9 Ekim 1931 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

9 Ekim 1931 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© <E Atinada bizi bu hale getirenlerden hesap sormak lâzımdır Atina olimpiyadından bir manzara Atina seyyahati atletizm fede- rasyonünun akılları durduran bir fiyaskosu' oldu. Gidilmeden o ka- dar yazdık, yalvardık, şerefimizin mevzubahs olduğunu söyledik şu feci akibetin önüne geçmek kabil olamadı. Bizi menfi olmakla itham etmek istediler. O kadar hazır- lıksız okadar derme çatma Atina" ya gidenlerin bize bu meselede menfi ruhlu diyebilmeleri için sporda milli çarpışmaların neza- ketini, ehemmiyetini anlamamış olmaları lazım gelirdi. Beynelmilel atletizm müsabaka- ları ile hiç ülfeti olmıyanlar bile Atinadaki utandırıcı neticelerin agır tesiri altında ezildiler. Sporcu olmayanlar Obizim utanmamızı bizden iyi taşımağı bilirler. Bereket versin ki bu sefer Atina stadının mermer tribün- lerinde milli şerefi çok iyi duy- muş büyük insanlarda vardı. Yalnız yabancılar önünde şu elim akıbete uğrasaydık gene gülünç tevillerle, palavra ile işi örtbas ederek gelecek seneki seyahatlere bir açık kapı bırakılırdı. Bu sefer öyle olamadı. Başvekil Ismet paşa Hz.nin bizzat bulundukları müsabakaları seyredenler üstüne bıraktığı acı tesirleri meydandadır. Atina stadından atletlerimizin daima sona yakın gelişini gören başmuharririmiz Necmettin Sadık bey, Yunanlıların zaferlerini mer- merler üstünde yakdıkları meşa- lelerle tesit ettikleri akşam şu satırları yazıp göndermişti. “Yalnız acı bir müşahede: Bu günün muazzam tezahuratı içinde, Türk sporunun şayanı esef vaz- iyeti ıstıraplı bir nokta teşkil ediyor. o Musabakaların hemen hepsinde en geri biz kaldık. Bu neticeden müsabakalara iştirak eden çocukları muatap tutmak aklımıza gelmez. Muvaffakiyet, nihayet insan kudretinin muayyen ve geçilmesi inikânsız hududile mukayyettir. Fakat, belliki bizde spor henüz hiç bir semere ver- memiştir. Büsbütün başka yollardan ça- lışmak lâzım. Türk sporculuğunu böyle bütün dünyaya karşı daima mahcup olmak için şu beyin, şu efendinin keyf, ibtiras, rekabet oyuncağı olmaktan kurtarmalı, bugün spor teşekküllerinin başın- da bulunan ve şahsi menfeatle- rine esir olmaktan başka bir işe yaramayan zevatı kâmilen kadro harici ederek yeni unsurlarla işe başlamalı ve hiç olmazsa beş Atina seyahati tahmin ettiğimizden berbat çıktı senene Türk sporunu memleket haricine (o çıkarmaktan (O menet- melidir. ,, “. Başmuharririmiz sporcu değil- dir. Entelektüel, duygulu ve çok medeni bir insanım şu satırları yazabilmesi (için (100,000 kişi karşısında bizimkilerin düştüğü vaziyetten nekadar üzülmüş, ne derece ağrına gitmiş olması lâzım. Necmettin beyde mi sporda menfi ruhludur diyeceğiz?... Entelektüellerin Atinadaki ha- | limizi nasıl gördükleri Necmettin Sadık beyin yukarıya koyduğu- muz yazısından belli.. Buradakile- rin telekkileride Aka Gündüz'ün Cumhuriyette ( Yürek acıları ) ser- lavhasile çıkan şu yazısından belli oluyor. Aka Gündüz bey, Atina netice- leri karşısında duyduğu istırabı anlattıktan sonra yazısına şu satır- larla nihayet veriyor : “Pan - Balkanik stadyomunda, solda sıfırlıkta, Bulgar'larla bera- bere kaldık. Bereket versin 6 puvan alan yoktuda 7 alabildik. Onu da kaça karşı? Tam otuz dörde karşı. Yani on mislinden bir kaç karış eksik. E, buna çanmı dayanır be Konfederasiyon ( biraderler! E, buna can mı dayanır??? İnsaf ve merhamet kılın da siz söyleyin. Siperlerde kalan evlât sahip- lerinde, geride (yaşıyan evlât sahiplerinde, milli vatanı ve milli varlığı müdafaa vazifesini üzer- lerine alan mes'uliyet sahiplerinde şu kadarcık bir sual sormak hakkı da yok mu: — Bunların sebepleri nedir, ve mes'ulleri kimlerdir? Maksat ciddiyetten; iş çığrın- dan, ve kantarın topu koldan çıkmıştır. Hem de çıkalı çok olmuştur. Büyük inkılâbın vazülceyş ve sevkülceyş kumandanı olan Cum- huriyet Halk fırkasının nazarı dikkatini hürmet ve ehemmiyetle celbetmeği en milli vazife bilirim, Ve burada bu vazifemi yapıyorum.,, * “» Bütün bunlar acaba unutulacak mı ?.. Bu seneki kongre de gene bu hesaplar sekiz tuhaflık, on teville örtbas edilecek mi? Eger böyle olacaksa, yazıklar olsun bizlere... Eşref Şefik Bir galibiyet daha mı1... Halbuki geçen sene şampiyonduk Atletlerimizi teniscilerimizi Ati- naya götürenlerden her mağlü- biyette satırlarca tevil telgrafları geliyor. Bu garip mağlübiyet telgraf- lardan biri, tenis dabl müsabaka- larında üçüncü olduğumuzu bik diriyor. Bu telgrafı Milliyet gaze- tesi “Bir galibiyet daha,, serlâvhası altına koymuş.. Atinada geçen şeyleri takip etmiyenler bu telgrafı okuyunca kendi kendilerine soracaklardır: Acaba daha ne gibi müsabakalar kazandık?... — Muvaffakiyet gibi ilân edilen tenis maçina gelince, geçen sene dablda Balkan şampiyonu idik. Bu sefer üçüncülüğe düşmüşüz. Bir galibiyet daha - Diye ilân edilen şey budur. Binicilerimiz Sofyada bizi iyi temsil etmişlerdir Sofya müsabakalarına iştirak eden süvarilerimizden Sofyada yapılan Balkanyat mü- sabakalarının tafsilâtı yalnız futbol kısmına inhisar ettirildiği için şubelerde elde ettiğimiz güzel dereceler de futbolün gürültüleri arasına karıştı. Binnispe sönük geçen derecelerimiz arasında süva- rilerimizin muvaffakiyetleri var. Binicilerimiz Sofyada şerefimizi iyi korumuşlardır. Vakıa birinci- liği alamadılar, fakat Atinadakiler gibi dümenci vaziyetine düşmedi- ler. İlk safta gelen bulgar birinci- leri için bütün müsabakanın deva- mınca tehlikeli rakipler oldular. Hattâ müsabakaların son gününe kadar bulgar binicilerinden ilerde bulunuyorlardı. Futbolda da seyahat- leri kesmeliyiz Sofya Balkanyatlarına iştirak eden milli takımımız Yugoslavları 2-0 mağlüp ederek ikinciliği kazandı. Yugoslavların futbolda kuvvetli o olduklarını biliyoruz. Onları mağlüp etmek iyi bir neticedir. Fakat bu bizim bey- nelmilel müsabakalara rahat kalple iştirak edecek seviyeye geldiğimizi ispat etmez. Aynı müsabakalarda Bulgarlara mağlup olduğumuzu | unutmamalıyız. Milli takımın istikrarını, beynel- milel derecesini temin etmeden | seyahatlere (teşebbüs ( edersek, birinde olmazsa, öbüründe feci akibetlere uğrıyabiliriz. Toptan ve ağır mağlübiyetlerin telâfisi cok güç olur. Atletizm berbat oldu. Bari futbolü koru- yalım. Viyana - Belgrat Viyana ve Belgrat şehir muh- telitleri 1 kânunuevvelde karşılaşa- caklardır. 'efrika nu 20 , 'Deniziere dehşet— © Teşrin — salan tahtelbahir Bir Alman bahriyelisinin hatıratı Muharriri : Max Valentiner Mütercimi : (Vâ - Nü) Gemilerin hamulesi, Almanya'da cidden makbule geçiyor; işe yarıyordu. Bu nevi seferler, ya- pılabilecek seferlerin en basitle- rindendi. Gemiyi görünce, 88 milimetroluk topumuzla, ön tarafa doğru ateş ediyorduk. Ekseriyet itibarile, vapur, tavakkuf ediyor- du. Kâğıtlarını, tahtelbahire ge- tiriyordu. Şayet gemide kaçak mevat varsa, kaptana, gemiyi boşaltmak için beş dakika mühlet veriliyor- du. Bütün kaptanlar, bu kaideye vâkıftılar. Müşkülât çıkarmıyor- lardı. Mürettebatın tahliyesinden sonra, torpili basıyor; vapuru ba- tırıyorduk. Şayet vapuru esiri harp olarak Almanya'ya getirmek istersek, tahtelbahirden (birini, (o ğemiye, müfettiş olarak koyuyorduk. Va- pur, bunun üzerine, tahtelbahri takip emrini alıyordu. Sade Danimarkalı Nidoros va- purunun kapdanı bana aksilik etti. Nidoris domuzyağı, tereyağı, yumurta ve diğer yiyecek içe- cekle doluydu. Musırrane: — Gemiyi tahliye ediniz! - em- rini tekrarladım. Danimarkalı, yüzüme karşı be- nimle alay etti: — Niyetim yok! Kaşlarımı çattım. — Öyleyse, gemiyi, içindeki mürettebatla beraber batıracağım. — Hele bir tecrübe edin baka- lım! şayet bunu yapacak olursa- İ|oniz, artık bundan sonra, Dani- İ marka, sizin melun Almanya'nıza bir okka yağ, bir tek yumurta bile göndermiyecektir. Açlıktan, bütün millet geberirsiniz! Herifte insanı öyle çıldırtan bir hal vardı ki, bu sözleri üzerine, pilotum tabancasını çektiği gibi, kaptanın göğsüne dayadı. Kaptan, sadece, alay etmekle iktifa etti. Şayet ben araya gir- meseydim, neticenin neye vara- cağını Allah bilir... Ne yapmam lâzım geldiğini dü- şündüm. Gemiyi, kıymetli hamu- lesile beraber batırmadım; fakat harp esiri olarak yakaladım; Ak manya'ya getirdim. Bilâhara öğrendim ki, kapdan, bizim limanda, sonuna kadar mücadele etmiş. O derecede ki, neticede bamulesini, kendisine iade mecburiyetinde kalmışlar. O sıralarda, 1915 ilkbaharında, tahtelbahir muharebeleri, bütün / da, büyük bir şöhrete nail olmağa başlamıştı. Tahtelbahirlerin yegâne kortuluş çaresi addediyorlardı. İngilterenin (o harpteki tesirini ortadan kaldırmak pek kolay zannediliyordu. Bütün imanlar- daki gemilerini (torpilliyebiliriz sanıyorduk. Bu noktai nazar, pek de yanlış değildi ya, hoş. Şayet harbin ilk senelerinden, daha ciddi surette hareket etmiş olsaydım; :şayet İngiltere'ye giden bütün. gemileri batırabilseydik... Fikrimce, bu iş için on tane tahtil- babir kâfi gelirdi. Zira, o sırada, İngilizlerin tahtelbahirlere karşı kendilerini “müdafaa ve siyanet edecek bir tek silâhları yoktu. Hücumlarımız karşısında şaşala; kalacaklardı. Ee Tahtelbahirlerimizi o toplarlada techiz etmeklâzımdı. Zira, bir tahtel- bahir ancak altı, yahut sekiz tane torpil alabiliyordu. Bunlar çabucak sarfediliyor; sonra, atacak bir şey kalmıyordu. Halbuki, denizlerde dolaşıldığı esnada, topla batırık ması mümkün olan nice nice gemilere rastlanıyordu. Maalesef, pek çok zaman geçtikten sonra, tahtelbahire top koymanın zaruri olduğu anzlaşılabildi. Bilahara, bütün tahtelbahirleri toplarla teckiz ettiler. Hepsine 88 milimetroluk toplar konuldu. Halbuki, bunların yerinde, eskiden sadece iki mitralyöz vardı. Bittabi, bizim hükümetin tasavvur ettiği şekilde gayet mülâyim bir tahtelbahir harbi yapmanm im- kânı yoktu. Mülâyim (| tahtelbahircilikden, fayda yerine zarar görecektik. Lâakal, İngiltereyi muayyen bir sahada muhasıra altına almalıydık, Düşman ve bitaraf gemilerin gi- dip gelmesine mani olmalıydık Şayet gemiye zararvermeksizin onu batırmak hakkını haiz olsay- dik, bir tahtilbahir, bir günde, kolaylıkla, yüz bin tonluk otuz gemi batırabilirdi. Halbuki, şimdi, her gemiyi, kuru sıkı bir endahtla durdurmamız lâzimgeliyordu. Son- ra, içinde ne olduğunu anlamak, için, onu geziyorduk. Böylelikle çok zaman kaybediyorduk. Yaka- ladığımız gemilerden yüzde ellisi, kendilerini! yakalamak (hakkını haiz olmadığımızı, zira boş bu- lunduklarıdı iddia ediyorlardı. Yahut ta, mallarını ingiltereden başka bir tarafa götürdüklerini ispat eder mahiyette bir takım vesaik ibraz ediyorlardı. (Arkası var) ye A Geçen sene arsa halinde satılmağa başlanan Taksimde eski Talimhane meydanında apartıman inşaatı çoğalmıştır. Şimdiye kadar müteaddit apartıman yapıldığı gibi son zamanlarda da apartıman inşasına beşlanmıştır. Yakında burasının kâmilen apartımanlarla dolacağı anlaşılmaktadır. Resmimiz yapılmakta olan apartımanlardan bir kaçını gösteriyor. #

Bu sayıdan diğer sayfalar: