28 Ağustos 1935 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

28 Ağustos 1935 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

rika No. 105 TAOLARI ÇİĞNEYEN HÜKÜMDAR CENGiZIN OĞLU İSKENDER FAHREDDİN ———. Oktayın küçük oğlu, avda (Ankin) i vurayım derken, kardeşi (Kotan) ı yaralamıştı. ıpa, bunun bir aza olmadığını söyliyerek hanı aşma m. okunu kime atlı... vurdu..?1 Mi iyi m nişancıydı.. ihayet uzaktan görünen bir sahile doğru koşarken, Oktay gözlerin ağaçların ara- ğa ayırmıyordu. Geyik Bizden bire yere yuvar- landı, Mi Ankinin attığı ok bu sevimli le tam karnına saplan- “ei ünden kanlar akan teyiği hanın yanına getirdiler. Yaralı geyiğin sırtında beyaza — Sa dei sizsi vardı, Ok- tayb Me nce a E amg geyikle- ni ti Babam onların Soyunu üretmişti.. Kendi bile vur- Mağa kı, bi ıyaj “gr Bugün başımıza ir felâket gelecek. d Diye bağrı ve yaralı geyiğe sürmedi.. Derisini yüzdürerek, €tini ğe ttedi; yn neşesi kaçmıştı. Sebu- a a di çadırlara dönelim, edi, ilk önce vurduğumuz ge; eyi” öğ Pişirsinler. Yemekten sonra $ avına Çi a gün, Pa ırmağı, coş- kün akışlarile geçmiş günlerin ha- tralarını e > *kte nra ağın kenar © ğa in barla basile av peşinde günl Tulmadan, dinlenmeden Si tuğunu hatırladı. Oktayın veziri fırsat buldukça Cengiz hı hanın akını akınlarda nasıl ve neden muvaf- olduğundan uzun uzadıya anlatırdı, z y çok zeki, anlayışlı ve öl gören bir vezirdi. Çinde ku ve m gibi, o de- e anın en mi kem ve me kalelerini Hakiki kud- östermiş, askerlikte eşi Slmadığ isbat etmişti. Sebutay, Bizin oğluna çok bağlı idi. Y: «Öl!» dese, ölmekten çe- ezdi, iie y Oktayın bir zafını SM zdi. Kendisine her söyle- inanmasa bile örünürdü. evlet siyasasında çok Müvatfak olmuştu.. Fakat Okta- in bu u zafı, onun yabani devlet- syzasindaki durmunu güçleşti- Ha Kr 'kande, u, Oktay pe raktığı zer denizine, üzü bile ağa m Moğol devletinin Ok- mehil meden bile yıkılması bekle- Kara avına e tay atına bin: Yolda ii — butay ha- Bin Yâhin, > e ği dan ayrılmıyordu. Okta in yine kardeşi Ça- gatayı a Sebutaya: — Karak zile karşılıyacağım! Demişti Halbuki o günlerde ordunun paraya ihtiyacı vardı. Çin den ve yurdu miyen b lere verilmesi elbette doğru ola- mazdı. Sebutay herkese hakkını ver- mek istiye, n bir devlet adamıydı. İlk önce iş göreni takdir ve taltif om en esaslı ödevlerden biri ardı. Sokakta dilenenlere bir dilim. alçi bile vermek iste- Yu rdumuzun uğrunda t kalanları minnetle benleriz. Fa- kat, hiç bir savaşa gitmemiş, va- tanı için bir kılını bile koparmak- tan çekinmiş olan kimseler so- kakta dileniyor diye onlara hazi- nelerin ve erzak anbarlarının ka- Pılarını açtıramam, Diyerek bu hususta icap eder. se Oktayla münakaşa etmeğe bile karar vermişti. Yoldaki ağaçlıklar arasında, daldan dala konan kuşları avlı- yarak gidiyorlardı. Oktayın sevgilisi, (oğulları, muhafız zabitleri ve bütün mai- sinirlendiren geçi ş olsaydı, Sebutay, tayın açi il bu bahsi derinleştire- rek: mdiye kadar düşman- la Denli arşa geride ka- ve mii oğan e oyurmak için git medim. Hazinenin ME si- ze vermiyeceğ gim. Diyecek ve bu suretle yola getirmeğe çalışac. aktı Halbuki Oktayın en çok sev- diği oğullarından Kotan, hiç sev- mediği oğlu Kutçu tarafından okla yaralanmıştı. Bunun bir kazadan ibaret ol- duğunu herkes görmüştü. Kutçu bir kuşa nişan alarak yayını ger- diği zaman, nasılsa oku tersine çekmiş ve yaydan kurtulan ok, arkada duran Kotanın böğrüne saplanmıştı. otan: .. beni vurdular, baba! Oktay başını geriye çevirdi.. ve sevgili oğlunun attan yere e e bir felâket... Bey Oktayı çizgili geyiği vuranın imiş..1» Diyerek yere atladı. oğlunun yanına koştu. Biri dizine koya- rak: — Seni kim vurdu, yavrucu- e sonu > ordu. Kutçuyu sevenler, onu ka gadabından kurtarmak için: ir kazadır, Ulu hakan! a ileride bir kuşa nişan | Her akşam | bir hikâye | v Bir saat evveline gelinceye ka- dar zahetin yüzünü görme- meğe azmetmiştim. Ben kimya tahsil eden ve i sümme kızlarından nefret ede- m kızını evde alıkoy- muş olsaydı şüphesiz çok iyi eder- di. Çünkü, şimdiye kadar ii te bir ulunurdu. kimya, üniversite, bütün allik dünyayı gezmek için bir bahane. Bir aile kızı evinde durmalıdır. Hem canım, beni rahat bıraksın- lar. Rahat etmeğe benim hak- kım yok mu? akrabalardan da, kuzinlerden de, ilimden de tahsilden de nefret ediyorum işte! Nezahet ba- 5 g asını alıp gitmek medi Gi der artistlik ederim, hiç olmazsa hakaret görmem, çiçek demetle- ri yollarlar, diyordu. Bizim kuzin hanımı görmek için keme e eki mek- tebe kad Karşıma çi- kan kâtip gibi la uraya ilk defa me nuz, galiba, dedi. Kabul gü yalnız pazardır. Fakat suklayiz niz, müdireye sorayım, hususi müsaade ederse... Ne ettim de buraya kadar ta- ban teptim. Nezahete yazdığım mektup cebimde, Onu bırakıp dönsem nasıl olur acaba? Fakat icap eden sözleri şifahen söyliye- rek mektubu verirsem elbette tesiri daha ziyade olur. Onun ıyorum, üstümü başımı de zeltmek istiyorum, Kâtip geldi. — Azacık salönda bekliyecek- siniz, dedi. Nezahet hamızı kar- bon tahlili yapıyor, biraz guldür. Bak şu kızın küstahlığına! Ha- mızı karbonu defedip bana koş- ması lâzım değil miydi? cukluktan beri hüyie ei bilirim. Gideceğim. Benimle lenmeyi ona anlatırım. Zavell IM Fanny! «Bak, diyor, seninle ev. ayini e e bu kız gelip ba e hakaret gömen mm a we me. aldığını hepimiz . gördük. Yayın kirişi seğirtli.. ve ok geriye tepti, Dediler. Kota gözleri ka- en n yere atlıyarak anın yanına simi Kutçu, atının bira; asile, okun Ankine isen derdi kardeşinin böğrüne girmesinden gok münir Yapılacak ei zel fırsatı bir dah, ele ami anlamıştı. utçu kazanın cezasını el. bette çekecekti. Bu sırada hanın yanına soku- lan dalkavuk Çıpa, gülerek, Ol tayın kulağına şu sözleri Kisiler mıştı: — Turakinanın oğlu, hanın göz bebeğini sol böğründen vuruyor. bu kanlı cinayetin adına kaza di- yorlar. Siz de bu kazaya çarçabuk inandınız değil mi, Bir hakan?! kası var) < Amcamın kızı ) Ki renginden küçük hanıma İva niçin hâlâ burada duru- rum? Nezahete vereceğim der- si başka bir güne bırakamaz mı- yım? Ben on yaş büyü- ğüm. Ciddi bir adamım, Pren- siplerimi gmüdafan etmek isterim, yazdığım dur. Ona karşı hürmette > edilmesine tahammül edem Ben mektup ile eğen ak tın gibi bir ses çınladı: — “ami teşrif edebildiniz hele şükü — ri — Aa! ikiyarlamığ görünü- yorsun. — Bu komplimana mersi! nizi ie mak istiyen kadınlara ben- “iğ aliya rünmesi uzun a Pe gö- el kirpik- lerini herkese Aaa için ola- Ne cevap vereceğimi kes- tiremezken: igaran var mı? dedi. Bu saate kadar çalışıyordum, yorul- um çok. Ğ Aman yarabbi! Mektepte ci- gara içen bir küçük ha: — Cigara istiyorum, Eyek duy- muyor musun? — Duyuyorum. Haremi ciga- ra içmen h — Seni bu kdar eski kafalı san- mıyordum. Biribirimize bakıştık. Nezahet bir mikroskop altına aldığı garip bir hayvan gibi beni tetkik edi- yordu. Kendisinin okulaklarını' çekmek be içimde bir hırs pey- 'da oluyor. — SM yemeğe geleceğim, de kadını evde yalnız mı bırakıyor- sun? a ederim, sen üstüne ait olmıyan şeylere karışma, —Böyle surat etmek için bura- ya gelmişsen nafile zahmet et- tin. Oturaydın rduğun yer- de! Arkadaşlar yemekte bekli- yorlar. Karnım da aç. marladık, Bir daha görmeyim se- i burada Dur bakalım, hele canım. Bu ne hiddet. e olacak. Seni biraz daha terbiyeli görmek isterim, Ilaha 1s hangi lokantada yemek yiyeceği- mizi haber veririm. — Ben tatlı çok severi — Babana cigara içtiğini, du- #eüğu boyadığını söyliyece in meğin üstüne likör de is- terim ha! Haydi, a esvap de- ber Ziştireyim de çıkalım. gi beni! Cevi eklemeden odadan çıktı, “Neye a burada? mu küçük kızın oyuncağı mıyım? Bana her keyfini yapti racak mı? Fakat ben gitmeğe ar ver- meden evvel o tekrar içeri girdi. — İnsan iki lâkırdı söyler, ne kadar güzel olmuşsun, esvapların ne kadar yakışmış falan der. Ne- ye susuyorsun sen? Bir mektepli kız için bu süs biraz fazla.. Ya yürüye orduk. — Ben senden daha uzun boy- luyum! dedi. —Büyümüşsünüz, maşallah! Beyoğluna geldik. Kendisini en iyi lokantaya 'sokmak ii Olmaz burası dedi. Dostumla gittiğim bir yer var orasını tercih. ederim. — Dostün mu? dedin Bir dos- istedim, — Elbette” Bak sana prezante — Svle. Bora talebe değil. Mühendiz. Otuz beş yaşın- da. Kumral, mavi gözlü. Otomo- bili de var, Senin yok değil mi? — Ben canın istediği yere ya" yan gir unu o söyleseydin mek» tepte kalı Yemeğin alin doğru bir ek garp ismarladım, Nezahatın güldü. $İ — Hele şükür aklına geldi! i, e B, — Senin mühendisi sık sık gö- rüyor musun? — Her akşam. Otomobilile ge- lir beni alır. * — Mektepten izin veriyorlar mı? rabam zannediyorlar. Ona Peki, peki. Dakar yazar, | senin yerine kuzenim diyorum. Ba- ol n biricik faydan bu! Senin bir metresin var değil mi? — Ben bir'genc kız değilim. Nezahat tabakamı açtı, Sigara alarak tüt tüttürmeğe başladı. Bu kız tım. — Gideceğim. Fanny beni bek- Fr. Bir görmemeğe el ek l 5 Fakat çala Bir otomobil al dım. Her: akşam mektebe gidip kendisini çıkarıyorum. Beraber geziyoruz. — Dostum kıskanıyor diyor. Bes raber pek dolaşmıyalım. — Fanny ile kavga ettik. Gide- 0 m — iyi bir kadındı. Yazık, Neza- hate tokat atmak #stiyorum, Fal iki defa dudaklarından öptüm. Hem Mühendisi mi — Elbette o daha terbiyeli. — Bahsetme ondan bana, Ki kanıyorum. — Alık bü mühendisin uydur- ma olduğunu hâlâ anlayamadın mı? Anladım. Fanny gitti, amcamın kızile evlendim. Hi 1s MECMUASI'nın taşradaki bayilerine: Fikir Hareketleri mecmuası da: sinirime dokunuyordu. Ayağa kalk daha Nezahetin yüzünü | Ben de | Gü İnmeli kik in

Bu sayıdan diğer sayfalar: