July 8, 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

July 8, 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bazı kadınlar garip garip arzula- #&. bayılırlar, İşte benim son seygi- rn Neclâ du böyle idi. Bazan öyle uhaf, öyle münasebetsiz arzuları Olurdu ki bunları yerine getirmek İçin aklâ karayı seçerdim. Netiâ meşhur Şarkıcı ve aktör 'Ti- MO “Rossinin filimlerini görmüştü Bane ertesi günü —a Derhal Tino Rossinin bütün şar gn öğreneceksin.. bana onun gi- Marinellayı öteki şarkılarını söy- Miyeceksin. Aman Neelâcığım.. iki gözüm!.. Pilin diye itiraz edecek oldum, kim dinler?. Bir kere bunu başına koy- Muştu. Çare yoktu. Ertesi günden İtibaren Tino Rossinin şarkılarını öğ- Tenmeğe başladım. Artık yazihanem- » €vde könsere hazırlanan bir şar- kıcı gibi sesi ayene ediyor, son- T& yüksek perdeden başlıy Marinellannanan; Arasıra şarkıdan anlıyan arkadaş- darma da öğrendiklerimi okuyordum. Nihayet onlar da: ükemmel.. dediler, Tino gibi okuyorsun... günün birinde Neelânın aklına ge- TİP bir arzu daha geldi: — Sevgilim, dedi, bu lar e Büzel amma Tin > Rossinin harek lerini, çarkı sö n ellerile, kojle- Tile, yüzile yaptıklarını da taki . Bunu senden muhak gene muırıldandım: ığım.. etme, eyle- Eyvahlar olsun, — Aran Nec me... Neclâ boynunu büktü: — Zaten ben talihsiz kadınım bili- Yim... Sen”kadın ruhunun incelikle Yinden anlamazsın. Hassas bir kadı- Bin işte buna ihtiyacı vardır. Fakat Ben bunu anlamıyorsun. Ah anlamı- Yorsun!, Ben anlaşlamıyan bir kadı- nım... — Dur, dur Necldcığım.. Üzülme, sarar yek. Şarkısını öğrendik, 'Tino Rossinin hareketlerin! de öğreniriz... Ve bundan sonra Tino Rossinin bütün #ilimlerine devama başladım. Bir filimini beş kere, on beş kere, yir- mi kere seyrediyor, bütün hareketle- Tint, bütün yaptıklarını birbir ezber- m, * Yanıhanemde kendi kendime pro- Yalar yapıyordum. Bazan hsber ver- meden odama giren arkadaşlarım öyle elimi, gözümü, ağzımı, kaşlarımı oynatarak, garip garip hareketlerle Şarkı söylediğimi görünce beni deli zannediyorlardı. Hattâ odaya girip beni öyle görür görmez korku içinde kaçıp gidenler bile vardı. . Nihayet Tino Rossinin bütün hare- ketlerini Adeta kopya ettim. Neclâ bana bir müddet vermiş ve demişti ki: — Sana bir ay izin. bir ay sonra İmtihan edeceğim. bakalım 'Tino Rossiye benziyecek misin?... Bir ay sonra mükemmel bir Tino Rossi olmuştum. Neclâya koştum. — Haydi, dedim. İmtihan et baka- hm... Neclâ şaşırdı: — Ne imtihanı?. dedi. — Canım Tino Rossi gibi hareket- ler yaparak şarkı söylemiyecek mi İdim? Bir ay geceli gündüzlü çalış- tım, Şimdi mükemmel bir Tino Ros- ay başhyayım mi şarkı söyleme- Dil yüzünü buruşturdu: —A.. dedi.. ben artık Tino Rossi- den bıktım. Aman rica ederim şarkı markı söylemeğe kalkma.. 'Tasavvur ediniz. O kadar çalışa- yim, çabalayım, didineyim, tam öğreneyim ve nihayet aldığım cevap bu olsun... Ben öyle süklüm, büklüm dururken Neclâ: — Ben şimdi, dedi, başka bir şey istiyorum... Korku ve mer — Ne gibi yani?... — Romeo Juliette filimini görme- miştim, Geçenlerde küçük bir tiyat- Yoda gördüm. Romeo ile Jullette'in sevişmeleri çok hoşuma gitdi. Biz de Öyle sevişelim. — Meselâ nasıl? — Bizim köşkün balkonu var ya. gözlerimi açtım: gece yarısı ben balkona çıkarım, seri evvelâ duvardan bahçeye atlarsın. Ben de sana sinemadaki gibi bir ip merdiven uzatırım.- Sen bu-ip merdi- yenden yukarı tırmanırsın.. sabaha kadar büyük bir şiir içinde sevişiriz... Ben bermutad gene itiraz edecek oldüm. Sevgilim” yüzünü buruştur- du: — Sen hassas bir kadın kalbinin BE kadar esrarengiz dehlizleri oldu- gunu bilmiyorsun.. Bir kadınm, genç ve hassas bir kadının böyle gi rane bir sevişmeye ne kada taç olduğunu anlamazsın. Açı liyeyim. Sen bu arzumu yerine ge- tirmezsen bunu başkasmda arama- ğa mecbur olacağım Baktım, olacak gibi değil. buna da «peki» dedik. Romeo olacağımız gece nihayet geldi çattı. Aksiliğe ba- kın ki küçüktenberi ağaca çıkmış insan değilimdir. Sevgilimin bah sindeki o kos kocaman duvara nasıl tırmanacağım ve bu duvardan aşağı ya, bahçeye nasıl atlıyacağımı?. Fakat mecburdum. Kan ter için- de bin bir müşkülâlla duvara tır- mandım.. fakat duvarın Üstü köpek ay ışığı açıp kapıyarak bi du. Bahçej 1 mutlaka bir tarafımı tarafında ise bizim işltiyordum. O tarafa da n Ne halt edece) halde duvarın üstünde fır dönüyor- dum... Böylece dakikalar geçti. Nİ- hayet dâhiyane bir fikir buldum. | Düvardan yürüyerek bahçen | öteki köşesine gittim. Yani köpeğin kulübesi n ada İı uzaklaştım. l Orada bir müddet bekledim. Köş sesi dinince aşağıya atladım... Sev- gilimin balkonuna doğru yürüdüm.. Hakikaten ince bir ip me rı Aşa dıya sarkıtılmıştı. Ben tahta, taş merdivenden doğ- ru dürüst çıkamazken buna tırmanayım? Maamafih başa zel çekilir.. merdivene tırmanmağa ba ladım. Fakat ne de sallanıyor?, Yukarıdan Neclâ fısıldadı: — Geldin mi Romeo?.. Başıma gelenlerden, hele ip mer- | divenin sağa sola yelpalamasndan fena halde sinirlenmiştim. Maamsfih dişimi sıkıp: — Geldim Juliette, geldim, Dedim... Fakat Romeo - Jülietle sevişmesinin en $airane sahnesinde ince ve çürük ip merdiven çatır ça- tır kopunca bendeniz tepeâşağı hahi- çedeki kümesin üstüne... Tavuklar, hindiler müthiş bir feryat kopardı- lar. Zaten tetikte uyuyan köpek üs- tüme doğru koşmağa başladı. Evin bahçıvaı se Kümese sansar girdi zennetmiş müthiş bir sopa yakala- yınca dışarı #rlamış. Bunları görür görmez ben düştü- güm zaman yanılan kafanın acısını unuttum. Yerimden fırlıyarak olan- ca hızımia kostum. Duvara tırma- nıken köpek pantalonumun paça- sını kopardı. Ahçibaşı arkamdan; — Hırsız var.. hırsız var.. diye bâ- guryordu Duvardan atladım. Fakat atla- mamla bekçi tarafından yakalan- mam bir oldu: Bekçiye: — Vallahi. billâhi ben hırsız deği- lim bekçi baba.. diyordum. Etrafımıza evlerinden toplanmıştı. Biri sord: — Peki hırsız değilsin de nesin?.. Ağzımdan kaçtı: — Romeoyum.. Romeo... Hay demez olaydım.. bu sefer beni deli diye yakaladılar. Vaziyeti anla- tıncaya kadar neler çektim. ah bu kadınların garip arzuları yok mu? (Bir yıldız) fırhıyanlar Selâmi İzzet TİYATRO KONUŞMALARI Her kitapçıda bulunur. Fiati: 50 kuruştur. İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230: Plâkla Türk'musikisi, 1250: Havadis, 13,05: Muh- telif plâk neşriyatı, 14: SON. Akşam neşriyatı: 18,30: Plâkla dans mu- #ikist, 190: #por müsahabeleri: Eşref Şe- fik 20:Sadi ve arkadaşları tarafından Ömer Ri 2045: Safiye ve ürkadaşları tarafindan; | TÜK mustiisi ve halk şarkilari (Saat ayas M), İLİS” ORKESTRA: 22,18: Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı, 22,10: Plâkla sololar, opera ve operet par- çaları, 23: SON ? Temmuz #7 Cuma İstanbul — Öğle neşriyatı: 1230 Plâkla Türk musikisi, 1250 Havadis, 13,05 Muh- telif plâk neşriyatı, 1400 Sor. Akşam neşriyatı: 1830: Plükin dans musikisi, 19: Radyo fonik komedi (Me- raki), 20: Fasıl saz heyeti, 2030: Ömer Rıza tarafından araben söylev, 20,45; Fasıl saz heyeti (Bast ayarı), 71,15: ORKES- 'TRA: 2215: Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı, 2230: Plâkla 20- lolar, opera ve operet parçaları, 23: SOK. Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Kurtuluş caddesinde Necdet, Taksim: Nizameddin, Beyoğlu: Kan- tuk, Yenişehirde Baronakyan, Bos- tanbaşinde. İtimad, Galata: Galatada İsmet, Kasımpaşa: Vasıf, Hasköy: akeoğlunda Barbut, E: önü: Ye- mişte Bensason, Heybeliada: Halk, Büyükada: OHalk, Fatih: Ham di, Karagümrük: Mehmed Fuad, Ba- kırköy: Hâl, Sarıyer: Osman, rabya, Yeniköy, Bmirgâ & kapıda Recep, Barım, Beşik! Kadıköy! KUBİLÂY HAN Yazan: İskender F. Sertelli No. 104 Terlan, Kubilâyın kızını sevdiğini itiraf etmişti, Hakanın cücesine: “Bu ateş beni ölüme kadar götürecek., dedi Terlan, Prenses Gülçin'i niçin seviyor? Terlanın evlenme hadisesi Pekin- Ge günün en mühim meselesi olmuş- tu. Amiral Sütşonun akşama sabaha Kantondan gelmesi bekleniyordu. Yeni saray muhafızı bir gün bahçede prenses Ti - Maya rasladı. Ti - Ma bahçede dolaşmaktan, kuş- larla uğraşmaktan hoşlanırdı. Terlan o güne kadar kendisinin ev- lenme meselesi etrafında bir çok dedi- kodular duymamış değildi. Fakat Ter- lan bu dedikodulara kulak vermez, omuz silkip geçerdi O gün Ti-Ma ile karşılaşınca, bassa kumandanı prensesin hatırını sorup yürümek istemişti. 'Ti-Ma 'Terlanı önledi: — Ne zaman evler Diye sordu. "Terlan şaşaladı: — Böyle bir kararını yok, prenses! — Amiral Sütşonun kızmı beğen- medin mi. — Herkesin dilinde bu k ama, ben amiral Sü Mb değilim — Hakan ser istiyormuş. — Bana birşey 'Ti-Ma ilâve etti: — Sütşomun kızı çok güzeldir. İn- san güneşe bakarken nası! gözleri k i maşırsa, onu gördüğü zamun da gö? | leri kamaşır.. Türkiye 1400 kuruş 2700 kuruş 10 » 1450 » w0 >» W » 150 » - » Ben SENELİK $ AYLIK 3 AYLIK 1 AYLIK Posta #thadına, dahil olmiyan ecnöbi memlekeller: Beneliği 3000, altı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Rebiülâhir 29 — Ruzuhizır 64 & İsmk Güle Öğr İkisi Akşazs Yatı 636 853 435 825 1200 201 . 219 436 1219 1619 1943 21M İdarehane: Babılli civarı Acımusluk Se. No. 13 Başı ağrıdan çatlıyacak gibi &İ NEVROZİN baş ve diş ağrılarını dindirir En şiddetli NEVROZIN Bütün ağrı, Sızı ve sancıları keser NEVROZIN Nezle, grip ve ro- matizmaya karşı çok müessirdir ,Terları daha fazla konuşmak iste- medi, Cin-Kinin karısı kı koşarken, yavaşça eğ: dalıp ortadan Kaybol 1 peşinden arın arasına Gece.. Terlan odusında bâşcüce İle birlik- te yemek yiyor ve şarap içiyor. O gece Hakan biraz rahafsızmış.. Erkence yatmış, Cüce Tuman soruyor: — Sulşonun kızını gördün mü? Genç hassa kumandanı yüzünü bu- ruşturarak cevab veriyor: — Sen de mi bu meraka düştün?. Sutşonun kızı çok güzelmiş. Amiral Kantondan Pekine kizını benimle ev- lendirmek için geliyormuş.. Hakan bu işi parmağına dolamış.. kararını vermiş.. beni dünya evine sokacak- — Ne mutlu sana, Terlanf, — Bana mı?! Yanılıyorsun, Tu- man! Benim göğlümde başka bir âs- Jan yatıyor. — Ne diyorsun. Başka bir kadın mi seviyorsun? — Evet. Hem de çıldırasıya.. —ı O halde amiral Sutşo boşuna geliyor demek buraya?.. — Şüphesiz, Bu işi bana sordular mı? Evlenecek olan Hakan değil. be- nim. — Fakat, Hakana karsı nasıl (iste- mem.. evlenmem.) diyebilirsin? — Bunu söylemekten çekinmiye- ceğim, Tuman! İçimdeki aleş beni - İcabederse - ölüme kadar sevkede- cek. — Ne diyorsun, Terlan? Sen çil- dırdın mı? Hakanın bu işi üzerine al- masi sana karşı herkesten fazla te- veccühü olduğunu gösterir. Bunun aksini yapacak olursan, Kubilâyın gözünden düşersin! Belki de. — Belki de saray muhafızlığını da kaybederim demek istiyorsun, değil — Öyle ya.. Fakat çok merak edi- yorum, Terlan? Sevdiğin kadını da sezmemiş değilim. Orun nesini, ne- Tesini seviyorsun böyle çılgınca? Terlan şarap kadehini doldurdu. Bir yudumda midesine boşalttı: — Bu gece sabaha kadar içeceğim, Tuman! Sen söz ve derd anlıyan bir adamsın! Haydi, söyle bana: Bir in- san, istemiyerek, bir başkasını seve- bilir mi? R 'Tuman, genç zabıta acıyordu: — Hakkin var, dedi, İstemiyerek sevemez amma.. Eğer Sutşonun Kızı- nı bir gerecik görmüş olsaydın, ne kalbindeki aslandan eser kahrdı.. ne de bukndzf üzülürdün! Sutşonum kı- zı bir İçim sudür,. Babası onu kuş sü“ tile büyülmüş.. O tıpkı bir kelebeğe benzer, İnsan elini ona uzatmağa kis yamaz. Güneşle onu yanyana koysa Jar, eminim ki, güneşten çok orun cazibesine tutulursun! Onu bir kere uzaktan olsun görmek için Hiniten, Çinden, Japonyadan, daha bilmem fes relerden sürü sürü prensler, asilzadeler gelir ve günlerce sokakli dolaşıre. lar, — Neden bunlardan birine vardar mış şimdiye kadar... — Hiç birini beğenmemiş bunlar rn. ii — Beni beğenmiş mi? — Seni Hakan evlendirecek onunla, Hakan buyuruğuna boyun eğmeğe mecburdur. Eğer onun y defa yakından görmi Terlan düşünmü Gözünün önünde !ki genç kız has yali belirdi: 'Terlan “başını salladı: — Mademki 'Tuman buna rt — Anlama Gülçin çok çirkin teshir etti seni? Biliy yi Hindistandan Pekine mahrecenin oğlu bile Gülçini beğen» medi.. halbuki onlar güzeden çir- kinden hiç anlamazlardı.. şerefe, sal- tanata, paraya daha çok kıymet ves rirlerdi. Böyle iken Hindli prens Pe- kinde üç gün duramadı. tersyüzü- ne çıkıp gitti. Sen ki bu kadar gü- zel, yakışıklı, akıllı ve göste bir erkeksin! Böyle çirkin bir kız: nasıl seviyorsun? — Her çirkin kadının bir ecek tarafı olmasaydı, dünyada hiç bir çirkin kadın evlenemezdi, Tumarn! Sen Gülçinin meziyetle: E rünmiyen güzelliklerini bilmiyorsun! Ben Gülçini dünyanm bütün güzel lerine ve göklerin bütün meleklerine tercih ederim. Ben onsuz şıyaman, Tuman! Tuman merakından çatlıyordu. — Şu kızın meziyetlerinden ve seni kendisine bağlıyan cazibesinden bâ- na da bahset, Terlan! Çok merak ediyorum.. eğer bu kız seni büyüle- -mişse, eğer onu candan seviyorsan, sana ben de yardım ederim.. ikinizin birleşmesine ben de çalışırım! Terlan sevindi.. Ve bu sevinçle anlatmağa başindı: İ — Gülçin hiç bir kadına benzemez, 'Tuman! O, insanın sırtını yâvaş yâ vaş ımtan güneş gibidir. O benim kalbime yavaş yavaş girdi.. fakat, çık- mamak üzere girdi. O, her zaman için turfanda bir meyvadır. insan, yedikçe yemek ister. Sadakati, ve- fası, fedakârlıkları sayılmakla bit- mez.. ondaki meziyetlerin, ondaki cas zibelerin binde biri Tiyen - Foda ol« saydı, hakanm gözünden düşmezdi," ha., Tiyen - Fo dedim de hatırıma geldi. Onun izini bulup meydana çi karan benim. Bunun için iyi mi yapı” j tım, fenâ mi.? Bilmiyorum. “Fakat,” R görüyorum ki hakan bü işten pek” memnundur. Tiyen-Fonun bütün bus kuk ve nüfuzunu kendisine iade ei ğ Gelecek hafta içinde de büyük ma“ bedde evlenme işleri tazelenecek.,! i büyük bir tören yapılacak. ğ Tuman başını salladı: a — Lâf açıldı ya: seni sevdiğim için, ben de bu meseleye dair bildik. lerimi ve duyduklarımı anlatmak | ci terim. Sana hakikati söylersem, 8“ kın kızıdu bana: Kubilâyı bu işte “ memnun öttin amma, iki kişiyi feng halde rencide ettin! (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: