15 Temmuz 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

15 Temmuz 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kapı çalındı. Postacı geldi, Melâ- zarfın üstündeki yazıya bakar üz: — A... Annemden... dedi. Kocası Ahmed Naci: — Oku, bakalım ne Yazıyor?.. diye Cevab verdi, Melâhat annesinden ge- mektubu açtı. Okumağa başladı. Annesi İstanbulda havaların sıcak gittiğinden bahsediyor, nasıl vakit Beçirdiklerini anlatıyordu... Geçen hafta Trak vapurile Mudanyaya ora» dan Bursaya gitmişler, kaplıcalara Birmişler, çok eğlenmişler... Bu hat- ta da Yalovaya gideceklermiş. Melâhatin annesi, mektubunun Sonunda «Sevgili kızım ve damadım, ikiniz de burnumda tütüyorsunuz. Sizi o kadar göreceğim geldi ki tarif edemem. Bari yanyana yeni bir re- #im çıkarıp bana gönderiniz. Hiç ol Mazsa bu resme bakıp da biraz has- yetimi gidereyim...> diye yazıyordu. Melâhat mektubu okuduktan sonfa: — Naci... dedi, bari yanyana bir resim çıkartalım da gönderelim. Ahmed Naci İle karısı sekiz dokuz Ay için İstanbuldan Adanaya gitmiş- erdi. İkisinin de anneleri İstanbul- da idi. Sık sık mektuplaşıyorlardı. Şimdi Melâhatin annesi onların yan- Yana çekilmiş fotoğraflarını istiyor- du. Ertesi günü karı koca fotoğraf- baneye gittiler. Yanlarına Adanada- ki amcalarının kızı Macideyi de al- wışlardı, Üçü beraber resim çıkart- klar, Bir hafta sonra da bu resimler» den birini Melâhatin ârnesine, üte- kini de Nacinin annesine gönderdi- ler. Macide de İstanbuldaki ânnesine bu resimlerden birini yolladı. Birkaç gün sonra Melâhatin annesinden yeni bir mektup gelmişti. Nacinin kaynanası mektubunda diyordu ki: «Gönderdiğiniz fotoğrafı aldım. 'Te- şekkür ederim, Yalnız resimde ki- mm Melâhati son derece zayıf gör- düm, Naci maşaallah çok toplanmış. Topaç gibi... Ne kadar şışmanladığı resimde bile belli oluyor, Nacinin top- lanmasına ne kadar sevindimse, Me- Mhatcığımın zayıflamasına da o de- zece üzüldüm...» Melâhat bu satırları okur okumaz kocasına döndü; — Ben sana demedim mi?.. Ben bu Yakınlarda son derece bozuldum, son derece zayıfladım, Sen toplandıkça ben;damla damla eriyorum... Hiç be- nimle alâkadar bile olduğun yok... *Bir dektora gidelim!, Bile demi- yorsun... Naci: — Kancığım... dedi, anneler ev- Mdlarını başka gözle görürler, Annen resimde seni biraz zayıf gördiyse: “<Evlâdım erimiş, bitmiş... Mahvol- Muş» diye başlamış... — Aşkolsun sana... Aşkolsun sa- Mâ... <Hem suçlu, hem güçlü: diye işte buna derler, Hem beni yedin, bi- tirdin, zayıflattın, mahvettin... Hem de şimdi karşıma geçmiş ennemle alay ediyorsun. Nihayet Nası da hafif tertib kızmağa başlamıştı; — Canım, annenle alay filân elli- im yok... Sonra neden ben seni yi- Yip bitiriyormuşum... Neden ben se- mi mahvetmişim? Melâbat sinirli sinirli: — Yalan mı? dedi, her gün ben tahta, sen burgu... Beni wr wr yi- Yorsun... Sana vardığım zaman böy- lemiydim? Görenler güzeiliğime hay- Yan kalırlardı. Halbuki şimdi iğne İpliğe döndüm. Neden? Hep kahir- dan... Senin elinden çekmediğim eziy- Naci işin büyüyeceğini anlayınca: — Peki... Peki... dedi, yarından tezi yok. Hemen doktora gidelim... Melâhat omuzlarını kaldırdı: — İş işten geçtikten, ben bu hale Beldikten sonra... Melâhat son derece tesir altında an bir kadındı. Annesinin mek- uu okuduktan sonra sık sık ay- Daya bakıyor: — Aman, diyordu, hakikaten pek bozuldum, Sararıp soldum. Bittim. Mahvoldum, Ertesi günden itibaren genç kadın doktora koştu. İlâçlar alındı, Melâhat her gün kocasına: — Eyvah; diyordu, annemin hak- Ea Ben bittim, Mahvoldum,.. z Melâhat hiç bir işe elini sür- liyorg Annelerin gözü vd dürgıni dargın bayor ve l yordu. Bir gün gene kapı çalındı. Postacı gelmişti. Bu sefer gelen mektup Na- cinin annesindendi. Melâhat: , — Aç bakalım, deği, annen mek- tubunda ne yazıyor. Ahmed Naci mektubu açtı, Oku- mağa başladı: «Sevgili gelinim, sevgili oğlum, Gönderdiğiniz mektuba ve fotoğ- Tafa son derece teşekkür ederim. Yal- niz bü fotoğrafta Naciyi pek zayıfla- mış, bir deri bir kemiğe dönmuş gö- rünce pek müteessir oldum. Kızım Tapaç gl ağ Mine ö5 e İbi olmuş... Macide > rafta vee görünüyor.. Fakat Naci pek, pek bozulmuş, pek zayıflamış... İşte buna son derece üzüldüm...» — Buna ne buyrulur? dedi, > , iğne ipliğe dönen kimmiş?... ae eriyip biten, bir deri bir kemik kalan benim... Şu halime bakın bir kere... Senin alâkasızlığına da biç diyecek yok doğrusu... Gün- den güne zayıflıyorum, saranp solu- yorum da «Bir doktora git bile demi- yorsun..» ,.. Melâhat omuzlarını kaldırdı: — Aman, dedi, sen kendin söylü- yordün. Anneler evlâdlarını başka bir gözle görürler. Benim annem aynı resimde beni zayıf görmüş... Senin annen de resmini biraz zayıf gördüy- se; «Evlâdım, bitmiş, erimiş, iğne İp- liğe dönmüş, mahvolmuş...» diye başladı. Naci kaşlarını çattı: — Benim zayıiladığımla, sıhhatim- Je alâkadar olacağın yerde bir de kar- şıma geçmiş annemle alay ediyorsun ha. Melâhat: — Rica ederim, Naci,.. dedi, hiç yoktan kavga mı çıkarmak istiyor. sun? Nihayet karı koca başbaşa verdi- Jer. Acaba ikisi birden mi bozulmuş- lar, sararıp solmuşlardı. Vakıa zayıf- lık şimdi moda dedi amma bu dere- cesi de değil canım... Karar verdiler, İkisi de sıhhatleri- le çok meşgul olacaklardı. Naci: — Bu böyle olmaz... dedi, bir prog- ram yapalım... Bu programa göre kendimize bakalım, — Doğru kocacığım. Naci oturdu. Kendilerine sıhhi bir hayat programı yaptı, Bu program- da hangi saatte yatacakları, hangi — Bak, diyorlardı. Bizimle beraber Macide de resim çıkarmıştı. Onu herkes nasıl toplu ve sıhhatli bulu- yor... Biz çok zayıfladık canım... Bit- eridik... : nie program henüz bitmiş. ti. Kapı çalındı. Halalarının kızı Ma- cide geldi. öğ ride ne: ; ; Mi tanbuldakl annemden bir mek- tup aldım... diyordu. Hemen sordular: — Ne yazıyor?. ç -- Hani üçümüz bir arada bir fo- ğraf çektirmiştik ya... Ben anne — bu “otoğraflardan birini gönder- miştim, Fotoğrafı almış mektubunda diyor ki: «Gerek bay Melâhati fotoğrafta Toplanmışlar, aciyi, gerek bayan Z ve iyi ik la” bir hale gelsene...» Naci ile Melâhat bunu işitince kah- kahalarla gülmeğe başladılar. Maci- — Aşkolsun... diyordu, benim sah- hatimle meşgul olacağınıza bir de annemin sözlerine dme ? Maşaallah ne SAN) > air (Bir yıldız) Bis hafif müzlka — devam — Stokholm 23,15 hafif muzika — Sirasburg, Nis ve Rennes 23 konsere de- vam — Rad. Toulouse 23,45 filim hava» Jarı — Varşova 23 pik neşriyatı. Deutschl, 6. plâk neşriyatı — Diğer Al- man istasyonları 1 e kadar Leipsigden ekler dans ve eğlence — Budap, 2405 çingene çalısı — Droltviç 24,05 dans Kopenhag 24,50, 130 dans — Lüktemburg M -2dans — Rad. Paris ve Strasburg 24 - 130 gece konseri — Rad. Toulouse 24 operet havaları Ştutig. 1 - 4 gece könseri den naklen diğer Alman İstasyonları 1-4 askeri muzika, 15 temmuz 938 — Cuma Akşam neşriyatı: 1830 Plâzla dans mu- #ikisi. 19,15 Konferans: Ali Kimi Akyüz (Çocuk terbiyesi). 19,55 Borsa huberleri. Grinviç. rasathanesinden (Kürdili hicazkâr peş- rev, hüzzüm, uşşak). 2045 Hava raporu, 20,48 Ömer Riza' Doğrul tarafından Arap- ça söylev. 71 Saat ORKESTRA: 1 — Lalo: 16 ruva d' Ys. 2 — Transla'ör: Vals entermezz0. 3 — Çaykovsky: Andantine. 2130 Muzaffer İlkar ve arkadaşları ta- rafından Türk musikisi (Nahavent faslı), 22,10 Müzik ve varyete: Tepabaşı Belediye bahçesinden naklen. 22,50 Son haberler ve ertesi günün programı. 23 Saat ayarı, Son Ankara — Öğle neşriyatı: 1230: Karı- şık plâk neşriyatı, 1250: Plâkla Türk mu- sikisi ve halk şarkıları, 13.18: Ajans ha- berleri. Akşam neşriyatı: Saat 1830 Karışık plâk neşriyatı. 18,15 Türk musikisi ve halk (Handan). 20 Sant ayarı ve Arapça neşriyat, 2015 Türk musikisi ve halk şarkıları (Hikmet Riza). 21 Çocuk Esirgeme kurumu namma konferans: (Ramazan Arkın), 21,15 Stüdyo salon ©- kestrası; 1 — Hartmann: Die Saga Yen Thryn. 2 — Köler Böla: Am Sehönen Rhein Gedenk'ich dein. 3 — Micheli: Ninna - nanna, 4 — Schubert: Moment Musica), $ — Moskwsky: Span'sehe Tanze. 22 Ajans haberleri. 2215 İstikiii marşı ve son, Avrupa istasyonları Sant MW de Berlin 20,10 muzika — Breslau 20.10 ha- fif muzika — Deutsehl. 8. ve Danzig 20,10 kanser — Münih 20,15 konser Viyana 20,10 konser — Athlone 20,40 orkestra — Berom, 20,15 halk muzikası Budap. 20 piyano — Budap.TI 2030 orkestra — Bükreş 2040 « Alda» Verdi operası (piâkla) — Droitviç 20,20 salon imurikası —| Helsingfors 2050 bafif muzika — Hilversi | 20,40 viyolonsel — Krakan 2030 muzika — Milano 20,30 konser — Prag 2025 salon muzikası — Prag II operet şarkıları Reval 20,10 konser — Riga 20/05 aperet muzikası — Sofya 19,45 denberi «Travlata» Verdi operası — Rad. Toulouse 20 bafif muzlka — Varşova 20 viyolonsel. Saat 21 de Hamburg ve Berlin 21,10 hafif muzika — Kolonya 21,10 örkestra — Königsberg 21,10 güzel sesler — Lelpzik 21.10 neşeli melo- diler — Saarbr. 2) büyük orkestra kon- seri — Viyana 21,10 orkestra — Athlone 21 orkestraya devam Bari 2105 Yu- nanca neşriyat — Brüksel 21 hafif müzi- ka — Bükreş 21 operaya devam —- Florans 2130 konser — Grenoble 2130 konser — Helsinglors 2150 hafif muzika — HilversI 2140 hafif muzika — Lille ve Lmoges 2130 konser — Liyon 2130 - 2330 kon- ser — Marsilya 21,30 - 2330 orkestra — 2130 - 2330 kanser — Rad. Toulowse 21 hafif muzikaya devam. Saat 12 de Bütün Alman istasyonları 22,15 Breslau- dan naklen spor eğlenceleri — Belgrad 72 orkestra — Berom. 22,40 keman ve org — Brüksel 22,15 «Toscav Puccini uperasın- dan parçalar — Brüksel TI 22 Konser — Budap, 2245 salon muzikası — Bükreş 22 operaya devam Florans 2250 Rus muzikası — Helsingfors 22,10 askeri mu- zika — Mivers. 1 2240 hafif muzika — Kopenhag 72 keman muzikası — Londra , Nis ve Rennes 22 konsere de- vam — Rad. Toulouse 2230 dans — Varşova 72.10 konser. Saat 23 de Breslau 2330 solistler — Kolonya 2315 Roma 13 operete Saat 24 den Miharen Kolonya 24 orkestra — Bresiau ve Frankfurt, Berlin ve - Königsberg- Ve mülhakatı için AKŞAM gaze- tesinin tevzi yeri ve başbayiliği münhasiran İzmirde İkinci Beyler sokak 52 numarada Hamdi Bekir Gürsoylar mağazasıdır. limdir, yapabilirdi? Sahife 9 DİŞİ KORSAN Tarihi Deniz Romanı «Yazan: İskender F. Sertelli 'Tefrika No, 58 İzmini, Adalıların şarkısını söylerken, Maryana bir kaplan gibi, rakibesini bir hamlede boğmak istiyordu — Kelebekler kadar güzel bir kız... Demekten kendini alamamıştı. Maryana bu sözleri duyunca göz- leri döndü. Petroyu kudurmuş bir kaplan bakışile süzdü. Petro kırdığı potun farkında değildi. Bu bakışın sebebini anlıyamadı. Maryananın yanına sokuldu: — Bir emriniz var mı, Dona? Diye sordu. Maryana çok hiddetliydi: — Defol karşımdan, soytari! dedi, Fernando hayretle sevgilisinin yü- züne baklı; — Petroya neden hakaret ediyor- sun, Maryana? — Hakaret etmiyorum, Daha ön- ce bana yaplığı hakareti kendisine iade ediyorum. — O ne demek?! Petro hiç bir za- man sana hakaret etmek cesaretini gösteremez. Petro özür dileyerek geri çekildi, İzmini, Maryanaya şöyle bir göz attıktan sonra, oyununa devam etti, Femandonun canı sıkılmıştı. — Neşemizi kaçırma, Maryana? Neden bu gece bu kadar sinirlisin? Kadehini doldurdu: — Haydi birer şarap içelim senin- lel Böyle bir zevk ve neşe kaynağı elimizde ve önümüzde durürken, ke- der ve üzüntüyü neden ezip yenmi- yeleim? İçtiler, z Fernando süzgün bir bakışla: — Maryana, benim güzel meleğim! Diye gülerek elini sevgilisinin boy- nuna doladı, — Haydi şu Teodoranın meşhur «Esir raksış nı seyredelim Maryana - her kadının okşandığı zaman yalıştığı ve yumuşadığı gibi - birdenbire yatıştı ve yumuşadı. Sustu. Fernando iki kadın arasındaki kıs» kançlığın önüne geçmek için, bütün bunları önceden düşünmüştü. O gece Santos körfezinde yapılan pa böylece sessiz ve gürültüsüz * Ertesi sabah;.. Fernando erkenden uyandı. Ve gemicilere: > Hemen yola çıkacağız. Diye bağırdı. O gün öğle üstü kak kacaklardı. Oysa ki şimdi Fernando hareket emri veriyordu. Korsanlar: — Femando bu günlerde ne yap- tığını; ne söylediğini bilmiyor - diye Söylendiler, - Dün söylediğini bugün unutuyor. Kürekçiler küreklere sarıldılar. Demir alarak körfezden çıktılar. Gemiciler bir taraftan yelken aç yorlar, bir taraftan da; — Nereye gidiyoruz? Diye söyleniyorlardı. Bir saat sonra Santostan uzaklaş” tılar. Fernando Arap korsanının peşin. den mi gidecekti. Yoksa kafasında tasarladığı başka bir yer mi vardı? yas İspanyol korsanının yeni aşkı Fermando, Sanlos körfezinden ay- rıldığı gündenberi muztaripli. İçine yeni düsen bir ateş onu günler geç- tikçe yakıyor, kudurtuyordu, Bir sabah Petro: — Saidi bulmak için sarfettiğimiz emekler boşuna gidiyor, dedi, Arap sularında dolaşmak bizim için teh- likeli olacak, Bu korkunç maceraya devam etmiyelim. Fermando o sabah çok düşünceli, çok kederliydi. — Başımda büyük bir ateş var, Gözlerini İzminiye dikti. Petro! - diye cevap verdi. - Sen ba- Kitarcılar cöşmüştü. na en sıkıntılı günlerimde teselli ver- İzmininin vücudu kırık gibiydi. kol- | din! Haydi, bugün de derdime bir Jarı, bacakları, göğsü, omuzları ki nlmış ta tekrar birbirine eklenmiş gibi, o kadar dağılıp saçılıyor, o dere- çare bul benim! Petro birdenbire şaşırdı: — Sevgilileriniz yanınızda.. şarap- ce kıvrılıyordu ki... ların en nefisini içiyorsunuz! Hürsü- Maryananın içini yiyen kurt tekrar nüz!... Denizlerde hâkimsiniz! Der- başını kaldırmıştı. diniz nedir? — Fernando! dedi. Bu kadın ge- mide çok kalacak mı? Fernando İzminiden gözünü ayır- madan cevap verdi: iş Petro gemiden ayrılıncaya ka- Fernando içini açmağa başladı: — İzminiyi çok seviyorum, Petro! Onu her gece koynuma alarak yat mak, göğsümde uyutmâk istiyorum. Petronun şaşkınlığı devam edi- yordu: — Ya Maryana.. onü unuttunuz mu? — Gözüm görmüyor artık onu, Petrol Gözümde yalnız İzmininin hayali, kalbimde yalnız onun sevgisi var. Haydi, çok düşünme.. kurtar be- ni bu dertten!... Petro önüne bakarak mırıldandı: — Ben Donâ Maryanadan korka- — Budala! Kadından korkulur mu hiç?! — Korkarım Sinyor! lâhları çok kuvvetlidir, — Korkma! Elinde bir küçük ça- kası bile yok. — İzmininin de çakısı bile yok amma sizin gibi, bütün İspanya gü- zellerinin elde edemediği bir erkeği ne kadar kolay avladı. Görüyorsunuz ya! Oksuz, kalkansız, kargısız dövü- şürler onlar ve her zaman gâlip ge- lirler. — Haydi, brak şu gevezelikleri! Beni kurtar bu belâdan! — İzmini elinizde, Sinyor! Esir olan, siz değilsiniz. odur. Çağırınz gelsin kamaranıza! Göğsünüzün üs- tünde yatsın. bâşbaşa uyuyunuz! Tatlı rüyalar içinde, Lotüslerin, Af. roditlerin yarattığı cennette saatler. ce, günlerce dolaşarak yaşayın! Bunu yampağa bir mâni yok. Dünya böy- ledir, Sinyor! Gökteki yıldızların biri sönerken, bir diğeri doğar... — Maryanadan nefret ediyorum artık, Sen onu yanımdan uzâklaştır. mak için bana bir fikir ver, bir yol göster, Petro | ö 54 lüle Maryana birşey anlıyamadı. — Petro gemiden ayrılıncaya ka- dar m?! — Evet, — Petro ile ne alâkası var onun?) — İzmini dün gecedenbeli Petro- nun eşidir. Petro gemiden giderse; o da birlikte gidecek, Maryana şakaklarını oğuşturdu. — Petro dündenberi sahiden değiş- miş. O, İspanyadan ayrıldığımız gün- denberi kadınların düşamaniydi. Dişi mahlüklardan bile nefret ederdi. Yü- zü hiç gülmezdi. O, neşenin, eğlence- nin, kahkahanın da düşmaniydi. — Fakat bu gece... Görüyorsun ki, meşe ve sevinç içindedir. Gülüyor, eğ- Jeniyor, içiyor. Ve İzminiye ne büyük bir meftuniyetle bakıyor. dikkat et, Maryana IPetro eski kalı- binin içinden nasıl sıyrılıp çıkmış... Maryana bu sözleri duyunca, İzmi- ninin Petroya aid bir kadın İnandı. Eski kıskançlığı ve eski şüp- helerini içinden tamamiyle silip ata- mamışsa da, İzmininin üzerine afıl- mak, onu bir hamlede boğmak gibi çılgmca arzularını yenmiş görünü- yordu. Fernandoya gelince, bu kurnaz til- kinin her ihtimali önceden düşündü- günde şüphe yaklu, Fernando, gön- Yünü eğlendirmek için, Petroya daha bir gün evvel icab eden talimatı ver- mişti, Fermando sıkışınca, Petro imdadı- na yetişecek ve: — İzmini benim eşimdir.. sevgi- Onların si- Diyecekti, Buna karşı Maryana ne Vi ale

Bu sayıdan diğer sayfalar: