18 Temmuz 1936 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

18 Temmuz 1936 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

NN SA ” | l Şos BĞ eee ae ea a ee S CŞ MT A |Birinci Fransova 42 İ BÜYÜK TARİHİ TEFRİKA Çeviren: F. Şemseddin Benlioğlu İngiliz'ler, Fransız karargâhının haşme- tini kibirlerine hazmettiremediler.. Sekizinci Hanri de ayni ar- zuyu gösterdi, fakat bir müd- det sonra “Ciddiyet ve söze sadakat kalptedir, — sakalda değil!, Diyerek traş olmakta bir beis görmedi! Bu sakal hikâyesi uzun ve diplomatik muhabere ve mü- nakaşalara sebeb oldu. Bu da, Matlub mülâkatın geri kalması in kâfi bir sebeb teşkil etti. .. Şarlken, sekizinci Hanri'nin ısı kraliçe Katerin d'Ara- 80n'un yeğeni idi. Şarlken, Katerin'in nüfuzile, iltere kralı tarafından Fran- SOva'dan evel kabul edilmek | İçin çalışıyordu. Fakat Okya- | hustan muhalif rüzgârlar esi- w“ı Bir gün ansızın Duvr İıın?mm geldi, tam beş gün sekizinci Hanri'nin samimi mi- safiri oldu; beş gün başbaşa verdiler, nefret ettikleri Fransa li aleyhine ne lâzımsa karar verdiler, Bundan sonra, gemilere bin- diler, birisi Fransa'ya, diğeri € Almanya'ya müteveccihen yola çıktılar. Bundan evel, sekizinci Hanri irinci Frânsova'nın Marinyan Zaferini kazandığını duyduğu vakit o kadar mütcessir olmuş- tu ki, “Adeta gözlerinden yaş- lar akacaktı!., Kendisinden üç yaş küçük e Şlan Fransız kralının muvalfa- 'hyukfîm: mani olmak için el altından ne yapmak İâzımsa tpı"lkîlydı. Halbuki, şövalye al; — Sizin ittifak ve dostlu- | Muzu elde ettikten sonra, Avrupa'da hiçbir prens 3*t hükümdardan korkmam! Diyordu. Frankfort muvaffakıyetsizliği âDerini, Fransova güya se Vinçle karşıladı. Zahiren hiçbir “ teessür göstermedi. Fakat, bu Vaziyet Şarlken'in nüfuzunun Ve kudretinin genişlediğini ve kararttığını da çok Sabuk hissetti. Fransova, bu endişeyi çok Mükemmel hissediyordu. Bu halin bir tehlike teşkil edebil- Mesi herzaman mümkündü. tehlike, Fransova'nın hiçbir Zaman aklından çıkmıyordu. B“""'lçün, bilmukabele yırd!- Mini temin etmek fikrile seki “Zinci Hanri'ye dostluğunu ar- zetmiş bulunuyordu. : Sekizinci Hanri samimiyet ve dostluğunu teminde tered- düd göstermedi. Ve bunun için de Andre'de mülâkatı ka- bul etti. Fakat hey'hat!. Fi ransızların haşmet ve daratı, prens ve şö- Valyelerin, —maiyet erlı.iıı.ının ormanlarını, değirmenlerini sa- tarak vücude getirdikleri bu “Altın kumaş kamp!, kibirli ve hodgâm İngiliz'leri kıskan: dirdi! Ve, birinci" Fransova, kızi- nın, sekizinci Hanri'nin OĞ::C evlenmesi anına senede Yüzbin ekü vermeği taahhüd ettil . Kralların bir araya gelme- sinden sonra, mütemadi W_'l_'k ve eğlenceler başladı. İngiliz- o Gi sesi, nükteli nağme ve bir kemanla pek kolay elde edil- l e diklerini anladılar. Heriki milletin güreşçileri güreşiyorlar; ok atma müsa- bakaları yapılıyor ve sekizinci Hanri ok atmada birinci ge- liyordu. Validei krali, Margrit ve kraliçenin etrafıhda birçok gü“ zel kadınlar vardı. Bunlar ara- ,sında An Boleyn bir yıldız gibi parlıyordu. Sekizinci Hanri de bunu da farketmişti. Kraliçe Klod, bu şenliklerde saf ve samimi, mütevazi etva- şinci defa olarak gebe idi. 31 Mart 1519 da Sen Jermen- de doğurmuş ve Sekizinci Hanri bu çocuğun balığı idi. | — İlk çocuğu, güzel Lüiz ök müştü. Bu kıza nişanlı bulunan Şarlken gizliden, Fransız voli- sekizinci Hanri'den istemiş ve Portekiz prensile nişanlanmak | üzereydi! Bir öğleden sonra, sekizinci Hanri, birinci Fransova'nın en: sesine el attı ve: — Kardeşim.. Sizinle güreş yapmak istiyorum! Dedi, Birinci Fransova, siyasi ne- zaket icabı ilk hamlede mağ- lüb oldu. Fakat müsaraanın hita- mında kendisini ve siyaset icabatını unuttu ve İngiliz'lerin kibirli kralını bir hamlede ve hakiki bir oyunla yere serdi! Çünkü kuvvetli ve mahir bir güreşçiydi. — Sonu var — Iîiş hekimleri- 'miz okusunlar.. Hartman isminde bir Ame- .e : Ş rikalı doktor — herhangi ber ameliyata tabi tumla(_;ık bir dişi tam bir saat müddetle hissizlendiren bir ilâç keşfet- miştir. Keşfini bir servet mem- bar addetmeyip, — insaniyete bir hizmet olmak üzere ilân etmiştir. İlaç tertibi şudur: Thymole 1,25 kısım Alcool aethyligue 1 — n Ether sulphurigwe 1 Z: Mahlül koyu renkte ve iyi kapanan şişelerde muhılı'ın edilir. İlâç hissizlendirmek is- tediğimiz - dişin üzerine bir parça pamukla konulur. Pa muk işba halinde olmıyıc.a_k ilâç dişin minesi veyı_çüıu- müş tarafı (| Carie) ile te- masa gelecektir. ——— . Şayat çürümüş dişin üzeri- ne konulursa, çürümüş tarah çıkardıktan sonra ikinci dc(ı. olarak ilâç tatbiki mecburiyeti olabilir. luîlııâç çocuklar için bir daki- ka ve büyük için bir buçuk dakika dişin üstünde kalmak lâzımdır. Sonra pamuk çıka- rlir. ve tatbik yerine sıcak hava üfürülür. Doldurulmak - istenilen diş- ler üzerine bu ilâç konulduğu zaman, doktor dişin içini te- mizleyip siniri çıkaran alet ile serbestçe ve hastanın hiçbir 1sı olmadan bir saat kadar işliyebilirmiş. ahdının nişanlısını da babası | 1 l g Ankara'dan bir görünüş.. 9 Temmuz tarihli Taymis gazetesinden: Gerek ekonomik münase- betler, gerek müdafaa saha- sında Türk politikası, demir- rile âdeta hâkimdi. Ve... Be- |Pyolu yapmak vet nüfusu artır- mak esaslarına istinad ediyor. Dördüncü olan prens Hanri'yi |ŞDemiryollar inkişafı bakımın- dan memleket, cidden muaz- zam bir muvaffakiyet göster- miştir. 1940 senesinde, Lozan mua- hedesi sırasında cumuriyet hu- dutları içinde bulunan demir- yollarının iki misline çıkarıla: cağı — tahmin edilmektedir. Türkiye, şimdiye kadar yaban- çıların elinde bulunan bütün demiryollarını, Suriye hududu boyundan geçen Yenice - Nu- saybin hattı müştesna olmak üzere, satın almış veya almak üzere bulunmuştur. Bütün bu satın almalar, yeni hatların inşası masrafla- rile birlikte, içinde yoksulluk bulunan, müşkülât başgöste- ren bir memlekette hiçbir ya- bancıdan borç almadan, mali müzaharet istemeden — Türki- ye'ye 200 milyon Türk lirasına malolmuştur. Ankara'dan Kayseri ve Ulu- kışla'ya temdid edilmiş - olan bir hat, orada eski Afyonka- rahisar - Konya hattı ile bir- leşmekte buü - süretle bu iç Anadolu — hattı, Türkiye'nin Akdeniz - kıyıları ile bunların sonunda bulunan Tarsus ge- çidinin müdalaası bakımından bu yol bir stratejik ehemmi- yet kazanmaktadır. Eski Bağdad hattı üzerinde Fevzipaşa'dan Malatya, Elaziz, Ergani'ye giden ve Diyarıbe- kir'e kadar uzayan bir - hat, Suriye hududu üzerinde ikinci bir demiryolu vücuda — getir- mekte, bu suretle şarktan gar- ba ve garptan şarka asker ve malzeme naklini kolaylaş- tırdığı gibi, bütün bu müna- kale işlerini basit bir hale koymaktadır. Buradan şarka doğru, Kay- seri'den Sıvas'a kadar hat (140 mil) esasen uzatılmış, ve bu sene sonunda bu hattın Erzincan yolu ile Erzurum'a kadar — temdidi (250 mil) ka- rarlaşmıştır. — | Burada evelce Ruslar tara- fından yapılmış olan Sarıka- mış hattı vasıtasile bu yolun Karsa ve Trans-Kafkas demir- yollarına bağlanması ve Hay- darpaşadan kalkan bir trenin Tiflise gidebilmesi mümkün, olacaktır. Bundan başka ufak, fakat ehemmiyetli hatların yapılma- sı da düşünülmüştür. Mes'ele Malatya-Divrik - hâattı (90 mil) bunlardan ibirisidir ki bu su- retle Diyarıbekir Sıvasa bağ- lanacak, ve Ankara ile cenab ve| şark vilâyetleri arasında ikin- ci bir muvasala yolu vücuda getirilmiş olacaktır. Tamamile yapılmış olan Sı- vas - Samsun - Çarşamba hattı (240 mil) Karadenizle merke- zi ve garbi Anadolu vilâyet- leri arasında doğrudan dağ- ruya demiryolu muvasalasını sağlamaktadır. Ankara - Filyos yolu (245 mil) Ereğli ve Zonguldak'a da uzatılması -ki bugün inşa halindedir- — tamamlandıktan sonra Karadenizin değerli kö- mür sahasını bütün Anadolu demiryolu şebekesine bağlı- yacaktır. Alyonkarahisar'dan — Antal- ya'ya yapılacak olan hat (162 mil) Anadolu ve İzmir - Eğir- dir hatlarını Anadolu'nun ce- nub sahillerine bağlıyacağı gi- bi, esasen tamamlanmış olan Kütahya - Balıkesir hattının (160 mil) Çanakkale'ye doğru inşa halinde olan temdidi bi- tince Çanakkale — boğazının *Asya sahilleri bütün Anadolu şebekesine bağlanacaktır. Sıhhat mes'elesi Demiryolu, ekonömi, ve mü- dalfaa mes'elelerine herşeyden üstün bir ehemmiyet veren bugünkü modern Türkiye'nin şefleri, nulus siyasetine de büyük bir önem payı ayır mışlardır. Yapılacak — bütün siyasetler, halkın artmasına ve çoğalmasına bağlı görülmek- tedir. Anadolu, asırlarca im- paratorluk harplerine acemi efrad vermiş ve birbiri ardınca gelen hükümetlerin ihmal et- tiği halk, kolera, veba, di- zanteri, malarya, çiçek, verem ve zührevi hastalıklar yüzün- den fena halde kırılmıştır. Bu yüzden Anadolu halkı, ölmek üzcre olan bir halk şeklinde telâkki edilmiştir. 1927 yılında yapılan nüfus sayımında Türkiye'nin nüfusu 11;777,810 nun ana dili Türk- çe olmak üzere 13,560,000 bulunmuştur. Şark vilâyetlerin- de bulunan bir takım halk ile göçebeler bu mikdara gir> medikleri için Türkiye nüfusu- nun bu rakamdan bir hayli fazla olduğu yabancılar tara> fından tahmin edilmektedir. Zührevi hastalıkların Ana- dolu'da büyük tahribat yap- tığı hakkında bir rivayet varsa da bu, mübalâğalı bir efsane- dir. Kastamonu vilâyetinde uzun zaman bu hastalık üzec- rinde tecrübeler yapmış olan bir doktor, bu hastalığın tah- ribatının azaldığını, fakat en fazla ölümün iyi gıda alma- mak, verem ve çocuk - vefat- ları yüzünden (Bazı bölgelerde birinci senede yüzde 70 ol duğunu söyledi, Bu zatın söylediklerini sıh- | taraftan da kendileri Balkan- Türkiy Taymis, demiryollarımız, sıhhat ve nüfus işleri ile dost intihabımız hakkı Ki ler; Fransız kadınlarının güzel | nda ne diyor? ) hat bakanlığının neşretmiş ol- duğu resmi istatistikler de te- yid etmektedir. 1926 - 28 yıl: larında muayene edilmiş olan 704,000 kişiden ancak 25,861 kişiye mecburi firengi tedavisi tatbik edildiği bu istatistik- lerde yazılıdır. Nüfus mes'elesi: İmparatorluk — zamanında umumi sıhhat işi bir takım hususi hayır müesseseleriyle birf takım yabancı heyetlere bırakılmıştı. Eğer — bugünkü hükümet, Adana ovasındaki yıllanmış malarya ve cenubu şarki vilâyetlerini tehdit eden su çiçeğini kökünden kazıdığı gibi cehalet ve yoksulluktan ileri gelen fena tegaddi ve çocuk ölümü âfetlerini de or- tadan kaldıracak olursa Ana- dolu halkının iki misli artaca- gına hayret etmek için bir ecnebi müşuhide hiçbir sebep kalmaz. Bugün — Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu bu mes'e- lenin ciddiyeti, bir takım nü- fus kesafetlerinin mukayesesile pekâlâ meydana çıkar. Bu kesaletler şu şekildedir. Tür- kiye'de 17,9., Arnavutlukta 18, Bulgaristanda 43, Yugos- lavya'da 50, Yunanistan'da 53, Romanyada 68, İtalya'da 130. Cumnriyet toprakları dışa- rısında — bulunan - bir takım Türk göçmenlerini vatana göç ettirmek, harptan beri Anka- ra -hükümetinin göz önünde bulundurduğu — mes'elelerden birisi olmuştur. Bu siyaset yeni birşey de- gildir; osmanlı imparatorluğu zamanında da bir milyondan fazla Kafkasyalı Kafkasyadan binlerce tatar Kırımdan gelmiş ve Anadoluda yerleştirilmişti, Harptanberi göç sürekli ol- muş fakat ölçüsünü — genişlet- memiştir. Dağıstan ve Azer- baycandan gelen bir takım mülteciler Anadolunun nüfusu az taraflarına yerleşmişlerdir ki bir kısmı Konya civarına düşmüşlerdir. Daha ehemmi- miyetli göçmenler, Yunanis- tandan, Makedonya'dan ge- lenlerdir.. Adana ve Tarsus havalisine bir miktar Giridli ve Kıbrıslılar da gelmişlerdir ki bunlar rumca konuşmak- tadırlar. Bu sene Romanya hükümeti ile yapılan anlaşma üzerine Romanya'dan 15,000 Türkçe kouuşur göçmenin Türkiye'ye gelmesi kararlaşmıştır; bunlar da Kilikya havalisine yerleşti- rileceklerdir. Bundan başka şark vilâyetlerinden bir takım Kürtler de Balkan muhacirle- rinin ekonomik hayat yoluna koyduklari ve Edirne'nin can- lanmasına muvaffakıyetle ça- Tıştıkları Trakya'ya nakledil- mişlerdir. Bu suretle endüstri meka- nizmasile — kuvvetlenmiş — ileri bir Türk devleti Akdeniz'in şark sahillerinde istikrar ka- zanmaktadır. Rusya ile Akdeniz devletleri arasında Orta Avrupa ile Hint Okyanos'u yolu üzerinde bu- lunan Türkiye'nin dünya ta- rihinde çıkacak herhangi bir buhranda ehemmiyetli bir rot pynaması mukadderdir. Bir taraftan ırkdaşları Orta Asya'ya kadar uzanan; diğer nn l ine ğ li BüÜÜRüĞEANE e iearieRatümelami ü leere git GEĞüykalüe; lmiş olması hasebile inhilâl | fevkalâde | | rek fenni darma kumandanı Mansur'un Manisa merkezine tayin edil- eden kumandanlığa Eşme ku- mandanı Basri tayin edilmiş- | tir. Basri işe başlamış ve ilk muvaflakıyetini Kurttutan kö- yünden Duran'ı öldüren katil Osmanı yakalamak olmuştur. Gördes tütünlerinin nefâseti ötedenberi medhedilecek de- recededir. Bu sene zürraın chemmiyet atfede- şekilde tütün yetiş- tirmesine gayret edişi gelip giden kumpanya eksperlerinin nazar - dikkatini celbetmekte- dir. Ziraat sair senelere M;;; ran fazladır. Bu sene bir mib yon kiloya yakın tütün yetiş- tirileceği umulmaktadır. j Müddeiumumi Arif Hikmet | Kırkağaç vekâletinde iken bu kerre vazifci asliyesine gelmiştir. Yeni belediye: Belediye yeni inşa edilen | binaya nakledilmiştir. Belediye şimdiye kadar bu yeni bina - ile beş bina meydana gdim&j ve her biri mühim bir ihtiyacı karşılamıştır. Kooperatif işleri: Kooperatifte zürra ve tahsillere yardımın bırıkılıf*_ğ daha bazı — kumusyonculara fazla yardım süretile zürraın hakkının gözetilmediği ;ik_ît;â yet olunmaktadır. Bu hususta | valimiz Murad Germen'in na-- zar dikkati celbolunur. Kaymakam vekili: : Bir ay mezuniyetle ayrılan Celâl'a tahrirat kâtibi Naci ve- kâlet etmektedir. larda ve Akdeniz kıyılarında topraklara sahip bulunan Türk ler, Balkan devletlerile bir. taraftan Hindukus dağlarına, öte taraftan Sandenizi'ne ka- dar varan küçük islâm dev- letleri arasında politik ve k türel bir bağ teşkil dirler. Dost intihabı: Eski Osmanlı imparatorlu- ğunun dünya politikası üzerir de müşevveş bir fesiri vard Türkiye cumuriyeti, kudı bir müvazene unsurudur. Tür> kiye'nin Sovyet Rusya îleı’_' t luğu her iki memlekete « uygun gelmektedir. Bunun d Türkiyenin siyasi mul leri, son Akdeniz havzasını hâkimiyet meselesi bahse zu olurken bir hayli telzıw lar. Cumuriyet gazetesi başmu- harriri, habeş buhranı müt sebetiyle yazmış - olduğu makalelerde bunu tebarüöz © tirmiştir. Kollektif — sistemin karşısında bu muharrir, statükonun korunması giliz politikası tesirli bir i met almıyacak olursa Ti e nin Almanya ile daha sıkı mü- nasebetlere girişmek - zorundi kalacağını yazmıştır. 4 Yoğuslavyada da bu yold. kuvvetli bir temayül n kendini göstermektedir. Eğer bu iki memleket, Almanya'dan yana temayül gösterecek — olursa | zaman yakın şark mı Si altüst olacaktır. Netice olarak şarki Akde niz'de Türkiye'nin toprak bi tünlüğünü de koruyacak şe- kilde bir İngiliz liderliği tesis edilemiyecek olursa bu li Tiğin, yahut bu inisiyatifin ya'ya, Almanya'ya — veyi Sovyet Rusya'ya geçeceği mü lâhaza olunmaktadır. J

Bu sayıdan diğer sayfalar: