22 Kasım 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

22 Kasım 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ebedi Şefimizin cenazesi etnografya müzesinde; ideali KALBIMIZDE YATIYOR... Dün Ankarada yapılan cenaze töreni çok hazin oldu - Bütün Türkiye ve bütün dünya, insanlığın büyük evlâdına göz yaşı döktü - Ankara sokakları bir ıztırab mahşeri halini almıştı Atatürke aid bir hatıra! A nkara 21 (Telefonla) — İstanbu. Jun on gündenberi çektiği ıztırabı görüp, bunu bir mikyas olarak bilmiş olanlar, bugün Ankaradaki hududsuz yası anlıyabilirler. Ankarada her ev, babasını kayıb etmiş gibidir. Çünkü Ankarada her evde Atatürkün, bu memleketi mesud eden sayısız inkı- lâpiarın eserlerini bulabilirsiniz. Bütün Türkiye, fakat bilhassa An- kara Atatürkü nasıl unutabilir? Onun eseri, memleketin havasına bile yerleş-| miştir. Dün, saat on üçtenberi bütün Ankara halkı ebedi Şefini tavaf etti. Meclisin önüne yapılmış olan Katafalk muhteşen olduğu kadar hazindi. Katafalkın iki tarafına altı oku tem- silen altı meşale yakılmıştı. Atatür- kün milletine bundan daha veciz va- sıyeti ne olabilirdi? Bütün hisleri mil- Jetine açık olan Şefin ilk ve son arzu- Başkumandan Mustafa Kemal ün, sant on üçten geceye kadar, bu hazin Ankara, istisnasız bütün Ankara ebedi Şefin tabutu önünden geçti ve Onun manevi huzurunda hu» şa ile eğildi. Şehir, fevkalâde günlerine hâs bir dekor içinde idi, Ankara, daima hare- ket halinde olan, dinamik neşeli bir şehirdir. Fakat bilhassa dün kendi maddi bünyesine bu manevi kudreti veren enerjiyi kaybetmiş gibi duruyor- du. Bu hal, cenaze töreninin yapıldığı bugün, elle tutulur gibi maddileşmiş- ti. eek Sabah saat 7... Meclisin önü, Anka- ra palas, Evkaf apartımanına kadar olan kısım ve Ulus meydanı arasında sunun memleketin saadet ve halk yı. |* gınlarının refahı için kurmuş olduğu rejimin devamı olduğunu bilenler, Onun ölüsünün iki tarafını bu rejimin temelleri olan 6 vasıf sembölize ederek, başımızdan hiç eksik olmuıyacak olan tatürkün her gelişi Ankaraya ye- ruhunu şadetmişlerdi. Led A ni bir hayat verirdi, O, kurduğu şehrin bir inkılâp eseri halinde örnek olması için çalıştı. Ankara, normal ta- biat şartları üzerine kurulmuş bir şe hir değildi. O, asırlarca metrük ve ba- şıboş kalmış, sert, asi, serkeş bir tabiat parçası üzerine, bir dava olarak kurul. muştu. Atatürk, vatanın en çorak kö- gelerinde bile, Kemalizm enerjinin gü- zel bir eserini göstermek istemiş ve Ankarayı bu gaye ile kurmuştu. Bu- rada ne varsa, bütün memleket gibi, hep Onun kendi eseridir. Bugün Ata- türk Ankarası, Şefinin ebedi şanına lâyık bir cenaze töreni yaparken Onun öz malı olduğunu hiç bir ân unutma» bir hareket var. Cenazeyi takip edecek olanlar yavaş yavaş meclis binasında toplanıyorlar. Ankara palas holü yabancı delegas. yonlar için ayrılmıştı. Atatürkün ölü- münün, entermmasyonal bir cihan hâdi. sesi olduğunu, Türkiyenin prestiji ile birlikte, bu gelen heyetlerin sayısile anlıyabilirsiniz. Cihan, insanlığın en büyük evlâdının önünde kendisini tem- sil ettirecektir, aat 9... Herkes yerli yerindedir. Bütün çehrelerde hüzün tufan gi- bi akıyor. Eğer bu kalb kederi başka milletlerde olsaydı kimbilir neler ola. bilirdi? Biz, acı duyar; fakat bu acıyı kendi bağrımızda eritiriz. Vasıflarımız. dan birisi de budur: Vakur milletiz. Atatürk bize, vekarın mili faziletler arasında yer aldığını söylemişti. Onun ölümünde bile vakuruz. "Top arabasının önünde gidecek olan kıtalar, kolbaşısı Halk sineması önün- de bulunmak üzere Çankırı caddesi boyunca yürüyüş kolunda toplanmış- Yabancı kıtalar parti binası ile Halk sineması arasında yürüyüş kolu nizamında hazır olmuşlardı. l Saat tam 10.. Hazırlanmış olan program tamamile tatbik ediliyor. 12 | mebus, tabutu kaldırıyorlar ve Kamu» tay önünde hazırlanmış olan top atâ- basına koyuyorlar... Dekor şudur: Meclis binası, Ankara palas çevresi, istasyon caddesine ka- dar insan doludur. Ebedi Şef, bir elin- den kendi hayat verdiği millet, diğer elinden bir cihan tutarak kaldırıyor. Bu dakikada bu Ankara meydanında 26 millet, kendisini temsil ettirmekte. dir. 12 general. Kılıçları elinde cenaze- nin iki tarafında yer aldılar. En ön- de bir mizraklı süvari alayı var. On- dan sonra bir topçu taburu geliyor. Daha sonra alay sancağı ve bandosu ile Muhafız alayı geliyor. Muhafız ala- yından sonra sancağı ve bandosu ile şanlı Harbiye... A şağı yukarı sekiz bin Kişilik bu as- ker kütlesi, Türk ordusunu Şefinin huzurunda temsil ediyor. Atatürk, ev. velâ, ordunun başbuğu idi. O, bütün eserlerini gaferlerinin üzerine kurmuş- tur. Tabut Dolmabahçeden Saraybur- Atatürkün son Doğu seyahatinde çekilen bir resim: Ufak bir kata merkezin. de halkm Onu nasıl sevinçle beklemekte olduğuna dikkat ediniz. Bütün bu gülenler şimdi göz yaşı döküyorlar | ma konulurken gözyaşı döken orgene- İ vasıflardan hangisinin diğeri Şefe aid bir hatıra: Atatürk ral Fahreddin Altayın elinde silâh nö- bet bekler vaziyetin öz yaşını zapte. demiyerek ırıklar içinde boğulan Mehmedcik, hep, Başbuğlarının kay- bna yanan Türk ordusu adına ağls- mışlardı. Bundan sonra alfabe sırasile yaban- cı kıtalar geliyordu: Cenazesinde bulundukları insanın harp sahasında, sulh ve inşa sahasın- da olduğu gibi, asırlarca arkasından gidilecek eserler yaratmış bir kahra- man olduğunu bilerek hüzün, keder ve elem içinde yürüyorlardı. Bir Fran- &iz askeri mukarririnin Atatürk hak- kındaki şu sözlerini nasıl hatırlamı- yalım: «— One insan en büyük asker, en büyük devlet adamı, en büyük halk adamı, en büyük kurucu derken bu üstün olduğunu tesbit etmekte zorluk çeki, yoruz!» Dikkat ediyorum. Bu yabancı âs- kerler arâsında gözü yaşarmış olanlar hiç az değil... Daha sonra bandosu ile bir deniz müfrezesi geliyor ve sonra... Milletin hayatından da biraz götüren tabut. ünyaya gözlerini kapadığı günden bugüne kadar çektiğimiz acının hiçbir sahnesi, onun tabutunun Et. noğrafya müzesine gitmek üzere top arabasına konulduğu bu dakikaya ka- dar bize ıztırap vermemiştir: İçimiz yanıyor, kalbimizin kanadığını hisse. diyoruz, Onün konuşmıyan, susan, tabut içinde olan naaşının bile bize anlattığı birçok şeyler vardı. Bu daki» kada onu da kaybediyoruz. Bir general, elinde onun harp ve İs. | tiklâl madalyelerini taşıyordu. Sonra | hemşiresi bayan Makbule ve yakınla. ! zı, Relsicümhur İsmet İnönü, Büyük Millet Meclisi reisi Abdülhalik Renda, Başvekil Celâl Bayar, mareşal Fevzi Çakmak, yabancı misyon şefleri, kor. | diplomatik ve misyon şeflerine mer- but heyetler, Bakanlar heyeti ve ms- buslar daha sonra protokolu dahil mül-| ki ve askeri memurlar ve bir tabur piyade geliyordu. bir elçilik binasından çıkarken Gençlik parkı olarak inşa edilece olan saha, tamamile dolmuştu... Bu üyük meydanda kum gibi insan kay- uyor. Şimdi kıtalar yürüyüşe başlamışlare dı. Bandolar susuyor. Bu, kıtaların Büyük ölüyü tazlm yürüyüşleridir. Piyade taburu Halk sineması önüne gelince tabur durdu. Şimdi yabancı kıtalar top arabasının önündeki yer. lerini işgal ediyorlar. Cümhuriyet bandosu Chopinin matem maışını çalıyor. Hazin melo- di, boşanmak için fırsat arayan göz yaşları seline, durdurulmaz bir yol açtı. Atatürkü, Ankara halkı ve An- karaya toplanmış olan bütün vilâyet murahhas heyetlerinin temsil ettiği Türk milleti, cümlelerle terkibi yapıla» miyacak olan bir hıçkırık ve feryad tufanı arasında ebedi istiranatgâhına | teşyi ediyor. rak faaliyettedir: Dünya, bir milletin, tek bir insan halinde, bir kalb ve bir göz gibi bir şefe bağlandığını, ona inandığını bu tefsir götürmez olan bu vesikalaria anlıyacaktır. Feryad ve haykırış bir uğultu halin- de ve bir çığ gibi her dakika biraz da- ha çoğalarak gelmektedir. Sanki ıztı- rap, milletin göz yaşı ve hıçkırığı ha- line girmiş, cenaze alayının önünden gidiyor. Bitmesinden korktuğumuz dakika- lar çok çabuk geçti: Etnoğrafya müze sinin önündeyiz. Sahneyi görenler ömürlerinin sonuna kadar unutamı- yacaklardır: On iki general, tabutu kaldırıyorlar ve müzenin içinde hazır. lanmış olan yere koyuyorlar. B .. u, bugün Ankarada yapılınış olan cenaze töreninin maddi tarafıdır. İçi. nizi yaklayınız: Atatürk içimizdedir. Ona, kabır aramıya nelüzum var? İ Şimdi kalbimizdedir; yarın büyük eserile hayat bulmuş olan milletin şükranını anlatacak muazzam bir anıd - kabır inşa ettiğimiz zaman, ge- ne kalbimizde olacaktır. D. Çınar

Bu sayıdan diğer sayfalar: