23 Ocak 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

23 Ocak 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

v t 4B 23/1/937 Avrupa'diplomatları ziya- fetten ziyafete koşarken Sa_ıncak’taki !şa_ı_'deşleri - mize reva görülen zul - mün arkası Müşahidler, Cenevre'ye dönmek kesilmiyor üzere Beyrut'a hareket ettiler Cenevre, 22 (Radyo) — M. Delbos bugün M. Litvinof şe- refine bir ziyafet vermiştir. M. Vigero ve M, Alfan da bu zi- yafette hazır bulunmuştur. Bu akşam M. Delbos Baron Bek şerefine bir ziyafet ver- miştir. Bu ziyafette Uluslar sösyetesini ve #Âvrupa'yı alâ- kadar eden mes'eleler üzerine fikir müdavelesi yapılacaktır. M. Bek bugün M. Eden ile görüşmüştür. Bu |ziyafette M. Eden'e Lâyipzing hakkında malümat vermiştir. Kırıkhan, 22 (Hususi) — Fransız'lar, Türk hududu ya- kınlarında bazı Arap'lara silâh dağıtmışlar ve hududa yerleş- miş bulunan bir aşiret erkâ- nına da silâh ve mühimmat tevzi edilmektedir. Halep, 22 (Hususi) — Kr * rıkhan'daki hâdiselerden sonra tevkif edilmesi emrolunan 14 Türk'ten 12si yakalanmış ve hapse atılmıştır. Diğer ikisinin ölü veya diri ele geçirilmesi emredilmiştir. Vataniler İskenderundaki ana- "sırı Türk'ler aleyhine tahrik etmektedirler. İskenderun so- kaklarında silâhlar atılmakta; Türk'lerin vak'a - çıkarmaları istenmektedir. Hama, 22 (Hususi) — An- takya'da halk #arasında boz- gunculuk korkutmak - hareketlerine ye- niden ehemmiyet verilmeğe başlanmıştır. Arablar, mahal- li hükümetten teşvik görmek- tedirler. Ay Battal namında bir Türk, bir polis tarafından tabanca — kurşunile — öldürül. müştür. Şimdi bu Türk'e bir €ve tecavüz suçu atfedilmek- tedir. Kırıkhan, 22 ( Hususi ) — Burada 300 kişilik bir Ermeni Çetesi teşkil edilmiştir. Kan dökücülüğü ile şöhret kazan- mış olan Adol Ledonyan na- mındaki Ermeni'nin maiyeti- ne de silâh dağıtılmıştır. Halep, 22 (Hususi) — Dün ansızın fıl:end:run'a giden mü- şahitler, kendilerine mektupla Mmüracaat etmiş olan Türk'lerle görüşmüşlerdir. Müşahitler, bü- tün Türk'lerin öğle üzeri İs- kenderun'da bulunmalarını is- A » Limancıkta, çeşmenin bu- hınduğu cihette küçücük, iki Pencereli, demir kapılı bir bina da gözüküyordu. Pence- rede demir parmaklıklar vardı. _Burıdı yıllardanberi ihtiyar bir denizci. Binanın üst ka- tında yatar, kalkardı. Alt ka- :ındı ise denizcilere, balıkçı- lara, ziyaretçilere ü çük biry kıhîrehınem:r::: ş:z gelince binanın yanıbaşında -— sazlardan, büyük bir kır kah- / Vehanesi açardı.. Burada her y saltı Kendi- rdı yapmak ve halkı | | temişse de, Fransız'lar bunu haber vermemişler ve mahsus gizlemişlerdir. Bu sebeple bü- tün Türk'ler heyeti İskende- run'a gelememişler, ancak ora halkı müşahitlerle görüşebil- mişlerdir. Müşahitler kendilerine: — Bizden ne istiyorsunuz. Niçin mektup gönderdiniz? Diye sormuşlar, halk hep bir ağızdan: — İstiklâl istiyoruz. Hükü- met bize zulüm yapıyor. Bu- nun için size müracaat ettik. Demişlerdir. Bu görüşmeler esnasında, Fransa'nın Sancak'taki komi- seri M. Derriot da bulunmuş, Fransız istihbarat zaâbiti ter- cümanlık etmiştir. Bu tercü- manın ne dereceye — kadar doğru hareket ettiği malüm değildir. Müşahidler, öğleden sonra İskenderun'dan ayrılmış- lardır. Müşahidler, ayın 18 inde de Türkiye hududu yakınları- va gelerek halkla temaslarda bulunmuşlardır. Halk; yaşasın müstakil Hatay, diye bağır- mışlardır. Tercümanın Türk- lerin cevaplarını tahrif ettiği sanılmaktadır, Antakya, 22 (Hususi) — Kırıkban'da Türk'ler, gayri mes'ul şahıslar tarafından tev- | kif edilmektedir. Ermeni ma- hallelerinde oturan Türk'ler, canlarını kurtarmak için Türk mahallelerine kaçmaktadırlar. | Adana, 22 (Hususi) — An- | takya'da mahalli hükümete mensup Arap'lar, Türk mek- teplerine — girerek — talebeden bazılarını dövmüşlerdir. Hâ- diseyi haber alan birkaç Türk bu barbarca mezalime daya: namıyarak mekteplere kosmuş- lar fakat yumruk ve sopalarla gene Arap'lar tarafından dışarı atılmışlar, sonra da tevkif edi- lerek mahkemeye ! sevkedil- mişlerdir. Cenevre, 22 (Radyo) — M. Delbos, M. Vigeno, M. Ede- nin dün akşamki - ziyafetinde hâzır bulunmuşlardır. X Fransa ve İngiltere murah- hasları bu- ziyafette Avrupa sulh ve manzumesinin yeni bir Fırtına Ali Büyük Korsan Ramanı Yazan: M. Ayhan, Faik Şemseddin diri-diri gömmüş olan ihtiyar denizci, ayni zamanda eski kahramanları andıran esraren- giz bir adamdı. Başının üs- tünde ve çehresinin- etrafında kar gibi bembeyaz bir saç ve sakal yığını vardı. Vaktile çok güzel ve kuvvetli bir insan ol- duğu hâlâ belli idi. Yapısı sapa-sağlam duruyordu. İhtiyar adam, bu geceyi de kulağı kirişte geçirmişti. Bu onun âdeti idi: Çandarlı'da fırtınaların az- Karşılıklı Şu gazete serlevhaları ara- sında dolaşmak pek fena bir- şey değilmiş meğer... Bugün- de ayni şekle başvuracağım: —M. Blum, cevabını verdi: — Takye düştü, kel görün- dü dise ne birader? Gördük, onun da ağzında çiğnediği mübarek sakızı!.. — Türk münevverleri teyki etmek için anyorlar,.. A — Türk münevverinin azı Hatay'dadır. çoğu burada... Biz gene bildiğimizi yaparız, — Türk—Fransız dastluğu- nun son imtihan günleril — Güzel başlık doğrusu.. Fransa ya ipka, yahut ta ik- male kalacak gibi görünüyor.. Tenbel, haylaz mektep çocu- ğuna benziyor. — İstanbul Ermenileri taş- naklara ateş püskürüyor, — Taşnaklar yaş oduna benzerler, yanmaz meretler! — Eminönü'nde edebiyat geceleri... — Gelecek hafta komedi mi var, vodvil mi acaba? — Afiş edebiyatı! — İlâhi Peyami Safa, neler bulursun yahul.. -Neredeyse pasta edebiyatı, prasa edebi- yatı, İJokanta edebiyatı diye edebiyatı herşeye sokacaksın. — Balkan matbuat kong- resi toplanıyor.. — Ne çare ki, bizimki top- lanamıyor. — Belediye telefonlarile çok konuşuluyormuş... — En çok dedi-kodu be- lediye işlerinde olur da ondan. — Tunç Zannedilen eserler altın çıktı. — Oh, oh, ohl... Herkes altın görmiyeli -o kadar çok zaman geçli ki, tunçla — altını bile ayıramaz oldu. — Maymunluk dersi... — “Aslımızı inkâr etmemek, faziletten sayılır şüphesiz. Tramvayafçarpmış.. — Bunu da yeni işitiyoruz. Bu neye benzer biliyor mu- sunuz? Karıncanın deveye hü- cum etmesine, Bana kalırsa bir insanın tramvaya çarpma- sına imkân yoktur. Çünkü, bizde tramvay, belâlı, eli b- çaklı, korkunç bir mahlüktur; ©o kendisi' gelir çatar.. Sezar'ın| hakkını Sezar'a vermek gerek.. Çimdik ANADOLU iAlmanlar Ren sahillerin- de tahkimat ıap_acaklar' Hitler'in, Rayiştagda vereceği söylev, M. | Blum'un söylevine cevap teşkil edecek | — Berlin, 22 (Radyoy — M. | Hitler kânunusaninin 30 unda iradedeceği nutuk ile M. Eden nutkundan başka M. Blum'un Liyon'da pazar günü iradede- | ceği nutka da cevab verecektir. M. Hitler, Belçika'ya kat'i teminat verecektir. Metz, 22 (A.A) — Alman- | Ren ya askeri makamatının nehrinin sol sahilindeki Nache | vadisile Landstuhl'un şimalin- de bu şehrin yantaraflarındaki vadilerde pek mühim . tahki: mat ioşasın) derpiş ettikleri söylenmektedir. Birkenfeld prens'iğinde kâ- in 15 kasabanın ahalisi bu havaliyi terketmek emrini al- mıştır. Halka tazminat olarak Almanya'nın şimalinde arazi verilecektir. Berlin, 22 (A.A) — İyi bir membadan bildirildiğine göre M., Hitler'in bu ayın otuzunda Rayistğda söyliyeceği nutuk heyeçan tevlid edici mahiyette olacak, dahili ve harici siya- set hakkında mühim beyanatı ihtiva edeceklir. Berlin, 22 (Radyo) — Al- man devlet reisi M. Hitler, dün Nurenberg'de 10 bin Al- man gencine hitaben irad eylediği nutkunda; nasyonal sosyalizm fırkasının tesisinden- beri Almanya'da görülen bir- likten ve ilerleyişten bahset- miş, beynelmilel durum kak- kında ezcümle demiştir ki: — Biz, her dakikâ içirn ha- zırız. Dünya emin olsun ki, Alman milletini refaha kavuş- turmak ve onun kültürünü yükseltmek için herşeyi yapa- lcağız; — fedakârliktan çekin: miyeceğiz. Birçok — yerlerde, İspanya ihtilâli münasebetile, nasyonal sosyalizme ve faşizme karşı nümayişler yapılıyor. Biz de milyonlarca Almanın iştirakile bir nümayiş yaparsak, dünya hayrette kalacaktır. Bizim ya- Pacağımız nümayiş” hiçbir za- Zman birkaç başı bozuğun nü- mayişine benzemiyecektir. Biz harb istemedik. Bütün Milletler arasında kardeşlik | istiyoruz ve bize karşı da kar- eee e T esas üzerine kurulmasında it- tifak etmiştir. İspanya mes'elesi de görü- şülmüş ve seri bir kontrol te- sisi kararı verilmiştir. Bu su- retle İspanyolların dahili - ihti- lâflarını kendileri halledecek- lerdir. sık-sık kazalar olurdu. İhtiyar denizci, işte böyle gecelerde ya hiç sahilden ayrılmaz, ka- poduna — sarılarak — denizleri dinler ve seyreder, yahulta sandalına binerek biraz açılır ve etrahı araştırırdı. Çünkü dalgalar, kazazedeleri ekseriya bu sahile atardı. Nitekim çok defalar, boğül- muş veya diri olarak birçok kazazedeleri kurtarmıştı. Ön- lardan bu iyiliğine mukabil, hiçbir şey, hiçbir fedakârlık veya ücret istemezdi. Yalnız paraları varsa, yidirdiği, içir- diği şeylerin parasım alır ve onları uğurlardı. Ona “ deniz baba ,, adı verilmişti. Deniz baba, bir saat var ki, sahilde dolaşıyor ve gözlerini | izden hiç ayırmıyordu. Elin- İngiltere ve Fransa, Uluslar sösyetesi otoritesinin bekasına | taraftardırlar. Halep, 22 (Hususi) — Mü- şahid heyet Halepte bir gün kaldıktan sonra Beyrut'a geç: miştir. Heyet, Cenevre'ye ha- reket etmek üzeredir. feneri vardı. Ara-sıra bu feneri kaldırıyor, sağa sola halifçe sallıyordu. Sis dağılirken, bü- yük bir dalganın, iyice farke- dilmiyen siyah bir cisimi ku- caklıyarak kumsala bıraktığını gördü. — Hah - diye bağırdı - İşte biri!, Deniz baba, vaziyeti anla- mıştı, hem oraya doğru koşu: yor, hem de mırıldanıyordu: — Mutlaka bir gemi daha battı.. Acaba kimin gemisi idi? Nereden geliyordu, kaç kişi boğuldu acabal Her ihtimale karşı bir elile de belindeki hançerin kabzesini tutuyordu. Hayatında kimseye düşman olmamıştı. Ve binae- nâleyh hiçbir. kimsenin düş- deşçe müamele - yapılmasını isteriz. Devletlerden, bize kar- şı her hususta maddi muame- le beklerim. İ——örmekatimene Şizeş | Şehirden akisler /Sanki iki vapur değil! filolar alacağız. — Başı 3 üncü sahifede — alt kamarasına binersin, fırtı- pvah havada sular basar, orta- sında oturursun, — bir türlü, yukarıya çıkarsın başka çeşi di!.. Sinir olmamak, deli ol- mâmak birşey değil... Bunlar ne biçim vapur allah aşkına! Dukikalar geçlilişin a bağanm siniri artıyordu. Sağdan, sol- dan tükrükler, — geniz, ciğer, gırtlak hırıltıları başladı.. Ka- mara, yavaş yavaş sigara du- manı ile bulutlandı. Bayan etrafına baktı: | — Aman Allahım — -Dedi- | vapur değil, nezle kutusu., | Gene o akşamdı galibal Va- purün alt katında, hayatını (Musiki satmakla) geçiren biri, eline udunu almış, birkaç kişi toplamış, dan çalıyordu: Durmadan aylar geçer yık lar geçer gelmez sesin! Hasretin gönlümdeki lâkin kimbilir sen nerdesin! Şarkı, dinleyicilerin hoşuna gitmişti. Fakat Pasaporttan kalkıp ta menderek açığından Alsancak'a doğru ilerleyiş baş- layınca, Karşıyaka vapuru da tempoya uydu: Sallanır bire sallanır! Bir de ne görelim: Ayaklarımızın altından sular fışkırmağa başladı.. Köşedeki bir zat; ğ — Hazreti İsmail'e - benzi- yoruz -Dedi- tabanlarımızın di- binden su çıkıyor.. Ve hakikaten biraz sonra alt kamaranın dibi artık tama- mile sularla dolmuştu. Ben de yukarıya çıklım. Ne düşünüyorum bilir mi- siniz: Yakında, körfezimize şeref vereceği söylenen mukaddes, muhterem * ve aziz vapurların hayalile bir müddet daha inti- zar ettikten sonra, ister misiniz, şöyle bir baber çıksın: “Şu ve bu sebepten dolayı vapur mübayeası mes'elesi azim kalmıştır.. İşte o vakit, gümbürtüyü ve bizim şu köhne sefinelerin alacağı yüksek kıymeti düşün! Halazanallah!.. etrafına durma- Yüb — İnsan, bazan ve hattâ ekseriya iyilik ettiğinden fena- bk görür. Bunun içindir ki, ihliyatıda elden birakmıyordu. Petro'nun'yanına yaklaşınca eğilip baktı: — Vay canına bel. Taze bir delikanlıcık.. Eğildi, kalbini dinledi. Kalb çok ağır çarpıyordu. — Yaşıyor! - dedi » yaşıyor zavallı! Petro'nun ağzından hafif-ha- fif salyalar çıkıyordu. Nefes aldığı buradan belli idi. He- men felâketzedeyi kucaklıyarak omuzuna aldı. Ve evine doğru koşmıya başladı.. Deniz baba sağlam bir adam- | di. Omuzundaki yükün aj luymıyordu Sayfa 5 Bi Hâlâ mı o heyülâ! Paris'in (Je süi Portu) mec- muasında Corç Ru isminde — bir Fransız muharriri; like_nı_ derun'dan Fas'da Tanca'ya kadar birbirini takibeden hâ: — diseleri tahlile çalışarak bir 3 makale neşretmiştir. ve aşağı — yukanı: ' *“Suriye vemuhitinde geçen — bâdiseleri hakiki mahiyeti - ile tedkik lâzımdır; hâdiseler, mü: — retteb — ve hep ayni sekilde olarak birbirini takibetimekte- dir. 10 Eylül Fransız - Suriye — istiklâl mukavelesi, Misir - İn- giliz mukavelesinin bu da İrak İngiliz istiklâl mukavelesinin teakibinden başka birşey de- ğildir. 4 “Bu hâdiseler, garb düş- manlığının — eseridir? İılign ı âlemi Arab — hükümetlerini - gayri şuuri bir - hareketle » — garba defediyorlar. İngiltere — İrak istiklâlini verdiği halde — az zaman sonra bu memle- — kette İngiltere — aleyhine bir isyan çıkmıştır. Bu şayanı dikkat bir zihniyet eseridir, * Garb'lılar, islâm âlemin- — de işgalleri altında olan yer: — lerde tehlikededirler. Garb'lı- lar; Muhammedilerden kork- makta ve yerlerini bırakmak- tadırlar. ölik * İslâm âleminde siyasi hu- dudun mânası yoktur. - İrak" ile Suriye'li, Hicaz'lı, Mısı Berberi ve müntehai Garb' ki Fas'lı kardeştir; — bunlara. hâkim olan sadece dini histir. —— Ve bugün Muhammedilik şek- li ile bir Arab cephesi kır — rulmağa çalışılmaktadır. 4 * Muhammediler bir - inti- — kam devrinin geldiğine hük- metmektedirler. Ezher med- — resesinde Japonya ve Rusya- — dan gelmiş müslümanlara bu akide işlenmektedir.., Demektedir. Yani,.. Bir is- — lâm ittihadından bahsetmek- tedir. İ Halbuki, muharrir 19 uncu asırda çok kuvvetli — sanılan ve yirminci asırda bu telâkki kat'i surette anlaşılan bir na- — zariyeye saplanmış kalmıştır. — Vakıa, Mısır'da birkaç hayal: — perver bir islâm -daha doğrusu bir Arab ittihadı — yapmağa — çalışıyorlar! Fakat hangi Arab- Bi lar birbirile birleşecek?... Bir avuç Fula esir olan fellâh mı? — Birbirile veya Fas'lılarla bü't Türk'lere gelince; milli hisle Garb'ın — Şark'taki kapısının — müdafii biz? Sancak'taki mil- liyetperver Türk'leri de, (hl,l-',_, dudsuz bir vatanperverlik ); — Lülfen çeviri 'ııı'ı.—.»; yanıyordu. Yerde. bir -hasır vardı. Petroyu uzattı ve kol- — larını, ayaklarını harcket etti: miye başladı. Hafif - hafif mi desi üzerinde bir masaj yap> - mak istemişti ki, Petr v d lerini açtı ve etrafına - X Netedeyim? Ve derbal, hatırına ilk gelen, — belindeki kemer oldu. Kemeri belindeydi. Kurtulmuştu. Bele — ki de kurtarılmıştı. Geceki korkunç mücadeleyi hatırladı. — Ve sonra karşısında bulunan sevimli, iri-yarı ihtiyare baktı: — — Neredeyim? "i — Deniz babanın evinde ve kahvehanesinde! Sen, de- nizlerin gönderdiği bir misa> firsin.. Bir Tanrı misafiri. Allah isterse, kulunu böyle kurtarır. ğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: