7 Ağustos 1961 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 7

7 Ağustos 1961 tarihli Akis Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Haftanınİçinden Sâkin, sâkin konuşalım... Bu mecmuanın, benim, AKİS'in dört bir taraftaki ve memleketin gidişi üzerinde söz sahibi sayısız oku- yucularının D.P. iktidarı lehinde bir tek iyi his besle- yebileceğimiz, onun hakkında müsbet inanca sahip bu- lunacağımız, onun hasretini duyabileceğimiz düşünüle- bilir mi? Hattâ bizim, onun mesullerini, idareci takı- mını mazur görebileceğimiz hatıra getirilebilir mi? Ya size, Radyoyu dinlerken içime böyle hislerin geldiğini söylersem? Ta size dersem ki, "İnan olsun, bazen Cihat Baban Radyosunu Server Somuncuoğlu Radyosu ile karıştırıyorum" ve anlatırsam ki, dün kul- lanılan kötü sözler, küfürler nasıl asap bozuyor idiyse bugün sarfedilen uygunsuz, pek yakışıksız tâbirler da amme vicdanım ayni derecede rahatsız etmektedir? Propagandanın bir sanat olduğunu bilmeyen kalma- mıştır. Yaygın şekilde bilinen bir başka gerçek de pro- pagandanın, iyi kullanılmadı mı, ters işleyen bir silâh olduğudur. D.P. iktidarı en fazla bu silahla vurulmuş- tur. Kötü bir taktik neticesi, bugünkü idarenin de ay- nı cins yaralar almasına ne lüzum vardır, ne ihtiyaç. Hattâ bu, kötülenmek istenen kimselere isteristemez fayda sağlayacağından son derece tehlikeli, ihtiyatsız bir davranış olur. İhtilâlden bu yana ondört aydan fazla zaman geç- miş bulunuyor. 27 Mayısı takip eden ilk ay içindeki havanın bugün de aynen estiği sanılıyorsa, büyük ha- ta ediliyor demektir. O gün makbul olan öyle tavırlar vardır ki, artık tadsız sayılmakta, soğuk karşılanmak- tadır. Bunun, şaşılacak bir tarafı da yoktur. Ondört ay içinde vatandaşın meseleleri değişmiş, dertleri de- ğişmiş, hisleri değişmiş, düşünceleri değişmiştir. Akı giden zamanı hiç akmamış farzederek usüller tuttur- mak, basiretsizliğin ta kendisidir. Radyoda, pek gecikmiş bir "Düşükler Edebiyatı" suni şekilde ısıtılıp sunuluyor. Bir Devlet Radyosunun ağırbaşlılığıyla (bağdaşamayacak kulak ( tırmalayıcı tâbirler konuşmalarda peşpeşe sıralanıyor. "Boynuz tüccarı", "Politikacı azmam", “Haramiler reisi" bun- lardan sâdece bir kaçıdır. Bunlar, düşüklerin gayrı» meşru iktisaplarının hikâyesi sırasında kullanılıyor. Bu çeşit yayınlara karşı alâka azaldıkça galiba sinirli- lik artmakta, sinirlilik arttıkça tecavüzlerin dozu art- tırılmakta, en sonda metinlerin yeni yeni Burhan Bel- gelere kaleme aldırılmasına, yeni yeni Hikmet Münir- lere kıraat ettirilmesine ihtiyaç hissedilmektedir. Bir defa, hırsızlıkların teşhiri yolu olarak talihsiz bir yol seçilmiştir. İhtilâlin ondördiincü ayında ve söy- lenmesi gereken her şey, söylenip te Yassıada duruş- maları savunma safhasına geldiğinde Devlet Radyo- sunda, cevaplandırılması (oOimkânsız bir, kampanyanın açılması en basit psikoloji bilgisiyle kabili telif değil- dir. Yassıada Saatinde, düşüklerin savunmaları niçin uzun uzun tekrarlanıyor? Zira radyo dinleyicisi isti- yor ki hadiseler kendisine oldukları gibi anlatılsın ve hükmü bizzat o versin. Buna mukabil, yeni edebiyat saatinde istisnasız herkes haklımda bir takım ithamlar sıralanıyor. Şunun servetinin şu nisbeti, şunun serveti- nin bu nisbeti gayrımeşrudur diye.. İthama maruz bi- rakılanların içinde, seneler senesi, belki hain ve alçak, ama hırsız değil diye umumi efkârca bellenmiş kimsele- rin bulunması yayınların tesirini daha baştan sıfıra in- diriyor. AKİS, 7 AĞUSTOS 1961 Metin TOKER Sonra, düşünülürse, bunlar nedir? Bunlar, Yük- sek Soruşturma Kurulunda hazırlanmış bir takım dos- yalardır ki hükme bağlansınlar diye Divana sevkedil- liyorsunuz, en azılı hırsız diye bildiğiniz ve milyonları vurduğundan emin bulunduğunuz bir başka düşüğün marifetinin sâdece dört, yahut beş sıfırlı bir rakkamla ifade edildiğini şaşırarak öğreniyorsunuz. Bunun, ki- me ne fayda sağladığı lütfen söylenir mi Ama, her zaman olduğu gibi, mazeret gene hazır- dır: "Siz, şehirlilere bakmayın, bizim köylü bundan anlar!" Vatan Cephesi yayınlarının, komedi halini al- masından sonra da devam etmesine bu batıl itikat se- bep olmuştur. Köylü bundan anlar i Köylünün bundan anlamadığı, sağduyunun gereği neyse köylünün ondan anladığı böylesine parlak bir şekilde sabit olduktan sonra hâlâ basit şeliirli mantığının dar açısından mem- leket realitelerine bakmaya kalkışmak, masa başından peşin hükümler vermek her halde pek basiretli bir tu- tum değildir. Böyle hatalardır ki, memleketin bugün- kü panoramasını çizmiştir. Basiretin ilk icabı, umumi efkârın nabzının nasıl attığının teşhisidir. Buna gayret edilirse görülecektir ki düşükler baklanda -her çeşidinden kuyrukların dı- şında- sempati besleyen, onları suçsuz bulan pek azdır. Fakat onlara, İhtilâlden bu kadar sonra, bütün kinler ve hınçlar soğumuşken meselâ Devlet Radyosu tarafından reva görülenler aynı derecede az kimse ta- rafından tasvip olunmaktadır. Bu ademi tasvip, ister istemez karşı tarafa karşı bir acıma hissi, hattâ sem- patiye yol açmaktadır. Bizim ihtilâlimiz, tâ başından beri normalin dışında bir seyir tâkip ettiğine göre, bu- gün geldiğimiz noktada bütün şartları gözönünde tuta- rak davranışlarımızı âyârlamamızda sayısız milli men- faat vardır. Kaş yapayım derken göz, hem de göre gö- re çıkarılıyorsa, tutumu hemen değiştirmek lâzımdır. Şu anda, en ziyade muhtaç bulunduğumuz şey ciddi ve gerçek bir huzurdur. Huzursuzluk sebepleri- nin hepsi, karşı taraf lehine işlemektedir. Adaletin te- cellisi saati yaklaşırken buna umumi efkârı hazırla- manın en iyi yolu, kudretleri ellerinden alınmış kimse- lere vaktiyle Menderesin rakiplerine sövdürdüğü şe- kilde sövmek değildir. Bilâkis, onların kendilerini sa- vunmaları ne kadar iyi verilirse Adalete güven o nis- bette artacaktır. Onların kendilerini savunmalarında suçluluklarını öylesine ortaya koyan hususlar vardır ki, bunların her biri, muhayyel on gayrımeşru iktisap- tan daha. değerlidir. Mesele, hadiselerin kıymetlendi- rilmesinde millete o an için hakim olan temayülleri iyi sezebilmektir. Köpek Dâvası, Bebek Dâvası gibi, bu mecmuama "Fasafiso Dâvalar" sınıfına soktuğu dâ- vaların birer psikoloji hatası teşkil ettiği ortaya çık- tıktan ve Anadolunun ancak bundan anladığı masalı tekzibe uğradıktan sonra ondört aylık bir gecikmeyle aynı yolu deşmeye kalkışmak, inan olsun ki basiret- sizliğin değilse mutlaka muhayyele noksanının delili- dir. O yayınlar, düşününüz, bir mücadelenin içindeki bizlerin üzerinde soğuk duş tesiri yaparsa köylerde kentlerde, kahvelerde evlerde kendi halindeki vatanda- şın ne istikamette tefsirine yol açmaktadır!

Bu sayıdan diğer sayfalar: