10 Ağustos 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

10 Ağustos 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

NM Cemila vapara girdi. Üst güverteye çıkt. Önünde aheste aheste yürüyen kalabalık bir alienin arkasında yavaş yavaş ilerliyor, et- rafına bakınarak kendisine böğ bir yer ari- yordu. Birdenbire yüreği ağzına çeldi. Biras #erideki sırada sigara içerek gazetesine gön gezdiren ağam Galib değil miydi?.. Dikkat- li baktı. Ta kendisi. VaklA biraz değişmiş- ti, Şakaklarındaki saçlar epeyce beyazlan- mişti. Sonra şişmanlamışlı da... Fakat ne de olsa gene cukt Galipti. Cemile heyecan içinde onun oturduğu #ranın yanından geçti, Galibin gözleri gazetede olduğu İçin kendisini görmemişti, Cemile güvertenin en nihayetinde, bay- rak direğinin önündeki sıraya ilişti. Seneler geçtikten sonra Galibie böyle birdenbire karşılaşması onda tahmin ettiğinden çok daha fazla heyecan uyandırmıştı. Şimdi es- Xi günleri düşünüyordu. Galible beraber iyi, kötü birçok seneler göçirmişti, Çok tatlı, gok şairane hatıraları vardı. Bunlardan bir çoğunu Cemile için unutmağa imkân yok- tu Meselâ bir kar tipisinin etrafı kazıp ka- vurduğu çok soğuk bir kış gecesi hiç gözü- nün önünden gitmezdi. Galible ilk defa iş- te böyle şairane bir dekor içinde sabaha kadar başbaşa kalmışlardı. Ertesi günü ha- va sakinleşmişti. Geceyi geçirdikleri köş- kün çam ağaçlarile dolu geniş bahçesine çıktıkları zaman pek güzel bir manzara karşısında kalenışlardı. Gece bol bol yağan karların ağırlığile genç çam ağaçlarının ince dalları eğilmişti. Üzer. Jerindeki karlarla hepsi birer Noel ağacı ha- Mine gelmişti. Bahçede fki haşari mektep çocuğu gibi Kar topu oj mışiardı. Aradan bu kadar zaman geçmesine rağ- men Cemile bü karlı geceyi va onun saba» bini en ince teferruatına kadar gayet iyi hatırlardı. haftayı Şilede Mehtaplı gecelerde denize gi- tam ında, içi oyuk 1 vardı, Bu kaya âdeta üstü 2 bütün bie gonerini alırğı Cemile bu oyuk ka nâsıl konuştuklarını gözün riyordu. Bu oyuk kayanın tçli garib akisler yapardı. Şimdi Cemil akislerie kulakları uğulduyor gibi geliyor- du. Acaba vapurdan çıkarken Galibiş ko- nuşsa nasıl olurdu? Os karşılayadağını bir yordu. Belki de a bel gariya dönecek! ANKARA RADYOSU 10 ağustes cumartesi öğle ve akşam 1330 Program, 13,35 Muhtelif şazkılar (PL) 13,5) Haherler, 1405 1 If şarkılar (Pİ), 14,20 Müzik (PL), 1808 Müzik (P1), 18,40 trası, 19,15 Pasi heyeti, 19,45 Ha- W Türk müziği, 2130 Günün meğö- 2080 Türk mü 15 Gitar Ha- , 2145 Salon or» borsa haberleri, amı, 73/10 Cazhband (Pİ) yoğlu mıntakası merkezde: ( yali), Taksimde: (Limoner), Şiştide; (Nargileciyan), Galatada: (Doğruyol), (Sporldis), Kasımpaşada: o (Turan), Hasköyde: (Hasköy), Eminönü mınia- kasında merkezde; (Miaasyan), Küçük. : (Hikmet), Alemdarda: (Sir im), Kumkapıda: (Süreyya), Fi- tih muntakasında Şehremininde: (Nâ- zım), Şehzadebaşında; (Üniversite), Karagümrükte; (Suad), Fenarde; (V- tali), Samatyada; (Teofilos), Aksaray» da: (Ethem Pertet), Diğer mıntakalar- da Beşiktaşta: (Nail Halid), Üsküdarda! (ittihad), Kadıköyde: (Sıhhat), (Rifat), Büyükadada: (Halk), Heybellde; (Halk) Sarıyerde; (Asaf), Eyüpte: (Arif) ec: neleri. Ortaköy, Arnavutköy, Bebek ecza» meleri her gece nöbetçidirleri) iyorlardı. Galib söylüyor ve Cemlle dalgın bakışlar. Ia onu dinliyordu. Bir aralık erkek: — Ne hatıralar! Ne hatıralar!... diye mi- rıldandı, Cemile sanki o eski günleri yeni- den yaşıyormuş gibi derin bir heyecan için- de idi, Acaba Galib hepal biribirinden da- ha şairane olan hatıraların hai bahsedecekti? Zaten Cemile bunu ne zâ- muştı? İşte şimdi bunu öğrenecekti, Galib bir daha içini derin derin çekti ve tekrarladı: — Ne hatıralar, ne hatıralari.. Cemlie sabırsızlık içinde onun izahat ver- mesini bekliyordu. Nihayet Galib keydisine en ?iyade tesir eden hatımlardan bahsetmeğe başladı; — Hey gidi hey... Ne idi o senin hazırladı- ın sofralar... O patlıcan dolmaları... Rfen- dim o bol yoğurtlu, sarmısakfı Tatar börek- leri... Hele bir kere bir tandır kebabı pişir. mişlin. Hâlâ tadı damağımdadır.. Cemlle şaşırmıştı. Vak Galibin zayıf taraflarından biri de midesi idi. Ötedenbe- ri güzel, lezzetli yemekleri severdi. Lâkin halıra diye Galibin bunları sayıp dökece- gi hiç aklına gelmezdi. O halâ devam edi- yordu — Gene sık sık patlıcan dolması pişiriyor misun ? Gene öyle nefiz vişne peltesi Yapı- yor musun? Boğazında kalsın... Biran durdu. Sonra büyük srdinden bahseder gibi; Mh — Hem biliyor musun? İnsan yaşlandık- ça midesine daha ziyado düşüyor. Hattâ ha- yatta en büyük zerk oiacak basen bu boğaz ve mide meselesi kalıyor. Hadbuki biz de bir türlü iyi bir ahçı bulamadık gitti On on beş gün evvel bir ahçı bulmuştuk, Adam hakikaten mesleğinin üstadı (di. Lâkin bi- 2i Yırakıp gitti. Bir yerde bizden aldığı ma- ağın iki mislini bulmuş.. Şimdi ns yapa cağız bilmem... Galib birdenbire sözünü kösti: — Aklıma ne geldi bilir misin Cemile9. diye sordu. Cemile heyecanla cevap verdi: — Bilmem... — Hani senin Erenköydeki köşkte yaptı Bın peynirli börek... Na nefis şeydi, O ka- dâr cok vemistim ki. gece üzerime fenalık gelmişli, Aklına geldi mi?. Ne hataralar, yahu ne hatıralar! Hikmet Foridan Es . Askerlik işleri Fatih Askerilk Şubesinden: Bu yıl Üni- İ veraite tip fakültesinden mezun olan sivil | tabiplerin yoklamaları yapılarak 15 ağus- tos 940 tarihinde Gülhane tatbikat mekte- binde hazır bulunmak üzere hemen sevk- dilmeleri emri icabındandır. Şubemize men- sop olanların yoklamaları yaptırılmak fz0- re hemen şubeye müracaatları ilân olunuğ. . Eminönü yabancı As, şubesinden: Eminünü, Fatih, Eyüp kazaları mıntaka- larında ikamet eden ve D40 senesinde Tab- biye okulundan mezun olan ne kadar ya- bancı talebe varsa 15 Ağustosta Gülhane hastanesinde bulunmak üzere 0/8/9040 tarihinden 12/8/040 akşamına kadar çü- bemize uğramaları Hân olunur. ... Yerli Eminönü As. şubesinden: Bu senp üniversite tıb fakültesinden mezun olan tabip, diş tabibi, eczacı ve kimyakerlerin ve evvelce ayni fakülteden mezun olup ta her hangi bir sebeple sevk edilmemiş olan kısa hizmetliler hemen sevk edileceklerinden 12 Ağustos 940 pe- zartesi günü akşamına kadar (okuldan mezun giduklarına dair vesika, 2 fotograf v8 nüfus cüzdanlarile) şubeye müracaat etmeleri, gelmiyenlef hakkında takibatı kanuniye yapılacağı Ilân olunur. # Üsküdar askerlik şubesinden: Üsküdası Askerlik şubesinde kayıtlı ve derece Üzerin- den harp malülü subay ve erak Ile gehii ye- tlmlerine 940 yılı tütün beyiye > nin terslatına 12/8/940 pazartesi günün- den itibaren aşağıda Yazılı tarih ve günleğ- de aökerlik şubesinde başlanacaktır. İsdi- Esrarlı Tefrika: No. 64 Velipaşazade Cemil... Sonyetenin za- rif; kibar, zengin bildiği paşazadel... Maşukasının bu hali karşısında, Hacı Esaddan utandı. Sevgilisinin kendisine doğru muhab- betle atılmasını adetâ çelmeler gibi bir huşunetle: — Nedir bu sürdüğün hayat?... çıkıştı. - Tentene ve el işi ile geçinili sanıyorsun?... Verdiğim paraları kabul etnteyip de böyle seril sefil yaşayacaktın madem, köyünde kalsaydın... Kız, cevap vermedi. Sapsarı kesildi. Gözlerinde yaşlar belirdi. Cemil biliyordu ki, şayet Bedriye onun parasını kabul etmediyse, bunun sebebi gayet basitti. Kendisi, genç kıza: — Ah, müzayakadayım. dayım... Nereden parâ tedarik etmeli... Şaşırıyorum... « diye yanıp yakılmıştı. Ve alacaklıların, eşiğini aşındırmasın- dan şikâyette bulunmuştu. Diğer eihettan, ; Bedriv« Çok siki | Yüzük beraber oturmak şöyle dursun, yanin- daykan, karşı adını se wn da saklıyorda, Galip diye bir isim takınmıştı, Bu civarda, bu mlitevazı Tozkoparan semtinde öyle geçiniyordu. Meşhur Veli paşazade olduğunu etrafa yen onu menetmişti. acı Esadın yanında, genç kız, sevgi- lisine şöyle diyebilirdi: «— Kaç gündür aemtime uğramıyor sun?... Ne yiyebilirdim?... Para fste- seydim verecek miydin)... Senin bu koskoca İstanbulun neresinde oturduğu- nu bile bilmiyorum.» ği Bu sözler dudağının ucuna kadar gel mişken söylemedi. Sustu, ya- nındaki dosta caka olsun diye böyle #By- lediğini farketti. Kendinin ve Cemilin haysiyeti nam ve hasabına âşığınn de- minki sahte hiddetini sineye çekti, Esnsen biri kapıya vuruyordu. Ev sahibinin vekili belirdi. — Efendim... Şer... Bizim iki ayluk verilmedi... Gezikt... Vergi itin İzem da... Yoksa pasam rahatsız etmezdik... Sayet boyle hür ay gezikçzckaş kaptanı a yemeği AKŞAM Klüplerin dahili nizamnamesi iyor Şehrimize geldiğini evvelce bildirdiği- miz bedön terbiyesi genel direk! sn va neral “Cemil Taner, üç gündenberi tanbul bölge merkezinde meşgul olmak- tadır. Genel direktörün bu mesaisi klöp- ler dahili nizamnamesinin tesbiti içindir. Merkez istişare heyeti, klüpler dahilt nizam namesinin Burhan Felek ve Mazhar Ka- zancıdan mürekkep bir heyet tarafından hazırlanmasına karar vermiş ve bu heyet genel direktörün başkanlığı altında içti- malara başlamıştır. Haber aldığımıza göre genel direk» tör nizamname (hazırlanırken şehrimiz- deki bazı klüp idarecilerinin bu husus- taki noktai nazarlarını öğrenmeği muva- fik görmüştür. Talebelerin yüzmesine müsaade edilmiyecek mi? İstanbul maarif müdürlüğü Vekâlet- ten aldığı bir emir üzerine Ankarada ya- pılan Türkiye yüzme birinciliklerine iş- tirak eden şampiyon yüzücülerden Mah- mad, İbrahim ve Kemal'in orta mektep talebesi olduğu cihetle tasziye edilecek- lerini İstanbul spor bölgesine bildirmiş- tir. OÖtedenberi Türkiye dahilinde yar pılan atletizm müsabakalarına orta mek- tep talebelerinden mürekkep büyük gruplar iştirak ei xe hattâ Mısıra gi- den âtletizm kafilesinde cirid atan Ke- mal orta mektep talebesi bulunduğu hal- de tecriya karan verilmediği için sene lerin yetiştirdiği bu kıymetli yüzücüleri tecziyeye kalkışmak hayretle karşılan. | miştir, , İ © Ancak küçük yaştan başlanmak sure- İ Gla mümarese peyda edilen yüzmeler ! orta mektep talebelerine yasak edildiği | takdirde beden terbiyesi kanununun mecburi sporlar arasına ithal ettiği yüz- melerin randıman vermiyeceği tabüdir. Çünkü bir gencin yüzmeyi 18 yaşından sonrü Öğrenmeğe kalkması mânasz ve 9 nisbette imkânsızdır. Memleket mü- dafaasna hazırlıklı bir surette yetiştir- meğe çalıştığımız Türk gençlerinin bu karardan müteessir olacakları tabit ol- duğu cihetle raaarif müdürlüğünün bu kararından vazgeçmesini temenni ederiz. İstanbul atletleri Anadolu turnesine çıkacak Şehrimizin seçme atletlerinden bir grupun ağustoa nihayetinde Anadoluda bir turneye çıkmasına karar verilmiştir. Bu seyahatten maksad atletizmin geri olduğu bazı mıntakalarda müsabakalar İ yapmak ve oraların halkını bu güzel | sporu aşılamaktır. Federasyon mütehassıs Naili Moranın riyasetinde gidecek olan bu kafilede Rıza Maksud, Faik, Melih ve Göten gibi kıymetli şampiyonlar bulunacaktır. Uzunköprüde bir futbol maçı Edirne (Akşam) — Uzunköprü epor- | cularının daveti üzerine dün 25 kişilik bir sporcu grupu Uzunköprüye giderek ora gençliği ile samimi bir müsabaka yaptıktan osnra gece Edirneye dönmüş” tür. Futbol maçını Uzunköprülüler 4-3 kazanmışlardır. Zayif bir kadro ile bu seyahate işti- rak eden Edirneliler bu maçın revanşını pek yakında kendi sahalarında yapacak- lardır. ham ve karışıklığı mücip olmamak Üzere &shabın gününde müracaat etmeleri ve dört adet vasika fotoğrafı ve ikramiye tev- si cüzdanları ve resmi senet ve raporlarını ve nüfus hüviyet cüzdanlarını da birlikte getirmeleri ilân olunur. 12/8/040 pazartesi, 14/8/40 çarşamba gün- leri subaylara, 19/8/940 pazartesi, 21/8/040 çarşamba günleri erlere, 28/8/040 28/4/040 çarşamba günleri de şehit yetim- lerinedir. bozalım diyor bizim madam... Tsunku baska müşteri var... Pardon mosyol Cemil haykırdı — Yarın getiririm... Şimdi rahatsız et- menin siras mı?... Olur şey değil... Kağ- madık ya... Iraklının kendine müstehzi müstehzt baktığını görüyordu. Sesi. mülâyi Bedriyeyet — Bütün bu işleri bir tertibine soka- giz... Artık bundan sonra sıkıntıya uğ- ramazan ioşallah... Haydi yavrum, gi tada yemek yemeğe gideceğiz. iie sapsarıyken pembe kesili. verdi: e Nasıl şıklaşayım... Şey... Giyecek — Eeeh... Uzun etme... Haydi hay- di... Nen varsa giy... Muhakkak şık olur- sun, çünkü güzelsin... Paşazade işi uzatarak yeni bir mahcu- biyete düşmemek istiyordu. Kız, içeriki odaya giyinmek üzere çe- kilince, Cemil, Esad'a; — Sizi tanımadı galiba... - dedi, Iraklı: — Tabit,.. Kaç senedir ne kadar de- Esse göçtük artık efendinâ, göçtük. — Nasi kuldunuz baspayı, 'Tefrika; No. 43 — Donanmayı Zübeyde, ertesi sabah erkenden kalktı. Giyindi.. Paşanın ıhlamurunu kendi elile siyasi işlere de burnunu sokan tehlikeli bir kadındı. O gün, Garibin donanmadân ko- vulması Için ne mümkünse yapacaktı. O, bu işi yapabilir miyim, yapamaz mıyım di- ye düşünmeğe lüzum bile görmüyordu. Bu, onun, paşaya yaptıracağı Uk iş değildi Zü- — Torahim paşaya neler yaptırmamığ- Zübeyde, gümüş tepsi içinde Küçük ihlas mur güğümünü ve fincüninı alarak kapıya | geldi. Perdenin önünde harrmağan Cafer dolaşıyordu. Zübeyde, Caferi görünce güldü: — Paşa efendimiz uyandı mı? — Evet, Şimdi uyandı. Ben de şimdi ner- doysa size haber varecektim. — Hayır, Paşanın bu gece rahatsız ol- duğundan kimsenin haberi yoktur. Zübeyde yavaşça yalak odasına girdi. İbrahim paşa yalağında yatıyordu, göz- ral Aralıktı. Gözdesini görünce başını kal- — Ne geciktin, Zübeyde? Ben uyanalı bir hayli zaman oldu. Zübeyde tepsiyi yatağının kenarına be- rakta: — Bu gece sabaha kadar gözüme uyku gümodl, paşacığım! Sabaha karşı yatağı- mın başında uyuya kalmışım. — Hsp beni mi! düşündün? — Evet. Merak ettim. Zaten sirin biraz başınız ağrısa, benim de başım ağrır. Siz rahatsızlanınen, ben de müztarip olurum. Sanki canlarımız birmiş gibi, — Beni ne kadâr sevdiğin! bilirim, Zü- bsydel Konakta beni senden fazla seren ve düşünen hiç Kimse yoktur, İşte, ben do sö- DI bu meziyetin için seviyorum. Senin üze- rine başka gül koklamak aklımdan bile geç* mez. Sen, dünyada eşi bulunmayan bir ka- dinsin! Zübeydenin yanaklarında gâmzeler belir- di. Süzgün gözlerini paşaya çevirdi: a Bu gtce çok öksürdünüz mü, devlet- > — Yatarken biraz afyon yutmuştum. Hem) öksürüğüm kestidi, hem de tatlı bir uyku uyudum. — O halde yatarken her gece afyon al- sanız çok İyi olur. Zaten bunu bekimbaşı da söylemişti size... — Hiç hatırlamıyorum hekimbaşının böz- le birşey dediğini. Pakat, dese de, demese de alacağım, Çünkü, afyön aldıkça rahat ediyorum, gözlerim uyku görüyor. Zübeyde, paşayı böylelikle afyona alış tırmak ve geceleri sabuha kadar uyutmak istiyordu. Paşanın ıhlamurunu doldurdu; uzat: — Bu da öksürük için çok faydalı bir HAç- tar, paşacığım! Ben de öksürüğe tutuldu- Bum zaman gık sık ıhlamur içerim. Paşa yatağında doğruldu; Zübeyde, pa- şanın arkasına yastıklar koydu, omuzuna hurkasını verdi; — Bugün sokağa çıkmasanız, İyi edersi- niz. — Kabll değil Yalı köşkünde öğleden s0n- râ toplantımız var. Barbaros rahatsız oldu- ğu için dışarıya çıkamıyor. Onun yanında toplanmağa karar verdik. — Donanma yakında Akdenize ç'kacak- mış. Yeni bir harp mi var, devletim? fincanı — Çok güzel... Çok lâtif... Ya #ey- di... Amma, mağmum, mağmum:.. Ba- na kalıraa, bu kız Masume hanıma öyle zannedildiği kadar benzemiyor. Bizim sahte Raif beyin kerimeleri bambaşka bir güzellikte... Cemil, hazin hazin: — Söylemiştim... Bu kız değişi... Fonaya doğru inkişaf etti, Bedriye, yazdan kalma şık elbisesile eşikte belirdi. Cemilin ona otelde kisa balayını geçirirlerken aldığı elbise... Zavallı kız... Üşümiyecek miydi)... Hattâ bu hafif ve açık renk tuvaletle Kine da âlemin garibine gitmiyecek miy- İY... O, bunların farkında değildi Güzel yüzünde yeniden bir neşe belirmişti. Esadın deminki fikri değişti. Haykıracaktı: Masume hanım...» Tıpkı bizim Fakat kendini tuttu. Bir şey söylemedi. | » Sana Basri efendiyi tak- Hakiki ismini söylememişti. Basra'ya benzediği için bu ismi, hinihacette tevil edilabilir diye atmıştı. Iraklı bir kahkaha koparacakt. Fa- 10 Ağustos aşın GA Yazan: İSKENDER FAHREDDİN — Hayır. Böyle birşey yok. Bizimle kim ? barbedebilir: — bakanlar, harp varsğ da... Merak ediyorum. — Akdenizde başı ezilecek hiç btr derli yok. Karşımıza çıkacak devletleri kurban” bk koyun gibi derhal tepeleriz. Zaten akın” cılarımız çoktanberi böyle birşey bekliyor” lar... Fakat, sınırlarımızda bizi harbe sev” edecek hiç bir hâdise yok. — O halda donanma neden Akdenize çi — Adalara birkaç korsan dadanmış. Hami za rels, korsan takibine tiemur edildi. ME sele bundan ibaret, — Hamza relsin şöhretini her zaman dü” yarız. Cesur, atılgan bir kaptandır. Fakaf, bu acfer yanına aldığı âkıncılar arasındâ öyle aptallar, öyle beceriksiz denizeller var” muş ki... İbrahim paşanın Hamzaya büyük güveni vardı. Hamza, İbrahim paşanın adamıydı. Zübeyde bunları söyleyince, paşanın gözle” ri döndü: — Kim söyledi sana bu saçmaları?.. — Dışarda herkesin ağzında bu sözler de» Jaşıyormuş, Pek de yalan değil, Donanmay& alınan bu aptallardan bir tanesini efendi mix de tanırsınız, İbrahim paşa ıhlamur fincanını elinde biraktı: — Kimmiş © aptal adam?.. — Halepte evimize gidip gelen Âşık Ge- rib adli bir serseri vardı, Hamza rels önü hem de kendi kadırgasına demirel usta olürak almış. Halbuki, bu budala, gem'dö açılacak berhangi bir deliği perçinleme şöyle dursun, kendi kuridurasının döllğini yamamasını bile bilmez, Paşa sakalını okşıyarak düşünmeğe bağ Jadı: — Doğru söylüyorsun, Zübeyde! Donan» imaya böyle beceriksiz, budala adamların girmesi mânasızdır. Fakat ben, Âşık Gari) Elbi serseiilerin Hamza rels tarafından dö” nanmaya alındığını tahmin etmiyorum. Hamza, gökte uçan turnaları bs gözün” den anlayan zeki, uzağı görür, tecrübeli bir denizcidir, Onun gemisi, tembel yatağı de“ gildir. — Cariyeniz yalan söylemiyor, paşaci” Bım! İsterseniz, Osman kâhyaya da soru” nuz. Bu İşi o da biliyor; kahvelerde, may” hanslerda herkesin ağzında bu lâflar dolâ şıyormuğ. İbrahim paşa fena halde hiddetlenmişti. Yatağından kalkarak giyinmeğe başladı. Zübeyde, paşaya yardım ediyordu. İorahlm paşanın fettan gözdesi nihayeğ | #ineline muvaffak olmuş ve efendisini iyi” | cs doldurmuştu. Paşa: | — Ben, bugün yalı köşkünde toplandığı" muz zaman bu İşi hallederim. Hamzaya, hes! bu aptalı, bem de diğer gemilerde böyle bö? ceriksiz, işs yaramaz, denizcilikten anlama ? aptallar varsa, soruşrurup derhal gemiler» | den çıkarılmasını söylerim. Sonra birden gülümsedi ve gözdesinin saçlarını okşıyarak Vâre etti: — Sen, bana sadız olduğun kadar, mem- leket işlerinde de faydah bir kadınsın, Zi“ beyde! Bu hâdiseyi kaptan paşaya anlatır sam, seni 9 bile takdir edecektir. Zira, Bar“ kros, donunnada işe yaramayan adamla” rı kullanmaktan hoşlanmaz. ... Yalıköşkünde mühim bir toplantı Vezirtâzam İbrahim paşa o gün öğleden sonra yalı köşküne geldiği zaman, Barbi” rosun odasında yedi sekiz kaptan toplar" muştı. Hamza reis de bu denizeller arasin” da görünüyördu. Kaptan paşa, denizcilere icap eden tali” matı vermişti. Donanmanın kırk tekneden isaret olarak Akdenize çıkışının sebebi v9 hedefi malimdu: Adalara musallat olad korsanları yakalamak. İbrahim paşanın kayığı yalı köşküne ya“ naştığı zaman, Barbarosun yanındaki reis” ler dağılmak üzere idi. İbrahim paşa, Bar” bârosun kâhyasına: — Reisler dağılmasın. Diyerek içeriye girdi. Barbaros oturduğu yerden doğrularak, paşayı selâmladı. Bar- barosun sol dizi sarılıydı, ağrıdan yerinden kalkamıyordu, Torahim paşa oturduktan sonra: — Restore diyoceğim var. (Arkamı var) «— Mademki kız beni tanımadı. İz” mir hatıralarını kendisinde uyandırma" nın manam yok... İyi davrandı!» di ye düşündü. Sokağa çıktılar, Beyoğlunun ikinci derece lokantala” rından birinde karınlarını doyurdular, Bir köşede, çekik bir tarafta yiyi? içerlerken iki erkek kendilerini alâkadaf eden yegâne mevzua sözü intikal ettif” meden duramıyorlardı. Bu sırada, bir iki şarap içtiği için, Bes” riyenin başı dönmüştü. Bu karşılıklı a7” malar, bu kalabalık, bu çiçekli masa, 008 rüya hayanı gibi geliyordu. Masasınd* oturanların konuşmalarından bir şey s0” lamıyordu. Mamafih, çocukça bir me rak uyandı. Sevgilisinin yaptıklarma i Delikanlı, yeleğinin üst cebinden bif kurşunkalem çıkarmış, sigara paketini? arkasına bir şeyler çiziyordu. Şöyle olacak... » İF ye bir tarafını tashih etti. Kız: — A... - diye haykırdı, Sigara paketinin arkasına çizilen b“ şekil, Vahamire'nin anlattığına nazara” sahte Raif beyin omuzunda buluna döğme işaretiydi. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: