2 Temmuz 1955 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 25

2 Temmuz 1955 tarihli Akis Dergisi Sayfa 25
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

K A D I| N Aile Kıskançlık 4 zdivaç hayatında kıskançlık bir aşk ve bağlılık ifadesi değildir. Aşkta kıskanç olan ekseri arkadaş- lıkta, aile hayatında da kıskançtır.. Hattâ kendi çocuklarını bile yerine göre kıskanır. Ruhiyatçılara göre — kıskançlık, menbaını çocukluğumuzdan alır. Kıs- kanç insanlar çocukken ya lüzumun- dan fazla sevilmiş, şımartılmalardır ; sevilmeye doyamazlar, — büyüdükçe aynı alâkayı bulmadıkça, ıstırap du- yarlar. Ya da kâfi derecede sevilme- mişlerdir ve sevilmemek — kompleksi içinde çırpmırlar. Kendi kendilerine emniyetleri yoktur. Bir çok kıskanç kocaların, ailede kendilerinden sonra doğan kardeşlerini hazmedemiyen, ilk çocuklar oldukları tesbit edilmiş- tir. Bir çok kıskanç kadınlar da, vaktiyle daha güzel, daha cazip ve sevimli bir kız kardeşe sahip olan- lardı..' Kıskançlık çirkin olduğu kadar, hem kıskanç * insanı, hem de etraf mı rahatsız eden bir nıştır Kurtulmak ister, fakat bu yalnız istemekle elde edilecek bir şey değildir. Hakiki bir irade, kuvvetli bir karakter şarttır. Kıskançlıktan kurtulmak için yapı- lacak ilk şey kıskançlığın hakiki se- bebini bulmakla, insanın kendi ken- disini tahlil etmesiyle başlar. 1 Şüpheler, sevilen insanın ha- reketlerıne sadakatsızlıgıne bağlı olmayıp dogrudan doğruya kıskanç insanın kafasında doğmaktadır. Kıs- EHinstein Kıskanmadı AKİS, 2 TEMMUZ 1955 Bize ait şeyler S ade giyinmek, elbiseleri ucuza mal etmek, muhakkak ki güzel bir şeydir.. Yer yüzünde çıkan bü- tün kadın mecmuaları aynı şey- leri söyler. Dünyanın en lüks, en teferruatlı — elbiselerini — yaratan, zevk ve incelik mütehassısı olan Parisli büyük terziler de, yazdık- ları makalelerde, hep aynı nasi- hatleri verirler. Bu artık, bir, bir daha iki eder gibi bir şey! Garp— ten şarka gittikçe, bu da çok e kiden beri tekrar edilen bir hakı— kat! Ancak bütün bunlar, erkekle- rimizin en ufak fırsatta, bize hü- cum etmeleri için bir sebep teşkil etmez! Şayet, giyim — mevzuu da selâhiyet sahibi olmuş bir insa Türkiyeye gelir ve kadınlarımızın kıyafetini tenkid eder, fikirlerini bildirirse, bundan istifade edeceği- miz muhakkaktır. Halbuki bugün hududumuza giren her yabancıya, mevzudan anlasın veya anlamasın, kadınlarımız hakkındaki fikri so- ruluyor ve alınan cevaplar, uzun nasihatlerin yanında uzun boylu tefsir ediliyor. Bir Amerikalı artist, giyim mevzuunda muhakkak çok, selahi— yetli değildir, görüşleri yüzde doğru olmıyabilir.. Ustelık bizi lkı üç gün içkide tanıyıp hüküm ve- remez. Buna rağmen ona fikrini sorarız, o da üst perdeden konu- ur: insan az para ile daha iyi gi- yinebilirmiş, insan süslenmeden de şık olabilirmiş. Bunlar ezberlen- miş — tekerlemelerden — ibartetir. kanç insanlar, kendi kendilerini ne kadar aldatırlarsa aldatsınlar, bir çok defalar yanıldıklarını, boşu bo- şunâ şüphe ettiklerini hatırlıyacak- lardı. 2 — Kıskançlık krizi başlar baş- lamaz dudaklara gelen sualler, sitem- ler, derhal bastırılmak, kıskançlık te- zahürlerine meydan — vermemelidir. Vakıa böyle bir tezahürat kıskanç insanı ferahlatır, hattâ ekseri kavga- dan sonra, kendi kendisinden şüphe eder, haksızlıgına kanaat getirir ama bu gıbı kavgalar aile saadetinin yı- kıcısıdır. Kocasının ceplerini karış- tıran bir kadın kendini küçültür, aş- kını ve saadetini öldürür.. Kriz baş- layınca derhal sokağa çıkıp hava al- mak, emniyet telkin eden bir insan- la dertleşmek daha çok faydalıdır. 3 — Bir şişenin içindeki havayı nasıl boşaltırsak, kafamızdaki kıs- kançlık şüphelerini de, aynı metod- la, kovmalıyız. Şışede havayı çı- karmak için yapılacak şey şişeyi-dpl- ' Jale CANDAN "Türk kadını süslüdür" fikri ile memleketimize gelip, papağan gi- bi bunu tekrar ediyorlar.. Halbuki Türk kadını, bu sahada cidden bir hamle yapmıştır... Bugün büyük şehirlerde ise, giyim az yer işgal eden bir mevzudur. Bugün Ankara'da, sabahları, boncuklu şapka ile dolaşan ecne- bi kadınlar görüyoruz; renk renk giyiniyorlar.. İçlerinde bizim sün- net tekkelerini alıp, gece şapkası olarak, baloya. giyenler var.. Bız bunlara bakıp da, ecnebile- rin topuna birden, çok süslü giyini- yorlar demiyoruz Hilton otelinin açılış merasimi- ne giden kadınlarımız, belki biraz fazla gösteriş yapmışlardır. Belki çok şıktılar, belki de lüzumundan fazla zengin giyinmişlerdi.. Fakat Amerikada veya Avrupada, bü- yük şehirlerde kadınların, sokak- larda, bizden daha sade kıyafette dolaştıklarını kimse iddia edemez. Yalnız onlarda eğlence yerleri bol,' gece hayatı kanıksanmış vaziyet- tedir. Gece kulübüne bazen tayyör- le giderler, bazen en ağır bir tua- letle.. Ve zenginleri, ehemmiyet verdikleri yerlere gitmek için, ku- caklar dolusu para sarfedip, mo- del elbise almakta tereddüt etmez- ler. - Bizim kabahatimiz olsa, olsa e- hemmiyet verilmiyecek — yerlere fazla ehemmiyet vermek ve her ecnebinin ağzından çıkan kelime- leri bir cevher olarak kabul et- durmaktır. Kafadaki şüpheleri at- mak için de kafayı başka şeylerle meşgul etmek lâzımdır. Faal ve pro- je sahibi, çalışkan bir insan kıskanç- lık hastalıgına karşı silâhlıdır. Bir Einstein'in, bir Pasteur'ün kıskanç- lık buhranlarma kapılması duyulma- mıştır. 4 — Sevilmezsem ne olur diye düşünmek, en fena ihtimalleri hesa— ba katmak, kıskançlara * en büyü krizlerinde bile bir ferahlık verecek— tir.. Sosyete İngrid Bergman mesut mudur? ir anne, tanınmış Avrupa mec- mualarmdan birinde, İngrid Berg- man'a şu suali soruyor: Mesut mu- sunuz? Bu anneyi, senelerden beri kemiren bir mesele vardır: bir ka- dın çocuğunu terkederek, sevdiği a- daraa giderse mesut olabilir mi? Kadın mektubuna şöyle devam edi-

Bu sayıdan diğer sayfalar: