20 Şubat 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

20 Şubat 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Mi 20:2/937 ANADOLU Tarikatçıların muhakemesine başlandı eee e A ee ——— —— Halil ve arkadaşları âyinden haber- dar olmadıklarını söylediler Muhakeme, bazı şa—hiîilerin* dinlenmesi için martın 22 inci gününe talık edildi. Tarikat âyini yapmakla maz- nun Cumaovası'nın Bulgurca köyünden Şeyh Halil, kardeşi Sani, Ali oğlu Mehmed, Ce- mal oğlu İsmail, oğlu Haydar, Kocakafa Hüse- yin, Osman oğlu Halil, Meh- med oğlu İsmail, Emir oğlu Mehmed, Yayha oğlu Mürteza, Şeyh Halil'in teyzesi Esma, Şani'nin karısı Şehriban, Sü- leyman kızı Fatma, Ali kızı | Ayşe ve Mehmed Ali ağlu Halil'in duruşmalarına — dün İkinci- Asliyeceza mahkemesin- de Paşlanmıştır. Maznunların hüviyetleri tes- bit edildikten “fonra, Müddei- umumilikçe hazırlanan tahkikat evrakı okunmuştur. Bunda, yu- karıda adı geçen kimselerin, Muharrem ve Halil'in evlerin- de toplanarak Bektaşi âyini yaptıkları ve Yusuf Ziya ile Mehmed adında -birinin ve maznunlardan Kocakafa Hü- seyin'in hâdiseyi ihbar eltik- leri bildirilmekte idi. Mühbirlerden Yusuf Ziya ile Mehmed, 21/11/936 gecesi Hahil'in evinde bir âyin yapıl- dığını, içeride bulunanların saz çalarak içki içtiklerini, kadın- erkek (Sema) adı verilen bir oyun — oynadıklarını ve Hay- dar'ın: — Gittim padişahtan fer- Man getirdim, herkes istedi- ğini almakta hürdür. Diye nefes okuduğunu ve unun üzerine çiftlik sahibi Hüseyin'e giderek vaziyeti an- lattıklarını, sonra muhtar ile birlikte tekrar Halfl'in evine geldiklerini, fakat aradan ya- Tım saat kadar geçliğinden, geldikleri zaman hiç kimseyi bulamadıklarını, pencereden aile arasında hususi işler gö- Tüşüldüğünü duyduklarını söy- iyorlardı. Diğer muhbir ve maznun Kocakafa Hüseyin, Muharre- '_'"i'ı evinde âyin — yapmak İzere ikinci bir toplantı yapıl- iğını ve Halil'in evinde ya- Pilan toplantıya — iştirak etti- ni bildiriyordu. Yapılan tahkikata göre ise, b"hhılerden Yusuf Ziya'nın, “"ün sekiz sene evel, karı- n Halil ile görüşüyor — diye bldürdu],şu ve Lundan dolayı Stalanının açık bulunduğu, di- Str muhbir aza Mehmed NE daima-böyle asılsız ihbar- Abdullah | nameler doldurduğu ve Yusuf Ziya'nın kendisini para muka- bilinde — işlerinde kullandığı anlaşılmakta idi. Diğer taraftan, Yusuf Ziya: nın en iyi dostu olan ve Bul- gurca çiftliğinin müsteciri- bu- lunan Hüseyin ile, Halil ara- sında hâlâ bir ihtilâf mevcud olduğu, Halil'in çikliği H yin'in elinden almak istediği tesbit edilmiş bulunuyordu. Tahkikat evrakinda; — ilade- sine müracaat olunan ve şeyh Halil'in evinin karşısında otu- ran kadastro şefi - mütekaid General Fevzi - ile kadastro memuru Hilmi'nin aylardanberi burada oturdukları halde Ha- | lil'in evinde bir toplantı ya- pıldığını görmedikleri ve sazlı bir eğlence tertip edildiğini de işitmedikleri bildiriliyordu. Tahkikat evrakı okunduktan sonra, evvelâ maznunlardan evinde toplantı yapıldığı iddia edilen Halil dinlendi. Şeyh Halil; evinde âyin değil, alel- âde bir toplantı bile yapılma- dığıni, kendisinin hiçbir tari- kata mensub olmadığını; bü- tün bunların, Bulgurca çittliği müsteciri bulunan Hüseyin ta: râfından tertip edildiğini, iftira olduğunu söyledi ve:; — Hüseyin köylüye zulüm yapıyordu. Hattâ bir köy mu- allimini fena halde döğdü ve | delirmesine sebeb oldu. Zavallı | genç hâlâ İstanbul timarhanc- sindedir. Ben bütün bu hâdi- seler için Hüseyin aleyhine şa- hadette bulunmuştum. Bündan başka çiftlik mes'elesinden ara- mızda bazı şeyler geçti ve işte Fırtına Ali S Büyük Korsan Romanı Yazan ; 82. w? len böyle söyledin Mus- Hiç saltanım. İnsan, her N, ağalarının, sultanları- !"ı endilerinin mesud olduk- görmek istemez mi? ilinin altında bir şey ustafa! iı;, Yok sultanım, yok!.. Ağa kiy,tetlerinin goıltrı Sen GA keskin, aklı bizimkin- Üstündür. Her şeyi bilir ol hş, Eve( Mustafa, duyar ve bilir.. Bele bu cevabı vermekle 'ıı,,. S Yar babam bizim- | K M. Ayhan, Faik Şemseddin | de, dün babasile konuştukları mevzua bir ima bulunduğunu da anladı. Mustafa, Zeliha'nın fikrini bulandırmış, derhal, hiç hissettirmeden geriye kalmış, uşakların arasına karışmıştı. Uşaklar, — Mustafa - dediler - şöyle daha geriye kalalım da bize bir şarkı söylel. Onlar da uzaktan dinlesinler! — Olmaz. Canım istemiyor. Bilmezsiniz neler düşündüm? — Ne düşündün genc? — Ne olıcık meıela Allah Maznunlardan bazıları | Hüseyin bu scbeble bana iltira” etti. Yusuf Ziya'ya gelince, tahb- kikat neticesinde de anlaşıl- dığı veçbile, sözde benimle görüştüğü için karısını öldü- ren ve aramız açık bulunan bu zatır aleyhimde bulunması gayet tabildir. Evimde ne âyin | yapılmıştır, ne de toplantı. Dedi. Kardeşi Şani de ağa- beysinin teyit ede- | rek, böyle birşey yapılmadı- gını söyledi. Mehmet, İsmail ve Hüseyin de âyinin ne de- mek olduğunu bile bilmedik- böyle bir toplantıdan haberleri olmadıklarını beyan ettiler. Yalnız maznunlardan Haydar; ©o gece Ankara'dan köye dönen Halil ile görüş- mek üzere evine gittiğini, baş- ka birşey olmadığını ilâve etti. Maznün ve mümeyyizlerden Koca kafa Hüseyin ise, bun- dan evvel Halil'in evinde ya- pılan bir toplantıya iştirak et- tiğini ve fakat korkudan söy- lemediğini, sonradan Halil ile aralarında kavga çıktığını ve bu sebeple Muharrem'in evin: de yapılan — ikinci —toplantıyı haber verdiğini söyledi ve toplantıda Haydar, İsmail, Halil, Şani, Mürteza ve Ham- za'nın bulunduklarını bildirdi. Halil Çineli de böyle bir sözlerini lerini İsmail bunların tamamen Hü- seyin tarafından uyduruldu- ğunu, © gece İzmir'de bulun- duğunu, esasen — Hüseyin'in bundan evel de bu şekilde bir iftira ile kendisini 20 gün hapse yatırdığını, #sonradan men'i muhakeme kararı aldı- korsanlar burasını basarlarsa! — Haydi be Mustafa, böyle | kötü:kötü şeyler söyleyip dur- ma, çocuk musun sen? Bu adaya kim yaklaşabilir? — Kim olacak gâvurlar.. Siz benim gibi onların - için- den geçmiş olsaydınız, böyle düşünmezdiniz.. — Ağa duymasın, Vallahi! — Korkmayın ağa da bili- yor.. O hepimizden akıllı.. Görmiyor musunuz, ağa- kaç gündenberi düşünceli-düşünceli dolaşıyor. — Sahih bel. Olur şey de- ğgilsin sen Mustafa? — Dahası var: Ali'de mey- danda yok.. Geçenlerde, ben atların eğerlerini " siliyordum. Ağa yımnıa geldi. Şundan &tti. Sonra güler toplantı yapılmadığanı; Aydın'lı , Anadolu ve karile: Bu da (Matbuatımıza) dair Saime Sadi imzası ile Ana- dolu'nun fıkralar sütunu altın- da sık sık intişar eden yazı- lan okuyoruz. Cazip hususi- yetlerile alâkayı kendi üstüne çeken bu satırlar, samimi bir. his coşkunluğu — içinde, tebarüz ettirmek istediği ihti- yaçlarımızı isabetle teşhir edi- yor. Muhterem muharrir, bu ihtiyaçlar - silsilesine hergün birer birer ilmeklediği fikirle: rini geçenlerde matbuat ha> yatına tevcih etmiş, orada müşahede ettiği sessizlik ve tenkitsizliğe mukabil, mütalea bukukumuzu - insafsızca. payi- mal eden tefrika - istismarcı- | liğim haklı bir itirazla takbih | etmişti. Yıllarca evel, gene bir ka- dın imzası ile süslenmiş baş- ka sütunlar içinde ayni şikâ- yeti titreten yazılar okumuş- tuk. Millet Meclisinde, “Hu- kuku aile,, kararnamesinin mü- zakeresine tesadüf eden gün- | lerde münevverlere hitap eden © yazı, bugün, Saime Sâdi'nin şikâyet. cttiği ayni alâkasız- hktan mülhem olan itiraz his- siyatının tellerine dokunmak suretile bize, duygular teren- nüm etti. Ve: —- “Gençler -dedi.. içtimsi hukuk bünyemizde yep-yeni tekallübata mevzu olan bu mühim mes'elede, Vekilleri- mizin vezaifini kolaylaştıracak ilmi vesaiki arayıp- bulmak biraz da 'bize terettüp eden vazifedendir. Bu ideoloji sa- hasında — sahifeler — çevirerek emek vermek - iştiyakını kaç kişi ruhunda sezmiş bulunu- yor. Sorarım size?.,, Ogün«bugün bu sada, çöl- lerin sağır ıssızlığında kaybo- lan bir istimdad sesi gibi yip gitti. Bu defa, aynui işti- yakın — tahassürlerile — sızlıyan yeni bir sada, taptaze duygu- larla bütün bir inkılâp münev- verliğinin kulaklarında çınlayıp dürüyor ve, sorüyor. — “Meşru bir tenkid şeklinde akord edi- lecek liyakatlerin sesi - niçin hâlâ çıkmıyor?. Böyle bir ihe vi- ğını; Emir oğlu Mehmed Halil'in evine bile gitmediğini söylediler. Şeh olduğu ve âyinlerde saz çaldığı iddia edilen bayram oğlu Mürteza: —“Ben amcleyim. Saz çal- masını bilirim. Fakal ara:sıra evimde veya arkadaşlarımla toplantılarda çalarım. Âyinin ne demek olduğunu bile bil- miyorum. O gün, Halil'in evine — Evlâtlar - dedi - bugün- | lerde kulağımız tetikte olmalı. Bu gâvurlar bize bir şey yap- mâak istiyorlar. — Vay canınal.. Gelecek- leri varsa görecekleri de var. — Elbet!... Elimiz armut topliyacak, dilimiz de dua oku- yacak değil yal, Haleb orada ise arşın burada,, Yalnız şu var: Bu herifler bizi, vakitsiz kıs- tınr, bastırırlarsa ne - olur?.. Ara-sıra bunu düşünüyorum da saçlarım dikiliyor tepemde!. — | — Bırak Mustala şu - tatsız | lâkırdıları.. Bizim gibi adamlar | ölüm denilen şeyi, ancak gövde- mizin içinc girip te elini ca- mmiza dokundürdüğü — vakit anlar, düşünürüz. O vakite ka- dar ona kalp akça bile ver: Yazan: Serbest Kabile Nuriye Baltalı - Urla mal gatleti yüzünden boş ka- lan yerlerinizde, efsanelerle masalların yaygarası, kulakla- rımızı tırmalıyan — bir istismar bazirgânı gibi çatlak çatlak daha ne kadar ötecek?.., Munis bir isyan sadasında, yürekten dökülen ne haklı, ne duygülü bir. infial nağmesi vardır?. Bu illeti ben, gazetelerin memleket içindeki yayılım kad- rosunda arıyorum. Gazetecilik, kazanç ihtirasının tatmin vası- tası olan bir nevi zümrenin gazetesi olmaktan kurtarıldığı gün, davamızın yansı kazanıl- mış olacaktır. Bu gayeye vü- sul için de, gazeteciliği pat- ron için değil, fakat, gaye için tanzim etmek lâzım. Sai- me Sâdi'nin tefrika istismar- cılığı tabirile teşhis ettiği ma- raz işte bu fazla sürüm - ihti rasındadır. Yukarıda “Bir nevi zümre- nin gazetesi, tabirini -kullan- dım. Bu tarifi tercih etmekle matbuatı, yalnız bir sınıfa mal etmiş olduğum farzedilmesin, Sakim bir itiyadın temadisini intaç eden bugünkü neşriyat tarzı içinde, zevki masallarla tenmiye edilmiş bir ekseriyet sınıfını kasdederken bu tabiri kullanmak benim için zanı- retti. Fakat, bana bu zarureti tahmil eden, asıl kabahatın günahını omuzlarımda laşıya- cak olan kim?, Siyasi ve İçtimai tekallübata intibak için ehli kifayeti tec> rübe edilmiş olan bu milletin, mütalea ve tefekkür itiyadlarını değiştirecek vasıtayı vâzn ka- nundan — beklemek; — telekkür dünyamızıa sahnesi olan mat- buatımızın vezaifi aleyhine elim bir intizar olacak.. İkinci şıkka gelince: Her gazete, en yüksek fikirden baş- hyarak mütevassıt ve en geri düşünüş ve anlatışın konuşma vasıtası olmalıdır. Umumi bir ihtiyaca dokunmak için yük- sek bir ifade tarzı içinde ede- biyat yapmak mümkün olmı: yorsa, böyle bir mahrumiyetin yalnız sabahleyin gittim. Bana şeh demişler, şehlik kim, ben kim? Ellerim nasır içinde, şeh olsam, pamuk gibi yumuşak olması lâzım. Okumakla para kazanırdım., Dedi ve bütün bunların uy- durma olduğunu söyledi. Maznunlardan - Halil'in tey- zesi Esma; Şani'nin karısı Şehriban, Fatma ve Ayşe âyin ve toplantılardan haberdar ol madıklarını, kendilerinin hiç Canımı aldıktan sonra - bile azraile minnet etmem. Amma, çoluk-çocuk, karı - kızan, din, iman şerefi var da... — Haydi -haydi Mustafa, bırak bunları!. Sen bize bir şarkı söyle!. Bak, ağa ve ha- rem epice uzaklaştı. Mustafa, at üstünde yavaş- yavaş teganniye başladı. Sesi, sabahın süküneti içinde o ka- dar da güzel, tatlı ve derin- di ki... Onun — söylediği şarkı, ta ileriye kadar duyulmuş ve ağa bile; — Şu çocuğun sesi de gü- zell -dedi - ne temiz, ne açık - söylüyor.. Şimdi uzaktan, yakından herkes sahte Mustafa'yı dinli- yoıdu.. Pelıo ıse. ıîm gemle- Sayta 3 Manisa'da Düt r Bayram munaıır sebetile güreş- ler yapılacak. 1 — Kurban bayramı üçün: — cü gününe tesadüf eden 2de Şubat-937 inci günü saat: 10 da başlamak üzere Manisadâ tertip edilen meraklı ve hek yecanlı meşhur pehlivanların göreşi, deve güreşi, 'toç ll güşmesi, cirit vesgire eğlene celer yapılacak ve - aşağıdaki ptogram tatbik edileceğinden pehlivanlar ve deveci, kaç sâ. hipleri en geç olarak Şubat- 22 inci- günü heyeti terlibiyer ye müracaatları. 2 — Deve güreşi: Birin: ciye: 40 lira, İkinciye 30dira, Üçüncüye 10 lira, Koç: Birinciyer 5 Hira, İkin: ciye 3 lira, Üçüncüye 2 lira. Pehlivan güreşi: Başa 80 lira, Baş altına 50 lira, Or taya 25 lira, Deste 10 lira. B — Cirit, Zeybek, Kâalb kan oyunu, Futbol, Eğlence oyunlarıdır. lIllllH|I|I|||IIIII’IIIIIIIIIIIIHMWMIIHI Daktilo aranıyor Fransız'ça muhaberatı idi edebilecek bir daktiloya ihti- yaç vardır. Talip olanların İş bankası müdüriyetine müracaatları ilân olunur. D. 3 AA YOLOTUAALAKK VOKT AKFAAYAAAAK DAT cezası olarak vatandaşın dilini kesmeğe hakkımız yoktur. Her fikrin vakıalar karşısın- da anlayış tarzı ve hakkı, kendine mahsus bir sütun için- de artik yer ve iltifat bulma- hdır, Gazeteciliği bir imza ve şöhret aristokrasisi — inhisarın: dan kurtarmak istiyorsak bunu kabul edeceğiz. Bazı gazetc: lerimiz halka mahsus sütunla- rında, her sınıf ve seviyelar için ayrı yerler açmışlar. Gö- rüyoruz ki, şöhretli bir imza saltanatının kurduğu müzeyyen taht, halkın bu sütunlara yay- dığı süssüz. postu da çekip atmıştır. Niçin?.... Urla: Serbest kabile Nuriye Baltalı bir tarikata mensup bulunma- dıklarını göylediler, Ayşe'nin kocası Halil, toplantı yapıl- dığı iddia olunan günlerde İzmir'de bulunduğunu beyan etti. Mahkeme, — maznunlardan Aydın'da bulunan Hamza'nın istinabe suretile ifadesinin alın- masına ve şahitlerin dinlenme- sine karar verilerek 22 Mart Pazartesi gününe talik edildi. dayamış, gözlerini kapamış.. Coşa-coşa söylüyor ve ağası- nın kızı Zeliha'yı düşünüyordu. Hain herif.. yavaş-yavaş, kal- bindeki temayülün — arttığını bizzat seziyardu. Onu, Kora- nın emri için olduğu kadar kendisi için de kaçırmak isti- yordu.. Sonra gene korsanlığa dala- caktı. Denizlere açılacaktı. Ze- Hiha'yı, hiç bir zaman, hiç bir yerde karaya çıkarmıyacaktı. Onu kimseye göstermiyecekti. Neler — tahayyül - ediyordu, neler?. Dumanlı havayı bekliyen kurd gibi, o da mütemadiyen etrah karıştırıyor, sâkin ve ta- bit havayı dedi-kodular, he , »li cn:d_işıle_ıle bozmak istiyordu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: