29 Ekim 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4

29 Ekim 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

yi ANADOLU Meczup bir derviş eski sarayın kapısına kadar geldi ve Bugün, bir çocuk doğacak, Sultana hafid olacak ve yedi serdara baş eğdirecek.. Nevbahar Sultan, Trâbzon köylerinde doğmuş iı!ıel bir Rum khızı idi. BTS senesi. Başında yağlı, kürli kavuğu, sırtında yırtık cüb- besi ile İstanbul sokaklarını do- İaşan meczub bir derviş, Fatih Melimedin sarayına doğru dal- gn dalmin — yürüyordu. - Arasıra Başını sağa, sola sallıyor, yanın- dan yeçen şahıslara birer nazar fırlatarak bir şeyler mırıldanı- yordu. Bir aralık durdu: Eski saraya gelmişti. Güneş Sürayın pencerelerini parıl parıl parlatıyordu. Kapıda, uzun boylu, temiz giyinmiş on Yeniçeri neferi du- yuyordu. Meczub derviş yakla- goca, Yeniçeriler onun — yüzüne İhtiyar adam, duymamış gibi, gözlerini saray duvarından sar- kan çiçeklerde dolaştırdı. Ve Sonra ancak işitilecek bir sesle mırıldandı: — Bugün Osmanlı hânedanı sülülesinden bir çocuk doğâcak, " BU çocuğun bedeninde yedi dâ- me ben bulunacak. Bü çocük Sullanın halidi olacak.. Ve.. İhtiyar biraz durdu, sonrâ ilâve etti: — Yedi serdâra baş eğdi- tecek. Wi Rterller kayrelle biRbiRdin yüzüne baktılar. Birisi: — Ne oluyoi? - diye bir kahi Baha attı - bir sokâk adamının, bir meczubun sözletine kapıldık, BNK şey mi- bünlar?, ll zbemız yaşını, bağıı aldı. Artik çocüğu ölur. mü — hiç? Haydi be bunak devriş, çekil şuradan. Diğeri sözünü kesti: — Fakat; oğlu olacak demedi ki.. Hatidi, dedi. Macrub, cevab bile vermedi. Şarpa çerpa sokaklara daldı. Yeniçeriler konuşuyorlardı. İlk Söylenen, ısrar ediyordu: — Saçma olduğu; muhakkak.. Padişahımızın iki oğlu var: Şehzade Beyazıd. elendi . ile Müstala ölendi.. Siz yahlış an- Lııııı detnedi, oflu, dedi.. © takdirde sultanlık, Beyazıd elendinindir. Yoti şehzade bal- tanâta konamaz. F lti uPi İp !îE K Nevbehar Sultan bir erkek S xçıı.uk düayaya getirdi. e— Yeniçeri Güldü, bunak, dedi, git şurdaanl.: Yazan: M. Ayhan Şehzade Beyazıdın katısı Nev: behar, sokağa nazır, büyük ve mükellef bir odühın - köşesinde, glaptanla işlenmiş, yumuşak, ge- niş bir yatakta, bitap bir halde uzanıyordu. Birkaç halayık oda: dan fırladılar, selâmlığa - doğru koştular. Şehzade Beyazıd, selâmlığığın sokağa bakan odasında, telâşlı telâşlı, bit aşağı, bir yukarı de- laşiyor. Haber bekliyordu. Eİ şakırtılarını ve “maşallah, ava: zelerini duyunca başını - sesin geldiği tarafa çevirdi: — Doğdu, oldu, bittil Diye söylendi. Pembe, etli, yu- varlak yüzü heyecandan büsbü: tün kızarmıştı. Biraz sonra artık herşeyi anlamıştı: Doğan çocuğu, erkekdi. Ebe, itina ile sarıp sarmala- dığı çocuğu, Nevbahar sultanın yamıbaşına yatırdı, yılışık yılışık güldü: — Allah devletimize , bağış lasın. Çatık kaşlı, nur parçası gibi, kolu; bacağı küvvetli — bir arsları yavrusu... Vücudünde de Birgçok Beni var. Nevbahar gülümsedi, — gör lerini kâpâdı ve köndi Mazisini batırladı: Başindan fe bâdiseler geçme- mişti?. Şi iyice hatırlıyordu: O, Trabronun Vivire köyünde dünyaya gelimişti. Fakir bir Rum ailesinin kıtı idi. Fakat güzelliği köy ufuklarında bir güneş gibi doğutermişti. Köyün Rum deli- kanlıları, onun etrafında yatımış, tutuşmuş — gönüllerle — dolaşıyor- lârdı. Yüsünde bahar vardı. Gençlik, taravet, reük Ve giirle beden Ahengi, -önun vücüdünde — elele vermişlerdi. Bü eşsiz yaman gürellik, tar- çabuk köy, vilâyet — sımırlarını Ağiniş, Fatih Suran Mehühüdin kölağina kadar gitmişti. Trsbrotta Tethinden Epryce Bir müddet sgötira Trabzon valisi bu köye kadar gelerek, — kizin babasiti çağırmış ve söy Mişti: — Pâdiğalilnız efendimiz baz- Büyük ve yüksek Türk ulü- sunun ulu bayramını iyitikler, saadetler diler. | | | İ_i*kr:l(( mırıildanmıya başladı. ratlerin lt adeleille Heblim. KT zınız bu hatâb; küçük köye yıs BAÜYEr Un Tahmiyeiidi kurtarıp sonsuz. Himet ve saa- detlere garketmekliğimizi fetman buyurüyorlar. Sen de — kurtula- caksın, anası da.. — Sonü var — (Doktorumuz Diyor kix Dah li hastalıkla Soğuk alma Dr. . M. Şevki Havalardaki ittiradsilik, — vü: cudde daimi bir intizamsızlık âc.ıııı; sıcak ve soğukta vücud- le ter ifrazım mucib olur. şam üzerleri esen serin rüzgâr- lar, vüçudon soğuk almâsini iftâc eder. " Ratib illimli memleketlerde sıcak mevsimlere — nisbetle sön- bahar ve kışın çok görülen Bron* it, burun Ve boğaz . nezlesile aşlar. İnici bir seyir göstererek hançete ve büyük, küçük hava yollârını istilâ eder. Bu gibi, boğaz ve burun feğlelerinde ateş bile görülür. Çok defa da Gteşisiz Beyreder. İştihasızlık, öksürmek Başlar, balgam çıkarırzı Bronşit dediğimiz bu hastalık çocuk ve zaşlı inasanlar içim çok teklikeli ölabilir. Çocuklar- dâ itce hava yollarına sirayet etmesinden, — yaşlılar ve — zayıl şahislarda da — Kalbi — zayiflettir- mesinden ehemmiyet kesbeyler. Sağlam insanlarda da tehlikeyi mucib olab lir. Bu bastafığa “kafğı korönmâk, için vücudü tdze havaya ve soğuk suya — âliştirmak, — vücude makul bir sörtleştirme - yapmak lâzıtndır. Hastalık hüsule geldimi gözse ve arkaya günde 2:3 dela sıcak, ve ilik pânsimöanlar — yapmak, odanın havasını — retib tutmak, sıcak ihlamür içmek İâzımdır. Bu hastalıklarda görülen ihti- İğt tehlikeli ve daima çok ol duğundan, — doktor tarafından yerilecek ilâç ve itab eden ted birleri aâlmak şarttir. e— ——— Firka gürühünda Baştarafı birinci sahifasa AbI halık Rehdâ (Çankırı), reis vekilliklerine Refet Canıtez (Bür. 3a), Tevfik Fikret Sılây (Konya), Hilmi Urân, (Seyhan) grüb reik eli klörine Do Cemal Tünc (Atalya)ı Hakan Sâaka (Ttabzön)) intihab edilmişlerdir. 3 — Budan sönma B. M Mecl si ida:r âmirliklerile riya set divam kâtipliklerine grupça yapılar (6lhap aetleesinde âti: deki zevatımttâm zetlikleri taayyüh #tmilştir. İlare âmirliklerinei Halit Bayrak- (Beyazıt), İrfan 'erit Alpaya (Matdin), Dr. Sa- L Üzel (Manisa). Riyaset divamı kâtipliklerine: Etili (Çanakkale), nni l aaj A (Konya), Kemâl Ünal (Isparta), Cavid, Ural (Niğtlej 4 — Parti grubu idare heye- tine aşağıda isimleri yazılı zevat yeniden seçildi: Rasih Kaplan (Antalya), Aziz Akyürek Şükrü Ko- um ), - Abdülbalik zincan ), Ali Kılıç | (Gaziantep), General İhsan Sök: kutlular, || İ Ş LĞLE P G I (Ordu), Damar Arıkoğlu (Sey- han), Rasim Basara (S'vus). Ras Nasibu... Etiinim ki, Türkiyede gazete okumâamak kanserile tmalöl ölm yan her yütddaş Bu isimlerin yabancısı değildir. Habeş - İtalyan — muharebeti, dâhâ dütür hâdisesidir. Rasj reis, başkan, âmir, ku- mandan demrkmiş. İlalyar Habeşistünü — saldirdiği zaman bu. yasıat. birer bayrak açtılar. Maişetlerine çabur, tabur, alây, alay gönüllü topladılar. Gönüllü fırkalar İtalyan tankla rina yalın kiliç höcüm ettiler ve.. Eridiler. » .. 93 harbinin mentkibini hiç diülediniz. mi?. Çarlık Rusyası Osmanlı impa:- ratorluğunun varlığına saldırınca Sökede Hacı Ali paşa, Manistda Bekir ağa, Konyada filân bey, Aydında filân efendi birer bay- rük açmmışlar. Maiyetlerine tabur, tabur, alay, alay gönüllü topla: mışlar. Gönüllü fırkalar Rus top: Tarina yalin pala hücum etmişler ve.., Etimişler.. İşte 1877 Osmanli itiparâtör- tüğlile 1936 Habeşistanı!.. Atas düki zaman farkı sadece ve yak diz 60 senediri. * W Meşrütiyet ilân edildikten ve söytini ikmâl edib — geçtikten sönrü acaba raslar, paşalar, bay: rakdar ağalar devrinden epeyce uzazlaştık mıydı?. Umumi harpte şöykleri önde, belleri kıvrık palalı, başları per: çimli mevlevi tabürlafitı göret: lör, bu süale müsbet cevab ve- römezler sanıtım. Her işi sema- dan bekliyen o devrin de Ras Seyyum, Ras Kassa, Ras Nasibu ve bayrakdar ağa devtinden uzün böylü farkı yöktü. » .. Sana bu millet Hâsıl tapmasın ki, âdiz Atâtürk, sön bu metile- keti işte öhalden #lib buğünkü seviyesine yükselttin?: Seni Bü Memleket nasıl harzi- sân edinmesin ki, mukaddes Cumhhüriyet, o bu hale sayöride kavuştu?. Neden mi bayramı yapıyoruz?. Hâlâ sebebini izaha hacet Vâr mı?. * (A tadolu)nun tekâs t ilti Ve gideceği yol! BSuştarafı 2 inci sahifede 4 d işleni bozulmuş, yuyaları — darma: Uugituk olmüş, Buldan Tüzk tlllütinin Mükaddetilimi dörükleşiğ görümeü (e- het selinin axa dalgaleri içinde (Anadolu) da bir yongü olumuğlur. Biciberini — kovalıyan — harblerin, Bozuluşlarin, wlli telâketlerin titrsi- yeleki (Anadölü) nuti Ve — öünü gibi gazetelerin — sütunlarında — besteleniniş V6 delenmiş Ve nitleyet —zaterlörin, ebedi kürtülüş bayramlarımın sevitiş- leri gene onların sütunlarında destan- lanıttış Ve yükfamişlir. Yitmi yodi senelik hayat kâh yültrkem ağlamak, kâh ağlatken gül- mek gihi biribirini tutanyan bit hal ve vesiyet içinde geçirildi. Millet bw vaziyetle çalışır, çabalar, didinit ut mamirken oüün tidcaseselerinden biri olan (Anadolu) da “rf kendi bulüşü, düşünüşü e bü hünümüli - çalişmi taslışerlüin tami içinde ve — göbüğihdü yer almaktan geti kalmadı. Mühlörem — halrer Dü Hismeti gördü, böğendi; sevdi ve bönünüddü. . İşte yirmi yedi senedir ayakta ve dimdik durabilmemiz ürrüme ulümk. Bu Kâdar Mütbtakit görüp geçli. dikten Ve yiriül yedi senelik hüyüttn vanladığim Dinbir — değişikliğb —ti med göz karpmadan — dalara doğfüya yönelen harekotlerimizin —isabetli ol duğunu gördükten ve bu taradaki ça. Tışmalarımızın — mühletem oküyuculür tarafimdan takdir edildipini aüladıktm sönra bükdan büyle takib odeceğimiz yolün da ayai yol #lduğunu söyleme. ge bilmem lüzun var ni? H R. Öldıını Yüzümü bir alev yalıyor gi- biydi; gört bebeklerim — kamaşı: yor, kavruluyor, sanki eriyordu. Yarı uyanık Bir hald& ses- Tendidi: — Zehra, şu perdeyi indir, uykumu küçınıyor.. Şimdi o, sessit adıtilarla, tah- ta Hördiveni gicirdatâtak yukarı çıkacak, peficerenin perdelerini indirecek, odayı- yarı -karanlık yapacak; göne mütbağa' döre- gekti. Fakat o gelinciye kadar bek- hyetnezdim. Yattığım yerde gü- neşi arkama — âlmak için sağa döndüm; yeniden uykuya dak dün. Hafif hâfif tonklyan başımi kaldıracak halim yoktu. Bu, bel: ki de âkşamâü kadat sürebilirdi; eğtr uykuyu tam Alıtsani daha çabuk — geçeceğini — sanıyordum. Göçmese - bile acısını daha az düymüş olurdum. Bu sefer deminki alevin ya- Lanlarımı ensemde buldum. Yor- güm başıma döğrü çekerken bir daha bağırdım: — Zehrâl... Zehral... Cevap yok. Dinledimi Aşağı: dan ayak sesi de gelmiyordu. Herhalde bahçeda olacaktı. Hal- büki “bâhçe / dediğin nedir ki? İki adımlık yer. İnlesen duyulur: Daba hizli seslendim: — Zöhra; nerdesin yahül Şu perdeyi indir diyorum sana; uy- küm var benim... Kizgin Hazirân güneşi, başıs mâ kadat çekilen yorganı da ısıtmış, beni terletmiye başla- maştı. Yatakta doğruldum; gözleri- mi oğuşturdum. l?mde'.î ren parlak güneşi, — dışarıdaki yeşil ağaçları, uçan kuşları hâlâ yamrı yumrü görüyordum. Ge- teki sarhoşluk henüz geçmemiş- tiz Şakaklarım atiyor, beynimda satıki bir. tutam iğne çalkanıp dureyordu. Karyoladan indim, — perdeyi gektim, oda gölgelendi, serinle- di; Ben de gerindim, yatağımın kenârınâ oturdum; Gözüm — başucumdaki saate iliştü Ön biri yirmi geçiyordu.. — Âmmâ uyumuştun hal... Diye söylendim. Hakkım da vardi Zira bit gün evel Per: şethbe idi. Her zaman olduğu gibi. mağazamın tezgâhı başında gazete okürken bizim Âyı Nuti gelmişti. Bu iri yarı, genişomuz- luş atok - bir . gençti. Canımı da sözü gibi sakınmazdı. Babası, civarda bir. çiltliğin sahibi idi; hep orada- kalıyordu. . Nuüri de eğlenmekle, avla, meşguldü. Eğirdir. gibi küçük bir. Ana- dölu kasabasında nasıl eğleni- lir? Orada, musiki, kitap,; sine- ma, tiyatro gibi şeyler aramayın. İhtiyarlar kahvede tavla, domino oynarlar. Orta yaşlılarla gönçler içki içerler, karı oyhatırlar, Ayı Nüri, keyfinden gülen bir yüzle içeri girdi: — Merhâba sağdıçl... — Merhâba efem, nasılsin? — İyiyim cok şükür? Sen na- $ıl gidiyon?.. -e ll“ İşler biraz kesat ama, ve yaptlım? Her zaman bir ol- maz yâl.. Ne içersin? Gene sa- de kahve mi? — Elbette sade. Bizi mektep- li diye kim dedi sana?... Yaltiın değildi. Nuri babasının çiftliğindeki boğalar gibi başr boş; tabiatın tâ içinde, alabil- diğine büyütüştü. Önda yalnız arzu, birs ve efelik vardı. Aw cak, bu eleliğini bazı toy deli- kanlılar gibi yok yöre harcamaz; genç yaşında, kırkını geçmişlere babalık yaptığı olurdu. z dnür b seyları Yatön: Kotircan Kaflı Ehv!!ındrn birkaç — yüdutü içti. Sonra kulağıma doğru iğildi: — Bu gede geliyon mu? Ha- sangillerin kulesindeyiz. Gülmez- lerin AlP Tamkirden bi yarı ge- tirmiş emitne, yörmel Bir çifte- telki yapıyor, bir göbek atiyör- muş ,, — Kimler var? — Hâsanla Aliden başka Kâ- pısızların Mustafa, Tatarin oğlu Ahmet, bir de Kara Veli ile ben. Sen gelirsen yedi ölürüz. Uğurlu sayı.. Söylediği küle kasabaya çey rek saât ya vardı, ya yöktü. Bü- yük ceviz ağaçlarının dalları ara- sında kayboluyordu. Dört tarah oldukça dik tepelerle çevrilmiş: ti; kiraz zamanı geçtiği için kom- şu bahçelerde kimse bulunmaz- dı. Bü gibi. eğlentilere biçilmiş kâftandı. — Kaçta gideceğiz? — Hasün güti garıyları gitti. Biz de gün endikten sonra Kart Velinin evinde birleşeceğiz. Annem öleli henüz üç ay ob muştu, Fakat bu İzmirli kadin: lara dayanamıyördüm. Onlarin giyinişleri, oynayışları, söz, şârki söyleyişleri beni kendie doğru; çekiyor, gitmek istemediğim Za- mân - gürüklüyordü. İçimde, yık larca evel tattığım bir hazsin hasreti vârdu O hazzı işte bu şehirli - kadınlarda — bulacâğımi sanıyordum. Gittim, gördüm. Otüz yâşlarında şişiman denes cük kadar toplu bir kadın. Saç larını oksijenle sarartmıştı, Yari çıplâk, püllu robünu ve etlerini titreterek, gifte telli. zeybek oys 7 | nadı. Kendi eliyle bie rakı'vete di Çatlak bir. sesle - şarkilar söyledi. Meelistekilerin hepsi 'de bna büygitdilar. Ayı Nütinin — (dürd- si) Gööşmüştü, — fakat benim ke- manım pek Sönüktü Zira kır gındım. Eğer çökinmesem hep- Sihin Surâtıhâ tükürecek: — Ulan, “beğendiğiniz “karı Bumü bu? Yof ölstün size,, di ye bağıracak ve çıkıp - gidecek- tifik Fakat bunu bir kadınih önün- de Adddoölü efelerine söylümenin söfüfu biliyordüm.. Ketidlimi takıya verdim, İçtim, içtilb, içtim; Bir aralik sağtirle baktım; ikiye geliyordu: tepedeki kirat bühçesinin üstünde ây doğmuş, penceteye vurmuştu. Nuriya dös nerek dedim ki: — Daha gitmiyecek miyis? — Niçin gidek, sağdıcım? Birakılır tüt bü. keyif? Sonta — kulağıma döğrü uzas narak ilâve etti: — Kallâğın mısir püskülü gi- bi sâçlâri vâar. Böylesini hiç görmedimdi... ( Sönü var ) Ankaragücü Macar takımile oyniyacak İstanbul, 28 (Hususi mahabis rittizden) — Yarın Budapeşte taktütile yapıltcak müsabakaya, Ankara muhteliti çıkmiyacaktır. Bunun — yerine, — Gençlerbirliği oyüncülârile takviye — edilecek Ankarâgticü takiminin oynamadi kararlâştırılmıştır. Komiserlik imtiha- ntnda kazananlar İstanbul, 28 (Hususi muhabi- rimizden) — Emniyeti umumiye€ müdürlüğü tarafından açılan ko- miserlik imtihanında İzmirdet Nuri, Râşid; Aydından Avniş başkomiserlik imtihanında da İhe sân, Fikri, Hidâyet ve Tevlik kazantmışlardır. MV Ko *

Bu sayıdan diğer sayfalar: