11 Mayıs 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11

11 Mayıs 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

.. ..... bAHGoKuSO5 HMOTUN Vb umonasaa SESE FESU üssü s 11 Mayıs 1939 ..— ak az zamanda çok iş görüldü Kırkgöz bataklığı denilen büyük! se topanan mepacia çok müs: “bir bataklık kurutuldu Bayramiçte köylüler bayramında bulunanlar, aşağıda: Himaye he- yeti tarafından öğle yemeği verilen 63 yavru sofrada de tanınmıyacak kadar imar edildi. Bayramiç, deniz seviyesinde 170 met- Te yüksektedir. Çanakkaleye 74 kilo- metre mesafede olan bu şirin kasaba- Ya kara vasıtaları 2 saatte rahat varır Ye vesait boldur. Yol ve köprüler ga- yet muntazamdır. Bayramiçin her kö- yüne merkezden itibaren muntazam yollar yapılmak suretile, bunların hep- 8 kasabaya bağlanmıştır. Bayramiçte oÇanakkale vilâyet Merkezinden daha muntazam elek- İrik tesisatı vardır. Bu elektrik kuv- vetinden âzami derecede istifade edi- Yiyor ve belediye binalarının inşasına başlanmak üzeredir. Zeytincilik“ hayli inkişaf etmiştir. Bundan 16 yıl sonra bu muhit, kâmi- len zeytinci olacaktır, Daha şimdiden bir zeytin fabrikası ile 2 taşlı bir de- ğirmen yapılmıştır. Tavuk ve tavşan #tasyonu tesis edilmiş, aşım durağı, tohum temizleme binası yapılmakta Olup 15 dekarlık fidanlık tesis edil- Miş, 49,000 kavak ve 15,000 meyvalık Ağaç dikilmiştir. Mahsulün umumi- Yet itibarile bu yıl iyi olacağı tahmin edilmektedir. Burada halıcılık ta oldukça ilerle- miştir. Ezcümle kadınlar, halıcılıkta hayli ilerlemişlerdir. Yakın zamanz kadar Bayramiç ka- Yasının ziraat, baytar, emniyet ve pos- ta kadroları noksan iken, bunlar da tamamlanmıştır. Hükümet konağının duvarları kâ- Bir, iç kısmı tahta !di. Bu keyfiyet te mahzurlu görülerek, bütün tahta kı- #ımları yıktırılınış ve her tarafı beton Yapılmıştır. Ayrıca hükümet konağı Yakınında bugünün düşüncesine uy- Bun bir cezaevi yaptırılmıştır. Bayramiçin 104 köyü vardır. Bun- ancak 14 ünde okul vardır. Ka- Ba merkezinde biri tam teşkilâtlı ol- Mâk üzere iki okul vardır, Bu okullar Dümune olacak kadar bakımlıdır. Yalnız kazanın 5750 okuma çağında focuğu olup bunların ancak 1300 ü- Ün okuma ihtiyaçları karşılanabil- Mektedir. Köyler de dahil olduğu hal- de bütün okullar sıhhi ve Kültür Ba- kanlığının gönderdiği proje ile mey- dana getirilmiş ve öğretmen ihtiyacı temin edilmiştir. Himaye kurumunun 63 çocuğu olup bunların hepsine bedava öğle yemeği verilmektedir. Ayrıca mektep giyim ihtiyaçları da bu Kurum tarafından temin edilmektedir. 23 nisanda bu 63 yavrunun her türlü giyim ihtiyaçları bol bol temin edilerek hepsi sevindiril- mişlerdir. Köy muhtar ve sekreterlerine am6- Yi ve nazari dersler verilmektedir. Bir bataklık kurutuldu Son zamanlarda çok önemli bir İş başladı: Kumkale'nin 20 kilometre murabbaında 80,000 dönüm ovasının bataklığı kurutuldu. Yapılan tarihi tedkikten anlaşıldığına göre, Trovalı- Jar 5,000 yıl önce bu verimli ova sa- yesinde kendilerini ve hayvanlarını beslerlermiş. Bundan 30 yi önceye kadar bu ovada her yerden evvel tur- fanda sebze ve meyva yetiştirilirmiş; Kırkgöğ bataklığı denilen bu 80 bin dönümlük arazi bir buçuk yıllık bir gayretle açılan kanal sayesinde ve 12 bin lira gibi pek ehemmiyetsiz bir pa- ra sarfile tamamen kurutulmuştur. Bu büyük bataklığın kurutulmasile istihsal edilen fayda çok büyüktür. Evvelâ bütün civarı kaplıyan sıtma bu bataklığın kurutulmasile ortadan kalkmış ve bu sayede de birçok canlar kurtulmuştur. Bu havalideki köyhü- ler ve bilhassa göçmenler, verimli olan bu araziden istifade edeceklerdir. Bu bataklıkta yaşayıp ta o civarda mah- sultere çok zarar yapan yabani do muzlar ortadan kalkacak ve köylü- müz mahsulünü eline alabilecektir. 20 kilometre imtidadınca bu bol su- dan civar köyler istifade ederek mah- sullerini sulayabileceklerdir. Bu hayalinin en büyük ihtiyacı olan un değirmeni de bu su İle işletilebile- cektir. Değirmen Evkaf idaresine sid olup yapılmağa başlanmış ve mayıs 938 ayı sonunda bitmesi için tertibat alınmıştır. Bunu başaran su mühen- disi Ahmed Çınar'iz Sıhhat Vekâleti- ne, bu muhit halkı teşekküre borçlu- dur. Erbaada fa meyvacılık Son zamanlarda büyük bir faaliyetle çalışılıyor dir. Halbuki meyvacılık pek geridir. Yalnız Tekke nahiyesinin “Teneke ve Darmaderesi, Destek köylerinde Amas ya elması cinsi elma yetiştirilmekte- dir, Son zamanlarda meyvacılığı ileri götürmek için teşebbüsler başlamış- tır. 937 yılında 3529 armud, 4774 elma, 1229 erik, 1068 ceviz, 952 kiraz, 179 ayva, 158 şeftali ve diğer birçok fidan- lar dağıtılmıştır. Yeniden bağlar da | tesis edilmiştir. İ Kazamızda iki bin kadar yabani | zeytin ağacı vardır. Bunlardan beş yüz kadarı aşılanmıştır. Köylüler zey- | tin ağacı dikmeğe ehemmiyet veriyor- lar. Ziraat muallimi B, Hakkı Beşli Kütahyadan kiraz, vişne fidanları ge- tirterek halka dağıtmıştır. Gedizden misket elması fidanı istenmiştir. Bu bavalide meyvacılık ileri götürülecek- | ür mezi | Trabzon kiz sanat enstitüsü Trabzon (Akşam) — Şehrimizdeki kız sanat okulu enstitüye ifrağ edil | diği gündenberi mütemadiyen İnki- gaf etmektedir. ! Enstitü, geçen yıl olduğu gibi, bu l yıl da gene haziranda büyük bir ser- | gi açaraklır. Bu sergi için şimdiden | hazırlıklar başlamıştır. Enstitü, hazır- ladığı bu sergiden mazda Ankara ser- gievinde açılacak olan sanat okulları sergisine de iştirak edecektir. Anka- rada bütün sanat mekteplerinin işti- rakile açılacak olan sergide Trabzon kadınlarının sanat kabiliyetini göste- | recek olan köşeyi dolduracak olan | kıymetli eşya hazırlanarak sergiye gönderilmiştir. Sergiye gönderilen on parça eşya arasında elli renk işlemeli gayet sa- | nalkârane yapılmış bir çay takımı mevcuddur. Bu çay takımı üzerinde yapılan işlemelerin modeli gayet eski ve antika bir tabak üzerinden alına- rak bugünün zevkine uygun bir şe kilde tadil edilmek suretile işlenmiş- tir: Bundan masda sergiye gönderilen eşyalar arasında altı deri ile kaplan- mış, üstü yünle İşlenmiş yüksek sa- | nat kıymeti taşıyan bir halı yastık ta yardır, Aydın öğretmenleri bir yar- | dım sandığı kurdular Aydın (Akşam) — İlk ve orta okul öğretmenlerimiz toplanarak yeni bir biriktirme ve yardım sandığı kurmuş” lardır. Bu hayırlı ve İyi teşekkülün başkanlığına kültür direktörü Salih Onganer, kâtipliğine Cümhuriyet ilk- okul öğretmeni B. Mümtaz Mıhçı, mu- hasipliğine Gazipaşa ilkokul beşöğ- retmeni B. Tuğrul Aka, üyeliklere de Necmiye ve orta okul öğretmeni Fah- ri Güleryüz, mürakipliklere de ilk ted- risat enspektörlerinden Necip ve Isa- mettin seçilmişlerdir. Başarılar di- leriz. Zonguldak Halkevinde bir toplantı Zonguldak (Akşam) — Çok iyi ça- lışan Zonguldak Halkevinde bir top- Jantı yapılmıştır. Toplantıda vali, ma- arif müdürü, öğretmenler bulunmuş- Jardir. Halkevi başkanı B. Akin Kara- oğuz öğretmenlerin çalışmalarından | büyük bir takdirle bahsetmiştir. Ça- ışmanın daha verimli neticeler ver- mesi için görüşmeler yapılmış, mü- him kararlar verilmiştir. Boluda Kırşehir felâketzede- lerine yardım Bolu (Akşam) — Kırşehir felâket- zeğelerine yardım için Parti ve Hal- kevi ve Kızılay hararetli bir surette çalışmaktadır. Halk, üzerine düşen vazifeyi yapmaktadır. Bolu hapisha- nesindeki mahbusalr bu hayırlı teşeb- büse iştirak için kendi aralarında top- —ı- O şişman bayahı genç, yaşlı tanır; Yanında en büyük filler utanır: «Demek biz insandan sıskayız?!.» diye, Canını Tanriya eder hediye, Bir daha yaşamaz, kendine kıyar!.. Bir cami kubbesi kıskançlık duyar O iri kalçayı görürse eğer, Belki de hasedden sarsılıp çöker!.. Galata kulesi ona düşmandır: Bu bayan ondan da çünkü şişmandır!.. fi Bir gündü; sokağa çı çıkmıştı bayan, Kırk yılda bir kere yürüdü yayan. Caddeyi aşarken bu korkunç Herkül, Bir dükkân önünde gördü bir baskül: Tartılmak isteyip üstüne çıktı, Şaşırdı, bir karış Yüz yirmi kiloyu gösterdi ibre, Dedi: — Kantar bozuk!.. Atladı yere, Aslında anladı ağırlığını, Doktora yollandı bu et yığmı. Genç doktor görünce bu müthiş fili, Hayretten, korkudan tutuldu dili, Bu, zeki adamı etmişti alık!.. Davrandı: — Derdiniz nedir?.. Kımttı, titredi bu körpe filiz (1): — Bekârım!.. Geçmedi başımdan nikâh — Öyleyse, tez günde evlenmek mübah — Diyorlar: Evlilik kadına yarar?.. — Bilâkis. O sizi oldukça yorar, Kilonuz azalır, zayıflarsınız!.. Sevinip ayrıldı doktordan dev kız, Ah; ince bir vücud... İçini çekti; Karar bu: Parayla evlenecekti. —Y Otuz beş yaşına gelmişti bu yıl, Hem geçkin, hem şişman, evlenir nasıl? Fakat bu fil kızın parası vardı Sayılan gelmezdi iradın ardı. | Erkekler kendinden kaçıyor, amma, Gelirler verirse bir dırahoma: Adamlar duyunca beş bin lirayı Koştular: Hepsinin delikti cebi, Şişmanı sardılar arılar gibi: Kız sanki içi bal dolu kovandı. Birinci istekli: Bir pehlivandı, Muvafık görüldü bu delikanlı: On beş gün durdular ancak nişanlı, Çok şükür; kâğıdlar askıdan indi, Nikâhı kıydılar; herkes sevindi. Aradan geçmişti iki ay henüz, O eski koç yiğit, o eski gürbüz Gittikçe sararmış, sıskalaşmıştı, Adamın haline herkes şaşmıştı: O güçlü pehlivan çiroza döndü, Eridi, bir miskin horoza döndü, Petekten yemeden bütün balları Titretti kuyruğu, dikti nalları. Yüz yirmi kiloydu hâlâ şişke dul, Dediler: — Kendine başka koca bul!., Öyle ya; ilâçtı evlenmek ancak: Kocaya varırsa zayıflıyacak. Pehlivan, dünyaya henüz doymadan, Bin lira harcetmiş dırahomadan, Pesi.. Demiş, dermanı bitip ölmüştü. Paranın gerisi kadına düştü, Bu sefer dört bini koydu ortaya, İkinci nişanlı düştü vartaya: Jadıkları 1000 kuruşu Kızlaya gön- dermişlerdir. Bu, güzel bir gençti otuz beşinde; Bayan 120 kilo Yazan: NECDET RÜŞTÜ Bir sürü kadının gezmiş peşinde, Vücudü şimdiden örselenmişti, «Bu genç te dayanmaz, ölür!» denmişti, Nitekim kehanet pek doğru çıktı: Bayan fil onu da toprağa yıktı: Olmuştu tahtalı köyün muhtarı!., Paranın ekmemiş dibine darı, Bin beş yüz yemişti ikinci koca. İki bin beş yüzü kadın bulunca, “ Onu da pervasız sürdü ileri: / Aradı bir «Banko!..» diyecek eri. Talibi çıkmadı bu sefer kimse; «Mutlaka evlenin!» diyor hekimse, Nereden bulmalı fakat bu genci?.. İşte tam o zaman çıktı bir Zenci, Heybetli bir arab, bir çam yarması!.. Bu kara adama dulun varması Mahalle halkına oldu mesele. Dişi fil eşini geçirdi ele: Varan üç... Yeniden talihi yendi, "İki bin beş yüzü verip evlendi. Dediler: «Bu sefer hapı yutmuştur, «Cennetin yolunu şişko tutmuştur!..s İki ay geçmişti. Şaştı ahali, Gülünçtü Sudanlı Zöncinin hali: Dağları deviren'bu çöl boğası, Eriyip olmuştu harem Ağası, Gitgide kurudu, marsığa döndü: Porsudu, gözünün ışığı söndü. Dizleri tutmadı, çıktı kanburu, Dal gibi eğildi toprağa doğru. Kadınlar davrandı: Düşmüştü dile; Alaya başladı erkekler bile, Çocuklar diyordu hep: — Kara çiroz!, Teneşir hororu!,. Maskara çiroz! Şaşmışlı her iki aczine herkes, ii) Çıkarmaz olmuştu hakarete ses: Ne varlık kalmıştı onda ne benlik; Sonunda gürledi; evlere şenlik! mağ bel Gidi şamandıra, gidi fil gidi; Üç adam paçavra gibi eskidi, Bu ne !ş9!, Kilosu hâlâ yüz yirmil, O yağlı çehresi gene değirmi, Bir hamur tahtası elân o sine, En kalın meşeler yanında iğne. Merak bu; doktora sik sık gidiyor, Hekim de daima: «Evlenin!..» diyor, Paradan son koca, ölmeden henüz, Yemişti iki bin, kalmıştı beş yüz. Meşumun serveti bulsa milyonu, Az sonra ölmek var; kim alır onu, Çare yok; şişman da kesti ümidi: Beş yüze talibli bulunur miydı?. Fakat çok şanslıydı bu narin dilber (1) Kulaktan kulağa gitti bir haber, Bir karış açıldı duyanın ağn: Bir adam beş yüze olmuştu razı. Zal oğlu olsa da ölecek, aman; — Almasın, günahi.. Adam çok istekli; kıyıldı nikâh. 'Tam bir ay kapandı ikisi eve, Herkesin içini kemirdi güve: «Acaba cenaze çıkacak ne gün?.» Damadsa değildi bahtına küskün; Kaç gece meraka verdi herkesi Konaktan akseden bir çalgı sesi: Adam hem söylüyor, hem çalıyordu, Sanırsın şişkodan öc alıyordu. Nihayet gördüler onu sokakta: Görse bir genç kadın, bir güzel kız Hemen yapışıyor bu çam sakızı, Bu cüce, şişmanın son nasıbiydi, Kolayca ölmüyor, sırım gibiydi, Ahali soy adı takmıştı: Çekiç! Bu gözel netice beklenmezdi hiç: Olmıya başladı kilosu noksan, Bir gündü; sevinçle tartıldı. Doksan! Öbür ay seksendi.. gene sevindi; Örs bitkin.. Çekiçse durmadan indi; i Yetmişe düşmüştü... herkes hayrette; i Bu hafta tam âltmış.. Çekiç gayretle, Az sonra tartıldı; felâket: Elli!., Çekicin kahrından ölecek belli, Ayrılmak istedi; boşamıyordu. Kadın gezemiyor, koşamıyordu, Çökmüştü... Kırk beşe inince bir gün Doktorlar konağa etmişti sökün, Dediler; — Yatmalı sanatoryoma!., Çekiç buna razı olmadı amma, Bir gün; metresine gitmişti adam, Sedyeye konuldu iskelet madam, Diyorken: «Evlendim bir daha neye?.» Bayan fil yollandı hastahaneye.

Bu sayıdan diğer sayfalar: