27 Ağustos 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

27 Ağustos 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKŞAM 27 Ağustos 1 vw.) BİR HİKÂYE Necati sigarasını yaktıktan sonra gölüm- sedi: — Dünyada şu bizim Cevad kadar > larına muziplik yapmasını şeren İnsân e 2 me Onun yüzüne baktıkça bende hiş uyanıyor: Bu çocuk arkadaşlarına azizlik etmek, onlâra inanılmıyacak şaka- Jar yapmak için dünyaya gelmiştir. Bakın onun bir macerasını anlatayım da dinle- Geniş hasır koltuğa biraz daha yaslana- rak anlalmağa başladı: — Bilirsiniz ki öyle binbir kadın mace- Tasi peşinde koşan, çiçekten çiçeğe konan kelebek ruhlu bir adam değilimdir. Fakat ne yalan söyliyeyim. Arasıra şöyle küçük, tat kaçamaklar yapmasını pek severim. İkl sene evvel gene böyle oldu, O zamanlar vfak tefek, incecik kaşlı kumru gözü ka- dar küçük, yuvarlak, kırmızı ağızlı Benç bir kadınin ahbaplığı ilerletmiştim. Adi Bamiye idi, Onun her halini, her şeyini pek beğeniyordum. Yalnız biraz züppece !di. Fazla çıt kırıldımdı. Onunla nasil anlaşa- bileceğimi bilmiyordum, Lâkin yavaş yavaş biribirmize ısınıyorduk. Şehirde uzun, zevk- U gezintiler yapıyorduk. Hiç unutmam bir Cumartesi günü idi. Kalktık, Samiye onun bir arkadaşı ve ben hep beraber Bü- yükadaya gittik. İskeleden bir arabaya bindik. Plâjın Üstündek! gazinolardan birı- ne oturduk. Sıcak bir gündü, Plâj ve gazi- Bir masaya Samiyenin arkadaşı da kendisi gibi züp- pe bir genç kadındı. Biz tatlı tatlı konuşurken bir aralık biraz mekle meş- bu sırada Cevad doğru düğünü biç getli bir külhan b hey hali vardı, Ge tenim önü du. Es&i, bıçkın bir tu- hi dedi, Dik- Neşati değil de «Naca- Şaşırmıştım. Yanımdaki ik! züppe kadına karşı bu işi nasıl izah edeceğimi bilmiyore dum. Cevada — Aman Cevatcığım. 1 mu kaşır- Bi 1, Lâkin 6 ayni kül devam ediyordu: i abi. Konuşma: miyorsun kardeşi, yı biçim konuşalım?... İstersen ordan da çakı urduğum yerde vücudüme ateş basmiş- içinde kalmıştım: — Cevad. R'ca edsrim, kondina gel ca- nun!,.. diyordum, Lâkin kime? O beni din- Jemiyordu: — Hey gidi Nacati abi hey. na geldi mi? Hani bir gün seninle parasız kalmıştık da senin mörugun kürkünü evden aşırıp Bitpazarında okutmuştuk. Cevadın bu sözleri beni büsbütün hayrete düşürmüştü. Çünkü böyle parasız kalarak kürk filân sattığımız yoktu ki... Fakat Ce- vad aklınca Hana şaka yapıyordu. Sert big tavırla o: — Fakat artık ileri gidiyoraun Cevad... de- dim. O gayet lâübali bir tavırla omuruma vurarak: — Ne ilerisi ba Nacati abi... Unuttun ga- Hiba... Düşün hele... Hattâ Bitpazarında ka- lantor bir gaco yüzünden Tatar İrfanla ara» muzda çıngar çıkmamış mıydı? Neden bü ları saklıyorsun be Nacaticiğim? Neden saX- Hyorsun? Hani sen bacak çekmiştin de hep Öğle ya, bu tarzda “arkadaşi arı | lar daliki de selimla; v Şa i, neler söyle konuştuk. Eyvallah abhlelğim. Bundan sonra tam mânasile afili bir se- Jim verdi: Gözlerimin içine; .Nasl san Esrarlı 'Tefrika No. 80 Neredeydi?... Mevcudiyetinden niçin haber vermiyordu?... Galibe de, evvel- <e buralardan ayrılmazken ne sebeple İzmirden ayrılmıştı? Acaba babası aleyhine açılan davanın neticesini beklemek için mi bir müddet uzağa çekilmişlerdi? Bu takdirde Ma- sumenin ne tarzda hareket etmesi lâzım geliyordu Ah, şimdi Hayriyi karşısında bulabil- Onun dimağından geçen fik kuyabilse... Şimdi anlıyamıyordu; bile- miyordu... Aylardanberi süren bu ayrı- hik sakın nişanlısının düşünüş şeklini de- #fiştirmesin? Gözterini yumuyordu. Hayrinin par güzel endamını bile güç- abiliyordu. ? - diye sordu. Bu suali sorma da hücet yoktu. Çünkü Fennozların evine yaklaştıkları nın © da ferkındaydı. Kızının düşünci phesiz o tarafa doğru kayınış olaca| BULMACAMIZ e in VT Rİ EE) yaptığım şakayı beğendin mi?» gibi bir na İle baktı vo uzaklaştı. Şimdi me aşının gibi duruyordum. Hiç bis halde kendimi dehşetli kabası hissedi- Ye Vaziyeti biraz tamir etmek mak- am vir Dair öl ii e er külhan beyt taklidini de ne kadar muvaffa- e bag Onu gören insan kendisini kiki bir külhan beyi zanneder, yle züppe arkadaşı tatlı bir gü- Mümseme İle: — Fakat çok orijinal bir adam... dedi, hiç kimseye benzemiyor. Şununla tanışmak i5- terdim doğrusu... Kulaklarıma İnanamıyordum. Bu züppe kadının Cevatfan büyük bir hayranlıkla bahsetmesi pek tuhafıma gitmişti. Onun arkasından seslendim. Döndü. Ken- disini Samiye ile arkadaşına takdim ettim. Samiye: — Necat! bize sizin şakacılığınızdan bah- setti: Doğrusu ona oynadığınız bu oyunu pek beğendik. diyerek güldü. İşte Cevad Samiyenin arkadaşı e yani Zehra ile böyle tanıştı. Bir müddet sonra da evlendiler. Şimdi Cevad ne zaman karısına Kızma, onunla kavga etse bana: — Ah ah Neçati.. Ben herkese muziplik yapmasını severim... Pakat sen Zehrayı ta- mıtarak bana öyle bir aziziik yaptın ki. Soldan sağa ve yukarıdan aşağı: 1 — İstanbulda bir semt, 2 — Şaşılacak şey - İbrahim peygambe- rin babası, 3 —İhtiyarlamak 4 — Lisanınızdan, $ — Bolu civarında bir göl - Nota. 8 — Tersi küçük mağaradır - Vermek, 7 — Giâcıların kullandığı bir taş. 8 — Salıverme - Karmakarışık bir tatlı, 9 — Tatlı bir madde - Bir nevi balık ağı. 19 — Güzel sanat - Rütubet - Başına «Ts gelirse zirve olur. Geçen bulmacamızın balli Soldan sağa ve yukarıdan aşakı: 1 — Alkıştamak, 2 — Lâlk, İzafe,$ — Kıitapantan, 4 — İkaç, Ta, 5 — Ahuzar, Der ve başimı iki tarafa sallar... 8 hor 7 — Aza, Vo, Km, 8 — Hikmet Feridun Es İ Mat, Zakl, 9 — Afatası, 19 — Kenardan sanan, Inşaat ilânı - Sümer Bank Umumi Müdürlüğünden: 1 osfat fabrikası iuşaalı talip zuhur saslie ve kapalı zarf usulile eksilt- Karabükte kurulacak öslt sültrik ve süpe: e binaen ikinci defa olarak vahldi fiyat meye kanla z İşbu irşiatın muhammen 2 — Eksiltme evrakı 29 Hira mukabilinde Sümer Bank m iie, 3 — Eksiltme 9 Eylül 40 tarih merbank umumi müdürlüğünde yapılacaktır. 4 — Muvakkat teminat miktarı 2353032 Ilradır. 5 — İstektiler teklif evrakı meyanma, şimdiye kadar yapmış oldukları bu kabil iş- lere, bunların bedellerine, firmanın teknik teşkilâtının kimlerden teşekkül ettiğine ve hangi bankalarla mamelede bulunduklarına dalr vesikaları koyacaklardır. 8 —'Tekllt mektuplarını havi zazflar kapalı olarak ihale makbuz mukabilinde Ankarada Sümer Bank muhabarat m tir, 7 — Posta ile gönderilecek teklifler nihayet (hale asatinden bir saat evveline kadar gelmiş ve zarfın kanun" şeklide kapatılmış olması lâzımdır. Postada vaki olabilecek ge- cikmeler nazar: ilihare alınmıyacaktır. 8 — Banka ihaleyi ierada serbesttir. keşif bedeli 49450897 liradan ibarettir. A4 şubesinden alına- ine müsadif pazartesi günü saat 13 da Ankarada Sö- (4980) (7826) 1 — Ayda bir defa neşredilmekte olan Ayın Tari işl kapali zarf usuliyie münakasaya konmuğtur. 2 — Azami 25 formadan mürekkep olan mecmuanın beher nüshasının adedi tabı (1009) dir 3 — Formasının 13 lira 'tibariyle tahmini bedeli Nradır. 4 — Münakasa 4/9/940 tarihine müsudif çarşamba günü saat 15 de Ankarada Baş- vekâlet Matbuat Umum Müdürlüğü ealın alma komisyonunda yapılacaktır, (5.409) muvakkat teminatı (405) 5 — Şartnameler Ankarada Başvekâlet Matbuat Umum Müdürlüğü Evrak Müdür- | Jüğünden, İstanbul'da Matbuat bürosundun parasız olarak alınır. 6 — Taliplerin teklif mektuplarını şartnamede ve 2490 numaralı kanunda yazılı ve- salkle beraber 4/9/M0 çarsamba gürü saat 14 © kadar Ankara'da Ulus meydanında Koç apartımanında Başvekâlet Matbuat Umum Müdürlüğü satın alma komlâyonu Riya- setine tevdi etmeleri veya teahhülü mektupla göndermeleri rica olunur. (7515) Inşaat ilânı Sümer Bank Umumi Müdürlüğünden. 1 — İzmit Selüloz müesseseleri fabrikalarına Sapancadan 'sale edilecek suya alt boru ferşiyatiyle müteferrik inşaat vahidi flat esasile ve kapalı zarf usulile eksilmeye konulmuştur. İşbu inşaatın muhammen keşif bedeli 439.567.03 liradan ibaretti, 2 — Ekslitme evrakı 22 lira mukabilinde Sümer Bank munmelât şubesinden alına- bilir, 3 — Eksiltme 10/Eylü1/00 tarihine müaadi? salı günü sâat 16 da Ankarada Sümer Bank Umumi Müdürlüğünde yapılacaktır. 4 — Murakkat teminat miktarı 21333 lradır. 5 — İstekliler teklif evrakı meyanına şimdiye kadar yapınış oldukları bu kabti işlere bunların bedellerine, firmanın teknik teşkilâtının kimlerden teşekkül ettiğine ve hangi bankalarla muamelede bulunduklarına datr vesikaları koyacaklardır. $ — 'Teklif mektuplarını havi zarflar kapalı olarak ihale günü saat 15 şe kadar makbuz mukabilinde Ankarada Sümer Bank muhaberat müdürlüğüne teslim edileçek- tir. 7 — Posta ile göndetilecek teklifler nihayet İhale saatinden bir saat evveline kadar gelmiş ve zarfın kanuni şekilde kapatılmış olması lâzımdır. Postada vaki olabilecek ge- elkmeler razarı itibar» alınmıyacaktır. 3 — Banka ihaleyi ierada serbesttir... Yüzük Nakleden: (VA « Nü) bir kıymeti vardı... Onunda aşkı... Mağrur Galibenin eline, esrarlı yüzü- ğü ne zaman verebilecekti. (7877) (4982) Adeta hiddetler iç değilse bari şu yüzüğün içine ya zılmış kelimeleri hafızannda tutsaydı... Bu kadarcık bir şeyin, bir yüzüğün, bir kaç kelimenin kendi hayatında ve aşkın- da bu derece mühim bir rol oynıyabile- ceğini aklından geçirir miydi? Kendi kendine: «— Aptal.. yüzüğün elimde olmaması bütün mw — Vay, mazur mu görüyörsün?... ” kadderatımı değiştirecek... Sustular. “ Mesvme'ye sunlini tekrarladıt İkisinin de Kalbinde Başk Başk öğr uasının Dir senelik tab'ı | — Ne düşünüyorsun? i Genç kız, mevzuu değiştirdit * — Zavallı Ferihayı düşünüyörü... Şayet babası sahtekâr olduğu içiş tevkif edilirse kimbilir ne üzülecek?...7 » g amda, ba ni ürü Raif, kaz lar yard. Gözlerinin. önünde Başka manzaralar canlanıyordu. grey idari Tem yn Kiz isa, mahe tenis mayda Cemille konuştuğu özrada Parfhar ÂŞIK GARİP 'Tefrika No, 59 Cevabile mukabele etmesi Aşık Garibi hayrete düşürmüştü. Kayalıktaki meyha- ha: delikanlılar! Boş mi benim de başımı yakacaksınız! Bari beni de buradan kurtarın. Sizinle be- Faber şehre, anamın babamın yanına ine- yim. Denizeiler şöhre dönmek üzere avlıdan özele. Sarı Mahmud, genç kadına sor- uz — Adın ne senin? — Târa.. 0) — Ahan Baban nerede? — Şehir içinde. — Burada no işin var? — Bu haydudlar beni bir gece sokaktan çevirip buraya kaçırdılar. — Ananın babanın haberi yok mu? — Hayır, Onlar ben! öldü biliyorlarmış. — Şehre iki hayduğ götürüyoruz. Seni kaçıranlar onlar mı? Genç kadın, baydudlara baktı: — Hayır, Beni kaçıranlar yerde yatıyop- lar. — Pekâlâ, Öyleyse onlar da cezalarını gördüler, Artık korkacak bir şey yok. Hay- di yürü bakalım. Kuyudan çikan kadını erine götürüp anasına bübasina teslim edeceklerdi, De- nizcilerden bir kaçı, bu kadar güzel bir Kadını dağın tepesinde ele geçirmişken, ko- lay kolay bırakmak istemediyse de, Sarı Mahmud: — Ben bu kadına söz verdim. Bize Par- makasın nerede olduğunu söyledi. Ona ga msöhurum. sesini kesti, Kulübenin. belindek 1, heybetli vücudü, ve geniş adımlarile etrafına dehşet veren öyle bir yürüyüşü vardı ki.. Yanındaki arkadaşları Dile ona sivrisinek gibi cılız ve cansız görü- nüyordu. O, kendini — Tebrizde iken — bu kadar kuvvetli ve cesür tanımazdı. Zaten tanısaydı, bu uzun ve tehlikeli yolculuğa çıkar mıydı? Şahsanemi elde etmek, ona biran evvel kavuşmak Için en kestirme Te kısa bir yol vardı: Babasını tehdit etmek. Zira, Şahsanemin babası cüretkâr olduğu kadar da korkak bir adamdı. Fakat, bunları Akdenizde Tilos adasının tepsinde düşünmek neye yarardı? O bir ke- re denizciler arasına girmişti, Donanma İs- tanbula dönünceye kadar Akdenizde kala» cak, ve kâh sahilde, kâh enginlerde dolaşa- rak günlerini geçireğekti, Aşık Garib dağdan inerken: — Sarı Mahmudu iki defa ölümden kur- tardım. Yararlığımı arkadaşlar da gördüler, Hele şu Parmaksız denilen haydudun yaka- lanmasında da yararlık gösterbilsem. O za- man Hamza reisin de gözüne girerdim... Diye söyleniyordu. Garib, yolda, gözlerini enginlere dikmiş yürürken, karşısında bire denbire bir gölgenin dikildiğini gördü. Tüyleri ürperdi: em... Şahsanem... Diye bağırdı. Denizellerden birkaçı baş- larını arkaya çerirdiler ve söylendiler — Bizim budata Aşık, dağ tepesinde de sevgilisin! hatırlamış... Kendi kendine konu- up duruyor. Aşık Garib bir küçük çam ağacının di- binde durdu: Seni unutmadım, Şahsanem! Bütün bu sıkıntıları, senin için çekiyorum. Karşıma çıkan bütün zorlukları yenmeğe çalışıyo- rum. Yakında kemerimi doldurup Tiflisş geleceğim. Bunu duyan Iki denizci yavaşlayarak, ge» ride kaldı ve Âşık Gartbe: — Haydi yürü bakalım, delikanlı! Buram Tiflis değil... Arkada kalırsın, seni de doğ- rarlar, Gar'b kendine geldi... Yürüdü: — Geliyorum, arkadaşlar! Sürüden ayr- lanı kürd kapar... Bunu bilmez değilim. Aşık Garib biraz sonra kafileye karıştı. Garibi gözetiiyen ve parasını almağa ka Tar veren iki denizelden biri: — Ben onu dündenberi tuzağa düşürme- ge çahışıyorum, dedi, iyi bir fırsat düşmüş- tü elimize. Bunu da kaçırdık. — Budala! Kemer sözünü duyundâ, he- men Üzerine çullanmak mi istedin? Onun kemerinde şimdi tek bir mangır bile yok. Hele biraz bekliyelim... Kemeri doldursun. Bu işi ondan sonra düşünürüz. hatırlıyordu. «— Benden ne kadar nefret ediyor- e düşündü. — Babam, bu sahneyi bilmediği için kuzinimin nefret derecesini de ölçemez.> Biraz daha ötede, bahçenin bittiği yer- de, bir yol denize doğru iniyordu. Tam bu mevkide at kulaklarını dikti. Asabtleşti, Bir adam, arabayi görmüş, çalıların — Şu köşe başma geldiğimiz zaman sap ve dur! - dedi. — Peki, baba, "Araba durdu. Bir ağaç kümesi arka- sinde saklanmıştı. Ralf, ayağa kalktı. dan, şüpheli hayali seçmeğe çabaladı. Yol boş kahnes, meçhul adam, giz- lendiği çalılıktan çıkarak denize inen patikada yürümeğe başladı. Raif bey, arabadaki tekrar Dallarm arasin- Yazan: İSKENDER vamrDDi — Bahçıvan Hüseyin, bu sersemin sını çalmış diyorlar... Doğru mu? — Doğru imiş Bunu Sari me tirken duydum. 5 Öre ise Bine yanl dünyalık. çi dolduruncaya kadar, Türk denizcileri arasında çı alışmış olan bir takım ii vardı bunlar sefere duramazlardı. diken bu iii denizel de o kabildendi. za reisin şiddetli emirlerine rağmen, gittikleri yerde vurgun yapmak kavga çıkarırlardı. Âşık Garib işin farkında değildi. O Zaloğlu Rüstemi gururile kollarını rak dağdan iniyordu. Garibin kolundaki ranın acısı geçmemişti. Gazib, için için nıyordu, Gemiye varınca, ustasından işiteceğinden emindi. Fakat, ne ki, bir kere ök yaydan çıkmıştı. Sart mudun kafilesine karışarak haydul dövüşmüş, sol kolundan yaralanmış *€ geceyi adada geçirmiştL Akşam oluyordu. Belki Wkincl geceyi adada geçirecekti. Aşık Garib, gemiye yarasını W için gitmek istiyordu. Yoksa, haydud şind koşmaktan şikâyetçi değil. memnundu. O, bu vesile ile kendi ni ve cesaretini de tartmıştı. Garib artık kendine iyice güreneb du. Kayalıklara yaklaşmışlardı. Acaba, kuyudan çıkarılan kadınin Hi malümat doğru mıydı? Parmaksız vanı (Azra'lin evinde bulabilecekler © di? Tepedeki kulübede yakaladıkları #&f dudu da, kolları bağlı olarak sahile mişlerdi, Sarı Mahmud, Parmaksız Yuvanı maden, genç kadını evine teslim cekti. Yolda içine bir şüphe düşmüştü bu kadın bizi aldatıyorsa?... Yoksa, bu meşum meyhanede, Türk nizcileri için yeni bir tuzak ıı hazırl tu? Kimi arerkesi, kimi buldular..? (Azrailin eviine gelmişlerdi. D Mahmud, dağdan indirilen Wei haydudü! kayığa bindirerek ve yanlarına bir vererek Hamza relse göndermişti. Kuyudan çıkarılan kadın, meyhaü önüne gelince düşünmeğe başladı. Sarı mud bunun farkına vardı, genç kadınıD Bına soruldu. — Beni aldatmıyorsun, değü mi Parmaksız Yuvanı burada bulamazssX. ni evine göndermiyeceğim. Türn, Türk denizcisinin kulağına eği — Deniz kenarındaki bodrumları iyi #5 tırınız. Araştırma yaparken, mey bir yere bırakmayınız. Bodrumlarda ni bulamazsanız bile, umarım ki, onda ha mühim kimseler bulacaksınız. Bazı Mahmud hayretle 'Târanın dakırak meyhaneye girdi. Bu saatte hanede pek az müşteri vardı. müşterileri dışarı çıkardılar. Meyh yakalayıp bir köşeye çektiler, Sarı üst katta birkaç lovend bırakarak, d derini yanına aldı, bodrum katına Buram tıpkı eski zamanların kale b nelerine besziyordu. Meyhanenin sabi, mında sıralanmış sekiz dokuz bodrufi dı. Bodrumlar hiç birisi ışık görmi taban kısmına deniz suları çarpıyordu. tubet, karanlık, havasızlık.. Ve keskit şarap kokusu ile karşılaşan denizeile? vo rumları birer birer ellerindeki mi salayarak araştırmağa başladılar, Dümenet Mahmud bir bodrumun önünde durdu: (Arkası (1) Bosna - Hersek'te bir nehir Karadağın cenuibu şarkisinden gök şimale doğru akar ve Hersek'e girer. yü ilk ve sonbahar meysimlerinde birçok insan ve hayvan su alında boğulur. Tilos dilberine adalıların b vermelerinin de sebebi vardı: , âsıkları sayısızdı ve her sene birçoğu, kıskançlık yüzünden birl öldürürlerdi. Târa, adalıları göre, bf sex nebhirdi; her mevsimde onun birçok kurban verilirdi. Buna rai ra'yı gene severler: — Yunan efsaneli oturdu. Mliliğeğisi — Haydi... « dedi. Kız: — Tanıdığınız biri mi, baba? — Öyle bir şüpheye düştüm. — Yanılmış mısınız? — Bilmem... Kıymeti de yok Orada Hacı Esadı gördüğünü mek istememişti. Fakat kılık kıt değiştirmiş, sinsi sinsi dolaşan bir Bir an göz göze gelmişlerdi. tanır gibi olmuştu. Akai takdirde ! şekil ve şemaili de ilk şüpheyi k dirmişti. Fakat yüz tanınır gibi Raif: 4— Denize doğru gidiyordn düşündü. - Buradan nereye gideb Yelkenliletin evine mi azaba? arayıp bulayım... Ona » şimdi artık kendi top” i. Bir koruluktan geçiyor e inaya yaklaşınca atı seyls Burada, bir şezlonga uzan hanım, hayaller: dalmıştı trk

Bu sayıdan diğer sayfalar: