July 3, 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

July 3, 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Temmuz 937 Şehirden röportajlar: Afacan çocuklar arasında! Otomobıîl;'n iki tekerleği de patla- . Şoför kuplere bindi Nah sana, geceleri ud çalıp Mehmedi bek. liyeceğine rahat rahat yatsana! M Yaz tatil,. fektebler geldi. t acı derd y - Benim evin saça; İıv yuva yapmışlar. Refika — Yahu -dedim- şu yuvayı dağıtalım.. Kadın kismi dinler mi hiç: — Sakın ha -diye ba?ııdı- UŞ yuvasını bozanın yuvasını- da Allah bozar. Biraz sonra civcivler çıktı, derken mektebler de tatil ol- U.. Dün akşam eve geldim, bir de ne bakayım: Bizim sa- Sağın kiremitleri, o kısmın tına düşen camlar param Parça.., Meğcr bir yığın afacan, az hıın kuş yuvası yüzünden izim yuvayı yıkıyorlarmış. Re- rkllııııı kulakları biraz ağır İşitir.. Mahalle çocukları da işin faıkındı. Ben evden çı- ta, mcıdıven kurup çatıya tıkmal istemişler.. — Galiba, n gıçen bırakmamış ola- Sik ki, bu defa da ellerine ahud lâstiklerden birer tane n"P tam karşıya geçmişler, İtan ala ala basmışlar taşı, "l_nışlır taşı... bi im refika nihayet duya- iş ve pencereden başını Bu hP onlara çıkışmak istemiş. defı da hedet bizim refika.. taşta camları — indirmiş- Ve bizimkinin feryadı ve | arasında, yuhalar çeke ' ıllcrnış!ır Ölür müsün, 'F T Müsün?. İı; Vatandaşın sözlerini ha- bazı & hatırlıya giderken ar- ı tobi n ve uzaktan bir oto- il sesi duydum. Bu sesle tiky ©© köşeden üç çocuk dti Hâdise İkiçeşmelik cad- hde oluyordu. Sokağın | :;;ı:ı“ $ çivi bıraktılar ve ec:kil.—liler.. Ben vaziyeti ü h.| vramıştım ki, otomo- ttr işti ve silâh sesine ben- " dehşetli bir gürültü koptu, İ' iğin, biri değil, hatta k— Püllımı:ıı Şoför, müdhiş Sitafa ür savurarak, indi ve de Tön akınca, diğer çivileri dü Anılarn, babalara, d"!l'. imana kantar- Üfürler yağdırıyordu. O ae ki, kulaklarımı tıkama- Ço:bu' oldum.. ukları, iki sokak aşırı qu,. 8ördüm. Ne gülüyor- %]."ne gülüyorlardı!. Afa- ,“hu_ Zevklerine — payan Biri diğe < yiğerine: d—l Büyük annemin cebin Lğ. ku Mrüş çaldım -diyordu- harcadım.. güldü: ü Şehrin her lar alında, bir 'asına, çeşitli takımından Kendi kendine oynıyan üç uslu çocuk bah babamın - saatini kırdım. Belli etmeden cebine koyuver- dim, Anneme söylemedik lâf bırakmadı. Bunlar, bir dünyayı yakıp tutuşturabilecek Üüç yaramaz çavuşlardı ve biribirini -bul- muşlardı.. Sıcağa, tepemde ateş püs- küren güneşe hiç aldırmadan artık Bozyaka yoluna geçmiş- tim.. Genç bir kız, yarı de- kolte, pencereden bağırıyordu: — Terbiyesizler, maymun- lar.. Öğle vakti insana bir saatlik uykuyu haram ederler. Çocuklardan biri, âdeta ka- rış gösteriyormuş gibi, elini kaldırdı: — Nah -dedi- sana, nah!. Geceleri, tıngır tıngir ud . ça- lacağına, bacaklarını uzatıp da pencereden kahveci Mehme- din geçmesini bekliyeceğine rahat rahat ne diye yatmı- yorsun? Bu genç kız, kıpkırmızı ke- sildi ve pencereden çekildi. Afacan sokak çocuğu, onun gönlündeki tatlı bir. sırrı ve akşam saatlerinin âşıkâne in- tizarını, bağıra bağıra pazara çıkarmıştı. Yolumda artık evler tenha- laşmıştı. -Bir arsa içinde, üç küçük yavru oynuyordu. Bun- | lar, aksine olarak hiç de ha- şarı şeyler değillerdi. Bilâkis, sevimli, cici bici, minion şey- lerdi. — Yavrular -dedim- ne ya- piyorsunuz? — Oynuyoruz ağabey! Dediler. Zavallıların oyuncakları da, adi paçavradan, kiremit par- çalarından, kibrit kutularından ibaretti. Evler yapmışlardı. — Şimdi de fırın yapıyoruz, dediler, ekmek pişireceğiz. Ve hepsi de gene gülüştü- ler.. İçlerinden en büyüğü: - Siz bu mahallede otur- muyorsunuz. Neye - dolaşıyor- sunuz burada? Diye sordu. Cevab verdim: — Ben, çocuklar ne yapr yorlar, diye bakmağa geldim. — Biz oynuyoruz, görüyor- sunuz yal.. Amma, bizden bü- yükler var, kedi gibi ağaç üstünde dolaşıyorlar. Bir tanesi | deliklerde yılan arıyor.. — Ne yapacakmış - yılanı!. — Öldürdükten sonra, ço- istersen sana gösterelim onu!, Önüme düştüler ve biraz ötede, ağaçlara tırmanmış ço- cukları gösterdiler. — İşte bak!.. Görüyor mu- sun ağabey?.. Onlara sen ceza ver olur mu?. Ağaçtakiler, bu yabancıya | metelik bile vermiyor, nâra üstüne nâra atıyorlardı. Baş- larına bir kaza gelmesi ihti- | mali ile sırtımdaki ter iki misli oldu.. Ne kaygısız ana- lar, babalar varmış meğer? Tekin yere gazetelerde: — Bir çocuk, sıcak su do- hu kazanın içine düşmüş, yan- mış ve ölmüştür. Bir çocuk gazocağını patlatıp ateş almış ve yan- mıştır. — Zavallı -kurtarılama: mıştır. — Bir çocuk kuyu kena- rında oynarken muvazenesini kaybedip kuyunun içine düş- müş ve boğulmuştur. Şeklinde haberler görmü: yoruz?.. Fakat bir de düşün- düm: Tatil aylarında, bu çocuk- lar için hiçbir şey yapılamaz mı?, Çoluk çocuk, sokaktan, ağaç tepesinden, yılan delik- lerinden, kuyu başından, maz mı? H ——— İlkmektebler İzmirde beş sergi açıldı İlkmekteblerde bu. yıl mu- allim ve talebe tarafından ha- zırlanmış olan işleri göster- mek üzere şehrin beş mınta- kasında beş sergi açılmıştır. Sergiler, Hâkimiyeti Milliye, Dumlupmnar, Yıldırm Kemal, Gazi, Karşıyakada Ankara mekteblerindedir. Sergide iki maksad vardır: 1 — Talebe velilerine, ço- cuklarının ne suretle - yetişti- rildiğini, yeni müfredat prog- ramının tatbikinden alınan ne- ticeyi ve çocukların eserlerini göstermek; 2 — Muallimler — arasında da, tedris için bizzat hazırla: dıkları eserleri — müştereken tetkik edib fikir müdavelesi yapmak ve faydalanmaktır. Sergiler, çok zengindir. Ta- lebe ve muallim eserleri ayrı | ayrıdır. Bu sergiler sayesinde | İzmir İlkmektepleri hakkında İ bir. fikir. edinmek — imkânı | ğini Öğrettiler. ça: murdan, mikroptan kurtanla: ı > A Cinsi cazibe Bir doktorun iddiasına ba- kılırsa sinema, şu son yirmi sene içinde erkek ve kadın- daki cinsi cazibeyi evelki yir- mi asırda olduğundan daha fazla inkişaf ettirmiş. İddiayı okuyunca: — Ona ne şüphe - diye mırıldandım - sinema, yalnız cinsi cazibeyi inkişaf — ettir- mekle kalmadı, kafamızın içini, ruhumuzu, evimizin içini bile değiştirdi. Burnunu sokmadığı yer kalmadı. Cinsi cazibe, son zaman- larda epeyce konuşup müna- kaşa edilmiştir. Birçok güzel erkek veya kadınlar vardır ki, insanda hiçbir tesir yaratmaz lar. İşte bunlar, ci den mahrumdurlar. Keza, me- selâ aslında güzel olmıyan bazı kadınlar ve kızlar var: dır ki, bir bakışları içinde, bir harcketlerinde, erkeğin dikkat ve alâkasını kendilerine çeken bir fevkalâdelik, bir cazibe ve incelik — taşırlar. Bunlara da “ cins! cazibeye malik ,, di- yorlar. Sinema, yirmi asrın yapa- madığını yirmi seneye nasil sığdırdı! Fikrimce, her harekete, her göze, her çehreye incelikler vere vere.. Dün, kadın gözlerinin üs- tünde, alnın, gözün, çehrenin şekline uymuyan, dağınık, iğri büğrü bir kaş vardı. Evvelâ onu yoluna koydu. Sonra, insanlar, birşeye bak- masını hilmiyarlardı. Arkatlar bazan gözlerini süzerek, ba- zan baş iğip kaş hizasından bakarak, bazan bir gözü ha- lilçe kısarak ve kirpikleri işli- yerek, bilhassa kadınlara gü- zel bakmanın nasıl olabilece- Çünkü güzel konuşma gibi, güzel bakma da vardır. Ayna karşısında uzun uzadıya devam eden taklidler, nihayet bunda semeresini verdi. cazibe Artistler - bu arada, saçları ele aldılar. Dağınık, rasgele | bir başla, küçük kulakları ve güzel bir enseyi meydana çı- karan tüvaletler — tutturdular. Derken aziz okurlarım, dudak- lara şekil ve cildin umumi | rengine göre, boya uydurdu- lar.. Anlarsınız ya, hep inki- şaf, hep inkişaf. Bu yetişmiyormuş gibi, esa sen yanı çıplak soydukları ka:- dın - vücudünde, hareketleri, inceleştirdiler. Meselâ bir kol sallamağa, bir sigara tutmağa bile mimikler verdiler. Kırk, elli sene evel, ağır, hantal olan vücudler, yavaş yavaş elestikileşti. Kıvrak, ser- best bir şekil aldı. Siz ne sanırsınız: Sinema, kahkahaları bile akord etti. Gülmek, artık eski kaba, sırıtma şeklini çoktan değiştirdi. Sesin ahenginde ve kahkahanın derinliğinde bile cinsi cazibe arıyor ve bulu- yorlar.. Sinema, neler? neler — yapmadı Dün akşam bir baba, bana şunları söyledi: — Sinema, dediğin şey, çoluk çocuğumuzu elimizden, onların da akıllarını başların- dan aldı. Düşündüm de hak verdim Cimdik | yavallıval Asrımızın en büyük aşkı Nikâhı yapan papaz, yar tığından memnun.. i'_ Düşes dö desor, yaşını gızlem o « ge İııc luzum görmüyor . Düşeş dö Vindsör Bütün dünyada akisler ya: pan ve daha uzun zaman mat- buat için unutulmıyacak olan Dük dö Vindsor ve Düşes Vindsor, bugün, asude bir halde kendi malikânelerinde yaşamakta, hertürlü velvele- den azade bir hayat geçir- mektedirler. Bir kaç gün evel Dük dö Vindsorun, zevcesile birlikte ikamet etmekte olduğu güzel ve ferahlı kasrın önünde top: lanan yüzlerce köylü kız ve delikanlı, milli kıyafetlerile ve KendiRsti smaleree yelgelmriler Dük dö Vindsor ve Düşes şe- refine bir kaç saat eğlendi- ler. Bu eğlenti niçin olmuştu; anlaşıldığına göre Düşes, o gün, 43 yaşına giriyordu. Kendi kendine düşünmüş ve sade bir eğlenti tertip etmek iste- miştir. Fakat, Düşes daha te- darikâta başlamadan, köylü kızlar ve gençler, bundan ha- berdar folmuşlar ve Düşese bir cemile göstermiş olmak için, kasrın önünde - toplana- rak bu eğlentiyi yapmışlardır. Şimdi, Düşes dö Vindsorun şu cesaretine bakınız ki, 42 yaşını ikmal ettiğini saklamağa lüzum görmüyor. 43 üncüye bastığını ilân için, bir de eğ- lenti tertip ediyor. Bu, bir kadın için az bir fedakârlık değildir. Zira, malüm olduğu üzere kadınlar, yaşlarının iler- lediğini ilân etmek şöyle dur- sun, bunu işitmek dahi iste- mezler, Düşes dö Vindsor ise, Ame- rikanvari bir. şekilde bunun aksini yapmış, yüzlerce köylü kız ve gencin, onun için eğ- lenip oynadıklarını görmekle, hayatında çok mesud bir gün daha yaşadığını, büyük bir sevinçle beyan eylemiştir. Düşeş dö Vindsor, yaşını saklamağa lüzum görmemekle çok isabet etmiştir. Zira onun, esasen yaşla alâkası kalmamış- tır. Zira o, dünyada hiçbir kadına nasib olmıyan bir gö- nül musaraasından tam bir zaferle çıkmış, en büyük saa- detler, — güzelliğinin haşmeti karşısında hafif bir yel gibi esip geçmiş ve nihayet, taç ve tahtlar bile kâr etmemiştir. İşte, Düşeş dö Vindsoru artık her şeyden müstağni kılan ve harssıi aledeke AAki aXcla ân dahi geri kalmıyacaktım.,, — meğe sevkeden sebeb bııdu ü Düşeş dö Vindsor, kadınlı âleminde €en büyük zafı ulaşan bir kadın olmak — mü- nasebetile yalnız bundan ilti- har edebilir. ve etmekte de çok haklıdır. Z Düşes Dö Vindsor, Iııyı— tında ihrâz ettiği muvaffakı- — yetten telahur etmekte o ka- dar baklıdır. ki, Kanterburi — kilisesi Başpiskoposunun bü- tün mümancalına rağmen onu kilisede evlendiren rahip (Zar- - | tin) bile Düşes dö Vindsoru — evlendirdiğinden dolayı, haya- tında en mukaddes bir vazi- — feyi ifa ettiğine kanidir. Ve bu kanaatini şu cümlelerle ilade etmekten çekiamemek- tedir: j — Kanterburi kilisesi Bıy' piskoposu, İngilterenin en sert şahsiyeti ve kilise âleminin — mutlak hâkimi, Dük dö Vind sorla refikasının hiçbir rahip tarafından evlendirilmemelerini — emretmişti. Fakat ben, buna kulak asmadım, dünyada bu — vazifeyi yapacak tek rahip bulunmasaydı ben, gene Dü- şes dö Vindsoru Dük dö Vindsorla evlendirmekten bir — Talebe — Tenzilâtlı tarifeler. den istifade edecek. Göririnedeldi ğ telSARA yahat edecek talebe uku"l- rınca vesika verilmek süretile — tenzilâtlı tarifeden istifade et- mekte oldukları malümdur. Fakat bazı okul idarelerinin — mezun olan - talebelere seya- hatleri için vesika vermekte tereddüd ettikleri görülmüştür. Kültür direktörlüğünden okul: — lar direktörlüklerile Kültür iş- — yarlıklarına ve İlkokullar Baş- öğretmenliklerine — gönderilen — bir tamimde, Nafıa Bakanlı- ğının bu husustaki 15 /9/934 — tarihli emri hatırlatılmış ve: — 1 — Verilecek vesika müd- detlerinin üç aydan dört ıYı' çıkarıldığı, 2 — İlk ve orta dereceli — okul talebeleri okullarımızı ik- — mal ve nakil suretile terket- seler bile ayrıldıkları okuldan vesika getirmek suretile o ta- rihten dört ay zarfında tenzi- — lâttan istifade edebilecekleri, — 3 — Her talebenin bir ders — yılı içinde mutlak olarak her seyahatinde bu haktan mahrum — bırakılmamaları. Lâzımgeldiği bildirilmiştir. Fransa Mebusan ve âyanı yar tatili yapıyor.. Paris, 2 (Radyo) — Fransa — mebusan ve âyanı, Şotan ka- binesinin hazırlamış —olduğu lâyihaları müzakere ve kabul- den sonra, yaz tatili yapacak- lardır. Tatilin, önümüzdeki Salı gü- — nüne rastlaması muhtemeldir. Amerikada | Az daha isyan çıkıyordu. Riyodo Janero, 3 (Radyo) — — Sirtiyo Santo ve *Vitorya havalisinde başgösteren isysn akim lcılmışhr Aıila. tama- — —e DB

Bu sayıdan diğer sayfalar: