21 Haziran 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

21 Haziran 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 6 AKŞAM m Basan Weidman nasıl idam edildi ? Mahküm içeri girenlere : “ Dündenberi sizi bekliyordum ,, dedi Câni Giyotine doğru metin adımlarla yürüdü, idam on iki saniye sürdü Pariste, Versayda giyotin İle idam edilen meşhur cani Weidman'ın son rini nâsıl geçirdiğini dün yaz on posta ile gelen Pi ga- eri, Weidman'ın idamı hakkında Şi afsilâtı veriyorlar Weldman Cumartesi sabahı yaz | 2 de giyotin ile idam edildi. da idi, Gazeteler, ka- bir gün evvel müdhiş bir ka- ından İtibaren aba ve rile Ver- Kendi: tlin idam edileceğini yazmış olmalarına V âkın etmelerine rağmen idam kmü, hadisesiz infaz edilmiştir. ta, sıkı tedbirler almış, idam ye- nı kordon İle çevirmişti dâkikalarının yak- olduğu cihetle, lanmış İdi, ihı saat 3,50 son i sa vi, yan avukat Moro Giafferi olmak katlarile beraber hüç- zaman Weidman, in onlara: Dündenberi ilamıştır bekliyordum , Weldmana idam miri İni k edildiğini ve infazı fini tebliğ ettikten son- » gönderilmiş | ailesi, idamından el biçare .kızcağızı kirletmediğine nesini taleb ediyordu. afı okuduktan sonra zin kaldırmaksızın ya- dedi ki; Evet, dansöz saf ve temiz olarak öldü. Hiç, hiç birşey olmadı. başını vaş se: Mahküm, hapishane papasının dini telkinatını dinledikten, kendisine uzatılan ıstavrozu öplükten ve gü- nah çıkardıktan sonra metin adımlar- | la hapishane kapısına Goğru yürü- dü, Papas, ayakları heyecandan tit; yerek katile kapıya kadar refakat et- ti, Mahküm kapıya gelince, durdu, yanağını papasa uzattı. Papas, titri- yen dudaklarını Weidmanın yanağı- na dokundurdu Hapishane kapısının biraz ötesi rulmuştu. İdam Tefrika No. 33 Umumi harp dünyaya sulhü ge- tiremedi. Yaşamağa hakları olan özlü ve cengâver devletleri mağlüp oldular diye, parçalamak sistemi bir barış yo- Iu değildir. Hiç bir asırda istikli i koruyamamış yatkın milletlerden te- şekkül etmiş küçük küçük hükümet kalecikleri o devletlerin etrafında taş- masınlar diye birer şağlam sed vazi- fesini göremiyecektir. Dünya haritası, yarın, gene eskisine benziyecek ve bu- nun olması için de harp fasılalarla, için için, dağınık, fakat devamlı şekilde sü- rüyüp gidecektir. Sen de tehlikeden maceradan kurtulmuş olmıyacaksın, bu ateşin içinde dolâşacak, yanacak. sm. İkimiz için de hayat ölçüsü kıs dır — Kucakla beni! Bit r daha! ? İkimiz için de âyri ve nd olan gayelerimiz uğurunda daha faydalı surette ölmekliğimiz lâzım ge Yy di -gel, yürü, aşağıya bak!- şu uçurum: | dan beraberce, kolkola, kendimizi aşa-| ğıya bırakıverirdik. Görüyor musun, | Versay hapishanesi makinesinin etrafında memurlar ve gazetedilerdn mürekkeb üç yüz kişi | toplanmıştı, Ortalık adam akıllı ağar- muştı. Cellâdın iki mun kollarına girm mı öne € rilen beyaz göm- lebi veçhile ipekli- mai renkte bir mayo vardı. kümun kalım boynunu giyotin maki- | nesinin aynasına sokmakta müşkü- lât çekti. Sonra bir düğmeye dokun- du, giyotin makinesinin keskin bıça- ğı mahkümun kellesini uçurdu. İdam, on iki saniyede bitmişti. Maâhkümun cesedi, polisin bir kam- yonetile ve bisikletli polisir muhafa- zasında Gondars mezarlığına gütü- rüldü ve bir hafta evvel ailesi namı- na Carller tarafından satın alınmış olan yere gömüldü. Weidmanın avukatı B. Moro Giaf- feri idamdan sonra kendisile görü- şen gazetecilere demiştir ki: — Diyebilirim ki, şimdiye kadar hiç bir mahküm idam sehpasına bu kadar soğuk kanlılıkla çıkmamıştır, Biz hücresine girdiğimiz zaman ken- disini uyanık bulduk, Hattâ bizi gü- lümser bi rşılamak cesareti. Yazan: REFİK HALİD beş yüz metrelik bir yar! Yosun gibi yumuşak duran mefti gölgelerinde | sert, sivri kayalar saklıdır. — Sr) bana! Daha sıkı! . Öksüzle Yoksul kaleye dön- dükleri zaman bizi bulamayınca «Git-| mişler, derlerdi, kumandanımızı kâ- dın ayartmış. beraber kaçmışlar... Yuf| olsun ona!» ben romantik eserleri dal. ma sevdim. Hayali esirleştiren, saf heyecanlar verip melânkolik düşünce lere sevkeden romanları... Mizacımın ve dimağımın kuru hakikatlerden ü- zaklaştırıcı bir şövalye ve şair tarafı vardır. Şu sırada her mütefekkirin elinde gezen Henri Barbusse'ün Le Feusünden fazla ben dört romantik şaire bağlıyım: Lamartine, Hugo, de Vigny ve Musset: Sen kimleri okur. sun, kimleri seversin? — Şimdi seni okuyorum, yorum Bana bir sürü hayalât kapısı aç- tın diye kızacağım da geliyor. Dün ge- ce, sabaha karşı uykuya dalmıştın, seni sevi. aza önündeki kiyotin erdi. Biz vekili müdafilerine, evvelden hazırlamış olduğu birer te- şekkür mektubu verdi. Dansöz Koven ailesinin arzusunu yerine getirmek İçin Müddeitumümi ile beraber mahiküma son bir sual sor- duk. Zavallı dansözün kendisine kar- $i hiç bir zaman ne Sözile ve nede hareketile şeref ve namusuna lek sürecek hiçbir vaziyet almadı; resmen byan etli ve bu beyanatı, ken- di arzuslle ve vicdanının ıztırabını hafifletmek emelile . yaptığını ilâve etti Bunun doğru olduğunu söylemek- le, mesleğin bir sirrmi faş etmedi- ğimi zannediyorum. Bunu arkadaşla- rım da İeyid edebilirler. Weidmanın hiç biran cesareti kırılmadı, dini telkinatı, derin bir huşu İle dinledi, büyük bir hararetle günahlarını çı kardı ve son tuvaleti yapılırkn sır. tından çıkarılan ve üzerinde hama- iller bulunan yeleğiyle beraber gö mülmesini vasiyet etti. Bu bedbaht mahlükun her hani ve hareketi bir tezad nümunesi idi. Cina- yetleri, bir canavarın habasetleri, ölümü ise bir azizin ölümü gibi oldu. Biz, avukatları ise anormal bir mahlâkun idam edilmiş olduğu his- ni muhafaza edeceğiz.» ben de düşüncelere... Çocukça şeyler aklımdan geçti, çocukça ve romantik- çe: Biribirimizden ayrilıyorduk, fakat tekrar buluşuyorduk, harp bitmişti; öyle bir takım iyi şeyler oölmüştu ki, ruhlarımıza sükünet, rabatlık gelmiş- ti, dünya cennete dönmüştü. Burada- Masallardaki şeytan külâhı hakikat oluyor mu Bir kadın âlim, arkasındaki tabakayt gözden gizliyen bir cam icad etmiş Amerikanın Şenektedideki elektro teknik enstitüsünde çalışan bayan doktör Katarina Blodgett camlara ziya şualarının yüzde 99,2 sini nüfuz ettiren bir milimetrenin on binde bi- ri kalırilığında şeffaf bir levha geçir- meğe muvaffak olmuştur. Bu suretle gözle görülemiyen icad edilmiş o manlardanberi masallar ve başa geç r görülemiyecek bir hale ? O masali camdan yapılmış duklarından bahsedilir. Eski devirlerde cam çok kıymetli ve nadide bir nesne olduğu camdan mamul denilmekle bir $ büyük ehemmiyeti kaydolur vurdu. Şimdi cam gözle görüle şekle sokulduktan 801 an külâhı kolayca ele katıl- sar cek şeyler arasına or. ma karşı bü- rin ziyası, tıp â at İlimleri, gündelik ilim ve sanat ha; istin; > e Ca anar man kullanılı belli değildir, D da bile cama getirm arihten evvelki de n zamanlarda meydana dir, Fakat ait olup « 1400 sene evvelki bir Mısırlı Firâun mezarmda da camdan boncuklar bulunuyor ve yahut cam üfleyicileri gösteren kaba alara tesadüf olu- nuyor, Herhalde ilk cam fabrikasının İskenderiyede kurulduğundan şüphe edilmemektedir. Camcılık sanatı ora- dan bütün Akdeniz mıntakasına ya- yılmış olsa gerektir, Ancak eski Yu- nanistanın cam sanatını tanıttığına delâlet eden bir şey yoktur. Eski Romanm evvelâ, kaba cinsten başlayarak yavaş yavaş lüks camlar imal etmesine kadar aradan epeyce zaman geçti. Romalılar odalarını ve hususile banyo dairelerini birer do- nuk cam tabakasile örtmenin usulü- | nü biliyorlardı. İlk pencere camları- na Romahlarda tesadüf ediliyor, Milletler akını başlayınca bu sanat bir aralık kayboldu. Kolonya şehrin- de işliyen bir cam ocağı da münkarnız oldu. Yalnız Ven$dikteki ocamcılık anatı baki kaldı ve bugüne kâdar — Kucağındayım! — Sormıyacağım, fakat düşünmek- ten kendimi alıkoyâmıyorum: Ho Ko-| miserin yasağına aldırmıyarak Ada- naya niçin gitmek istiyordur? Koca- ni görmekse, o seni Beyruta gelip gö- remez miydi? Bir kısa müddet sonra ki basit hayatımızı, gene böyle bir güzel dağ başında, oldukça konforlu bir şekle sokmuş beraber yaşıyorduk. İ Gündüz çifçilik ediyorduk, gece ocak karşısında maceralarımızı anlatıyor» duk; daha çok sevişiyorduk. Unutul- muş İki insandık, kim idik, neler ge- çirmiştik, nasıl tanışmıştık, bilen yoktu. Ancak, akşamları ocak karşi. ve lâmba altında, pencereleri. kepenklerini kapâdıktan sonra sen benim bir çeteci, ben senin bir ko- miteci olduğumuzu hatırlıyor, şaşı- yor; Şalan kaleyi düşünüyor, öpüşü- yor; ışığı kısıp -karanlıktaki bu mu- habbetlerimizi yâdederek- biribirimi- zi kucaklıyorduk. — Kucakla beni! Kollarını gevşet- me! Halbuki senin yeniden kurmak istediğin Çarlık benim memleketi; düşmanıdır, yıkılmasına halk rejimile ise dostüz; ondan yar- dım görüyoruz. Hem sen o düşmanın faal bir uzvusun, karında izini ve yüzünde hatlarını taşıdığın ırkın aley- hine zekânı, güzelliğini, canımı feda ediyorsun... Biribirimize öyle uzağız! | | habbetli görünmeğe çalışma | sın. İşte hakikat! İşte buluşamaz mıydınız? — Artık senden başka görmek ve buluşmak istediğim kimse yok. — Mizacımın başka bir tarafı daha vardır; sadece romantik ve santiman- tal bir adam değilim; iş başında rea- listim ve sahteyiiyi seçerim. Fazla mu- Nina... Sırrın sende kalsın, sen de yarın Bey- lan şosesinin bir kenarında kalacak- maceramızın son tablosu! Ninanın gözleri obuğulanmıştır; nemleniyor ve biraz sonra da göz yaş- ları dolgun yanaklarından ağır ağır, teker teker, ve şuleli, gidecekleri yeri bulamıyarak kararsız, mütereddid yuvarlanıyor. Kıran gönlünü kırdığı düşmanına ve sevgilisine şefkatle «Ağlama! Ağ- Jama'» demektedir; göğsüne başını çekmiştir, bastırıyor ve içinden — Ah, diyor, bu akşam da gelmese. ler, yirmi dört saat daha başbaşa kal. ada karşıki heybetli yamaçla- pn esmerleştiğini, vadilerin karardığı-| yari mevcudiyetini . muhafazaya ei fak oldu. Ondan sonra ven cam üfleyicileri Fransaya, ingil z ye Bohemyaya gittiler, Or be dukları cam imajine elverişli işletmeğe başladılar. akat be; asrın sonl Pencere camları di müm etti. İlk pencere camla? adar kıymetliydi ki onları — krallar aylarında ku anıl Bir İngiliz Grandükür a salonunun per 14 ür cak dö icad ondan sonr den n bir Oven şişe bile penc cuttur. Birkaç ası esi bugün bir? ndisini göster On dokuzuncu asrin doğru, insanlar henüz elektri pulünü bilmezlerken rlardı, Kı a AY dın dan sor pılmağa başlandı. gün camdan mamul bina dana getirilmesi bile bir selesi telâkki ediliy Hatta” rın yö rmda Car Şimdi gözle ad edildkten cam k nılırsa tuhaf hasıl olacaktır. Havada uçan ta”. reler iel; iin geçti, A görmiyecel . Sokakta (yürü insanların ilc duvarlarına çarp” maları için «dikkat, önünüzde yi vardır! levhalar dikilmesi lâzım lecektir, Bu gidişle belki insanlf” bütün eserlerini gözle görüm camlarla örterek ortadan kaybeb” lecek ve dünya bomboş gibi bir getirilecektir. Velhasıl şu cam mi de her asırda büsbütün başka gö J lerde kendisini insanların istifa ne arzediyor! her bir vasi” sonra Apartıman sahipleri Boş dairelerinize hemen kiracı bulmak için <Akşam> KÜÇÜK İLÂNLARI'ndan isi fade ediniz. nı, kendilerinin y yarı bellerine e, gölgede, göğüslerinin ve başlarını” X sarışın, yumuşak, balmumlu bir çerçevesi içinde kaldığını, nur diğini görüyor. Güneş İskenderun körfezinin vi ortasındaki açıklıkta denize göl mektedir. Şalan kalenin iri taşt örülü ağır, solgun, pas ve küf içind” y korkunç duvarları şimdi, tamame” 4 ğişmiş, na: miş, âdeta şeffaf... pembe sırçadan dökülmüşe benz0”” masallardaki billür köşke dönmüşl”. Bu avizeden şatonun misafiri 0 Nina, burcun kenarında bir peri kadar nazenin, silinip kaybolacak recede hayali ve güzeldir. mel çi Üç ton altınlık define Gece ile beraber sis bastı, Fakat buna sisten ziyade demek lâzımdır ve yüksek dağ ah8 de öyle derler. Deniz üzerinde ve “ kur ovalarda hareketsiz, sıvış duran sis, yükseklerde birte' bir dumandır;

Bu sayıdan diğer sayfalar: