27 Temmuz 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

27 Temmuz 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Nihayet karar verdi. Leylâ ©s evlenccek- 11. Vakık Leylâ evlenmeğe niyet otmiş biz bekâr için aranmakla bulunamıyacak do- rectde mükemmel bir genç kızdı. Güzeldi, zarifti, epeyoe de parası vardi. Sonra eiddi, aklı başında, tahsili onu daha ilk görüşte pek onda küçük bir kusur buluyordu. Leylâ, Ri- zanin kendi tabiri ile, pek aşını derecede alafranga bir genç kızdı. Fakat kendi ken. dine bir köşeye çekilip düşündükçe Rizat «Adam sen de... kadı kımında bile bu ka- dar kusur bulunur. Vazaın biraz alafranga olsun...» diyordu. Yalnız kendisi biraz ka- lender megrebli idi. Tabtatları arasındaki bu fark dolayısile Leylâ ile nasıl dnlaşacaklar- d? Maamalih Riza bunun da çaresini bul- muştul, «Ya ben biraz alafranga olurum. Ya © bir parça benim gibi işi kalenderliğe vu- Tus, geçinir gideriz.. diye düşünüyordu. Artık herkes orların nişanlanma habe- âr. Münasip bir tarzda işi Kadriyeye an- Jatmak lâzımdı. Fakat Riza bir türlü buna cesarek edemiyordu. Kuç kere Kadriyeye lâzım gelen şeyleri 3 wk İstemişti, lâkin ona «evleniyorum Sen artık git... damağe d'!! varma» Riza kapıdan çıktıktan sonra tramvay durağına doğru yürürken birdenbire yolü- nu değiştirdi. Sul tarafta sokağın İçinde si- ra sıra duran Laksi otomobillerinden birine atladı, Son zamanlarda hayrı bamamile değişmişti. Şimdi üstüne başına karşı ttiş bir itma gösteriyordu. Alafranga bir kız olan nişanlısını memnun simek Için mümkün ol- duğu kadar şık giyinmeğe gayret ediyordu. Bugün de sırtında terziden henüz alınmış elbisesi vardı. Ayakkabıları yepyon! İdi * Ismarlama yaptırdığı yömleğinin yakası bir: sıkiyordi.. Tuhaf şey... Gömlek çi Sçü alırken bir yanlışlık su yapmıştı? Ayakkabıları da oldukça dadı. Otomobil Leylânın evinin önünde durdu. Riza içeriye girdi. Bugün Leyjânın evi bir alay şık, tâ biraz züppe miaafirlerla d5- Ju id. Bunların çoğu Rizaya onun bir hata- sını, tenkld edilecek, alay olunaçak bir ta“ rafinı bulmak için zayallıyı âdeta göz hap- $ine almışlardı. Riza: «Aman bir pot kıra- cağıml.» diye Ml üstünde oturuyor gibi dal. Ah sanki Leylâ bu döröce alafranga; Aş ri hayata meraklı olmasaydı ne çıkardı? Aksi gibi o günü de son derecede wcak yardı. Ortalığın fıkır Cıkır yandığı bugünde ,bu kalabalık salonda bu her sözünü, höc ha- yeketiri ölçüp biçen İnsanlar arasında Riza büsbütün bunalıyordu. Hele yık fakat yakası dapdaracık gömleği #anki kendisin! boğacakmış gibi boynunu sıkıyordu. Ayağındaki yeni iskazpinlar de- MEEEEEANUAAANEAAAASANASAS, .... mirden fki cendere halini almışta. Riza kun- duralar içinde biribirinin. büsbütün arttırıyormuş gibi — onu ter işin- de bırakıyor, sırıl sıklam olan gömleği dir tına, yapışıyordu. O kadaş bunalmıştı ki, artık ne söyledi Hinl, ne yaptığını bile bümiyotdu. Şimdi hiç tiska entarisini giyerdi bile çıkarır, şıpıtık terliklerin! ayağına ge- şirir, pülür püfür dolaşırdı. Fukat sıcağın çok fazla olduğu zamanlarda ekseriya Kad- riye Ve serin taşlıkta, sarnıcın yanma kur- dukları sofrada yemek yerdi Şimdi bö kadar serinletiei ve casipti. Böyle sıcak gün- lerde Küdriyenin kuyuya saldığı karpuzlar nş kadar soğuk olurdu. Ya tahtaboşta du- ran testinin suyu... Kadriye bu testiyi tah- #aboşurı hava cereyanları en fazla olan ye» rine koyardı, İçindeki zu büsbütün soğusun diye testinin üzerine islük boyoz tülbeniler sarardı. Rüzgâr estikçe bu ıslak tülbentlere sarılı testinin içinde su Rizsnın tam istediği ka“ rarda goğurdu. Şimdi Rilzanın içinde önüne geçilmez biğ arru vardı: Bu kendi tablatına uymıyan muhltberi kaçmak, Kadriyeye kağmınık... Ora- da gu gırtlağını sıkan, terden sıni sıklam kesilmiş gömleği çıkarıp almak, parmakla. rınt üstüşte bindiren Jskarpinleri bir köşe- ye fırlatmak... Teninin üzerine etekleri yırt» maçlı, beyaz patiska entarisini giymek. Sonra göğüs, bağır aşık, ayaklar Çıplak, taşlıktaki sedire şan gelmek... Eline bir vo- man alarak bu serin taşlığın zevkini çıkar- mak. Susayınca yaş bezlere sarılı tcetiyi ğ i | : dişesi Bir aralık Riza yavaşça" kalktı. Elmseyo veda etmeden evden çıktı. Doğru Kâdriyenin evine koştu. Hikmet Feridun Es arasermrn © Türkiye Demir ve Çelik Fabrikaları Müessesesi Müdürlüğünden: 20 Memur ve 8 Makine Ressamı alınacaktır Müsssestinizin muhasebe, zat işleri, ticaret, muhaberat şubelerinde istihdam edi- mek üzere 20 memurla 8 makine ressamı alınacaktır. İsteklilerin: | — d056 veya 3659 No. lu kanunlara tabi daire veya m'lmsesatta asgari 2 sene ça- luşmuş bulunmaları, 2 - Askerlik hizmetini yapmış olmaları, 3 — Asgari orta tahsil görmüş bulunmaları, 4 — Yaşları 40 dan fuzlâ olmaması şarttır. Yukarda yazılı evsafa halz bulunanlara 3659 sayılı barem kanununun müsaade et- tiği mikdara, (BİR DERSOE SINAİ İŞLETME ZAYAMI) Mâve dille, Bu kaytdlarlı, memurlara 65 Hâ 140; rossamlara 140 (JA 210 ilraya kadar ücret veri- lecektir, 'Talipierin, Ankarada Sümer Bank Umumi müdürlüğü ve Sümer Bank İstanbul şu- ile, te Müessesemizden tedarik edebilecekleri Iş talepnamelerine, aşağıda ya- ılı vesaik! ekliyerek en geç 12 Ağustos 1940 tarihine kadar doğrudan doğruya Karabükte müessesa müdürlüğüne göndergeleri ilân olunur, 1 — Tahsli vesikalarının asıl veya suretleri 2 — Hizmet vesikularının asıl veya suretleri $ — Halen Devlet deyairinda vaya 3059 No. lu kanuna tabi müsssesatin çalışanlar, almakta olduklar Gcretleri gösterir bir vesika Ila köndilerine ald Barem intibak çet- yellerinin musaddakx birer sureti, ” —3 boy ve T vesika fotoğrafı, Not: 1 — Kalem devlet dairelerinde asli alanlara 3350 No. lu kanun ahkâmı da- hilinde sınal işletme zamını İle iki üstün dereceye tekabül eden Ücret ve 3859 No lu ka- | nuna tabi müesseselerle devletten ücret slanlara kanuni ahkâm dahilinde biş derece sınal İşletme zammı verilecektir. 3 — Evvöloo mömuriyet için milesseşemiza müracaat edip menfi cevap alanların ye- miden müracaat eimemeleri. 10433) Esrarlı Yüzük AŞK ve MACERA ROMANI 'Tefrika No. 50 Nakleden: (VA - Nüy EE Vülçiğekiile özeni bir kiz yar Bakındı, Karyolayı görünce Cemile biraz ürkek ürkek kalamış. Ona neler öğretiyor!» demeleri pek işine gelmiyordu. diya yedikleri sırada, şampanya da pa a Artık, Cemilin: «Sus» işaretleri din- İenmez olmuştu. Bedriyenin gözleri işildıyordu. Ye- maklarıma İâbf bir pormbelik basmıştı. Teneffüse çıkmış bir mektepli kız gibi mütemadiyen gevezelik ediyordu, Neler buluyor, neler söylüyordu. Kahkahalar Buyordu. Ömsünde bir kere bile içki içmemiş bir kızın böy: karışık şaraplar, şampan- yalarla * aşı dönünce, olacak da buydul Erkek, garsona: — Yemişlerle şarpanyalar masanın üstünde kalman... Öbürlerini alıp götü- rü Bu akşamlık başka birşey lâzım onra odada yalnız kalınış- Tardı. Öpüşüyerlar, öpüşüyor!, Tardı, Yatak odasına girdikleri zaman, Bed- viye hâlâ biraz kendindeydi. Etrafına baktı. Nefsini müdafan edemiyordu. Kendi- ne hâkim değildi Artık delikanlınmdı. Ezelt ve ebedi yalanlara kapılmaşt Dm ne işler açılacaktı, ne ler... , 0 i j Galibe hanımefendi, oğlunun soyaha bekliyecekti. diği kartlardan bir ikisini almıştı. Son- ra mektubun arkam kesilmişti Fakat müthiş bir havadis alması mukadderdi. Bü haber onu allakbullak edecekti Zaten şimdi da zihni karmakanşıktı. Tab'an doğruyu seviyordu. Raifin hakiki Raif olup olmadığını anlamak için kıvras nıyordu. Sayfiyelerden birindeki bir otelde oturmağa başladı. Arada sırada yürüye rek germeğe çıkıyor, mütebaki zaman- lar hep odasında, YI temmuz cumartesi öğle ve akşam 1330 Program, 13,35 Muhtelif şarkılaş (PN), 13,50 Haberler, 14,05 Muhtelif şarkılar, 14,20 Riyaseticümhur bandosu; 15 Cazband. (PL), 18,95 Müzik (PL), 1830 Caz orkestra- #1, 19,15 Fasıl heyeti, 19,45 Tiaberler, 20'Türk Müsiği, 2030 Günün meseleleri, 20.50 Türk yaliaiği, 21,15 Cazbenâ (PL), 2140 Radyo gar selesi, 2145 Salon orkestrası, 2230 Ajans ve borsa haberleri, 2250 Salan orkestrası, 23,10 Cazband (PL) 28 temmuz pazar sabahı 830 Program, 8,35 Müzlir (PL), 9 Haber- ler, 9.10 Ev kadını, 9,20 Müzik (PL) Bu gece nöbetçi eczaneler Beyoğlu mınlakası merkezde; (Kin- yoli), Taksimde: (Limoner), iŞişiide; (Nargilectyan), Galatada: (Sporidis), Kasımpaşada: Esaköyde: (Hasköy), Fatih mıntaka- «nda (o Gehzadebaşında: (o (Hamdi), Şehremlninde: (Nâzım), oKaragüm- rükte: o (Kemal), Fenerde: (Kmilya- ds), Samatyada: (Ridvan), Aksaray- da: (Şeref), Eminönü muntakasında merkezde: (Tüssyin Hümü), Küçük“ pazarda: (Hasan Hulüsü, Alemdarda: (Abdülkadir), Kumkapıda: (Haydar), Diğer mıntakalarda: Kadıköyde (Ye- nimoda), (Merkez), Üsküdarda; (Mer- kez), Beşiktaşta: (idin), Büyükada- da: (Şinasi Riza), Heybelide: (Halk), (Ortaköy, Arnavutköy, Bebek cczs- meleri her gece nöbeteldirler) BULMACAMIZ e 67 910 3 — Hazırlıklar, l 3 — Hediye - Başına «İs gelirse büyük | olur. 4 — Temsil sahneleri, 7 — Arabanın - Baslar edatı. — 9 — Tersi isimdir - Tersi AKbabünin ba- a - Kurum. aşağı: 1 —'Tesisetmek, 2 — El, Titreme, $ — Fiy, İnd, 4 — İtinaeyler, 5 — Siyah, Ko, 6 — Et, Ama, T — Triyomvira, 8 — Moal, Alma), 9 — Emden, Râşo, 10 — Ke, Rezalet, memleketler: Seneliği 3600, altı 1900, Op ayhğı 1000 kuruştur. Telefonlarınızı Başmuharrir: 20565 — Yazı İşleri: 29165 — İdare: 20641 — Müdür: 29401 Cemazilâbır 21 — Hr 83 8. İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı E. 715 020 449 &48 1200 152 Va. 342 551 13,20 İTİT 31 2224 İdnrehane: Babıân civan Acımusluk w Meşhur bir tüccar olan bay Ragıbın karım bir gairle kaçmış imiş... Ba çul oğlanla ne yapacakmış?... gibi söz- Tetrika No. 29 Züböydenin odası önünden gepen Iki ca“ KS NN, Li — Öyle olsn gerek. Neşeli sesleri ben da duydum. Bu kadm hiç kimseden korkami- paşa stendimiz benn We bu kadar şön verse, ben da kimseden korkmam. — Paşanın bu haysletlerden haberi mu acaba? — Haberi olmaz olur mu? Zübeydenin bin bir düşmanı var... Hepsi haber veriyoğ. Yakat, paşanın sorularına Zübeydenin veğ- diği çevap malüm: Ben odamda yalnız Ka- ınca, sik sık kendi kendime konuşurum... — İnanmaan bile, inanır görünüyor. Zi- TA paşa, Arapların haynletlerie konuştuğu na kanldir, — Şunun doğrusunu söylesin ©... Paşa- miz, Zübeydeyi çıldırasıya seviyor, — e elm sevdiğinin kusurlarını görmez. Biraz ileride dolaşan harsmağasının ayak seslerini duyarak odalarına çekildiler, Cariyeler o gece Zübeydehin odasında bir erkek bulunduğunu küvyotle tahmin ctmiş- lerdi, Maamafih onlar, Zübeydeyi böyle biğ- kaç kere yükalamışlar, fakat kimsoje bire şey söylemeğe cesaret edemomişlerd.. * Cafer ağa, Züheydenin gözcülerindenei, Uzak:an dolaşan kızları görünce, buzla hiz- k yürüdü... Ayak sesini duyan kızlardan bi- İri çabuk kaçmış, ötekt odasına girerken yan kalanmıştı. Cafer, genç halayığın eteğinden çekti: — Kimi gönlüyorsun burada? — Biç kimseyi gözlemiyorum. — Bu önatte buralarda neden Aslaşıyor- sun JAP. id — Uyurken ayak #eleri ve gürültüler duydum da,. Merak ettim. Dışarıya çık- tim, — Kimsayi görebildin mi? — Hayır... — Arkadaşın da gallba senln gibi, bir ta- kım sesler ye gürültüler duymuş olacak?! — Belki... — Haydi, Tâfı uzatma: Çikar şu baklayı, bakalım! ağzından — Vallahi, bundan başka birşey bilmiyo- Tüm, ağacığım! Bundan başka hiç birşey duymadım... Miç birşey bilmiyorum. — Pekllâ. Öyleyan haydi gir yat yala- gına. Bu saatlerde bir daha buralarda do- laştığını görürstmn, ayaklarını kırarım. Anladın mı? Gariyenin dizleri titremağe başlamıştı... Korkudan, bir tek kelime He; — Peki... Diyebildi ve odustna girip yatta. rina, sabaha kadar koridorlarda“ gözcülük yapmış ve Zöbeydenin keyfini bo- zacak en ufak bir hâdisenin blle vukuuna meydan vermemişti, Artık sabah oluyordu. Cafer ağa korldoğ- da kendi kendins düşündü: — Osman kâhya; Zübeyde sultanın sev» diği delikanlıyı bu gere bulup getirdi, Ka- pıda sabaha kadar nöbet beklemek vazi- Tel de bana düştü. Fakat ben de bunun acı- mnı Zübeydeden çıkaracağım... Nilferin İ oda hizmestme'verilmesi için, Zübeydenin yardımını İstiyeceğim. Nilüfer ns güral, ne masum bir kız. Bon de kaç yıldır odama böyle bir hizmetçi sriyordum. ... Viraneliğe atılan bir çuval..| Güneş doğmak üzere İdi. Ortalık iyice ağarmiştı. Cafer ağı, yavaşça Zübeşdenin kapısını varda: — Nöbetçiler nerdeyse uyanacak.. Saf- rayı atmak zamanı gelmişlir, sultanım! Zübeyde kapıyı açtı.. Cafer içeri girdi. Haremağası, Zübeydenin gece yarım ver- diği talimat üzerize Aşik Garibi bir çaval içine koyarak ağznı bağladı ye hiç birşey Sözlemsden sürükleyip odadan koridora gi- kardı, Bundan ötesini paşanın kâhyası yapa caktı. Oirlan kihya o gers sabaha kadar uyumamıştı. Cafer, Osmana haber verdi. Osman korldora çuvalı omuzladı, bah- çeye götürdü... Oradan bir bahşıvanın ap. ” Fakat yanındaki masada Galibe Gi- redi. Şimdi artık dört kulak kesilmişti. Mubavereyi iyice dinlemek istiyordu. Masadakileri en lil — Yok canım. ' pek yakında fena vaziyete düşüyor... ÂŞIK GARİP. | Yazan: İSKENDER FATMREDDİN gibi, kazanç ve borçlu olduğu için, onun bütün ni örtbas eder ve kündikine köle gibi hiz- met etmeyi vazife bilirdi, Aşık Garibin atıldığı viranelik, yanmış bir konağın harabesiydi. İbrahim paşa bu viranenin imarını birkaş kere emretdiği halde nedense barası bir türlü imar edile- döndüğü Osman kihya odasına zaman güneş yeni doğuyor, sokaklarda tek tük geçen yolcular görülüyordu. Osman kâhya odasına döner dönmer, Ca- rüş ve düşüntüşleri biribirine o kudar uygun du Xi, ikist de paşadan ziyade Zübeydeye bizmet ediyor, yalnız onu memnun etmek Buretile para va sarvet toplamağa çalışi- yordu. İbrahim paşanın birçok hatemağa- ları arasında en zenzini ve şüphesiz en nf fazlusu Cafer ağa idi, Osman kühya, ko- rak müstahdeminisin hepa'nin hâkim ve nazını ve bilhassa paşanın mutemedi, #n sadık adamıydı. Osman, paşanın bütün mahrem rini bilirdi. Osman kâhya, Cafer ağa gelince, odanın kapısını kapattı!” — Bu asrocmi koridordan indirirken kim- se görmedi, değil mi? — Hayır, kâhyam! Şeytanlar bile görme- d!, Fakat, ortalık iyice aydınlanmıştı. Ga- Yiba, sersem dediğin bu delikanlı, Zübeyda sültünın çöl hoşuna gitmiş. Ötekilerle Du kadar ağlenmemişti. — Çok hoşuna gitmiş demek de lâf m? Zübeyda onu Halepten beri seviyor, peşini kovalıyord', — Gerçel ok güzel, çök yakışıklı bir genç, Fakat, biraz cptallığı var sarnederiri. Zübeyde yibi, tarif, kıvrak, suhhar bir ka- dın karşısında, buz parçası gibi harekesiz duruyordu. — O, Halepte bu yüzden zindana bile a10- mıştı, Gene adam olmadı. Güya Tifliste sevgilisi varmış, — Tillate sevgilisi var diye burada eline geçen gülü koklamayı günah mı sayıyor? — Evet. Hulepte, Zübeydeye elini bile sür» mak isternedi. — İstanbula gelince, çabuk açılmış ga- Uba! Osman kâhya, Garibin tesadüfen kilere girip, garap küpünün yanında masıl sızdı- ginı hatırladı. Gülmeğe başladı; — Şu kâfir 77, kabında durduğu gibt durmuyor. İnsanın midesine girince, k Sali gibi bir adamı bile çileden çıkarıyor. nin odasında zor sabatlardı, Maamaf'h böyle olduğuna da çok sevindim. İnsan, menedildiği şeyin üzerine fazla düşüyor. Ga- rib Iyles sarhoş oldu. Zübeyde ondan da ha- vesinl aldı. Başka birini buluncaya kadar biz de raha; ederiz, — Halkptenberi sevdiği bir delikanlı bir daha arayıp sormaz mı dersin? > — Hayır, Arayıp sormaz, Böyle bir n'yo- ti olsaydı, çuvala koydurup viransya attır. mazdL — Ben dünyada Bu derece gel zeç tabi” atlı kadın görmedim. On kişinin bağını yak» «© Hiç birini bir daha düşünmedi. Gör mek istemedi, Halbuki, Âşık Garlb, bir val moloz gibi, kolay Kolay virândye atıla- cak bir genç değildir. — Biz böyle düşünüyoruz ainma, bir ke- re de Züpeydeye soralım bakalım, O, kim- ii nasıl görüyor, nasl düşünüyor? — Ben ona her Zaman: «Son bir du4 Kaplansın!e” derim. Kaplanda düşünce, kalb, merhamet olur mu? — Eâkikalan çok garib bir mahlük! Sey. diğini elo geşirinceye kadar hör tehlikeya atılıyor. Zindan, csllâd, zincir, İşkence... onun en kuvvetli tedhiş silâhları. Bunlar. dan başka zekâsı da kendisini her zaman, her hâdise karşısında muvaffakıyote seyk- diyor... Kimseden korkmuyor. Hastk eferi- dişinden bile, — LAP aramızda kalsın amma, Zübeyde, paşanın rlarını iyies eline almış. Bon bu derece kurnaz bir kadın görmedim. (Arkas var) Mahkemelerde hasap vermek mecbiri- yetinde kalacak... Yakın akrabaları onun sleyhinde dava açmışlar... Onu servet” lerinin gambı olarak telâkki ediyorlar. miş. — Olur şey değil... Fakat ben aileyi bilirim... Kim dava açabilir? — Akrabaları dedik ya... — Şayet böyle adamlar varsa, bir daha ire ayakbasmamalarını tavsiys ederim... Zira Raif bey o kadar nü fuzludur ki, orada kendilerine nefes al- dırmaz... Hem İzmirkler de ona pek itibar ederler... Zira hakikaten iyi hemşeri- dir... Bu davayı açanlar, bir daha o ci vara uğrafnasınlar, bulâsa... Galibe dinliyordu. Komşu masada oturanlardan biri, İz- mirli olduğunu söyleyince: «— Acaba tanır mıyım?» diye başını çevirmişti. Tanımadı, Nihayet, grupun muhavere mevzuu değişti. Bütün gec: Galibe uyuyamadı, Gazeteleri getirti. Evirdi, çevirdi. ec küçük haberlere kadar okudu. Fakat kendini alâkadar eden havadisz raslıya- madı. (Arkas var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: