13 Haziran 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

13 Haziran 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

13 Haziran 1937 AKŞAM Si Her Akşam | Bir Hikâye Mesele bir öğünmederi çıktı ve son- Ta azdı. Bir piyade taburuna mensup genç zabitler omanevre. için bulun- dukları bir vilâyet şehrinin kahvesin- de oturuyorlardı. Hiç güzel bir kadı- na tesadüf etmediklerini söylüyorlar- dı. Bu sırada, mülüzim Navarrino; — Bahsederim ki, ilk gördüğüm güzel kadını öpeceğim, dedi. Arkadaşları güldüler. Tesadüfen, biraz sonra güzel, ince bir kadın kahvenin © önünden geçti Mülüzim Ramadani: — Ben bahsi kabul ediyorum, dedi, İşte güzel bir kadın geçti. Haydi ba- kalım öp onu. Bu akşam belediyenin balosu var, — Evet, bu akşam bu kadın bele- diyenin baloşuna gelirse orada öpe- ceğime bahsederim. Baloda o güzel kadın vardı. Bunun kibar bir aile kızı olduğunu mülâzim 'Navarrino öğrendi. Kızı dansa davet etti. Dans ederken fevkalâde nefis bir kiz olduğunu kendi kendisine teslime mecbur oldu, Şimdi bu kızı nasıl öp- meli? Arkadaşları meselenin ne renk alacağını pek merak ediyorlardı. 'Balhise girişen mülâzim genç kızla dans edip duruyordu. Dans bitince, mülâzim Ramadani arkadaşına yak- Yaşarak: — Haydi bakalım, öp kızı, dedi. Şu- rada karanlık bir oda var, oraya gidi- niz. Filhakika, tesadüf te genç mülâzi- me yardım ediyordu. Genç kiz onu ine takdim etmeğe götürdü. O | sereemmmamamamumnnnnuına karanlık odadan geçmeleri lâzım ge- Myordu. Mülâzim öpmek için iğlldi. Sıcak bir yanağa pek sokuldu. Fakat 8on anda cesareti kırıldı. Hattâ: — Affedersiniz, sinyorita Lida, ka- ranlıkta size çarptım, deği. Salona döndükleri zaman arkadaş- Jarı mülâzime mânalı mânalı bakı- .yorlar ve göz kırpıyorlardı. Ertesi sabah, kahvede hakikati söy- lemeğe kendinde cesaret bulamadı. Zaten kimse onun genç kızı öptüğün- - den şüphe etmiyordu. Öpme dedikodusu bütün kasabaya yayıldı. Miralay da işi duydu ve gü- Iümsedi, Lidanın anasının da kulağı- na gitti ve o da kızını azarladı. Lida da bu dedikoduyu tekzib etmedi. Eğer genç kız zabitin kendisini öp- tüğünü yalan yere iddia etmesine kı- gıp içinde bir kin peyda etmemiş ol- saydı ihtimalki mesele bununla kapa- nacaktı. dostlarından birinin evinde bu hâdi- senin doğru olduğunu cüretkârane bir genç zabitin balo gecesi karanlık bir odada kendisini öptüğünü alenen söyledi. Demek ortadaki sözler doğru imiş! Kasabanın kadınları kızarıyorlar, er- kekleri şaşa kalıyorlardı. Bu nasıl iş- ti! Genç mülâzim Lidanın nasıl olup ta bu şaylayı tasdik ettiğin! bir türlü anlıyamıyordu. Fakat Lida ona başka bir oyun oy- namaâğa hazırlanıyordu. Bir gün, annesine bir çok misafir- ler gelmişti. Lida saçları perişan, yü- zü gözü kıpkırmızı bir halde salon- dan içeri girdi. — Şimdi bahçede idinı, dedi. Mülâ- şim Mavarrino duvardan atladı, bah- çeye girdi. Beni öptü öptü, bu hale ge- tirdi. Rezalet koptu. Kadınlar yerlerin- den fırladı. İri saat sonra Lidanın annesi miralaya bu cüretkâr mülâzi- mi şikâyete gitmişti. ce, duvardan atlama vakasını duydu. Rüya görüyorum zatmediyordü, — Ben mi atlamışım? diyordu. Ço- cukler, böyle şakayı bırakınız kuzum. — Bizi de atlatmak istiyorsun. Ayol, miralay bile işi duydu! Seni aratıyor. Mülâzimin inkârlarına arkadaşları inanmıyorlardı. Miralay da inanma- dı. — Bari yaptığınızı Hiraf elmek ce- saretini gösteriniz, dedi. Hekikati inkâr etmek bir zabite yakışmaz. Me- #elede kibar ve namuslu bir ailenin şerefi mevzuu bahistir. Yarın akşam genç kızın evinde bir müsamere veri- lecektir, Siz de davetli bulunacaksı- nız, Ümid ederim ki yaptığınız kaba- hati tamir etmenin en " çaresini bus tursunuz, Çevirme hareketi (“İnsayes”) Zavallı mülâzim ne yapacağını şa- şarmıştı. Acaba çıldırdım mı? diye korkuyordu. Ldanın evindeki amereye her- kesten sonra gitti. Bütün gözler me- rak ile ona çevrilmişti, O, vurarak kadınlara selâm layın yanında Lidanm & metle kurulmuştu. Biraz sonra mah- cub tavırla Lida içeri girdi. Salondan sakinane geçti ve genç mülâzimin ya- nina giderek Kollarını böynüna etti. Mülâzim kurtulmağa çalışırken Lida: — Şekerim, dedi, bene darıldığını biliyorum. Fakat aşkımızı saklıya- madım. Çünkü böyle devam edemez- di. Duvardan atlarken seni görebilir- lerdi. Rezil olurdum. Genç mülüzim bu Kurnaz kız karşı- sında mağlüb olduğunu nihayet an ladı, Kendisi de onu sevmeğe başla mış olduğu için bu meğlübiyet ona pek tatlı geldi. Duvardan atlamış ol- duğunu kabul etti. Bu onun hapiste yatmasına mâni olamadise de kendi- sine gayet lâtif bir hayat arkadaşı ka- zandırdı. Rikâhları kıyılıp bittikteri sonra bu * yalanların sebebini karısından sordu. Lida gülerek: — Kabahat senin, şekerim, dedi. Bir kere beni öpmeden öptüm diye öğündün. Sonra beni öpmedin. Hal buki o gece ben kendimi sana öptüre- yim diye çıldırıp duruyordum. İşte ben de senden böyle intikam aldım! ie 13 Haziran 987 Pasar İstanbul — Öğle neşriyatı: 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, 18: Beyoğlu Halkevi gösteri kolu tarafından bir temsil, 14: Son. Akşem neşriyatı: 18,30: Plâkla dans musikisi, 19,30: Konferans; Or- du saylavı Selim Sirri Tarcan gilterede terbiye meselesi) ; 20: Mü- zeyyen .ve arkadaşları tarafından 'Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,90: | Ömer Rıza tarafından arabca - söy- lev, 20,45: Muzaffer ve arkadaşları tarafından 'Türk musikisi (oOve halk şarkıları (Sant ayarı), 21,15: OR- KESTRA, 21,15: Ajans ve borsa ha- berleri ve ertesi günün programı, 22,30: Plâkla solololar, operasve ope- ret parçaları, 23: SON. Ecnebi istasyonların bu akşamki en müntehap programı Berlin (35) saat 11,30 Bach şarkı- ları - No, 167. Paris Radio (1648) 17,00 | (801) | Belhoven - Bach. Hilversum 19,55 Brahms - Shubert. Berimünster (540) 21,35 Dvarak 5 senfoni. Londra (1500) 18,20 Gulntet, Dans musikisi Roma (421) sant 23,00 - 23,30, Mi- lâno (469) 23,15, Londra (342) 18,15, Belgrad (437) 22,50, Zagreb (0,7) 21,15, Varşova (1339) 23,00 - 1,00, Tülversum (301) 22,50, Lüksemburg (1293) 19,45. 14 Haziran 937 Pazartesi İstanbul — Öğle neşriyatı! 12:30: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Havadis, 13,05 Muhtelif plâk neşriyatı, 14 son, İnhisarlar U. Müdürlüğünden Küçük el defteri Büyük el defteri Mukavva kaplı el defteri imza kurutma defteri Klâsör Musarnif Sümen Sabit mürekkep 1/2 Kg. İstanpa mürekkebi Kırmızı mürekkep 1/2 Kg. Kırmızı toz mürekkep Siydh toz mürekkep Mürekkep lâstiği Kurşun kalem lâstiği 36000 15000 6500 3000 2500 900 4000 Adet 500 2000 5000 1200 1500 1500 5000 SURU vve Paket > Adet Kutu I — Nümuneleri mevcud yukarıda cins ve miktarı yazılı (14) kalem kır- tasiye pazarlıkla satın alınacaktır. HI — Pazarlık 29/V1/937 tarihine rastlıyan Salı günü saat 14 te Kabataşta Levazım ve Mübaynat şubesindeki Alım komisyonunda yapılacaktır. II — Şartnameler parasız olarak her gün sözü geçen şubeden alnabilir, IV — İsteklilerin Pazarlık için tayin edilen gün ve saatte yüzde 7,5 gü- Fakat bir kaç gün sonra, Lida | venme paralarile birlikte adı geçen komisyona gelmeleri ilân olunur. (3320) Heybeliada Deniz Lisesi Müdürlüğünden: 1 — Bu yıl deniz lisesinin (9) ve (10) sınıflarına aşağıdaki şartları taşıyan okurlar alınacaktır: a) Türkiye Cümhuriyeti tebaasından olmak,) b Orta okuldan çıkmış bu- Iunmak, e) Lise 9 için yaşı 15:17; lise 10 için 16:19 bulunmak. Namzetler deniz hastanesinde muayene ettirilecek ve okulda müsabaka si- 2 — Kayıt muamelesi; 1-26 Temmuzda Heybeliadadaki okuldadır. Bu arada sıhhi muayenede yapılacaktır. Müsabaka sınavı 2 ağustostadır. 3 — Kayıt için gelecekler beraberlerinde: Nüfus hüviyet cüzdanı, orta oku- lu bitirdiğine dair şahadetname veya tasdikname, askerlik öğretmeninin giz- H raporu, aşı kâğıdı, 9 adet vesikalık fotoğraf (başı açık), kendisinin ve ai- lesinin hüsnühaline dair vesika, okulun hangi sınıfına istekli olduğuna dair arzuhal (bunda makine veya güverteye ayrılmak istediği de yazılacaktır.) 4 — Okul yatılıdır. Girdikten sonra yiyim, giyim, kitap okul tarafından parasız verilir. 5 — Dilekçe ve diğer vesikaların nümunesi okuldan parasiz olarak alına- bilir, (294) Keçiburlu Kükürtleri Türk Anonim Şirketinden: DOKTOR ARANIYOR Şirketimizin Keçiburlu'daki madeni için bir doktora ihtiyaç vardır. Ev, s0- Pi ve faj ve ekleraj madence temin olunmaktadır. Taliplerin şirketin Ankarada Mülâzim Navarrino kahveye gidin- | İş hanında Eti Banktaki merkezine tahriren müracaatları lâzımdır. (1490) (3278) ŞiRKETİ HAYRIYEDEN: DIKKAT: Boğaziçinin Karadenizden gelen en temiz, en sıhhi havasile meşhur «ALTIN KUM» Plâjı pazar günden itibaren açılmıştır. Köprüden * hareket 14,30 - 16,30 - 18,30 dur. saatleri «7,30 - 9,30 - 11,20 - 13,30 - Altın Kumdan dönüş saatleri 16,40 - 17,55 « 18,35 « 19,05 « 20,25 dir. - “Altın Kum plâjı, Rumelikavağında sahil tenezzüh mahalli ile civarı mesire yerleri ve Sütlüce Plâjı Türkiye Cumhuriyeti Va- tandaşlarına münhasır olmak üzere bilâ istisna serbest bulundu- u ilân olunur. Şi Gökçin hatun: adisenin esrar perdesini ge be zı dağılmağa yeitenirlerse, halimiz nice olur? Diyordu. Semga bahadır da impa- Tatoriçenin fikrine iştirâk ederek ha- kana şiddetli tedbirler alınmasını tav- | siye etmişi, İ Şansi bütün mesuliyetlerin kendi | omuzlarına yüklenmesi karşısında herkes ve her şeyi feda etmeğe mec- İ burdu. Bu çıkmazdan kendini kurtarmak | için. başkasının başını ateşe yakma- İ nin çok ağır ve tehlikeli bir iş oldu- ğunu da bilmiyor değildi. Fakat, Şansi bundan başka bir şey yapa- mazdı.. başkasına iftira atarak tehli- kenin içinden sıyrılmağa karar verdi: — Hakanım! dedi. Müsaade buyu- Tursanız, kulunuz da bu mesele etra- fındaki fikir ve düşüncelerimi söyle- mek isterim! Ve hakanın elile (söyle!) işareti vermesi üzerine, Şansi söze başladı: — Gökçin hatun, sizin Japonya s0- ferine gittiğiniz gündenberi, sarayda ne büyük bir feragatle çalıştığımı | görmüştür. Bütün bu çalışmamıza karşı, Kora isyanmı körükliyen gizli ellerin Pekinde faaliyete geçtiğini ve hattâ bunlardan bir kısmının da sa- rayda bulunduğunu duyuyordum. Şimdiye kadar şüphelendiğim kimse- ler arasında endişelerimi artlıran bi- ri vardı ki, kulunuz onun peşini ay- lardanberi gözcülerle takib ettiriyor- dum. Nihayet gözlerimle gördüm. O, Koralılarla gizliden gizliye temaslar yapryor, ve Cin-Kini zayıf düşürme- ğe çalışıyordu. Kubilâyın odasında bulünanlar, güzel söz söylemekle tanınmış olan Şansiyi dikkatle dinliyorlardı. Şansi sözüne devam etti: — Bir gün onun odasına Koralı kı- yafetile yaşlı bir erkek gelmişti, Bunu bana haber verdikleri zaman ben im- paratoriçe hazretlerinin yanında meş- guldüm. Bu fırsatı kaçırdım. İhtiyar Koralının o gün bir ata binerek Kora yolunu tuttuğunu ve Pekinden Çıkıp gittiğini söylediler, Pek muhtemeldir ki, bu buyruğu o adam götürmüş ol- Sun. Cin-Kin: — Evet, dedi, hakan buyruğunu bana ihtiyar bir adam getirdi. Fakat, kıyafeti Çinli idi. Semga bahadır: — Kıyafetini değiştirmiş olabilir! çok hiddetli idi. Semga sustu. Kubi- 3 e nr sıkarak bağırdı: Kimden bahsed'yorsun, Şansi? Koz © ihtiyarı gönderen kimdir? Şansi bir kelime ile cevap verdi: — Şi-Yama.. Kubilây gözlerini açarak: — Ne diyorsun, dedi. Şi-Yama mı?! Odada bulunanlar gözlerinin ucile biribirlerine bakıştılar. O sırada sarayın içine göklerin bü- tün yıldırımları düşmüş olsaydı, Ku- bilây bu kadar sarsılmıyacaktı. Şansi: — ŞkYamadan herkes şüpheleni- yor, hakanım! O, Japon seferinde de muvaffakıyetsizlikle dönmenize çalı- şanlardan biridir. Bütün sarayda olup bitenleri el altından Japon sarayın- e babasına bildirdiğini söylüyor. Donklemaşi — Japon seferi hakkında Şi-Yama için ne söylerseniz yeridir. Fakat, onun Kora prensile ne alâkası olabi- 1ir? Diye sordu. Şansi cevap verdi: — Kora prensi, Mikadonun eski 'dostlarındanmış. Prensi kışkırtanlar- dan biri de o imiş. Bu vaziyet karşı- sında Şi-Yamanın boş durmiyacağı bellidir. — Mikado ile Kora prensinin dost olduğunu kim söyledi sana? — Bütün Koralılar, KUBİLÂY HAN Yazan: İskender F. Sertelli — O halde benim düşmanımla dost No. 79 Yamayı suçsuz olarak hapsettiler. Kubilây, Japon dilberinin hiç ummadığı bu hareketinden çok müteessir olmuştu ölün Kora prensine &on günlerini ya- şadığını bildirmek gerek gelince, bir İnsanı zindana ai bu kadar şüphe ve şehadet yeter. şimdi Tiyen-Fonun yerine atsınlar. Gözüm görmesin bir daha... Semga bahadır, Kubilâyın birez sonra hidâeti geçince pişman olacağı- nı düşünerek: — Hakanım! dedi. Bir kere de Şe Yamayı sorguya çekseniz fena olmaz! Belki onun da bildiği ve duyduğu şeyler vardır. Kubilây yumruğunu sıkarak bağır- dı: — Kora prensine sarayımda yar- dım ederi ve oğlum Cin-Kini sahte buyrükla ordunun başından çekip bu- Taya getiren bir kadın, boynu vuruk madığınâ şükretsin... Gökçin hatun, kendi tesiri olmadan bir rakibesinin daha bu suretle zin- daha atılarak saraydaki nüfuzunun kırılmasına pek sevinmişti. Kubilây: — Beni yalnız bırakınız. Diye miirıldandı, O gün Gökçin hatun, erkadan Şan- si ve saray muhafızı çıktılar. Saray muhafızı derhal hareme gi- derek, Şi-Yamayı yakalayıp zindana alacaktı, Bunların örkasından Semga baha- dır da çıkıyordu. Kubilây: — Semga.. sen nereye gidiyorsun? Diye seslendi, İhtiyar vezir çekingen bir tavırla gizli bir şey söylemek istiyordu. Hakan'bir müddet tereddüt ve ha- lecanını gizliyemedi.. Elile göğsünü tutarak yavaş yavaş pencereye doğru yürüdü.. Gözlerini enginlere dikti. — İnsanları tatınin etmek kabil değil, Semgs! Yere düşen birini ko- Yundan tutup kaldırıyorsun.. bir mer- diven basamağının üstüne çıkarıp kurtarıyorsun! Ertesi gün, yerde sü- rTündüğünü unutarak, süratle o ba- samakları çikmek ve günün birinde - hiç liyakati olmadan ve kendi liyakat- sizliğini görmeden - seni bile geçmek ve yenmek istiyor! İşte Şi-Yama.. ve görecekleri kimin aklına gelirdi? — Bütün bu hakikatlere rağmen, kulunuz bu gibi işlerde bir parça da- — Ben şimdilik Şi-Yamanın Tiyen- Fo gibi idam edilmesini istemiyorum. Ona biraz işkence yapsınlar. bildiğ? şeyler varsa, ağzından öğrenip ona göre tedbir alırız. (Arkası var) Açık konuşmalar: İzmirde B. Necati Yılmaz — İşaret ettiğiniz bahisleri, geçen yıl gene bu sü- ederiz. Ankarada B. İzzet Türkoğlu — Tefri- kamızda adı geçen (Gökçin) Kubilâyın meşru zevcelerinden biri idi O sırada Karakurum valisi bulunan Timur bu ka- dının oğludur. Kendisi bir Türk kabile reisinin kızı idi. Bu romanımda muhay- yel hiç bir kahraman yoktur. Hepsi de o devirde adı tarihe geçmiş şahsiyetler. dir. (Gökçin) adını yeni doğan kızımıza vermekle, © tarihte altmış milyon insa- nın sevgisini kazanmış ve memleketine büyük yararlıkları dokunmuş olan bir Türk imparatoriçesinin hatıralarını can» Tandırmış oluyosunuz. o Çocuklarımıza

Bu sayıdan diğer sayfalar: