18 Haziran 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

18 Haziran 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Milli küme nim Beşiktaş - Doğansporu 5-1 yendi Müsabaka az bir seyirci önlinde zevksiz bir şekilde geçti, İzmirliler dur Dün Şeref stadında izmir Doğan- #por takımıile Beşiktaş arasında milli küme maçı yapıldı. Zevksiz biz oyundan sonra siyah beyazlılar bu müsabakayı 5 - 1 kazandılar, Mili küme müsabakalarının son haftalarına yaklaştığı cihetle gerek #eyirciler ve gerekse oyuncular artık bu işe ehemmiyet vermemeğe başlar mış ve stada çok az bir meraklı gel mişti, Maamafih deniz mevsiminin başladığı bir zamanda futbol maçı ta- kib etmenin zevk yerine cefa verecek bir iş olduğu da muhakkaktır, Saat 17,45 de sahaya çıkan takım- lar halkı selâmladıktan sonra şu $6 kilde dizilâiler. Doğanspor: Mahmud - Reşad, Fet- hi - Abdullah, Halit, İrfan - Mehmed, Macid, Fuat, Yusuf, Sabri, Beşiktaş: Mehmed Ali - Taci, İbra- him - Hüseyin, Bedii, Feyzi - Hayati, Hakkı, Nazım, Şeref, Eşref. Hakem: İzzet Muhiddin Apak. OYUN Oyuna Beşiktaşın hücümüle baş- landı, İzmir müdafaasına inen topu eski Galatasaraylı müdafi Reşad ge ri çevirdi, Bu ilk Beşiktaş hücumun- dan sonra Doğanspor birbiri ardına bir kaç hücum yaptı ise de bir netice elde edemedi, Doğansporun hücumlarından ken- disini kurtaran Beşiktaş da mukabil akınlara başladı. Fakat oyuncuların topu çok dolaştırmaları ve lâkayıd hareketleri bir semere almağa imkân vermiyor, mâç zevksiz ve çok ağır oy- nanıyordu. Bu hal devrenin son ilk on beş dakikasına kadar böylece devam etti. BEŞİKTAŞIN BİRİNCİ GOLÜ Nihayet on beşinci dakikada İzmir kalesine inen yeni bir Beşiktaş hücu- mundâ Nazım plâse bir vuruşla ilk gölünü yapmağa muvaffak oldu. Bu gölden sonra hücuma geçen Doğan- spor solaçığının acelesi yüzünden bir gol kaçırdı. Doğansporun hücum- | ları sıklaşınca Beşiktaş müdafileri topu sağa sola vurmağa başladılar. Bu hatalı vuruşlardan istifade eden Doğanspor da bir mukabil gol yap- makta gecikmedi, DOĞANSPORUN GOLÜ 20 ci dakikada Beşiktaşa olan bir korneri sağaçık güzel ortaladı, bu vus| ruştan istifade eden Doğanspor soliçi İ topu bir kafa ile: Beşiktaş kalesine âtarak takımma bir gol kazandırdı. Oyun tekrar başladığı zaman gür | yet sönük bir şekilde cereyan ediyordu. BEŞİKTAŞIN İKİNCİ GOLÜ 25 inci dakikada Feyziden gelen bir pas Hakkı kale önünde yakaladı ve bomba gibi bir şütle Doğanspor kalesine atarak ikinci golü yaptı. Tekrar hücumlarını idame ettiren Beşiktaşa mukabil Doğanspor da mlünferid bir kaç hücümlia Beşiktaş müdafaasını tehlikeye soktu isede Müsabakadan evvel takımlar ve BEŞİKTAŞIN ÜÇÜNCÜ GOLÜ 33 üncü dakikada Beşiktaşlılar sağ- dan bir hücum yaptılar. Topun sola geçmesinden istifade eden Şeref güzel bir eşape ile takımının üçüncü golü- nü de yaptı. Devrenin mütebâki kısmı daha faz- la Beşiktaş baskısı altında oynanarak 3-1 bitti, İKİNCİ DEVRE İkinci devreye Doğansporlular baş- ladılar ve ilk dakikalarda birinci dev- reye nazaran çok canlılık gösterdiler. | Bu canlılığa Beşktaş onuncu dakika- dan itibaren mukabele edebildi ve oyun onların hâkimiyeti altına girdi. Beşiktaş hücumlarından kendisini koruyan Doğanspor müdafaası muka- vemet ederken hücum hatları da ara | sıra Beşiktaşa tehlikeli dakikalar ge- çirtiyordu. Fakat bu hal çok sürmedi. Beşiktaş hücum hattı tekrar faaliyete geçti. BEŞİKTAŞIN DÖRDÜNCÜ GOLÜ 12 nci dakikada geriden kaptığı bir pası süren Hakkı âni bir şütle taki- | mının dördüncü golünü de yaplı, Bu | golden sonra iki taraf da müsabaka- nın neticesine razı imiş gibi bir oyun tutturdular, Beşiktaşlılar lâkayıd oy- namağa, Doğansporlular da müdafa- | alarını ihmal etmemeğe ve ayni 78- manda yeni fırsatlardan istifade etmek çarelerine baş vuran bir sistem tut- turdular. Bu hal maçın zevkini büs- bütün kaçırdı ve bu vaziyet de tam otuzuncu dakikaya kadar sürdü. Ni- hayet yine Beşiktaş hücumları sıklaş- mağa başladı. BEŞİKTAŞIN BEŞİNCİ GOLÜ 33 üncü dakikada Şeref aradan kaptığı bir pası sürdü, Doğanspor ka- lecisinin müdahalesine rağmen hafif bir vuruşla beşinci Beşiktaş golünü de yaptı, Bu golden sonra oyun gelişi güzel | vuruşlarla daha fazla Doğansporun hücum yapma gayreti arasında 5-1 Beşiktaşın galebesile bitti. NASIL OYNADILAR? Beşiktaş takımı lâkayıd bir oyun İzmir kaletisi, Hakkının ayaklarından bir topu kurtarıyor | oyuncu Fuat ve Sabri idi, | idaresi güzeldi, gun bir yu çıkardılar hakem mutad seremoni yaparken oynadı. Kaleciye iş düşmedi, Müda- filer de orta bir oyun oynadılar, Haf hattında en iyi oyuncu Feyzi idi. Hü- cum hattı çok lâkayıddı. Nazım çalış- kan oynadı, Hakkı ve Şeref gol attık- çe işi gevşettiler. Doğanspor iyi bir oyun göstereme- di. Her hattında aksayan bir çok oyuncusu var. Çok durgun bir müsa-, baka yaptılar. Kaleci vasat bir oyun çıkardı, İki müdafi uzun vuruşlarla tema- yüz ettiler. Haf hattı hücum hattını besleyemedi. Hücum hattında en iyi Hakemin ŞAZİ Tezcan Şeref ihtifali Beşiktaşlılar merhumun mezarı başında onun hatıralarını andılar Dün Beşiktaş jimnastik klübü, klüplerinin kurucusu ve Türk sporu- na senelerce hizmet eden merhum Şeref için bir ihtifal yaptı ve ölümü- nün altıncı yılı dolayısile mezarı ba- şında göz yaşları akıtârak onun ha- tıralarını andı Çok kalabalık bir sporcu kütlesinin mevcud olduğu bu ihtifal saat üçte Yahyaefendi mezar. lığındaki Şerefin kabri önünde yapıl. mış ve B. Abdülkadir Ziyanın bir hi- tabesinden sonra (Beşiktaşlı Rüştü, merhumun spora olan hizmet ve me- ziyetlerinder bahsederek balıralarını tekrarlamış ve yüzlerce sporcu bü aziz ölü için yeniden göz yaşlarile onun ruhunu şad ederek dağılmışlar- dır. Dünkü ihtifal dolayısile klübünden aldığımız bir aşağıya dercediyoruz: Beşiktaş klübü başkanlığından: Aziz arkadaşımız merhum Şerefin ve- fatın altıncı yıldönümü O münasebetile klübümüzün tertib ettiği ihtifale samimi bir alâka ile iştirak eden bütün sporcu arkadaşları ve çelenk gönderen e matbuatına, İstanbul hakemlerine, Galatasaray, Vefa, bin bulapör, Bursa , Yeni Şişli klüblerine ve bay Fethi Başarana karşı içten ve gönülden duyduğumuz şükran hislerinin Beşiktaş mektubu Bugünkü Spor hareketleri ŞEREF STADI : Yüzme hazırlık müsabakaları TAKSİM STADI ; Fenerbahçe « Hilâl Baat Demirspor - Kadıköy » Galatagençler « Beylerbeyi İstanbulspor, Beyoğluspor Beykoz, Kurtuluş muhtelitleri » Galatasaray « Doğanspor ” Saat 12 10 12 13.45 15.45 17.30 Mütercimi Mebrure Tefrika No, 37 — Önceleri dumandan oluyor, de» dikti. Kocam öldü, ben tarlada erkek işlerini görürken, geç kaldıkça kız vca- ğı yakı yakıveriyordu. Bu bir iki yıl- dır daha azdı... Sanki içinde bir ateş var da gözlerini yakıyormuş gibi olu- yor. Amma ne biçim bir ateştir bu bil. miyorum... Neden dersen, yeryüzünde bunun kadar yumuşak huylu kız bu- Tunmaz, ağzına vur, lokmasıni al! Bir kere somurttuğunu bile görmedik zavallının. Adam başını salladı ve ağzını bir karış açıp esnedi, sonra da hiç aldırış etmeden: — Çok var, gözü böyle olan; bu içeri- den gelen bir ateştenmiş. Türlü für- Jüsü oluyor, hiç bir ilâç da kâr etmi- yor. Gişride artıyor, çaresi yok, dedi. Bu kelimeler, ümidle çırpınan iki yüreciğin üzerine kurşun gibi indi ve ana heyecatıdan titreyerek. usulca; — Vardır, belki vardır... Buralarda hekim bulunur elbette... Şöyle eli ke- rametli, iyi birini biliyor musunuz?... Pek pahalısına da çıkışamayız.. Fıka- rayız... dedi, Adam, kirpi gibi saçları havaya di- kilmiş kafasını soğuk soğuk salladı ve tahta kutu içinde sakladığı bir ilâcı alarak «— Bu kızın gözlerini kimseler kur- taramaz. İyi bilmeden lâf etmem ben. Bu hastalığı çok gördüm. Her gün bu. raya gözleri böyle, bir sürü insan ge. liyor; hepsi de «içimizi bir ateş yakıyor gibi yanıyoruz.» diyorlar. Yabancı iller- den gelme hekimler bile bu derdin ça- resini bulamıyorlarmış. Kesip göz ka- paklarını açıyorlar, göz içlerine büyü. lü taşlar sürtüştürüp bir takım dua- Isr okuyor üflüyorlarmış amma, gene de ateş geçmiyor, yavaş yavaş gözleri yakıp söndürüyormuş. Kimseler çare bulamıyormuş bu ateşe. Neden detv- sen o, insanın tâ can evinde, içinde yanıyor. Sade, şurada bir toz var, iyi etmeğe, etmez amma, serinlik verir. Bir vakıt rahatlar insan.» dedi. Esmerce buğdaya benziyen, küçü- cük taneler halinde yuvarlamış tw zu, bir ucu iç yağı ile tıkanmış kalın bir kaz tüyünün içine döktü: — Ya, böyle işte kadınım, kızın kör oluyor... dedi, Amma kızcağızın tıpkı haberi yok iken tokat yemiş bir çocuk şaşkınlığı ve korkusu ile birden irkilişini görün- ce de, güya merhamet ve İyiliği tuttu, şu hikmeti savurdu: — Üzülmedik filân boş. Kaderi böy- leymiş. Demek ki, bu kız, başka bir kahp içinde eskiden yaşarken bir suç işle- miş. Memnu bir şeye bakmış ve bu yüzden de lânete uğramış olacak. Ya- hud da babası bir günah işledi, ya da | sen kadınım, sen bir günah işledin. İç yüzümüzü kim bilebilir? Hoş sebebini araştırmaktan da ne çıkar ya! Uğur- suzluk, lânet bu kızın bir kere üstüne çökmüş, emir büyük yerden... Alnırai- zın yazısını kimse bozamaz.» Ve adam, bu kısa acıma nöbetini ça bucak savuşturmuş bir halle yeniden esnedi, ananın uzattığı metelikleri al- dı, ayaklarını sürüye sürüye dükkânın arka bölmesine geçti. Eczacının sözlerine iyice içerlemiş olan ana da, öfkesinin verdiği bir ce- saretle güya çattı: — Haltetmişsin sen, kızım hiç de kör değil! Göz ağrısından kör olanı, şimdiye kadar kim duymuş? Kocamın anası da çocukluğundanberi göz ağrı- $ı çeker dururmuş, öldüğü zaman kör müydü? Değildi işte! Adamın cevap vermesini bekleme. den, hemen kızının elinden tuttu, dı. şarı çıktı. Öyje tir tir titremesin diye, bu zavalh elciği nasilda sıkıyordu. Doğru, hiç tanımadığı bir kuyumcu. ya gittiler. Saçı sakalına karışmış bi. ri idi bu. Ana koynundan küçük pa. keti çıkardı, usulca: — Bunları alın da yerine bana pa- ra verin, kocam öldü. Artık böyle şey- ler takamam, dedi. İhtiyar, kaç para edeceklerini anla- mak için, gümüş küpeyle yüzükleri tar. tarken ana durdu bekledi, kızcağız da kolunu yüzüne kapıyarak, hıçkıra hıç. kıra ağladı. Bir yandan da kesik kö- sik: — Anaciğım, inanmıyorum... Büsbü. tün kör değilim ben... Bak orada t© ler seçiyorum, kör değil mi? Nedir or yordu. Ana bu sözlerden, kızının artık bi$ görmediğini ya da pek pek az, zoru” na birşeyler seçebildiğini anladı; kü küpeyle yüzükler tâ burnunun dir binde duruyorlardı. O ise, ne oldukin” rını görmüyor sade hafif bir pırıltı v9 beyazlık seçebiliyordu. Kadın için için inledi dudağını ısırdı ve: — Elbette çocuğum, neden büsbü” tün kör olacakmışsın. Şey o... Bir yü” zük... Artık takamıyorum da, daha işi" mize yarar diye, yerine para alaci” gım... dedi. Bu yeni kederi içinde, ne elindef giden mücevherler için yüreği sızladı, ne de «onların» hatırlattığı şeyleri dü“ şünebildi, O kadar pırıl pırıl ışıldadı” ları halde, yavrucağızı onları göreme mişti işte. Düşünülecek şey buydu. İl tiyar bunları aldı, içinde bilezikleh yüzükler, miniminiler için kolyeler 4 ha da türlü türlü güzel süsler sıralar” mış olan bir çekmecenin içine güze” ce yerleştirdi taktı, Ana kendi sattık” larını görmüyör, düşünmüyordu; unu” muştu bile, Sade bunların hepsi d onun indinde parıl parıl ışıldayan bif şeydi ki, kızı... Kör kızı... Göremiyof, seçemiyordu. m göre söylesene! Mademki bir kere olan olmuştu, &*“ tık alıhacak birşey daha vardı. Kimi satmağa kimi de almağa gelenleri& sokak kalabalıklaştığı için, kızın gen? elini tuttu, çarpmasınlar diye de d- ha çok gözünü açmağa, yavrusunu &9* rumağa başladı. Sokağın iki yanına çifçiler, bahçıvanlar taze, yemyeşil zerzevat sepetlerini, dere balıkçıları d& çamçâklarını dizmişlerdi. Ana dükkâü” lardan birine doğru yürüdü; kızın kapının önünde bıraktı, içeri yaln# girdi. Çırak ne istediğini sorunca, birşeyi göstererek Bunu! dedi Bu, tahta tokmaklı küçücük baki bir gonktu. Bunu, sokakta giderken âleme hal- lerini anlatabilmek için ki i Dükkân çırağı istenen şe evvel, malın iyi cinsten olduğun termek için bir iki defa tüyle birden başını kaldırdı: — Anaciğım bir kör geçiyor öyle bir ses işittim, dedi. Çırak kah kah güldü, çünkü kısın gözlerinin re, halde olduğunu görür yordu; ağzından tükrüklerini saçarak hem gülüyor hem de: — Geçen me çen yok... Körün âlâsı... Diyordu iie ananın birden korkunç yırtıcı le bakışını görür görmez, lâkırdının alt tarafı gırtlağına takıldı, hemen «gonk> u uzattı ve anlamadan aptal, aptal arkalarından baka kaldı Bunun üstüne onlar da, evlerinin yolunu tuttular, Kızcağız döndükleri" ne seviniyordu, çünkü yakıt, geçtikçö şehir hiç kulağının alışık olmadığı bir takım gürültülerle doluyor, âdeta hef bir tarafile canlanıyor, ayaklanıyormüf gibi oluyordu. Bağıra bağıra, çekiş? çekişe pazarlıklar yapılıyor, yanında gelip geçen, göremediği bir takım in“ sanlar onu itip kakıyorlardı. O da hef vakıtki sessiz sadasz halile küçük ayaklarını seker gibi oradan oray$ atıyor ve bütün acısına rağmefi, bilmeden farkına varmadan hep gü- Iümsüyordu. Zavallı ana belli etmiyordu amma, için kan ağlıyordu... Boş kalan elile İf sıkı sıkı, şeyl. Körlerin alâmetini W* tuyordu, Hoş o bu gönku satın almıştı am” ma, bir türlü eli varipdaonu kızın8 veremiyordu, yavrusunun büsbütül kör olduğunu aklına sığdıramıyord'k Bütün yaz bekledi; harman vaktı gel“ di geçti, mal sahibinin yeni kâhyası uzaktan hısım çıktıkları fıkara bir 5 tiyarcıkla mahsul paylaşıldı. (Arkası var), i | , ı i ti —.. re.

Bu sayıdan diğer sayfalar: