29 Mart 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

29 Mart 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

39 Mart 1939 O AEŞAM Tarihe Göz Gezdirirken... Napol&one'nun ilk ziyafeti 9 İkinciteşrin 1798 da «Direcloire idaresi yıkıldı; 11 ikinciteşrinde yeni teessis eden muvakkat «Consulalş nın, üç âzası: Bonaparte, Sieyts ve Roger Ducos «<Luxmbourg» sarayında ik toplantılarını yaptılar. Üç arkadaş, büyük salonun mâsa- sı önünde ayakta duruyorlardı. Üç konsülün aralarında bir reis seçme- lerine dair kanunda hiç bir madde yoktu; buna rağmen Roger Ducos: — Her şeyden önce reisimizi seç- memiz lâzımdır! dedi Sieyös, gerek yaşı, gerek mevkii itibarile riyasete en münasip olan zattı, Docos'un da dostu idi; fakat Roger Ducos elile riyâset koltuğunu Bonaparte'a işaret etti ve dedi ki; — Oturunuz da müzakereye başlı- yalım General Bonaparte derhal riyaset koltuğuna oturdu ve bu koltuktan, an-| cak imparatorluk tahtına oturmak için kalktı... şrinde * «Vic- toires sokağındaki evinden -elaıxem- bourg» sarayındaki dairesine taşındı. O'züaman saray sade, hattâ basit dö- şenmişti. Bonaparte haysı da debdebesiz bir hayattı. Her gün yir- mi kişilik bir sofra kurulur, general yedi sekiz dostunu yemeğe alakoyar, yalnız tatlı için tabak değiştirilir, ye- mek bir çeyrek, nihayet yirmi daki- ka sürerdi. Bonaparte'n göz Tuileries sara- yındaydı, Kapının : «Mü- savat, vahdet, hü «vahdet: kelimesini sildirdi, «cümhuriyete o yazdırdı. âmme komitesinin ayın. önüne diktirmiş olduğu ağaçları, binayı ka- patıyor diye kestirtti. Sarayın içini tanzim ve ıslah ettirdi, ipekler dö- şetti, 14 Birincikânunda saray hazırd Saat birde muazzam bir kafile “darxembourg» sarayından çıktı; ka- filenin başında bündo, bandodan sonrâ asker, ondan sonra da araba, raba, araba, hadsiz hesapsız araba xardı, Pariste ne kadar araba varsa, numaralarını kâğıdla sarmışlar, ka- fileye. katmışlardı. Birinci konsülün ârabasına altı beyaz at koşulmuştu, Birinci konsül general Bonaparte, Tuilerles sarayına yerleşti. . “ Avrupa devletleriyle, Amerika cüm- huriyeti Fransa ile müzakereye baş- Ismışlardı. Napoldone sefirlerini ta yin ediyor, devletler Fransaya sefir- lerini gönderiyorlardı Bonaparte, o devirde bahçe eğlen- telerini tertip etmekle meşhur olan Despröaux'ya bir gün emretti; — Amerika ile sulh olduk. Paktı dört gün sonra Morfontaine'de imza | edeceğiz. Şatanun bahçesinde bir | bâlo, tiyatro, ateş oyunları ve İki yüz kişilik bir ziyafet hazırlayınız. Sof- rada tam bir müsavat gözetilecek, | âktör, aktris, ressam, çalgıcı, prens, nâzır yanyana bir masada otura- | caktı, Bonaparte bu isteğinde haklı idi, Morfontaine şatosu güzel bir şa- toydu, harikulâde bir parkı vardı. Fakat emri alan Despröaux'nun ben- "zi kül oldu. Yağmur bardaklardan boşanıyordu; şatoda on yatak vardı, iki yüz kişiyi barındırmak imkânsız- Nakleden: Selâmi Sedes Birinci konsül genera! Bona dı. Ancak birinei konsül lâf dinlemi- | yordu: l | — Dediklerimi yapınız!... i Despröaux, Joseph Bonaparte ile | başbaşa verdi, Napolöoneun emrini yerine getirmekten başka yapılacak hiç bir iş yoktu. İki yüz kişiyi yedirip | içirmek, yatırmak için lâzımgelen İ her şeyi ısmarladılar, fişekler aldı- Jar, artistler angaje ettiler. * Ertesi gün şatoda hazırlık başladı. | Yağmur dinmek bilmiyordu. Şilte- | ler sırsıklam olmuştu. İki yüz kişi | ile bir sofrayı “ stlap edecek: ode| yoktu. Duvarları yıkıp üç odayı bir | oda haline soktular, sofrayı boydan- | boya uzattılar, Geceyi gündüze katıp çalısıyorlar- | dı, Joseph Bonaparte'ın baş garsonu | berberlikten yetişmeydi, işinin ehli değildi. Eline aldığını kırıyor, boyuna tabak, bardak eksiliyordu. İşçilere şarap verilmesi için aldığı emri öyle | bir yerine getirdi ki, fıçıdaki MER yarıya indi. | Çekiç ve ayak seslerinin kesildiğini İ duyan Desprdaux aşağı İndiği zaman işçilerin köşe bucakta sızdıkları- nı gördü. Adamları ayıltıp tekrar işe başlatmak hayli uzun sürdü. Sofranın üstünü süslemek lâzımdı. | Neyle? Çiçek yoktu ki... Despröaux, şatonun salonlarındaki doldurulmuş kuşları toplattı, sofranın ortasına si raladı. Artık her şey hazırdı. Derin bir nefes alacağı sırada sordu: — Hani bıçaklar?... Her şeyi getirmişler, bıçakları ge- tirmeği o unutmuşlardı, Amelelerden, uşaklardan, gelip giden arabacılar- dan çakı ve bıçak topladılar... Artık her şey tamamlanmıştı. Misafirler geliyordu. M. de la Fayette, Amerika murahhaslarına mihmandarlık edi- yordu. İşler yoluna girmişken diş kapıda gürültü başladı. Davetlilere davetiye i yerine iskambil kâğıdı dağıtılmış, fa- kat iskambil kâğıdları elvermeyin- ce, iskambil kâğıdı büyüklüğünde kesilmiş âdi kâğıdlar vermişti, Parkın kapısındaki nöbetçilerin bir kısmı davetiye olarak iskambil kâğı- dı tanıdıkları için âdi kâğıd vereni içeri sokmuyorlar, bir kısmı da âdi kâğıd tanıdıklarından iskambil kâğıdı verenleri sokmak istemiyorlardı, Park kapısı önünde kargaşalık, gürütlü başlayınca içeri girenler ara- sında bir şayla dolaştı: parte Tuileries sarayında — Şatoya birinci konsüle sulkasd yapmak istiyenler girmiş!... Bu haber etrafa dehşet saldı, o zaman aşağı yukarı çocuk denecek bir yaşta olan Jeröme ortalığı velve- Jeye verdi. Yağmur berdaklardan boşanıyordu. Bonaparte, matmaze! Contat, su- baylar, delegeler, çalgıcılar, masaya karmakarışık oturdular: Müsavat gözetilmişti. Yalnız «müsavat, müsa- İ vat, yaşasın müsavat; diye bangır bangır bağıran Garat, kendisine beş köşede yer verilmediği için sofraya oturmadı. Yemekten sonra müsavatın başka bir cilvesi başgösterdi. Birinci konsül emretti; — Konser başlasın! Fakat konser verecek artistler ho- murdandılar: — Herkes müsavidir. Sayın bay- larla bayanlar rahat rahat yedikleri- ni hazmederken biz.neden hemen çalmağa başlıyalım... Biz de yedikle- rimizi rahat rahat hazmetmek isti- yoruz!... Kahveler, körler, dondurmalar durmadan geldi. Artık herkes konser dinlemek istiyordu. Artistler; — Yaşasın müsavat, daha hâzmet- medik! diyordu. 'Tam bu sırada Desprönux, Bona parte'a sokuldu: — Hava biraz duruldu, ateş oyun- larına başlamanın srasıdır! dedi, — Peki, Despröaux çamura balarak, sular- da yüzerek fişekleri atacak olanla | rın yanına gitti, Adamlar bulut gibi sarhoş olmuşlardı, burunlarının ucu- nu göremiyorlardı. Esasen yağmur ve rütübetten fişeklerde de, patlıya- cak, ateş alacak hal kalmamıştı... Bu hercümerç arasında gece yarısından sonra nihayet Comödle - Française bir temsil verdi... Saat birde kimsede duracak hal kalmamıştı. Yatıp uyudular. “ Ertesi gün hava açmıştı, Büyük bir çadırda kahvaltı ediliyor, misa- firlerin bir kısmı da ârabalara binip gidiyorlardı. Bir aralık bir haber geldi: — Parkta bir geyik var!... Bu haber duyulur duyulmaz, bü- tün Bonaparte'lar atlara atlıyarak, geyiği kovalamağa gittiler. Bu yeni saltanat erkânmdan biri de eline ge- çirdiği bir eşeğe atlayıp avcıların pe- şine takıldı... Eski devirleri hiciv eden bir şairi miz; Toplanıp ehli hava herbiri bir saz ” çalar, Çelebi böyle olur bizdede konser “e dediğin!.. Demiş; Napolbon Bonaparte'in ilk saltanat devirlerinde de ziyafet ve eğlence işte böyle olmuştu. —m m a Yer değiştirecek kiracılara tavsiye | Akşam'ın KÜÇÜK İLÂNLA. RI'nı dikkatle okursanız kendi- nize en elverişli yurdu yorulma- dan bulabilirsiniz. (© * Mardin mektupları Bu yıl Mardin bir çok yeni eserlere kavuşacak Su derdinin kali surette halledilmesi kararlaştırıldı, tesisata başlanıyor Mardin (Ak- ,. şâm) — Anado- '© To şehirleri ara- | sında en eski ta- * rihe malik olan- * lardan birisi de “ şüphesiz ki, Mar- dindir, Milâddan yüz yıllarca ev- ve Komuk Türk- leri tarafından | tesis edilen ve Dicle kıyılarına varan, Fırat or- talarını aşan, Ma- zi dağından, Bat- Mardin valisi B. man ve Savur Ömer Cevad sularından Ma- Ökmen Taş önlerine dayanan ve Derik cenü- bundan Midyat dağlarının uzandığı yere kadar genişliyen Komuk meğ&- niyetinin en parlak ve muhteşem de- virlerini yaşamış olan bu tarihi bel de, içerisinde on binlerce senelik ko- ca Türk medeniyetini saklamaktadır. 923 hicri yılımda Selim zamanında Diyarbakır valisi Bıyıklı Mehmed pa- şa tarafından Osmanlı imparatorlu- guna ilhak edilen Mardin, Cümhuri- yete pek harap ve bakımsız bir halde intikal etmişti. O derecede ki, değil $okakları, ana caddeyi bile pislik kap- Jamış, çarşıları kırkambarı andırır, her türlü medeni ve sıhhi şartlardan | mahrum, berbad, köyümsü bir kasa» bacıktı, Halbuki Mardin, mükemmel toprak şartlarına malik, 1300 rakımında bir dağın meyillerine yaslanmış, tutistik hal alabilecek vaziyette bir mevkidir. Cenup kısmını kaplıyan göz alabildi- ine geniş ve feyizli ovanın manzara $i ne kadar hoşsa, yanlarını ve şimal cihetini ihata etmiş bulunan bahçe- der de o nisbette koş ve güzeldir. Bu kadar mümtaz bir mevkie sahip olan Mardini köy seviyesine getiren şey acıklı ve davamlı bir bakımsızlıktı, Bugün ise, 15 Cümhuriyet yılının meydana getirdiği eserler, Mardini, hattâ kasaba olmaktan kurtarmış ve bir şehir, çehresi vermiştir. Dünkü pis köyün şimdi mezbahası, kasap çarşısı, muntazam çarşıları, otel ve lokanta ları, kanalizasyon şebekesi, elektrik fabrikası, alle park ve bahçeleri, par- ke caddesi, saat kulesi ve ayar sasli, haritası, büyük ve modem binaları vardır. Fakat Mardin, asıl bundan sonra hakiki ve parlak bir istikbale nam seddir. Tunçeli vali muavinliğinden Mardin valiliğine tayin edilip geçen temmuzda İşe başlıyan kiymetli ida- reci B. Ömer Cevad Ökmen, vil her sahadaki ihtiyaçlarını ve bunlar nn en mühimlerini tesbit ederek işe başlamıştır, Bü ba; başlayış gü- yel ve faydalı neticeleri tahakkuk ef mek üezeredir, Su derdi hallediliyor Vali, ilk iş olarak Mardinin en müs him ve hayali ihtiyacı olan su işini ele almıştır. Susuzluk yüzünden çeki len müşkilât, her türlü tahminlerin fevkindedir. 'Mali vaziyetleri düzgün olanlar yazın bütçelerinde 2 ilâ 3 lira su parası ayırmak mecburiyetindedire ler, Fakir tabakş ise, pis ve kurtlu kuyu sularını içmek zaruretini duyar. Şehrin sevimsizliği ve umumi temize liğin temin edilememesi hep susuz Tük yüzündendir, Fakat artık bu ezeli derd. valimizin himmetile ortadan kalkmak üzeredir. Hususi idare ve Belediye bütçelerin- den ayrılacak tahsisatla, tesisatın bap laması tekarrür etmiş ve celbedilen su mühendisi Ragıp Burat raporunu vermiştir. Belediyeler bankasından akdolunacak 170 bin liralık istikraz- la yaz mevsiminde işe başlanacak ve 940 yılı içinde tesisat sona erecektir. Hastane bu yıl açılıyor Mardinin büyük kazançlarndan olanı Halkevi ve Valikonağından son- ra memleket bir de sağlık yurduna kavuşadaktır. Temelleri atılan has- tane, bu yıl içinde tamamlanacak ve umuma açılacaktır. Çocuk bahçesi 939 senesi zar- fında Halkevi bahçesi ile beraber te- sis edilmiş bulunacak, caddenin par- ke döşenmesi bitecek, bütün vilâyete şamil geniş bir yol pfogramı tatbik olunacaktır, Umumi meclis içtimam- da Vekâletçe müsaade verildiği tak- dirde ortamektebin liseye kalbi, bina ve sair ihtiyaçların Husus! idare büt- çösinden temini ve on beş yeni köy mektebinin inşası karalaştırılmıştır. Toros spor kllibünln müsameresi Temsil veren Toroslu gençler bir arada Adana (Akşam) — Çukurovanın en çök sevilen Torosspor klübü büyük bir müsamere tertip ederek temsil ve konser verdi, Topoğraf, Fikri Sayar ile İlyas Çelik tarafından Mili oyunlar oynandı. Bin Toros sporlunun uzun uzun âlkışlariyle takdirler kazanan konserde Neriman Demirbilek, Alt Öner, Adil Ülkü ve İzzet Gerçek mu- vaffskıyet gösterdiler. Yusuf Ayhanın mönoloğu dakika. larca alkışlanmak suretile bir kaç yer- de tekrarlatıldı. Remzi Ayhanın sahneye koyduğu Vedad Ürfi Bengü'nün (Kanun âda- mi) piyesinin temsili cidden güzel ol- du. Bilhassa Remzi Ayhan ve Yusuf”) macağim şüphe'elmiyoruz — Ayhanın rollerini büyük bir kudretle başarmaları kanısında fdeta piyesin eğhası arasına girdik ve göz yaşlarımı» zı, hıçkırıklarımızı tutamadık. Sahne. mize İki kıymetli eleman olarak yeti- şen bu iki kardeşi tebrik etmek yerin. j de bir takdir olur. Topoğraf Pikri Sa. © yar ve beşik Socep “Teke do TWEEN fakıyet gösterdiler, 4 maç yapmak ve 4 temsil vermek üzere musiki koliyle birlikte Toroslu gençlerin yakında Hataya gidecekleri. İni de haber aldım, Memlekette fazile. İ tile tanınan İbrahim Burdurüğlu'nun bu Klübün başkanlığında bulunduk-. ça daha birçok muvaffakiyetler kaza ! i

Bu sayıdan diğer sayfalar: