12 Ekim 1929 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

12 Ekim 1929 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

! | ı ahife 6 — Akşı 12 Teşrinievel 1929 | Tetrika numarası: 147 ABDÜLHAMİT Fehim paşa Molâhati Padişah kapımnın arkasına gizlenmişti. Genç kız, odanın içinde korka korka yürüdü. aptığı cinayetlerin hesabını verecekti... Melâhat <Seninle biraz görüyor..? Padişah , Nazanın — cenazesini bir gün sonra gömdürmüştü. Onun başlağunu , sarayda hiç bir kız dolduramıyordu. Abdülhamidin hiddetini teski etmek ve Nazanı unutturmak kendisine taşradan yeni getirilmiş bir çok, genç ve güzel çerkes kızları takdim ediyorlardı. Bu güzel kızların hiç birisi Hünkârın gözüne girmiyordu. Padişah hiç bir kimsenin arka- sından bu derece ağlamamış, bu kadar mütessir olmamıştı Akşam üstü Fehim — paşayı çağırttı. — Fehim! - dedi- Melâhat kendisini ” bilerek ateşe atacak kadar aptal ve izansiz bir kız değildir. Nazanı niçin boğduğunu bir türlü anlayamıyorum. Kendi- sini sıkıştırdım.. - Bana sadece kıskançlığından dolayı öldürdi söyledi. Sen ne dersin bu işe.. Fehim paşanın eline güzel bir fırsat geçmişti:. Melâhatten inti- kam almak! Bu kaçırılır bir fırsat mıydi? Derhal şu cevabi verdi : — Bendeniz de ayni fikirdeyim, “padişahım! Melâhat gibi zeki ve Şeytan bir kızın, kıskançlık gibi basit bir sebepten dolayı, kendi gini göz göre göre böyle tehli- keye atmasına inanılır mı? bep ve tesirler vardın — Artık bu eski nağmelerden de usandım, Fehiml Bu hususta esaslı bir düygün varsa bana onu söyl görüşmek istiyorum, küçük hanım..!> dedi. Metâhat Zındanda işkence mi VE AFRODİT Yazan: İskender Fahreddin söyletmek istiyordu: Fehim paşa: Fehim Paşa, mühim ve heye- canlı haberler ifşa etmeğe hazı lanan esrarengiz bir insan tavrını takınarak: Padişahim, — dedi, — şimdi ferman buyurunuz.. Melâhat buraya | gelsin.. Yahut bir başka odaya çağırtalım.. Efendimiz bir köşeye gizleniniz! köleniz onu bülbül gibi söylemez ve bu meseleyi aydı latmazsam, cezama razıyım. — Hele hele.. Söyle bakayım. Senin - dilinin altında birşeyler var! — Vallahi birşey bilmiyorum Padişahım. Fakat, bildiğim bir şey varsa, o da Melahatin E dimize karşı son zamanlarda eski muhabbet ve sadakatini kaybet- miş olmasıdı Padişah, Fehim paşarın bu kuvvetli teminatı karşısında fazla tereddüt etmedi. — Peki., Geti Dedi. Başmusahip — derhal - zindana | giderek Melâhati aldı ve alelâcele kendi odasına getirdi. | — Melâhat hanım, dedi, Fehim paşa hazretleri / sizinle biraz gö- rüşmek istiyorlar Melahatin, ağlamaktan — gözleri kıp kırmızı olmuştu. Padişah, yanındaki odanın kapı- sından dinliyordu. Melâhatin kevvei maneviyesi kırılmıştı, Odanın içinden korka korka yürüdü.. Fehim paşanın yanına geldi. — Buyurunuz paşa hazretleril Dedi ve paşanın elile göstere diği yere oturdu. — Seninle biraz görüşmek isti- yorum küçük hanımı! | (Mabadi var) —| sinler! İstanbul ithalât gümrüğünden: Adet * N. 390971-72 Müstamel otomobil a 3 » 390025 E 5 Sandık 2 Kilb 94 Pamuk çorap ğ 1 Kd Vazelin Çuval 1 Ka Kendir ip Sandık 4 » 601 Telefon teli Sarayburnunda harbı umumiden kalma ve kısmen toprak altında metrük demir eşya Sandık 1 Kilo 27 « 8 s10 Çuval 2 » 190 Bilvezin- teslim İpek fantazi düğme İçleri teneke düğme Kâkao | luk çift 5782 ebadında il imek üzere Polis Müdiriyetinden: — Motor ve moto / sikletlerde kollanılmak üzere dört ilâ on ton Benzinin mubayaası alenen münakasaya çıkarılmıştır. Taliplerin şeraiti renmek üzere idare komisyonuna ve münakasaya iştirak için 13,10, 929 tarihine müsadif pazar günü saat 15 de Defterdarlık dairesin- de müteşekkil mubayaa komisyo- 'nuna müracaatları ilân olunur. Tayyare piyango Müdürlüğü den: Numunesi veçhile beher topu beş yüzlük olmak üzere 12 kilo- hamur 1056 top kâat mübayaa edileceginden itaya talip olacak- larn pey akçalerüle — birlikte 12/10/29 tarih cumaertesi — saat on beşte piyango müdürlügünde müteşekkil Tayyare cemiyeti mü- bayaat komisyonuna müracatları: Cafer Fahri arm M Tavuklara çok yumurtlatmak için ne yedirmeli? Fiyelir 10 Yürüş Asker tezkeremi hükmü yoktur. Aksaray mimar ayas mahallesi sepetci sokak No 10 319 tevellütlü Ethem oğlu Halil zayi / ettim taransit (Üç N.h anbarın anbar fazlası olarak teraküm eden ) 85 parça demir aşya kösele parçaları dibagata mahsus kebir bıçak ve sair eşya balâda muharrer 12.kalem eşya 9/10/929 tarihinden itibaren İstanbul ithalât gümrüğü satış anbarında bilmüzayede satılacağı ilân” olunur. Tababet ve şuabatı sar Sıhhat veiçtimai muavenet vekâletinden: rının tarzı icrasına dair kanunun 14 ncü maddesine tevfikan memleketimiz etibba odaları idare heyeti ve haysiyet divanı azalarının intihabı nizamname ahkâmı dairesinde mıntaka merkezleri Valiliklerince 18 Teşrinievvel Cuma günü icra edilecektir. Ayni kanunun 15 nci ve 37 nci madddleri mucibince Türkiyede icrayı sanat selâhiyetini haiz bulunan tabiplerin ve diş tabiplerinin ve ilerin odalara dahil olmaya ve oda intihabatına iştirak eylemeye mecbur bulundukları ilân olunur. almaca!tır. /— günü saat 10,50 de Galatada mubayaat komisyonunda bulunmaları. 78 Metre mük'abı kereste mubayaatı Tütün inhisarı umum Müdürlüğünden BÜT Az> pkapı levazım ambarına teslim edilmek üzere muhtelif eb'adda 78 metro mük'abı kereste pazarlıkla İtaya talip olanların eb'adı öğrenmek üzere her gün muracaatları ve 16/10/929 çarşanba | hibesi olan | | manastıra, Mazet isminde genç bir bah> çivan, kendini düsiz gibi göstererek hile ile kapılamyor. Bir gün, samanlar üs- tünde uyuduğu esnada, iki genç rahibe, cna / yaklaşıyorlar. — Bahibelerden biri, ( ötekinb şu. sözleri göylerken, Mazet uyanıyor; ve, dinliyor. — Hemşire! Eğer, ağzı sıkı kadın olduğunu bilsem, dimağımı ötedenberi meşgul eden sana açardım. Bu söyliyecekle- rimden pek istifade edeceksin! Ne söyliyeceksen - söyle ! Sırrını faşeylemem manastırdaki hayatımızın fecaatini düşündün mu hiç ? Er- kek namına, ihtiyar, jpimpon kâh- ya ile dilsiz bahçivandan gayri kim- seyi görmiyoruz. Halbuki, rahibe olmıyan kadınlardan işittim: Dün- yadaki zevklerin en büyüğü, bir aptal dilsizle tecrübeye girişeyi dedim. Hem fena mı? Gevezelikte bulunamaz! Bana ne yaptıklarını anlatmak istese bile anlatamaz. Bahçivan, fena degildi; gürbüzlü- büz, delikanlılığına deli- hani — İkimizi de pek eder .. Şu işe bir ce- saret gösterelim mi ? Öteki rahibe, sahte bir çığlık kopardı: — Ne diyorsun, hemşire ?! Haram sayılmaz mi bu iş? Unu- tüyor musün ki, ikimiz de, ebe- diyen bakire kalmak üzere ant | içtik! — İlâhil Günde seksen bin günah işliyoruz. Bu tatlı günah için de andımızı bozuverelim; ne çıkar? — Ya gebe kalırsak? — Onun da bin bir çaresi var, ayol! Önceden tedabir — alırız! tedabire rağmen gebe kalırsak da, piçlerimizi düşürürüz vesse- lâml İkinci rahibenin endişeleri de gayrı yatışmıştı. Esasen, damar- larındaki kan, erkeğin ne mene mahlük olduğunu anlamak için yanıyor; tutuşuyordu. Sadece: Bari yakalanmasak! -demekle iktifa etti. — O cibeti de "düşünmel Şimdi öyle sıcağıl Bütün rahibeler , höcrelerinde istirahattadırlar. Fa- ekat, höyle bahçe ortasında, sa- manlar üzerinde olmaz. Evvelâ etrafı bir kolaçan edelim! Gözet- lenmediği emin — olduktan sonra, dilsizi elinden tutarak , kulübesine — sürükleriz. — Birimiz 'de iken , öbürümüz kapıda nöbet bekler; sonra, rolları de- iştiririz. Haydil Mazet, bütün bunları duydu. Ağzının suyu aktı. Fakat, dilsiz taklidinde devam etti. İki rahibe, kimse tarafından — gözetilmedik- lerine emniyet kesbettikten sonra, bahçivanın yanma geldiler. Birin- cisi, onu bileğinden yakaladı. Şakalaşarak, cilveleşerek kulü- beye götürdü. Bittabi, delikanlı, kendisine fazla ricada bulunuk | masına Tüzum "göstermedi. Der- | ken, efendim, birinci, merakını tatminden sonra, yerini ikinciye verdi. Mazet, gene mahçup düş- medi. Aslan gibi oğlandı maşallah! İnsan, aptallar meclisinde sıkıl- madığı, utanmadığı için, rahibe- ler de, kendilerini pek - serbest hissediyorlardı: Bir kere tadını aldıkları zevkin tekerrürü — için, her gönülleri çektikçe başladılar bahcivanı kulübesine devam leslı iıi;ıçivıhi; sekiz rahibe ve başrahibe olup bitenlerin farkına vardı; ve, öteki altı arkadaşını da meseleden haberdar ederek, hep birlikte gizlendiler; manzarayı seyrettiler. İçlerinden bir beyinsiz, kıskançı lığa kapıldı; meseleyi başrahibeya açmıyı teklif etti ise de, öbürleri: — Deli misin? - dediler.- Nene gerek ! Elimize bir fırsat geçti. İstifade edelim. ç Ve: “Size şapır şupur da bize Allah'a şükür mü?,, diyerekten teker teker ortaya çıktılar. Maz- et'in kuynuna girdiler. Bütün bu işlerden başrahibenin haberi yoktu. Himayesindeki kör- pe tavuklarla bahçesinde çapkın horoz arasında neler geçtiğini bilmiyordu. safdil Bir gün, bahçede tek başına dolaşırken, o da, Mazet'i bir göl- gelikte uyur buldu. Gece gün- düz çalışa / çalışa, — bahçivan, hayli / yorgun - düşüyor ; fırsatını buldu mıydı, uyuyordu. Gömleği mömleği de- sıyrılıp ötesi berisi açılmıştı. Başrahibe n ve kalkıp çalışsın diye Mazet'i ayağile dürttü. - Bahçivan, — rabibelerden şaka yapıyor sanarak, gözle- rini açmadan başrahibenin bacak- larma sarıldı; ve gene gözlerini açmadan, onu, aşağıdan yuk: doğru öpmiye başladı.. 40 yaşına gelenedek kimseyle öpüşmemiş bir başrahibenin vü- cudunda bu erkek buselerinin meydana getirdiği müthiş ve âni ihtirası tasavvur. buyuruyor mu- sunuz?... Bir yandan da öğle s- cağı... Kadın kendini, bahçivanın kollarına bırakıverdi. Mazet, ku- cağındakinin — sekiz — rahibenin hangisi olduğunu anlamak - için gözlerini bir de açtı ki: 00001 Bahçivan, baş rahibeyi de ku- Tübesine götürmek istedi. Fakat, başrahibe, onu odasına aldı. O gün, akşama kadar, gece sabaha ka- dar, beraber kaldılar. Başrahibe de müthişmiş ha... Sanki, 40 ya- şına kadar geciktiği işte, kaybet- tiğini telâfi istiyormuş gibi idi. Nihayet, baktı ki olacak . gi değil, Mazet, birdenbire dedi ki: — Efendim! Bir horoz dokuz tavağa elverir derler, amma siz, öğle tavuklardansınız ki, dokuz horoza elverirsiniz! Üstelik, benim, sekiz tavuğum daha var. Başrahibe, korku ve hayretin- den az daha bayılacaktı. — Vay! Sen dilsizdin - hani?l.. dedi. Dilsizdim amma, bir hastalık neticesi dilim tutulmuştu. Bana şifa bahşettiniz. İşte iyileştim. * Başrahibe, bu sözlere inanc ve, sekiz tavuktan ne mürat ettij bahçivandan sordu. Mazet, her- şeyi anlattı. Ötekide, maiyetin- deki rahibelerin açıkgözlülüklerine şaştı. Şaştı amma hak verdi. manastırın O günden itibareı şöhreti arttı: “Dilsizi diye herkes söyliyordu. Bahçivan, bütün gençliş vete sahipti. Bikes rahibelerim bahçelerinde canla başla çalışan- lar, işte böyle mükâfatlanır!! MüküA ; Hi G ay vade ile yeresiye almak isterseniz Beyoğlunda Tünel pasajında 7 numerolu KREDİTO Yazıhanesine müracaat ediniz. Telefon: Beyoğlu 1891

Bu sayıdan diğer sayfalar: