July 28, 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

July 28, 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

meme ali a DU RO GEN N ve 4 Dünyada 1000 çuval Şimdiye kadar bütün dünyada n9 kadar pırlanta meydana çıkarılmış Ve toplanmıştır? Son elde edilen mâ- lümata göre eldeki pırlantalar büyük bir yekün teşkil etmektedir. Pırlanta en kıymettar mücevheratta olduğu halde sıkletine göre pahâ biçilmek- | te olduğundan pirinç ve buğday gibi | Çuval ile hesab edilmektedir. İ 1919 senesine kader bulunan pir lantaların mikdarı her biri 50 kilo olmak üzere 740 çuval tutuyor. Bu Pırlantaların umumi sikleti mücev- herat ölçmeğe mahsus kırat hesabi- ie 188,000,000 kırat (tutmaktadır. Bir kırat takriben (0,52) gramdır. Kilo hesabile 1919 senesine kadar bulunan pırlantaların umumi sikleti 37,000 kiloya baliğ olmaktadır. Mezkür senedenberi pırjanta istib- Bali bir kat daha artmıştır, Çünkü Pırlantaya karşı bütün dünyanm im- tiyacı fevkalâde çoğalmıştır. Bunun #ebebi şudur: . Artık pırlanta yalnız tezyinatta o kullanılmamakta ve en aym ADAN. İ cud olanlari pırlanta var mühim sanayide istimali zaruri bu- 1 Şöyle ki mak maksadile tında petrol bul yeri Gi metre de- rinlikte kuyu açmak için istimal olunan burguların ucu pırlantadan yapılıyor. Başka bir madde bu vazi- i göremiyor. mi Süli cam ve çelik lâvha- lar üzerinde ince delik açmak için de pırlantadan başka bir va Para ta ullanıldı- ber gr Nebil pırlanta istihsali artmış olup senevi 6,000,000 ile 8,000,000 kırat arasın- dadır. Yalnız Cenubi Afrika dominyonun- da 1935 senesinde 2,300,000 ve 1936 senesinde — 1,000,000 kırat pırlanta bulunmuştur. Umumi harbdenberi ede edilen pırlantaların mikdarı 300 al tahmin olunuyor. Evvelce mev- ie beraber bütün dün- yada 1,000 çuval pırlanta var de- mektir. çuvi Kraliçenin mücevherleri İngillere kralile kraliçesinin bu defaki Paris seyahatleri münasebeti- le Paris Operasında tertib edilen gula gecesinde kraliçenin mücevher- leri umumun dikkatini celbetmiştir. Bu mücevherler her zaman Londra- nın Tover kalesinde hifzedilir. On- ların lâzım oldukça Töver'den nasıl ve ne gibi merasimle çıkarıldığını kimse bilmez. Bu iş için İngilizlere hâs olan ananeli merasim yapılır. Kraliçe mücevherlerini istediği za man sarayın hassa alayına mensub olan bir binbaşı kırmızı mantosuna bürünür Tover kalesinin kapısı önü- ne gider. Orada bekçilere: «Krahu anahtarları» diye hitab eder. Bunun üzerine dört bekçi hemen kalenin kapılarını açar. Kapılar kapanınca bekçilerden biri; «Kim 07. diye ba- Zırır. Hassa alayı binbaşısı: «Haş metlü kralm anahtarları!» cevabını verir. «Kral hazretlerinin anahtarlarını veriniz! Allah kralı ko- rusun!» der. Ancak bu muamele bit- tiklen sonra binbaşı anahtarları alır ve girip mücevherleri çıkarır. Birinci ikramiye - Bir nişanlı Arustralyanın oVinton şehrinde Şehir yetimleri Mehir piyango Çi Yangonun dünyanın hiç bir yerinde emsali yoktur. Piyango biletleri yal- Diz bekâr genç erkeklere satılmak- tâdir. Bir biletin asgari fiati 20 İn- giliz lirasıdır. Hayır işi olduğundan biletlerine maktu fiat Konulmamış- tır. Piyangonun birinci ve tek ikra Miyesi şehrin yirmi yaşında güzel bir kızıdır, Bu kızın ismi son derece- de gizli tutulmaktadır. Piyango Ko menfgati- | mektedir. Bu pi- | Mitesi düğün ve cihaz masarifini ve birde yeni karı kocanın emrine bir 3 . Heroin mi .. : değil mi? Behcetin bayan Müyessere verdiği beyaz toz tahlil ettirilecek Zabıta, dün garip bir heroln kaçak- Siliğı işine el koymuştur. Üsküdarda iabanda oturan Müyesser isminde bir kadın zabıtaya müracaat ederek ipaşada Behcet adında birinin heroin satmakta olduğunu haber ver- miştir, Bu ihbar üzerine işaretleri bir zabıt Varakasile tesbit edilen paralar bayan Müyessere verilmiş ve heraln satın #i- Mak üzere Behcete gönderilmiştir. Sivil memurlar, vaziyeti uzaktan âSSUd etmişler, filhakika 47 sonra Behcetin küçük bir kâğıd içinde Mü- birşey verdiğini ve parayı a dağını Börmüşlerdir. Bu iş olunca, memurlar derhal Beh- gti yakalamışlar, üzerini arayınca vd Paraları bulmuşlardır. Sefer memurlar başka bir vaziyetle Karılaşmışlardır. Behcetin bayan MÜ- dali verdiği paket dat © doktora gösterilmiş, hel x Madığı Behcete, be : den aldığı , beyaz tozu kim: İrmuş, o da Neşet isminde birin” kii söylemiştir. un Üzerine Neşet de yakalan» dry çekilmiştir. Şimdi bu mad: tesbifş 225 mahiyetinin ne olduğunun Sevk; , SİN Tıbbıadli kimyahan arlaşmıştır. Diğer A taha devam etmektedir. ev tahsisini üzerine almaktadır. Şim- diye kadar pek çok bilet satılmıştır. Fakat piyango biletleri alanların ç0- ğu ikramiye hakkında tafsilât iste- mektedir. Piyango komitesi bu müracaatla ra verdiği cevabda ikramiyenin ha kikaten güzel bir kız olduğunu, yük- sek ahlâka ve terbiyeye malik bu- lunduğunu ve şehrin en kibar aileie- rinden birinin sarışın kızı olduğunu söylemekle iktafa eylemektedir. Pi yango bileti alan bütün gençler şim» di çıkacak ikramiyeyi büyük bir sa- bırsızlıkla beklemektedirler. Iki kadını kamyonla çiğniyen şoför İki sene hapse, 600 lira ve m me hküm oldu yonetle Beşiktaş bir kadı- imüne ve Şahende adında di- iz tadının da bir ay hastalığı: derecede yaralan- veren şoför Di muhakemesi dün ağır ceza mah- pe bitirilmiştir. akeme Ni : Ha Gi ndi eylülünün 13 üncü günü kamyoneti hızla sürerek Beşiktaş caddesinden giderken Galatasaray iisesi ilk kısmına ajd binanın önün- den geçtiği sırada önünde giden tramvaydan atlıyan bir çocuğa çarp- mamak için kamyonetini sol tarafa eyirdiği, fakat kamyonet çok süratli gisıği gibi frenleri de bozuk oldu. kundan bütün hızile yolun solunda» ki elektrik direğine Çarpıp devirdik- ten sonra e mağ De mekte olan Huriye ve Şah a kadınlara çarptığı, bunlar. üğü ve Şahende- Hayrinin | Denizde felâkete uğrıyanlar Geçenlerde Avus-| tralyanın Sidney şehrinde bir «Fe- lâketler müzesi» açılmıştır. Bu mü. zede, denizde ve karada (o felâkete uğrıyanlardan eli nan son haberlerden mürekkeb bir kolleksiyon teşhir edilmiştir. Kollek- siyonu teşkil eden vesikaların hepsi çok acıklı birer faciayı göz önünde tecessüm ettirmektedir. Geçen bir asır zarfında denizden ne kadar hati- ralar yazılı haberler bulunup çıkâ- rılmışsa bunların hepsi o müzeye konulmuştur. Bunların içinde sarar- mış, yazıları silinmiş ve bir şişe için- de dünyanın denizlerini dolaşmış kâ- gğıdlar, üzerlerine yazılar kakılmış gemi tahtaları, kazazede olduktan sonra bir müddet ölümie çarpışan insanların bıraktıkları son hatıralar, Okyanuslarda batıp giden felâketze- delerin son istimdadları gibi çeşid çeşid şeyler vardır. Bu parçaların her biri sonsuz iztırapların dilsiz şa- hidleridir. Meselâ 1922 senesinde ;denizden çıkarılan bir vesikanm muhteviyatı hangi romancının hayalinden doğa- bilir? Bir balıkçı Halifaks körfezinde avlanırken gözüne ilişen tahta par- çasını denizden çıkarıyor. Evde onu testere ile kesmeğe çalışıyor ve bu aralık tahtada âni bir şey keşfediyor. Tahtanın üzerine bir takım harf- ler kakılmış olduğunu görüyor. Balıkçı bu harfleri okumağa çalışı- yor, Bu sayede elindeki tahtanın bir çok seneler evvel batan «Hinders> gemisine aid olduğunu anlıyor, Gemi fırtınada Mercan adasının kayalık- ları üzerine oturmuştu. Mürettebat güçbelâ bir mercan kütlesi etrafında İKTİSADİ MESELELER Türkiye - Almanya ticaret münasebetleri Türkye - Almanya arasındaki tica- ret anlaşması iki gün evvel Berlinde imza edilmişti, bu seferki ticaret an- laşması müzakeresi geçen defa olduğu gibi çok uzun sürmemiş kısa bir 23- manda bitmiştir. Müzakerelerin yeni başladığı sıra- da, yazdığımız yazıdan Almanyanın Türkiye ihracat maddelerine karşı tahdidat vazetmemesi hakkında ta- cirlerimizin ileri sürdüğü bir temen- niden bahsetmiştik. Vakıâ Almanyada sarih olarak Türk mallarına karşı bir tahdid vazedilmiş değildi, Fakat Al- manyadaki «Fiatleri kontrol dairesi- nin» tatbik etliği usüller, netice iti- barile ihracat mâllarımıza karşı bir nevi müşkülât çıkarıyordu. İhracat tacirlerimiz, fiatleri kontrol dairesinin tayin edeceği fiate tâbi idiler, fakat bu fiat, piyasa tahavvüllerinden ziyade, kontrol dairesinin takdirine tâbi ol duğu için, piyasamızı müteredâld bir vaziyete sokuyordu. Bütün bunlar, Türkiye - Almanya ticaret münasebet- leri üzerinde tesir icra ediyordu. Hal- buki biribirinin mallarma muhtaç her iki memleket arasında böyle bir neti- ce hiç arzu edülr bir iş değildi. Alman» ya ile aramızdaki ticaret anlaşması sistemi, klering esaslarına dayandığı için ihracatımızın azalması, ithalâtın azalmasına da sebebiyet veriyordu. Halbuki Almanya sınai mamulâtını öloklara meydan vermeden elinden Çi- karmağa, mecburdur. Diğer taraftan da Türkiyenin de, sınal maddelere, bilhassa Almanyadan alınan makine, yedek âlet, demiryolu malzemesi boya, kimyevi maddeler, elektrik malzeme- $i gibi mallara çok ihtiyacı vardır. Endüstrisinin yeni inkişaf ötmekte olduğu bir memleketin, bu gibi mad- delere olan ihtiyacı pek aşikârdır. Böyle olduğu halde, her iki memleket, arasında ticaret münasebetlerinin azalmasında mantıki bir sebep yoktu. Maamafih Alman hükümeti, iktisadi tedbirlerin zaruri neticesi olarak it balât işlerini bazı şartlara tâbi tut masına, döviz tahdidatı ve Alman- yaya ucuz ham madde tedarik etmek çeyizi t Bu müzenin dünyada eşi yoktur. İşte müzede teşhir edilen vesikalardan biri: “Mercan kütlesinin son parçasına iltica ettik. Deniz yükseliyor, mahvolmak üzereyiz. İmdadl,, toplanmağa muvaffak olmuştu. Fa- kat facia asıl bundan sonra başlamış- tı, Çünkü sular gittikçe kabarıyor ve mürettebatın bulunduğu yeri yavaş yavaş istilâ ediyordu. Gemiciler biraz sonra dalgalar arasında boğulup gide- ceklerini görüyorlardı. Tahta üzerine kakılı olan yazılarda deniliyordu ki: «Mercan kütlesinin son parçasına ilti- ca ettik, Etrafımızda köpek balıkları dolaşıyor. Mahvolmak üzereyiz. İm- dad!, Ölüme mahküm olan bu zavallılar kimbilir ondan sonra ne korkunç an- lar yaşamışlardır! Kurtulma ümidi ol- madığını biliyorlardı, Buna rağmen son bir ümid olmak Üzere o tahtayı denize atmaktan geri durmamışlardı. Şüphesiz, etraflarında kaynaşan dal- galar onları bir müddet sonra topar- layıp köpek balıklarına hediye etmiş- ti, Yeni Hebrid adaları civarında bir gün bir şişenin sahil sularında çalkan- makta olduğu görülmüş ve denizden çıkarılmıştı. Bu şişenin içinde kan le- keli bir kâğıd bulunuyordu. Bu kâğ- din üzerindeki yazılar alelâcele yazıl- mıştı. Herhalde onları yazanın bir ölüm tehlikesile karşılaştığına şüphe yoktu, Yazıların ifadesi o kadar karışıktı ki mânasını anlamak için onları saat lerce hecelemek lâzım geldi. O sişe pos- tasını denize saliveren şahıs «İker» gö- misi kâptanlarından biri idi. İker o za- man altı senedenberi kayıptı, ne ol- duğu bilinmiyordu. Geminin başından müzesi Sidney şehrinde açıldı geçen müthiş facia, ancak şişeden Çi kan o küğid parça sından anlaşılabil di. Gemide tayfalar isyan eolmmişli. Tay- falar birinci kaptar nı öldürmüşlerdi Mektubu yazan kaptan da her halda yaralıydı. Çünkü kâğıdın üzerine kan« lar damlamıştı. Facia Samsa adaları civarında vükun gelmişti. Şişenin Üze rinde bitmiş olan yosunlar, denis üzrelnde herhalde iki defa devriâlem yaptıktan sonra ele geçtiğine delâlet ediyordu. O kaptanını ve isyan eden tayfanın akibeti hakkında hiç bir şey, işitilmemişti. Sidney'deki müzede teşhir edilen en eski hatıra 1866 senesinde 'Torres bo“ gazında bulunan bir şişedir. Şişenin içindeki istimdad mektubu «Caris» g# misinin kaptanı Baudoin tarafından yazılmıştır. Bu mektupta deniliyor kiş «Çin korsanları gemimize hücum etti. ler, Mürettebatın ve zabitlerin ekse- risini kestiler, Cenubigarbi istikame #lnde Werliyoruz. Yardım dileriz» Bu istimdad da beyhude idi, Çünkü deniş onu İnsanların eline geçirtinceye ka» dar aradan seneler geçmişti. Müzede yalnız denizde değli, karada, felâkete uğrayıp da hatıralar bırakan meçhui İnsanlara aid vesikalar da vrdır. Bir tedkik seyahati yapmak üzere birçok sene evvel Atustralya çöllerine dalan, susuz kalan ve günler ce çölde dolaştıktan sonra iyi sulu bir membadan bir kilometre uzakta ölen seyyah Riverdole'in kunduraları ve hatıra defteri Sidney müzesinde teş- hir edilmiştir, Her bir parçası ayrı big felâketi canlandıran kazazedelerin bu ölüm hatıralarını seyredenler müze- den çıkarken göz yaşlarını zorlukla zaptediyorlarmış. am Çorluda Mehmedi balta ile öldürmeğe kalkışanların muhakemesi Babasını öldürmeğe kalkan Hasan 2, arkadaşı “ Mehmed de birer sene hapse mahküm oldular 037 senesi nisanının 21 inci gecesi Çorluda bir köyde babası Mehmedi öldürmek maksadile arkadaşı Meh- medle birleşerek mandırada uyumak- ta olan babasını balta ile başından yaralamaktan suçlu Hasan ve arkda- $i Mehmedin muhakemeleri dün ağır- ceza mahkemesinde bitirilmiştir. Yapılan tahkikat ve dinlenen şa- hidlerin ifadelerile maznunların tevilli itiraflarından anlaşıldığına nazaran vaka şöyle olmuştur: Mehmed köyde karısına ve çocuklarına bakmadığı gi- bi karısının mallarını satıp yemiş ve bu hareketlerine itiraz eden oğlu Ha- sanı da sık sik döğmüştür, Bundan fena halde hiddetlenen oğlu Hasan da babasını öldürmeğe karar vermiş ve Mehmed adındaki arkadaşile elbirliği yaparak beraberce İstanbula gelmişler. dir. İstanbulda bunlardan Hasan bir tabanca, Mehmed de bir bıçak satın almışlar ve cinayeti işlemek üzere kö- ye dönmüşlerdir. Ertesi gece babası Mehmed köyün dışarısındaki mandıra kulübesinde uyurken Mehmedle Hasan yavaşça mandıraya girmişler ve bunlardan Hasan orada eline geçirdiği bir baltayı uyumakta olan babasının kafasına vurmuştur. Başından ağır surette ya» ralanan Mehmed can acıslle uyanıp yataktan fırlayınca karşısında oğlu Hasanla Mehmedi görmüş ve üzerleri- ne atılmıştır, Bu vaziyet karşısında korkudan şaşıran Hasanla Mehmed | mandıradan kaçmışlar, fakat cinaye- ti işlemek üzere İstanbuldan aldıkları zaruretleri yüzünden (ihracatımızı bazı kayıdlara bağlamıştı. Bütün bu kayıdlar, henüz tecrübe (edilmemiş, yeni ekonomik şeraitin doğurduğu usullerdi. Bu tecrübeler nihayet bul- muş olduğundan ticaret anlaşması son şeklini almıştır. — MA, bıçak ve tabancayı kulübede bırakmış lardır, Biraz sonra vakayı haber alan zabi» ta bu iki küçük cinayet ortağını yar kalayıp adliyeye teslim etmiştir, Ağırceza mahkemesinde yapılan mü» hakemeleri neticesinde suçları bu su- retle sabit olan Hasan ve Mehmeğ haklarında dün ön karar verilmiştir, Mahkeme, babasını öldürmeğe kalki- şan Hasanın 20 sene hapsine karar vermiştir. Fakat cinayetin tamam iş- lenmeyip tam teşebbüs halinde kak ması ve Hasanın başının küçük olmast, diğer taraftan babasının evde kendi- lerine bakmayıp kendisini de sik sık döğmesi, hakkında cezayı hafifletici sebep mahiyetinde görülerek Hasanın cezası iki sene hapse indirilmiştir. Bu cinayette Hasanın suç ortağı olduğu sabit olan Mehmedin de 20 sene hap- sine karar verilmiş ve hakkındaki har fifletici sebepler göz önünde tutularak (| cezası bir sene hapse indirilmiştir. Vakayı müteakip yakalanarak O 38 mandanberi mevkuf bulunan Meh- ması ve Hasanın yaşının küçük olmasi, miş olduğundan mahkeme, başka bir suçtan mevkufiyetini mucip bir half * | bulunmadığı takdirde kendisinin tah- liyesine karar vermiştir. ' Lisan ikmal imtihanları BERLİTZ Mektebine Müracaat ediniz. Beyoğlu: 373 İstiklâl Cadd. Beyoğlu: 373 İstiklâl Cad. İRİ e NE li

Bu sayıdan diğer sayfalar: