18 Temmuz 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

18 Temmuz 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

sa Mere Sahife 8 Dünya tenis şampiyonasında fransızların vaziyeti müşkil Amerikalı raki bini yeneceği çok şüpheli Zx olan dünya şampiyonu fransız Cochet Dört senedir Tenis dünya şam- piyonluğunu muhafaza eden fran- Sızların bu seneki vaziyetleri ken- dilerini bile ümitsizliğe düşüreçek bir hale gelmiştir. Davis kupası maçlarının devam etmekte olduğu bu günlerde en fazla güvenilen fransız şampiyo- muna müthiş bir rakip çıkmıştır. Dünya tenis şampiyonlarının seçildiği Dawis kupasında Ame- rikayı temsil etmek üzere Fran- saya gelen Amerikalı Vayns'ın şimdiye kadar hiç bir şampiyonda görülmemiş fevkalâdeliklere malik olduğu mütehassıslar tarafından kabul edilmiştir. Fransaya her sene dünya tenis şampiyonluğunu temin eden meş- bur Cochet'in son formu katiyen ümitbahş değildir. Buna mukabil Davis kupasında fransızın en tehlikeli rakibi olan Amerikalı Vaynsın son idman maçları fransızların hayret ve takdrini celbetmiştir. Tenisten anlayanların iddiala- rına nazaran Amerikayı dünya şampiyonasında temsil edecek olan Vayns şimdiye kadar görülmüş şampiyonların en müthişidir. Geçen bafta fransız kordları üstünde yaptığı bir idmanda Amerikalının attığı topları hariçten bile görmek kabil olamamıştır. Bizzat fransız teniscilerinin söylediklerine bakı- lırsa, Amerikanın “Bomba servisli, bu şampiyonun iade ettiği topları dünya şampiyonu Cochet'in bile iade edeceği çok şüphelidir. Geçen sene profesyonel olan Tilden bile bu Amerikalı derece- sine çıkamamıştır. Vayns'ın iade ettiği topların ve yaptığı servislerin yüzde sekseni gözle takip edilemiyeçek bir sür- atte gittiğine nazaran böyle bir şampiyon , karşısında ( Cochet'in vaziyeti pek tehlikeli olacaktır. Çünkü eski Amerikalı şampiyon Tilden bile bazı maçlarda Fran- sızların oyegâne ümitleri olan Cochet'i birkaç kerre çok müşkül mevkilerde bırakmağa muvaffak olmuştu. Halbuki bu yeni Ame- rikalı şampiyonun Tilden'de her cihetce yüksek olduğunu her kes tastik etmektedir. e mmm Bu senenin tenis mevsimi baş- lamadan evel bütün dünya mütehassısları Fransızların Da vis kupası galipleri olacağın! kabul etmekte idi. Yeni Ame- rikali şampiyon Fransaya gelip nasıl bir adam olduğunu göster- diğindenberi tahminler temamen değişmiştir. Fransa gazeteleri bile, bu seneki dünya şampiyonasında Fransanın Amerika karşısındaki vaziyetinin pek talisiz olduğunu açıkça yaz- mağa başlamışlardır. Fransız mütehassısları, dünya şampiyonu Cochet'yi Napolyona benzeterek bu seneki Davis ku- pasının tenisin bir Vaterlo'sı olacağını söylemektedirler. Bu vaziyet karşısında bu seferki Davis kupası bütün senelerinkin- den daha heyecanlı olacaktır. * » Dünya şampiyonluğu maçlarının nısıf nihai musabakalarına ait son gelen telğraf : Italya ve Almanya Milano 16 (A.A) — Davis Ku- pası Avrupa mıntakası için yapı- lan final maçının birinci günü, Almanların iki maç ve sıfıra karşı iki zafer ile kazanmalarına şahit olmuştur. Neticeler şunlardır: Von Kroman (Alman), 6/3, 6/4, 6/0 Palimer (Italya) ya galip gel- miştir. Pran, 6/1, 6/4, 6/4 ve 62 de Stefaniyi yenmiştir. Milli takıma yeni antrenör mü? Kontratı bittiği için memleke- tine avdet eden milli takım ahtrenörü mister Pagnam'ın ye- rine Kolonati'nin antrenör olarak getirileceği hakkında sporcular arasında kuvvetli şayialar deveran etmektedir. Yorgos kabul etti Herkesi maça çağıran boksör Yorgos'un davetini geçende Saru- ga kabul etmişti. (o Yorgosda Saruga'nın bütün tekliflerini kabul ettiğini ve maçı beklediğini bil- dirmiştir. öze ON Sp)! Ke Futbolcularımız hakicında hükümler Fransızlar ne Bizim fütbolcularla dört maç yapıp memleketlerine avdet eden fransiz futbolcularının oyuncuları- mız hakkında fikirlerini osormuş- tum. Fransızların nazarı dikkat- lerini celbeden fubolcularimız için verdikleri şu hükümleri ehemmiyet- lerine binaen Olimpiyattan nakle- diyoruz: * Fenerbahçe merkez muhacimi Zeki Top kontrolu ve tevziatı birinci sınıftır. Hücum hattının idaresi de güzeldir. Sol ayağile çektiği şüt- ler çok isabetli ve seri... Sıkışık vaziyetlerdeki manevra kabiliyeti mahirane... Yalnız bu çok mü- kemmel oyuncunun biraz daha fazla müteharrik olmaması yüzün- den hücumlarının şekli “Monoton- yeknasak ,, tır. Fenerin sol hatı Fikret Yaşına göre topa ve oyuna olan hakimiyeti şayanı hayrettir. Bu yaşta o dereceye gelebilmişler, hakiki istidattır. O küçüğe yıldız demek doğrudur. Çünki yıldız ismi o yaştaki gençlere verilir. Yalnız haf mevkiinde muhacim tarzında oynuyor. Zannederiz ki, hücum için daha mükemmel bir elemandır. O yaştaki çocuktan bu genç senelerinde hücum hattında istifade edilmek daha münasiptir zannındayız. Haf hattına ihtiyarlı- ğında geçebilir. Fenerin merkez muavini Muzaffer Sürüşleri çok iyi fakat o da haftan ziyade muhacim şeklinde oynuyor. Fenerin beki Yaşar Türk bekleri içinde düzgün ve uzun vuranlardan biridir. Yer tutmak hususunda bazı tecrübe- sizlikleri göründü. Arkasındaki kaleci ile henüz müşterek oyna- miyor. Galatasaray kaptanı Nihat Tam bir atlet.. Insan onun gür- büz oyununu gördükçe futbole daha fazla havesleniyor. Bütün harekâtı da ahenklidir. Kudretine rağmen çok centilmen, hiç faulsuz oynuyor. Yalnız herkesin işini yapmaktan kendi işini kendisi için kabil olduğu fevkalâdelikte tamamlıyamıyor. Futbolde egoistlik fenadır. Ama Galatasaray kapta- nının (diğerleri için pek fazla oynadığını görerek, ona biraz daha egoist olmasını ve kendi mevkii için oynamasını tavsiye edebiliriz. Galatasaray sol açığı Rebii Çok usta, çok iyi fakat açık mevkii için düzgün akışlı değil... Ekseriya hücum hattını yavaşla- masını icap ettirecek o surette vakit kaybettiriyor. Galatasaray beki Burhan Tecrübesi, yer alışları beynel- milel oyuncu... Dahâ fevkalâde olması için ağırlığı mani. Biraz da fazlaca sert oynuyor. Kemal Faruki Yer tutuşları, besleyişleri fev- kalâde... Iki büyük kusuru var: Biri oyunculuğu kadar ağırbaşlı olamaması... o İkincisi de uzun vuruşlardan mahrum olmasıdır. O muavin için cenah değiştirmek, hattâ lüzumundan uzun bir orta- layış yapmak müşküldür. Bu itibarla her gün daha ilerliyecek bir oyun- cuya (benzemiyor. (o Mevsimlik bir cenah hafı hissini veriyor. Tefrika No. 5 18 Temmuz 1932 “18 Temmuz 1932 Ana - Kız Rakabeti Nakili: (Vâ - Na) Sonra, bilek saatına baktı. — Sahi, kızım.. Hakkın var.. biz, epice geç kalmışız.. Hasanla çok dolaştık.. Deli gibi gezdik.. Neler gördüğümüzü anlatırım.. A.. Bu elbiseni pek beğendim.. Paristeyken mi yaptırmıştın? ,— Ne unutkansın, anne... Bil miyor musun! — Ha, sahi... Çevizlerin ara- sında vardı. z Sana çok yakıştı... Zaten evvelce de tahmin et- miştim. Eve dönünce seni giyinmiş bulacağımi anlamıştım. Fakat ben çok yorgunum... Gece için üst baş değiştirmek istemiyorum. Hem, soyunup giyinmek için, va- kit çoz da geç...! Akşam yeme- ğini tailleur ( — tayyör ) ümle yiyeceğim... Ayrı ayrı kılıklardan olmamız canını sıkmaz a... — Ne için canımı sıksın, anne- ciğim? Seyahatteyiz... İstediğin gibi hareket et. Keyfine bak. — Öyle... Bizi otelde kim tan- yacak?.. Hem, ben bir şey düşü- nüyorum. Yemeği otelde yeme- Tyipte bu kabare'de yesek... Üç kişi giderdik... Ne iyi olur... Meliha: — Oooo... » dedi. - yine mi sokağa çıkacağız?... Niçin ca- nım?... Otelin yemekleri pek âlâ... Hem, gündüzün pek çok yürür- dük: — Canım! Ben de senin kadar yürüdüm. Sen mi benim annem- sin, ben mi senin annen?... Anla- mıyorum. Dur, Hasan'ın da fik- rini soralım... Ayağa kalkıp, mıştı. 5 Meliha, onun seslendiğini duy- lu: — Hasan! Hasan! Hasan, Leylâ hanımefendile bir- likte otele dönmüş olmasına rağ- men, sırtına smokinini giymek zaman ve imkânını bulmuştu. Daima, teşrifatın son derecesine riayet ederek giyinirdi. Son de- rece zarifti. Meliha kocasının smokin içinde aldığı zarafeti beğene beğene seyretti. Delikanlı, Leylâ hanımın ken- disini (o çağırmasını müteakip, derhal gelivermişti. Şimdi müte- bessimane, odanın eşiğinde duru- yordu. Sanki içeri girmeğe cesa- ret edemiyordu. Leylâ hanım efendi, Ona: — Değil mi, Hasan, sizde ofi- kirdesiniz, değil mi? - Diye sordu.- Otelde yemek yiyeceğimize başka bir yerde yiyelim. Herhalde daha muvafıktır. Neresini tercih ediyor- sunuz, bakalım? Delikanlı: — Siz neresini isterseniz! - dedi. - Benim için hepsi müsavi ia çık aras , Melihaya bakıyordu. Onun fik- rini istimzaç ediyor gibiydi. — Nerede olsa yemek yiyebi- liriz. Bence hepsi müsavi. Leylâ, atıldı: — Her halde dışarda yiyelim. Hasan! Siz, dün bana gayet güzel bir italyan lokantasından bahse- diyordunuz. Saint-Chrysogne'nin yanındaki lokantadan. — Evet, evet.. Aklıma geldi. Lo Pastarellao lokantası. Trans- tevere'de.. — Eh, peki. — Pekisi böyle işte.. Isterseniz bu akşam, isterseniz başka akşam bu lokantada yemek yemeğe gidebiliriz. Meliha'ya bakıyordu. Ondan “bu akşam hemen gide- lim!,, nevinden bir teşvik istiyordu. Lâkin, teşvik zuhur etmedi. Leylâ hanımefendi bu halinden birden- bire sinirleniyordu. — Amma'da tuhafsınız, Hasan! O çocuğun fikrini mi soruyorsunuz? Onun bir mesele hakkında, evet, yahut hayır diye müsbet surette fikir beyan ettiği ne vakit görül- “ş?.. Siz, bana bakın.. Ben ırtımda bu) Tailleur ( — tayyör varken , (otelin (o lokantasında yemek yiyemem utanırım.. Bilhassa Mleiha'nın sırtında gece elbisesi varken.. Hasan, yelkenleri suya indir- mişti. Derhal, kayin validesinin bükmü altına girmişti. o Artık, karısının fikrini istimzaç edecek halde değildi. Dünyada pek az kimse Leylâ hanımefendinin irade ve arzusu karşısında durabilir, Hasan'ın bu pek az kimselerden biri olmadığı muhakkak! Damadının derhal kendine boyun eğişinden yarı yarıya sükün bul- duğu için, Leylâ hanım, Melihaya döndü. Onun da azıcık gönlünü almak lüzumunu duydu: — Kızım! Bugün çok yorulma- mışsındır, inşallah.. Hem, buradan Transtenere'ye kadar gitmemiz de pek yorucu bir şey olmıyacak... Yürüyecek değiliz ki.. Sen zaten, bana, geceleri Roma'da gezmeği sevdiğini de söylemiştin. Meliha, birşey söylemedi. Yalnız ufak bir tebessümle, mutavaatını belli etti. Ayağa kalktı. Askıdan (—kap'ını cape'sini aldı. Sakitane annesile kocasını takip etti. Şimdi artık, otelleri dolan Pa- lace Albergeden Tibre'ye kadar bütün şehri katetmiş bulunuyor- lardı. Garibaldi köprüsünü geçe- cekleri zaman, Leylâ hanım efendi, evvela Cenci rıhtımı imtidadınca ilerlemeği tavsiye etti. Palatin'e kadar gitmelerini istedi. Tibre Adasının buradan geceleyin seyir edilişi harıkulâde oluyordu. (Arkası var) nasr Samsunda, sporculuk ve atletizm hevesi son zamanlarda şayant hayret derecede taammüm etmiştir. Sporcular, hükümeti mahliyeden büyük bir yardım ve müzaharet görüyorlar. Samsun sporcularının hükümet erkânile bir arada çekilmiş resimlerini neşrediyoruz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: