4 Ocak 1958 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 20

4 Ocak 1958 tarihli Akis Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Genç kadınlar arasında bir Ayağın denk atılacağı çağ! Aile İntibak devresi Kadın, çoğu zaman bir çocuk deni- lebilecek yaşta evlenir. Her ba- kımdan tecrübesizdir ve evinin, yani anasının babasının kuzusudur. Ona mesuliyet verilmemiştir, onun arzula- rı tekrarlatılmadan yapılmıştır, onun için bazan, muazzam fedakârlıklara katlanılmıştır ve o daima kıymetli, güzel, iyi telâkki edilmiştir. Fakat evlilik hayatına adım atar atmaz herşey değişmiştir. Kadın isterse ço- cuk denilebilecek yaşta olsun artık mesulıyetler yüklenmiştir: v ida- resi, evlilik problemleri en insafsız akikat arı ile onu beklemektedir. Kadın, çok kısa zamanda evini te- mizlemesini, idare etmesini, yabancı bir insanla hayat arkadaşlığını idame ettirmesini öğrenmek durumundadır. Cinsi meseleler bazan en çapraşık vaziyette karşısına dikilmiştir ve ço- cuk sahibi olur olmaz mesuliyetleri bazan ezici bir mahiyet kazanmak- tadır. Üstelik daima .sevilmeye, şı- martılmaya alışmış olan bu kadın, aynı itinaları göremediği gibi, bun- ları kocasına göstermek zorundadır. Umumiyetle kadın ne kadar genç o- lursa olsun, l kâsı ve suplesi sayesinde, kadınlıgı ıle bu müşkülle- ri yenmeğe muvaffak olur Orta çağ vini idare etmeye, kocası ile ol- gun bir şekilde anlaşmaya başla- dığı zaman artık orta çağa girmiş- tir ve kendisini rahat ve mesut bir huzura terketmenin zamanı geldiğini sık sık tekrar etmektedir. İşte kadı- AKİS, 4 OCAK 1958 evdeki anne nın en büyük hatâsı burada başlar. Çünkü ekseri, bu yaşta kadın kendisi- ni bırakır, fazla kilolarıyla, yavaş ya. vaş benliğini istilâ eden ihtiyarlıkla mücadele etmez. Artık alışverişe çık. mak, terziye, berbere gitmek ancak çocukları içinse, ona zevk verir. Sık sık yaşlılıgından bahseder, erken u- yumak, yemek ve adetlerıne mut- lak surette sadık kalmak ister. Her- angi bir — değişikliğe, — fanteziye, sürprize, enerjik bir hamleye takadı yoktur. Zaman faktörü Z aman faktörü, ailede, kadının a- leyhıne ve erke n lehine yürür. Orta çağa girerken, kadmın sükünet- le hatırlatmağa mecbur olduğu şey işte budur! Erkek, zamanla, cemiyet- te daha muteber, daha sa glam bir mevkie ulaşır. Kendi kendisine karşı güveni arttıkça da erkek âdeta genç- leşır ve güzelleşir. Üstelik, kritik ça- ğa girerken daima bir yenılık arzusu duyabilir. Muhitinde ise onu beğenen genç kızlar dahi Vardır İşte bu deV— rede erkek karısım "evdeki anne" o- larak hatırlamamalıdır. Bu devrede kadın, her zamandan güzel, cazip, iti- nalı, degışık ve genç ruhlu olmak mec burıyetındedır İhtiyarlık için para bi- riktirmek gayesiyle veya kızını daha şık gezdirmek bahanesi ile kendisine hiç para sarf etmiyen, arada sırada ko- cası ile başbaşa bir yemek yemekten dahi kaçınan kadın, hatalıdır. Bu yaş- ta, kadın, itinalı ve bakımlı olmak. şartı ile, gayet cazip olabilir. Tecrü- be ona ayrıca, bir güzellik kazandırır. Tarıhtekı buyuk aşkların büyük bir , hep orta çağa gırmış olan ka- dınlar için duyulmuştu Tehlike Yalnız dikkat edilecek çok mühim ki nokta vardır. İtina ve bakım demek luzumsuz gençlik iddiası de- mek değildir. Orta çağa girmiş bir kadın erkegi yâlnız cildinin güzelliği ile değil, içinin guzellıgı 11e kıbarlıgı zekâsı, inceliği ve olgunluğu ile cez- beder. Evi cazıptır es dost oraya uğ- rayıp bir çay içmekten,- bir plâk din- lemekten, tatlı tatlı . konuşmaktan zevk duyarlar. Bu yaşta kadın bilgi- li ve yardımseverdir. Herkes onunla beraber bulunmaktan iftihar eder, idarelidir, ölçülüdür ve bütün bu me- ziyetleri ıçınde temizliği, zarafeti ile e göz alıcıdır, dinlendiricidir. İkin- ci mühim nokta, orta çağa giren ka- dının lüzumsuz kıskançlıklara, komp- lekslere, huysuzluklara kapılarak et- rafındakileri bezdirmemesidir. Zaman kadının aleyhıne yürür ama bunun telâfi çaresi ancak ve ancak sükünet- le tedbirlere baş vurmaktır. Bu da orta çağa girmiş bir kadının her sa- hada, kendi kendisine olan güveni- nin artması ile mümkündür. Çarşı - Pazar Bekleyen derviş... aşlı hanım elindeki torbayı yere koydu ve kuyruğun en arkasında- ki sıraya girdi. Hâdise Selanik cad- desinin köşesindeki Et Balık Kuru- mu satış mağazasında cereyan edi- yordu. Bir saatten fazla zamandır et bekleyen halkın gözleri kapılarda idi Arada, bir ses: — 'Geldi, geliyor" diyordu. O zaman butun başlar dogruluyor ümitler kâbarıyordu. Ama bir ben- zetme olmuştu; caddeden geçen baş- ka bir kamyondu.' İşte böyle suku- tu hayallerden sonra halktan birisi muhakkak ah arkasındaki me- murlara çatıyor — Hani yarım saatte et gelecek- ti?” Memurlar bu tip suallerden bık- mış, usanmışlardı. Başlarım kaldır- madan fiş hazırlamakta devam edi- yor, ekseri cevap bile vermiyor, duy- mamazlıktan — geliyorlardı. — Fakat doğrusu onları çileden çıkaracak muşterıler de vardı. Geçen Cumarte- i günü * " kısmında siyan mantolu bir hanım: "— Telefon edin ve kaçta gelece- ğini Ööğrenin, burada boş yere bek- lemeyelim" diye .tutturmuştu. İşin fenası, herkes onun fikrin- deydi. Herkesin işi gücü vardı. Yaşlı- lar ayakta durmaktan yorulmuşlar- dı, gençler ince çorap ve iskarpinleri ıle soğuktan titrediklerini hissediyor- lardı. Bir hanımın çocuğu mektepten donecektı ve evde kapıyı açacak kim- yoktu. Bir diğeri sabah dokuzda alışverışe çıkmış ve henüz kuyrukta beklemekten başka bir şey yapama- mıştı, evde bekleyen işleri düşün- dükçe aklı duruyordu. Bir ihtiyar adam ise: "— Tek ciger gelsin on saat bek- lemeye razıyım" diyor. ünkü torununda zafıyet vardı 21

Bu sayıdan diğer sayfalar: