAT FEYZİ YÜZÜNCÜ l demektir. Bu süretle Allahın ptahatai Sün, YD ŞaLM ETAR n DU e| çani sasan Müyonupmandl Vaiyi ö bülmmes ve tanılmaz ni dtyarlarda heder olup gitmiştir. Yan Matbaası | ÇOovamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: