24 Haziran 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

24 Haziran 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

24 Haziran 981 Buca Ortaokulunda: İmtihan günlerinde, talebe arasında! —— “Desene hapı yuttuk, grafikten hiç mi hiç haberim yok!,, Yi ttarıda mekleb 'müdürü ve muallimleri ile talebeden Bir grub, aşağıda)kız talebe dikiş, nakış dersinde Talebe imtihana hazırlanırken ve imtihanda & Mtihan günlerinde birkaç Buca Ortaokuluna uğra- m, Eo"! zannediyorum bizde ._“ht*çe bu kadar iyi, bun- Büzel bir ortaokullarımız Ça , hılı k geniş ve her yanı yol hi,, Yevrilmiş bu yerin güzel Nli'ı' zengin çeşitli bir var, l—."lll ilk önce “Venize- Mğ—: köşküymüş!.. Sonra ke hediye edilmiş.. Ata- Dil de burasının mektep ya- Nm emir buyurmuş ve M_iıuinz burayı dilsiz ! yapmışlar.. sene sonra da ilk- :::9 halinde kullanılmağa Miş. Do NH KBi harflerin kabul edil: Kükevi köşesi Tei : Halkevi kurslar komi- Bagal kursları, 1 Tem- '%Ntbl!hylcık 31 Ağus- inde ESektir. Dersler, Halk- 2 Veilecektir. K , yalnız ortao- ine mahsustur. ha Surslar, — isteklilerin “ıîı._ © sınıflara ayrıla: —Wı?:'“lıenla. lise ve ."Ğ. N maallimleri ara- $ x'%'llin'ı_ N"hmı::”d muamelesine f:: 9=:d'€=k olanların her B Mhar Dkı.ln ve kadar Dum- .%,. unda başöğretmen N Öz “Üracaat etmeleri, menlerin adlarile İ gösteren pro- diği sıralarda burası artaokul oldu... Değerli direktör ve öğ- retmenlere sahip bir ortaokul!. Yetiştirdiği gençler gittikleri |Fethi yanyana gelince, bir şakayı yerlerde ekseriya — muvaffak oluyorlar... İşte o günden bugüne kadar” burası ortaokul olarak kaldı.. Geçen yıl o kadar fazla bir öğrenici hücumu karşısında kalmıştı ki, yanıbaşındaki bü- yük bir binayı da kiralamak mecburiyeti hasıl oldu.. .. Geçenlerde, oraya uğradı- ğım günlerin birinde üçüncü sınıfın riyaziye imtihanı yapı- lyordu.. Riyaziye... Bu tek bir kelime talebele- rin ekserisini ürkütüyor.. Ekse- risine dehşet ve korku veri- yor, ve onları tirlir titretiyor.. Bilmem bu korku nereden geliyor?. Bana kalırsa tarih ve coğrafya bundan daha kor- kunç. Biraz dikkat, biraz' ça- lışma riyaziyenin bukadar kor- kuya değer bir ders olmadı: gım pekâlâ anlatabilir.. Çocuklar arasında terliyen- ler, kitap sahifelerini, tuttuk- ları notları karıştıranlar mi ararsınız? Kapıda bekliyenler, içeriye girip çıkanların başla- rına üşüşüp hep birden soru- yorlar: — Ne sordular? — Kolay mıydı? — Grafiklerden lar mı? — Mesele sormadılar ya?.. — Yardım ediyorlar mı? — Hocalar keyifli mi, onu söyle? , Daha buna benzer bir sürü soruyor- ANADOLU kuruluyor? Güneş altında dama seril- miş bir kabak gibi pişen ka- fam, mevzu bulmak aczi mut- lakı içinde yuvarlanıyordu. — Üçler, beşler, “yediler, ey ilham perileri, nerelerde- siniz, gösterin didarınızı| Derken, gözüme bir haber | ilişti: Bizim tanınmış fudbolcular, kendi aralarında yeni bir ku- lüp teşkil etmek istiyorlarnış, En iyi oyunculardan 15 kadar eleman, Doğansporla Üçaktan ayrılacak; bu işi yapacaklar Arkadaşım Semih Na- bu yağlı mevzua da.- mış. zım da yanamamış, yazmış, Çizmiş.. Gazete akseden yaramazlık ve çocukluk gün- lerimi — hatırlattı.. Mektepten dönüp te çantaları bı.aktık mı eve, hemen ya meşin yuvar- lağı alır, yahud da birer değ- nek tedarik eder, mahalle arasında, meydan bozuntusu yerlerde fudbol veya çelik çomak Ooynamağa giderdik.. Sen, ben, bizim oğlan, akşam karanlığı basıncıya, babamız, annemiz, ağabeylerimiz yaka- mızdan tutup bizi eve sokun- cıya kadar kan ter içinde yu- varlanırdık.. sütunlarına — kadar bu tatlı rüya, bana Bu yeni kulüp masalı da tıpkı buna benziyor: Meserret oteli kıraathane- sinin havası, böyle rüyalara ve arzulara daima gebedir, öğle vakti yemek tatilinde, akşam üstü iş dönüşünde bi zim sporcular — sandalyelere karşılıklı olarak kuruldular mı; dinleyin artık neler olmaz, neler? Hele Saidle Fuad, Hakkı, teller, pullar, kapının önünde salıverirler ve bu şaka, Ke- meraltında elini kolunu sallı- yarak, Türk spor teşkilâtının kapılarından, gazete idareha- nelerinin dencerelerinden sü- rünerek, tekrar Meserret ote- line girip yeni elbiseler giye- rek, hatta püsküller, çıngırak- lar takarak işte nihayet bu şekli alır ve Tüccarzade ma- ruf, meşhur. Mehmed - (bey) gibi kendini gazete sütunla- rına geçirtir. Geçen gün, Hakkı da ayni şeyi bana söylemişti. Yalnız bana değil, fakat ikinci reis dostum Leblebici Reşada da.. Hayal, emel, gevezelik, her ne olursa olsun, fudbolcunun da ten akılları başlarında değill.. Bazıları gülüyor: — Hacalar keyifli -diyorlar- hem de öyle keyilli ki... Başka birisi de arkadaşlar rile âlay- ediyor: — Oh oh oh, sualleri cen- net taamı gibi yiyeceğiz öy- leyse... Diğer birisi onun ağzını eliyle tıkıyarak: — Su artık be... Gevezeli- ğin sırası mı şimdi. Ve hocaların keyifli olduğu- nu söyliyen arkadaşına: — Sen anlat kardeşim. Diyor. O da beyaz mendi- Kle terlerini silerek anlatma- sına devam ediyor: — Üç tane sordular.. Bir mesele, bir dava, bir grafik.. Bir ses, gene cümleyi ya- ııdı.keıı'yor: EKONOMİ t - Çek_os_lo_vakyada ü_züm- Yeni bir kulüp mü İerlln!glp—s_alış_vgyetı Prag Türk ticaret konseye- liğinden şehrimiz Ticaret oda- sına gelen bir raporda, Tür kiyeden ve diğer memleket: lerden Çekoslovakyaya yapı- ihracatı hakkında aşağıdaki malümat verilmiştir: lan üzüm *Çekoslovakyanın kuru üzüm istihlâki, 34 milyon kilo arasındadır. Halkın istih- lâk ettiği üzümler memleket dahihnde yetişmediği için, is- tihlâk mikdarı daima idhalât derecesinde kalmaktadır. senevi Koru üzüm evlerde yapılan tatlılarda, bir nevi pandispan- ya ve pasta imalinde, köyler de incir ve erik kurusile ka- rıştırılarak yapılan - bir yortu ekmeği için kullamılır, kükürt nisbeti kanunt haddi üzümler, tabil halile veya fındık, ceviz, kuru incirle nevi aşmıyan karıştırılarak yenir. Çekirdeksiz kuru üzüm, lüks ylyecek maddeler arasındadır. Bu itibarla sarfıyat miktarı, malın kiymet — ve nefasetine, | leh ve aleyhinde yapılacak | propagandalara göre değişir. Halkın iştira kuvveti azal: dıkça onu tanzim eden mad- delerin veya fiatçe daha ucuz Ş olan aşağı — tiplerin rağbet gördüğü tesbit edilmiştir. 1935 senesinde fiatlerin müsaid git mesi sebebile Çekoslovakyaya 4 milyon kilo üzüm itkal edil- fakat 1936 da Hhatler miş, bir buluşu, bir espirisi, orta- ya bir dedikodu, bir mesele atmak arzusu vardır. Ben, duürüp — dürürken, mevzü yü- murtlarım da ©o neye dursun? Nihayet Hakkı ile Said ve arkadaşları da: — Haydi -demişler- böyle birşey çıkaralım, bakalım; ev- velâ kim aldanacak! Oyunda ilk atlıyan, Semih Nazım oldu. Bana gelince, bir mevzu bulduğum için memnun olduğumu itiraf ederim. An- cak diyeceğim ki, şayet hala- mın bıyığı, sakalı olaydı, ona ben “amca,, derdim. Şu bi- zim muzip sporcularımız da bilirler ki, biz. mevcudu bile idare edemiyoruz: Kendisi muhtacı himmet bir dede kaldı gayriya himmet ede! Çimdik fikten hiç haberim yok.. * Nerde .. Hele kızlar pek cesaretsiz.. İmtihana girerken titriyor- lar, renkleri uçuyor.. Betleri benizleri atmış. Bu vaziyet karşısında akıllarında birşeyler varsa da onlar da uçuyor, ve ya bildiklerini bisibirine karış- tırıyorlar... Çıkarken de hemen hepsinin gözleri sulanmış; — biribirine dert yanıyorlar: — A kardeşim bana hak- sızlık etti.. Zor sordu. Hem de mahsustan.. — Ya bana, ya banal,. “ Başka bir ;u.n riyaziye öğ- retmeni Bay Okyayla karşı- laştım.. Gün Cumartesi idi.. Çocuk- lara, analarından, babalarından yükseldiği için ancak 3,150,000 CABA LAT aN LA YA MT Bu memlekette en fazla Yanan üzümü istihlâk edilmektedir kilo ithalât yapılmıştır. Halkın iştira kabiliyoti, bugün - geçen buhran yıllarına nisbetle daha sağlam ve ümid verici bir du- rumdadır. Çeköslovakya kriz senelerini atlatmış, konjonktür devresine geçmiş bulunmak. tadır. Esliha sanayiinden sarfına: kereste, cam, men: den, şeker ve inşaat sanayii bile tam randımanla çalışmaktadırlar. Son zaman- larda neşredilen büyük: ban- kaların plânçoları, aktif ve kazanç nisbetlerini daha evelki senelere nazaran “yüksek söz- termektedir. — İşsizlik nisbeti umum? nüfusa nazaran yüzde iki, iki buçuk nishetindedir. Eşyanın toptan fati 1936 se- nesine nazaran yüzde 11 nis- betinde yükselmiştir. İlktsadi. dinlenme ve refâh başlangıcı henüz kapitalist ta- bakada hissedilmekte ise de gün geçtikçe halk tabakasına hulül etmekte ve yaşama stan- dardıni yükseltmektedir. Bin- | netice önümüzdeki mahsul se- nelerinde, lüks dahi olsa kuru | meyva sarfiyatının geçen sene- den daha yüksek olacağı bek- Tenebilir. Kükürt miktarı tabit halile yenmeğe mahsus kuru üzümle- rin kükürt miktarı bir kiloda 350 miligramı geçmemclidir. Bundan fazlasının nisbeti ki- loda 1250 miligramdır. 350 miligramdan — fazla kükürtlu üzümlere satıcılar (ham yen- meğe müsaid değildir) diye etiket yapıştırmağa — mecbur- durlar. Buna dair olan ahkâm, Avusturya imparatorluğu dev- rinden kalmadır. Bu yüzden son zamanda 200 perakende- cinin sattıkları üzümler bele- diyece yapılan teftiş netice- sinde müsadere edilmiştir. Mü- sadere edilen malların yüzde 901 Yunan menşelidir. Tür- kiye ve Amerika kuru üzümleri ekseriyetle naturel veya mu- ayyen hadden dabha az nis- bette kükürtlenmektedir. İtha- lâtçı memleketler arasında ge- rek miktar, gerek kıymet iti- barile birine mevkii Yunanis- tan üzümleri işgal etmekte, ikinci derecede Türkiye üzüm- leri gelmektedir. Türkiye menşeli kuru üzüm- — Hocam biraz da bana versene dediğim zaman: — Yoo.. Dedi. Onların sa- hipleri var.. Sana verirsem bana ne yaparlar sonra bili- yor musun?.. Çocuklar bu öğretmenlerini çok seviyorlar.. Fırsat bulduk- ça onun başına üşüşüb dert yanıyorlar.. O da sırası geldikçe onları yola getirmiye uğraşıb duru- yor.. Çocuklarına ne de düşkün bir hoca... — Bunların bütün parala- rı sizde mi? — Tabii... Hiç onların eli- ne paraların hepsini bırakma- ğı gelir mi?. Sonra hepsini irden eritiverirler. Onlara para geldi mi; pos- ! Bayfa & Ehli hay- Van sergisi 2500 Lira vilâ. yete gelmiştir.. İzmir Ehi hayvan sergisi Buca civarıdda yeni inşa edi. len sergi binasında 1 Eylülde I açılacak ve 3 Eylülde kapana: çaktır. Ziraat Vekâletinin, ser. gide birinci, ikinci ve üçüneğ gelecek cins hayvanların sax hiplerine dağıtılmak üzere ayır: diği 2500 liralık tahsisat ha- valesi vilâyete gelmiştir. Ehli hayvan sergisi programı, ge: çen seneki programın aynidır. Sergiye kısraklar, taylar, boğa, inek, taylı kısrak, eşek, katır, yayrulu kısrak ve katır. sıpa: ları alınacaktır, Fakat bütün bu nevi hay- vanların damızlık hayvanlar mahsulü olması şarttır. B.Tevfik Doğanoğlu İstanbul emniyet müdürlüğü ikinci şube sivil merkez me- mMurü ve İzmir eski adli k- sım reisi B. Tevlik Doğanoğlu izinli olarak şehrimize gel. miştir. KA ST KS LA ler, mevsim bidayetinde biraz sönük renkli ve kurucadır. Ayni mevsimdeki Yunan mah- sulü dolgun ve taze renklidir. Türk mallarının tiplerinde vah- det yoktur. İzmir - ihracatçıla- nnn ayni numarayı — taşıyan tipi bir başkasına benzeme- dıği gibi ayni tüccarın muh- telif zamanlarda yolladığı tip- ler arasında bile ayniyet yok- tur. Bazı tüccarın, ilk malları ucuz fiatle iyi tip vaziyetinde gönderdiği halde, müteakıb malları aşağı kaliteden tahmil ettiği çok defa vakidir. Bu hal, idhalâtçıların Türk mal- larına olan itimadını kırmakta ve onları rakib memleketlerin mahsulünü tercihe — sevket- mektedir. Ayni şey, siklet meselesine- de şamildir. Ucuz teklit yap- mak suretile müşteri celbeden bir kısım tüccar, sandık muh- teviyatını bir, iki kile noksan göndermek suretile piyasanın itimadım kaybetmektedir. Bu şikâyeti yapan — idhalâtçılar, Türkiye müstahsılları daha itina ile mahsul yetiştirdikleri ve ihracat malları standardize edilerek sıkı bir kontrol altına alındığı takdirde Yunan mal- larile daha muvaffakıyetli bir tarzda rekabet edebilecekleri mütaleasındadır. Türkiye men- şeli mahsülden 9, 10 ve 7 numaralı, Yunan mallarından 1, 2, 6 ve 7 numarahı tipler en ziyade aranan cinslerdir. Tüccar (Tariş) Üzüm kurumu ve Kırkağaçlı Kâzım Taner firmalarının tiplerinden mem- nuniyetle bahsetmektedir. de onlara hafta başlarında lâzım olduğı: kadar veririm, — Fazla para istiyenler oluyor mu? — Oluyor. Fakat böyleleri bilirim!.. Diğer bir gün... İmtihanlar sona ermişti. Çocukların kimi gülüyor, kimi ağlıyor... Bunun böyle olacağı pek aşikâr.. Sımıf geçtiklerinden şüpheleri olmıyanlar eşyalarını toparlayıb mektebden ayrılır. — Allaha ısmarladık!. Diye hocalarının — ellerini öperlerken.. Muvaffak — olamıyanlar da sanki kabahat hocalarda imiş gibi yanlarına bile uğramadan suratlarını — asıb — mektepten uzaklaşıyorlardı..

Bu sayıdan diğer sayfalar: